ON POSTA, pr TARIHTEN SAHNELER oi İstanbulun esir pazar Devlet esir ticaretinden resim alırdı, onun için bir Esirhane Emaneti kurulmuştu (“San Posta, nın tarihi ba hisler muharriri yazıyor | On dokuzuncu da beynelmilel bir! ab'dname ile esaretin ilgasını kabul et-| tiğimiz tarihe gelinceye kadar, dünya- nın her tarafında olduğu gibi, bizim Karl, Brükselden namına gönderilen ik fki mektubu kolaylıkla aldı. Faka* il mektub geldiği zaman biç um- ı bir aksilikle karşılaştı.: Berlin. den gelen mektubları buraya gönder - mekte olan Brükşeldeki gizli Alm n çok kâr getiren amıyacığı kadar) A reilik idi | ; Aİ | muazzam | ii İsta z i VA İ 26, Güre; Çerkes, Maca milletlere mensub çalınarak » Jerde esir edilerek getirilmiş güzel er-| kek ve kız çocukları, delikanlılar ile; yahud, Afrikadan getirilmiş Habeş zenci çocukları, ve gençleri ile ya di. Esir pozarı, geçmiş asırlarda İstan sl o n en şayanı dikkat o köşelerindenİye ç teşkil ederdi. Bir tiyatro o gibi, irelerle dolardı. Pad yi rinde ve zaferler münasebetle terti edilen esnaf alaylarında, o esirleri beraber esirciler de geçerlerdi. Evli; n kalemi ile anlatalım: ice bin pâk ve pâkize esir kızları kle kadar eşya ve mal gibi kölellun muhtelif semtlerinde türiyen cariye adile bir takim âcizler İstan-İortalığı hn Büyükçarşı civarında epi beki ndrnilen yerde alınıp satılırdı. va İrada hergün 'bir imezad' olurdu. a loturan esirci esnafının ellerinde müs. 1 ufaklı beyaz ve ve kasıp kavuran kanlı, cür'etkâr "plak zorbalardan biri de Kah.| ğlu burunsuz Mustafa idi. b biri se Burunsuz Mustafa tersane çavuşlar | rındandı. Derisine diş geçirecek kaba- dayı yoktu. Galatada haşarat ve it ya- ağı olan bir kahvehane vardı. Bu kah- y câni ile 1 odalarda il ah ve habeş köle ve cariyeler bulu isin vlaliu münevver sözlü ee pi urdu. Köle ve cariye alıp satacak o - anede d 4 r yüzlü esir gİ-İjanlar oraya giderdi. Bir takım halk |vebenede daima bir al manları, $ tırlar önüne alp saf El sesrinde bulunurdu. bulumur. Burunsuzun ufacık bir işare- geçerlers ii yed ci asırda esir 1263 Mukharreminde Abdülmecid |tini beklerlerdi. ilecarları 2 tüccarları rı 2000, Keti geldi. Esir pazarının insan - i oğlu Burunsuz Mustafa de. yordu. Esir ticaretinden bir resim alı lıkla zıd birşey olduğunu, bu pazar Bunun İçin bir esirhane emaneti hemen dağ önlerini nustu. Bir ağası ile 400 nefer a. a satılmasını emr damı yard. Aynen esirler. Kâhvtlsanra da esaretin ilgası için akdedilen (üzerine alırdı. Burunsuz Mustafa zor- gavuşları ve esir telâları da vardi. İbeynetmilel bir mushedeye Osmanlı! balığı ile büyük bir para yapmıştı. Gâ- Esircilerin Yakub oğlu Yusufu) devleti de iştirak etti. Bütün köle veli, 3 n ara yapmıştı. G M Z 5 i devleti de iştirak etti. Bütün köle Ve|yaadaki kahvehanesini, p Mısıra götürüp satan | cariyelerin yeti ilân olundu. Burunsuz|, devrin â: ındâki #tib anbul esir pazarı hicri 1263 te ka lajanı, dokt ilâde titiz o T e İtubu sabibine teslim etmekten imtins İfürler sav ve katil /â$ un isminde ufak bir yan- lışlik yapm: bi işlerde £ liz postanesi, mek- etti, Karl bunu işitince fevkalâde te - İlâşlandı: — Peki, şirndi bu mektub ne olaca! k? diye sordü. Post restant memuru, lâkayıd bir ec fe : ne olacak, dedi, mahrecine | İlade edeceğiz!. nden Brükseldeki ajana kü-|r arak postareden çıktı ve eden bu yeni v i muha- keme etmiye başladı. Herhalde işin içinde tehlike vardı. Öyle ya, Brüksel- deki eczane, kendisile hiç münasebeti olmıyan bir mektubun, kendi zarfları içinde şuraya buraya gönderildiğini: ince muhakkak şüpheye düşecek ve Işi polise havale edecek Belçika sinin Fransız ve İngiliz polisile mevsud olan iş birliği dolay sele er geç, İngiliz polisine kadar akse- rdi. Aksi gibi, 14 pusluk toplara ı da kendisine ancak bir Karl, men bü plânların getirili. şiri beklemiye, ve onları elde ettiği da- » İkika İnglltereden hareket etmiye karar | ün mi e rağ - tuttuğunu hisse Karl, sebebini pek te tayin edemedi- ği bir üz içinde beş gün daha ge- cirdi. Bir an için her şevi bırakarak, A plânları bile beklemiye Tözüm | görmeden kalkıp gitmeği hatırından * Haşsrat yatağının Kralı yamcı ihtilâlinden sonra İstanbu patılmıştır. Bu hususta Lütfi tarihin - Devamı 11 inci sayfada) mekten sunda öğretmenler odi ve içerken fiziyolojik teşekk üzerindeki tesirine dair bir s sö? büyüdü, büyüdü; kadın münakaşasına dayandı Fizik ve tabiiyat öğretmeni, kadınla erkek arasmda hılki rrüsavat clamıya - cğaımı iddia ediyordu. Mukabil taraf ek -| si kanaatte bulunuy konferanslara bini #nsizm külür direktörü girdi. Hep be -| Taber bağırıştık, İtin evinde, erkek kalbini tezyif eden, da.| — İşte hakem geldi! Bay direktör her iki tarafı da dinle .|1* dikten sonra hükmünü verdi: — Ne zaman cephedeki düşman kuv- vetleri kumandanlığı «peryot» gibi, «do- Bum: gibi shvulde «ateş kes» emrin! rirse o zaman kadın da erkekle tam mü savat iddiasını girişebilir. Tabiat birisini kidan bahsetmişim; siz umumi mah cefakeş, diğerihi narin yararmıştır. Kadı-| yette «kadın fikri; diye O başka, ma muallimlik gibi, daktilograflık gibi bu büsbütün başkadır sa şelkat ve dikkat istiyen işler erkekten zi.) o Ayağını yere vurdu: yade yakışıyor. Fakat hamallık veya be. — Hayır! Hiç te öyle değil... İediye tanzifat ameleliği kadına yaraş .| — Pekâlâ; sizin dediğiniz olsun. maz. Tahammül, cesaret, feragat gibi ha-| teslimiyetim de gösteriyor ki kadı kikaten fevkalâdeden hastalar istiyen as-| fikirlerine de, şabıslarına da daima hür. kerliği bir kadın nasıl becerebilir?. Mu-! metim vardır. hakkak ki fiziyolojik fark, pek çok ba -| Belki bana yeniden hücum edecekti; kımlardan, karaktere müessirdir, Binâen-| fakat külür direktörü imdada yetişli: aleyh: Kadin erkekle tam müsavast iddia — Bayan Ferhunde Sevgi; siz haksız-| demez. (Bana hitaben) sen ne dersin bü| sınız; dedi, hem neden bu derece asabi - hükme Haşmet Güneş?. leşiyorsunuz?. Fikir adamları arasında Şaşırarak cevab verdim. münakaşa vardır, hiddet yoktur. — Ben mübahasaya iştirak elmemiş - — Ben kızmıyorum bay direktör... tm bay direktör. | — Görenler Allah için söylesin. Hazır — Olsun.. Fikrini söylet, münasebet gelmişken şunu da scrayım: — Ben'de sizin fikrinizdeyim bay di-İSizin aranızda ne var Allah aşkına. rektör. Toplantılarda, mektebde sizi hep, pe di « Bu cevabım, Ferhunde Sevgiyi kudurt.| yeyim, birbirinize muarız görüyorum. Mağa kâfi geldi. Daha ben lâhımı bitir -| . Ben sesimi çıkarmadı; Bayan Ferhun meden ayağa kalkar: de cevab verdi: — Bay Haşmet Güreşin sizi Utizam e Aramızda mı,. Ne olabilir bay direk. deceği aşikârdi. tör. Hiç bir şey yok... (Bana hitaben) Dedi. Asabileştim. öyle değil mi Bay Haşmet?. — Neden bayan?. Sorgüsunu cevabsız bırakamazdım: “Çünkü siz geçen akşam, müfettişle-İ . — Evet, dedim, yalnız bir nokta var. — Ne noktası?, Dolambaçlı ve tersine bir ifade ile Fer-| bundeyi kamçılamak fırsatın bulmuş <| tam — Çok kullandığımız iki kel dır; dedim: Sempatik, antipatik. İde her şey nisbi olduğuna göre bu tabh- ler de nisbidir. Birisi diğerini sempatik bulur. Bu buluşu kendisine göredir. Baş- kası, antipatik telâkki ettiği bir ada. mı meselâ ben sempatik görürüm. Veri ğimiz hükümlerde daima şahsi hislerimi zin tesiri altında kalırız. İ Kültür direktörü. urması; üzerinde durmağa kadmlar hakkındaki #ikriniz! oymuştunuz. Niçin kadın fikr » durulmazmış?. Bayan Ferhundel, Ben şar - ne var » dünya. — Süy unu: is Şu rn Doğrudur; neticeye gel, Dedi; ben devam etti: — Gayet açık söylüyorum ki içinizde antipatik bulduğum tek şahsivet yoktur.| iniz ayrı, ayrı sempatize ediyor- sunuz, Fakat Bayan Ferhunde Sevgi, her üneşi antipatik bulu - yor. Sözlerimin ve hareketlerimin yalnız cena batışından çıkan netice budur. Ferhundenin bir ölü kadar sarardığımı.| sevinerek, gördüm. * Numıma gelen mektubların arasından «şehir dahili» damgalı bir zarf çıktı. Di. ğerlerine tercihan onu okumak arzusuna! kapıldım. Zarfı yırtarak kâğıdı elime a -! linea satırlarm altındaki imza, kızgın bir çift demir çubuk gibi gözlerime battı! Ferbunde Sevgi... Mektubu dört defa okudum ve sak - İladim. Her geçirdi. Hattâ takib bile ediliyorsa, o polis hafivelerini pekâlâ atlatabi Yazan: Zeynel Besim Sun e karşı aynen bu def- tere de geçiriyorum: Çok sayın Bay Haşmet Güneşl.. Öğretmen odasında, kültür direktörü - )nün sualine cevab verirken, taştan daha issiz, tunçtan daha duygusuz bir heykel | gibi konuştunuz. Bu merhametsizce bü » cumun İltizami bir şekilde yapıldığını mamış değilim. Hareketinizi inceliği- nize yakıştıramadığımı açıkça söyleme - iliyim. Maamafih şu roktayı da itiraf edeyin Haksızlık bendedir. Erkekle kadın ara - sındaki fizyolojik farkın birçok bakım - lardan tam müsavata mâni teşkil ettiğini | şimdi daha iyi anlıyorum. Cinsiyet saha. sındaki yerlerimizi değiştirmek kabil ol - saydı, muhakkak ki, karşınızdakins daha şefik davranmanın yollarını arar ve bu- lordunuz. Binde yarım ihtimalle, hükmünüzde! samimi idiseniz beni daha yakından ve daha ilgili tetkikinizi rica ederim, Saygılarımla Ferhunde Sevgi Bu kıza acıyorum özelliği de var. Nihayet bir öğretmendir. etmişer lira maaş alıyoruz. Bana ilticaname yazacak kadar gösteriyor. Bunun manası aşktır. Peki. Ben ne istiyorum? Zeki, güzel, feragatli, beni sevecek bir öğretmen de - Bil mi?. Ferhundeden daha iyisini, daha güzelini mi bulacağım?. Niçin şu daki - kaya kadar ondan iğrendim. tiksindim, kâçtım?. Niçin onunla evlenmek cihetini ferağat | getirebileceklerdi. Karlı |y 7 İkinciteşrin 22, Bircasus İ Alman casusu i Karl Armhard'ın İngiliz polisinin elinde Fakat böyle hareket ettiği | takdiri? bütün istikbalini ayaklar altına alm olacaktı. Rozen onun bu hareketini 8” lâ affedemezdi. İstihbarat servisini diğer ajanlarına bir ibret olmak üzer kendisini sadece işten çıkarmakla İf İtifa etmez, belki de bundan sonra AP yaşamasını haram edecek daha başka cezalr da tertib edebilird” isi mi, her şeyi elde edinceye kad” burada kalmalı idi. şama otele dönür n boylu, geni, vestboldir tuhaf baki” i -B 1 yi eni ka e yokladı. O hiç b Fakat daima nın içinde, kırmızı biber Kışı rut bulundururdu. Usturpulu şekil bir insanın gözüne atılan bu toz, d€“ hal o insanı kör edebilirdi. Fskat Karlın bu tozu kullanmasın? vakit kalmadı. Yan odalardan birinde fırlıyan dört kişi, derhal onu kollar!” dan kıskıvrak yakaladılar. Mukavemf etmek imkânsızdı. Dört kişiye kaf! bir kişi ne yapabilirdi?. Karl, bu halden kısmen şaşırmış, &'9* men de öfkelenmiş bir insan edası 18“ kına; — Beni niçin ve ne hakla tevkif unuz? Arkadan kapıcı kılığındaki adami sesi duyuldu Yakında sınızl. Herhalde bu dört kişinin şefi bu ol gerekti, Karl'ı t bunun sebeblerini anlar” rkif eden sivil polisler, üstü” nü başmı Iyice aradıktan sonra odasın? Jgıktılar. Oradaki her şeyin altını üstü" ne getirdiler. Karln ne üzerinde, 7* İde odasında silâh bulunmayışı İngil'* polislerin! hayrete — düşlirdü. Polisle” (Devamı 11 inci sayfada) ir defa zihnimden geçirmedim?. Mantık: icab, hayat şartları, yaş münasebetiefi onu bana, beni ona doğru itiyor. Bu izd”* vacın hesabsız ve yanlış hiç bir tarafi görmüyorum. O hölde?.. «Binde yarım ihtimâlle, hükmünüzü samimi idiseniz beni tetkik ediniz» yor, Yani benim ağzımdan o hükmün 88 jrimiyetine inanmıyor. Bu, — Haşmet!. Seni seviyorum!.. Demektir. Kendisile zerre kadar alâ * kadar olmadığım bir öğretmen kızdan 43“ ha ne bekliyebilirdim, sokak o kadıni8” gibi bana: — Yanıyorum, seni seviyorum, A aşkına beni al Diye mektub yazmasını mı? Fakat «h o anlatılamıyan his, Ferhüf” de Sevgi bana o kadar soğuk, o kadar # lımsız, o kadar antipatik geliyor ki Dİ İmecliste huzuruna bile tahammül ede" iyorum. Bu kadının boynuma dolan# ” cak kolları nefesimi kesecek, kalbi” durduracaktır, Hayır!, Ferhundeden B©” İret ediyorum; şimdi, bana ba mektub İyazacak kadar kedınlık gururunu alçö” tıktan sonra onun varlığından ürküy€ “ rum. Lânet olsun!,. yişh * Zıd hislerin tesiri altında pır gan 80” girdim. Kafam; — Ferhunde İle alâkadar ol, o seni” için biçilmiş kaftandır. Diyor. Kafam Bünu söyler, söylemi kalbim. ayak direyer:; da.. Zekâsı kadar| — Çıldırdın mı Haşmet?. Benim iste” mediğim bir vücüdü sen, kendime Si €üindiğim bir göğse nasıl basabilirsi! Bırak, e de çarpayım. (Li8” del için çeki” Je pekâlâ biliyorsun. Aradan bir zaman geçsin; üstümde onun açtığı İğ kaybolsun. Ondan #onra varlığımın # tına ebediyen oturacak hükümdarı b€ ber arar, buluruz... (Arkası var)