18 asırda İstanbula gelen Bohemyalı &ron Wratislaw'ın hatıraları: 71 H Türkçeye çeviren: Sür Bizim ay Nİ mübş sağım ayar mile $ yda k yaklaşan bir zamandanberi b danberi bu ht insa; a rı, — Mahbeste, Dena La baımlzaz, bk ©r8 zeval cimiya-| , Bayatiz memat r Muham -İ UYE hürmetine bu bi * tutmakla, iphe saadete ir ker » m ir aza, em et te şu bed- lar e Görkim bunlar il MİN Gl ki yangı, DİE? gÜlge si bi li huzuruna gele- çare gi m olanlardır, “öttlerine kıyasen en Mn bu Mende Gt şa 2, ve bunların a nice onun! irim?.. Allah i Peyk ep mekten beni koru- ş yeimiz aiyetin gefer| du mdamlar için şe.) onların tahliyei sp-| eğer| — Ni alin Ae pen Viran Meb'uş- sone, © Jbsanına şük » lar Ayrumışlardı, Â- irtmmuş ve temin eyle - kırkar akçe lar süyü a iyledikten Bikarıp, <i atmış ten Mb Ve seki aramızda, bölg aza Güle | Elimizde olarak, ar, | Para görünc | pr 60, Ilk defa yeman YADINIŞ olduk: | bu Kağar mızda bir igin | » Yağ, rahim ii âra mahmes, 6» VE Onun sıhi #ükrünlar, eyledik, YA Balbang atine dual MIZI eda | | di gibi bir dos! andan kurt. ' ha iinize “ tek: İyide. ar © ARAMIZ: eğer Wu olup ta bu ötedenberi dastu - Keme büyle atımı vâdeden karşıhğı olarak ne Müamele ye İnettağun pPa£ İzi Börmuştu, iz oldu DEİ kiymet ha Meri süre. kendisine bu Biz lee, rek, $ Yapış: — Şn, ayak olmuştu. On yord o. Onun da üstün sürüklyerak. rken ikimiz de sü betii ii onüşMuyorduk i eve değ. lüle eler se Yaklastığımız | Z ev İN nim merak a Tüşlıkta Nahide ha — İktiy se İçinde bizi bakliyordu. tönü de ik, çabuk yukarı çık. ta r zatürn a oğlum ” 60 başucan : biseterini çıkar, sırsk Dun kapısında Refika tanem duru n lerini çalışarak elde etmiş tutsaklar eyya Dimes ünkârın iradesi gp be mıza, ağa, kahkahalarla gi ükten aonra, bizim parlal eşyamıza ihtiyacı olmadığını ve fakat bizim kurtulma işimizi şa nezdinde daha iyi takib edip iyi bir ne-| ceyo isal edebilmesi için ve be iyi neticeyi! istihsale muvaffak olduktan sonra ine mukabil harlstiyen ta - $ yüz altın temin etmeği arzu! mizi sord: e yete senelerdenberi (Obasret çeken bizler, bu zindandan sağ ve salam kurtul -| duğumuz takdirde kendisine 200 düka al - 1 temin edip sunabileceğimize söz ver Çünkü bu kadar Wir meblAğı, nasil olsa, ta -| cirlerden temin ve tedarik edebileceğimizi al savvur ve tahayyül eytiyorduk. İ Bu vâd üzerinedir KI Dizdar ağa, İstanbula | İnişlerini ve İbrahim Paşanın mezdine vara» cirleri İrak hakirmızdaki konuşmaların sıklaştır - m Günün birinde, damad paşa, Boğaziçinde- bahe&lerinde bir ziyafet ib ederek ka- Yınpederi bulunan hünkâr oraya davet et- miş haber alan ağı, bermutad ko - #arak, aramıza Telmiş ve" — Müjde hirlstiyanlar, demişti, müjde. Kudretli ve saadetlâ padişah seklini ya- rın İbrahim Pasanm bahçesine geçiyor. Bu münasebetle kuleden selâm tonları ateşlene cektir. Top seslerini işitince var kuvvetiniz bağırın ve hünküra saâdet, düşmanları üze-| rine nusrat dileyin!.. Bu haberi işitince çok sevinmiş ve ağanın ellerini ve eteklerini öperek getirdiği sevineli avadisten dolayı kendisine teşekkürler et- mistik, Ertesi sabah; şerefine atılan selâm topla- dizleri hizasına kadar eğmiş bulunan in sâğdet ve uzun ömür diliyen haykırış ında saraydan büyük bir debdebe ve tantana ile çıkan hünkür; İstanbula dört | mil mesafede bir (savmaa) da yaşıyan tari- ka: adamlarile karşılaşınca tevakkuf etmiş ve bunlarla bir çok mevzular üzerinde fikir testi eylemişti Sonradan damları, Hünkr. ndiğimize göre bu, din A -| «Macaristanda birçok müs - lüman kanı dökülüp ziyan uğramış bulun - Masına göre gerek Allahüzülcelil hazretle - Tinin rizasini tahsil ve gerek (Peygamber Muhammedin hoşmudisini kasan - mak için fukaraya sadaka esini ve eğer elinde suçsuz esir veya muvakkat serbes - varsa 2d edip sihvermesini. tar. Padişah bu öğüdleri aldik - ayrılmış ve sn zil Hazreti bütün bunları #iye etmişlerdi. ten sonra kendilerinden unca denizden seyrine (devam, ederek, her tarafı altın yaldılı bir kayık işinde, mahpesimiz (Karakulelnin önünden geç mekte bulunmaşta. Bittabi hünkârm ba suretle (geçişini ve muhteşem saltanat kayığını biz görmüş de-| Eildik, bunları biz, muhafızlarımızın ağzın - dan dinlemiş ve öğrenmiştik. Hünkâr, Karakule önünden geçerken, ku- İlenin tepesindeki ağır toplar onun şerefine atılmağa başlanmış ve başlarında (o ağamız olduğu halde, bütün Yenihisar halkı, eller saprastlanmış, başlar rükün varmış olarak; — Allah bağışlasın!. — Allah usun ömür versin! Diye haykırarak Padişahı o selâmlamakla bulunmuşlardı, (Arkası var) «Son Posta» nın tefrika: 62 geçtiğini unuttu... İşte bu kadar. Haydi ça- buk üstünü değiştir ve kendini bir parça | sit Bemiha,.. Bir saniyelik bir teroddüd geçirdim, içim-| de bir şey titredi, «o benim cellâdımdır!s Gi-| yen genç bir kadının hayali gözlerimin kür. m ayak x bi gikarrken enon manidar alak kadar da müs - isittim; Kn kar vie bir vâzin var Bemi - dağunu bildiği için ye. ze Hirtüzüye Pencereden pen Yene ağmurun başladığını sö — i hemen diyarı giriad. BE he büyük hainlik! sezi vardı, Adet slk çalan , Pakat Cahigti in ” İamasmile smibariz ei aainl biraz mübaliga: t Sm Semiha ENE böyle fırtınalı hava - Tünce #ısında sallandı. Sonra, (birdenbire gelen bir kararla; — Teşekkür ederim efendim. diyerek mer divenleri çıkmağa başladım. Arkamdan Na- hide hanım da elbiselerimi çıkarmak için bana yardım etti, wwak vücudümü kurula - dı, dana zorla ıhlamar içirdi. — Biraz istirahat ettikten sonra akşam| yemeğine inersin kızım. | — Hayır efendim. Başım ağrıyor, hemen! yatacağım. — Yatacak mısın? Yoksa hasta mısın Be- miha? — Bir şeyim yok efendim; yoruldum da.. Anız kalınca hemen yatağıma girdim ve| karanlıkta, gözlerim açık, dışarısmın fırtı - nazını bile göremiyecek kadar kendi içimin fırtınasına daldım. Çankırıda yeni bir posta binasına Çankırının ahşab postünesi Çankırı (Hususi) — Çankırı posta ve dis! “ telgraf işleri aşağı yukarı yolunda git - mekte oldu Bir müdi u görülmektedir. yet halinde ve bağiı olurak iâare edilmektedir. n muhasiblik teşki te bir muha sebe Cankırıya etvar olan Kazaların he sab işleri rötle Çankırı posfanesinin kadrosu den güne genişlemektedir. Bu vaziyet karşısında bir evdir. Yılda bir iki defa tamirat yap' larak postane (ihtiyacını Şehrin uzağında ve bir te müşkülât çeken nice köylüler vardır. Bina ahşabtır, yangına karşı dedi: ildir. . Hülâsa bu bina resmi da're ve bilhas- sa umumun hergün isi bulunan, kalaba ln cok olan postane olarak kullanılamaz. bir bir posta, telgraf binasına Sehrin pazarina, çarşısına yakın semtte yer siddetle ihtiyac vardır. İkinci ve halde Ankaraya maalesef bağlanmamış te fenin azaldığına göre wamasına. hicbir sebeb yoktur. Carkım-Ankara arasında bir hattı cekilmesi Çankır bü telefonin bağ tanın #shaki beklemekted Mardinde bir hayvan sergisi acılacak Mardin (Husus den verilen tehsisatla 2 Kızılda bir havvan seri Serpive 6 aylıktan $ yasına saf kan Arab tavlari tir, Tay İat hazırlarmıstır. ukunu Çankırı sabırsızlık Adanada memba su'arının satışı Adana (Hususi) — Adanada memba Şatlarının artması üzerine yaptığı-| suyu fi ınız neşriyat Adana beledi dikkatini celbetmiş ve bu işin tetkiki bir komisyona havale edilmişti. Komisyon tetkikat neticesini bildir - miştir. Buna nazaran memba suyu satıcı- Yarına normal bir kâr bırakmak üzere 75 litrelik damacanalar 80 kuruşa satılabi-| biiğe yükselen Bundan böyle memba suları t€9*| koca bir imparator! den satılacaktır Bu kadının söyledikleri acaba doğru muy- du? Acaba Cahid cidden böyle zalim ve vah- hu bir adam midır? Karısını hapsedip cidden şi çocuğuna zulmediyor mu? O kadın onun karısı mi? Bütün bu sual vilâyetin kazalardaki postaneleri bu müdüriyete tile müdüriyet- ebe kurulmuştur. Bu muha- » meşgül bulunacaktır. Bu su- gün- postane küçük ve der gelmektedir. Zaten bu bina harab karşılayordu. kenarında mahal- le arasında olan postaneyi Çankırıya ya- barcı olanlar arayıp bulamıyorlar. Bir çok kimselere sormakla bile bulabilmek- tehlike - , zelzelede içinde çalışmak kabil de- him bir mesele daha var ki: Cankırı civatında bulunan birçok ke- za ve viâvetlere telefonla baöh olduğu r. Halbuk! Carkırı Ankaranın bir tenez- »h mahall* halini aldığına aradaki me- telefonla bağ - telefon ün yurda lamıs ölsraktır, Bu fki nok- ) — Zirant Vekâletir- Birinciteşrinde açılacaktır. kadar olan sraklar girecek- icin 18 kısraklar için 10 mükâ- iler o kadar hirpaliyıcı İdi duvar yeri kafes Halvetten birinin etrafı, altın çubuklardan yapılmış hanımeileri ve güller sarılmıştı; «Ka - meriye hamamı Idi, Yerler mermer döşeli kurnası ortada, bir havuz (şeklinde İdi, su, musluklan akmaz, kurnanın (içinden pınar gibi kaynardı. Sultan Mura4 için hazırlanın dairenin o- da ve salonlarına gel er, çivi yerine gümrüd ve yakut kullan nlar, duvarlardaki dolablar, sedirler, 7€y ağneından idi, Taht srlonu Ise, göz kamaş - ran bir mermer, altın, elmas, ipek ve ka- €ife herinesi 141. Yer m mermer döşeme üzerinde, kanal yapılmıştı. İçind #lde renkli ba - ukxlar yüzüyordu. Bir kişilik, geniz bir koltuk şeklinde olan taht som altın idi, Üzerine kü çük pırlantalarla Jile ve karanfil nakışları yapılmıştı. Sarı atlastan şiltesi de inci işle- meliydi. Yere ince bir Mısır has üstüne de ipek bir halı serlimişli. Salonun etrafın- da, altın sehsaları üzerinde rengârenk pa - pağarılar dizilmişti. Sarayın bahçeleri, ( ihtişamca, saraydan geri kalmıyordu. Yer yer kameriyeler ve ha. vuzlarla betenmişti. Gerideki tepeler İs, pafta pafta çam, fıs- tık, ıhismur, ve meşe ormanlarile kaplıydı. Balıkçı güzeli Ahmedin kaçırıldığı geceyi, Padişah da Hasan Halife bağında geçirmiş- 4. Pakat genç Wnparator muhteşem yata - tu. Daha doğrusu, sestlerec içtikten sonra sızmış, kalmıştı. Murad, hayatı ve hareketlerine odair en ufak bir müdahaleye tahammül edemezdi. Kendisini, fıstık ağaçlarının altından alıp, yatağına götürmek, sarayda bu gibi işler için O terbiye edilerek yetiştirilmiş hizmetkârları için işden bile de ğila. Fakat sabahleyin uyanıp da farkina vardı mı, kıyamet kopardı. O gece, Sultan Murad, İstanbulun en ine$ hur bir köçeği ile en meşhur o bir çençisi, gılıklı oynatarak şarap içmişti. Ramazan da Fatma da, çingene idi. Her ikisi de gençti. Biri erkek, öbürü dişi, İkisi klarının en güzellerinden idi. İnin de şöhreti yeniydi, Fakat iki üç yal için- de birçok alleleri mahvetmiş, ocaklar sön - dürmüşlerdi. O gece, Sultan Muradın kar - şında, vücudlerinin &n ince hünerlerini göstermişlerdi. Genç ve ayyaş padişahın «- rada bir kendi elle sunduğu harikulâde ne- fis şarapların oöş'esi, Saçı (Ramazan İle Günü Fatmanın oynak ve Kıvrak vücudle - rine başka bir letafet ve cazibe vermişti, Dördüncü Muradın içki âlem:, diğer bü - tün çilgin hareketleri gibi, kimseye benze - mezdi, Önünde içki sofrası kurulmazdı. Her gece en azdan on on beş çeşld şarap ve T8- kı bulundurulurdu. Bunlar billür şişelere kunulurdu. Sultan Murad billürun meftun. larından idi. BiDir kadehlerini de son bir defn, muhakkak kendi elile yıkar, Bicir gıcır kurular, sonra bir müddet boş kadehi ci'me alıp, ışığa, pırıltılarını seyretmekten zevk &- ge” m çelebi idi Genç padişahın gakisi usa, aa dört on beş (yaşlarında olan bu çocuğu iIk defa sarayın Mehter oğlanları a- rasında görmüş, yanına almış, kendisine $0- kilik vazifesini ve fevkalade (güzelliğinden ötürü de Melek adını vermişti. Çalgıcılıktan Musa O Melek çelebi, tuğun mukadderatına hâ- kim simalardan biri olmuştu. Üç tuğlu ve Jperesim daralıyor, gözlerimden yaşlar bosa” muyordu. Aradan bilmiyorum, şti apımın yavaşça Ara #lgenin yatağıma yaklaştığı İkide hanımdı. — Kızım, sofraya İl ne kağar zaman #eç- İm lıkla dağını, - bir | tu duydum, Na- inmedin: sana buraya ki, birkaç #nat daha bunlara ceva0 alAmas-| yı. şeyler göndereyim. Biraz çorba İçer mi sam çıldiracektım. Bunları mutlaka, kesin hürmet ettiği ve bühassa benim sene- lak Nahide hanıma soracağım. Fakat her lerdenberi yüksek kalbini. alçak bir insan olmasına imkân olamazdı; bunu bütün mevsudiyetim reddediyordu. Düşündükçe, yavaş ıkla muhakeme etiikoe, zukluk olduğunu söylemişti! Fukat, ne maksad: reden ve niçin tanıyordu? Asabımı yatıştarm: teşier içinde yandığını, tilrediğini hissederek şefkat vo sevgi - sini yakından gördüğüm ve anladığım Ca - hid beyin bu yabancı kadının söylediği gibi yavaş ve soğukkanlı - o kadının bakışla - rınan bir acayiblik, bir sevimsizlik, bir bo - anlıyordum. Mutlak yalan in? Cahidi ne- ak istedikçe başımın a — vöcedümün tir Ur Umldsizliğe düşüyor, mat - İ © sayır, hayır, hiç bir şey islemiyorum.| Başın çafıyacak gibi ağrıyor, bütün vücü düm ateşler içinde yanıyor. — Vah yavrum; sen adamakıllı üşümüş - sün; Allah vere de hasta O nsan! — Kayır, hasta değilim; yalnız sizden bir gey sormak istiyorum. Eayrelle üstüme eğildi; ve korku Vardı. — Böyle çocuğum, me istersen söyle... Yatağımın bir kenarına çekilerek ona 0 - turmasını işaret ettim: — Cahid beyin evli olduğunu Doğrü mu? Karyolamın sa! gözlerinde endişe öğrendim. ilanmasından onun Otur - Şında değil, fıstık ağaçları altında uyumuş-| soymax ve yatırmak, Saçlı Ramazan Şah e Günü Patmayı kar -|,, Musa Melek Çelebi İzinler, ordular idare eden, meydan muha - rebelerinde zaferler kazanın serdarl rin uleması bu çocuğa hoş görün şızlardı. Padişahın ana Ie, bayramlarda, oğluna göndereceği hedi lerden evvel Must Melek çelebinin hediyele- rini hazırlatırdı. Çok Başin, Kırıcı, ezici, pö- ralayıcı bir tablate sahib olân Murad, i kadar yumuşak ve harikulüde titiz, berkesin iyiliğine çalışan sakisi Musa Mele- 1 emrinde, ken- yaşıdı olarak şidli et ve balık yemeklerini seven pa hin mebelerini, billür tabaklar içinde elle - rinde tutarlardı, Murad, akşamları, güneş daha kısarmağa başlamadan içki meclisini kurardı. Saz ta- kımı, çengi ve köçek ve en aşağı beç on ka- İndarı dalma barır pulunurdu. Ve hemen her akşam, bu işret meelisi, İstanbulun bir başka köşesinde kurulurdu. Halicde Kar ğaç bahçesi ve tersane bahçesi, karşı taraf. ta, Üsküdar sarayındaki Kavak kasrı, Kan - &mi, Çubuklu ve 'Tokat bahçeleri, Boğazın Rumeli sahilinde de 'Tarabya ve Hasan Ha- İlife bahçesi en serdiği yerlerdi. Bunun ha » rleinde, birçok geceler de. kıyafetini tebdil ederek balıkçı mevhanelerinde, Tophanede, İGalatada ve Yemiş iskelesindeki koltuk imeyhanelerinde ieerâi. Muradın hususi içki âlemleri de iki türlü tdi. Bazan bir edebi toplanlı teşkli ederdi. Müverrih, şair, alim, san'atkâr, devrinin gü- ride simalarından birkaç kisi, davetliler ara» sında bulunurdu. Bazan, sadece fılgın bir eğ. lence sahnesi halini alırdı, Bu flemlere ise, padişahın mahremi birkaç kişlden maads kimsen istirak edemezdi. Murad, İri yari bir delikanlıydı. Başa gü « leşen iki pehlivanı birer elile kuşaklarından tuttu mu ikisini birden havaya kaldıracak kadar kuvvetliydi. Bazan soyunur, saray bğ- xi meşhur opehlivanlarla" Rumelinde Totrakandan bir pehlivan gelmişti. Murad, kendisini gü. reşmek zere saraya getirimişti. Pehlivan: «Ben sahte güreş yapmam. Hünkâr da sir- tını yere getirmeden bırakmam. Bana sonra dokunmıyacağına Yorman versine - demişti. Murad derhal istediği smannameyi vermiş ve soyunmus, yağlanmış. Totrakanlı pehli - vanın karşısına çik'niş ve adamı, o zaman kadar görmediği bir bünerle beş dakikada yenivermişti. Sonra! «Sırtımı yere getirdi « ğin zaman sana dok ağıma sman - name vermiştim. Şimdi senin sırtın yere gel 41, amannamemin hükmü kalmadı!. demiş ve seyirelleri arasında bulanan pehliyan cenihd Kara Aliye: «Kaldır sunul. diye em. telmişti. Totrakanli peblivanı Mu dek Çelebi ile Hasan Hal!f? idamdan tafe raslardı, Bu pehlivan pağişah bir Türk . Run me« Jen! idi, Anası Kösem sultan bir Rum kızı idi. İ Mabasından Tevend vücudünü ve kumral rengini almıştı. Anası da, kan mirası olarak, yözünün Bolulu Antinoüs'ü hatırlatan çiz - gilerini vermişti. | Saki Musa Melek Çelebi efendisinin en kü- çük hareketlerinin manasmı öğrenmiş, Mu- İradı hiç yormadan hizme ederdi, İçki meo- İiisinde otururken, Murad ellerin! göyle bir ko. re oluşturdu mu. Musa Çelebi billür kadet- te, şarab, yahud rakısını Koyarak Sunardı. (Arkası var) İ güreşirdi. Bi duğu yerde titradiğini hissettim, Yüzü her zamanki sakin ve i manasını kaybede rek acı, müteellim bir hal almıştı: — Evet... O vakit, deniz kenarındaki kadını gördü“ gümü ve onunla meler konuştuğumuzu bü - İtin tafslütile kendisine anlattım ve sonun. da; — Doğru mu? diye sordum. — Onun Cahidin karısı olduğu mu? Evet, maalesef doğrudur. Ya öteki şeyler... hapsettiği, ona.. — Tabii hapsedecek; o biçare delidir Se- miha... — Deli mi? — Evet... Bem de gayri kabili tedavi bir de... — vasim nasıl oluyor da bu ecnebi kadın- la evlendi? — Mademki atlenin eski dostlarından bağ. ka kimsenin bilmediği bu vakayı tesadüf na öğretti, o halde meseleyi sonuna kadar sana kısaca anlatmak münasib olacak kı - m: / Bundan on sene evvel, Cahid henüz 22 ya- şında bir delikanlı iken, arkadaşlarile bir - Tikle masilsi bir bara gider ve orada, kendi- sine bir Rus asüzadesi süsünü veren Sonya isminde bir kı? mısır. İşte o tanışmak 7- allı gencin fe eb oldu. Tecrübe siz bir delikanlı, ilk gençlik gleşile, bu Rus kısma tutwin Artık gözleri ondan başkası; ni göremiyordu. Yani Cabidin onu tArkası var)