17 hayat mücadelesine silâhsız ola terkettik! Yazan Kiz evlâdı, da larınız işinde en tatlısı odur de- Mİ? Erkek çocuğunun & yaramazlığı, dak “ği, ele avuca sığmamazlığı yanın- . “2 Şocuğunun minimini bir bebeği ay, luğunuzda gök sevd 7, kerdi- in 4nnesi zannettiğiniz bebeği « hatır- Re Caha yakın bir hali vardır. e erkek çocuğundan daha sokulgan- hı, İaha temizdir. Giydirildiği dakikada tün lip bir futbol topu arkasında Siğun başını çamura bulayan erkek ço-| m halile: Süslediğiniz zaman söslen-! ie bazzeden ve giydirildiği zaman, ablarının plilerini bozmamak, onu üne urmamak ister gibi ikide bir üs. bakı “ VE yeri ise Işkarpinlerine - baka Ka dolüşan minimini bir kızın hali a #emdaki fark ne büyüktür. a kız çocuğu anası olduğum için kız haz larına ana olmanın nasıl büyük bir k, , duğunu bilirim. Fakat bugün bir Çocuğu yetiştirmenin bir erkek çocuğu ta mekte daha müşkül olduğunu da! inde yanılmadığım zannındayım. Suzette Dolly rak Jyarınm. olgun kadını için bu terbiye w| sulü acaba doğru mudur? Ben kızlarıma böyle bir terbiye vermiş olmaktan adetâ inedamet duyar gibiyim. Çünkü beş, ali hattâ on yaşına kadar bu suretle sadece bir bebek telâkki ettiğim ve onun bütün keprislerini yerine getirerek onunla oy- rayıp eğlendiğim yavrularımın, on ya şından itibaren benden ayrıldıklarını ve içlerinde kendi âlemlerirlin teşekkül et-| tiğini gördüm. | Biz, eski terbiyenin sıkı disiplini ak| tında yetişirken, bizim içimize ed lâslettayin tesirler güç girebilirdi. Fakat bu kadar sıkı kontrol hiçbir zaman müs. bet bir neticeye varmazdı. Çünkü bu eski terbiye bir kapı önüne eline silâh verile rek konulmuş olan bir nöbetçi idi, O içeriye yalnız muzır olan tesirleri değil, muhtaç olduğumuz materyeli de bırıkmez, elinde elesepasesis olmıyan her şeyi «yasaktır» diye menederdi ve buna mukabil bize gayet mahdud ve çok riyskârane şeyler öğretirlerdi. | Böyle deimi bir kontrol altında kalan| so POSTA bir inancı onun yerine diktik. Birçok te- sirlerin değil, nihayet harb sonu dünya- sile harbden evvelki dünyanın en bariz iş çok âni oldu. Kafamızdaki uru söküp atmak ve yerine taze bir hayat a şılamak bir ameliyat gibi güçtü,., Fakat bir ameliyat kadar kısa ve cezri idi. Biz bunun re kadar ıztırab verici bir şey ol duğunu bildiğimiz halde çocuklarımız dünyanın hergün başka türlü esen hayat anaforları içinde, her rüzgâr önünde eği- ip doğrulmasına müsaade ettik. Onların| | başını nerelerden geldiğini “bilmediğimiz | lardan son çağlara kadar geçen bütün te- Belki bu ihmalimizde bizim kendi bo- calayışlarımızın, fikir o istikrarsızlıkları- mızın dahli vardır. Fakat neticede biz, bis ze verilen terbiyenin nefretile, tecrübe. ! sizliğimizin lâkaydisi içinde büyüyen| kızlarımızın bugün bize ne kadar benze-| mediklerini hayretle görüyoruz. l Onlar bizim için başka seyyarelerden sehelerdenberi sosyetemizde bir genç bir tecessüs için hayatın nasıl ezici düşmüş mahlüklar gibidirler. hp mefh; Hisler, umu ve kadını bir anlayış © beri yiye yeni bir istikamete doğru bir se. a kib etmeğe başlamışsa da, &s1l geçen sp ihtiyaçları neticesi olarak birçok Ying, lerde hattâ şark memleketle.| ii 4 kadın dünkü vaziyetinden ta- değişik bir vaziyet içine girmi İalmeyoyi vaziyet içi i girmiş Vm derebeylik devirlerinin bir ehli *n olarak telâkki ettiği, onu takib tl burjuvazi devrimizde yüksele yük- m ile satın alınabilen en kiymetli dın Seviyesine kadar gelmiş bulunan kâ- 5 hayatında, ilk defa Büyük Harb Si bir merhale açtı. İkinci Büyük Ha: teriyrcesinde ise kadınların dünya ü. hecaği hangi seviyeye kadar yükselebi- Memi Ce ilk harb neticesinde birçok İsketlerde erişilen terukki merhale ölçerek oldukça doğru bir fikir edin- Mümkündür. ragini için am'âne itibarile uzun se İski umumi hayatın bütün terakki ve Hafından , tıpkı medeni memleketle- temek yerlileri gibi - uzak bira-: ve cemiyetin içinde datma ezilmiş badi yarmki cemiyetin ondan m3 vazifeye hazırlamak her ananın By 208 borçlu olduğu şeydir. asra göre kız evlâd yetiştirmek! Kir evlâdı çağ baki, © hepimizin biraz da oyun- da çok sevdiği, çök şımarttığı | Müzi arak hayata ilk adımlarını st- “en, #evilmekten, her istediği arzunun Yakan arzuları da me kadar masumane td, #tL . yerine getirilecek birer emir Miyaanu telkin etmekten biran çekinir ? “e Süsleriz, kucaklarız. Babası bize Kaya“ ağabeylerime sert sert bağırır Tümay” küçük kız minimini kollarını kos Ky, boynuna dolayıp yumuşak derili ve hâlâ hafifçe süt kokan yana “ #1, önüm traşı biraz wzamiş sert Yanaklarına yaklaştırımca, ep kid- abada bile - çök fenalari müstes- p #silik edecek takat ve istek kalmaz. iki genç kız bugünün genç kızı ng de Wi ta İ ve bedbini verici bir şev olduğunu bilen ğimiz ımahlükların bu baskı altımda inle- memesini istedik. Halbuki çocuğu sikma- makla, tamemile serbest bırakmak ara.! sında bir başka şey olebileceğini hiç dü-| şünmeğik. ri şuur! bir aksülâmelle dünyaya ari Elbette ki kapınm önüne sâde «yasak-'nu ve hatt& en ufak bir hicab duymarlan |oldn «yeni ne hazırladınız?. suali deği tır. demeğe memur bir nöbetçi dikmek ne kadar muzır ise, bir minimini kız ba-) şının çok işlek bir caddenin yaya kaldı-! rımı gibi her geçen fikrin nasırlı, çivili, katı tabanlarının İzini taşımasına müsaa- de etmek te o kadar büyük hatadır. veya minimini bir yavruya sonsuz bir serbesti vermek değildir, annenin vazife, si bu genç dimağın antresine bir iskemle çekip oturan bir murakıb olmaktır. Ge- ilen tesirlerin iyisine yol vermek, kötüşü- İbü ve muzırrım geriye çevirmek ve ço MAMIŞ oluşumuzun sebebi içimizden cuğu şahsiyetini kendi istidad ve ka-| râkterinden başka bir istikamette değil, kendi inkişaf edeceği istikamette, fakat Kızlarımızın bizim genç kızlığımıza, Vardır, Vakıi daha geçen asırdan- biz genç anneler, Umumi Harb neticesi hattâ bugünkü vaziyetimize nazaran biz. | #kseden hâdiselerde bile değişen sadece feminist kadınların mücadelesile bu eriştiğimiz bir kanaatle, veyahud da gay-|den üstün bir tek tarafları vardır, Onlar doğrucudurlar. Gönç kız nesli yalan söylemesini bil- miyor. Bu iyi meziyeti onlar bir tek şeye Sayfa 7 LLEDEBİYAT J Edebiyatta yeni bir şey var mıdır, olabilir mı? Yazan: Halid Dostlarım, birçok muharrir arkadaşla. rım gibi, her yaz sonunda bana da sorar- Jar: — Tatil geçti. Yeni bir şey hazırladı- nız mı? Yeni bir şey! Bu, onlarca, ya bir ro- naan, yahud bir piyestir. Fakat benim için ve.benim gibi düşünen daha birçok edebiyatçılar için, bu yeninin kıymeti, sadece, bu yılım yahud geçen yılın mah- sülü olmasile taayyün etmektedir. Çün- kü, en yeni ve en kuvwretli Avrupa mü. elliflerini de bu araya sıkıştırarak diye- bilirim ki, syeni> mefhumu düşünce ve duygu sahasında gitikçe bir ittiradın şu veya bu şekilde biraz rutuş görmesi ha- ine geliyor ve neticede, bilhassa eseri yaratan için (o eser ortaya atıldıktan sonra) bir can sıkıntısı uyandırıyor. Bun- da, cemiyetin bütün istihalelerine ve de- ğişikliklerine rağmen, aşağı yukarı hep ayni tahlil adesesini bu hâdiseler üzerine çevirmekten yorulan san'atkârın bezgin- liği vardır. Bir misal vereyim: Eski Yunan treje. dilerinden pek meşhur bir eserde, Eşil'in triyolojisinin üçüncü kısmını teşkil eden «Ömenid'ler: de baba katili Orest'in pe- şine düşen bir ceza ve adalet sembolünü görüyoruz: dilleri ateş ve saçları yılan azab perilerini! Şimdi en yeni bir eseri ele alın, onda da göreceğiniz, ayni cürmü işliyen bir evlâdın yakasına yapışan a&- iye kuvvetidir. Demek oluyor ki ilk çağ- fekkür ve tahassüs, istihalesinde insan şuuru katile, bilhassa baba ketiline karşı başka bir ruhi halet besleyememiştir. Zaten ilk mağara insanındanberi geçen kim bilir kaç bin yıl zarfında (diyelim ki yâz bin yıl) insan denen mahlükun fizyoloji itibarile ne kadar az değişebil diği inkâr kabul etmez bir hakikattir, De. gil ki, dört beş bin yıl zarfında ruhi isti- helesi daha büyük bir fark gösterebilsin! İşte, bütün medeniyet, kültür ve re- jim farklarına rağmen, san'at eserlerinâ bazı şekillerdir. Mevzuların ana hatları ise hep ayni çemberin içinde dönüp du- ruyorlar. Artık anlaşılıyor ki bugünün edebi- Fahri Ozansoy 6skilerin kanaatkârlığına ve sabrına tâ hanımül edemiyor. Ne maddi, ne manevi sahada istediği ve isteyeceği kadar <yeniz nin mübdii olamayışın ıztırabı ve düşüncesi içindedir. Dilediği yapılmamış, düşünülmemiş yepyeni bir şeydir. Fakat işte o yepyeni, düne nisbetle bugün pek çabuk eskiyivermektedir. Son yılların elime geçen eserlerinde bile en büyük muamma, kadın ruhudur, Fakat hangi kadın ruhu?.. Bütün dünya edebiyatını dolduran ni Şaheserlerle tahlil edile edile hemen hemen kö anlığı kalmamış bir hö i biz şey... Netice: En yakın ruhların bile, Maupassant'ın bir hikâyesinde söylediği üzere, yıldızlar arasındaki mesafeler gi bi baş döndürücü mesafelere malik olu. şudur. Ey, şimdi düşünelim: bu mesafeyi tâyin edemedikten sonra bütün bu tahijl eserleri neye yaramışlar? Hep ayni meye zuun etrafında kimi sağa, kimi sola dö. nerek dolaşıp durmamışlar mı?. Valzâ bazıları, bilhassa son devir eserlerindeki gayrişuur tahlillerile daha derinlere git- mişler ve şüphesiz daha da gidecekleri Fakat gene, mevzu ayni mevzu değil mis dir? Gene Paul Bourget'nin tecrübi psi kölojik romanlsrında tahlil neşterite de, Mk deşik edilen insan ruhunun üstünde oynanıp durmuyor mu? Neden insanla hayvan ve insanla tabiat arasındaki öy- rılıklar ve benzerlikler daha yeni, daha yakası açılmamış bir tetkik aynasına aksedemiyor? Mevzularm hayat gibi ittiradı, tablat gibi kep dört mevsim üzerine gelip geçi- şi bugünkü yorgun insan zekâsna bez- givlik vermemişse başka hangi devir 76- kâsına verebilirdi? Roman gibi tiyatroda 'da &yni hali görüyoruz. Vakıâ itiraf ede- rim, şon devir Avrupa tiyatrosunda me. selâ Frunsız Henri Lenormand ve İtalyan Luici Pirandello gibi çok veni bir teknikle le karşımıza çıkanlar var, Birincisi Freud'ün psikanalizminden kuvvet al yor, diğeri nisbiyet nazariyesini ruha ve sahneye tatbik ediyor. Bilhassa bu ikin- cisi için. bir vak'anın ne evveli, ne devâ- mı, he sonu vardır, Son baş olabilir ve baş netice! Bazan bir hâdisenin ortasın- daki tek söz ve tek jest bütün hâdisenin menşelnden ve varacağı sondan bile e medyundurlar. Bizden korkmamalarına, | Y8İSM bilbansa bu mevzu darlığından hemmiyetlidir. Nasıl ki birçok eserleri kendilerini korkutmamış olmamıza. bunalmıştır. Bunun içindir ki, onların en bu tekniğin emsalsiz ibdalarıdır. Yalnız Bugünün genç kızı, en büyük kusuru. | 7ikSeği kadar en âcizine bile sorulâcak ne var ki, bunun da bir iki eserini gür- açıkça söylüyor. Biz kızlarımızın on beş yaşında işle- dikleri hatzları veya düşündükleri mese. leleri, kırk beş yaşında dahi işleyip dü- Xİ yalnız «eskiden ne getirdiniz?. suali ol malıdır. Bu sual hiç şüphesiz ki daba doğrudur. Bu noktada yalnız bir tereddüdü izale dükten sonra artık sırrını anlıyor, kur- nazlığını ve yeniye benziyen usulünü kavrıyor ve tabiatile o andan itibaren hiç hayrette Kalmıyorsunuz. Sebeb? Yu- karıda tahlil) etmeğe çalıştığım, eskinin şünemeyiz, ve eğer kırk beş yaşında dahi | etmek İsterim. Haklı olarak diyebilirsiniz kuvvetli izidir. Buradaki eski, tabiatin o bevleri yapıp düşünsek, hiçbir kimse- ki, emevzuun ne ehemmiyeti var? San'at. | kendi ilk tohumundan, ilk sırrından, ilk meyiz. Bu şey terbiyemizde bizi riyakârlığa alıştırmiış olmalarındandır. Haystia yap- lerin sksi olan mefhumlara bağlanmış ol- duğumuzdan değil, başkalarının böyle bir sey yaptığırmız takdirde bizim hakkı- ve andan yeni bir terkib vü cek olduktar sonra...» Cevaben derim ki: — Haklısınız. Za- le getire- İmasını istediğimiz birçok şeyleri de yap. (96 öyle olmasa, hiçbir san'at eseri ayak > e P üstünde duramaz. Ancak yeni şeklin ve dn odur ve daima böyle kalacağı kabul terkibin de nihayet bir derecesi, bir had- di vardır. Bugünün san'atkârı çok çabuk değişen hayati zsruretler içinde artık. e a Annenin vazifesi: Bir nöbetçi olmak yin yanında onu söylemeğe cesaret ede. | kâr o mevzuu yeni bir şekilde yaratacak | muamma ve davasından başka ne olabi- lir? Şekil değişikliği esasın değişmesi de» mek değildir ki... Lavoisiermin hakkı var: 'Tabiarte ilk yaratılan ne İse sor kalan edilebilir. Maddi sahada olduğu kadir manevi sahada da... Halid Fahri Ozansoy o —-———— Bormal ve doğru, yatağım terketmeden, 7uZda Kerdi telâkkilerine göre düşüne-|lâkki edilebilmek için mücadele etmek onları da işliyecektir. Deyanamıyanlar ctrafına aşıp taşmasına müsaadö etme ceklari seylerden ürktüğümüzdendir. He- |ihtiyacını duymadıklarından fikri işlere| tıpkı bizim nesilde olduğu gibi yıkılıp gis den yaratmak... İşte ananın vazifesi bu. İs umumi kanaate göre kötü olan ve had- karşı olan lâkayıdları korkunç derecede- decekler, fakat dayanabilenler birer kuy. dur. Çocuğun iyi meziyetlerinin inkişafına :©B ufak bir hareketi bile yapmış olsak dirmek için de gayretleri yoktur. ve kölü meyillerinin zamanında ezilme- sine dikkat etmek. | bir dünyada,.. Öyle birdünyeda ki, ora- bunu itirafta daima güçlük çekmişizdir. | Bir kadın için gaye erkeklerle ayni| idi zatında pek te o kadar fena ölmiyan dir. Kendi kendilerini daha kiymetlen-| vetli şahsiyet sahibi olacaklardır. Fakat eğer, biz, onları az nazli, iyi dis siplinli yetiştirmiş olsaydık ve kendile- Buna mukabil bizler yeni dünün genç hakları almak değildir. Bu onun geç elde rine yalri:z sevilen, süslenen bir bebek her şeye karşı büyük bir tecesstis duy. Biz. hir başka dünyada büyüdük, eşi Kızları. Bizden her şey gizlerdiği içi edebildiği er tabii hakkıdır. Mücadele asıl bundan sonra başlamak- da yanlış fakat itikad ve iman olarak bize makta idik ve bu tecessüs bizi bazan çok tadır. İnsan olmak, yüksek İnsan, cemi- telkin edilmiş bir #lem vardı. Biz küçük. | Kölü yollara. bazan araştırmağa ve bu 8-)yet için yüksek-insan olmek mücadelesi ken o itikadlara sarıldık. Nihayet onlar! iyi veya kötü varlığımızın . bir ; istinad! noktası idi, Hareketlerimizde « muayyen) bir yaşa kadar bir müvazene olduysa bu | yüzden oldu. Sonra bütün bizim hakikat! olarak yaşattığımız bu eski âlemimiz dünyanın asıl hakikatleri karşısında yel kıldığı zaman çok bocaladık. Fakat niha. yet bir filiz değildik. Ne de olsa birer in- raştırma bizi entelektüelliğe doğru gö- türüyordu. Bugünün çocuğundan hiçbir şey sak- lanılmadığı için midir, nedir? Onda te- cessüs namına en ufak bir şev göremiyo- rum. Bunun için fikir bahislerine karşı çok Tâkavıddırlar. Bize birçok şeyler verilmemişti, Biz her seyi, yani İnsanlık haklarımızı almak ve bu müesdeleyi yapan milyonlar ara. sında tutunabilmek, kendini gösterebil- mek savaşı!. İşte yarınki kadının bugün- kü genç kızın iddiası bu olmalıdır. Çün- kü âddiası bu olmıyan genç kızı yarın nasil bir istikbalin beklediğini bugünden tayin edemeyiz! İşle biz kızlarımıza bu kudret ve bu, cesareti, ku enerjiyi telkin edecek bir ce fidandık ve sert bir rüzgüru mukave-|itin mücadele ediyorduk. Bu mücadele| terbiyeyi vermeğe mecburduk. met eden, irkilip bükülüp doğrulan bir fidan gibi ayakta kalanlarımız ve ağaç- Yaşanlarımız görüldü. aile yuvamızdan başlıyor ve hayatın her sahasına intikal ediyordu. Bunun İçin kendi kendimizi fikren ve techize çabalıs Onlari hayatın karşısına hiçbir silâh- sız teslim ettik. Elbette ki onlarda sonuna kadar böyle! olmadıklarını ve dünyanın, cemiyetin ve insanlığın ve kendi benliklerinin karşi sında birçok ciddi vazifelerle mükellef clduklarını telkin edebilmiş bulunsaydık istikbalde hayatla yapacakları mücadele onlar için daha kolay olacaktı Onlari kendilerini bekliyen müşkül hayata biz şimdi silâhsız olarak bırakmış bulunu- yoruz. Onlar tıpkı bir harb cephesine ta« lim görmeden ve teçhiz edilmeden y nılmış olan tecrübesiz efrada benz lar. Bövle efraddan müteşekkil ki lerin cenkte nasl kötü bir şekilde kırlas çaklarırı tahmin etmek güc müdür? E- er biz bunu evvelden düşünmüş olsüy- dık Xız çocuklarımızın bir çoklarının Is. tikbalde ziyan olmasının önüne geçebi- Nihayet başımızdan bir inancı söküp, | yorduk, Bugünkü genç kızlar insan te-| sathi kalmıyacaklar, bizi işliyen hayat|lirdik.