Erkekler diyorlar ki “ Kadınlarımız bizlere çatmasını biliyorlar amına bir kadın için eğlenceden evvel yuva lâzım olduğunu hatırlamıyorlar © Diyarbakırda, (isminin ve ad-| resinin neşrini islemiyen bir bekâr okuyucumuz): «Bayan Suad Dervişin kızları omüdafas maksadile, kadınlarımızda bulduğu vasıf - lar umumiyetle doğrudur. Fakat bu müta - leaları anketin gualine bağlayamayız. Çân- 'kü bu fikirlerin esbubı mueibesi ile bekâr - larıh evlenmemelerinin sebebleri başka baş- kadır. Fikrimi izah için, bizim memleketleki ev- Mik hayatını iki sınıf üzerinde toplamak 15- tiyorum. 1 — An'anevi erlilik: Yanl aile efradı ai- 16 relsinin otoritesi altında, ve 8on söz yal - mz onda olan ve fakat hayatın yükünü berkes iktidarı nisbetinde paylaşan disip - Hindi bir aile ve evliik o hayatı. Bu tip elle, zahiren hariee hoş görünmemekle be - Taber, aile efradının hepsi hayatından mem 'nundur. Küçüklerin büyüklere karşı saygı ve sadakati vardır. (Köydeki ve umumiyet- le şehirlerimizdeki bir kısım evliler bu tp - dendir.) 2 — Hayatta yaşamanın manasını anla - mış görüken evliler: yani | sosyete evlileri, Bu #ip ailede bütün alle efradının istekleri, fikirleri birer kiymettir. (o Herkes İstediğini yapmakla serbesttir. Binbir ihtiyaç kocanın sırtına yüklendiği halde son söz kadının - dır. Ekseriya çocuklar da analarının tara - İni Mtizam ederler. Zavallı erkek yalnız on- ların isteklerini tatmin için çırpınan bir va- sıladır. Zahiren mes'ud gibi görünen bu a- Weler ekseriya o bahlaıslıklar, kavgalar, ızti- rablarla doludur. Sandeti enderdir. (Memur ailelerimiz ekseriya bu tipdendir.) Bekir yaşamağa karar verenler, meslek, muhit ve içtimai mevki icabı İkinci tip yu- va kurmak mecburiyetini (o hissedenler ve evlenmeği bir sürü külfet, fedakârlık ve f6- ragati göze alması Iizım geldiğin! bilenler ve buna mukabil eviilikde zevkin bir hayal olduğuna (nananlardır. Yoksa köylerimizde bekâr yaşamak kim senin aklından bile geçmez. (o Çünkü kadı: hayatın yükünü kocasile beraber omuzla - yan bir eştir. Doğan çocuk üç yaşına bas - tıktan sonra öküzünü, kurusunu gütmek suretile babasının ehemmiyelli bir yardım- cısıdır. Halbuki ikinel tip aile hayatının şart ları gok ağır ve başkadır. Kadın kendi dik - tiğini ve pişirdiğini beğenmez, Her şey ko- canın kazanacağı paraya bakar. Çocuk ha - yatını kazanıncaya, yani 25 yaşına kadar ve hayatını kazandıktan sonra da babasına hiç faydam olmıyan (ağır bir yüktür. Bu ağır şartlar ve yüklerden korktuğum < için ev - lenmek aklından bile geçmiyor. Bekâr ya - #amağa karar verenler, zannederim beriim gibi düşünenler ve benim vaziyetimde olan- lardır» pa © Ş. Gürcan (Çiçekdağı P. T. T. geli): «Evillik bir piyango olmakla beraber, ha - yatta sândet, yahud elem verecek derecede mühim bir dönüm noktası teşkil ettiğinden Üzerinde İnceden inceye uğraşmak, tetkikat Edebi tefrikamız: 47 yapmak icab eder. Erkeğin Oo muvaffakiyeti vöya ademi muvaifakiyeti alacağı kız ve ks- dının vereceği ruh ve şekle bağlıdır. İşte im- tizacsızlık, münakaşa, ayrılık, evvelâ pek İince olarak yapılması ve düşünülmesi zaruri Jalan vaziyetlerin ihmalinden meş'et etmek - “edir. Tab'an kuvvetli ve hâkim âyâratılan erkeğin kadından farklı olması bittabi ida- renin elinde toplanmasını icab ettirmekte - dir, Kadının bu hakikati teslim etmesi lâ - zmdır. Kadın kocasmın her halini müdrik olmalı, ona göre hareket etmelidir. Bu va ziyetlere intibak etmiyen, aşka ve heyeci istinad eden ahval içinde kurulan yuva ça- buk yıkılmağa mahkümdur. Türk kadın-ve erkeği haddizatında bece- rikliliği ve insanlık vasıflarını tamamile ha- isdir. Her yerde de bu meziyetlerile nümune olmuşlardır. Yalnız kadın ile erkeğin bir - birlerinin dengi olması, (birbirlerini iyice tetkik ettikten sonra birleşmiş olmaları şart tır, Ekseriyetle servete, güzelliğe, ünvana kâ pılârak Kurulan ailenin bekasına Imkün yok tur. Hayatla aldiğim tecrübe ve kazandığım kanaatler bu merkezde olduğundan eşimi bu #aviyeden bakârak aramaktayım.» —> © Mehmed Şökrü (Karabük de- mir, çelik fabrikaları kısım 4 de me- mar): sAnketinizde bekâr arkadaşların ve ba - yanların csvablarını okuyorum, Bayanların kapıldıkları asabiyete, ifarata varan itham- larına teessüf etmemek elimden © gelmiyor. Sanki, kendi aralarında fena bir kimse yok- İmuş, hepgl melek imişler gibi erkeklerde tür İli fenalıklar, kusurlar buluyorlar. Ben haklı olduklarına kaViyen kani değilim. Ben de 8 ay evvel İzmitin bir kasabasında bir şirkette memur olarak çalışıyordum. Mes ud dir yova kurmak arzusile, bir kıza görü- cü gönderdim. Nişanlandık, nikâhımız kı » yıldı. Düğünü beklemeğe başladık. Fakat ça- lıştığım şirket. tatili faaliyet etti, Tabit ben bütün arkadaşlarım gibi açıkla kaldim: #lesi ve kız işden çıktı diye | hemen bana dirsek çeviriverdildr. Ekmeğimi kazanmağa Yşacaktım. Nitekim Karablike geldim. Ay - rlalı uzun zaman olduğu helde müteaddid mektublarıma bir cevab alamadım. Çünkü bayan burada biliyor ki sinema yok, bar yok, eğlence yok. gelir de burada (benimle çile doldurur mu hiç?. Bizim sayın bayanlarımız çatmasını bili- yorlar amima, bir kadın için eğlenceden ev- vel yuvaya merbutiyet lâzım geldiğini ha - tırlamıyorlar. Böylelerile evlenip mes'ud ol- mağa imkân var mı? Ben de bir çok arka - daşlarım gibi ebediyen bekâr kalmağa karar verdim. Cevablar: © 1. N. K. (Lüleburgaz): — Daktilo ile 6 uzun sayis tutan ceva - binizin kiymetini peşinen söyliyeceğim, Fa- kat, o kadar uzun ki, gazetenin sam bir say- fasını dolduruyor. Ben kendi hesabımca kü- (Devamı 10 uncu fada) OYDEKİ DOST İnsanlar, hele kadınlar başkalarının da bilmesini istedikleri şeyleri uzun zaman muhafaza edemezler. Genç ka. dın her halde sabredemiyecek — Bugün çok sıcak Vildan hanım. Kabil olsa bütün günü burada geçir. mek isterim. — Niçin kabil değil, — Sabahtan hazırlık yapsaydım ka. bildi. Buraya yemek kitab getirir, uyur, uyanır, dalar, çıkar akşamı eder. dik- Yalnız şimdi bir de romana başla. dım. Kafam hep onunla meşgul. — Bu mühim haber.. mevzuunuz her halde tamamdır. — Bu bir tahlil eseri. Ruh ve karak. ter tahlili. Onun için kahramanı yok. eşhası yok, bunun için tam da dene » mez. Bir takım müşahedeler, tetkikler, hatıralar ve tarihi vesikalar. — Kahramansız roman. bu sizin ica dunız gibi Cevad bey. — Belki.. bu kalem tecrübesi baka « hm Leğenilecek mi? — Çok yazdınız ım? ekin Cahid — Hayır, birkaç sayfa. — O halde sizi fazla meşgul etmi. yeceğiz. — Onu demek istemedim efendim. — Anladığıma göre bu eser biraz ağır başlı olacak. — Tahmin ediyorum. — «Göl sabahlarn da o kadar di. şündürücü ki, ifade etmek istediğiniz fikri kavrayabilmek — için çok düşün. mek lâzım. O bir şir parçası. Kahra. manları adeta hayal gibi yaşıyorlar. Marazi bir hareket yok. Adeta (Ber - tran) ın bir tablosu gibi. Renkler, ko. kular, tayflar içinde - bir âlem. İnsan okudukça zevk alıyor. Fakat kanamı - vor. Bu Göl Sabehlarını ne zaman yaz- dınız? 5 Boş bulundum. Dilimin ucundan ka. çiverdi: — Sizin çiftliği keşfettikten sonra! Bunu nasıl söyledim. Niçin söyle. mecburum, Elbette yine bir iş bulacak, ça «| Kadınlar diyorlar ki “Erkekler haklı mı diyor- sunuz, o halde benim başımdan geçenleri dinleyiniz ? ,, © Suzan Ak: «Dikkat ediyorum, Uzayıp giden bn en - kelte bir kadın beş yazarsa ona baş erkek cevab veriyor. Niyetleri bizi susturmak. Ken Gileri kabahatli oldukları halde çok söyle - yip kendilerini tömlze çıkarmağa uğraşı - yorlar. Vakın her kadın saçma İşitmeğe ah- Şıktır. Çünkü sabırdır amma, bu ankette biz bire beş değil, boş yüz dinlemeğe başla- dk. Hem de erkek; söylediği (o söz doğru mu, Yanlış mı hiç düşünmez. Durmadan söyler. İşte şimdi de sokakta, ötede beride tanı- dıkları kızlarla bütün aile Kızlarını ayni se- viyede tuttuklarını söylemiyorlar mı? Hapi - imiz de birsiniz diye atıp tutmuyorlar mı? | Mektubların hepsinde kimi başlarından geçen bir izdivüçtan kimi de bir müddet eğ- Jendikten sonra terkettikleri kızlardan bah- sediyorlar, Acaba onlara: «Bu bayanları nereden ta - nıyonunuz?» diye soracak olursak alacağı - miz cevab şu değil midir?: «Sökukta'» O halde neden şikâyet ediyorsunuz. 80 - kaklan gelen sokağa döner, Ne bir kadının yüzünün masum ifadesine, ne de gözlerinin derinliğine kapılıp evlen - meğe kalkışmamalı. Böyle bir izdivacın s0 - nu karanlık bir Izdivaçtır. Baylarımız eşlerini sokakta değil evlerde arasalar elbet daha İyi ederler. Görüyorum; bütün baylar başlarından ge- genlerini ve düşündüklerini çekinmeden ya- zıyorlar. Bundan (oimrendim: «Bari ben de yazayım!» dedim. Ve İşle yaziyorum. Bundan bir yıl önce, eli, ayağı düzgün Mr bay bana musallat olmuştu. Her nereye git- sem onu yanımda yahud,da karşımda bulu- yordum. Temiz ve namuslu bir aile kızıyım. Muhitimde çok terbiyeli ve ağırbaşlı olarak yetiştim. Onun bütün gayretlerine rağmen kendisine yüz vermedim. Gördüm görme - mezliğe geldim. Fakat zâman geçtikçe ona ikarşı bir yakınlık hömetmeğe, hattâ yüvaş, iyavaş onu sevmeğe bile başlamıştım. Fakat gene de soğuk duruyor beni takib ettiğini farketmez görünmeğe gayret ediyordum. Erkeklerin her kızla yaptıkları gibi bu da benimle eğlenmek istiyor o dedim, Kendimi sıkı tuttum. Ona yüz vermedim. Fakat gü- nün birinde onü sevdiğimi anlayıp karşı - sında yenileceğimi hissedince #okuğa çık - mağım, Uzun bir saman pencereden bile bak madım. Bu vaziyette $ken günün birinde © annesini bizim eve gönderdi ve beni resmen istetti, Sevincimden çildıracaktım. Demek bana karşı göstördiği (o alâka ciddi bir alâka 1d). iDemek beni seviyordu. Allâm bir soruşturma yaptı, onum içki iç- mediğini, temiz bir aileye mensub olduğu - nu, #9 lira aylıklı bulunduğunu ve şimdiye kadar Iki defa nişarlandığını fakat her iki defasında da genç kızlar şımarık, hoppa çik- tıkları için ayrıldıklarını öğrendi. Çok sade bir nişan yaptık. Beraber gezmeğe başladık. Fakat ben ihtiyatlı davranarak her gittiği- (Devamü 10 uncu sayfada) tiyorum, dedim. Fakat ne yapsam bu sersemliği unut. turmuya imkân yoktu. Genç kadın başka bir şey sormadı. Ve hatta yeni bir şey söylemedi, Git. tikçe yükselen güneşten kaçmak için yavaş yavaş sahile yakl ki hayvet yaban nanelerile ke şedikleri kestane altına kadar çekildik. O ıslanan altın başını kurutuyor. Ben biraz ilride biraz terbiyeli oturmak gayretile kıvrılmış gibiyim. İçimde bir mağlübiyet ezikliği var. Ansızın yaka. Tanmış bir acemi hırsız gibiyim. Ser. semlemiş bir boğa gibi başımı vuracak yer arıyorum... .. Mavi göl kurşunileşti. Onun gözleri ormanm yeşil fonunda ve yüzünün gül penbeliğinde gülden ayrılmış iki damla gibi, Kuruttuğu altın başının okümelen. miş tellerini gölden gelen ince rüzgâr dağıtıyor. Havada vahşi orman kokusu var. Gölün suyu eteklerini öper gibi ince dalgalarla sahilde çırpınıyor. Onun sesini dinliyorum: — Siz yazmız ben sizin ilk karliniz olayım, müsaade eder misiniz Cevad bey . Ona sokulmaktan korkar gibi toplanı Nevyork sergisi zarar mı edecek? Sergiyi 60 milyon kişinin ziyaret edeceği tahmin olunmuştu, halbuki müddet yarıyı bulduğu halde ziyaretçi adedi 15 milyonu geçmedi Sergide Vaşingionun heykeli ve Nevyorkun meşhur sergisi müşkül günler geçirmektedir. Sergi umulân pa- rayı getirmemiştir!... Amerikslılar bu hususta büyük bir inkisarı hayale uğra- mışlardır. Fransız gazetecilerinden (Raymond Lange mensub bulunduğu gazeteye şu mektubu göndermiştir: «Nevyork gergisi açılalı üç ay oluyor. 'Teşrinievvel nihayetinde kapanacağına göre ömrünün yarısını geçirmiş demek - tir. İşler iyi gitmiyor. World's Fair para sıkıntısı içindedir! Bugün artık hakikat ketmedilemez. Sergi kuranların umdukları gibi bir ca- zibe merkezi olamamıştır. Bugüne kadar hasılat masrafa tekrbül edemiyordu. Va. ziyet gizli tutulmak istenildi Bugün her şey ortaya çıktı. Serginin başlıca şahsiyeti olan Grover Whalenin serginin 60 milyon insan tara. fından ziyaret edileceğine dair vâki ol - müş olan nikbinane beyanalının yerini şimdi endişeler kaplamıştır. Sergi açılalı üç ay oldu. 19,000,000 dan az fazla ziyaretçi gelmiştir. Tahmin edi - len miktarın tam yarısı! Günde 300,000 ziyaretçi ümid ediliyor. du! Sergi her halde muvaffak olmuş bir e- serdir. Her hususta mükemmeldir, mu - vaffakiyetsizliğin sebebi şudur: Amerika halkı sergi ile alâkadar olmadı. Zaten Av- rupadan pek fazla ziyaretçi de beklenmi. yordu. Ortalığın hali malüm idi. Amerikan haikının sergiye üşüşeceği muhakkak addediliyordu. Şikagodan, Teksastan, Kaliforniyadan vesair Amerikan vilâyetlerinden, şehir - lerinden bol ziyaretçi kafileleri bekleni - yordu. Bunlar gelmedi, üstelik Nevyork- lular da sergi ile alâkadar olmadılar... Halbuk! ekseriyetin Nevyorklular tara. fından teşkili icab ediyordu.. Nevyork- tan 5,000,000 halk bekleniyordu! Halbuki gibi kekeliyordum: — Olur efendim, siz nasıl isterseniz- Sersemlediğimin farkında olmuş gi- bi o biraz bana sokuluyor, yavrusunu seven bir ana gibi benimle konuşuyor. Ve çiftliğe dönüş vakti geldiğini söy - liyerek beni kaldırıyor... Düşünme kudretim kesilmiş, benim kafamın içinde donmuş gibi otomobile girerken elini uzatıyor: — Bugün siz de istirahat ediniz Ce- vad bey. Ben çiftliğe döneyim. Baba. mın getireceği havadisleri merak di. yorum. Ellerimin ateş gibi yandığını anla. yınca ilâve ediyor: g —Mutlak istirahat edin Cevad bey, yarın görüşürüz. Ben davranıncaya gadar o arabasına atlıyor, ham benzin kokusu ve orma. nın dar yollarında kaybolan mavi kab- riyole'nin uğultusu. Şehrin kokusu ve şehrin gürültüsü. * Raman müsveddelerim önümde. Kal dığım yerden başlıyorum. «... Tahsil çağımla meslek hayatı. mın ilk devirlerinde aşkı şöyle anlı. dim. Bu ne kalın bit gefletti. Derhal| yorum. Sinirlerimin, lârakimin yaban. | yordum: tashih etmiye kalktım: cı oldukları ac utanma hisleri içinde Aşk bir sempatidir. Sevmenin ifa. — Yani pek eski değildir demek is.İdörsini bellömemişahmâk bir talebeldesi duyulan heyecana ve sevenin kül. serginin uzaktan görünüşü hakiki yekün pek dun bir miktardadır. Bu muvaffakiyetsizliğin sebebleri ne - dir? Bence sırf maddidir, İlk sebeb: Serginin pahalı olduğu hak- kında halkta yer etmiş olan kanaattir. Bu doğrudur. Dühuliye 2$ çenttir. (Takri - ben 710 kuruş!) Buna sergiye gelmek için, yapılacak masrafları da ilâve eylemelidir. Dört kişilik bir aile güç halle beş buçuk liraya kurtulmaktadır. Bu para orta halli ailelere çok gelmektedir. Gelmiyenlerin, şikâyet edenlerin çoğu da bunlardır!.. Buna karşı en kuvvetli delil olarak Nevyork civarındaki plâjları zikredebi « liriz. Buralara hâlâ azim miktarda halk akın eylemektedir. Plâflar içinde mümtaz bir mevki işgal eden Coney İsland'a ge- ne eskisi gibi her Pazar bir milyona ya- Xın halk gelmektedir. Fakat buraya metro ile ancak 5 çent mukabilinde ge « linmektedir. Üstelik plâjlar da bedava » dır! Sergide yiyecek te pahalıdır. Ecnebi paviyonlardaki lokantalardan bahsetmi - yelim. Buralarda yemek adam başına: 250 kuruştan 750 kuruşa kadardıri.. Alelâde lokantaların fiatları da çok yüksektir. İşte bu yüzden Amerikada (sergi zengin- lere mahsus bir eğlenti yeridir) kanaati yayılmıştır. Nevyorklulara gelince: Akşamları bir saat geçirmek üzere, burası onlara uzak gelmektedir. Gidenler muayyen hir mak. sad'a bir şey görmek için gidiyorlar. Gör- dükten sorira da bir daha gitmiyorlar. * Bu endişeli vazıyet karşısında serginin tertib heyeti bir takım tedbirlere müra- caat eylemiştir. Nümunel imtisai olmak üzere, kendiliklerinden maaşlarının yüzde onunu terkeylemiştirler. Bazıları da ve- zifelerini lüzumsuz addeğerek ayrılmış lardır. (Devamı 10 uncu sayfada) tür seviyesine göre değişiyor. Şu hal. de bu sempatinin fiziyolojik ifadesi de bir âdele hareketinden başka değildir. Aşkı doktorlar, Tuhiyatçılar, rTomanok lar hep kendi zaviyelerinden tetkik et tikleri halde bepsi de bir noktada bin leştiklerini farketmemişler. Fiziyolor jistlerin fikri, evet, aşk renk renk, çe. şit çeşit görünür. Fikir, zekâ, bütün beşeri hisler, heyecanlar üzerinde top» lanır. Fakat nihayet bir uzviyetin fonk siyonu onu iğreti bağlarından kurta rır. Ve tabialin mukadder hükmü ye rine gelir. Mademki hakikat budur. Aşk: bir gönül davası, bir ruh ve moral mücade lesi gibi tahlil etmekte ne mâna var. Ben bu kanaate vardığım zaman bir, Fransız artisti ile tanışmıştım, İstan - bula gelen Robine, Aleksandr trupun. dan bir genç Parisli kız. Hoşuma gittiği muhakkaktı. O zaman Freud'uoku. yordum. Duyduğum gönül zâfı okudu. gum bahsin kudretli mubakemesi.ö - nünde eriyiverdi. Ve bu aşka benzer münasebet yirmi dört saatlik arkadaş lik içinde kapandı, gitti. Bu vak'adan sonra aşktan bahsedenleri ve âşık gö » rünenleri tahlil ettim. (Arkası var)