Bekârlar niçin evlenmiyorsunuz? Kadınlar Erkekler diyorlar ki “ Şehir kızları yaptıklarıyla kalmıyor, Ana- doludahilere de fena örnek oluyorlar! , © K. İpek (Beşiktaş): «Bekâr hayatını evliliğe tercih edecek tir) ferd tasavvur elmediğimi peşinen söyliye -| seğim. İnsanlar için mes'ud bir yuva kurmaktan daba büyük bir gaye ve sandet olur mu?| Kış İle bahar arasında ne kadar fark varst, bekârlıkla, evlilik srasında da o kadar fark vardir. Bir genç bekârliğında scfahate kapılabilir, türlü ükibetlere düçar olabilir. Fakat evlen- diklen sonra bütün kazancını, zevkini yu- vaşma vakfeder. Hele karısının sadakatini gören erkek hiç bir zaman onu #hmal enez. Fakat karısının vefasılığını, müsririğini, bühassa hiyanetini hissetti mi, işte o zaman mesele değişir. Geçimsizlik başgösterir. Hat- 44 vahim neticeler husule gelir. İç yüzünü bilmiyenler (o kabahati hemen erkeğ» bulurlar. Kızlarımızda vefasızlık, müs- riflik çok fazla. hele saygıdan, Kaatten eser kalmadı. Açık saçık geziyorlar; her yerde en fazla onları görüyorun İyi bir ew kadını olmaktan ziyade şik bir sokak ve salon Xa- dani olmağa özeniyorlar. Okuyucularınızdan bir bayan: «Aşırı surette modayâ tabi olan belki bir iki kadın olabilir, Bunu hepsine teşmil et- menin ne fözumu var?» diyor. Bu pek garib değil mi? Bu sayın bayan| hiç sokakta etrafına bakmıyor mü? Koca - sna; — Senin ekmeğine ihtiyacım yok.. aylığım beni gül gibi geçindirir. Ben istediğimi ya- parım, modayı takib ederim! Diyen bayanlar duymamış mı?. Ayni bayan erkeklere güven olmadığın - dan, nişanlı olanlarının bile bâşkalarile ko- Buştuklarından bahsediyor. İBebeğ yokken bir erkek sevdiği kızdan yüz çevirir mi? Hele kadınlara inanılır mi hiç! Bir taraf- tan çılğınca sevdiğini söyler, diğer taraftan en ağır ihanetlerde bulunur. ün bunları gör, sonra da gel evlenmiye cesaret eti © Nazmi Gürdal (Ankara Yük. sek Ziraat Enstitüsü) «Ne kadar da masum bir duruşu vardı. Bakışlarile, konuşmasile, güzelliği ve her| geyile beni teshir etti. Onu ne kadar çök| sevmiştim. Hayatta bana ondan gayri bir eş kabili tasavvur değildi. Tam allı ay konuş- tuk. Heyhat! Şimdi bir diğer Aşıkile zevk ve safa yerlerinden çıktığı yok. Bir arkadaş beğendiği bir kızın soyunu, sopunu araştırdı, ehli namus bir kızdır de- Ailer. Uzun uzun düşünmiye na hacet, bun-| dan iyisi can sağlığı. annesini gönderdi İyi, güzel amma kızımız ev işi bilmez, demiş ler. böylesini alıp da yemeği, çamaşırı biz mi yapalım? Bir dostum var. çocukken söz kesiimiş| aralarında. senelerce sinemalârân gördüğü- müz aşk maceraları yaşadılar. Görenler de- gilerinin samimiyetine hayran kalıyorlardı. Benim masum dostum, bir hafta evvel en büyük felâket kurban oldu. Velhasıl daha neler, nelere benzemez ne- ler... Edebi tefrikamı: 46 iç saymakla, sormakla bu işe bir nihayet verile mi?, Annesinin evine gidip de aylarca gelmi -| yen mi? Yediği her lokmayı kocasına zehir eden mi ararsinı Kadın, şimdiki devitde şeytana bile akıl hoculığı ediyor. Vazilesini müdrik olan; par- başımıza derd açalım. Nümuneler önümüzde... dünya- ya geldimse çile doldurmıya gelmedim Yal.» makis gösteriliyor. Neye derdaiz —E>> © Rifat Çerçi (Aydın): «Yirmi dört yaşında bir bekârım. Anke- #inizi takib ediyor ve bekâr daşların şikâyetleri çok yerinded. göre hakikatleri inkâr ediyorlar. iye, süza; modaya meraklı değiller mi). Eve, ko- caya, çocuğu alâknları zayıf sayılmaz mi? Sehir kızları bununla da kalmıyor, Ana- doluduk'lere fena bir örnek oluyorlar. cuğuna düşkündür, Vatana iyi bir nasil yetiş- tirmekle mükelleftir. Erkeğin bütün müca- delesi, didinmesi, yorulması. niçin?. yuvasi, karısı için değil mi?. Şimdi evini umursamıyan, sonra evine gelen kadınları görüyorum da, ne yalan söyliyeyim ürküyorum. Efer bütün fenalıkların, - anlaşmamazlıklarn © Önüne geçmek istiyorsak, hakizati kabul etmeliyiz. Kadınlarımızın süratle yol değiştirmelerine aç var. Yoksa, benim gibi herkes te ev- 1 lenmekten ürker, bunda haklıdır da.s © A. Sami Ö. (Uşak): «Anketinizi şimdiye kadar erkek olduğu unutarak, bitaraf bir gözle tukib ettim. Böy- lece takibte devam edecek, kendi fikirlerimi yazmıyacaktım. Fakat son günlerde büyânların işi amta- rak ileri gitmelerine ve bütün erkekleri tah- kir etmelerine dayanamadım. Bu kadınlar hakikaten !ki yüzlü mahlüklar! Erkeğin kadehini dold r, zorla, mrarla #çirirler, sonra da ebütün erkekler sarhoş - turl» diye yaygarayı basarlar, Saçları ondü- ipsiz, yüzleri boyasız, gezmez, yarım yama- lak Fransızcasız konuşmazlar, sonra da er- kekler züppe derler. maamsfin kadınlara hak vermiyor değilim. Birdenbire başları döndü. Moda mukallldliğini, kocalarını kı- bbık yapmak istemeyi modernlik addedi -| yarlar. Bakınız, ben, 96 yaşındayım; lise mezu- uyum. Elime 70 lira göçer, Vaziyetim er- lenmiye müsald; kendime bir eş ariyorum. Fakat: ömrümün -pe kadar uzun olursa Ol- sun. sonuna kadar bir er kadını bulabile- coğimi ümld etmiyorum. Ve bu başın boş (Devamı 10 uncu sayfada) arkadaşların serdettikleri #lkirlere hak veriyorum. Arka- Buna | mukabil genç kızlarımızın. itbamlarını pek| yersiz buluyor ve sinirleniyotum. Göz göre Bir kadının yerine vazifesi, her şeyden evre) kadın olmaktır. Kadın, evine, kocasına, ç0-İp: Hep kocasından A İK diyorlar ki © N. Demir: Kadınlar ve erkekler hakkinda sbzleri gazetenizde okuyorum. Hu yorum. sz yaşıyabilir mi? Hayırlı, Yalnız bazı erkeklerimiz bi #evk kadınları gibi telâkki ed lara satılık kadınlara yapılacak hücumları tarifleri yapıyorlar. Her şeyden evvel aile kadını bir annedir. kek, evlenirken kadını olarak del ebedi eg olatak almalıdır. Bandete gölince istihasi edilir İyi bir erkek kı mesini bilir. Aile kadını da © dir. Kadıni sokaktan seçimi ğer her anne ve h larile ktlaiını iyi yet afle bozulmaz. Eski bir darbı mesel rardır: e bezini al, anasına bak, kızını all» ebeveyindedir. Onları da fena yetişe: MAZ. ına da İnanmıyorum. Wele £ arasında ne inciler yorum. Bunun İçin erkeklerimize şunu ederim. Mes'ud ol evlensinler.. Huy (Unutmayınız ki iyi bir kadın srkadaş d yanın en büyük tesellisidir. Çünkü her İderi Yadın paylaşır, Size hür DI six de kadınlara hürmet « ten çekinmeyiniz. © Faika ( Pirkeklerin Yeşildirek): Ankete veri İşikiyet etmek dan Ni yet ettiği hiç görülmemiştir. Erkekten şikâ çimsiz kadınlar olduğu mal Yoksa yüzüne bakılır, umuzdur. lerine malik anlaşmamazlı adınlır arasında en ufak bi olamaz. da yaklaştıkları kadınların kalbi teahir etmiye, onları kendiler!i (Devamı 10 uncu sayfada) Bu arada kocası beklediği işareti aldığı için resti görmüş ve İki asta kalan mi- safirin bütün parasını önüne çekimişi O gündenberi poker masasına otu: İ“Baylar, kadını sokaktan seçmeyiniz, aile arasından seçiniz, ozaman şikâyetleri- İnize sebeb kalmıyacaktır,, Kadınla erkek her Ikisi de birbiri için ya- ratılmışlardır. Evlenmiyen bir erkek kadın- n kadınları lar ve on- in ona hürmet etmelidir. Bir er- © her iki tarafın fedakfirlık ve feragatile idare et- n idareli - , sile mra- im. Bunun için şu tenkidi ya- baba oğul - se o zaman arınma bak Efer bugünkü gençler kusurlu ise kabahat & ina ile yetiştirelim. Çünkü; 8di rublu bir erkekle, adi ruh- Yı bir kadının kurdukları yuvada #âadet ol- Hem ben gençlerimizin kusurlu oldukla- et eddiği gi- cevablara gülüyorum. 'Çünkü kadınlardan bu kadar onlardan oldukça mühim şeklide yüz bulmamış olmak lâzım. Kadın- fat gören erkeklerin, kadından şikâ- yet eden kadınların da daimâ çirkin ve bi- lik) maşbut ve her veçhile hoşa gidebilecek erkeklerle ve gene ayni şekilde yüksek kadnbk meziyet - Anket» cevab veren baylara gelince, onlar bir türlü bağlamıya L ZiRAAT. | Zirai mahsullerimizin maliyet fiatı Dünya ticaretinde zirai mahsulleri mize emin bir pazar yaratabilmek için, mutlaka rakib memleketlerin kurduğu piyasa vasatisine yanaş” mak, bunun için de maliyet fiatlarımızı düşürmek lâzımdır, Ayrıca fenni ziraat usullerinin memleketimizde süratle yapılmasını ve benimsenmesini temin etmeliyiz. Yazan: Ötedenberi üzerinde durulan mesele- lerden t zirai istibsalâtımızın dün İ ya piyasalarındaki vasati fiatlardan daba yukarı bir fiatla satışa ârzedilmesiğir. Kalitece zaten düşük olan bir kısım mat- ların, böyle yüksek ? tla da piyasaya sürülmesi, ticari tleri son de- rece aksatmaktadır. Ayri malı istihsal €-| den memleketlerle şu ve bu bakundan re- kabet etmek var'yetinde bulunduğumuz yetişmiyormuş gibi, bir de fiatça reka - bet etmeğe mecbur kalışımız, işi büsbü- | tün nazikleştiriyor. O derece ki, Türk! a inin, dünya fistlarına yanaşa - ilmek için, bazan malını, maliyetinden aşağı bile vermek zorunda kaldığı söy » lenmektedir. Ba: bunu hiç te varid görmiyerek diyorlar kiz Almanya bizden her sene İstediği - miz fiatla, küllyetli miktarda mal al - maktadır; eğer fiatlarımız başka müstah- sil memleketlerinkinden aşırı olsaydı, hiç bizden bu derece mal alır mıydı? İlk bakışta bu cevabı verenler haklı gibi görünürler. Hakikatte ise bu alış ve- riş hiç te tabii değildir. Çünkü Almarlar, bizden dünya piyasasındakı vasatilera /İgöre yüksek fiatla aldıkları zirai mah - sullerin kıymet farkını, bize sattıkları 81- nail mahsullere zammetmek suretile kar. naktadırlar; yani aldıklarından et - leri zararı, satlıklarından çıkarıyor - “İlar.. Bu vaziyette Türkiye de, sınaf mah- , kendi mallerım sa - dünya . vasatisinden a yukarı fiatla satın alıyor demek Şüphesiz fktisad âleminde arzulanan şekil bu değildir Bizim için lâzım olan, her çeşid istihsalimizi dünya atlarına uygun bir fiatla satma! skânlarıtı ha -| nprlamaktadır. İmkânları (diyorum, çünkü ziraatimizin bugünkü durumu, he-| nüz bunu temindea uzaktır: Bir defa biz- de (maliyet fiatı) başka o memleketlere bakarak daima yüksektir. Maliyet fiatını ucuzlatmadıkça, satış diatmı indirmeğe de imkân olmıyacağı tabiidir. Şu halde dünya piyasalarının vasati fiatlarile mal mz Tarımman Bu noktada düşünülecek birçok cihet- ler vardır. Biz bugünlük bir tanesini te- barüz ettirerek köylümüzün bu nokta ü- zörine dikkatini çelmek istiyoruz: Bizde maliyeti yükselten ilk sebeb, ve. rim nisbetinin azuğıdır. Bir dekar yer »- den kaldırdığımız mahsul, başka memle- ketlerin kaldırdığı miktar yanında epey» ce aşağı kalıyor. Misalen buğdayı ele a - lalım: Mevcüd istatistiklere nazaran; en bereketli yerlerimizde döntim başına alı- Ban mahsul 80 kilodur. Diğer yerlerde bu miktar 42 kiloya kadar düşmektedir. Ger çi arada bir, 120 kilo, hattâ daha fazla mahsul alındığı varsa da, biz müstesna parçalari değil, bütün Türkiyenin vasa » tisini hesaba alıynruz. Bizdeki bu azlığa mukabil, başka memleketlerin buğday maksulündeki verim vasatisi bakınız na siâır: Romanya dönümünden 90 Kg. A- merika 108 Kg, İtalya 103 Kg, Kanada 132 Kg, Fransa 150 Kg, Arjantin 190 Eg, Almanya 320 kilo alıyor. Diğer bütün mahsuller hakkındaki ra. |kamlar Ga hep buna benzer bir netice ar. zederler: Meselâ şeker pancarını alalım; bizde oldukça da mütekâmil bir şekilde ziraat edilen pancarın, mevcud İstatistik. Jere göre dekar başına verdiği vasati ha. slat 1200 kilodur. Halbuki; Holândada dekar başına 3400 Ky, Fransada 3700 Kg, Almanyada 3100 Kg, öski Çekoslovakya. da 2400 Kg, Macarıstanda 2150 Kg, Yu - İ goslavyada 2100, Romianyada 2000 kilo alınmaktadır. Üzüm, incir, fındık, portakal gibi bağ bahçe maf »den hiç biri diğer mem» leketlerdeki verim vâsatimne yanaşmı « yor: Biz bağlarımızın dönümünden bir çuval kuru üzümü zor kaldırırken, Kali. forniyada ayni genişlikteki bağdan 4 çu- ü tmektedir. Zirai mahsullerimızdeki bu verim az « Yığını tavuğumuzun yumurtasma, ineği- mizin sütüne kadar şümullendirebiliriz. Hemen ayni emek ve masra? ile daha çok randıman alabilenlerin şüphesiz mali « yetleri de küçük olur. Binaenaleyh, bu İverim nisbetleri yükselmedikçe bizim satabilmek davasında, İlk hedefimiz (ma. | maliyeti düşürmemiz ve dünya piyasa - liyet flatı) nı düşürme İsına ayak uydurmanaz muhal olacaktır. Evet, maliyeti ucuzlatmak lâzım! Dün-| O halde? Yapılacak şey, istihselin veri - ya ticaretinde, zirai mahsullerimize emin | mini artıracak tedbirleri almaktan iba - bir pazar yaratabilmek için mutlaka ra-|rettir. kib memleketlerin kurduğu piyasa vasa.| (Bu tedbirler nelerdir? Bu sualin en kı- tisine yanaşmak; bunun için de maliyet|sa cevabı şudur; Fenni ziraat. İyi to » fiatlarımızı kü: ek gerektir. (Devamı 10 uncu sayfada) gul olunca hüviyeileri, benlikleri ve|buluşma yerimiz. Otomobilden yalnız İkarakterleri kalemimin uçunda mut «| Vildan indi. Babası yok. fak paçavrası gibi açılıp deşiliverdi.| Seslendim; Ben bunları oldukları gibi 'aldım ve YANAR zi R — Bonjur Vildan harım. Osman bey muş değilim. Şahid olduğum bu vak'a bir kumarhanede, hattâ bir klüpte de- gil, şehrin tanınmış bir ailesinin hep meşhur ve muteber misafirlerle dolü KÖYDEKİ DOST eserlerimideki yerlerini karakterlerile | nerede? uygun şekilde seçtim. Zolâ ve Maupas Di ik bi diz sat'ın da böyle yaptıklarını zannedi- yeme vi cevab verdi: yorum. İnsanları tahlil etmek muhak- — İğrenç herif. Senin maksadın bu. Ağzından dökülen iltifatların hepsi yalan. Sen bir şeref düşmanısın!- | Diye bulunduğum salonu tulumbacı| koğuşuna çevirmemek için kendimi güç tuttum. Biraz sonra hırsım yatışıp sükünet içinde düşündüğüm zaman 'bu kepazeliği yapmamakla ne kadar isabet etti anladım. Çünkü mev - zuları, hisleri, sesleri hattâ belki eşya. ları bile iğreti mahlüklar birbirle- rini o kadar iyi biliyorlar ki bu şekil. de müdahalem muhakkak o kadına karşı benim alâkadar olduğum şüphe- 8ini verecek. Böyle boya, yalan, uydurma, neza ket, para onların arakasında ahmaklı. Kını kahkahalarla örtmiye çalışan 'bir ette yuhunun asaletini muhafaza etmek ne güç. Bir zamanlar beni oyuna alıştırmış. Jardı. Poker hiç de fena bir eğlence değil Vakit geçirmek için iyibir fırsat. Çün- kü poker başka oyunlar gibi de Sü- rüki/yici bir hali var. Nişantaşı tarafında tanıdığım Kibar bir ailenin salonunda bir gün poker oynuyorlardı. Kalabalıktı. Ben dese. yirciler arasında idim. Oynıyanlar a- rasında ev sahibi de vardı. Ortada bü- y bir para birikmişti. heyecan içinde idiler. 5 Oynuyanlardan bir misafir yerdeki potla açtı. Kırk liraya yakın bir para vardı. Açan misâfirin arkasında se: ci olarak ev sahibinin genç ve güzel karısı vardı. Kadının bakişları bende hir şüphe uyandırdı. Gözleri oyuna dahil olan kocasına takılmıştı. Açılan ki ı kocası gördü. Açan üç kâğıd al. dı. Kocası servi dedi. Herkes meraklanmıştı. Açarak üç kâğıd alan önündeki elli liraya yakin parayı sürdü. Titrek bir sesle: — Rest! dedi. O anda karşımdaki ev sahibinin ko. casına «gör!» diyen ısrarlı ve mânalı bakışları hançer gibi içime saplandı. Oyuncular salonunda — olmuştu. Bu vak'a bana rakterleri üzerine Jümat (edinmek Bir çök felsefe ve “pisk serleri getirttim. OF. Lescaraclâres eserinden Fouillde'nin 'Tempörament esasli, arzusunu i yau'nun Educotlon et. h&rödit6 isimli eserinde çok iyi tahliller buldum. gene muhltimin. insanları yapmak daha faydalı. yış zaviyeme giren çehrelerin biraz hususiyetleri biraz da mazileri ile meş- — wi insanların ka.!lay... ilm! ma- verdi. Gueyrat'ın başlıyarak et carac - töre adlı tedkiklerine kadar şu anda isimleri hatırımda kalmıyan birçok e.| Göl bu sabah mavi ipekle işlenmiş ser okudum. Fakat müsbet bir fikir e Joya gibi.. karşı kıyılar sisli, galiba bi- de etmek imkânı olmadı. Yalnız Gre-|raz erken gelim. Komşularım henüz Ecdad telâkkilerinin, ocak itiyad »İNe güzel, ses yok, Ardıç ve meşe ko- larının seciye üzerinde tesirleri müs.|kusu karışmış taze hava ferahlık ve-| gul olmadığımı söylemiştim zanneğ> bet, mevsuk olarak anlaşılıyor. Fakat İriyor. Şimdi şehirde olsam, elektrikle| sir, Eğer bu gidiş beni alâkadar etse” benim en büyük mektebim, en âlim|karanlıktan kurtulan apartıman ban-| gi her halde ben sormadan siz söyle” hocam tabiat... Bunun için tahlillerini | yoscunun kâra böcekler kaçışan rütu-| siz değil mi? üzerinde |betti ve hamam kokulu köşesinde an. O kadar güldüm ki... Genç kadın he men omuzlarındaki rapdöşambrı atıp & suya girdi ve bir iki kulaçta yaklaştı. — Siz de hayret ettiniz değil mi? Bu akşam çok çalıştım. Tomamıpnı | Fakat sahiden gitti. Mühim bir iş çıkt. burada kesiyorum. Yarın misafirle -| Akşama dönecek tabii. sim erken giderlerse gene davam mde,|. Döneceği muhakkak. Fakat beni şaşırtan gidişi. Osman bey gibi şehri. cehennem gören birinin istiyerek şeb re gitmesi ihtimali yok tabii. Siz nasi sınız. görünmediler.. Bugün sıcak olacak — Mükemmel. Babamın şehre niçif kendimi suların serinliğine bıraktım, | gittiğini sormuyorsunuz ya. — Bana aid olmıyan meselelerle mef kak ki bir idrar tahlilinden deha ko- * cak duş yapabileceğim. Biraz açıldı /| — Haklısınız Cevad bey: Sizi alâkö” Romancılık hayatım bu . tahlillerleİğim zaman gölün mavi sükünetini yır.|dar etmiyen bir mesela... başladı. Kadn ve erkek görüş ve ara-İtan bir klâkson sesi duydum. Çiftlik| Bu meselenin bence de bilinmesi İ9 komşularım. tendiğini hissettim. Fakat zorlamadıM” | Büyük kestanenin altı her sabahki i (Arkası var)