SON POSTA İkincikânun 19 Büşvekilin nutku Yazan: Muhittin Birgen , Z a3 aşvekilin sandalyasına oturduğu zamandan itibaren Effiseler ta- Mihinin pek ağır imtihanlarile karşı kar- Şiya geliniş olan muhterem Dr. Say- dam dün Millet Meclisinin tatili müna- sebetile büyük bir nutuk irad etti. Vu- kuatın türlü türlü civleleri karşısında bir senedenberi ter döken alnı ile mem- leketi durmayan bir inkişaftın kademele- ri üzerinde yükseltme işine riysset eder- ken, Başvekilimizin ne kadar ağır bir ci- dal içinde bulunduğunu izaha bâcet yok- tur, Memleketin bütün hareketlerini ken- di gölgesi içine almış olan Atatürk gibi heybetli bir şahsiyetin kurduğu bir niza- mı hiç değiştirmeksizin Türkiyeyi büyük yolunda yürütmek yazifesi elbet ko'ay bir iş değildi. Halbuki, zaten ağır olan bu vazife ki- İayet etmiyormuş gibi dünya, bir sene- denberi gittikçe artan bir kesafetle yeni bir buhran içine de girmiş bulundu. Hü- kümet mevkiinde bulunanların karşıla- rına hergün yeni yeni meseleler çıkaran bu büyük buhran arasında Türkiyenin mili hedeflerine doğru yürümekte de- vam etmesini temin eylemek o kadar ağır bir vazife idi ki, bunun karşısında en kuvvetli enerjilerin bile söndüğünü gör- sek hayret etmeğe hakkımız olamazdı. Buna rağmen muhterem Dr. Saydam hergün dünkü enerjisine bir fazla enerji daha katarak çalıştı, en korkunç hâdise- ler karşısında bile vazifesine sadık kâla- rak olurduğu mevkiin eri olduğunu isbat etti, * Türkiye için de, dünya için de bir de-| vir değişmesi demek olan iki dönüm noktasında vazifesini azmai bir dikkat ve sarsılmaz bir enerji ile ifa ederken Dr. Saydam ve onun hükür manlarda talihin yeni bir cilveş yerme vaziyetinde bulundu. Vatanın bü- yük bir kısmını tahrib eden bir zelzele felâketi birdenbire bütün dikkatleri ken- di Üzerine çekti. Felâketin ik haberleri gelir gelmez, Dr. Saydam gene v nin eri olduğunu gösterdi ve kük makinesini yeni bir enerji fe f: e| geçirdi. Tam bir intizam içinde bir anda| felâketle mücadeleye başlıyan bu maki- ne o günden bugüne kadar vazifesini tam | bir dikkatle ifa ediyor. Tabiat kanunla- rınm değişmez ve yeni'mez iradesi altın- da zuhura gelen hâdise karşısında hükü- Annesinden doğan çocuk ilk hareketini hürriyet istemek için yapar. Dudağından çıkan ilk ses de bir şikâyettir. Fa- kat istediği hürriyeti alamaz, vücudü kundak içindedir. Se- sini de işittiremez, zira hürriyeti kazanmanın ve şikâyeti işittirmenin mütevakkıf olduğulik şart kuvvetli ol - maktır, Resimli Makale: — İlk ihtiyaç kuvvettir — Mutlak hürriyet dünyanın hiç bir noktasında mevcud değildir. Fakat nisbi hürriyetine en geniş mikyasta mazhar olan milletleri barita üzerinde arayınız, bilgi, medeniyet, servet bakımından en İleriye gitmiş olan milletlerin arasın- bakınız. da bulursunuz, bayat gibi ferdler için de birdir, her bakımdan kuvvetli olmıya kaidesi milletler için olduğu sOZ ARASINDA Sinema sam'atkârlığı Yapan hayvanlar Resmini gördü- Künüz atın adı Re- ildir. Mensub ol duğu film kumpan yasından her film başına 5000 dolar almaktadır. Senede yedi se- kiz filmde rol alk dığına göre halen oldukça © mühim bir servete malik- tir, Gene başka bir film kumpanyasın- da Monko adında bir maymun vardır ki, mükemmel dansettiğinden ve fevkalâde varyete numaraları yaptığından kum- panyasından haftada 800 dolar alır. Bu meyanda Mitluy adında bir sinema san'atkârı bir kedi de geçen ay içinde met ne şâşırmış, ne de vazifesinde kusur etmiştir, Millet ve hükümet felâketi be- nimsediler ve elele çalıştılar. Millet ver- di, hükümet işledi. Mült Şef, henüz tehlikeler içinde yö- 2en bir mıntakayı bizzat dolaştı; derd'e- #I bizzat dinledi ve yaraları bizzat sarma- Ha çalıştı. Felâket sahasının toprakları heniz titremekte devam ettiği bir za- manda bile biz, hükümet ve millet, o mıntakayı yeniden bir mamure haline ge- tirmek İşinin üzerinde bulunuyoruz. Vaziyetin hakikati bundan ibaret iken bir takım fena-yürekli ve fena kafalı in- sanlar, hükümeti hareketsizlik ve faali. | yetsizlik'e itbam ederlerse Başvekilimiz, al İaeliğemi olmakta elbet haklıdır. un mutkuna hâkim işte bu teessürdür. vk * bir film kumpanyasile haftada 69 dolar- lık bir mukavele imzalamış bulunmak- tadır. Bir Fransız komedyeni mahkemede ağladı Fransız artistlerinden Râlmu, Lyons civarında otomobili ile bir bisikletçiye çarparak, ölümüne sebebiyet vermek su - çundan Fransada muhakeme edilmekte- dir. Raimu kazada hiç bir taksiri olma- dığını söylerken hüngür hüngür ağlamış- tır. Dava müdafsaya kalmıştır. ti pek yakın bir zamanda silip götürecek ve bu memleketin 30 senedenberi geçir- mekte olduğu inkılâb, bu içtima! zelzele, hayırkâr tahribatının son işini de ikmal Hayır, müteessir olmağa lüzum yok- tur. Şom ağızlı feliket müjdecileri; “| derlerse desinler hükümet e İri me rikâtcılar ne yaparlarsa edecektir. Dr. Saydam müsterih ve huzur içinde- düşmanı tah,. | ki vicdanı ile yakın devri bekliyebilir. O millet | bu vicdan huzurunu, evvelkilerinden biliyor ki Mt Şef, Başvekil, hükümet | sarfınazar, yalnız şu bir senelik alın te- ve onun bütün organları, böyle ket karşısında ne yapılmak lâzımaa Ye pe yapmak mümkünse hepsini yapmışlardır. Milletin de bir taraftan bütün kuvvetile müzaheret ettiği bugünkü yardım ve ya- rımki imar faaliyeti, hiçbir dakikayı ne fevtetmiştir, ne de edecektir. Bunun için muhterem Başvekilin müteessir olmama- sını çok İsteriz. Hakikat şudur: Bu memlekette henüz çürümüş bir devrin, çürümüş kafasım ta. | şıyan çürümüş bir muhit vardır ki tabiat kanunlarının ezeli iradesi altında cereyan eden hâdiselerden bile ötekine berikine dil uzatmak için istifade eder. Bu, bir ruh hastalığıdır. Tarihin bıraktığı çürük bir ruh bakiyesi ve onun hastalığı! Bu çürük muhit, çürük kafa ve gafil ruh, yeni bir hayata doğru giden taze "Türkiyede son günlerini vaşıyor. Tabiatin kanunları ka- dar kuvvetli olan tarihin hükmü o muhi- bir felâ.İrile çoktan hak etmiştir! Muhittin Birgen İSTER Garteci arkadaşları za lik vek'asına a disenin bir iki şahii latmayı tereih etti; aynen nakledelim; *— Biliyorsunuz ki, oturmaktadır, bu sabah le vi bir iki anat geçmemişti ki, İNAN, küçük bir dolandıricı - kalmış, evvelâ saklıyacaktı, sonra hâ - i bulunduğunu hatırlamış olacak ki, an- ailem İstanbula uzak bir şehirde bir zat geldi, ve göy- | ——— Hergün bir fıkra Üç gün sonra tekrarlanan teklif Meşhur mucid Edison çok da'gın - dı. Bir gün evlenmek arzu etmiş, d- talyesinde çalışan kızların arasında dolaşmış, hoşuna giden bir genç kıza: » — Kendisile evlenmek isteyip iş - temiyeceğini sormuştu. ? Edisonun dalgınlığım bilen genç kız — Sizinle evlenirim, faicat unut maz, üç gün sonra da bana ayni te lifi yaparsanız. Edison cehdetmiş, teklifi, üç gü sonra Tektrarlıyanağını unutmamışta, muayyen günde atelyeye girdi ve genç kıza: , i — İşte unutmadım, dedi, size üç? gün evvelki teklifimi tekrarhyabili - rim. ; Kız Edisonun ne demek istediğini i anlıyamamıştı. Çünkü bu sefer ko - nuştuğu genç kız, üç gün evvel ko « $ nuştuğu değildi. i Ye 4 İngiliz kadınları erkeklerin de çorap örmelerini istiyorlar | İngilterede eli tutan her kadının, cep- hedeki askerlere çorap ve kazak örmele- ri teşvik edilegelirken, cinsi lâtif birden kazan kaldırarak: «— Bu işi bizler yalnız başımıza becere- meyiz. Erkeklerin de kendi paylarına bi- ze yardım etmeleri, onların da yün ör- meleri icab eder!» demişlerdir. Yazısında E harfini kullanmıyan bir muharrir İngilizcede en çok kullanılan harf, (E) harfidir. Halbuki Amerikada Los Ange- les'te, milli ordu yurdu muharrirlerinden 68 yaşlarında Ernest Wright, yazdığı 50110 kelimelik bir eserde bir kerecik ol- sun (E) har kullanmamıştır. Di :STER bir mektub almış - | olduğum mektubu arkadaştır.» İSTER göndermişler, fakat yazmayı unutmuşlar, eğer Parasını ve- Tirseniz iki gün sonra hareket edeceğim, alıp götürürüm. Ailemi adile sanile tarif etmişti, şüphe etmek hatırıma gelmedi, esasen istediği de çok az bir şeydi, çıkarıp verdim. Fakta adam matbaadan henüz çıkmıştı ki, babamdan almış 8Okağu attığını hatırladım. Adam muhakkak zarfı bulmuş, arkasındaki adresi okumuş, istifade etmişti. Sokağa fırla - dim, fakat çoktan kaybolmuştu.» “Düve edelim ki, bu arkadaş ber gün polis müdüriyetine giden, zabıta raporlarını okuyan, tafsilâtinı öğrenen bir INANMA! Kahraman Fin Kayakçıları rından ve Finlândiyanın son zamanlarda kurduğu «lntihar devriyesi nin başı o'en Pekka Niemldir. İdaresindeki ve hepsi beyazlar giymiş kayaçılar sessizce ve 0- anca süratlerile Sovyet Rus mevzilerine girmekte. muhabere hatlarını, demiryol- larını tahrib etmekte, bazan da yakala- dıkları Rus esirlerini kendi hatlarına ge- | tirmektedirler, Fransız tiyatrolarındaki boşluk nasıl dolduruluyor! Fransada Dahiliye nezareti, bazi mücbir sebebler dolayısile tiyatro gele- rilerinin seyircilere kapatılmasını em » rettiğinden bu galerilerin boş kalma. sına tahammül edemiyen aktörler, ora- lara Çemberlayn Mistinget. Jozefin Ba- ker gibi birçok tanınmış simaların bal. mumundan yapılmış olan modellerini oturtarak gönüllerini eğlendirmekte - dirler. Fil katili arılar Hindistanda bir fil, sık bir ormandan ağaçları yara yara geçerken bir arı yu- vasını da bozmuş. İçindeki arılar da mu- azzam filin Üzerine üşüşerek yarım saat içinde hayvanı öldürmüşlerdir. İNANMA! matbaanın önünde yırttığını, zarfını da Bu zat dünyanın en büyük kayakçıls-! Sözün kısası Hayati sâha E. Ekrem Talu V eni harb ortaya yeni yeni tas birler çikardu OBaşkalarının topraklarına tecavüz ederler, ileri sür- dükleri bahaneler sırasında «hayati sâs has dan bahsediyorlar. İ Hayatt sâha nüfusu normal hadde kesif olan, pek fazla inkişaf etmiş sa“ nayiine iptidai madde bulamıyan, aha lisini kendi mahsulâtile doyuramıyark buğdayın: bile dışarıdan. yabancı ül“ kelerden ge''»'mek zaruretinde kalan milletlerin arsdıkları bir şeydir. Buna nefeslik de diyebiliriz ve bu» nun ferdlere de teşmili caizdir. Kon - for. huzur. refah mefhumlarını iyice anlamış. benimsemiş ufak bir memunw küçük esmaftan biri, mahdud kazanç « lı bir muharrir de kendine böyle bir hayıt! sâha arar. Hududlarına sığmıyan kalabalık bit milletle, öç odalı evinin içinde bunas lan fakir. veya orta halli bir adamın & rasında fark yoktur. i Hayati sâha tabiri, kanaat ve tevek. külün lügatlerden silindiği gün ağız « larda dolaşmağa, beyinlerde yerleşme- İN başlamıştır. Ve bu tabir mutlaka bir ihtiyac ifade etmez; milyonerin de, ikendine göre yokluğunu hissettiği, a « radığı ve erişmek istediği ideal geniş * likte bir hayati sâha vardır. Bu sahayı boşluktan. büdu mücer « redden kazanmak. kimseye zarar vers İmeden sağlamak mümkün olsa ehem « miyeti yok. Lâkin m ler de, ferdler jde hazıre konmak. hayati osâhaların işlenmiş, hazırlanmış bir halde ele ge- nek sevdasındadırlar. Onun içindir ki beşeriyet daima cidal halindedir. O. nun içindir ki sulh yavaş yavaş bir ef- sane oluyor. f Hayati sâha tabiri henüz ortaya çık- bir darbımeselle ifade erer- Verdi: «Ben yiy: veme.. Ben'i- iyim. sen İz y oraya flâve edilmiş olsa gerek. nın ezeli davası darbımeselin kısmında k&fi vüzuh ile serdedilr tir, Son günlerde kazan kaldıran Gavsi- yunun da derdleri kendi ii bit hayati sâha istemekten başka nedir? Gel gelelim, bu hayati sâha denilen ve baskalarınm elinden alınmak, sir : tından koparılmak istenilen şeyin pek övle zahmetsizce istihsal edilemediği « ni, çok çetin. aşırı mertebe pahalı bif mela olduğunu gözühünde cereyan © * den emsalile görüyor ve anlıyoruz. Hayati sâha!.. Bunu ben de istiyo * rum. Benim de gönlümde bir arslan ya“ tıyer amma. Borazancıbaşı olacak ka“ dar kendimde nefes bulamıyorum. © Glen al sera mnreseeresarrenersssssmasessene senar serer seremed Macaristanda müdafaa tedbirleri Budapeşte, 18 (A.A) — Dahiliye nar zırı, bir emirname neşretmiştir. Bu emim nameye hazaran on Iki ile yetmiş yaş # rasındaki bütün Macarlarla milli müda“ faa ihtiyacatı ile alâkadar işlerde ihtısasi bulunan 16 ilâ 50 yaşındaki Macar kadın” ları ve tabiiyetleri meşkük olan kimselef sa'âhiyettar makanşata müracat oed€* ceklerdir. Bu emirname, bilhassa sevkul ceyş gayeleri takib etmektedir. ? aaaranaa a asesarsan me s0me eeenmensemsa se sea TAKVİM Ni saa ra» ae FESF e 2457” BEEF ESEFEFEEP BESŞP ESEYA" Şe EHE