11 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

11 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON ON POSTA, ama Müt AL Mareşal Göring İngiltere İmparatorluğunu tehdid ediyor v pm de Noremberg kongrele rmde Göring ve Henderson — Her Hitler, bana şahsan o sefer, diğer detalardaki mülâkatlarımdan daha ziya- | de dostça davrandı. İngiliz, Fransız ve Amerikan mü sillerinin bu kongreye icabet ettikl, den dolayı, şüphesiz ki memn ve bu yeniliği benim hamleme â mekte bulunduğunu işaret Ben de fırsattan istifade ederek, Ba- ron fon Nöyratın Londrayı ziyaret et - mesi için vaki olan davetin daha hâlâ a- gık olduğunu söyledim. Maahaza Hitler bu meselede, derhal ve nev'i şahsna| münhasır bir surette daha az uzlaşıc hal aldı. Böyle bir ziyaretin mübalâğeh #midlere yol açacağından korktuğu, böy-| ke bir ziyaret için lâzım olan ilk ve dei muvaffakiyet şartının, İngiliz mat bun aki hattı harek Mm ve Nazizmin daha adi'âne dir edilmesi icab eylediği bulundu. O gön öğle yemeğinde doktor Göbbela Me, her iki devlet matbüatına dair uz bir müllkatta bulunmuştum. Bunu Hit - Jere söyledim Doktor Göbbels ile olan konuşmamız- da, yeni hiç bir şey mevzuubah etmiş de- ğildik, ve sonuna kadar math bir | -| İ l İ mütale: ust meselesi halledilememiş bir halde kaldı Son Postanı ntefrikası: |Göbbels daima dostça ve «Küçük doktor» tam man, zihin bakımından bütün N nin on zekisi idi, O uslan adi. Herhangi bir n noktasını bilir, gör Fakat bir münskaşacı idi, hu- le dimağ, liderle: vermeğe I ayrılmazdı. İsusi konuşmalarda ise şayanı hayret de-| alı | recede insaflı, mantık'ı lk idi. Ben, şahsan, fırsat düştükçe onunla konuşmaktan zevk duydum. ve u | Görünüşte ve ahlik bakımından o İpik ve küçük bir İrlâ ye ben zerdi, Ve ihtimal ki Kek aslından idi t mektebi en bir Şe Fa İRenden gelmiş, bir c tahsil görmüştü. O k t vücudündeki eher küle rağmen, Berlinö lerle çar- et merkezini, Hitler ve Na- tsiz suiteşek- pışıp hük zilere kazandırdığı zaman büyük bir ce- saret sahibi olduğunu İsba Maamafih bir halk kür veya elinde kalem olduğu 7 bir hiddet, öfke onu fazla acı bir yalan fazla mübelâğalı, hu görünmezdi. Gö-ing ile milâkat Aşağı yukarı bu sıralarda General Gö- (Devamı 9 uncu sayfada) ibi etmişti üsiine çıktığı, Hicran İİ Genç kız, uzanmış olduğu sedirden deli gibi firlyarak aynanın önüne koş- tu ve bukleleri karışmış dağınık saçlar) ların: yola yola taramıya başladı. İri yeşil gözleri dumanlı, olgun ve kırmızı bir mevvayı andıran dudakları gergin- di. O kadar asabi. o kadar kırgındı ki içini dolduran acılar mırıltı halinde ta- şıyordu: — Bu akşm da yi öleceğim artık... Öleceğim cağı! Kalbine sindiremediği müthiş izti- rabia güzel gözlerinden yaşlar fışkırnı ya basladı: Sırtına geçirdiği yobun göğsüne düsen birker damla göz yasının ıslak lekeler halinde #zdiğinin farkına varınca (obüs asabilesmişti. Ve hıçkırmıya başladı. Dişarda bir sonbahar (gecesi baş yordu. Bevoğlunım kapelı ve yüksek! Apartımanlarında oturan bütün inean- Yarın hava almak ve eğlenmek için 90 kain firladıklar Oi ğin kovu ve elemli gölgeleri sindiği saat, sokaklar, ışıklı ve harareti canlanırdı. Bütün acıları ve ümideizlik- i bir ihtizar hummasile mevcu- ipl çırpına çırpına karanlik bir! 2 kalırsam ben saati; bu tansiyonite | , Çıldıra- d NEZİH'E MÜHİETİN hareket dolu akışına kendini atıp sü- rüklenecekti: Hafilce oda kapısının o tıkırdadığını duyunca kendini toplamıya (o çalışarak seslendi: — Giriniz. kıran göğsünü göstermemek için sanki mühim bir işle mesgulmüş gibi masaya eğilerek arkasını döndü. İçeri giren ev sahibi idi. Kadıncağız kapının önünde 'urara — Biz sokağa çıkıyoruz kızım -dedi- eğer korkarsan arkamızdan her zaman yaptağın gibi kapının koldemirini in- dir. Hicran sesindeki dolgunluğu saklı- yamsdan cevab verdi — Ben de çıkıyorum. — Yen Ev eden beri, binin sesinde hayret ifade not belirdi, Çünkü üç aydan. Hicr#nm nişanlısı veya sevgilis onu bu evin bir odasında pansiyoner olarak bırakıp gittikten sonra genç ka- Gın ik defa gece o ya harırlanıyordu. O. bir * İsibi ekşam yemeğinden sonra hep evde kalmış pencereden bile dişarı bakma yhistı. Kadıncağız kısa bir süküt'an sonra emin olmak ister gibi tekrarladı — Demek sen de sokağa çıkacaksın una sürükliyen bu yalnız. ammül edemiyecekti! Ne olursa olsun o da hayatın ık, ses vel Hicran hanım? — Evet! Çıkacağım. Artık boğulu- yorum. unsif davran- r ve nl ” |rekabetten İçeri girene ağlamış gözlerini, hıç-| Almanya bir buçuk milyon Polony Yazan: Bundan önceki yazılarımızdan birinde de mevzuubahs ettiğimiz gibi, bugünkü Avrupa harbi, zirai mahsullere olan is - tek bakımından, 1914-1819 harbine na - Bugünkü Avrupa harbi, 1914 - 1916, İDünya Harbinden farklı Okya » nus ötesindeki memleketlerin zirai mah İsullerine hiç de büyük bir rağbet gös - termiyor. Harb başlıyalı altı ayı geçtiği | halde, Okyanus ötesindeki İlerde hüküm süren zirai üze . rine henüz belli balı hiç bir tesir yap - miş değildir. 1939 yılı hububat rekolteleri fevkalâ- de iyi olan Kanada ve Avustralya, A rupada patlak veren harb dolayısile, rai bakımdan bellerini pek çubuk doğ ışlardı. Halbuki harbi takib eden 5-8 ay içinde cereyan eden hâdiseler, Kan: ve Avustralya inin bu ümidlerini boşa çıkar- olarak, memleket ran İrultabileceklerini umu Bü vaziyet, bilbasa birkaç sebebden gelmektedir. 1937 yılından itibaren artık harbin ic tinabı kabil olmıyan bir hal aldığını gö-! ren büyük devletler —İngiltere, Fransa, | İ Almanya, İtalyı—, hububat kıtlığının| 1914 - 1918 Dünya Harbinde (o oynadığı| büyük rolü nazarı dikkate alarak, mu - jazzam hubu aşla - diler ki, 1939 yılında patlak verdiği zaman, kel zirai mahsulleri kendilerine yetişmiyecek olan belli başlı bütün devletler, birkaç yıllık bir hubu- bat stoku yığmış bulunuyorlardı... Avus* tralya, Kanada, nerika fermerlerinin sebeble ve Avustralya fermerlerinin ümidlerini boşa çıkaran sebeblerden biri de bu ol - du. Bu tarzda çin her bakımdan kü Kan sölleri nasıl olsa kendi Lâtin Amer b reket etmek İngiltere i - Çün - nan zirai mah-| stokları yığmağ; öyle harb daha uygundu ve Avustralş ine alddi. sının Zirai Fakat, | mahsuller hasa bu ucuz vaziyetlerin: hattâ düşme; en bi “ ümidini boşa çıkaran | ak hiç de de tı. İşte bütün bunl giltere, bilhassa A miktarda et ve buğday sâtın aldı bütün bunlara rağmen gerek İ ve Fransanın, gerekse İtalya ve budur. Bugünkü Avrupa harbi (o başladıktan İsonra İngiltere, Okyanus ötesindeki zi arasında mevcud olan istifade ederek, kendisi için ilk merhalede lâzım olan zirai mahsulâ- tı, Kanada ve Avustralyadan alacak yer de, ucurluğundan ötürü, tercihan LA - İtin Amerikasından , rai memleketler dolambaçlı yollarla Almanyanın e nuş ötesi meml ketlerinden zat a ökcmiim f İbaşlı bütün dev ileri alıyı zirai işlerde çalıştırırken Fransa da kolonilerden getirdiği yüzbinlerce ziraat amelesini işletiyor Hasan Âli Ediz tahminlerin çek dununda kaldı Bu hal Amerika hükümetini, harbin nberi de dilik ekim sahalar; amına rağmen, Ş genişletmek husü- İsunda fermerlere direktif vermeğe bile ünkü, 1989 iyi hububat re artan zirai o buhran, tün şiddetile kendini hissettir pa harbi, beli tlerin büyük büyük hw bubat stokls , Okyanus ötesi a malikiyetle mn ötü memleketlerinde kiç nı b yıldanberi devam eden zirai buh fifletmedi. Okyanus ötesindeki memleketler zira mahsul fazlalığından ve bunun satıla - mamasından kıvranırken, o Avrupadaki, (Devamı 9 uncu sayfada) sâ beraber çik- malüm — Tabii tebil Münire numcığım Hem ne iüzum var.. ben çocuk değilim ki. bumalıp oturac ben de başı- mın çaresine bakm Ne yapsan haklısın çocuğum, im bırakmıyor işte aklıma gel söylemek istiyorum. hem şey.. dilim r amma. gene soracağım: Hâ- 1& mektub yok mu? mağı teklif ederdim. Fakat ki yeni niş . Hicran kadının sözünü kesti: — Oh hiç üzülmeyiniz Münire he- mm, teklif etseniz de zaten imkânı yok.. ben yalniz çıkmak İ İçinden acı bir gönül İbu dolgun seste tehlikeli bir karar zer gibi olan kadıncağız treddüdle mı- rildanı — Bırakın şimdi onu Münire hanım, — Size karışmıya hakkım yok amma |Ben artık onu düşünmüyorum! Düşlin- vavtunı. gece yarısı bir genç kızm|mek bile istemiyorum! Beyoğlunda yalnız dolaşması... Münire hanım korka korka: Hicran asabi bir feveranla' artık ha- — Pek te kesip atma ini saklamağı odüşünemeden şiddetle İsen bilirsin amma Server bey seni çok yüzü çevirerek kapının önünde mı-İseverdi,,, Ne olursa olsun ben buna rıldaran kadıncağıza doğru iki arlım | şahidim. Vkrâ çok okumuş değilim attı. lamms biraz insandan anlarım. o ço- — yalnız çıkarsam ne olurmuş sanki? İcuk seni seviyordu. Acaba başına bir Yaşlı kadıncağız şefkst ve merha -İfelâket mi geldi yoksa? met dolu gözlerini Hicrana kaldırarak | — Hicran boğulmuş bir sesle: sevgi ve müsamaha ile baktı:. Ne felâketi gelecek Münire ha - Hiç bir şey olmaz kizım.. fakat İnımcığım. Eminol ki keyfine ben annevim.. genç kızlara karşı içim İduravı or. de muhabbet ve koruma duygusu ver| — Yok yok... Pek zannetmiyorum. da. İ Göreceksin ya dediğim çıkacak, Mese- Bicran bu yalnızlık ıztırabları içinde İlenin ne olduğu yakında anlaşılacak muhtse kadının gıma Fa- kat de sezince menedeme. duğunu belki — Ne faydası var? Belki Berlinde - e haremcığım. İdir. Belki de Viyanada.. Ben kendimi koruyabilirim! — Ese. dosta sorsak. acaba oralarda Mün're hanım ince soluk dudakları-İbir bildikleri var mı? İstersen nın erasından mırıldanıyordü: İdamada bir kere sorayım. — İnsan #yle zanneder kızım amme.! Hicran şiddetle kadıncağızın sözünü Hicran gene isyan hissediyordu: kesti: — Fakat ben de çıldıracağın arık. ölmeden mezara girmiş gibiyim... j9 TUTA, den gö-lolmak i rum artık! ke kader hakkın var yavrum.. Ben de| Münire hanım itiraz edemedi. Za - arkadaşlık “edemiyorum sana. oAllahİten cevab vermesine vakit kalmamıştı. gözleri | | İ » hayır!. Kat'iyen böyle birle Ben onunla meşgul kızım. geneli bakıp (sö olduğu şefkati bu iyi yürekli! Acaba nerede şimdi? Bilsek nerede ol-|ii İsezdirmemiye İtiğini farketti, Birkaç adım daha attık» m — hanım kapıdan - b verdikten sonra oHicrena dönerek ya daldım -dedi- ç m kapının ikinci £ tonun üstüne k dan #ırsın, Güle güle eği yorlar.. Kı n: Or port Kadın çıktıktan sonra Hicran acı bir gülüşle başını salladı. Ve hıçkırık gibi kabarmış dolgun bir sesle tekrarladı: ile güle eğlen inşaallah!, Hicrm ilkönce akşamın serin hava» sı içinde biraz ferahlık duyar gibi oldu. Akın akın aşağı ve yukarı doğru akan alığı arasında hızlı adımlar» la Tünele doğru yürüdü. Tramvay is- tasyonunda durdu. Şimdi ne yapacak? gidecekti? Tramvaya binip kadar uzanmağı düşündü. Fa - nra ne yapacaktı? Gene mi oda- sma dönüp yapayalnız kalacaktı? Bu ı o kadar gariblik ve ümüidsizlik raşları ve hıçkırıklar arasında bo- 1. Odasına dönmekten adetâ ordu. Tramvava binmekten ve geçti. Ağır adımlarla tekrar Galatâsa eri dördü, Vakit geçirmek ç yen gözlerle mağazaların ca- mekânlarma Obakmıya çal Elektrik ışıklarından kaçını mağazanın ayi tahammülü olmadığı gibi başka ü n de sanki için öreceklermiş #ibi nazarlarından çekiniyordu. Dalgın ve mânasız gezintisi onu Galatasaray Ik gencin bale tan sonra birdenbire ne çıkan içer- lek bir mağazanın koridoruna girdi. | eksik etmesin bütün işler benim ba -İ Aşağıdan sesleniyorlardı (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: