SON POSTA Cevabsız kalan: sual mem Ekrem Uşaklıgil — Yarın ne olacak? diyorlar, Evde ve sokakta herkes bunu soruyor, berkes güzetede bunun cevabını ariyor, anlamak istiyor. — Yarın ne olacak? Evvelâ harb, elân başlamamış olan harb gerçekten olacak mu? Olursa geniş- liyecek mi? Genişlerse bu taraflara duğ- ru yayılacak mı? Herkesin merak ettiği, sorduğu, an'a- mak istediği, ısrarla, endişe ile üzerinde | durduğu bu. İşini ona göre tutacak, kararını ona göre verecek, plânını ona göre yapacak- tar. Mayatı, varlığı alacağı cevaba bağlıdır. Yalnız beklenen cevabı verebilen yoktur. * Alman tariheisi Emil Lüdovig kendisi- ne ölmez bir şöhret temin eden bir kita- banda öski harbe tekâddüm eden ayın tarihini anlatır. Kitabı okurken harbi imucib olan hâdiseleri sahne sahne görü- rüz: İşte Saray Bosna seyahatine hazırla- han Avusturya veliahdi, işte cinayet sah- nesi, İşte cinayeti müleskib toplanan Avusturya vekiller heyeti, sonra bu bü- disenin muhtelif hükümet merkezlerinde yaptığı tesirler. Alman imparatoru, Rus- ya imparatoru, Fransız cümhurreisi ve işte hepsinin Kafasından geçen ayrı ayrı düşünceler, arzu, hırs, kin, intikam dal gaları.. Siyasi vesikaları okuduktan sonra bu harbe tekaddüm etmiş olan sahneleri de Ayrı ayrı gözlerimizin önünde canlandıra- biliriz. Fakat harbin bir defa ilân edildikten sonra nasıl bitirileceği tayin edildi mi? Yarın ne olacak? Bu suale cevab verebi- lecek yoktur. 2. Arasıra bir telgraf haberinde: — Alman devlet reisinin başkanlığı al- tında bir harb meciisinin toplanmış ol - duğu rivayetini okuruz. Ertesi gün bir radyo spikerinin dilinden: — Fransada Fransız ve İngiliz devlet adamlarile kumandanlarının iştiraki ile büyük bir kurultayın kurulmuş olduğu - Bu öğreniriz. Acaba ne konuşuyorlar? Karşı taraf için öğrenilmesi hayat de- ğer bir muhaveredir. Fakat bu muhave- reden: — Yarın ne olacak? sualine mutlak, değişmez bir cevab çıkarılabileceğini tâhmin etmek fazla ileriye gitmek olur. Şüphe yok ki, kuvvetleri azami dere- ceye çikarmak kararı verilmiştir, hazır- lanan kuvvetleri her an harekete hazır tutmak kararı verilmiştir, hatıra gelebi- lecek en uzak ihtimallere karşı dahi ta- hakkuku halinde ne yapılacağı düşünül Müştür. En müessir tedbirier incelen - miştir. Pakat sia ayrı çizilen p'ânlardan ta edileceği, edi.ebileceği moktası elân muallâktadır. Tereddüdü do- duran; askeri vaziyetin siyasi vaziyete | bağlı oluşu, siyasi vaziyetin de heniz! devresinde | bulunuşudur; Eski na verilecek olan meblâğın tutarı 3,900,000, A2as1 bulunmadığı bir kilisede çocuğunu Sebebsiz kazanılmış iyi şöhret temelsizdir, kısa bir zaman ,onra istihfafa tebeddül eder. bostanları bekliyeh Kendini hakikatte olduğundan beşka türlü gösterme, korkuluğa dönersin, SOZ ARASINDA Cepheye nefer olarak Giden general Fransızların mü- tekaid (o generalle- rinden Grancour- tun, bu harbde Fransiz ordusuna gönüllü olarak il tihak ettiğini, ale- iâde bir nefer gibi, cephede hizmet et- tiğini hatırlarsınız. Nefer arkadaşları arasında, gene eskisi gibi general mua- melesi gören, ayni hürmete mazhar olan generalin, burada siper arkadaşı bir ça- Vuş tarafından yapılan ara kalem bir resmini görüyorsunuz, Neticesi 500 sene sonra alınacak bir bahis Yer yüzündeki milletler içinde en çok bahse girişenler muhakkak ki Amerika - lardır. Anlatacağımız vak'a şimdiye kudar işi- tilmiş olanları pek geride bırakmakta - dır. Geçenlerde Amerikada Louisiane eya- letinde çok cesim ve modern bir kışla bi- nası inşa edilmiştir. Jöe Lewis ile M. Brown adında iki sa-| mimi ahbab 1000 dolara şu bahse giriş - mişlerdir: Beş yüz sene sonra bu kışladan eser kulacak mı, kalmıyacak mı? Bu iki arkadaş mevzuubalis 1000 doları Louisiane'ın bir bankasına tevdi eyle - mişlerdir. Bankanın yapmış olduğu hesa- ba nazaran, 500 sene sonra yani 2439 se - nesi Kânunuevvelinde kazananın ahfadı- harblerle yeni harb arusında görülen ba- | doları bulacaktır. riz farklardan biri de bu noktadadır. Es- kiden siyasi kombinezon ender Dazı istiş- Parayı bankaya bıraktıktan sonra iki ahbab bir notere gidip keyfiyeti tescil e palarla hemen her vakit harbe takağdüm | tirmişler ve müseccel ahidnamenin bir eder, harb sahnesi de peşinden seçilirdi. | Süretini şehrin belediyesine tevdi eimiş- miştir. Bugün siyasi kombinezan herble birlikte | erdir. Belediye bu varakayı mahzeni ev- Yürüyor ve asker istiyor ki, diplomat ken. | Taka koymuştur. disine dövüşü ebilecek, düşmanı arkadan “veya yandan vurmıya müsaid bir yer gösterebilsin. Yarın ne olacak? İşte henüz kat'i devresine varmamış olan siyasi kombinezonların tebellürün - den ve müstakbel harb sahnesinin intiha- | şehirlerde bından sonradır ki, bu suale cevab veri-İna «yıldırım lebilecektir, fakat o zaman da suali soran kalmıyacaktır. Karabük fabrikaları umum © (muştur. müdürlüğü Bazı kısımlarında faaliyete geçil! 0 tan ve piyasaya mamulâtını arza başlıyar Karabük demir ve çelik fabrikaları u - mum müdürlüğüne eski orman muhafa- za umum komutanı General Seyfinin ta- yin olunduğu haber alınmıştır. Fabrika yeni sanayi teşkilât kanuni 1 © Sümerbank bu fabrikaların finans- tup. : manile iştigal edecektir. üstakil bir müessese haline gelmekte o- Yeni bir hastalık : “ Yıldırım grip. İngilterede yeni bir hastalık baş gö : iş gös- termiştir. Bu hastalik bilhassa büyük kendini göstermektedir. O- ürperme, başta ağrılık, a - gi malları aldığımızı gösteriyor, İSLERİ Listeyi dikkatle okuyoruz, Japonya ile Şimali Amerikâyı mmm Hergün bir fıkra Yalanla doğru Kalabalık bir toplantıda bazı güç sualler sorup bu sua'lere cevablar ve- rerek vakit geçiriyorlarmış, Bir aralık biri şu suali sormuş: — Yalanla doğruyu birbirinden na- sl oyırd edebilirsiniz? Tanınmış bir siyaset adama; — Kolay, demiş, her ikisini de bir kapını önüne götürürüm. Kapıdan içeri ilk giren yalandır. Tanınmış bir muharrir de: — Ben de elbiselerine bakıp birbi- rinden ayırd ederim, demiş, ya'anın elbisesi dala itinah olur. Temerküz kampına gönderilen Alman papazı Alman papazlarından doktor Miemöl- Şoförlük yapan Bir sinema yıldızı İngiltere harbiye nezaretinin şoförü bir kadındır ve geçen sene meşhur tenor Rişard Tavberle birlikte «Kalbin arzu- Sü» filmini çeviren sinema yıldızı Kati- leen Kellydir. Burada kendisini yeni İn- giliz harbiye nazırı Oliver Stanleye oto- Jerin temerküz kampalarından birine gö - türüldüğünü, bu yüzden dünya hıristi | yanlık âleminin heyecana kapıldığını, Almanya ve bilhassa Nazi şefleri aley - hine türlü türlü hücumlarda bulunuldu- | ne Micmöl'erin mıntakasında papazlık e- den doktor Hildebrandt isminde bir din! adamı bu hususta bazı ifşaatta bulunmak ta ve şöyle demektedir: | — Doktor Miemöllerin temerküz| kamplarına gönderilmesinin sebebi, 5 İAlman hariciye nazırı von Ribbentropun yeni çocuğunu vaftiz etmeği reddeyleme- sinden ileri gelmiştir. Zira von Ribben - İarop, Miemöl'erin idare ettiği Ok'lıseye İkayıdlı iken sonraları buradan çıkmış. vaftiz ettirmek istemiş, bunün için de bil. hassa şabsan müracaalla bulunmasına iğğmen Miemöller kilise terbiye, âdat ve rflerine dayanarak bu fa'ebi 1s'df etme- Başpapazın, gözden düşmesinin diğer bir iPeti de, General Lndendor! ile karı- sının, ne ariyani,ne de Yahudi hüviyeti olmıyan bir din kabul ettirmek isteme » leri, başpapazın ise, Tanrının yerine in - sana tapmayı reddeylemesidir.» Doktor Miemöller 1914 harbinde de - nizaltı kumandanı idi. Sonraları papazli- Za sülük etmiştir. da'elerde sızılar İle kendini göstermek- tedir. ' İki gün kendini korumak hastalığı tamamile geçiriyorsa da fazla saridir. Bu yüzden bir defa hastalanan pek az e sonrü tekrar yakalanabilmek - ir. gı İSTER merikâ Türkiye için NAN, iSTER | rih yıldızı adar uzaktadır. mobilin kapısmı açarken görüyorsunuz. Roma şehri altındaki tüne! Sözün kısası Muhbiri sâdık. E, Ekrem Talu (Baştarafı 1 inci sayfada) rın şerrinden hıfzı samedaniye sığınarak hergün bir iftiraya kurban gitmek kor- kusile yüşayorlardı. Curnalcılık, hafiyejik yüzünden memlekette hayra matuf olsa dahi bir iş görmek, bir eser yaratmak imkânları külliyen münselib olmuştu'a yolunda, çok doğru bir mütalen yürüte- »klerdir, Hakikaten, camiaların temelini gam- nazlık ve hafiyelik kadar sarsan, idare şirezesini bu redaetler karar bozan hiç bir şey yoktur. Muhbiri sâdık nizam ve intizamın, Âmme menfaatinin, iktidar ve hüsnüniyetin en büyük düşma; Ker- disine azıcık itibar edecek, inanç göste- recek bir merci, bir makam bulunca, en ipsiz sapsız iftira koskoca devlet meka- nizmasını İelce uğratacak bir kuvvet 0- labilir. Fransız mütefekkiri Bomarşe der ki! «İftira edir. boyuna iftira edin! İftiranız nasil olsa bir iz bırakır... Her müfteri bu hakikate sanki vâkıf. tır. Sırf şuna buna düsmanlık etmiş, ken« di kötü tıynetinin icabını yapmiş olmale için uydurduğu yalanm ne de olsa mide bulandıracağından, - ve asıl işin fenası » hareketinin hiçbir ceza görmiyeceğinden emindir. Muhbiri sâdik bir frengi mikrobu gibi değdiği noktayı zehirler ve bundan baya- Bı baz duyar. Karşısında zayıf bir seciye- Ye rasgelirse o vakit tahribatı yaman olur. İşte, biraz yaşlılarımızın pekâlâ hatır. barınabilmiş, Yakın tarihten daima ibret almalıyız. Muhbiri sâdık denilen şeni mahlük hortlamak fırsatını asla Tamamalıdır. İmzasız mektubur i ğıd sepeti olduğu gibi, mesnedsiz, delil siz iddialarda bulunanların da yeri evve- lâ cümhuriyet mahkemelerinin huzuru, sonra dâ cezaevinin köğusudur. v Azviyat ve müfteriyatının cezasını Hörmiven mubbiri sâdık cüret bulur, örs nek olur, sonra da çoğalır, intişar ederi Buna sebebiyet vermemeliyiz ki mili bünvemizin esenliğine ha'el gelmesin. , | Baştanberi yürütmekte o'duğum bu, Vatani bir endişeden mülhem, mütaleala- rın sajki banr ksdar akseden yakın bir hâdisedir. Bir hâdise ki, bir muhbiri sâ- dık yüzünden, devlet bütçesine 900,000 küsur lirava oturmustur. Evet! Karabükte, ihale edilen bir mik yon küsur bin liralık bir insaat işini, bir muhbiri sadık: «Bunda sulistimal vardır!» diyerek üç sy durdurmuş, tahkik etmiş ler, bu iddianın valan ve tezvir o'duğu meydana çıkmış, lâkin ihalel kat'iyesi yapılacağı zaman eski müteahhid: sAra- 1942 senesinde Romada büyük bir bey-İdan e ay geeti.. şimdi şartlar değişmi hararetle devam edilmektedir, Sergi münasebetile Roma tünelinin küşad resmi icra edilecektir, Romsda şim! diye kadar tünel mevcud olmayış: bazı -| larını hayrete sevkedebilir. Fakat unut - mamak icab eder ki Romanın altında tü- nel kazmak çök büyük müşkülâtı badi olmuştur. Üç bin sene evvel inşa edilmiş olan muazzam Roma şehrinin yer alında su cereyanları, kanalları, mahzenler, vesair birçok tesisat bulunmakta idi. Fevkalâ- de kıymetli âsarı atikayı bozmak istemi- yen Röma belediyesi şimdiye kadar tü - nelden sarfı nazar etmişti. Nihayet buna da bir çare bulunmuş ve tünelin inşası bir hayli ilerlemiştir. Bu tünelin inşası için 6920000 kilo demir, 88,000 kilo bakır kullanılmıştır. 255,000 metre mikâbındaki duvarları muhkem olarak inşa edebilmek için iki milyon günlük mesai sarfedilmiştir. Bu tünelde her iki dakikada bir tren işliyeceklerdir. Bu trenlerin süratleri saatte yüz kilometre olacaktır. İtalyada evlenme rekoru İtalyada yapılmış olan bir istatistiğe! göre 1939 senesinin ilk on bir ayı içinde İtalyada 94 vilâyet içindeki evlenmelerin sayısı 273515 tir. En fazla evlenmeler İNANMA! henüz keşfedilmemiştir, Aftika da Me- NANMAL ğunu hatırlarsınız. Şimdi ise üç buçuk 5 nelmilel sergi saçılacaktır. Sergi işlerine! tir. o fiala bu yapıyı üzerime rini iireyite nükül etmis, n'havet yeniden İmünakasava konmuş ve. 900000 küsur lira fazlzsile ihşle edilebilmiş!, Muhbi ık ceza görmüş mü? Bu sual cevabını, hâdiseyi bana nâkleden veremedi. Başını önüne eğme- sinden anladım ki o cevab herhalde men- fi idi. E, sorarım size! Yazık değil mi?, Gü- nsh değil mi”. «Muhbiri sâdık» bu temiz ve İleri camiada hâlâ verini, kuvvetini, saltanatmı muhafaza edecek mi? Hâlâ namusa, iktidara saldıracak. iftira ede- cek, fesad karıstıracak ve.. ceza görmiye- cek, kafası ezilmiyecek mi?! C © lez Talu geliyor Ticaret Vekili Nazmi Topçuoğlunun bayramı geçirmek üzere yarın şehrimize geleceği haber alınmıştır. Vekil bir hafta kadar şehrimizde ka « lacak ve bu müddet zarfında kurulmakta olan iç ve dış ticaret teşkilâtlarını tet « kik edecektir.