13 Eylül Elnar sahalarına, | ULURMMULEAÂ Tozulznş Emekli General H. Emir Erkilet | YAZAN “SON POSTA, NIN ASKERİ MUHARRİIRİ ; ınra Chung olan Mareşal Şang-Kay raftan du gü diğer ei ları veya hük - müne girmiş. “bulünan diş Mopollstana karşı bulunmaktan çekinmi- patlaklar n Rus « Japon ih- thâfı bu yüzden gittikçe büyüyor ve derin - rdn, an Çin işini tasfiye az- minde bulunan Japonya, Çinlilere maddi ve manevi milzaharet eden İngitereyi Tiyen- çinde tazyik etti. Avrupada pek meşgul olan İngiltere Japonlara karşı uysal davrandı İse de aralarındaki ihtilâf hallalunmak © Şö: dursun büyümek istidadı görteriyordu Japonları sinirlendiren ve dolayısile İngiliz. Nipon gerginliğini arttıran bir âmil de gilir - Sovyet Rusya arlaşma müsake: sal, Tara bu sırada Avrupada uzak doğü Ya- ziyetini altüst eden ve İngiliz - Japon ger. ginliğini birdenbire» gevşeten bir hâdise ce rTeyan etti: Bu harika Alman - Rus ademi tecavüz pakti olmustu. Bu pakt bütün ci - hanla beraber Japonyayı da hayrete düşür- müştü. Almanya bir taraftan dış siyaseti -! nin bir temelini teşkil eden antikomintern| itifakım yıkıyor ve diğer cihetten iki se - nedenberi ehemmiyet verdiği Japon tesanü. dünü bırakıyordu. Japonyanın bir emeti, bir Avrnma harbin- de Almanlarla Ruslar nasıl olsa kapışacak- Yarından, uzak doğuda ve bilhassa dış Mo- golistanda, bir gün Rusyaya hücum etmek- #1. İri cepheli harb Almanya İle Japonya - tehdid. için kullandıkları mi terek bir silâh, Rus - Alman ademi tera - vüz paktile bütün bu politika terkib ve o - yunları artık suya düşmüştü. Rus - Alman ademi tecavöz paktından Almanların ne kazansbilecekletini o henöz| bilemiyoruz. Fakat görülüyor ki bundan lik kazanan OUzakdoğuda İnglitere olmuş ve Avrupa De denizlerde Almanyaya karşı har- be girişmiş olan bu devleti ayni zamandı Japonya ile bir muhasamadan ancak obu pak: kurtarmıştır. Malümdur ki Alman - Rus ademi tecavöz! paktı üzerine Japon kabinesi istifa etmiş ve; yeni kabinenin başkanı Abe Japonyanın Avrupa ihtilâfına karışmamak siyasetini ta- kib edeceğini söylemiştir. Bu guretle Almanya - İtalya - Japonya! arasında Rusya ve İngiltereye karşı (takib olunan karşıbklı siyasi ve askeri oyun şim- dilik bertaraf olmuş ve bunun sayesinde İn- giltere bütün kuvvetlerini ve bilhassa bü - tün donanmasını Avrupa harbine hasr ve; tahsis etmek imkânını bulmuştur; işte İtak! l | hâkim -|81 adalarından başka Kanada, Avustralya İreketleri için gerçi İngiliz ordasile takv nl bitirerek garktan Guler 70 Tırkalarını nak htaç oldukları zamanı ka - letmek için muh İ zanabileceklerdir. O saman ise Avrupanın bilir İgarbinde harbin manzar bahusus İtalyanın bila a devamı İşüpheli bir hal alır. O halde görülüyor k rilbere ve Fransa İçin Almanyanın zayıf K a ephesine başka memleketler Gzerle - rin bütün kuvr rile ancak bu zamanda mevcuddür Şark cephe-inde elonya ordusunun birk; ridorda esir düşmüşt dom - Kolno - Lodz müsellesi içinde kal - nış olan diğer birkaç tümenin ekibetini İya taayyün etmiş veyshud taayyün etmek İ üzeredir. - Şimdi de Rs- ş shri kımında ve nihayet daha cenub-| da Son nehri gerisinde toplanıyorlar. Ancak Leh ordusu acaba şi - malde Narer ve Bug nohirlerini geçtikleri ve! Varsoyayı şimali şarkiden ihata ettikleri bildirilen an şimal ordularını Narev - Buz - Vistü) hattı gerisine atmak ve Ra - 'dom - San Domler arasından Lublin'e doğ- ru ilerlediği ve ayni zamanda Vistül'ü Var- şova cenublarında geçtiği haber verilen Alman cenub ordularına muvaffakiyetli bir taarror yapmak kudretin! gösterecek mi dir?.. İşte Lehistan harbindeki Oo mansarayı değiştirebilecek olan hareket budur ve Lehli- cin bunu yapıp yapamıyacakları ve Al - manlera yeniden mukavemete imkân bulup bulamıyacakları yakında belli olacaktır, Eyisil hiçbir tarafta henüz herhangi kat batırmakta ve İngiliz harb gemileri Alman denizaltılarını arayıp kovalgmaktadır. Bir aralık Alınan limanlarına vâki olan İngiliz hava taarruzları da kesilmiştir. İngiliz herd| vçakları Alman topraklarına bomba yerine beyanname atıyor ve bu sutetie Almanyayı bir. propaganda zehiri yağmuruna tutmak istiyorlar, Milletin hükümete olan itimad ve müzaharetini gevşetecek ve orduyu için — den bozabilecek olan propaganda çok mü - essir bir harb silâhıdır. Bn etlâm dünyada en İyi olarak kullanabileceklerini isbat eden İngilizler olmustur. Almanların bu işte de- ği, en haklı oldukları meselelerde bile iç ve duş efkâri wmumiyeyi kazanamamaları pro- pagunda işindeki beceriksirliklerindendir. koca donanması ile kuvvetli | hi filası Büyük Firitanya adalarını tecavüz, aç Uk ve harabiden Kkoruyabilirler. Bizat ken. Ie ir neticenin #stihsali bakımı benüz pek erkendir. an vakit! © H. E Erkilet ispsnvol helıve'ları muz avla”'lar Vigo, 12 (A.A,) — Fastan Almanyaya muz nâkleden bir Alman ticaret gemisi Yeni Zelanda, Hindistan ve cenubi Afrika onun bitmez ve tükenmez, sınal, Iktısadi ve askeri kuvvet kaynaklarıdır. İnelltere har- bi galib gelinciye kadar uzatabilir! 3 se - pe, 4 sene veyâ 40 sene harbedebilir. Bu - han için onun KAfI parası, azmi, inadı siyasi olgunluğu vardır. : Alman - Fransız cephesi srb Alman - Pransız kudnd mıntaka-| o ve Vigow sma inhisar ettikçe burada bir yıp- | âtU$ VE Vixoya ratma ve yıpranma harbinden başka daha | © civarda birçok balıkçı gemileri ağları- fazla birşey beklenemez. Büyük yarma ba -İnı atmış bulunmakta idi. Balıkçılar de. eİnizden bir miktar balıkla beraber birçok Fransanın kâfi vasıta ve kuv-| ta ymuz çıkarmışlardır. Muzlar, henüz iyi vetleri ve Büyük Harbden kalma kıymetli), , » de bı 'unmakta idi. Vigo çarasın. bilg! ve tecrübeleri vardır. Fakat müstahkem ei : $ mavrüöde karşı yapıtabilacak: olar bu giki da balıkçılar kadar halk ta bu garib avı arrurlar insanları ve harb maltemesini gü | böyretle karmlamışır.... neye tutulmuş karlar gibi eritir ve hiç ol - mazsa çok zaman kaybettirir. Almanların garb cephesinde bugün a3 ve Hitlerin “Kavg-m,, adlı yayı - muvakkat bile olsa - bitaraflığa sev- keden âmillerden bir kısmını da burada a - ramak lâzim gelir. İngiliz - Alman harbi ngiltere ile Almanya arasında müca — dele şimdilik denizlere inhisar etmiş gibidir: Alman denizaltıları İnsiliz vapura — Onu sakin Semiha. Babanın bir resmi-| Din sende bulunması doğrudur. o Bshusus| bende birçok var, Tesekkür ederek dışarı çıktı odama sittim, Esyalarımı toplar ve yerleştirirken bir dü- süye Cahid beyle olan uzun mükülememize aid feferrüzt birer birer hatırlıyor, zihnim-? de tekrar ediyordum. Bunlar, 6 güne kadar Yeroh kalfanın bana öğretmiş olduğu gey - leri altüst etmişti fakat artık vasimin söz lerine inanmaktan başka çare bulamıyor - dum; çünkü bunlar mantığa yakin şeyler - di. Bundan maada, Cahid beyin ciddiyeti ve diirüstlüğü, onun sözlerine illmada o beni mecbur ediyordu. Demek babamın haftaları va de vardı ve onlardan yalnız birisini batli görmek büyük bir hale abamın beni terketmiş olr gifilikte geçen hayatımin bedbaht bir ömür olduğumu biç bir zaman tahmin & bilâkiz 6 günleri çok sevmiş olduğum bu sebebden ona karşı bir kin beslemiyor -| dum. Binaenaleyh, vasimin dediği gibi, annem- We bobanım Katıralarına hürmet beslemek Ye onları, şefkat ve muhabbetle olmasa bi - le, saygıyin hatirlamak |: ım için yokluklarını hissetmek, da- ha doğrusu onların ölümlerine Üzülmek bu- gün artık Yözumsuy ve gayritabli bir şey o- Tardu, ve doğruca| ve Vapur Mersin Ilmanına girdiği zaman ak- İefendi Adana essri İngiliz Kızı haç menfaatine satılıyor Londra 12 Olususl) — Hitlerin meşhur eseri «Meln Kampf; ın (Kavgam) ingilizce le eğer İngiltere ve Pransa Hölanda ile Bel-| tercümesinin tabileri, bu neşriyatın hâslâ- kuvvetleri vardır. Çünkü ordularının büyük kısmı Lehistanda meşguldür. Fakat ez olan kuvvetler, bühassa mahdud ve dar müstah- kem mevsller gerisinde birkaç mili faik kavvetlere karşı karabilirler. Bu sebebler- çikanın — bitaraflıklarına riayette devama|tını İngiliz Kızılhaçına tahsis etmeğe karari mecbur olurlarsa Almanlar Polonya harbi «Son Posta» nın tefrikası: | 36 şam karanlığı bamamile basmış, bazajlarım evler bir bulut arkasında gibi yollar ve'yacaktı. Ben böyle uyuklarken farkedilmez | gı İgiitiğimizin farkında değilim. Belki bir da- adar bana refakat eden hanım kika, belki de bir çeyrek saat sonra sraba geldi. durunca gözlerimi açtım ve kendimi, iki ka- m, vapur yanaştı, kamara - padı açık, tahta bir kapının önü de buldum. laydınlık bir taştıkta, yazlı bir hanımefendi, ellerini uzatarak bana doğru ilerliyordu: - Hoş geldin kızım, safa geldin yavruca- dım, Kisa boylu, biras şişmanca idi, o Buruşuk sevimli bir yüzü, mahzun gözleri vardı. İnce 4ki örgü halinde başının üstünde toplanan beyaz saçları ve Iki yana sallanarak yürü - yüşile bana zavalı Namiye teyzemi hatır - Inti amma onun daha temiz, daha dinç ve daha sevimlisi... Bakışları o kadar müşfik ve sıcaktı ki bir saniye içinde kalbimde titreyen bir telin o- nun kalbine bağlandığını, varlığımdan ta - şan sevimli ve tatlı bir hissin bu ihtiyar vü- cudü sardığını duydum. Elimden tutup beni yemek odasında ha - zırianan sofraya oturturken bir dürüye sü- aller soruyordu: güvertede ya: Haydi k dan çantanı gil Maci ahbablarından olan bu banım- ya gideceğinden rıhtımda on - dan ayrılacak ve orada beni bekliyecek o - lan wsağı bulacaktım, V her şeyi o kadar muntasam bir Şe- kilde hazırlamıştı ki, ben vapurdan çikme- dan yanıma bir sdam geldi. — Semiha hanım siz misiniz efendim? — Evet benim. Ben Cahid beyin yengesinin uşağıyım. Eşyanızı alacağım efendim. — Peki; kamaraya gel... Rıhtımda bir otomobil bizi bekliyordu. U- sk beni arabaya yerleştirdikten sonra ken- disi eşyalarımı getirmeğe gitti, © Ve; biraz sersemlemiş ve yorulmuş olan başımı dinlendirmek için gözlerimi kapadım. Esasen karanlıkta dışarısını seyretmek kabil olamı- tak'b edildiğini anliyarak muzları denize | a etmiştir. Halbuki dünyanın dört günlük saadetine feda edep 2 timi Nizamı cedid taraf taarruz firsatıllâm Ata Molla İle Köse Musa pasa tarafın- fırkası Ko-| Bü esnada Lehliler Varşovada, bu şehrinİ yanmışlar.. nali garkilerinde, Lublin bölgesindeki Vis-İlerin! can kulağile dinlemiye mukavemet ederek! kurmur, bir hüktimdar azametile oluruyor- “İlardır. Din ve derletin idare çarklarını bo - i | Ehâsi İngilterenin ne fazla bir Korkusu! yir netice elde edilememistir ve tasavvur ç-|1e70'Zi bakkile ifa edelim. Allahü Tanlâ mez- ye ne de hir meelesi yoktur. Onun denizlere Junan yıldırım Barbleri yok'ur. Bugün har.) “7 * İbin aneak 13 üncü günü olduğu için de böy-| otomobil hareket etmişti. Ne kadar mıydı? Rahat geldin mi? lessie oldum. nn Pastam nm #nfriksen gr ei son vi Diye, bir takım yalan ve hezeyanlar söy- ledikten sonra, şehzadelerin, tamamile er- Biyei altında olduğunu bildirdi. SON VE KORKUNÇ TALEB Kabakçı Mustafa, askın bir çehre ile sor- du — E, me yaptımz, bakalım? Düşünüp, tas RL idaşlar?.. alar, önlerine baktılar. ve: — Mesele, buyurduğun gibi olsun, ağa... Diye, homurdandılar, O zaman Kabakçı, kolunu dayadığı yastığı âğıd çıkardı elendi — hazretlerinin ! İhtilali hariçten görenlere nazaran, artil maksad hasil olmuştu... Nizmı cedid, ira rının kani! #dlerinin üzerine de matemi bir perde gerilmişti. Şu halde, asflerin de artık dağı- rak yerli yerlerine çekilmeleri icab ederdi Halbuki, o gece yatsı namazı vakti, şeyhis- Ve sonra, tırtık her şeyi pervane — Bültan selim tahtında oturursa, mem- lekel efrenç istilâsi buk! bize lâzım olan, « demki şe: retleri de bu yol- da vermiştir. Bize düşen, fetvayı şerife âH mad etmek. mucibince amel eylemektir, Kabakçının son sözleri, fikirlerdek! şüphe ve tereddüdleri, iyi bilenmiş bir kılıç gibi bir anda'kesip ntivermiş., her tarafin; — Mademki fetvayı şerife vardır. Gayri, bizlere söz düşmez. Diye. bir homurtu işitilmişti. * Zavallı 3 üneü Sel bu karardan, henüz dan gelen Muradzade ile uzunca bir mülâ - kattan sonra, Kabakçı Mustafa: - Ter. ağaları toplayın. Diye, emir verdi, Artık Kabakçı Mustafa öyle bir mevki ve vaziyet almıştı kl, ocağın en yüksek zabitleri| bile, onun emirlerine bir yeniçeri civeleği gibi itaat ediyorlar. haber gönderdi huzurunda bulunmıya şilab gösteriyorlardı. İşte şimdi de, Kabakçının karşısına ihtIAl gerrerdesinin söyliyecek- Kabakçı, ipek şiltelerin üzerine bağdaş sleyninde o veren berder (o değildi. Bir haftadanberi sarayından çıkmıyan © Hatiog Sultan, yirmi dört s#aatlenberi hüküm s& « ren #üküttan, ihtilâlin tavsadığına hükme « derek biraderini görmeğe gelmişti, — Yoldaşları, Şu saati gördünüz mü? İşte) Hatice Sultan, şah biraderini gördüğü za- bu, tıpkı padişahlara benzer. Yani, aletle- man fena halde şaşırmıştı. Hattâ kendisini rina iyi bakılırsa ve vaktinde kurulursa, iy! zaptedemiyerek- işler... Halbuki, ayn! bu saate benziyen padi-! Aman aslanım!. Ne derece zayıflamış - sahımızı bir takım nâehil insanlar bozmuş-|Sinız. Diye bağırmıştı. zup işi haraba vardırmıslardır. Gayri andan, Zaten pek toplu olmıyan narin (o vücağlü fayda gelmez... Zsten padişahımız, bir hayli Padisah, cidden zayıflamıştı. Bir deri ve bir saman, cönun illetine müpteli idi, Saray er-|kemikten ibaret kalan uzun çehresi, meli kâm, bu hall milletten saklamıslardı... Biz-|Ve muztarib bir hal almıştı Kömür gini ler, mademki din ve millet uğruna can ve|siyab gözleri, nemli gibi sörünüyordu. Hind bes kortusuzdur. Lzm olan şudur ki vazi - |denizlerinden Tuna sahillerine, Kafkas dağ» larından Afrika çöllerine kadar dayanan © enin büyük imparatoru, Şu anda, us zun zaman ağladıklan sonra henüz susmuş olan masum bir çocuğu benziyordu. $ üncü Selim, bu vaziyette bile nezaket ve hassasiyetini elden bırakmadı. Güya, tesel- e muhtaç olan kendisi değil de hemşiresi imiş gibi: — Çok şiikür. ahvalde vahamet, zail ol - du. Gerçl bizlere, biraz özgünlük verdi, Am- ma, korkulu demler, bir yel gibi gelip geçti, Diyecek kadar metanet gösterdi, Sarayın koca harem dairesi, insanı ilik « lerine kadar titretecek derin bir stikün için- de idi. Sanki, damlarından (okurşun kaplı kubbeler, narin bacalar ve kuleler yükselen bu azırdide sarayın üzerine, matemi bir per- de çekilmişti. 3 üncü Selim; hemşiresi Hatice sultanın bu halen müteessir olmaması için o neşeli görünmeğe gayret etti — Eğer dinlemeye rağbet buyurulursa, ye- ni bir bestem var. Derhal, tanburunu © istedi. Şehmaz faslından bir taksim yaptı, Vo sonra, bizzat bestelediği çu şarkıyı okumaya başladı: Bir mevsimi baharına geldik Ki âlemin. Bülbül hörhuş. havuz tehi. gülüsten harab... (1) du. Ağtların tamam olmasini bekliyordu. Ağalar tamam olunca, gene bir aktör tavrı takındı, Evvelâ, koynundan saatini çıkardı Sonra, ağalarm yüzlerine baka baka, söyle- miye başladı: de de, ona göre ecir ve sevab görelim. Ben, sirlere bu kadar söylerim. Varın imdi, İdfieünim tasınm. Meselenin encamını, el - bette #ehmedersinir. Deyip, kesti, Ocak ağaları, Kabakcımın me demek iste- dinl anladüar, İhtililin baslanmecmda, bövle bir meseleden bahsedilmediğ!i için, sa- mrarak biebirlerinin yüzlerine baktılar. Fa- kat, sw anda Kabakçı ile münakaşaya giriş- mek imkân ve #htimal! olmadığı için, hiç bir ceveh vermeden, dağıldılar. Pakat. dağılan sğslardan hemen hepsi - nin kollarına birer adam girdi. Bunlar, (ü- Tema) kisresine bürünmüş olan birer fesad ve mel'anet vamtaları idi... Dinlerini, bu fâni bu mel'unlar, ağaların kulaklarına fısldı - yorlar: — Bu padisah tahtmdna kalacak olursa, 4)- nimiz mahvohecak. Serlatimisin yerine, frenk nisamları kalm olup dinimizin salâ - beti zeval Dulnenk... Tuna boyundaki düş- manlarımız galib gelerek, İstanbul surlarına davanacak... Bu hale, yepine çare, vellah4 sehzade Mustafa Efendimizi hemen tahta getirmek. Din ve millet düşmanı olan bu ps- disahtan gelecek zararın önüne geçmektir. Acın gözünüzü. fırsat, bu fırsattır. Diyorlardı. O gece, derin bir sükün içinde geçti, Pakat İbu stikün içinde, büyük bir fırtınanın kor - kune tehdidleri mündemiçti, Ağalar, sabah namazını Sultanahmed ca- miisinde kıldılar. Ve sonra, avluda kurulmuş olan. Kabakçı Mustafanın karargâhında top- landılar. Şarkın hazin nağmeleri, | talihsiz hü - kümdarın ruhundaki iztırabı terennüm edi. yordu. (Arkası var) (1) Rivayete nazaran, 3 üncü Selimin bu bestesi, ihtilâl mey kurban git - miş. bir daha di la nasib olmıyan büyük bir mazhariyettir. Bı hararetli sözlere bayret etmekten ken- dimi alamıyor ve söyliyecek bir söz bulamı- yordum. Bereket versin ki yaşlı hanrmefen- İdi buna dikkat bile etmeden kendi düşün - düklerini yüksek sesle söylemekte & devam ediyordu: — Daha bir karış boyunda çocukken ben onun kimseye bensemiyeceğini anlamıştım. Merhum amcasına her zaman © söylerdim! «Bu Çocuk büyürse mçeşhur bir adam ola - cak!» İşte dediğim gibi oldu: fakat zavallı amcan bunu göremeden öldü. Halbuki Ça- hidı ikimiz de kedi öz erlâdımız gibi sever- Jdik. O doğduğu zaman hentiz iki kardeş bu evde otururlardı. Cahidin babası daha İş - a nakletmemişti, Sonradan Cah uzak kaldığımız için pek üzüldü şökür oğlumuz vefasız çı! , baba oca - Rim ve orada kalan ihtiyar amcasile yenge- sinl hatırdan çıkarmadı, arada bir buraya kadar gelerek birkaç gün Okalmakin bizi mnun edeceğini takdir etâi, meğim bitmiş, uyuklamağa başlamış » Hanımefendinin sözleri (kulaklarımda uğulduyor fakat ona cevab versesk kuvveti bulamıyordum. — Uykuda başın düşüyor yavrum, haydi gel seni odana çıkarayım, Bir rüya gibi tahta bir merdiveni tarman- şi Küçük el çantamdan geceliğimi çikar- ten sonra eirafıma bile - Pe) yokken, a6: bir «ahli» çektikten tağıma girdim ve Pir» a kin ELİ u; rin! eh On d mİ elk a in derinliklerine gömülerek kendimi kızım? Onun gibi bir vasiye düşmek her ku-' — Çok yoruldun mu yavrum? Denis var — Teşekkür ederim efendim, pek rahat Reldim; hava da fevkalâde güzel ve sakindi. — Geleceğin gön yeğenimi gördün mü? — Bayır efendim, Cahid bey Bursada kal- ben müdiremle beraber İstanbula dön - düm. — O niçin İstanbula gelmedi? — Teyzemin ölümünden sonra yapılıcak bazı işleri varmış, — Şu etten bir parça al kızım; © yemeğe seni beklemediğim için affedersin amma ne yapayım, vapur biraz geç kaldı. — Rica ederim efendim; bu saate kadar yatmayıp beni beklediğiniz için bile müte - çiftlikte — Rvet, ne diyorduk? Demek yeğenim Bursada kaldı özle mi? — Evet efendim. Bir iki saniye durarak yüzüme baktı ve |