© daörtülü bir oda... © “ Yen'den biraz hatıra SON POSTA asıl gazeleci oldum ? AYIR sw ANLATAN red i Hüseyin Cahid Yalçın Sahne: Hürriyettebediye tepesi yolu Üzerinde bir köşk.. Dekor: Perdeleri inik, yalnız kapısı boş kal- mıs, dört duvarı yarısına kadar kitab- Büyük bir yazı mü- sası, üzerinde gündüzün ortasında bu- Tunmamiıza rağmen yanan bir abajur. "Yazı müsveddeleri, bir kahve fincanı. Şahıslar: Üstad Hüseyin Cahid Yalçın ve. ben! Bir de duvarda yağlı boya genç Hüseyin Cahid... Mevzu: «Son Postasnın mâtbuat hatıraları. Üstade,MMetbuata nasıl intisab etti - ini soruyorum. Cevab veriyor: Matbua'a ilk intisab Zannederim, bu suglinizle edebi- deği, gzeteciiiğe nasıl intisab et- ni soruyorsunuz”. Gazeteciliğe Ilk k/tan grev yapmıya vakit £ hürmet ederdik. O da hizi çok «Tarik» gözetesinin sahibi hakikaten entresan bir adamdı. Babıâli ricalir benzer, sırtından İstanbolin çıkmaz. Tam bir Osmanlı çelebisi... Adı «Filp» di. Muharrir yanma girdiği zaman aya ğa kalkar, muharrirle «Beyefendi haz- retleri» diye konuşur emsalsiz bir pat- ron... «Tarik» gazetesini yeniden çıkarmı- ya başladığı zaman, dostu olan Atâ be. ye: — Bana birkaç muharrir buluver! iyi hatırlıyamıyorum galiba 312.313 se- heleri.. «Tarik» de bir müddet çalıştım. Kapanınca Mihran efendinin yanına «Sabah»a geçtim. Fakat burada aylık - larımız pek szdı. Yeni heves işte. bü. tün arkadaşlar grev yaptık. Bize «İk « damsda çalışan arkadaşlar da iltihak ettiler. Meğerse onlar da aylıkların a7- Tığından şikâyetçi imişler. Biz iki grev- ci gazete mensupları «Saadet» gazete. sine geçtik. istimi için küçük bir istasyon yapan üstad, gülerek sordu: — Nasıl sizler de grev yapıyor musu- nur Üstada kalemile zizm'in peygamberi Hitler «Mein Kampf. kitabının bir tarafında, mealen ârzediyo- rum, şöyle bir şeyler söyler: Nasyonal sosyalizm, dünyayı bolşevik- ik vebasından kurtaracaktır. Komünist- lik yeryüzünde esasen mevcud olan bir felsefenin Yahudi Kari Marks tarabın- dan siyasi bir mezheb haline konulmu- şudur. Yeryüzü, daha evvelden böyle bir zehirleme ve zehirlenme hâdisesine ha- zarlanımamış olsaydı komünizm için şim- diki gibi harikulâde muvaffakiyet ihti- ©“ mali yoktu, Kü'tür direktörü atıldı: * — Bunların bu işle münasebeti ne?. — Müsaade buyurunuz efendim; mü- nasebeti vardır. — Peki, devam et bakalım.. © İhatırasını sormıya gelmişti. sında bulunmuş.. Atâ bey de biz.| deki hevesi biliyor, tavsiye etmiş.. Pek| stmak| Üstad Hüseyin Cahid Yalçın evinin balkonunda şında bulunduğu yeni cümle ile ifade ederek, vablan iu Anlsara caddesi dedikodu yapmak. lamıyor ki n Cahid Yalçın sözle — «Swadet* gazelesini yürütmiye «Sasdet»e bu intisab hiç de netice vermedi. Birçok bor- diz. Gazete de kapandı. Meşru - tiyete kadar yevmi gazetecilik etme » dim. En şayanı dikkat hatıra Sira, «Kavgalarım»ı muhatririne en acı, en gülünç, yahud en şayanı dikkat «Taninsin mücadeleci başmuhatriri, bu hatiray: bulmak için kafasında bir sondaj ame- Myesi yupmak lüzumunu hissetmeği. Meğerse taptaze bir hatıra hemen ya- İkın günlerin ve gözümüzün önünde du. Tuyormuş... i bu belki Üstada göre şsyanı dikkatti, Lâkin ben daha hareketli, eş. haslı bir hikâye istiyordum. Bu titizli- ği okuyucular hesabına göstermek mec- buriyetindeydim. Misafir bulduğunu yedi umduğunu için, ev sahi- İbinin ikram ettiği bu ziyafete kalem mak icab etti. Ancak başmuharrir İCahi romancı Cahide yaptığı târize b k etmek te hesabda varmış! tadın bu 1939 hatırası Nasyonal.Sosyalist'erin mukaddes İn-|kadar tiksinilecek ne var oğlum? Kızca-! .İtinde kaldığımdan i derken iki Cahid arasında bir cihad açmak değil, bilâkis iki Cahid arasında- ki bu küçük suftefehhümü izale etmek muksadını güdüyordum. Bariksi haki- kat mademki müsademei efkârdan çı. karsa da iki Cahidin çarpışması - na vesile verip yazımı bir «mayr» ha- İne getirmek şöyle dursun, kırgınlık kalksın diye, mayn tarak gemiliği et- mek İstiyorum. İşte Hüseyin Cahid Yafçının naklet- | tiği netameli hatıra: — Matbuat hayatına aid, hoş ve na- | (< Tarihten Birincikânun 8, Sahneler - Abdülâzizin Zaptiye Müşürü Hüsnü Paşa 19 uncu asırda şarki | Anadoluyu hı haraca kesen haydud Koçuroğlu, bir kadın tarafından nasıl yakalanmıştı İlk gazetecilerimizden bir Ali efendi o vardır. Gazetesinin adı ile/ beraber (o basiretci Ali amlır. Üçyi kadar sonlarına Oaid kıymetli vesikalar - dan birini teşkil ettiği gibi, «İstan - İbulda yarım asırlık vekayii mühimme» -idi ğerli bir eserdir. Ben, Basiretçi Ali efendinin bu de. ğerli hatıratının, Abdülüzizin son, ve ikinci Abdülhamidin ilk zamanlarini aydınlatan güzel parçalarından bir kıs- mın* Son Postamın tari h sohbetleri için, hoş birçok hatıralarım var.. Fakat Bür- | han Cahidin son bıraktığı hatıra hep- sinden daha nadide ve müstesna bir İmevkil haizdir. Hattâ diyebilirim ki, yalrız benim için değil, heyeti umumi. tibarile, içi kola böyle daha tesadüf edilmemi bir kere, senelerdenber dün ir. Düşününüz fikir hayatı muğlak kadın ze nu arlu psikok eri getiren, İ n en ibi rem leri hakkında tahliller yapan, büvü nafiz. bakı ışı, yüksek bi r. ede- yetle salaş Hakkımdaki fıkrasını (*) o gün bana haber veren bir şoför, kavuştuğu edebi e ş'esi içinde güle güle: — Ben bile diyordu; bir amele sayil- dığım halde anladım da. Ve.. kahkahadan sözünü tamamla - yamıyordu. «Üful eden bir şöhreti» in hazin fa. ciası Okarşısında teessür duyabile- wek bir insan, öte tarafta böyle okudü- ğunu anlama muvaffakiyetinin şahike sına erişen bir idrak ve zekâ dehâsının tuldunu görmekle şüphe yok ki teselli bulacaktır. * Pen de bunları yazmak mecburiye- doldyı bir teselli bulmak istiyorum. Bunun için başmu. harrire Cahide, romancı diyeceğini soracağım. İki Cahidin fikir. ilrsem: yahud ii birincisini — kış Insndırabilirsem, teselli hazır... Nusret Safa Coşkun inci (9 Bu fıkra Hüseyin Cahidin bir başma. külesl o münasebetile 3/12/1930 tarihli nüs. hamızda çıkmışts, , İmirden birkaç Cahidin nej* 1 ırtmadığıma | i varmış» kurnaz, zalim bir adam olmakla beraber dervişlikten İdem vurur, elinden tesbih düşmezmiğ. İTam bir istibdad idaresi âleti imiş, icra. ,latına Babıâli göz yumar, Hüsnü pasa da, gece fenersiz gezdi diye atlam öi- dürtür, işine yarıyacak bir katili de affeder. birakırmış. Zaptiye dairesinin karşısındaki hapisaneye kapıları de - hzen yaptırtınış; adam r vermediği bir ç tar, sonra erutubetlidir, adamcağız Üşü. mesin» diye içerisine, kömür dolu bir 1 koydurtur imiş. Biçare suçlu: «Aman efendim, 'Temmuz ayındayiz, mangalın lüzumu yoktur.» diye feryad ettikçe: «Sen bilmezsin, burası soğuk- tur, Hümü paşa merhametinden böyle a iz rahat ediniz!» diye der kapıyı kapa giderlermiş. Adam, er gür «eceli mev'udus İle vefat etti diye cenazesini kaldırırlarmış. Buna pek inanmamak lâzımdır. Hüsnü paşa Ali efendiyi de birkaç defe 3f ettirmiş olduğundan, Basi- ret sahibinin basiretsizlik yüzünden canı yanınca, Z e nazırı hakkında biraz insafsız hükümlerde bulunmuş olduğunu zannederim. Bir defasında: «Hırsızlar geceleri İsemadan zembil ile inip işlerini gör - dükten sonra gene semaya çekilip gi- diyorlar, buna zabtiye Müşiri Flâtün tedbiri ne yapabilir?» diye yezmığ. fevkalâde hiddetlenmiş, seçirmiye başlamış. Basiret muharrir. en bir dönme Hayrettin vardır. Hakkında pek çok ve pek tuhaf fıkralar naklolunan bu «Mösyö Hayrettin», bir gün: «Avrupada gazetecilere o kadar itibar ederler ki bunlardan hariciye na- ns yükselenler vardır. Türkiyede Yazan: Zeynel Besim Sun — Müsaade buyurun da kendisine cillerini sösliyen bu satırlar meydanda |ğız. senin şu tarifini, daha doğrusu şu minnet hisleri içinde hürmetkâr bulun- iken Hitlerie Stalin, Rusya ile Almanya, nazizimle komünizm birleşebilirler mi?, — İmkânı mı var?. — Ver; fakat iki mezhebden birismin ! kendisini nehyüinkâr etmesi gerektir. teşbihini duysaydı intihara kalkardı, — Bayan Ferhundenin tiksinilecek hiç bir noktası yoktur. Fakat benim için dün- yanın en antipatik, en nakabili tahammtl kadınıdır. Ona karş» kalbimde derin min- — Komünizmayı beşeriyet için bir) Zira balşevizm de nasyonal sosyalizm gi-| inet hisleri beslerim. Hastalığımda bana veba halinde gören Hitler, gene ayni ki- tabında siyasi fırkalarla kendi mezhebi- ni mukayese ederken «siyasi fırkalar; diyor, ortadaki yemliğin başında biraz o daha fazla kalmak için, yahud yemliğin © başında kendisine küçücük bir yer temin edebilmek için hattâ siyasi muarızlarile dahi uyuşurlar; fakat bir mezheb böyle değildir. Mezheb, yani nasyonal s0sya- Jizm, idesl'eri peşinde ve idealinin yolun- da hiçbir inhina arvetmeden ve hiçbir fe- dakirlik yapmadan yürümek şlarındadır. Zira siyasi mezhebler kendilerini hata- dan münezzeh olarak ilân ederler... bi bir mezheb, bir iman, bir felsefedir. — Evet?.. — Günün birinde Almanyanın Rusya- ya el uzattığını görürsek bilelim ki nas yonal sosyalizm intihar etmiştir; bilmu- kâbele Rusyanın âyni vaziyete düştüğü- Bü işitirsek komünizmin ölümüne hük- medebiliriz. — Bu siyasi diskurdan çıkan manaya bekalım?. — Bu iki mezhebilen birisini Ferhun- de Sevgi, birisini de Haşmet Güreş ola- rak tahayyül buyurabilifsiniz. — Vây tâhmâ, bizim Ferhuhdede bu bir hemşire şefkatile baktı. Fakat onur- la yi düşünmedim diyebilirim. — demiyorsun da diye- bilirim diyorsun... — Evet, düşündüm; mantığımin, şuu- rTumun, fikrimin bütün kudretini bu nok- tada teksif ederek kendimi iknaa da ça-| bştem, Fakat gönlüm bir türlü bu ihti- male yanaşmadı. — Kendisine söyledin mi?. — Hayır; ihsas dahi etmedim; bilâ- k — Bilâkis ne yaptın? duğum Ferhunde Sevginin «kadınlık mu- kaddesatınıs bu sualinize cevab verıme- mekle muhafaza edeyim... Kültür direktörü başını kaşıya kâşıya mekteb direktörünün yüzüne baktıktan anra: — İş anlaşıldı mirim; dedi, Haşmet Güneş öğretmen arkadaşlarımızın içinde merdliğile, dürüstlüğile, açıksözlülüğile temayüz etmiştir, yalan söylemez. — Teşekkür ederim. | — Ben, size yapılan bu şikâyetin al- tında «redde uğramış bir kadının kırık | gururu: nu görüyorum. Bu bahsi kapata- İm. Siz, gene hususi şekilde, Ferkundeyi satir Haşmet Güneşe lâzm gelen hu- susi tebligatın yapıklığını bildirirsiniz. — Çok muvafık olur... Bona İzin verdiler, çıktım... ye neşrettiği hatırat da fevkalâde de- tutuldu mu, o mahzenlerden birine a-İr elendi diye! çıkmış olan! Basiret gazetesi Abdülâziz devrinin; en O sn mat le bir nefer AK efendiyi yakalayIP el götürmüşler. püskürmiye başlamış: — Sen zatı hazreti padişahiy' ret ettin! i Diye bağırmış ve orada buluğ zaptiye neferinin elbisesini, KU” gaylamlarını ve belindeki tokayı rerek ilâve etmiş: ik — Bunlar hep âlümeti gehriyarldi Cezamı şimdi. görürsün! Zaptiye divanı hazır; edilmiş: Doksan altı gün hapis! Fakat Ali efendinin «matbaa! efendi» diye bir dostu varmış efendi de Hüsnü paşanın ahbabı Ali efendi, Bekir efend! zapliye nazırı paşaya YÜZ elli vermiş ve doksan günden kurtul» Darbımesel meşhurdur: İnsan 59: dan geçer, huyundan geçmezmiş! © det” Ali elendi de Hüsnü paşaya bi” 1 daha batırmış: Bir paskalya yortusunun üçünü ü gazetesine şöyle bir fıkra Yö «Hıristiyan tebaa şâhâne yortWl vü“ hiç bir vukuat olmaksızın kemali € iye ssayiş Üzere geçirdiler. Bu ise, ZA Si üşiri Flâtân tedbiri devletlü N sayesinde olm! ti Ni papa hazrel oyfaâi — Bayan Ferhunde öğretmenlikte? tifa etmi — Set — Artık çalışmıyacakmış. Bu kaber öğretmenler odasında, bomba gibi patladı. Herkes bu i#” muhtemel sebeblerile meşgul i demirden bir pençenin olanca KU kalbimi sıktığını duyuyorum. dına «vicdan azabı: diyorlar. kül Bayan Ferhunde istifa etti; sir himle karşılaşmağa artık taha miyordu. Aşkının; ümüdeiz, 1ş1k9i”” rücü aşkının esareti altında inlemek bina bir de benimle karşılaşmak 45 inzımamı, zavallı kızı, perişan a Bu halin ne demek olduğunu bel kaları anlamazlardı; fakat ber hicranın, ıztırabın ne demek ” çok iyi bilen ben bütün vuzuhilf yordum. Ferhinde istifa etmişti; fast geçinecekti?. Beni görme limlikten hastabakıcılığa m Bir doktorun muayenehanesi“ çiden bir derece üstün vaziyeti cı mı girecekti?, Alelâde bir daktilograf mı olacaktı?. Bir insan, kendi ar?usile, yl #7 gi a ia yazı avukat kâtibliğine, muharrir! memürluğuna, miralaylktan ( “ğe nasıl düşerdi?