& Sayfa SON POSTA Birinieikânın 27 o | Tarihten sahneler | “Bir oturuşta 40 yumurta yiyen Aygırimam Has odalı Tayyar ağanın enfiyesi ve Alemdar Mustafa Paşanın tatlı hokkası (“ Son Posta, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor ) İstanbulun kanlı Yeniçeri ihtlâllerinin Selimin sadık bendelerinden silâhtar sonuncusu, üçüncü Selime ve onun başın-| Süleyman ağa, hasodalh Tayyar ağa, Ali da bulunduğu yenilik hareketine ker- şı çıkmış idi, Kabukçı Mustafa denilen bir zorbanın İdare ettiği bu ihtilâlin kanlı sahneleri ortasında devrin mürtecilerin- den Aygır İmam, şayanı dikkat bir tiptir. Azil adı Derviş Efendi idi. Lâkabını o- burluğu yüzünden almıştı. Üçüncü Seli - miri nimet ve Jütüflerini görmüş nankör softaları idi. Ayasofya hatibi iken pa. dişaha ikinci imam olmuş, kendisine dö - geli dayalı bir konak ihsan edilmiş, sekiz on sene İçinde otuz yılda çıkılabilecek A- nadolu kazaskerliği payesine najl olmuş- tu. Şişmanlığı dolayısile, o Babüsaadeye kadar atla gelmek ruhsatına mazhar ola. rak akrani ârasında yüksek tutulmuştu. Fakat, ihtilâl başlar başlamaz, Aygır İmam hakiki hüviyetini derhal meydana çıkarmıştı. Selimin tahttan (indirilmek tehlikesini önlemek üzere tahtın nam - >edleri olan şehzadeleri öldürtmesi ihti -|” maline karşı onların emniyetini korumak Üzere Yeniçeri'er namına sekbanbaşı mâ zullerinden Osman ağa, Ulema namına da bu Aygır İmam saraya gönderilmişlerdi. Selim kendilerini huzuruna sünnet oda - sında kabul etmişti. Osman ağa, büyük bir edeb ve terbiye ile yer öperek der - hal dışarı çıkmıştı. Padişah, yaşına ve şiş manlığına hürmeten Aygir İmama otür- ması için izin vermiş ve bir iltifat olmak üzere de: — İmafnelendi ne var, ne yok? Diye sormuştu. Bunu fırsat bilen Ay- gir İmam da ağzını açmış, gayet kaba bir| tarzda: — Ne olacak, İsmail Paşa gibi dindar bir vezirin kadri bilinmedi, İbrahim ket. hüdaya itibar buyuruldu, İbrahim ketbü- da cihanı harab etti, onun şerrinden iki senedir Tokat arpa'ığını iltizam edeme - dim. Bütün memleket bu adamın eline teslim olundu! Dedi. Selim müteessir oldu: — Öyle değil. öyle değil... Cevabını verince de beriki ayni kaba eda ile: — Ne bileyim, biz öyle işittik!, Cevabmı verdi. Bunun üzerine Seli - min canı adamakıllı sıkılarak, imamı hu. zurundan nezaketle kovdu, hizmetkâr - larına: Götürün hocafendiyi, rahat etsin... — O halde altıda filân?.. — Dedim ya; saat tayin edemem. Er- ken kurtulmağa çalışacağım. Mümkün olmaz da biraz geç kalırsam şimdiden ha- bet vermiş olayım. — Benden evvel gelirsen?. — Seni beklerim; sen benden evvel ge- lirsen beni beklersin. Her halde en ni. hâyet güneş batıncıya kadar oradâ ola - cağım. Hayırlı geceler Haşmet!. — Hayırlı geceler canımın içi!.. Babasile beraber bindiği otamobil kay- bolunca başımı kaldırarak gök yüzünden bana göz kırpan yıldızlara baktım, Neclâ- nın muhteşem varlığına nazaran pek sö. nük kalan bu biçarelerin haline yüreğim sızladı... Ah Neclâ!. Ne olurdu sevgiyi de bir madde gibi tartmak, saymak, ölçmek im- kânı bulunsaydı?. — Bana bir kahve söylesene!, Hizmetçi kadına seslendim: — Bay Ekrem Çelik kahve istiyor. Hay di bana da pişir!, Ekrem Çelik devam etti: — Bence vaziyet tavazzuh etmişti. İlk günlerin sevinç sarhoşluğu geçtikten son ra Daniş Beyin mühletle mukayyed mu- vafakatini tahlil eden Haşmet Güneş şu neticeye varıyor: «Bay Daniş Sırım zaman kezanmak ni. yetindedir. Bunda istihdaf ettiği gaye, ağa, Emin ağa, şair yaver Hasan Bey ve diğer Hüsnü Bey, Aygır İmamı: «Büyük hocaferdi şurada bir kahve için» diyerek sünnet odasının yanında, avadancı deni - len sofa bekçilerinin küçük odasına sok- tular. Birkaç tanesi kapıda gözcü kaldı. Birkaçı da oburluğu fle meşhur hocaya tatlı ve kahve ikram ettiler. Kendilerini ona dost gibi göstererek emniyet verdik - ten sonra da: «Biz size bir şey söyleyip bir işe cüret etsek kimseye söylemiye - cejinize ve bize bir zarsrınız dokunmı - yacağına bizi temin eder misiniz?; de - diler. Aygır İmamın kulakları kabarıver. mişti. Selimin bu bendegânının da Seli- me düşman oldukları muhakkaktı. He - men: «Nasıl teminat istersiniz » diye sordu. «Müslümana emniyet vermek yemin ve Ahı üzerine şart ile olduğunu bizler zatınız gibi ülema hazretlerinden öğreni, dediler. Bunun üzerine, Aveır İ. mam, bu odanın icinde isiteceği ve göre - eeği seyleri oda kanısından dısarıda hiç kimseye acmıyacağma imanı ve nikâhı frene vemin etti. Yemin eder etmez de, herileiler. #mamın üzerine cullandı'ar, “ünecü Se'ime karsı olan edebetsliğini rer birer saydılar. Vücnd vercek ve kan cıkmıvarak mwsta ve vumrmklarla bir gözel, bawl - hınca kadar Ağvdüler: hakaret ettiler Sonra husuru hitmasında hir #aha hövln voruza İ dabstlikler yapmıyacağına tövbe ettir - diler, Ücüncü Selim tahttan indirilince, Ay. gır İmam, dördüncü Mustafa yârânının başında, saraya sık sık gelenlerden biri olmustu. Fakat Endermu hümayunda «avadancılar odas» o yârsnından birine rastlayınca, kendilerini gözucu #le ve bü- tün kin ve gazabile süzer, başını sallıya- rakk süratle geçer giderdi. Aygır İmam, ikinci Matmudun etilüs ettiği yıl içinde öldü, Ölümü de pisboğaz- hğından oldu. Temmuzun sıcak bir gü . nünde, müverrihin tabiri Me eçikacak ca- ni» pastırmalı yumurta istemişti; ve ta- mam kırk yumurta ile pişirtmiş, saban da silip süpürmüştü. Sonra ateş basmış, «tembel bardağı» denilen hüvük bardak- larla soğuksu içmiş, hastalanmış, sin üs, öyle ki ağzına temelsiz yuvanın inhidamında benim na tesirim olmuştur?. Hiç. Neclâmın babası bidayeten mekteb direktörüne servet bah sinde küfüv cihetini ileri sürdüğü hülde kültür direktörüne karşı bu Hoktayı ta- mamile mesküt geçmiştir; neden?. Çünkü mütemadi iz'açtan çekiniyor ve uydur - ma iki şartla işi uzatarak Neclâdaki ba- rareti zamanla gidermek; hiç olmazsa a- Jeyhimdeki nasihatlerine kulak vermeğe imkân bahşedecek bir dereceye indirmek istiyor, Hülâsa ve netice: Bu vaziyet mu. vakkattir, geçicidir; Neclâ asla benim o)- mıyacaktır.». . Haddi zatında şıpsevdi olduğu gerek Lizbet Zaydele ve gerek Neclâ Danişe hir görüşte alâka peyda elmesile sabit bulu- nan bn gencin, izdivaç yüzünden servet yapmak ta bir gaye halinde idi. asın seceraİei dışarı fırlamış, kirk gün kırk gece dilini çiğniyerek kırkıncı gün ölmüştü. TAYYAR EFENDİNİN ENFİYESİ Aygır İmamın nankörlüğü karşısında, sadakat ve nezaketi ile, has odalı Tayyar ağanın ne güzel bir portresi vardır. Ü - çüncü Selimin hal'inden sonra idi, bir gün, sarayda Tayyar ağunın yanına elbi- sesi pejmürde ve sersem suretinde bir baltacı yaklaşmış ve çevreye sarılmış bir kâğıdı tel —ve ihtiyatla gizlice eline ver- mişti. Tayyar ağa da, bu kâğıdı ayni ihti. yat ile gizlice açtığı zaman üçüncü Se - limin el yazısını derhal tanımıştı. Şair ve musikişinas imparator, hapsedildiği dai - reden, aadakatine emin olduğu bu ben - desinden, iki satırlık bu mektub ile en - fiye istiyordu: «Benim muhlis sadıkım Tayyar Efendi; mecbur olduğum karote enfiye hitame reside olduğundan serlan biraz enfiye tedarik ve İri İ memul e- derim» diyordu. Bu emri derhal yerine getiren Tayyar Efendi, şehadetine kadar, Se'ime enfiye göndermeği en zevkli meş- ünkü gazetelerden biri şöyle bir sual soruyor: — Belediye depolarına kömür lüks ki taksilerle mi götürülüyor? Belediye depolarma kömür, lüks taksiler içinde götürülüyorsa, buna bir diyeceğim yok. Eğer götürülmüyorsa ben de bir sual soracağım: , — Belediye depolarına kömür niçin lüks taksilerle götürülmüyor? Kömür gibi bir nesnenin yaysız ara- bada, külüstür kamyonda nakline hiç « bir zaman taraftar olmadım. Hattâ ev- lerdeki kömürlüklerin, zemin katta, penceresiz yerler olmasına bile gön - lüm razı değildir. Kömür eğer hususi otomebil tedariki imkânsızsa muhak - kak lüks taksi içinde taşınmalı, ve ev- lerin en iyi odalarına konulmalıdır. Bugün cebinde bir iki lirası bulu - vanlar bile taksi ile gezdikleri halde, bir çuvalınm değeri bazan aşerat ha - nesindeki rakamları geçen kömür, tak siye kurulsa büna kim ne diyebilir? Bir de şu var ki, bugün kömürü çuvalla evine taşıyan tonla alandan pek çok - tur. Bir çuval kömür için bir kamyon tutulmaz ya, arkalıklı hamallar da or. tadan kalktı. Çuvalla kömürü alan çar naçar taksiye koyacaktır. Hem bunun İbir iyiliği de, komşularım hasud bakış- larından, ve aleyhte söyliyeceği söz - lerden korunmak imkânını vermiş ol- masıdır. Bir kapıda bir taksi durduğunu yö - rer komşular: galelerinden biri yapmıştı. ALEMDARIN TATLI HOKKASI Alemdar Mustafa Paşanın saray bas - kaı günü cü Selim şehid, dördüncü Mustafanın hel' ve ikinci Mahmudun ic- lâs edildiği gün idi, Mahmud, Alemder Paşaya tatlı ve kabve ikramını emret - mişti. Saray halkı şaşkın ve mütereddid, saray mutlak bir anarşi içinde idi. Kah- vecibaşı aranıp bulunamadı. Hes odalı Tayyar ağa, o zaman sarayın ihtiyar, e - mektar adamlarında idi. Bir tatlı hok . kası bulup paşaya götürdü, Alemdar Mus tafa Paşa, hokkaya bakıp y buruş- turunea, Rusçuk âyanının zehirlenmek - ten korktuğunu gören Tayyar ağa, he - men, Paşanın huzurunda tatlı hokkasını kaşığı ile iyice karıştırdı; bir kaşık alıp yedi, ve kaşığı tülbendle silkerek hokkayı paşaya tekrar uzattı, Alemdar Mustafa Paşa, bundan fevkalâde memnun olarak: — Aferin ihtiyar. a be sen akılı a - dam imişsin... Diye iltifat etti, Fakat, saray adab ve erkâm hakkında en ufak bir bilgi ve gör- güsü olmıyan Alemdar Mustafa Paşa, tat- ının tamamen yenileceğini sandı, hokkâ- yı Tayyar ağanın elinden âlip içindeki miskli ve amberli macunu kaşık kaşık ta- Haşmet Güneşin bir sahtekâr olduğu da meydanda idi. İntihara karar veren ve bu kararla rövelveri eline alarak şaka - ğına dayıyan bir adam, tetiği mi çeker - di, yoksa çalınan kapıyı açmağa mı ko - şardı?. Neden Neclâya da kültür direk - törüne ve arkadaşlarına yaptığı gibi mek- tub yazarak bırakmak ciheti dururken ayrıca bir mektub yazmış ve hademe ile yollamıştı?, Haydi bunu da tabii bulalım; ya eve gittikten sonra, mektub yazmak bahanesile, iki saat vakit geçirmesine ne diyelim?. Yukarıdaki neticeye varan oHaşmet, ivak'a akşamı parkta Neclâdan her halde hoşuna gitmiyecek bir haber de almış o. İlacaktır, «Hayatım» isimli defterinin son kısmında Neclânın «sana söyliyecekle - irim var, dediği yazılıdır. Neclâ bunları idi irademizle | Bunları biliyo KOMUR VE TAKSİ — Gene bir misafir gelmiştir. oi Derler; ve pencereden bakmak 7! metine bile girmezler. Halbuki kör amyonda; yahud da ne bileyim açık bir nakil vasıtasında getirilse Bİ recekler: — Bak gene bir çuval kömür buld# Diye hased edecekler ve hased den dedikoduya başlıyacaklardır. — Acaba piyango mu çıktı? ... Muhakkak veresiye almıştır: ... Veresiye alıyor, sonradan dâ bilir belki parasını vermez. ... İhtilâş yapıp da eline fazla geçermiş, bu paranın bir kısmile kömür almış olabilir. > Deha bunlara benzer, bunlara ben zemez neler, neler... Evlerin en iyi odalarına kon Kırk yılda bir gelen, aranıldığı kolay kolay ele geçmiyen bir vel den kömürün ne farkı var. Böyle misafir en iyi odada izaz edilir d© 2 dan farksız olan kömür, neden er odaya konulmaz. mü Evlere taksi içinde taşınması çok vafık olan kömür belediyenin de? rma da neden taksi içinde taş! il bir Mademki kömür bugün için en & e maddedir. Mademki evlere taksi pe taşınması muvafıktır, taksiye evv€l slışabilmesi için depoya da taksi taşınması daha doğru olur. gir Mlulüsi rmu idiniz ? "iy ulmali halde Gıdanın vücuda taksimi Yediğimiz yemeğin, ovücudümüze verdiği kudretin yüzde doksanı doğ - a vücudün dahilinç yâ - #n, kalbin ve bunlar gibi u - zuvların hareketlerine sarfedilir. Ken- yaptığımız hareketler, İspor vesaire için ancak yüzde onu kal- yaştır rTudan doj İnt * Toplu iğneler ne olur? Toplu iğne hiç bir zaman eskimez, fa- kat yüzde doksanı kaybolur. Bu yüzden dünyada toplu iğne istihlâki pek fazladır. Yatmız Briminghahm şehrinde günde 30 milyon toplu iğne imal edilir. * Temel taşı koyma merasimi Temeltaşı konulması merasimi pek eski bir tarihe maliktir. İlk devirlerde insan kurban ederlerdi. Bilâhare hay van kurban etmek âdet oldu. Ve niha yet temeltaşı koymak merasimi bütün kabul edildi. Yazan: Zeynel Besim Sun ğutmaktır. Ferhunde ile kurduğu esasen|yo'ile gelecek servet te elden gidecekti. | sâik yüzünden kızı bıçakladı: 1 — Kıskançlık!, 2 — Kendisinin olamıyacak olanı baş- kasına da yaratmamak... Bu neticeye vardıktan sonra kızın ba- basını isticvab ettim: — Kızınızın münasebattar olduğu baş. ka bir delikanlı var mıdır?. — Kat'iyyen.. zavallı yavrum ilk ve son defa olarak Haşmetle alâkadar olmuştur. — Kızınızı Haşmet Güneşe verecek miydiniz? — Vermek istemiyordum; fakat kızım seviyordu. — Niçin vermek istemiyordunuz? Haş- met hakkında fena şeyler mi işittiniz? — Hayır efendim; yalnız izdivacın gi- yesi saadettir, refahtır. Bu itibarla zen - gin bir adam fakir bir kızı alarak onu saa dete ve refaha kavuşturabilir amma, fa. Bay Daniş Sırımın tedbiri yüzünden parkta söyledi. Haşmet Güneş vaziyeti|kir bir adamın bir zengin kızını, alıştığı mütemadi telkinlerle, Neclâyı benden so-İpek yakında Neclâ da, Neclâyı tezevvüç |daha etraflı bir şekilde kavradı ve şu iki) şekilde, yaşatmasına mâddelen imkân Kulakları boyalı yankesicile” Bir tarihte Rumenler, Yi yaparların ellerini Kırmızıyd boyar. lar, her ay bü boyayı tazeler! ” içir kesiciler ellerini ( göstermeme$ ay eldiven giymeye başlamışlardı eri erine el boyamak yerine boyamayı daha muvafık buldula”* * yarl 120 günde devriâlem yapan Bir İtalyan postaya bir devri İseyahati yapacak ve bilâhare Ke” muh gelecek bir kart vermiştir. Kartta” telif memlekeilerdeki muhtelif “ya ların adresleri yazılmıştır. Kart arat kendi adresini çizdikten sonrâ günde postaya verecektir. Bu kart 120 kendisine dönmüştür. . * Tütün külünden ilâc gi Bazı böceklerin sokmasına ir şü essir bir ilâç, tütün külüdür. Tüv ör lünde bulunan karbonat dö po ceklerin zehirlerine karşı müessi” e yoktur. Kızım, aşk perisi denileB Ger lere musallat cadının gözlerine p» perde yüzünden ne hali düşünüYO" yy de istikbali görüyordu. Onunkisi i bir hevesten, ateşli bir arzudar Bu hevesin ve bu arzunun zamanli e çeceği muhakkaktı. Haşmet GÜNER yali liğile. talâkatile, kompli yavrumu büyülemişti. ie ayi İşte ben, izdivacı mühletle MU ya” kılmak suretile, kızıma bu yeni zandırmak istemiştim. Hemen ©“ yok” lerine muvafakat etseydim ka a Sullukla ve acı hakikatle kara ye ne eve dönecek, fakat gidişile £” yay “ sındaki zaman zarfında çok i betmiş olacaktı. — Belki dönmezdi... — Çamaşir teknesile, yemek sile, bulaşık suyile kar caktı efendim?, Haşmet Gü, duğundanberi alıştığı konforü mesine imkân var mıydı? pe — Şu elim hâdise karşısın? © şüphe ediyorsunuz Bay Dan gi — Kimden şüpbe edeyili < disenin şahidleri yok MU. yn. — İki şahidi var: Biri bekçi ğeri bizzat Haşmet Güneş.- N — Haşmet Güneş itirat edi çin — Henüz isticvab etmedim; küra mecali yoktur... a) he saf gm ls eği in eb .