SON POSTA Sığınak meselesi İstanbulun altında mevcud Bizanslılardan kalma büyük yol ve dehlizler bugün ıslah edilerek pekalâ sığınarak olara kollanılabilir Üenmesananmananan a istediği o muhakkaktır. işin hükümetçe ve belediye- a halledileceğine tevekkülle Onlar, ellerinde muazzam bombacı u- çak bulunduğu halde Alman - süttefiklerin biribirlerinin o şehir ve mamurelerini yakıp yıkmadıklarına bakarak aldanmı ve bunun (yüksek bir insanlık duygusundan ziyade biri - birlerinin bilmisil mukabülesinden kork- tuklarından neş'et ettiğini ve muvakkat olduğunu biliyorlar, Çünkü Lehlilerin bilmisil mukabele - lerinden çekinmeğe hiç bir ihtiyac duy- mamış olan Alman uçak filoları Lehis - tanda lüzum gördükleri gibi hareket et- miş'erdi. Onun için askeri hedefler ve askeri hedef sayılan istasyon ve ve fab- rikalar bombalanırken sivil kimselerin ve kadın, çocuk ve ihtiyarların barındık- ları bir çok evler ve mahalleler de yıkıl- mış ve yakılmıştı. Keza Finlerin bidayette malik olduk - Jarı pek az bombardıman uçaklarının Le- ningrad ve Moskovaya ateş ve ölüm yağ- dıracak'arından korkwıyan Ruslar güzel Pin şehirlerini birer harabeye çevir - mekten çekinmediler, Nasyonalistler ile Bolşevikler arasın- da çıkan ve iki seneden fazla süren İs - panya iç harbinde, Madrid, Valansiya ve Barselona gibi ne güzel İspanyol ma- mure' çok tarihi şahese e be- raber yakılıp yıkılmadı mı? Japonlar da sırası gelince Çin şehirlerini ve sivil hal. kanı bombardıman etmekten hiç çekin diler mi? Uçakla bombardıman üfetinden bugü- ne kadar masun kalan Alman, Fransiz ve İngiliz şehirleri acaba harbin sonuna kadar mı böylece hava tahribatından ko runmuş kalacaklardır? İki tarafın uçak kuvvetleri arasmdaki müvazene ehem - miyetli farklarla bozulur bozulmaz, kuv- vetli taraf, artık bilmisil mukabele lüze- mundan şekinmiyerek, basmın datasyon ve fabrikalarına taarruz ederken şehir - lerini ve sivil halkı da b emiyazi mıdır? vi Bütün bu hakikatler gösteriyor ki hava bombardıma: . dan ve gazden masuniyet insaniyet düş- tarlarile değil ancak hâsmın İs beş > taki tecavüz kuvvetlerine en aşağı SM sâavi olmakla mümkündür, Hasme uçak. ça, ve zehirli gazca faik değilseniz, e harbde her türlü felâiketi beklemelisiniz Bu takdirde sizin için tek çare olarak yi Bel Ve Korunma tedbir'eri dır. Bunlerı da ihmal mile yanabilirsiniz. Söcrseniz tama Biz bitarat değil sadece k, dayız. Bu suretle harbe ei” memekliğimizden daha muhtemeldiz. Bi taraf olaydık sanki ne olacaktı?! İşte İş. viçreden tutunuz da, tâ, İsveç, ve Nor - veçe kâder bütün bitaraf memleketler elde silâh, harb'e yüzyüze bulunuyor ve meteudiyetleri için titremiyorlar m? Belki biz, akdetliğimiz ittifak ve itjag larla harbin, bitaraf kalmağa nisbetle, kebdimizden daha uzaklaştırmışızdır. Fa kat nihayet, sözünü tanır oVe imzasına kiymet verir bir millet sıfatüe, bir teca. VÜze uğramasak da, bizim harbe behe » mehal harbe gireceğimiz muayyen hal ve durumlar vardır: Akdenizde ve Balkan- lerda harb halleri gibi. Bir tecavüze uğ- ramaklığımız ihtimali de ayrıdır. Elhasıl İstanbul gibi yakın doğunun en büyük ve kesif bir şehrinde yaşayan halkın harb ihtimalini düşünerek sığınak istemeleri kadar tabii ve haklı bir şey 0- lamaz, Sığınak, yerin altında, uçak bambala- rının tesirlerinden masum yerlerdir. Bun Jar toprağın en az 15 metre altında vü - cude getirilerek mümkün mertebe ucuza ve faraziye'er e YAZAN : Emekli general H. Emir Erkilet! “Son Pos ta, Geçenlerde İstanbulda yoplan pa gındaki toprak bizzat lâzım olan muka - vemeti yapar. Sığınakların O tavan'arı ve duvarları betonarme olacağından bunlar da ayrıca bir mukavemet teşkil! lederler. Keza bu sığınak birkaç katlı bir binamın veya sadece sokağın eninde öl -| masile yapılacak hesablar değişir. Fa - ikat bir sığınak öyle zannolunduğu gibi İpek fazla pahalıya mal olmaz. İstanbulun yüksek ve münevver sima. larından muhterem bir zat ile bu bahis üzerinde konuşurken meselâ, diyordu, eğer Maçkapalasın altına yapılacak gığı- İnak 50 - 60 bin liraya mal olursa bunu binanın sahibi nasıl yapar? Filhakika İböyledir. Eğer yalnız Maçkapalasın al - İtina yapılacak sığınak bu kadar para “Jedecekse o halde bütün İstanbul halkı i- çin vücude getirilecek sığınakların mal olacakları muazzam yekönlar acaba neye baliğ olacaktır?! Fakat işi bu tarzda tutmak hiç birşey yapmamakla birdir. Evvelâ bir sığınak büsbütün yeniden yapılsa bile bu kada- ra mal olmaz. Biz maa'esef her şeyi pa- halıya almağa ve kendimize pahalıya İmal etmeğe alışmışızdır. Onun içindir ki sığınak dedik mi göz önüne en az 50-60 bin lira geliyor ve sonra bunlar toplanarak yüz binler, mil yonlar oluyor. Nihayet bu, bizin sarfe - deceğimiz para değildir diye sığınaktan vazgeçiyoruz ve Allahın sıyanetine gü - venmeyi tercih ediyoruz. Halbuki İstanbulun ve diğer şehirle - rimizin pasif korunmaları işinde verile. cek karar ürküp kaçmak değil, ne kadar muazzam olürsa olsun meselenin anlına bâkarak, vasıta ve imkânlarımıza göre umumi bir plân yapmak ve hömen ça -| ışmağa koyu'maktır. Fakat hayali plân Yarın ve lüks tahminlerin sonu dalma yeis ve hareketsizliktir ve bu da İstan - bul ve diğer şehirlerimiz için feci bir tehlikedir. Bu tehlikeyi hissedenlerden bir oku - yucum, henüz tanımak şerefine nail ol- madığım müteksid Asım Bostancoğlu bana kıymetli ve istifadeli bir mektu - bile, İstanbulun altında mevcud Bizans- lardan kalma büyük yol ve dehlizler - den sığmak hususunda pek âlâ ve semt semt istifade olunabileceğini izah etmek Msfünde bulunmuştur. Filvaki İstanbu). lular, büyük çarşının Beyazıd kapısın - da Bodrum Kam denilen yerin kapısın - dan girilerek yeraltı bir yoldan Ayasof- iYaya gidildiğini bilirler veya işitmişler- dir, Gazetedeki arkadaşlardan biri ço - cukluğunda Zeyrekte Keşişli manastı - /rından Gelenbevi mektebi civarındaki Kilise camisine kadar bizzat yerin altın- daki bir dehlizden gidip geldiklerini şu sığınak meselesi dolayısile, bana anlat - mak lüunda bulundular, Darüsşefa - ka mektebinin altında, Kariye camisinin civarında, Tekirsarayı ve Vefa dolayla - rında yer altında bir çok dehlizler bu - Tunduğunu Bay Asım Bostancıoğlu meş- se esararmasasmanna evrene musmasamma sm samanmz sif korunma tecrileblerinden bir tatta ayasofya camisinin altından sur haricine| kadar bir cadde varmış. Beyoğlu Züh - girilerek Dolmabahçe sarayı den çıkılırmış. Bu yer altı dehlizler ve yollar vaktile İstanbulun müdafansında içtima yerleri olan kiliseleri birbirlerine ve sur ve ka- lelere bağlamak için yapılmıslardı. Bu - gün de ıskih edilerek ve onlara yukarı - dan inilir müteaddid merdivenler ve gaz! geçmez kapılar yapılarak İstanbul hal kırın hava taarruzlarına karşı korunma» larında pek &$lâ kullanılabilirler. Kezalik Beyoğlunun Perapalas. Desire ve Kule civarlarından Kasımpaşaya | » nen İki metre yükseklikte (O müteaddid su yolları da varmış. Âşıklar mezarlığı denilen yerde de böyle yollar mevcud - muş. Bunların bepsinden pek ölâ istifa. de olunabilir. Görülüyor ki her şeyden evvel işe başlamalı, ne var ne yok an - Jamalı ve güzel bir plân yapmalı; ancak hayal! ve lüks bir plân değil. AAhvale, hakikate, ihtiyaca ve takate uygun bir pasif korunma pim lâzım dır, Bu plânı başarmak için hükümetin, belediyenin ve halkın her türlü kuvvet- lerinden istilade kabildir ve lâzımdır, Bu iş resmi münakasâlarla ve bir tek iş- le zengin olmak isteyen mülcahhidlerle yakinin - ber edilmesi ve hattâ amele taburları teşkilile olur. İstanbulun mevcud yer allı dehlizle » rinin temizlenmesi ve ıslâhı : yalnız İs - tanbulun pasif korunma müdafaasına yaramakla kalmazlar üyni zamanda İs « tanbulun âsarı atikasının muhafazası ile turizm bakımından da büyük bir iş gö- rülmüş olur. Bir kere düşünmeli, İstanbula gelen bir Amerikalı Ayasofyada bir kupıdan sokularak yerin altında elektrikle ten - revi hastalıklar hastanesinde bir kapıdan |Si V olmaz; ancak lüzumlu kuvvetlerin sefer- | Terkos saati «Davudpaşada minde bir delikanlı, bir obostan- dan terkos saatini çalmış. Hilmiyi yaka- Jamişlar, adüyeye vermişler. Hilmi istic vab edilmiş, İfadesinde demiş ki. — Ben bu terkos saatini, sinema ma - kinesi yapmak için oradan almıştım. Muhakeme şahidlerin celbi için başka bir güne talik edilmiş, Odundan tere eski otomobil lâs- tiklerinden havyar, deniz suyundan, bon- zin yapılan bir asırda, terkos saatinden sinema makinesi yapmaya teşebbüs et - mek akıl almıyacak bir hareket olmasa gerektir, Diyeceksiniz ki; — Hilmi böyle bir şeyi nasıl yapacak» tır? Yapacak mı, yapmıyacak umu; orası beni alâkadar etmez. Fakat onu teşvik &den teşci eden öyle hâdiseler vardır ki. terkos saatini ele geçirmemiş olsaydı; kim bilir, belki de sinema mekinesini a- raba tekerleğinden, yahud da muşmula sepetinden yapmak tecrübelerine de gi- rişecekti. ilmiyi terkos santinden sinema ma - kinesi yapmaya teşvik eden hâdiseleri mevzuubahs edeceğim: Yilmi Davudpaşada doğmuş Davud - paşada büyümüştür. Orada bir çok tani- Gıkları vardır: Hürmüz abla, Necati ağabey, çeşmeye bitişik evdeki Zehra, Takunyeciterin Ah med, mümeyizin kızı Saadet, muhasebe- mal edilirler. Çünkü 15 mere kalınlı -|hudatına atfen anlatıyor. Keza Küçük -İcinin oğlu Hüseyin, vessire,.. Hilmi henüz dört yaşında iken Hür - müz abla da altı yaşında idi, İki örgü sa- ardı, Akşamları çeşmeden evine ufak güğümler içinde su taşırdı. Necati ağabey de Hürmüz abla ile ay- ni yaşta idi. Cami avlusunda okla kuş - lara taş atardı. Çeşmeye bitişik evdeki Zehra, daha kabaca bir kızdı. Babasının bit pazarın. da dükkânı vardı. Kızına dükkândan bir ud getirmişti. Zehra hergün evinin cusa basına oturur, ud çalardı. Hilmi çeşme başında oynadığı zamanlarda hep onun udunu dinlerdi. “Takunyecilerin Ahmedin Zehra kırkları karıştığını anneleri söylerlerdi, Ahmed ele avuca sığmaz bir çocuktu. Ceviz oyununda herkesi yutardı, Mümeyizin kızı Saadet pek o kader çok sokağa çıkmaz pencereden görün » mezdi, Akranları onun için: | Bunlan biliyo Otel garson'uğundan servete doğru İsviçrede yaşı - yan doktor Mo - zart hukuk, içti - maiyat doktoru ol duğu gibi, ayni za manda mühendis ve skademi mezu- nu ressamdır, Ta- lihini mütehassıs olduğu meslekle- rin hepsini tecrübe etmiş. hiçbirinden fe oturan OHimi is| nden sinema — Mümeyiz kızıyım diye kibirinden İdurulmuyor, derlerdi. Muhasebecinin oğlu Hüseyin skranla- rına hisbetle iyi giyinirdi. Sokakta pek az oynardı. Akşamları babası (kahveye giderken, bazatı onu da yanına alırdı. Bu iyüzden Hüseyinin mahallede daha müs. tesna bir mevkii vardı, İşte o zaman'arda Hilmi de mahalle - de çamurdan evler yapan östü başı, eli yüzü simsiyah bir çocuklu. O zamandan bu zamana bir çok deği- şiklikler vukubuldu. Hürmüz ablanın iki örgü saçları ke - silmişti. Saçları siyahken kızl olmuştu. Dudaklarının biçimi gözlerinin bakışı da değişmişti, Ona: — Greta Garbo. Diyorlardı, Necati ağabey artık camı avlusunda okla kuş av'amıyordu. Ceketinin omuz » ları dikti. başına çok geniş kenarlı bir şapka giyiyordu. Saçları bir acayib ke « silmişti. -Ona da: — Röber Taylor. Çeşmeye bitişik evdeki Zehraya; — Martha, Eğert, Diyorlardı. Takunyecinin Ahmede" — Şar! Buaye. Diyorlardı. Mümeyizin kızı Saadete: — Silviya Sidney. Diyorlardı. Muhasebecinin oğlu Hüseyine: — Tino Rossi, Diyorlardı. Çünkü bunlar, onlar gibi giyiniyorlar, onlar gibi konuşuyorlar, on lar gibi bakıyorlar, onlar gibi yürüyor « Jardı, Bu arada hiç bir artiste benzeyeme - miş olan Hilmi de boş durmak isteme - mişti. O da ne yapsın: - Hürmüzden Greta Garbo, Necatiden Rober Taylar, Zehradan Martha Egert, Ahmedden Şarl Buaye, Saadetten Sil » viya Sidney, Hüseyinden Tino Rossi o - lursa, bütün bunların filmlerini çekmek için terkos saatinden sinema (makinesi olmaz mı? Diye düşündü. Ve bostandan terkos saatini kopardı, sinema makinesine tah- vil emek üzere evine götürdü. SS İimat Mutüst rmu idiniz? | Söz söylemek adalelerinin sür'ati İnsan vücudündeki adafeler arasın- da en seri işliyeni söz söylemek uzuv- ların: herekete getirenlerdir. Bu ada - leler dakikada 1500 hareket yaparlar. Dilsizlerin dahi bu #daleleri dillilerde olduğu kadar seridir. kâfi derecede şöhret ve para temin ede memiş Nihayet garson olarak bir otele girmiş, az zamanda metrdotel olmiiş. ölel sahibi olmuş, ve nihayet büyük bir servete sahib olmuştur. i 2 GÖNÜLİSLERİZ vir edilmiş, havası tecdid olunmuş te - miz ve duvarlarında birçok tarihi resim- ler, kabartmalar, küçük mihrabcıklar i- çinde kiymetli heykelcikler vesaire eski kıymetli eserler ve üstelik burası bir 8i- Bunak olduğu için ecza dolablerile kur'* tarma âlât ve edevatı bulunanı güzel bir yoldan tâ Beyazıda kadar götürülür ve burada yer yüzüne çıkarılırken Türkle- rin bu eski yolu böyle bir hava sığınağı haline getirildikleri de anlatılırza gerek İturizm ve gerek Türklerin dinamik ha < İreket ve faaliyet kabiliyetleri hakkında onun üzerinde ne kadar heyecanlı ve gü- zel bir tesir bırakılmış olur. Evet Türkler dinamik hareket ve ka biliyetlerini ve enerjilerini İstanbul ve diğer şehirlerin pasif müdafaalarını, yak nız merkezi hükümetin yardım ve imda. dile değil, bütün mahelli kuvvetlerin. de seferber ve terkib edilmelerile de yapa - bileceklerini göstermelidirler, H. E. Erkilet İ 22 yaşında bir genç Kızın mektubu B. E. rumuzlle aldığım mektubda 4ö7. le deniliyor: Yüksek tahsil yapabilmem 22 yaşıma basmama #ebeb oldu. Şimdi bir dairede İyi bir vazife almış bulunuyorum. Bndece iş kadını olmak arsysunda ol- madığımdan evlenmek Istiyordunu. Fakat görüyorum kl; yaş ve KüfüY niz, betleri bakımından garib bir vaziyete düşmüş oluyorum Kunca izah edeyim: Dikkat ediyorum; dâlre arkadaşlarım arasmda memuriyek odercocsi iivarila ayhi seviye ve mevkide olduğum erkek- Zer yaşımı başını almış ve dolayısile ço, Tak eocuk sahibi olmuş kimselerdir Gençlere gelince onlar da benimle ak. ran olmalarına rağımeh evisnme balkkın. da bir düşünceleri yok. Beni müşkülpesend bir kız olarak tahmin etmeyiniz, Bu vaziyet karşısında arawıu basil ve ne şeklide bir eş seç » mr''e kafi metlseye götürebilirim. Bu hususta tecrübeli izahlarınıza ih. Uyacım vardır. Hürmetler,» * Yirmi iki yaş bir genç kız için biç de fazla değildir. Bu yaşı normal evlenme yaşı addedebiliriz. Matta, birkaç sene sonra bile gene siz yaşlanmış, evlenmek çağını geçirmiş addedilemezsiniz. Müöşkülpesend değilim, diyorsunuz Fa. kat buna kalırsa oldukça müşkülpeas, siniz. Çünkü berâber çalıştığınız kim #elor hakkındaki düşüncelerinizden Du cihet gayet iyi anlaşıyor. Siz henüz #vlenmediğiniz için üzülecek, kerkdini. 2» kendiniz eş aramak teşebbülünde bu. lunacak yaşa gelmediniz. Siz olduğu - nuz gibi kalınız, sizi arasınlar. Ve mite, Xir göreceksiniz, size talib olacaklar bulunacaktır. Bunlar arasından en Mu. yafık görlüğünüzü intihab eder, onun. in evlenirdea'x Aceleye isen yok. Geçen günler si- m ihtiyarlatmana Cünkü daha ihtiyar, hk çağına girmecim hatu, erde kak - miş kız addedilmen.. uzun zamsn var, TEYZE