a —— in ZIRAATI.I EĞ; My, könaatimize göre Yazan: T —3—11 Üretmesinde takib edilen sun'i metodunun memleketimiz Uygun düşmediğini, şimdiye neticelerin köylüyü bü işe rmekten bilâkis (o menettiğini Pilhakika evvelce bir nebze dA arzettiğimiz vechile köylü Yıbı Karşısında, sun'i tohumla - ve yer yer istasyonlar - temayülünü göstermiştir. doğumunu < tesbite, çıkan Sürülerdeki mevcudun Yarısını olmuyan evsafda, açıkçası kı - doğma kuzu olarak bul - A al EE SEE Tiğ da düşünmek lâzımdır ki biz- leyen tarımmanların ekse - süt haşılatını en büyük ge - sayarlar, Köylü süt için çok &vans para tedarik eder. Kuzu de on lüzumlu bir sırada para için üç beş koyunun sütlü beş kuzunun daha satıla - bir gaye, bir zarurettir. Bu nda sürüsünün pek &z sâ- bütün kuzularını dişilierkek- kalkışmaktadır, Nitekim şim- kuzuların ekseriyetle satıl - pek az yavru kalmasını mucib İ, Tİ #, # ile! > fi i 7 £ pi ve anlı melezleştiri'meşinden alı - için, erkek kuzuları değer #iden çıkarmak lâzımdır. Halbuki Li karşı piyâsanın bazı 4- Kal garib bir cephe almışlardır. tay Ucuz fiatla almak için bir tekim My, rin (Merinos O kuzusunun eti iyi 4” diye menfi bir'tesir icra ettikleri ilme bir vâkıadır. (1) Merinos yetiştirici- By, eyv için meraklı Okoyunculara y Le Tİ; Sürü, ağır ve kuzu mükâfatı da - olan hoşnudsuzluğu gidereme - © VE böylece sırf (sun'i tohumla - aleyhtarlığı uyandırmış ve ün Klee ai Meri Bizli gizli yerli koçları salmanın Ge bu hoşnudsuzluk Zira- ve 939 da Millet Meclisine 939 Ziraat bütçesi müza - bir meb'us Merinos işine harcandığını ve elde edilen “edine nisbetle beherinin tam 24 olduğunu söyliyerek masraf İşaret etti. Diğer taraftan köy İstemeyiz! diyordu. Mutlaka Yetiştireceksek © bize doğrudan : .—. # ağızda bu talebe | itiraz edildi: eve koç miktarı ihtiyacı karşı - uzaktır denildi. Dört tanesine Para vörilen kıymetli damız - ancak sun tohumlama ile çok Mmabilir.» Fakat sun'i tohumlama de meydanda olduğu cihetle, bir tatmin ve tecrübe vesilesi ol. » âz koyunlu Yenişehirden Ça- köyüne kadar uzanan bir saha, ta- anlamaya; yâni doğrudan dağru- koç katırnma tahsis edildi. ihtisasını Almanyada ya - EM sun'i tohumlama yalnız devlet idaresindeki er. Köylü elindeki koyunlar tabü tohumlama ile merinoslaştırmağa devam olunmalıdır. » Onları ihtiyaç saiki (e satış - | Rusyada —rejim dolayısile— verimli bir Türkiyede merinosculuk 5 kl "Güniz i s0 sarma sanan sene v00v00s0nRa8UA A ERER ERE rerN eee! arımman den fazla bir netice alanları bir masş, yüzde 80 den fazla netice alanları iki ma- aş nisbetinde ikramiye ile taltif etmişler. dir. Bütün bu fedakârlıklara rağmen bu se ne gene tabii tohumlama mıntakasında - ki kuzu doğumunun fazlalığı, sun'i to - humlama mintakasımdaki köylünün hazin | bir tahassürürü mucib olmaktadır, ; n'i tahumlama wefödu mu - yetle tatbik edilmektedir.» İddia- İsi varid olamaz. Esas itibarile ve yalnız usul olan sun'i tohumlama metodunun memleketimiz şartları içinde muvaffak olamadığı aşikârdır. Eldeki koç mevcudu ile erken hıraba gelen yerlerden, geç hıraba gelen yerle - re hakil suretile koçları idare etmek ve maksad, çok tohumlamaktan ziyade, çok kuzu elde etmek olduğuna göre Merinos- laştırmayı tabil tohum'ama metodiyle de| SON POST ingiliz tayyerecileri nasıl yetiştiriliyorlar ? Eski İngiliz boks şampiyonu. bugün- kü İngiliz tayyarecilerinden Len Har- vey yarıyor: Royal Air Force'in İngiliz ordusu - , 4 hun en kudretli spor teşkilâtı olduğunu biliyor mu idiniz? Royal Air Force kuvvetleri içinde on sekiz şampiyon ve recordmen bulun- duğunu biliyor mu idiniz? Harb «boks» şampiyonluğu . müsa- bakalarına yakında başlanacağını bili- yor mu idiniz? * Bu üç suale hayır diye cevab vere- ceksiniz değil mi? Well!... Şimdi beni dinleyiniz... Aske- rim. Üstelik R. A. FP Size doğru şeyler eğim: R. A F. de sporu hâkim kılmak için şunlara riayet edilmektedir: Firss—R. A.F. mersublarının cüm lesi tamüssıhhadırlar. Second —RA.F mensubları sıhhi ve hele neş'eli bir muhit içinde bulu- nurlar. Third — Hep birdi ğ leri li ir een ayni eğlenceleri R. A. F. bu üç maddelik ğ tamamile Gülü eyle, ar Esrarı askeriyi meydana çıkarmak- sızın söyliyebilirim ki R. A, F de şim- diye kadar hastalık nedir bilinmediği gibi maddi ve manevi hiç bir kudrefsiz- Ek kaydedilmemiştir. R. A. F. dekilerin cümlesi tam mâ- /pasile sporcudurlar: Hem şimdiye ka- dor şöhret kazanmış bulunan sporcu- vam ettirmek her bakımea memleket ih- tiyaçlarına daha uygun düşecektir. Kanaatimizce sun'i tohumlama yalnız devlet idaresindeki sürülere bırakılarak, -İköylü elindeki koyunlar tabii tohumla - ma ile Merinöslaştırılmağa devam olun- ma'adır. Sun'i tohumlamanın bırakılma - sile tasarruf edilecek büyük para ile de koç tedarikine ehemmiyet verilmelidir. Böyle olursa Merinos çabuk yol alacaktır. T. Dün üç yangın cldu, bir ev yandı Dün Cibalide bir evin yanmasile neti- celenen bir yangın olmuş ve bir kadın yaralanmıştır. Cibalide- Üsküblü caddesinde Fırın 80- kağı çıkmazında kunduracı Mehmede aid (93 sayıl evin alt katından yangın çık» mış, evin ahşab olması sebebile steş sü- ratle büyüyerek üst kısımlara da sirayet etmiştir. Bu sırada evde bulunmakta olan kiracı Mustafa karısı Saniye ateşten ka- çınmak üzede büyük bir telâşa düşmüş, pencere camına çarparak bilek damarla- rım kesmiştir. Yangın etraftan görülerek itfaiyeye haber verilmiş ise de gelen itfaiyenin bü- K by li bir gencin idaresine veri - ha intakada o yıl 750 koç çalıştırı- a ny bin küsür koyunun gebe ka'ma- KW #dilmiştir. Bu uğurda yapılan üç bin lira ve ödenen har- * 4 FE, iki yüz liraya baliğ olmuş yıl zarfında diğer bir sahada sun'! tohumlaması için masraf (o edilmiş, 10 bin lira ğa, ödenmiştir. Buna rağmen o se Mz kuzuların büyük bir ekseriyeti $u, Umlamadan elde edilmiştir. Mg iyet karşısında a'âkadarlar, suni üğamsln çalışan elemanların şevk > arttırmak emelile yüzde 50- ve ikinci yarılar 7 ve 9 İkinci. Ari ç tün gayretlerine rağmen ev tamamen yanmıştır. Yara'ı Saniye fazla kan zayi ettiğin- den tedavi edilmek üzere Haseki hasta- nesine kaldırı!mış, yangın etrafında tah- kikata başlanmıştır. Bundan başka gene dün şehrimizde iki yangın hâdisesi daha olmuşsa da, itfalye- nin müdahalesi'e söndürülmüştür. Şişlide Gazihalâskâr caddesinde Ser- vet adında bir kadının kiracı bulunduğu evin alt katından soba borusu kurumla- rının tutuşması yüzünden yangın çıkmış, itfaiye tarafından derhal söndürülmüş- tür, Üçüncü yangın hâdisesi de Taksimde olmuştur. Sirase'viler caddesinde Latyoridin a- partımanının baca kurumları tutuşmuş, çıkan kıvılcımlar ayni apartımanm 4 ââ- yılı dairesine sirayet etmiştir. Yangın it- #aiye tarafından söndürülmilştür. «Son Posta» nın zabıta romanı: 52 a mma Esrarengiz Tİ bir mektub Tenha sokakta bir spor otomabili duruyor du (Yarınki tefrikamıza aid resimlerde. Rıdvan Sadullahın buna neden bük - mettiğini anlayamadık. Hüsnü beyin mutlaka bir mektub aldığını nereden bi- liyordu? Hasta kısaca kestirip attı; — Almadı efendim. — Muhakkak mı? — Daha doğrusu ben görmedim, Zaten bunu hastabakıcılar benden daha iyi bi- lirler. Posta ile gelen mektubları tevzi edenler onlardır. — Ya posta ile gelmiyenleri?. İzmirli delikanlı bir müddet düşündü. sonra: — Haklısınız, dedi. Bunu unutmuş - tum. Evet, dört gün evvel akşama doğru veremliler koğuşundan bir hasta, Hüsnü | beye böyle bir mektub getirdi. Rıdvan Sadullah hafiice o gülümsedi. Hepimiz baştar aşağı dikkat kesilmiş - tik, Onun bütün muammayı kafasında hallettiği muhakkaktı, Şimdi bize bu tar- zı halli şahidlerin lisanından hikâye et- tiriyordu. — Ba hastayı tanıyor musunuz, Der - viş bey? — Ankaralı imiş. (Ali) diye çağırıyor. İngiliz tayyarecileri öretmesi daha lardır... R. A. F. muhtelif gruplara ay- rilmiştir: Her grupta muhakkak ki bey- aman..İnelmilel şampiyonluklar kazanmış bir iki kişi vardır. ayr. ayrı yerler verilmiş idi. Bu usul İngilterede elli seneğenberi sürüp git- mekte idi. Harb hali .ve.hele R.A. F. nin alâkası buna da çare buldu. > Malüm olduğu üzere > ze İbu iki spor teşkilâtı arasında karşılaş- bi me spor da kabul edil- is idi, O da golftu... ğe ise Esi sahada «open» spo- run her sahasında yapılabilecektir. Amatör bir şampiyon halk müvace- hesinde bir profesyonel ile pekâlâ kar- sılaşabilecektir. Federasyonlar buna bir şev diyemiyeceklerdir artık! Pek vakın bir atide sporun her sahasında bu iki teşkilât omensubları arasında dikkate değer maçlar başlıyacaktır. Hele boks maçları! Hele boks maçla- rı! «Pro» ve smatörsler arasında sulh zamanımda di maçlara müsaade edil. mış olsa idi Wembley Stadium'da iğne atılacak yer kalmıyacak idi! «Spor fişi» sistemi İngiliz bahriye kumandanlığının it- tihaz evlemiş olduğu karar misillâ Ro- val Air Force'de de «Spor fişi» sistemi kahul 9lunmuştür. Bu sistem İngiltere- de, ilk defa olarak bahriye ve hava ku- mandanlıkları tarafından kabul edil miştir. Bu £iş, her bir askerin spordaki kud- vet ve kabiliyetini tesbit evlemektedir. İste her nevi spor yazılı bulunmakta- Bundan böyle bu AİR MR men- sub askerlerder her birinin iştirak ede- Ye (Devamı 11 inci sayfada) Jardı. Serkomiser kendisini tutamıyarak a - tıldı: — Ankaralı Ali, yani maktul,,. Namı diğerle sabıkalı Çolak Ahmed. Rıdvan Sadullah susllerine devam et- ti: — Evet Ankaralı Ali bir mektub ge - tirdi, dediniz. Lütfen devam ediniz. — Hüsnü bey, zarfı açtırdı. Sonra için deki kâğıdı alarak okudu. Mektub her - dığını duydum. — Sonra? — Başbaşa vererek uzun boylu konuş- tular. Bu arada Hüsnü bey mektubu bir kere daha okudu. — Bu konuşma ne kadar sürdü? — Yarım saatten fazla, — Ankaralı Ali dediğiniz hasta bun- Jdan sonra da Hüsnü beyin yanına geldi mi? — Hemen hergün... — Hep öyle gizli gizli konuştular, de- mek. — Evet. — Peki, Hüsnü bey bu dört gün zar- fında hiçbir mektub yazdı, yahud başka- sına yazdırdı mı? — Görmedim, yazdırmadı. — Euna neden hükmediyorsunuz? — Koğuşta en samimi olduğu insan bendim. Yazdıracak olsaydı bana yazdı- rırdı, ğ — Kendisi yazamaz mu idi? — Sağ tarafı meflüç... Yazarsa sol elile yazacak. Bu da mümarese meselesi... Bana birkaç defa derd yandı. Henüz sl elile yazı yazmaya teşebbüs etmediğini Miz bir sual daha Derviş bey! Saat 12 de koğuşta elektrikler söndü. (Yangın var) diye bir ses işitildi. Nihayet e'ek- #rikler yandı ve Hüsnü beyin yatağında bulunmadığını gördünüz. Kendisinin ya- tağından nasıl kaldırılıp götürüldüğünü görmediniz mi? — Vallahi efendim, gördüm dersem yalan söylemiş olurum. İlk dakikalarda umumi bir telâş ve heyecan bütün koğuşa Jhükim bulunuyordu. Adetâ bir panik hü- küm sürüyordu. Ben de biraz kendi be- şımın derdine düşmüştüm. — Hiç istimdada benzer bir ses duy madınız mi? — Hayır. — Şayed Hüsnü bey bağırsaydı uyar mı idiniz? — Şüphesiz. Benim yatağımın yanın- daki yatakta yatan bir adam bağırırsa ne kadar tekişli olursam olayım, elbet duyarım. Hüsnü beyin bulunduğu tarafta en ufak bir gayri tabiilik hissetmedim, — Bir çabalanma, bir inilti, falan! — Hayır... Hayır hiçbir şeyl — Peki Derviş bey, Sua.lerimiz bu ka» dar. Yatağınıza dönebilirsiniz, Teşekkür j ederiz. Hasta çıktı... Kapı kapanınca Rıdvan Sadullah bir sigara yaktı, Sonra; — Artık vaziyeti hakikate yakın bir i şekilde tasvir ve izah edebiliriz, dedi, Or. tada bir kaçırılma, bir de katil hâdisesi var. Ancak bence ikinci hâdise birin- cisinin devamı, daha doğrusu neticelerin- den biri okluğu için Hüsnü beyin gaybu- ibeti şeklini tenvir edebildiğimiz takdirde diğeri de kendiliğinden meydana çıka- caktır, Şimdi baştan başlıyalım; Saat 12 yi an geçe pavyonun elektrik- leri birdenbire sönüyor. Bütün koğuşlar gibi asabiye koğuşu da karanlıkta kah yor. Derken koğuşun Kapısında (Yangın var) diye bir feryad yükseliyor, Koğuş tabil bir dakika içinde karmakarışık olu- yor. Bu arada bir adam Hüsnü beyi yata. ğından sırtlayıp götürüyor. Şimdi bir da- İ | ” da i üstü kika için kendimizi Hüsnü beyin yeri ltere r teşkilâtında şimdiyeİhalde pek tuhaf bir şey olacak ki üstüste iç i yin yerine dei Den ile profesyonellere | «Garib şey... Garib şey!» diye murıldan-|koyalım, Meflücuz. Yatağımızdan kalka- biliriz amma bir adım atmamıza imkân yoktur. Bütün koğuşun karanlıkta kak dığı bir dakikada tanımadığımız bir in- san bizi sırtlar da meçhul bir maksad- meçhul bir semte doğru götürmeye ka'kışırsa, bağırmaz, imdad istemez mi- yiz? Haydi, koğuşta yangın olduğuna hükmettik, bizi kurtarmak için kaçır» İyorlar dedik, fakat merdivenlerde, pav- iyonun diğer kat'arında, nihayet bahçeda, yangın olmadığını anladığımız zaman bi- İzi sırtlayıp götüren adam yoluna hâlâ devam ediyorsa ağzımızı açmaz, istimdad etmez miyiz? Etmez miyiz Osman bey? Rıdvan Sadullahın bu suali ile vâsıl olmak istediği neticeyi okavrayamamış- tık. Bizim gibi şaşkınlık içinde bulunan serkomiser: — Ederiz tabii! dedi. Rıdvan Sadullah devam etti: — Mademki Hüsnü bey koğuştan kaldı İnlıp götürülürken imdad istememiştir, İmademki merdivenlerde, diğer katlarda, bahçede sesi duyulmamıştır, şu balde bu tarzda kaçırılıp götürülmesine kendisi de muvafakat etmiştir. Ma'üm ya sertabib beyin şehadeti ile hastanın bağırabilece- ğini gayet iyi biliyoruz. Ridvan Sadullahın çıkardığı netice hepimizin hayretini mucib oldu, Doğrusu bunu hiç birimiz düşünememiştik. Dostum odada bulunanların hepsine birer kere baktıktan sonra devam etti; — Mademki Hüsnü bey kaçırılmasına muvafakat etti, şu halde kendisini kaçi- ran adamı tanıyordu, Bu noktada da mü- tabıkız, değil mi? (Devamı 9 uncu sayfada) İ