HİKÂYE Şişmaner ailesi iki kişiden ibaretti.! Şişmaner ailesi — Bay Şişmaner, ve bayan Şişmaner. Şiş| Maher soyadını almalarının sebebi her ikisinin de pek fazla şişman ner) dardı ve ikisi de en zayi! zamanların- da bile yüzer kilodan aşağı düşmemiş) lerdi. Bay Şişmaner, ve Bayan Şişma- her otomobille gezmekten çök hoşla - mırlardı. Fakat onların otomobile bin- meleri oldukça mühim bir mesele idi. İyle ufak tefek otomobillere pek sığ - Mazlardı. En büyük olanı seçerler, ons binerlerdi. Fakat gene © güçlük vardı. Çünkü otomobilin basamağına ayak - larını bastıkları zaman basamağın kı - * Tıldığı bu yüzden otomobil sahibine ba Samak tamiri işin bir çok para vermek mecburiyetinde kaldıkları vakidi. Esa- sen onları taşıyan şoförler, deha uzak- tan görünce, tek onları otomobile al - Mamak için hareket edip uzaklaşıyor - lardı. Fakat ne olsa her ikiside oto - mobile binmek zevkinden kendilerini mahrum edemiyorlardı. Bir gün gene bay ve bayan Gişmen- er. bir olomaobil gezintisi yapmak eme- le evlerinden çıkmışlar, otomobil du- Tağına gitmişlerdi. Tesadüfen üstü açık Ve oldukça büyük bir otomobil dürsk- b duruyordu. Şoförü bay ve bayan Sis Mahneri tanımıyordu. Bu yüzden otomo- bili hareket ettirip uzaklarmadı. Şiş - Manerler memnundular. Şoföre şehir haricinde bir gezinti yapmak istedik - lerini söylediler. Şoför otomobilin ka- Pisını açtı. Bayan Şişmaner, güçlükle i sığdı, arkadan Oda bay Şişmaner!” Birdi. Yanyana oturdular. Dört kişi; Bol bol alacak otomobilde, bay ve ba - Yin Sıkışık bir vaziyette o kalmışlardı Amma, gene memnundular. Çünkü ne “isa otomobile binmişlerdi. Otomobil hareket etti. Evvelâ şehrin “kaklarından geçti. Sonra şehir heri- Sne çıktı, Oldukça sür'atli ilerliyordu. Soför bir ara dalgınlığı düşmüştü. Ö - ağaca çarptı, iki ön tekerleği kirildi, lâstikleri patladı. Ne şoföre ne hay, ne de bayan Şişmariere bir z&rar #elmemişti amma, Şişmanerlerin zevk- e Yarım kalmıştı. Daha otomobil gez öğle dan otomobilden inmek $ işlerine gelmiyordu. Üstelik şehre T yaya dönmek mecburiyetinde İ- diler ki; bu onların yapabilecekleri şey | ieğildi. O ana kadar obu kadar uzun afeden yaya vlars& bir (kere bile yürüdükleri olmamıştı. Şoför, bay ve bayan Şişmaner uzun uzun düşündüler. Nihayet (şoför bir çare buldu: — Siz otomobilin çatmurluğuna otu- rursunuz! Dedi. Bay ve bavan Şişmaner otomo- bilin çamurluğuna oturdular. Onlurın çşamurluğa oturmalarile otomobilin ön tekerleklerinin havaya (kalkması bir oldu. Hattâ şoför de yerine oturduğu Walde otomobilin ön tekerlekleri yere nmedi. Soförün de istediği bu idi. Ar- ka tekerlekleri harekete getirdi. Ve 0- tomabil kırık ön tekerlekler havada İ- lerlemeğe başladı. Yeni bilmecemizi halletmek çok ko - laydır, fakat çok kolay olmasına rağ- men dikkatli olmı - Ş r için güç ola - Tesim- resimi bir b ta tamami- le birbirinin ayni görünür. Böyle gö - rünmelerine rağmen rında (ayrılık vardır. e Yukardaki resim asıl olandır, ve doğrudur. Aşa - gıdakinde, bir yerde bir noksanlık var - dır. İşte size düşen iş, aşağıdaki resim - de eksik olanın ne olduğunu bulacak - smiz. Eğer bunu bu- lursanız resmi gaze- teden kesin, ve ek - sikliğin ne olduğu - nu bir kâğıda yazıp resimle beraber bi - ze gönderin. Doğru bilenlerden bir ki - şiye bir kilo çikola- ta, iki kişiye birer ceb projektörü, iki kişiye birer Şirley #ibümü, ayrıca elli kişiye de gayet gü- zel ve kıymetli hediyeler vereceğiz. Çocuklar, Elbette siz de daymuşsunuz- dur. Yurdumuzun bir kıs. mında bir tabiat hâdisesi, bü- yük bir felâkete sebebiyet ver- di. Orta ve şarki Anadoluda kuvvetle hissedilen zelzele, birçok şehirleri, köyleri harab etti, Binlerce yurddaşımz öl - dü. Yüz binlerce yurddaşımız bugün aç ve çıplak, evsiz, barksız kaldılar. Onların yar- dımına hükümet ve Kızılay ko- şuyor. Fakal biz de yardıma borçluyuz, biz de orlara bir şey verebiliriz. Nihayet az da olsa, azların birikmesile top - lanacak yekün, yaralarını sa - racak birer sargı, karlı kışta açıkta kalanlara birer battani- ye olabilir. Çocuklar, Bir günlük gündeliklerinizi onlar için ayırın, isterseniz ga- zetemiz vasıtasile, isterseniz kendiniz doğrudan doğruya, Büyük Millet Meclisinde te - şekkül eden milli yardım ko - mitesine gönderilmek üzere en yakın Kızılay merkezine bir makbuz mukabilinde veri- beş gündür. Bilmeceye cevab verme müddeti on Yaramaz Ersan yara - maz olduğu kadar da 26- ki, zeki olduğu kadar da şarkı söylemiye kabili - yetli bir çocuktu. Mek - tebden çıkar çıkmaz he - men şarkı söylemiye, ıslık çalmıya başlardı. Bir gün gene mekteb- den çıkmıştı. Bir duvar dibinde durmuş, ıslık ça- yordu. Durduğu duvara pek yakın olanev Bay Hüsameddinindi. Bay Hü- sameddin, pencere önün- de oturmuş gazete oku - yordu. Ersanın ıslık sesi- ni duydu: , — Bu çocuk ta bana Ersan (o değneklerden kendi boyunda bir man - ken yaptı ve eibiselerini bu mahkene giydirdi, Mankenin yölnz o başı yoktu. Mankenin başı ol- maması Ersanın işine ya- rıyacaktı. o Düşündükçe katıla katıla gülüyor, Bay Hüsameddinden alacağı intikamdan hoşlanıyordu. Koparılmış baş, vücudür eli hiza - sından bağırdı: — Vücudü rahat gazete okutturmı - yacak! Dedi. ... Fakat ben gazete - mi rahat rahat okumak çaresini bulurum. Gazeteyi bıraktı, Evine girdi. Bastonu portman - toda asılı idi. Onu ora - dan aldı, pencerenin ö - nüne yaklaştı. Ersan gene ayni yerde duruyor, gene ıslık çalı - yordu. Bay Hüsameddin bastonu pencereden dışa- rı uzattı. Ersan onun ne yaptığını (o görmüyordu. Bastonu havaya kaldırdı ve Ersanın başına indirdi. Pencereden Bay Hü - sameddinin evine atladı ve mankenin tam arka - sında durdu. Ersanın başı mankenin başı gibi görü- nüyordu. Bay Hüsamed - din evine gelirken gördü: — İşte, dedi, gene o 15- İıkçı penceremin önünde; bir kere daha haddini bil- direyim! Ersanın başı çtk acımışlı: — Aman! diyerek yere yuvarlandı, ve o zatran acıdan yerden kalkama »- dı, Bay Hüsameddin o ka- dar insafsızca vurmuştu ki, Ersanın başmda kova» man bir şiş hâsıl olmuş- tu. Ersan hem canı yanı - yor, hem de düşünüyor «- du. Kendi kendine: — Ne olsa ben bunun acısını çıkarırım, hem de çok zaman geçmeden. Biraz sonra Bay Hüsa- meddin evinden dışarı çıkmıştı. Ersan da onun evden çıktığını görmüştü deki bastonu olanca hızi- le salladı, Fakat bastonu pencerenin nündeki ıslık çalan çocu- ğa dokunmadı başı kopmuş, yak üstünde kalmıştı, Bay Hüsameddin şa - şirmıştı. Bu ne haldi, Be- gı kendi mi koparmıştı? Bay Hüsameddin korku içinde ka - çarken Ersan da pencereden dışarı çi Ne de bir kuşu, © Çünkü nişan alıp çif- © Sanki kahkahayla gülüyor - (Düşüne düşüne (| Bay Tekinin duvâ- — Guguk gu- ti: Takta avda me gördüğü bir O Bay Tekinbuyür tesini boşalttığı tavşan Jar gibi bir hal alıp Bay Teki. evine döndü, evi - ra çivili saati bir gu- O guk! diye ba - tavganı vürabiliyes, tü. Elini şakağına Jar, kuşlar karşısında nin beceriksizliğile eğleniyor - ne döner dönmez ( guklu saatti. Her saat gırdı, Bay Te - den çok üzülmüş - duruyor, ve hepsi de. (| Jardı. Bay Tekin artık av avlı - duvara çivili saate yapma bir (O kin bu seferçok koyup acı acı'dü - yamuyacağını anlamıştı. baktı. kuş: hiddetlendi, günmüştü. — Guguk guguk — Bu da mi diye bağırdı. Gene benimle eğle - göründü; niyor, nişan si- dı, tetiği çekti. kıyor ve kahkahayla gülüyordu. Avda tavşan, kuş vuramıyan Bay Tekinin ni » khayet yüzü gül - müştü. Çünkü öe- vindeki (o guguklu saatın. — Guguk, gu - guk! diye bağıran yapma kuşunu vurmuştu.