İki harb “rada Bir istihale E.U. ski harbi görmüş bir güzeteci hatıralarını anlatıyordu. Ga - zeteciyi en fazla alâkadar eden kâğıd meselesine temas etti. Artık hepimiz öğrendik, kâğıd sellü- lozdan yapılır, Sellüloz ise ayni zaman. da harb sanayiinin iptidal maddesidir, ve harb başlayınca ilk olarak nadirle- şen, pe halılaşan madde kâğıddır: Na « dirleşmekle pahalılaşmakla da kalmaz, bulunmaz olur, Eski harbi görmüş olan gazeteci söyledi — Harbi bir, iki, nihgyet üç ay sü - Tecek sanıyorduk. Tahminimiz yanlış çıkınca birderbire kâğıdsız kaldık, de niz yolu kapalıydı, kâğıdı kara yolile yalnız Almanysklan getirtebi Kara yolu ise askeri edilmişti. Gazeteleri evveli daba sonr» ? sayfaya indirdik f tan da teşebbüslere giriştik, güç hal ile 3 vagon Hülduk. Almanyadan yola çı- kardık, fakat vagonlar yolda kayboldu. aramıya çıktım, istasyon istasyon do. Taşıyor, önüme her çıkana soruyordum. nihayet birini Belgradd4, ötekini Bük. reşte, üçlincüsünü de Sofyada buldum.» * Bu harb başladığı zaman da ayni se- beb ayni hâdiseyi doğurdu! Kâğıd ge. ne pahalılaştı, nadirleşti, nihayet bu. lunmaz oldu. Güç hal ile bulunabileni- nin bedelini ödemek için de ecnebi pa- rası tedariki imkânsız hale geldi. O 7n. man iç piyasaya tevveccüh ettik. Eski harb ile yeni harb arasında geçen 25 yılın memlekette. yaptığı değişiklik, büyük değişiklik bu noktadadır. O za. man hariçten kâğıd gelmevince gazı çikmiyordu, hükümet dairesinde evrak, mektebde defter bulunmuyordu. Bu - gün Avrupa yolu kapanmıştır, faka gazete gene çıkıyor, hükümet dairesi istediği kadar kâğıdı buluyor, mekteb de deftersiz değil, kâğıdı kendimiz va. pıyoruz. Fakat bu güzel neticenin üze rinde durulması lâzım gelen noktalar da yok değildir. Penceremden sok bobinlerir4 seyred harb başladığı zamandanberi ikinci de- fa olarak kâd geldi, bu, bobinler tıp. kı bir kısım Avrupa memleketlerinden gelenler gibi kalın mukavva içinde am. beMAj edilmiş, iki tarafına tahta kap- Tanmıs, kenarlarına da düşünce zedelen memeleri için demir çember geçiril - mistir. Kâğıdı makineye takıyorsunuz, makineyi orta sür'atle açıyorsunuz, ek- gertya yırtılmıyor, bobin dar döndüğünü görüvc maztyi düşünerek de mamamz kahil değ pd biraz kaba, ba olduğu kadar ağır, biraz da tozludur. Bu bakımdan bu kâğıda basılan resim iyi çikmiyor, fakat ilâve etmek lâzım ki, inşaatı epeyce ilerlemis olan ikinci fabrika bittiği zaman kâğıd ikinei bir makine. dem geçirilecek, tozu giderilecek, satht perdahlanacaktır, Fakat ortada bir baş- ka, üzerinde mutlaka durulması lâzım gelen bir mahzur daha var: Muhwrebeden evvel, normal zaman. larda Avrupa kâğıdının kilosunu İs - tanbul limanında gümrük resmi hariç olarak vasati 6 kuruşa alıyorduk. Bu. gün serbest ecnebi parâtı bulabilsek Avrupa kâğıdı Için istenilen fiat vasa - ti 1! kuruştur. Japonya gibi uzak bir memleketten bir ay, belki de iki ây denizde çalkanarak getirilecek kâğd için İstanbul Bmanında istenilen fiat, kilosuna 9 kuruştur. Halbuki (kendi memleketimizde yapılan İzmit fabri - kası kâğıdının kilosu için ödediğimiz fiat 23 kuruştur. Kabul etmek lâzım ki, İzmit fabri - kasında kullanılan meselâ sellülez gibi bir kısım iptidat maddenin hariçten ge- tirtilmekte olması bu fint yüksekliği 0. zerinde azçok tesir etmemiş olamaz. Buna rağmen maliyet #latlarını bir de- fa daha gözden geçirmek ve mutloka tieart zihniyetle hesab etmek icab e - der. Burada, dış memleket piyasası ile iç memleket piyasası arasi bü çok mühim, bire bir buçuk misli fark Vaşington gazeteleri geçenlerde duğu mevkii kazanmıya çalıştı, cesur, değildi, muvaffak olamadı, zengindi, köşesine çekildi, ha - yatının son senelerini uzlet içinde geçirdi. kından tanıyanlar bu muvaffakiyetsizli telif arızalar neticesinde ilk tahsilini e pek geç atılmış olmasında bulurlar. "İzmi ölen bir zenginin hal tercümesini yazarlarken şu cümleleri kaydettiler: — Finans âleminde bir vakitler babasının işgal etmiş ol- BON POSTA varsa onu öğretir. müteşebbis, atılgan len istifade etmek Müteveffayı ya. ğin sebebini muh - vde yapmış, hayata büyük bir zaruret Mekteb ve kitab insanı faal bir uzuv yapmıya e Kitabsız mekteb Kitab ve öğretmen insana kendisinden evvel gelip ge - çen insanların bilgi namına bulup biriktirebildikleri ne Fakat bu öğrenilen bilgi yığınından fi - yolunu hayatın kendisi gösterir, Kendi- mizi müdafaş etmek ihtiyacını onun: içinde duyarız, teşeb. büsü, atılganlığı, kütleler arasından kendimize yol açmayı içinden alırız. yetişmez, olerak hep canlı hayatı hayatın içinde yuğrulmak lâzımdır. SOZ ARASINDA A. elacayib bir Favvan Resmini gör - düğünüz hayvana «karga syısız İs - verilmiştir. Muhtelif hayvan- lardan birer par. ça almış olan bu Ayının burnu do - muz. burnuna ben- zer, İki tane uzun kulağı vardır. Kuyruğu da kanguru ku; ruğu gibidir. Daha ziyade karınca ile beslenir. Ete, konserve sütüne ve yumur-/$ taya da bayılır. Belçikada bir banka sahte iflâsla kapandı Belçikanın en büyük bankalarında biri olan ve 140 şubesi bulunan Credit Anversoires Bankası direktörlerinden iki si sujistlmal ve sahte iflâs suçile yaka - lunmışlardır. Zarar ve ziyanın iki buçuk milyon İngiliz lirası olduğu, 1500 memu- run açığa çıkarılacağı söylenmektedir. e başka bir noktaya daha temas edeceğiz: Bizde ağır sehayii, mühim sermaye- ye lüzum gösteren büyük sanayii fer- di sermaye ile başarmak maalesef he. men hemen mümkün değildir.Fakat bir kısım senayii devlet teşebbüsü ile yap. n sonra bazı kayıdlardan kurta - rarak tamamen ticari zihniyetle işlet - mek için, hstta rekabete karşı koya - rak işletmek için hususi teşebbüslere terketmenin mümkün olup olmiyaca- ğını tetkik edebiliriz. Bize öyle geliyor bu imkân bulunduğu takdirde ilk hamlede fki netice elde edilebilir. Bi - rincisi bidayette konulmuş olan dev . sermayesini hisse senedlerile istir - dad ederek başka teşebbüsleri yapma. ya imkân bulmaktır, ikinci netice de meliyet fiatlarını indirmektir. EU. İSTER başta İtalya size dilinizle hitab ederek Yaptıktan sonra günün. baberlerini veriyor, o bitince gene türkçe Landrâyı, Berlini, Parisi yorsunuz. Fakat anlaşılıyor ki, bununla iktifa oötmiyenler de varmış, nitekim bu sabah bir arkadaşımaı şunları an - Hattı; İSTER İ İNAN, Güzel türkçenin itibar bulması için meğer Avrupada bü- yük bir muharebenin çıkması lâzımmış, Radyonuzun düğmesini çeviriyorsunuz, kıdem grasile en «— Avrupa merkezlerinin türkçe olarak yaptıkları neş - riyatın çerçevesi biraz dar, kendi dilleri ile yaptıkları neş. Hargin bir fıkra | Adedlerini üç yüze İ NN çıkarmalı Zengin bir Amerikan film ensti - tüsünde Hazreti İsaya dair bir film ; çekiliyordu. Film için mütehassıs © ; larak getirtilen bir rahib lâzım ge - i len eşhasi tayin etmişti. Bu arada ; Hevariyun da vardı. Stüdyonun baş- £ rejisörü film çekileceği zaman Ha - i variyunu gördü, saydı. Rahibe sordu: — Bu siyah cüppeli on iki kişi kim. | ? : — Havariyun! İ Yalnız on iki mi, kariyen ol - | maz. bizim stüdyoda çekilecek bir Ç flm için bu kadarı pek azdır. Aded- £ lerini üç yüze çıkarmalı! ! Ee vü li, Ekmeğin Tarihçesi Bugün yediğimiz ekmeğin kısaca ta - rihi şudur: Ekmeğin çok, pek eski çağ'arde ya - pılmakta olduğu bugün meydana çık - maştır. Eski Mısırlıların lâhidlerinde ekmeğe rasgelinmiştir. İtalyada kâin Pompei yapılan araştırmalarda bir sumumt fı - rın, buluomüuştur, Hattâ fırının içinde ekmek bile vardı. Bittabi taş haline gel- miş bulunuyordu. Ekmek imali usulü aşağı yukarı de - İğişmemiş gibidir: Şu farkla ki Mısırlılar ekmeğe mayâ koymazlardı, Üçüncü Ramsesin mezarının salonları- nın birinde bulunan bir taş oymasında ekmeğin ne suretle imal edildiği göste - İrilmektedir. Remsasin Hazreti İsadan tak riben 1300 gene evvel yaşadığını göz ö - nünde tutmalı, İSTER birez propaganda ve Bolgradı dinli - Jemenkçayi henüz NAN, iSTER harabelerinde | | Kent Dük ve , Düşesinin çocukiarı Londrada tahliye edilen çocuklar ara- sında Kent dük ve düşesinin yavruları da vardır. Bunlar köylerden birisine nak- ledilmiş'erdir. Anne ve bebaları kendi - lerini geçenlerde ziyaret etmişlerdir. Prens Edvard artık oyuncak, ayısından | başlanmamakta ve tayytrelere bayıl - maktadır. Prenses Aleksandra ne de olsa bebeklerinden bir türlü ayrılamamakta- İdır. Burada yavruları anne ve babaları ile bir arada görüyorsunuz. Bernard Shav'ın piyesleri filme alınıyor İ İngiliz edibi Bernard Shawn sekiz pi. yesi daha filme almacaktır. Pygmalion isimli piyesinin beyaz perdede kazandığı rağbet, bunu filme çeken rejisörün cesa- retini arttırmıştır. Sineması yapılacak o lan eserler, «Doktorun muamması, Sezar ive Kleopatra, (bu eserin harici manza - rası Romada çekilecektir), Şeytanın Mü- ridi, Kandida, Kadın milyoner, Jandark, İnsan ve İnsanüstü. dür. İNANMA! riyat daha mufassal, biz bunu keşfedince dört beş arkadaş kendi aramızda bir kombinezon yaptık. Apsrtımanın bir katında ben otururum, ingilizce bilirim, ikinci katta otu - yan bir musevi dostumdur, itelyaneaden anlıyor, üçüncü katım kirscısı ise abmanca biliyor, aramızda bir de İran - sızca bilen var, ber akşam nöbetle birimizin katında topla narak bütün heberleri dinliyoruz, maalesef rusça İle fe - tedarik edemedik... Üç aylık harb devresinden sonma harb haberlerine elin bu derece teşne İnsanlerım bulunduğuna: INANMA! Birincikânum 10 kısası Sözün a Bir muhavere.. bir intiba. I Nü &. Ekrem Talu ii ir yıl oluyor. Milli Şef, Cüm hurreisliğine / seçildiğinden bi” raz sonra, Başşehirden hareket yurdun muhtelif yerlerini | şereflendir ” miş ve halkla temss edip derdlerini, ih “ tiyaçlarını sormuş, öğrenmişti. Muhterem İnönü bunun üzerine alâ kadar makamlara emirler verdi. Maktl gördüğü dileklerin en kısa bir zaman! yerine getiri'mesini istedi. Mili Şefin yükse$ ektillerini almış olani” sessiz, sadasız çalıştılar ve çalışıyor!” İfa edilen vazife roklimdan © müstağbi olduğu için neler (o başarıldığını çoğu > oruz. Fakat her milli devs nın takibini iş edinenler, İsmet İnönü” nün © vakit vermiş olduğu bütün emir ” lerin imkân dairesinde yerine getirildi * rmekle kıvanç duymaktadırlar: Milli Şef, ezeümle, köylünün ve ş€ lerdeki müt ı tabakanın ucuz gİY i temenni buyurmuşlardı. İşte 1 selâ bu temenni en kısa bir zamanda t8” hakkuk ettirilmiştir. Ankarada, hergün işime gidip geli” ken, yerli mallar pazarmın oköylümü sağlam eşya teşhir eği ünde memnuniyetle du“ Ucuzluğuna ve basitliğine rağmen. 3 rafetten büsbütün de al yi acaba umulan z iği merakımı mucib olü muh3* a geçen bir e il bir tarzda iza! 'Camın önünde bermutad. dikilmiş, v altı lira ile bir adamın baştan aşağı ©. nanmasını mümkün kılan giyim levi mını gözden geçiriyordum. Bu esiniz yanı başımda iki köylü peyda oldi. & benim huzuruma ehemmiyet vermiye"* konuşmağa başladılar: — Şu kundurulara bak, Hüseyin. — Gördüm. Kaça, acaba? ii Muhatabı, etiketin üzerindeki fiat kudu.. ve akabinde ilâve etti: pi — Para ile değil, bel Bizim çavuf çift almış, altı aydır eskitemedi! — Deme! — Vallah öyle!. Ben de alacağın. > Sustular. Lâkin gözlerini came$. dan ayıramıyorlardı. Nazarları, dt da asılı bir külot kostüme (ilişmişt” pek yakkabların, demin, ( sağlamlığın 'yir güvenmiyor görünen bana, çekinger tavırla sordu: olan — Efendi! Bunun üstünde yanlı bu elbisenin değeri mi? — Evet. ik Mütehayyir bakışlarını bana di — Bu para ile adama pırtı wermei says? ge ibe — Veriyorlar, işte! — Sinci ben bu kadar para burnu bana verirler mi ki? — Arkadaşı, benim cevab meydan bırakmadı. Onu kolundan . mağazanın kapısına doğru çekerek yinl — Efendiye tacizlik verme, HÜtey dedi. Haydi, girelim de al. Bütün ©: yl ieketlen gelirken, yolda gördüğün ge N ka'ar millet için çalışıyor. Sen, İt, gi yinelim de, Cümhuriyete duâ ede İye,. anladın mı? Evet: Hüseyin anlamıştı. na atarak, mağazadan içeriye, de Pİ nı takib etti. Ayni zamanda ben jeti İhakikat anlamıştım: Mit Şefin Mİ iy 4 bir teması, Cümhuriyete yüzlere€ ti lerce duacı kazandırmıştır! ” İzmirde dört gün içinde 936.000 kilo tütün satildi Ankara 9 (Hususi) — İzmirden iyi ye haberlere göre umum tütün satış >. nu dört gün İçinde 935,000 kiloy“ og muştur. Ayni cins tütünler piyasi” sef? açıldığı gürdenberi değerlerini muhafaza etmektedirler. Birlei Üy © alınmayıp iskarta edilen tütün #*” rından pek az bir miktar kalmış”, fi 10 Rani vi» ver. > elini kale, |