24 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

24 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Graf Spee) intiharından evve Harbin başındanberi daha kıymetli Bilerin batmasına rağmen efkâr! “miye ve deniz muharrirlerini Meşgul eden Graf Spee ve Kahraman ve cesur bir Alman a- ali İni a olan bu güzel gemi kendi tı İenmiyecek bir tarzda batıp eu Z kuvvetleri karşısında gemi ko- ha ne yapabilirdi? Şüphesiz. düş- “ karşısında verilen bir karar ile ta başında yapılan tenkidler arasın- a fark vardır. Biz yazılarmızda Verin, ir mes'uliyet hissetmiyoruz: kelh- Tini “miz de düşmanbomba ve mermile- (esirile. heyecanda değildir. Bun- — dolayı, ateş altında karar veren Komutanı, pek aşırı bir torzda ten- *debiliriz. . okuyucularımı tenvir maksadi- lr, vümkün olduğu kadar harb şart- Bir yaklaşmıya çalışacağım. & kig iç bitaraf Ilmanda ve kendi üssün- Sp, vE uzak denizlerde bulunanı Graf deh omutanınm vaziyetini ihata &- Rek evvelemirde, şunları bil- 4 © Mümkündür. R, ,— Geminin umumi vazifesi ne idi? Ty zifenin ne gibi tesirleri dokuna- — Geminin ilk muharebeden son- züzme ve harb kabiliyeti ne dere- : işti? © Gemi, hanri gemiler ile harb yetinde kalacaktı”. pa a Klm olduğu üzere Spee İngiliz (- iç , * darbe vurmak Üzere yapılmıs #emidir. Kendisi bir defada aldığı dört misli fazla mesafeye er 'urcile uzun müddet limanlara k ihtiyacını hissetmez. "Ti Yaban bir kruvarör için bu vası vmetiliğir. Geminin topları, em- elyez, Pek büyüktür. Onun 28 er san Yüğr X tonları karşısında hiçbir kru emg Uramaz. (Harhden evvel bövle Matb, ancak 26,000 - tonluk ve 33 Boz etreliğe dey; top tasıyan ogemiler Baner Patırabi ilecektir. “ Nihavet Graf Müh kruvnrörü ticaret harbi için el biz silâhtır. rap S is Biz 4, Pe. sünhesiz, tek başa İn- Sreş he etini akamete uöratamaz. Ti- Pim bint, nihayet bütün Alman do- Nü RU ya di 3va kuvvetleri ve denizalt- e #tmektedir. Bu harbi yapan #ptanları sunları düşünme- M en maksad: Me emin olduğu kadar fazla ti- — — Üz batırmak. Yine fazla mi w Femisi 2 z miktarda düşman N yarı ve bilhassa > Yİ tethiş edici tesirler Bn inek dan birine malümduf; fakat cü izaha değer, be ; ai, yi efkârı u- hasıl et. n ismine izafe edilerek yapıl-'v «| han; | kruvazörünü ilgönderecekleri Ticaret harbinde görülmemenin esas olduğunu yazmıştık. Şu halde bu harbi yapn kruvazörlerin düşman hava kuv- vetleri hi t sahasından uzakta ber! Tunmaları lâzımdır. İşte Graf Spee kru örü de bu maksadla cenubi Atlan tikte çalışmaktadır. İngilizler onun i denizlerde çalıştığını bilmediği müteaddid . mıntakalarda imhaya mukte: üst ette, birlikler bulundurmak m retindedirler. — Nitekim (Büyük Harbde de ayni harbi yapan Alman krvvazörlerinden beheri, üzerine beş misli, vedi misli kuvvetler çekmişti. Bir &rvv. r rine bu kadar kuv- vet çekmesi, ana vatandaki abluka üze- rine çek tesir eder. Hiç olmazsa, İngi- Vizlerin de mahdud olan. abluka kuv- vetlerini bir miktar hafifletir. * Üçüncü meseleye gelelim! Efkârı u- mumivesi tethiş diyoruz. Filhaki. ka Büyük Harbde kruvazör harbi ya- n ün k bu pan Emden kruvazörü komutanı yaka»! Iadığı İngiliz gemisi müstemleke o Timanlarma İngilizler aleyhine bir tesir mekte idi. Bu suretle sivil mürettebat Alman kruvazörlerinin o dehşetinden kümenin ve efkârı umumiyeyi kor- mürettebatın çıkarmakla hasil et-! Sigorta büsbütü 2 — Armatörler gemilerini riske e- demiyorlar. 3 — (En mühimmi) müstemleke ve dominvonlar, askerlerin hayatlarını emniyette pörmiyerek kara cephelerine kuvvetleri memlekette alakoyuvorlardı. İşte Graf Spee harekâtmda da yuka- nda izsh edilen üç mesele gözönünde tutulmah id Şimdi. sele esaş meseleye: Graf Spse kruvazörü iki karar ve « rebilirdi Il — Limanda kalmak. 2 -—- Denize çıkmak Limanda kalmak mücadeleyi bir hu- kuk safhasıng sokuyordu. Hakikaten böyle bir geminin bitaraf bir limanda (24) saatten fazla kalma- sı bir meseledir. Herhalde gemi komu- tanı böyle bir arzuda idi !se, evvele- gemisini seyredemez bir hale ek mecburiyetinde idi. Gemi ma kinelerini sak: bımun en basit j lakdirde Graf Spee li- manda makineler tamir edilinciye ka- v kalabilirdi. e Bu işi yaparken gu noktayı gözönünde tutmak lâzimdı: Saka'lama ameliyesi öyle yapılmalı i- di ki gemi ve zırhlarının tamiri makinelerinin tamirinden evvel bit - sin. Makine tamiri bitince, gemi, mü- kemmel bir surette bharbedecek hale gelsin! Denize çıkmak karâtına gelince: Esas düşmana görünmeden kaçmak, icab €- Spee| SON FrOSTA Ben ( Graf Spee) nin kumandanı olsaydım nasıl hareket ederdim? (“Son Posta, nın denizci muharriri yazıyor ) (Montevideo) limanında derse dövüşmektir. Acsba Graf Spee kaçabilecek mi idi? Bu husus, liman nda bekliyen İngi gemilerinin miktarına bağlı olmakla beraber, Bü- ük Harbde müsbet misalleri vardır: Büyük har hemen başında, bir Alman kruvazörü, üç İngiliz kruvazö- rü tarafından takib edilmekle olmasına rağmen, fena havadan istifade ederek! ır, Hava açıldığı zaman İngiliz zörleri, düşmen diye, yekdiğerini takib etmekte olduklarını görmüşler. dir. Gref Spee için böyle bir ihtimal va- rid olabilirdi. * Graf Speenin intihatında üç mühim sebeb gösterildi: I — Hitleri protesto. 2 — Liman haricinde üstün İngiliz kuvvetleri. 3 -—- Mürettebatı yok yere mahvet- memek gayesi. Bunlardan birinci ile meşzul olmak benim mevzuumun haricindedir. Fa- kat Iman haricinde büyük gemiler ver diye, daha düşmanı görmeden, gemiyi İbatırıvermek de pek mantıki bir hare- ket değildir. Tarihte madun kuvvetler- İle pek üstün kuvvetleri mahveden çok İmissller vardır. Bunum yakın misali, üç İngiliz hafıf kruvazörünün kocaman Spec kruvazörünü £ sakatlamasındadır. Spen kruvazörü komutan:. gemisini mak kararını, açık denizlerde ver. miş olaydı, İngiliz gemilerine görün- meden limandan çıkmış olmasma na- zaran, daha muvaffakiyetli bir iş müş olurdu. Nihayet üç hal olgbil I — iman haricinde büyük İngiliz kuvvetleri mevcud. 2 — Liman haricindeki iki e öre rastlamak. - Kimseye görünmeden kaçmak. > Fnei halde batmak mukadder idi. Spee zalen batmadı mı? Üstün düşman karşısında da ya mücadele ile veyahud da rene kendi eli ile gemisini pekâlâ batırabilirdi. Bu suretle pek sevdiği mürettebatı, İngiliz gemileri tarafın- den gene kurtarılırdı. İkinci halde de #emi batarsa müret- tebatı gene kurtulurdu. Fakat gemi bu ablukadan kurtulun da açık denizlerde batırılmış olavdı, Graf Speenin akıbeti müddet (İngilizlerden gi ve büyük İngiliz Okuv i uzun zaman denizlerde Graf o Spee kruvazörünü arar - lardı. Bi Harbde gemisini bu su- retle batıran bir Alman kruvazör ko- mutsnu. İneiliz kuvvetlerini üç aydan fazla meşgul etmiştir. * Mürettebat hevatınm gelinee! Komutan düşüncesi dır. Burada da iki fikir ssir olur: I — Düşmana daha büvük zarar ver. en sonra vatan uğrunda ölmek. 2 — Veriteyi yantıktan sonra haya- küçük |- uzun kalır selâmetine de haklı- âi (Devamı 11 inci sayfada) «Son Posta» nın zabıta romanı: 3İ Fekat yapacak bir şey yoktu. Va - İziyeti olduğu gibi kabul etmek lâzım ge- liyordu. Serkomiser bir polis memuru ça- ğırarak muhasara hattını çözdürdü. Me - murlar merkeze avdet ettiler. Biz de sa- Iona girdik. Müddelumumi mua ora- da bizi bekliyordu. Vaziyeti ıki kelime ile | anlattık. O da Leylâ Harımın ay istirahat maksadile yatak odasına çekil - diğini, istediğimiz zaman kendisini çağ rabileceğimizi söylediğini nakletti ve son ra acıyan bir eda ile: — Kadın cidden fena vaziyette! dedi. i Kocasının ölümünü bugün duymuş teessür üzerine gelen bu he; Imı oynatmazsa çok iyi! Gene metin ks- dınmış! Rıdvan Sadullah teklif etti: — Haydi oturun da biraz dinlenin, ço- cuklar! Fazla üzülmiye değmez. Bunun böyle olacağı belli idi, Portekiz delikan- sı gibi zeki bir şeriri yakalamak üzere çok basit bir plân kurduk. Elbet o bu eve gelirken her türlü ihtimali nazarı dikka- te almıştı. Bir koyun teslimiyetile boy - nunu bıçağımıza uzatmazdı.. Nitekim eve rer girmez ilk iş olarak sokek kapısım sürmeledi ve firar tariki olarak ca kom- şunun bahçesini seçti. Fakat benim anla- madığım bir nokta var. Komşu bahçeye atladıktan sonra neye orada bekledi, Der- hal kaçması lâzrm gelmez mi 441? Gayri tabiilik burada! Rıdvan Sadullah bu sözleri söylerken serkomiser çöktüğü koltukta, göğsünden aldığı bir sâç kılını hayret içinde tetkik etmekle meşgul oluyordu. Birden muzaffer bir eda ile bağırdı: — Bâhsederim ki benim dövü herif Portekizli mühendis değil, Bu iddia hepimizin alâkasını celbetti, Rıdvan Sadullah merakla sordu: — Buna neden hükmediyorsun, Osman Bey? — Şimdi kendime geldikçe daha iyi hatırlıyorum. Dövüşürken bir ara, yalnız birkaç saniye için ağaç gölgelerinden dı - şarı, mehtabm altına çıkmıştık. Herif zünü büyük bir itina ile saklyordu. Fakat saçlarının koyu renk olduğunu İarkettim. İşte göğsüme yapışan şu saç kılı da isbat ediyor ki herif siyah saçlıdır. | — E, bundan çıkardığın netice.. — Bahçedeki herifin firari Necdet 01.) duğunu zannediyorum. - Ne diyorsun?.. Peki ya Portekizli mühendis?... — Portekizli mühendis mi? Unu bil - miyorum. Fakat öteki Necdetti, diyebi -! irim, — Şu senin malüm fikri sabitin? — Belki,,. Fakat bu delikanlının ms- sum oluşuna bir törlü aklım yatmıyor. - Ortada mademki bir Portekizli mü- hendis var, başka türlü düşünülebilir mi? — Peki amma ,bu mühendisin bir de kadın şeriki cürmü olduğunu kabul et - mek lâzım. O kimdir? — Bu şeriki cürüm neden lâzımmış? İzah et. — Portekiz delikan'ısı Y yetinin faili olduğunu itiraf ediy bul edelim. Şu halde köşkten kaçarken kendi: gördüğümüz adamın o olduğu mu Bizim gördüğümüz adam iInız değil. Bir de kadın arkadaşı vardı. — Doğru. Ben bu kadının bu ev halkından biri olduğunu iddia edeceğim. Çocuk; «Serkomiser Osman bey burada m?» dedi. resiml ifiye beri tanım Yazan: CEVAD FEHMİ Bahçeden kaçan kimdi? (Yarınki tej“kamza sid erden) — Vay. bu be müt ham. Peki bu iddianı nasıl isbat edebilirsin Osman bey? — Gayet kol yi ele alalım, Di hendis'n yanındaki da Port li bir kadındır. Şu e bizim manımıza garajın bir anahtarının Nec. dette, ötekinin mutfakta (durduğunu, Yecdetle nişanlısının hâdise günü ye- ni evlerine eşya taşıyacaklarını, y. Evvelâ aksi kaziye - - lim ki Porteki; bu na her ne pahasına olursa olsu: hare zabıtaya söylemiyecekle: re gidecekleri “ kararlaştırdık'arın ğer birçok şevleri bildirecek bir b sah's Tâzım. Bunları Gümeden Cani Maktulün bir izd iyesinde mavi elması ka diğini nasıl duydu? Hattâ uzağa git - meğe Jüzum vok canım, Portekizli mü- hendis dün gece girdiği odanın Necde. tin odası olduğunu nasıl biliyor? — Mükemmel bir silsilei mantıkiye. Devam et Osman bey. — Söyliyecek fazla bir şeyim kal » madı. Mademki Necdetin masum ol » duğunu kabul ediyoruz ve evde baş ka erkek yok. Şu halde Portekiz de « Yikanlısının şeriki cürmü bir kadındır. İki kadını şeriki cürm tasavvur et - mektense bunları (birleştirmek daha doğru değil mi? Yani mühendise bütün bunları haber veren, onunla ayni za - manda cinayetlere de pek âlâ iştirak €- debilir. — Öyle olsun, sonra? — Bu kadın kimdir? Aşcı kadınla or ta hizmetçisi mi? Bu budalaları geçe - lim, Geriye Leylâ ve Neclâ hanımlar kalıyor. Leylâ hanımın Pörtekizli bir ecnebi ile birleşip kocasını katledece »- ği akla sığmıyacağına göre Neclâ or tada yegâne şüpheli şahıs olarak kalı- yor. Rıdvan Sadullah serkomiserin sözü- nü kesti; — Neclâ da bu işi Portekizli m dis ile yapmaktansa müstakbel kocasi- le yapmayı tercih eder. Binaenaleyh Portekizli mühendis Necdettir, demek istiyorsun, değil mi Osman bey? Va - racağın netice bü... — Evet bu... Bu akşam başımıza ge. lenler de bunu isbat ediyor, — Peki Oamma, biz de, gözümüzle sördül. Portekizli mühendis sarı saç hn... -- Adam canım hocam, hir peruk ve biraz da boya Necdeti pek âlâ Porte - kizi. ynühendis yapar. — Bu kadar tecrübeli bir polis kövle bir şeye nasıl ihtimal ve rebilir, Osman bey? Şimdi ben başıma bir peruk geçirsem, $u mı bovasam z misin. V Ya vücud sekli? Ya jestler? Düşün ki kendisini Portekizli mühendis kıyafetine sokan en. Necdetin karşısında Leylâ hanım var. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: