Propağan da muharebesini Sükünetle seyredelim Yazan: Muhittin Birgen VM uharebesiz harb hali, zihnini, dünya işlerile, ancak her günzü gazetesini Okurken meşgul eden gazete okuyucusunu #on zamanlarda hayretten hayrete düşü - Tüyor. Eğer, vak'a, hâdise, harb o hareketi katlığında her cümleden büyük bir serlevha uyduran bir takım gazeteler olmasa, yazete okuyucusu, belki de dünyanın harb içinde bulunduğunu hissetmiyecek. Fakat, askeri Büdisenin edebiyata munhasır kaldığı şu günlerde - ve muharebenin başladığı, hattâ benüz başlamadığı günlerdenberi - dünyada büyük bir muharebe cereyan ediyor ki bunu Çuzete okuyucularının bir kısmı hiç hisset - mez, bir kısım da az hisseder. Bu muharebe, propaganda müuharebesidir: Kâh milletleri palavra gürültüsile emellerine rametmek is tiyenlerin, kâh milletleri kendi önlerine ka- tap, kendi hedeflerine doğru yürütmek isti- yenlerin propagandaları. Bu muharebe, ay- lardanberi, şiddet ve kesafetini arttırarak devam ettikten sonra, son günlerde bizzat muharebenin yerine kalım olmuş gibidir. Bu silâh Cihan Harbinde dr vardı, fakat o za - man ile bu zaman arasında o kıdar tekem- mül etmiştir ki, ben iki devir içinde de ayal vazifeyi görürken, şimdi, insanlığın bu yeni terakkisi karşısında hayresten bayrete dü-! şüyorum. Bugün bütün harb, kelime har - bine münhasır katmış gioidir. Her İki taraf ta tayyareden fazla ördek uçuruyor, gülleden fazla havadis atiyor! Galiba, bu propaganda ve şayla gürültüsü memleketin zihni ve asabi sıhhatini fazla ih- MI etmiş olâcak ki, Belgrad hükümeti, son günlerde bir emirname neşretti: Rastgele şa- ylaları ağızdan ağın yayarak herkesi te - lişa sevkedenlere karşı ceralar tayin efil Bir gün de Belgradda "lı hayll insan yaka- yarak, hepsini de yirmi gün etevkif, ce- gasile cezalandırdı. Bunun gibi, Zagr'p hü- kümeti de bir emirname neşrederek radyo - Yare. muharib taraflardan bisinin lehine veya öteknin zararına yapılmakta olan neş- riyatı, müml mahallerde herkese dinletme- ği menettiği gibi, hususi radyo sahiblerinin de bu gibi ahvalde pencereyi açık birakarak, radyoyu herkesin dinliyabileceği bir seste tutmalarını şiddeti nakld cezalarla yasak haline getirdi! Sade radyolar değil, gazeteler de ayni gey- dir. Bir tarafta hak ve hakiketin kendinde olduğumu söyliyen ve kendi kuvvetlerini met. heden, öbür tarafta her türlü faziletin kah- Tamamı kendisi olduğunu bağıra bağıra iin eyliyen iki muharib veya taraftarlar züm — resi, birbirlerfle radyolarf etlerde, re- #imlerde ve iIh., çekişin duruyorlar. Bu harble alâkaları ya hiç olmuyanlara, yahud da az olanlara gelince, onlarda da halk Kütleleri, basit Yntibalarına göre, kismen bir tarafı, kismen diğer tarafı tutup münakaşa | ediyorlar. Sanki orta yerde, yarın ne olacağı | beli olmıyan kanlı ve sbâhlı bir oyun deği; de, nlelâde bir at yarışı veyahvd, bir horoz! dövüşü varmış, yahud da bir futbol macı #eyrediliyormuş gibi, insanlar, helecanla, ya bir taraftan oluyorlar, yahud öbür taraftan Halbuki, dünyada dönen şey, simdiye ka-| dar görülmedik büyük bir fırıldaktır, kim döndürüyor? Nami döndürüyor? Acaba, eski Aram felsefesinin Çarkı Felek dedifi çark) bw mudur? Belki budur, belki bundan barka ber şeydir. Seytanın bile anl erdiremiyeceği kadar muğlak olan bu dönür korşismda, bi- #im tek bir düşüncemiz olmalı ve her şeyl o dlişlince İçinde görmeliyir: Türk düsüncesi Ye Türk hayatı. Kitektm, bütün aklı başımda milletler böyle yaparlar ve böyle yapiyor - Jar. Yalnız kendilerini düşünür ve doğrunun da, hakkın da, hakikatin de kendilerinde ol- duğuna inanırlar. * Aklı başında milletlerin bü g/dl zımanlar- da yapacakları şeylerden biri de, işleri, ber malümatı aramıya kadir olan hükümete bi- Takmaktır. Hangi taraf haklı, hanri taraf haksız, yahud her iki tarafı da haksız olan davacılar arasında hangi tarafla he tarzda Yürümek veya yürümemek Hizm, bitin bun- İar öyle menelelerdir ki bir, bu bahisler Oze- rinde, kafaları en yüklü olanlarımız bile an- çak bir fikir ifade edebiliriz. Fakat, Du fikri bir ihtiras haline, bir dava haline getirmek eveelâ beyhude, fena ve yanlış ve sonra da çok muzırdır. Bunun için, Türk vatandaşları her gün gazeteleri okurken, «bakalım bu -! günkü kelime, havadis ve fikir muharebesi nasl gidiyor?. düşüneesile hareket etmeli, bu işler zihnini çok alâkadar ediyorsa bir takım noktalar üzerinde zihin yormal, doğ- Tuyu yalandan ayırmıya çalışmal ve en s0- nunda da bu İşin daha derin tarafını hükü- mete bırakıp, kendi işi ve gücile uğraşma - hir : Her vakit söylediğimiz bir sözü burada İekrar edelim: Bugünkü Türk hükümeti, ba memlekette, en çek Okuyup yazmış en çok öğrenmiş, en çok tecrübe görmüş insanlar arasından çıkmış bir hükümettir. Devletin başında, işlerin nâzımlığı vazifesini ifa eden MUlt Şef, her bakımdan her türlü meziyeti ve en iyi vasıfları haiz ve mületin umumi Mimadını nefsinde toplamış, yüksek bir in- aandır. Geçirdiği sykosur gecelerde, Ohep memleketin mukadderat bakımından yarın, bugünden daha Iyi olmasın: düşündüğünü hepimiz pek iyi biliyoruz. Yer yüzünde ay - ardanberi devam edip son bir aydanberi de birdenbire şiddetini son dereceye getirmiş dan fırtına arasında, Türk gemisine istika- met vermek kolay bir iş olmamakla beraber, İçeminin kaptanma ds, zabitlerine de emni- yetimiz var. Bizler, bu tekne içinde o kadar | İdir. Almanlara yedi gün Ordu cephede harb ederken radyoda ib çıkacağız. Çarpışanların bestblarını küğıd üzerinde tetkik ediniz. Vesterplatte'in Hahraman Bu zat Danzig limanının methalinde bulunan Westerplatte'deki Leh garnizo- Bunun kumandanı Yarbay Koçianski - mukavemette bulunduktan sonra teslim olan yarbay, şehrin işgalinden sonra, resimde gördü - Rünüz şekilde askerlerine emirler ver - miş, son dakikaya kadar vazifesini yap- miştır. Marlen Ditrihin ailesi Marlen Ditrih #ki ay boşuna o çalışıp çabaladıktan sonra, ailesini Almanya -| dan çıkarmağa muvaffak olamadan me - yus bir halde Paristen Holivuda dön - müştür. Alman tebaası olan kocası şim- di Fransada diğer 18 bin Almanla birlik- te harb esiri bulunmaktadır. —— sakin, heyecanmz, bilhassa ihtirassız va her emre hasır olarak oturursak onlar da işleri © kadar kolay hallederler ve gemiyi selimete j götürürler. Henüz fırtınanın ne İstikamet - leri, ne de göddet safhaları belli olmadığı bir sırada, bizler, oturduğumuz yerde nihayet gördüğümüz şeylere işaretle iktifaya mec - buruz, Tahrik ve tahria gibi işlete kalkına- mak, umumi efkâra hitab eden biz münev- verler ve muharrirler işin farsolduğu gibi bilhassa halk için, küçük biletli, az tecr - beli kütle mensubları çin en büyük bir ve- sitedir. Böyle bir fırtına içinde, diğer milletle - rinki gibi, Türk teknesinin de bocalamaması kabil değildir. Fakat, kaptanımıza ve gemi zabitlerimize hududsuz #imadımız var. On- ların, mil menfaatleri gösteren ve selâmete varacakları muhakkaktır. On - ların etrafında şamatasız, sakin ve bilhassa İhtirassız, bu garib muharebenin, her dakika bizi hayretle sıçratan hldiselerini seyrede - lim. Seyredelim ve ayni zamanda, geçirdiğimiz. her sulh gününde, alnımızın terile bu mem- lekete küçük te olsa, yeni bir kuvvet Düve et- mekle mükellef olduğumuzu unutmıyalım! izgen İSTER — «Belediyenin Iktısad Müdürlüğü İsataşelerimizden bulundukları memleketlerin gazino ve lokan-İsyerlerin tarifeleri Sonuna kadar çarpişacağız, diye bağırıyor: — Kazanınesya kadar çarpışacağız,.diye temin ediyor, hak da bizdedir, kuvvet bizdedir. Boğuşmadan elbette ga - İNAN, Dün çıkan gazetelerde şöyle bir fıkra gördük: — “Tesadüf ,ün kuvveti... şpiker: İleriye sürdükleri delilleri tahlil ediniz, kendilerine hak verirsiniz, fakat bu takdirde de mühim bir noktayı unutmuş olursunuz: Harbi ınsun ve materyel üstünlüğü kazanır, Dir kuvveti, dayanma kabiliyeti katanır, fakat tesadüf, e tıra gelmiyen âmil; denilen gizli mütlefiğin karşi tarafa yardım etmemesi şartile, “İken, “ve onlara büyüklere karşı M7. Hergün bir fıkra Batırı'an İngiliz Tayyare gemisinin 7 Bir adam, bir evin kapısını çalmış- &. Kapıy bir hizmetçi açtı, Adam sordu: — Boy evde mi? Hizmetçi de sordu: — Kim olduğunuzu söyler isi - niz, bir alacaklı mısınız, yoksa bay - don bir iş mi İstiyorsunuz, yoksa dost musunuz? — Her üçüyüm. Hizmetçi düşündü: — Öyle ise, dedi, bay siz gelme - den sokağa gitti; bir hafta evvel üç Gy igin seyahate çıktı, evdedir. Kadın ve çelik Migferler Resmini gördüğünüz mütebessim « nizei İngilizlerin batırılan © Couragev tayyare gemisinden kurtulan tayfalar - dan biridir. Sağ kaldığını bahriye neza- retine resmen bildirdikten sonra Drske harb gemisine verilen tayfa, (geçirdiği heyecanlı saatleri sela o urutmıyacağını, bu hatıraları çocuklarına bir yadigâr bi- mak için bir deftee kaydettiğini söy- iştir. Kadının en clddi anlarda bile si düşündüğüne en yeni bir misal: İng rede kadınlar herhangi bir hava hücu - munda bâşa geçirilmek üzere kullanılan İselik miğferlerle saçlarına yeni bir şekil İvermişler ve başlarını (ocazib bir hale sokmuşlardır. “ Gelinler mektebi ,, — İbulundurduğu hayvanlar imha etmek - tense, bunları muhtelif evlere yerleştir- Nevyorkta tesis edilmiş olan bir mek-İmeyi düşünmektedir. Erkek taslanla, di teb pek büyük bir şöhret kazanmıştır.İsisini ve üç yavrusunu bir İngilis alıp Bu mektebin ismi o egelinlerin mekte - ima ares an Ş yısı > bi» âir. Nevyorkta «Rast 6 the Samet) pr. Di ee in ime ab in muazzam binasında bulunmaktadır. — İğ kandan Fleacmşe mel Pk öyle Tabi Amerikanın en yüksek ailelerine men şan bulunmamaktadır. sub genç kızlar bu mektebe kaydolun -; makta ve burada zevcelik ve annelik İlk yolcu rehberi Kara ve deniz nakliye vastalarmı! İngilterede hayvanat bahçesindeki hayvanlar evlere dağıtılıyor İngilterede Çester (o hayvanat bahçesi idaresi, herhangi bir düşman hücumuna karşı ihtiyat tedbirleri almak için, elinde dersleri görmektedirler, aa dk İm Mr e ahsil ücreti 185 dolardır. İ Talebelik eden genç kız, çamaşır, bü-)Jeğü mhesinde eşredilmintir. Bu ihbar laşık yıkamağı, çocuğa bakmağı, yemek!üç lisan üzerine, fransızca, ingilizce, al- pişirmeği, ev işlerini görmeği iyice öğ -İmanca tal di rendikten sonra imtihana t&bi tutulur ve) Pek büyük bir muvaffekiyet kazan - diploma alır.., senesinde yeniden tabolunmuştur. Bu mektebe devam eden talebeler İlk 64 sayfa ikincisi 323 sayfa meyanında Rüzvelt, (Fleld; Withmey; zar inim pi ag Freuch aflelerine mensub genç kızlar Bu eser! tertib eden Pieter de Baecker mevcuddur. İnamında bir Belçikalıdır. İSTER INANMA!T «Ataşelerimizin birçoğundan bu hususta raporlar (gelmiştir. ticaretİ.Bunlar tetkik olunduktan sonra lokanta, gazino ve esaslı bir surette — tanzim edile - İhareket zamanlarını gösteren Avrupadaki alarında tatbik edilen tarifeler hakkında malümat istemişt..İ.cektir.» İSTER INAN, ISTER INANMA!T ilk Yelenl Sözün “kasası Dalkavuk E Ekrsm Talu emal Nâdir, mecmüaların birinde bir seri tutturdu: Dalkavuk. Mu- vaffakiyefli karikatüristimizin kalemin « den doğan bu tip, dünya kurulduğundan» beridir cemiyeti beşeriyenin içinde eksik yan insan nev'ini ne de güzel temsi) Bilhassa eski zamanlarda dalkavuk pek makbul bir şahıstı. Tarih, büyükle- rin bu kabil kimselerden ne türlü hoş landıklarımı, onlara yanlarında nasıl mev- ki verdiklerini, müdahanelerine ne dere- cede kapıhp itibar eylediklerini mütead- did misailerle bize gösterir. Ancak gene tarihin ispat eylediği bir hakikat daha vardır ki, o da cemiyetlerin ve ferdlerin bu dalkavuklar yüzünden mühim zararlar gördüğüldür. İleri giden milletlerde bu muzır ve a renç mahlökların azaldığı görülmüş, lü- kin bununla beraber insanlık onlardan büsbütür. kurtulamamıştır. Garibdir ki, dalkavuk ekseriğa İsteme» den ve farkında ölmadan bu düser. Birçok dalkavuklar ifrata vardır İdıkları nezaketin ve yanlış telâkki, tefsir ve tatbik eyledikleri terbiyenin kurbanı- dırlar. Büyük bir garb mütelekkiri: «Çocuk» İlarınızı fazla eğilmiye a'ıştırmayın, bir daha başlarını dik tutamazlar.» diyan Onun içindir ki evlâdımızı terbiye eder davranmalarını öğretirken ifrata kaç « mamah ve kaçırmamalıyız. Bahusus ki «Büyük sıfatına hakkile lâyık ee terbiye ve nezaketin ifratından bi İhoslanmazlar, Eski sadrazamlardan Sald paşanın bir zat hakkındaki sözü hâlâ kulağımdadır. Kendisi o tarihlerde âyân reisi idi, bey de öyânda çalışıyordum. Bir gün, kâğıd imzalatmak üzere yanına girmiştim. İrimle beraber elinde bir iİlimas mekt bu getiren bir genç daha girdi. Paşanın İyamna varıncaya kadar üstüste belkfi beş, altı temenna etti, sonra da eteği kadar eğildi; az kaldı ayaklarına kapa nacaktı. Mektubu uzattı; elpençe divan durup alacağı cevabı bekledi. Sald paşa okudu, fakat okurken, göz ucu İle de gencin harekâtın: takib e yordu. Derken başını, kaldırdı, yüzüne baktı ve: Beyefendi oğlum! dedi; nezaket le tabasbusu tefrik etmeyi talim buyurun da övle tesrif edin. Bu devir ve bu mec İis bu mertebe İfrata tahammll edemez! Kendisi son d ve terbiyeli olan rahmetlinin o gene verdiği bu ders ne kat etliydi. Çünkü Sald.paşa uzun ömründe, şairin: Pitneyle harb ile olmaz cihan harab Evler onu müdahene: altman Yarab! Sörünün doğruluğunu tecrübe ve tak» - edecek birçok mevkilerde bulunmuş r vezir idi, Ol ii | | Karadenizde fırtına, | Trabzonda dolu İ 'Trabaon 27 (A.A.) — Dün akşam sa- İanek halinde şiddetli yağmurlar yağ - İmiş ve bu 'ârada ceviz cesametinde dolu düşmüşse de çük devam etmemiş ve şe hirde hasar yapmamıştır. Karadenizde fırtına devam ©(ediyon Vapurlar barmmak için Pulatnaya git - i mişlerdir. İ İçkale köprüsü yıklıdı İ “Arwin 27 (A.A) — Yağan şiddetli i yağmurdan husule gelen sel Borçkanın |yânışdaki İçkale köprüsünü izi dahi bel- Ti olmıyacak şekilde yıkmış ve Ho « İpa - Borçka yolu üzerinde motörlü vesa» #t münakalesi durmuştur. Bu köprü bir ay evvel büyük bir sel yüzünden sakat- Tanmış ve tamir edi Polonya hazinesi Bükreş 27 (AA) — Polonya hazinesini hi. mil olup bir haftadanber! Çernoviçte bulu han M4 kamyon dün akşam Bükreşe gelmiş tir. Hazinenin Bükreşteki Romanya milf İ bankası kasalarına konulduğu tasrih edil mektedir. amasaaanaam0 İM TAKV