Sözle kurulan Yeni bir Avrupa Kk... Yazan: Muhittin Birgen si W enedikte, m könfederasyonunun — fevkalâde bir içtimamda Almanya propaganda nâr arı Dr. Göbels bir mutuk söylemiş; Ak man istihbarat bürosunur. etrafa yaydığı bu nutukta, Alman nazırı, Almanya ile İtalya arasındaki münasebetlerden vzun uzadıya 1 ve bugünkü siyaset birliğinin, günlük menfaatler icabatının bududu içinde kalan bir şey olmayıp bu: bun üstünde daha yüksek ideallere mü- teveccih bir deniyet eketi olduğu” Du izah eyledikten sonra, ortaya yeni bazı sözler atıyor. Diyor ki: «Avrupa bugün fevkalâde ağır bir buhranın önünde bulunuyor. Bu buhran, ancak bütün milletlerm hayat menfaas- lerinin tanzimi yolile haliedilebi Bu buhran bu halde devam ettikçe, bir sulh- ten bahsetmek manasızlıktan başka bir şey olamaz. Buhranı halletmek demek te, sulhü ihlâl etmek değil, onu kurmak demektir, Bu buhran, ancsk kesip atıcı, radikal tedbirlerle ballenilebilir. Libe- ralizm ihtilâli ancak bir nevi insan züm- resine hürriyet vermişti. Yirminci asrın ihtilâli ise milletlere hürriyet verecek- tir. On dokuzuncu asrın ihtilâline Fran- sız ruhunun hâkim oluşu bir tesadüf de- ğildir. Zamanımızın ibtilâlinin neticesi! de, ne faşist İtalya ve ne de nasyonal sosyalist Almanya deği!, belki de yepye- bi bir Avrupa olacaktır.» Nutkun son fıkralarına göre milletle- re hürriyet verecek olan bu yeni hare- keti Almanya ile İtalya, miş olan nasyonal 305 yapacaklardır. Bu iki içtimai mezheb, bu gayeyi kendilerine borç edinmişler dir, Onu tahakkuk ettirecekler, bir nevi sakin ve tedrici ihtilâl iie Avrupanm yepyeni bir Avrupa olmasını temin eyli- yeceklerdir. serbest * Avrupada böyle bir şeye ihtiyaç var mı? Kendi kendimize böyle bir sualin irü« — Cevab verseydim onun kıymetini dedi, Arnavud Kral ve Kraliçesinin yeni İkametgâhları dına bile hacet yoktur. Bugürkü mede niyetin en eski evi olan Av ayı, mil- letlerin hak, hürriyet ve istiklâlleri üze- rine kurulan bir nizam ile techiz üstünde dört yüz milyon insan bu arz parçasının refah ve saadeti nana. na, kendi kendisini günden güne müb. rem bir surette hissettiren bir zaruret- tir. Bu noktada ufak bir şüpheye bile ms- hal olamaz. Bilhassa, bizler gibi, yeryü- zünde büyük hakimiyet davaları güt. meksizin sırf kendi evlerinin bahçeleri- ni tanzim için çalışan ler, bu pren- &ipi, medeniyetin en büyük te rak telâkki ederler. ola- Bunun için, Dr. Göbelsin bu süzlerini memnuniyetle okarşılmmamaya imkân yoktur. Bunların yegâne kusurları bun- dan bir sene evvel gün söylenmeleridir. Eğer, nasyo, yalizm ile faşizm elele verip hak let üzerine istinad eden bir Avru. panın kurulması ihtiyacını hiç olmazsa bundan bir sene svvel miş ve milk letlere hürriyet ve istiklâl temin edecek yeni bir nizamın büyük prensiplerini © zaman ortaya atmış olsalardı, elbet, et- rafta kendilerini dikkatle ve samimiyet. le dinliyecek daha çok kulak bulurlardı. Halbuki, son bir sene içinde bir takım hâdiseler oldu. Bu hâdiseler, tek başa verilmiş kararlarla bir takım hududlarin ortadan kalkması bir takım hududla. rin genişlemesini, diğer bir takımlarının ya hiç kalmamasını, yahud da daralması» | ni icab etti, Bunların bir kısmının haksız olmadığını kabul etsek bile, bu işlerin cereyan tarzı gene. yirminci asra kendi rengini verecek olan hak, hürriyet ve İs- tiklâl devrinin ruhile telif edilebilir bir mahiyette değildi. Fakat, sade hâdiseler değil, arada söylenmiş çlan sözler de, me. selâ, Dr. Göbelsin bugünkü sözlerile a- sö; Sabık Arnavud Kralı Ahmed Zogu Kraliçe Jeraldin ile birlikte Fransada Versayda bu gördüğünüz köşkte otu - racaktır. Bu köşke, De la Maye şatosu den» mektedir. Kıymeti 35 bin İngiliz lira. sıdır. 2 misafir odası, muhtelif yatak odaları ve her odanın ayrı birer banyo dairesi vardır. Mobilyası harikulâdedir. Ekser mo. bilyalari da bundan evvel bu şatoda oturan Vindsör Düşesi tarafından ye - nilenmiştir. Ahmed Zogu. burada dalmi şekil - &e oturmak isterse senede 2 bin İngi- Uz lirası kadar kira verecektir. Kütüb hane odasında sabık Kralın 'Tiranda- Kİ saraymdan getirdiği o Napolyonun mükellef bir heykeli vardır. Kral Zogu, Hitler'in kendisine dü « ğün h i olarak yolladığı otomo « bille gezmektedir. Meşhur bir tenisçinin heykeli hazırlanıyor Fransızların meşhur kadın tenis şam piyonlarından Süzan Langlen'in ha - tırasını tebcil etmek maksadile, Au - teut'ta Roland Garros stadında bir heykeli dikilecektir. Bunun için açı » lan teberrü listesine her taraftan kü- çük büyük miktarda hediyeler yağ - maktadır. Heykel gelecek seneye ka. dar bitecek ve ilkbaharda açılış mera. simi yapılacaktır. ISTER henktar değildi. Bizzat, Dr. Göbels, Ak| manyanın fikir Führeri, bir aralık, bun-| dan böyle Avrupanın kalbinin Berlinde olacağını iftiharla ilân etmiştir. Daha) sonraları, bilhassa, Çeko-Slovakyanın son vukuat arasında gerek nasyonal s0s- yalizm, gerek faşizm ideallerine hizmet eden mabtuat, ortaya öyle sözler attılar ki bunları, bilhassa bizim gibi Almanya. dan hak ve adalet sözleri gelmesini bek- (Devamı 14 tincül sayfada) Bir dostumuz anlattı: «— Kenöimi bir mütehassıs doktora lüzumu hâsıl oldu. Telefonla sordum, başlıyormuş ve ayrıca randevu almaya lüzu: - yı «Saat birde gittim, elime bir sıra numarası verdi tım 21, salon da hıncahınç dolu, anlama al beşe doğru gelecekmiş, orada hıncahınç dulu salonda, $i- gara dumanı arasında beklemektense bi İSTER Eski Yunanistanda Demostenin râkiblı bir meydanda, binlerce kişinin önünde orun sleyhinde ateş saçan bir nutuk söylemişti, herkes müteakıb toplantıda De- mosten'in cevab vermesini bekliyordu. Fakat Demosten sus- tu, dostları, tanıdıkları merak edip sebebini sordular; İNAN, İNAN, SON POSTA & Taarruza mukabele meselesi lerinden biri umumi artırmış olurdum, Hayatta hergün beklenmedik bir vak'a ile karşılaşırız, bir taarruza uğrarız, böyle zamanlarda duyduğumuz ilk his bu taarruza hemen mukabele etmek arzusudur. Fakat ediniz. Bu mukabele etmek arzusu bizi ekseriya yanhış isti. kamete sevkeder. Böyle vaziyetlerde her şeyden evvel dü- şüneceğimiz şey mütearrızın mukabeleye değer olup olma. dığıdır. Bundan sonra da mukabelenin şekli düşünülmeli, dikkat en iyi zamanı seçilmekidi, Ç Hergün bir fıkra Gördünüz mü? Bir papaz, bir ressuma, kiliseye as- mak için bi4 melek resmi wmar'a- muştı, Ressam resmi yuptı, papazı gör- dü. Resmi beğenmişti. Fakat dikkatle bakınca bir nokta nazarı dikkatini celbetti, Meloğin ayaklakında ayak- İİ kablar vardı. Papaz. — Olmamış, dedi, meleğin ayakla. rında ayakkablar var, siz şimdiye ka- İ dar hiç ayakkab melek gördünüz mü? Ressam sordu: — Ya siz, şimdiye kadar ayakkahı- İf mz beni gördünüz mil? N Ana Kraliçenin Uçurduğu balon Ama. siyasi değil! İngiltere ana kraliçesi Mari, geçen. lerde Londrada lan bir garden - İSTER muay derecede dolu i e edil: Zihnen k k istedim. Sıram 5â- ir sinemaya gitmeyi İSTER: SOZ ARASINDA a Köpeği yüzünden Şantaja Uğrayan kadın İngiliz asilzadelerinden bir kadın polise müracaat ederek iki yaşlarında. ki Alzas cinsi köpeğinin öldürüleceği ! tehdidile kendisine şantaj yapıldığın- dan şikâyet etmiştir. Bu köpek, bir parkta gezdirilirken çalınmış, sahibi olan madam da müthiş surette hasta. Janmıştı. Günün birinde evine telefon edilmiş, ismini vermiyen bir adam ken disile bir kahvede konuşmak istediği. ni söylemiştir. Kadın tarif edilen ye. re gitmiş, meçhul adamla görlişmüş. Adam da: «Ya bana 10 İngiliz lirası verirsin veyahud da köpeğinin ölüsünü görür. sün!» demiş. Zavallı kadın parayı ver miş ve sevgili köpekciğine kavuşmuş. tur. Ağustos 15 ——— — Sözün kısası Yalan makinesi *”“”» merikalılar insan denen yalan makinesine yalar söyletmemek çaresini bulmuşlar.. keşfettikleri bir ma- kine sayesinde bir adamın doğru veya hud yalan söylediğini derhal tesbit edi- yorlarmış, Bu yeni keşif henüz fazla taammüm etmemiş, Amerikan polisleri tecrübeler yapıyorlar, bilhassa maznunların doğru mu, yoksa yelan mı söylediklerini bu nevicad makine ile anlamaya çalış'yor- larmış, Makine yüzde yüz müsbet netice ve- rirse herhalde taammüm edecektir. Ya- hud da yüzde yüz müsbet netice ver. mesi yüzünden taammüm edemiyecektir. — Ayni sebeb hem teammümrüne, hem de taammüm etmemesine nasıl âmil ola- bilir? Diyeceksiniz. Ben de ayni susli kendi kendime sordum ve cevabını gene ken dimden aldım. Taammümüne sebeb olabilir. Çünkü herkes karşısındakinin doğru söyleyip söylemediğini anlamak ister. fakat iş tatbikata geçince elde edilecek netice, derhal vaziyeti değiştirir. * Bir yalan makinesi almak istiyorsunuz değil mi, yalan makineleri satan bir ma» Eazaya gittiniz.. tezgühtar, bir dulabdan çıkardığı makineyi uzatıyor: — Yalan makinelerinin en son siste- midir? Bu aralık makine bağırıyor: — Yalan, benden daha son sistem o lanlar mevcuddur. Tezgâhtar kızarıyor, siz gülüyorsunuz, tezgâhtar ellerini uğuşturuyor: — Gerçi son sistem. değildir amma, çök mütekâmildir. En sağlam malzeme ile yapılmıştır. Yalan rhakinesi gene dile geliyor: — Bu da yalan, benden daha çok mü- tekâmil olanlar vardır. Beni yapmak için kullandıkları malzeme de pek sayılmaz, Tabit oradan çikıyorsuhuz, ma- ğazalara uğruyor, en nihayet yalan İmakinesi alıyor, kolunuzun altına sıkış- tırıyor, sokağa çıkıyorsunuz. Bir tanıdı. İğımız yanınızdan geçiyor, o sizi görüyor, siz de görmemezlikten gelip geçeceksiniz. — Yahu ne dalgınlık, az kalsın beni görmüyordum. Özür diliyorsunuz; — Göremedim. Yalan makinesi kolunuzun bığırıyor: — Yalan gördü de görmemezliğe geldi. Makineyi birakacak kadar hiddetlenis yorsunuz amma, asını henüz vermiş» sinizdir. Mahcub bir vaziyette tanıdığı. nızın yanından ayrılıyorsunuz. Öteberi alacaksınızdır, hiçbir şey alama. tinde kalıyorsunuz. Çün kü kasab; size: sağlam heel altından — Kıvırcık vereyim! Dediği zaman, makine: — Bütün bu etler keçidir, dükkânda Bir senede 716 ev soyan hırsız İngilterede 15 ay zarfında 116 ev soyan yaman bir İngiliz hırsız, muh. telif şehirlerin polis idarelerini gün «- lerce uğraştırdıkğan sonra, hırsızlık yapmak üzere girdiği bir evin kedisi. nin miyavlamakta olduğunu görüp de işine sekte vurmasın diye hayvanı, e- vin penceresipden dışarıya atarken görülerek yakalanmış, ve tutulduğu Psseks şehrinde 21 ay ağır hapse mah küm edilmiştir. m im partide müteaddid balonlar uçurmuş, ve orada bulunanların sürekli alkış - larile karşılanmıştı INANMA! | müreceah buldum. Saat beşe doğru geri döndüğüm zaman sıramın gelmesine daha iki kişi vardı, fakat salon gene ayai . Numara küğıdlarından anladım ki mua- cek olanların sayısı 37 yi bulmuş. çük bir hesab yaptım, muayene zamanı 2 ile 8 arasındadır ve bu müddet zarfında 37 kişinin derdine çare aranacaktır, basit bir taksim ameliyesi yapalım: Adam başı- na altı buçuk dakika düşer.» NANMA! bir dirhem kıvıteik yek! Diye bağı'mıştır. Çünkü bakkal size: — Halis Urfa yağı! Dediği zaman, makine: İ — Kuyrukla mahlattur. Diye hakikati meydana vurmuştur, Eve elinizde yalnız yalan makineniz olduğu halde dönüycrsunuz. Karınız: — Nerede kaldın, merak ettim! Diye karşılayınca; makine hemen ya» lanı doğrultuyor: (Devamı 10 uncu sayfada) sasesemeseme serenay