15 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

15 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Ağustos Sayfa 13 San Pastnn mm tefrikser 60 Bu kurnaz adamın maksadı, derhal bus geldi. Bütün medreselerde 3 üncü Selim aleyhine bir hiddet vel gâleyan başlıyarak: — Ne demektir? Padişah bizi, scemi oğlanlarile müsavi tutar... Bizler, (Din)in direği ve peygamberlerin va” TİSİYİZ. Diye, bir takım homurtular yüksel. di. * Yeniçerilere gelince... Sokullu Mehmed paşa camismın yo- kuşunda cereyan eden kanlı vak'ayı bir türlü hazmedemediler. Vakıâ, maktul yeniçerinin bir v: çıkıp da, padişah aleyhine davaya kı! yam etmedi. Fakat buna mukabil, bü. tün yeniçeri kışlalarmda: — Vay, padişah hodbehod bir yeni. çeriyi nasıl katledebilirmiş?.. (Alı Os- man) ın tac ve tahtı, yeniçeri ocağına dayanur. Eğer o yoldaş edebsiz'ik etti ise, usulen cezalandırılmas: lâzım ge- Mirdi... Padişah, bizzat siyaset etmekle Ocağımıza karşı büyük bir hakaret iş- kedi. Diye, ateşli bir dedikodu başgöster- di. YAZAN: Mödöğdüleide hiddet AN Her zaman olduğu gibi bu gece faslı teşkil edenler; Tulum Abdi, Şişman Hoca Mehmed efendi, Çilingir oğlu Ahmed ağa, Suyolcu zade Salih efendi, Kitabe: Hafız, Hamamcı zade derviş İsmail, Seid ağa, Müezzin Hasan ağa, Eyüblü Hafız Ahmed efendi, Kırımlı Tatar Halil efendi, (Ferahnâk maka mını ibda eden Şakir ağa, (Şehle - vendim) Hafız Abdullah ağa gibi -emsallerinin görülmesine bir daha im kân olmıyan büyük mustki üstadların dan mürekiesbdi... Bunlurın içinde, bir meşhur üstad noksandı ki o da (tan. buri İsak) idi. Bu gece, onun gelmeyi- şine, herkes hayret etmişti. Fasil, -tam ta$iri ile, tereyağından kıl çeker gibi. pürüzsüz bir halde de. vam ediyordu. Şakir ağanın tanburu, inim inim İn liyordu- Kömürcü zade Hafız ile, Şehleven. dim hafızın billâr gibi saf, berrak ve ilâhi sesleri, derin bir vecdile titreye titreye yükseliyordu. Tef ve zil sesleri, Marmaranın dür. gun Suları üzerinde, hiç şa zörlerle sürüklenerek, henüz mehtabın coşkun nurları nüp gidiyordu. çıkan altında sö- SERDAB KÖŞKÜNDE BİR (KÜME FASLI) İCRA EDİLİRKEN... Bu vak'aların üzerinden, on gün ka. dar geçti. İstanbul semasının, en elmaslı bir gecesi idi, Ay, henüz çıkmamıştı. Semada, mil. Yonlarca yıldız -Harlıyordu. Boğazdan Belen tatlı ve serin bir rüzgür, Topka- Pı sarayının narin servilerini hafif ha. BE sallıyor. bu sarayın yüzlerce sene Mik acı ve tatlı hatıralarına şahid olan ulu çınarların, onlarla kucaklaşan çit. lembik ağaçlarının yaprakları, derin- den gelen bir çağlıyan sesi gibi hışırdı. yordu. 3 üncü Selim, bu gece (Serdab köş. kü)nde bir (Küme faslı) yapılmasını İrade etmişti. Padişahın bu iradesi, daha gündüz. den icab edenlere bildirlimiş.. hem en- derunu hümayunda bulunan ve hem de küme fasıllarında mutad olan saray haridindeki hanende ve sazendelere bildirilmişti. Serdab köşkü Topkapı sarayının müş temilâtı içinde, kıymetli bir inci mahi Yetinde idi. Boğazın ve Marmarann bütün tetafeti görülecek bir tarzda edilmişti. Denize nazır olan cep- xe kâmilen pencerirden mürekkeb | Üçüncü Selim, bu köşkü son derece. de sevrdi. Gündüzlerini, ekseriya bü İtrah köşkün, emsalsiz keyredti haiz olan sofasında geçirdiği gibi, küme fa. #ilarının da burada yapılmasını emre derdi, (1) Köşkün, bu gece de rengârenk mum lar Ve fanuslaria yanip tutuşuyordu. ren renk ziyalar; büyük sofanın al- Yaldizh nakişlarla müzeyyen tavan. a, çinilerle kaplarımış duvarları. Ba aksediyor. coşkun bir musikinin “la dalga yükselen ahengi ile, kalb. leri derin ve leziz bir heyecana sürük- Miyordu, 3 üncü Selim, büyük sofadaki sedi. köşesinde, Bilecik çatmalarından arasına gömülmüş. gözleri ; köşkü, yalınız bir katian ibaret köşe bir sofa ile, yanların- odadan mürekkebdi. Türk mimarlı- makkaşlığının, Türk doğramacı- Türk çinleiiğinin, oldden bir be- Şiinenditer hattı, Sarayın içinden diği zaman bu emanlsiz Türk i ; : fir z 1 ; 1 hi f PAKIR ve galeyan Fasıl, bütün neşesile (Puselek) ma. kamımın şarkılarına devam ediyordu. Sıra, 3 üncü Selimin bestelediği usulünde şu şarkıya gelmişti: Bir pür cefa, Hoş dilberdi. Mübtelâyım, Hayli demdir. Elbet gönül, Arzu eder. Şeftalisi, Herdem terâir. Öpebilsem, Sevebilsem.. Gül yanağı, Her şeb terdir. 3 üncü Selim, ibda ettiği şerkınm verdiği neşenin heyecanına tahammül edememişti. Yamıbaşında, el pençe di. vân duran sevgili mabeyincisine dö- İnerek: — Muhtar bey-.. Şu tanburumu, &- İiveriniz. Dedi. Halil Paşa zade Muhtar bey, padişa- hım «emsalsiz bir kıymeti haiz olan burunu büyük bir hürmetle kendi. sine takdim etti. (Arkası var) Hikâye: Resim yapamayan ressam (Baştarafı 12 nci sayfada) — Azizim, dedi, Benim çok garib bir huyum var (amma ne kaslar da garib.) Cici, güzel bir vüz gördüm mü dayana mam, Alelâde güzellik beni surmaz. Ha- kiki güzel olan bir kızdan hoşlanırım. Duvarları süzerek sözünü kestim: — Belli. belli", e böyle çoklarına rastlıyorum amma, daha zi - yade Londra güzellerini tercih ediyorum. Sonra bilir misiniz, çalışan kızlar arasın. da umamıyacağınız kadar nefis, güzel kızlar tar... Her ne hal ise.. Birçok genç kıza rastlı- yorum. Bunları elde etmek, benimle bir- likte gezip tozmıya da Kandırmak güç oi muyor.. Fakat bir hadde kadar yıldızı - mız barışıyor. Ondan sonra imkânı yok kaynaşamıyoruz. Herhargi bir Kadınla evlenmekten, hayatımı veya yuvamı bi- risile paylaşmaktan -düzcesi- nefret e « diyorum. İşte bu kızla eğlenip te iş evlen- me bahsine dayandı mi palamarı çüzüyo. rum. Yanımda güzel, fevkalâde güzel bir yüz olmazsa, yapayalnız kalmayı tercih e diyorum. Bütün güçlük te bundan çıkı - yar. Konuştuğum kızlardan biris'le ev « lenecek olsam, onun -ihtiyarlamasından ve güzelliğini kaybetmesinden korkuyo- TUM. — Canım insan yaşlı kadınlar arasın - da ne güzellere, ne endamlı mahlüklara rastlıyor.. diyecek oldum. Kaptan, deği. Binden şaşmıyordu. — Ne olursa olsun.. gölgem gibi biri- sinin yanımda dolaşmasma tahammül e- zelieri araştırırken bir | demiyorum. Denizde bile tek başıma do- İlaşırım. San Tessamsınız, bilirsi | niz. İnsan denizde, gökte, seyrede: İşeyler bulur.. Belki msuncıl değilim. Her nedense, bâşkalarile bir aruda bulun - maktan nefret ediyurum.. Güzel bir yüz âşıklısı olan benim için bu müthiş bir iş- İkence halini aiiyor. Onun için de, düğünüz gibi bütün paramı. bu yesimle- re harcıyor ve tablolar topluyorum. Siz bana Meyzinin resmini yaptınız, değil mi?. Bakınız ben de ne yapacağım, tab- lonuzu alacak, vapurumı döneceğim. Bü- tün seferde, yanımda bulunacak. Canım istedikçe onu seyredeceğim. Bu hal ka - raya çıkıp ta, dahs güzel yüzlü bir kız buluncıya kadar devam edecek. Haki » Katen resmini yaptırmağı değer bir kız bulursam tekrar sizi rahatsız edeceğim dostum, Doğrusu, Meyzinin portresinde öyle muvaffak oldunuz kı. Adamı bön bön dinledikten sonra; — Size bir şey söyliyeyim mi kaptlan.. dedim.. Güzelliği bu derece anlıyan bir insan olasınız da, ressamlığı temayül et- meyişinize acınıyorum.. Kaptan tuhaf bir gülümseme ile ce - vâb verdi: — Benim de tasam bu ya.. Ben de ken- dimin bir san'atkâr, bir ressam olduğu- ma kaniim amma... Bır noksanım var. Resim yapmasını bilmiyorum., X Genç ressam sustu, Bir müddet sonra, tekrar 0 hatırasını yaşıyormuş gibi göz- leri dalarak söylendi: — Buna ne buyurulur?. Siz kiç öm - rünüzde resim yapamıyan ressam gördü- müz mü idi? mimik amam Hamidiye mekteb gemimiz Fethiye limanında | vie Macaristan Bu ağaların verdikleri gizli haber. lerin en ehemmiyetlisi, Macaristan ü- zerine bir sefer yapılması (kat'iyetle karar altına alınmış olması idi. Binaenaleyh, elçi efendimizin, Os « manlı sarayının Macaristan hakkında beslediği emelleri Venedik yolile haş- metlü imparatorunuaa bildirerek bu yolda lâzımgelen tedbirlefin alınması cihetine nazarı dikkati çekmiş bulun. ması gayet tabii bir keyfiyetti. Macaristana karşı alttan alta hazır- Janmakta bulunan seler hakkında sefi- re -rüşvet mukabilinde- malümat ulaş tıran yalnız saraydaki çavuşlar yani mabeyinciler değil ve fakat bizzat (Valide sultan (1) da padişahtan işti. tikterini, bir yahudi karısı vasıtasile, bildiriyordu. Elçimizden, istisgar edilmesi müm - kün olamıyacak derecede para alan bu kadın. Valide sultanın (gönderdiği «mun için vatani ihaneti tazammun eden. bu haberleri doğrudan doğruya bizim konağa değil, fakat gizlice baş. kâ bir yere getiriyordu. Bu arada ileri gelen bazı Osmanlı ricali de Hasan Paşanın (Sisek) (2) üzerine yürüyeceğini ve kaleyi zabtedeceğini sefirimize bildiriyorlar. d Filhakika Hasan paşa -haber ve ma. lümat verildiği veçhile- Sisek üzerine üyücek bir kuvvetle yürümüş ve bir hayli da zararlar yapmış idi. Fakat, Cenabıhakkım; kaledeki bir avuç hıris. tiyana merhametle nazar kılması neti. cesi olarak, bu akıncı kolunun kuman. danı olan Hasan paşa başta olduğu halde birçok seçkin Türk muharibleri bizimkiler tarafından imha edilmiş - erdi. (3) Bu haber İstanbula eriştiği zaman, koca şehirde yas ve matem havası €5- miye başlamıştı. Evvelce: — Aferin Hasan paşaya! — Allah Hasan paşaya muin olsun! Diye sevinçle bağıran kalk, şimdi: — Ah ah.. yazık oldu Hasan paşaya- Diye duydukları teessürü belirtiyor. lardı. * Siyasi vaziyetin gittikçe fenalaşmak. ta olduğunu gördüğüm ve bu vaziyetin şakaya tahammülü olmadığını, olmr yacağını anladığım için Ermeni tacir. İerile karadan ve İran yolile Mısıra, oradan Kudüse ve Kudüsten de deniz yolile Venediğe giderek öz yurda dön- meği tasarlıyor ve bunun için yol ha- zırlığına başlamış bulunuyordum. Elçi hazretleri de bana ödünç para vermiye muvafakat ettiği gibi kendim de.Cena. bihakkın lütfuna mazhar olduğum takdirde. Benim için (Diyarı meçhule) (0) Üğüneü Muradın anası Nurbanu sul- Mütercim (2) Osmanlı tarihlerinin ( Siska ) diye kaydettikleri hisar, (3) 15 Haziran 1508 de Hasan paşa (Bos- na beylerbeyi) 25-30 bin askerle Kolpanın ağ sahiline çadır kurdu; gece, İzvorn!k beyi Meminin piyadelerile nehri geçerek 19 Hâ- #iranda Blez Kivrak namındaki papazın şeclane miüdafan etmekte Okluğu “Siseki muhasara etti. Erdody, Augsburg-Felemenk muharebelerinde tecribe edilmiş bir gena- ral olan Ekenbag, Redren, Paradeyzer kale- nin imdadma koşup Kolpâ ve Odra nehirleri mansibinin teşkil ettiği saviyede Hasar paşa le cenge giriştiler. (20 Huziran-1693) gd nehrin kenarlarını rfo'a$ ettirilen Türkler köprüler #serine hücum etmelerile bunlar İsıklete dayanamayıp kırıldı, Osmanlı ordu- #undan on sekiz bin kişi ya mevkii muhare- bede, yahud dalgalar arasında kaldı. Ha- san paşa, beyi gazi Memi, Ahmed paşa We sultan Süleymanın kerimesi Mihri- mah sultanın kızının oğlu olduğu için sul - tanride tesmiye olunan Kilis beyi Mustafa, Mihrimah sultan ile Rüstem paşanın bir ke- rimelerinin oğlu Mehmâad telef olanlardan Hatayın ana vatana ilhakı tarihinde İskenderuna giden Hamidiye mek- teb gemimiz Akdeniz limanlarına uğrıyarak dönmektedir. Yukarıdaki re. temelleri bile ortadan sı-|3im 8 Ağustosta Fethiyeyi ziyaret eden Hamidiyemizi Fethiye limanında göstermektedir. idi... topça bu kadar mübim zaylat fe, müteaddid beylerin ve iki sultansadenin vefatile calibi dikkat olan sene, Osmanlı tarihlerinde «Bozgun senesi» adini almıştır. 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohomyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 39 HİLE çeviren: Süreyya Dilmen seferi hazırlıkları olan dünyanın bu bölgelerine yapmak arzu ettiğim seyahatin kolaylaştır! - ması zımnında, para göndermelerini memleketime yazmış bulunuyordum. Fakat ne çare ki Tanrının arzusu böyle değilmişl.. İşte siyasal ufukların böyle karat - mıca başladığı günlerde Osmanlı ha- kanının kızkardeşi; Hasan paşa ile Sisek üzerine yürüyen oğlunun bu sa. vaşta vurulduğunu duyunca, çılgın gi. bi saçlarını yolarak padişah kardeşi koşmuş ve bunun ayaklarına kapan, rak düşmandan intikam alınması için yalvarmıştı. Gene bugünlerde (yıllık dezbe)nin gönderilmemiş bulunmasından dolayı elçi efendimiz birçok defalar tekdire uğramış ve hırpalanmıştı. Buna karşı — Bu yolda hata yapan bizzat sizler- siniz. Çünkü Hırvatistan üzerine bir akın yapmakla, (Wyhsht) hisarmı teshir etmekle ve yüzlerce esir almak. la barışı bozan sizler oldunuz.» Diye cevab vermiş, bununla beraber Türklerin bu cevabtan mütevellid hid. detlerini önlemek ve yatıştırmak için de bu yolda Viyanaya birkaç memuru. nun gönderilmesine müsaade edilmesi" ni rica eylemişti. Bu isaade istihsal olununca Jobn Malovetz, John Perlinger ve sefaret sekreteri Gabriel Hahn müstacelen Vi- yanaya gönderilmiş, cizye bahanesile Osmanlı sarayında neler hazırlanmak. ta olduğu imparator hazretlerine daba emniyetle ve daha tafs'lâtlı olarak arz ve iblâğ edilmişti. Viyanaya gönderilen bu üç zattan ilk ikisi tekrar İstanbula dönmüşlerdi ve sekreterin yerine de başka biri, bir Ban.Omo (4) gönderilmişti. (Arkası var) (4) Eserin aslında olduğu gibi muhafaza edilen bu kellmenin öz manasını anlamak mümkün olamamışsa da sonradan, vazife hususundaki ihmal yüzünden arkadaşları. nın felâketine sebeb olmuş bulunmasına gö- re, müellif bu kâtibin bir züppe, vazifeden gayri her şey düşünen bir adam olduğuna telmih ettiği anlaşılabilir. Mütercim Raşid Rıza Ertuğrul Sadi Tek Tepebaşı bahçesinde Bun gece SAÇLARINDAN UTAN Vedvil 4 perde YAZAN: Mahi Yesari EGE TİYATROSU Nurettin Gençdur KOKAİN - ESRAR Miçe Pançal varyetesi e... seranın ee sasamanra vaa mEeuEARAsE saaseme İlân Tarifemiz 'Tek sütun santimi m an İkinci sahife 250 Üçüncü © sahife 200 ve çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir tarife derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticari ilânlarını aid işler için şu adrese müracaat edilmelidir: Hammer, cild 7-sayfa 179|

Bu sayıdan diğer sayfalar: