Sayfa 13 Kii | Lo) YAZAN: ERAY İ — Fesad kazanı Bunlar, orta halli halk züm. Pesine mensubtu... Çubuk ve nargile İçiyorlar.. enfiye çekiyorlar. Ve konu- Şuyorlar. — Haniya, Hatice sultanın sarayın. da bir frenk bahçıvanı vardı ya? — Beli., vardı. — Bu adam buradan çıkıp, doğruca Memleketine gitmiş... O memlekette, (curnal) namı diğer (gazete) tabir et- tikleri basma bir kâğıd çıkarmış. Üm- Mü dünyada olup bitenleri, şunun ve un başından gelip geçenleri yazar. Miş. Bu kâfir bahçıvan da orâya git - MİŞ. «İstanbulda, şöyle gezdim. Böyle €ğlendim. Hatice sultanın — sarayında #öyle yedim, içtim. ve böyle zevkise. İs eyledim.» diye bir destan düzüp, o Bzete kâğıdına vermiş... Şimdi frenk- ma ön okuyup, zeklenir (1) ler - — Bu rivyet kimden”. — Bizim mahallenin bakkalı, Yorgi. den... Maltümya Yorgi, kulağı delik bir keferedir. Hem de, (Rum kapı oğla- Pi) (2) nin kâtibi Apustolâkinin uşağı delinin, kayinbiraderidir. — Lâşek.. ve lâ şüphe, doğrudur... Desene; ırz ve namusu saltanat, efrenç keferesinin dillerinde geziyor. “> Gezmez olur mu, hiç?.. Saray er- kânı ile bazı devlet ricali, onları başla- Yipa taç ettikten sonra, elbette ahval, güna olur. Son sözü söyleyen, (Kadı) naiblik- rinde bulunarak şimdi işsizlikten 20. Türete düşen, eski bir İstanbul astlza- İdi... Mevzu, bu adama heyecan » Buna binaen, öfke ile söylen mesine devam etti: vel sarayı hümayun, daha hâlâ gaf. uykusundüdir. ve düşmeni ta. Miyan yoktur. Her taraf, casuslar ile dolmuştur. Divan: humayun tercü Bı Kapı kethudası, Elik ve Buğdan Yoyvodası diye nam ve unvanları ta- “P gece gündür sarayı hümayuna Ye devlet kapılarına devam edenler, kulaklarım arşın erşın uzatıyorlar. İşit rİ en küçük bir sözden türlü ma. e çıkararak efrenç tayfası arasında Ilandırıp budaklandırıyorlar... İş bu rla kalsa, bir şey değil. saray er- ima ve bazı devlet ricaline de, su- Tefi haktan görünerek huldl ediyorlar. Onları dalâlet ve dinsizliğe sürüklü ipilr. Kılıklarını kıyafetlerini değiş riyorlar... Hele bir yol, etrafa bakın.. tat top sakallar, yavaş yavaş siyril- 7e baştadı. selâm verilirken; beller Yakı e İaşturlyor. Saray adamları, &- Di blarını bile değiştirdiler. Lapçın . 5 Yerine, kaloş pbtin gğyiycdlar... Vayete nazaran, sarayı hümaytında- tanı dinler bilen frenk avratlarının fi lar, Sr gİbİ libas giyiniyorlarmış.. saç- Se da (Avrupa) denilen usulde per- ie kesiyorlarmış... Geçen hafta zu. Bu, rağ kuyruklu yıklızı gördünüz. lâ, 26 manevi bir işarettir. Şeyhis. * efendi hazretlerinin buyurdukları el Gldişle başımıza taş yağsa, ge- * ya lele, Çukunçeşmede taşralı be. rini teri ikamet ettikleri hanlardan bi- ga odasinda toplanan bir kaç hamal, Yar Vesaire.. derin derin düşünüyor wp orlar. da, DİN gene tellal bağırdı. İstanbul. e uşağı kalmıyacakmış.. hepsi, etlerine dağılacakmış. Davay mlekete gidip de ne edeceğiz”. Biz? bi gibi dağlarda ot mu yiyece. bük, limizde, ne çift kaldı, De Çi. ahh, ye, ver. salyaneye, ver. diy, Vie ver. kır serdarına, ver.. ka- Para ei €şkıyaya, ver... Darı ekip ge gene yetişmez... Memle. m zeceğimiz olsa, buraya V 42 Yuruda yle yenir. eğlenir) demek... Fakat e Gotühza) makamında EullarImış > Kapa Magy, 1 Oğlanı - kapı kothüdas-Rum aman! işlerini idare eden) , kimbilir ne müteessirdir?. — Müteessir olmaz mı, hiç?. Hattâ! )gelip de ayaklar altında sürünür mü- yüz, hiç. Akılıca bir ihtiyar, meseleyi izah etti: — Yok, oğul. böyle, deme... Bu işde, padişah da haksız değil. Köyler boşa- nır da İstanbula dolarsa, kim ekip bi- çecek?.. Millete, kim ekmek yetiştire- cek. Her laraftan itiraz sesleri yi — İyi söylersin amma, Veli İstanbulun saraylarına bunca paralar dökeceklerine biraz da köylüye yardım etsinler. Bizi burada süründürmiye mecbur etmesinler... Buraya geliyo. ruz da, Sânki avuç avuç para mi kaza. nıyoruz? Çok zaman, iş bulamıyoruz. Aç kalıyoruz... Asesler, boş gezdiğimi- zi gördülermi, hemen alıyorlar. el. lerimizi, kollarımızı baj katarı gibi önlerine katıp İzmite, Geb- zeye sürüyorlar... Açlıktan başka 20- ru, günahı olmıyan milleti, zincire vu- Tup süründürmek, hangi dinde, hangi kitabda görülmüştür? * Tahtakalede, o devrin münevver, zarif ve nüktedan zevatının devam et bi (Süslü ed Çelebi)nin şadır - vanlı kahvesinde... Kahvenin köşesindeki yüksek sedi- nde, (Üsküdar çalması) (3) ra dayanmış olan birkaç zat, müstehzi bir lisan ve eda ile konuşur. lar. — A benim canım efendim.. ne gün- lere kaldık.. o Memleketimizin, servet ve sâman sahiblerine nazar mı değdi, ve oldu?.. Mahud İbrahim kâhya yok mu?. Zavallı adamcağız, — Vah, vah, vah. budan dolayı, geçen gün, ehibbadan birisi gitmiş. hediye olarak kendisinden bir at iste. miş.. İbrahim kâhya, ne cevab verse beğenirsiniz?. — Ne cevab vermiş?. (3) Üsküdardaki tezgâhlarda dokunan bir nevi kadifeli kumaş. (4 Pek iyi hasab bilmem amma, galiba bugünkü para İle öbeş bin lirajyı müteca - visdir. çocuk Esirgeme Kurumu Kasımpaşa nahiye kolu geçen Cumartesi günü akşa- İmi bir sünnet gecesi tertib ederek çevre- nin yoksul ve muhtacı munvenet olan 175 çocuğu sünnet ettirmiştir. Bu sünnet esnasında yavruların iyi bir vaki! geçir- İstanbul cak imlâ işleri için lüzumu olan kum v Bulmuştur. İhale 14-3-39 Pazartesi günü tır, Şartname 2132 lira ve ilk teminatı 159 Jira 90 ku: Fen işleri müdürlüğüne müracaatle alaçakları ehliyet vesikaları ve ilk teminat makbuz veyâ mektublarlle birlikte ihale günü muayyen saatte Daimi Encümen- de bulunmaları, — (5671) amelin, Çocuk Esirgeme Kurumu 175 çocuğu sünnet ettirdi Bele Atatürk köprüsünün Unkapanı ve Azapkapı kenar ayakları akrasında yapıla- zabıt ve muamelât kaleminde görülebilir. — Vallahi birader. Ahırlarımın tav. lalarında, ancak altmış re's cins at kal- dı. Babam mezardan çıkıp ta istese vermek ihtimalim yoktur; demiş. — Şu halde, defterdar Feyzullah efendinin kahvecisi olan o sırma per” şemli Gürcü dilberinin, önüne gelene ağlayıp sızlamakla hakkı varmış. — Niçin?. — Niçin olacak, katledilen efendisi. | nın sağlığında bir sahara (5) çubuk; altın, dört sahara külçe gümüş ile üç! kese envai cevahirden başka bir şey kazanamamış. — Aman efendim.. kazanamaz olur Imu, hiç?. O kahveci güzelinde otuz â- | ded fermayı lâhur şalı vardır ki, eşleri menerileri, Hind padişahında bile bulunmasa, gerek. — Niçin olmasın, a benim canım e fendim?. Fakir delikanlı, tam beş se" nedir, sırma perçemlerini, efendisinin — E, efendim. Sır kâtibi Ahmed İFaiz efendi ile valide kâhyası Yusuf lağa hakkında ne buyurulur?. Arkası var) (5) Küçük sandık Film depoları şehir haricine nakledilecek Şehir içindeki film depolarının şe hir dışına alınması kararlaşmıştır. Be- lediye, #lm deposu olarak kullanılan | ari t etmektedir. Atatürk köprüsünün parkeleri yerine konuluyor Atatürk köprüsünün tahta parkele. ri yerlerine konmaktadır. Bir iki gü - ne kadar tretuvarın oasfaltlanmasına geçilecektir. Taksim gazinosu mobilyasına 31 bin lira sarfedilecek Taktim bahçesinin içinde yapılan gazinoya 31,283 liralık mabilya tesi « satı yapılacaktır. Mimar'ar dün bu hususta Valiye I78hat vermişlerdir. melerini teminen muhtelif eğlenceler ih- zar edilmiş ve giyim ile işşe hususları varlıkh derecesinde Kurum tâ- rafından temin edilmiştir. . Resim sünnet çocuklarını göstermek- tedir, 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 32 Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Gelin Burada, hikâyeme birâz fasıla vere- rek, sırası ge'mişken Türklerin evlen. me usulleri ve düğünleri hakkında ka. rilerime malümat vermeği münasib buluyorum: Bu memlekette, genç bir adam ev - lenmek arzu ettiği zaman, alacağı kızı kendi gözlerile görmeklen ziyade hi - sım ve akrabasından olan kadınların kendisine getirdikleri malümata uya. İrak bu işe girişir. Çünkü güzel, se - vimli, zengin bir kızın nerede bulun » duğu delikanlıya söylendiği vakit bu genç, bizzat kızı göremiyeceği gibi, kız babasının evine giderek açıkça bu yol. da bir müzakereye de girişemez. Hattâ Türkler, evlermeden evvel bir kızın yüzüne bakmağı birinci de- recede (günah) sayarlarmış. Bununla beraber bu inanç artık Türkler arasın. da da azalmıya başlamıştır. Çünkü ye. sakalına süpürge etti. niçerilerimizin bize anlattıklarına göre Hep birden, zarifane bir kahkaha-| artık 'Türk kızları, kendilerini sevgili- dan sonra: İlerine göstermemek ve onlarla konuş. mamak memnutyetine tamhammül et- miyorlar. Eğer bunu açıkça yapamaz. larsa gizli dlarak yapmanın yolunu bulüyorlar imiş. İstanbulda ekser evlerin bahçeleri vardır. Bu bahçelerde Ode kadmların çamaşır serdikleri sekçe yerler bu- lunur. Evlerinde böyle bir yeri olmıyan bir kız, arkadaşlarından başka birinin evi. ne gider, burada ya o arkadaşı veya delikanlının akrabasından olan kız, yahud kadınlar ne vakit, ne- rede görüşebilecekleri hakkında bir anlaşma yapar. Muayyen olan günde ilâheler gibi gi yinip süşlendikten sonra bu çamaşır tulan yerlerden birine gider. Ken. isinin sevgilisi tarafından gözetlenil- diğinden haberdar değilmiş gibi, ça - maşırlarla meşgul görünür ve bu ara. lık kendi kendine yüksek sesle şarkı söyler ve eğer cinsi: cazibesini erkeğe karşı ispat ettiğini anlarsa artık gön- lündeki sevginin alabildiğine alevlen. mesine yol verir. Erkek de kendi üze. rinde müsaid bir tesir husule geldiğini görürse hemen bu kız hakkında analar, babalar, hısım akrabalar arasında bir kaynaşma başlar, konuşmalar yapılır ve bu müzakerelerin neticesinde kızın o yence tezvici kararı verilince erke- ğin kıza vereceği (Mühür)ün miktarı ve kezalik kızın getireceği cihazın ke. miyet ve keyfiyeti vesaire tesbit edi. i türlü hediyeler sunulur. tarihleri de karar al- tma alınır ve bütün bunlar (kadı) de. nilen bir hâkimin huzurunda deftere geçirilir. Düğün günü yaklaşınca damad geli- nin servet derecesine ve ietimal sevi- yesine göre, kızın evine cihaz ve sair menkulleri almak üzere deve ve ka. tırlar gönderir. Gelinin güvey evine getireceği bütün eşya, halılarla, kilim. lerle sarılı denkler veyahud -kızın ailesi zengin ise- kırmızı sandıklar & çinde bu deve ve katırlara yükletile . rek güveyinin evine getirilir. Her şey ihzar edildikten sonra bir gün güvey, erkek dostlarıma başka bir evde; hanımlara da ya kendi veya ba- basının evinde bir öğle ziyafeti tertib eder. Yemekten sonra damad ve erkek arkadaşları atlarına, hanırılar da ara. Jara binerler. Gelin için de şık, par. lak renkli, kuyruğu altınla turalan - mış ve değeri. damadın mali vaziyetile esi İlânları e taşın mübayasaı açık eksiltmeye ko- saat 14 de daimi encümende yapılacak- Muhammet bedel ruştur. Taliblerin ihaleden 8 gün evvel ölçülebilen. binek takımlarını havi rahvan bir beygir gönderilir. Bu bey- girl genç bir adam yeder, dört kişi de TACI bir tarzda işlenmiş bir (sayeban) taşırlar. (Zenginler bu iş için hadıma- ğaları istihdam ederler). İşte bu suretle (Gelin alayı) teşek. kül olur. Alayın önünde davul, zurna vesair musiki Âletlerinden mürekkeb bir bando vardır. alayı Kız evine varılınca damad atından iner ve misafirlerle birlikte eve girer, oturulur, şeker ve şerbet ikram olunur. (Bundan sonra kızın babası gelinin sağ jelini güveynin sağ eline vererek «kiz na karşı şefkatle muamele etmesiniz temenni eder. Bunun üzerine dört delikanlı.ki sayebanı (o taşıyanlardır. vazifelerini ifaya seğirtirler, bir beşincisi gelinin atını getirir, çalgı çalar, gelin beygire “erkeklerin bindiği tarzda. rakib olur. Biri beygiri yederken diğer dördü de sayebanı gelinin başı yukarısında yük. seltirler. - Gelini, çok sevdiği dadılarından biri at üzerinde takib eder. Fakat bunun atını yeden yoktur, başına gölgelik de tutulmaz. Gelinin önünde türlü türlü çiçekler. le, yaldız ve boyalarla süslenmiş, mih- rab mumları büyüklüğünde, ş altı tane, gayet büyük mum taşınır. Da. mad, tarafına mensup erkeklerle atla. rına biner, öne de kız evine mensup at> lı erkekler geçer. Gelinin ardından ise; arabalar içinde hanımlar gelir. Böylece herkes pürneş'e ve şataret, delikanlılar at oynatarak güvey evinin | yolu tutulur. Buraya muvasalat olu. İnunca damad atmdan atlıyarak gelinin İnmesine yardım eder ve onu hanımla. ra bırakarak tekrar atına biner ve er- kek arkadaşlarile uzaklaşır, * Şimdi hikâyemize devam edebili. rim: Yukarıdan anlattığım adete tevfikan güzel rum kızının ihtiyar âşığı; bera. berinde bir çok süvari erkek dostları, arahalar içinde de hanımlar olduğu halde muhteşem ve müdebdeb bir alay la müstakbel kayınpederinin evine gek mişti. (Arkan var) Güzelliğinin Sırrı Yok Sebebi var. RADYOLIN Dişleri mikroplardan, çörükler- fi den, iltihablardan koruyarak e, arkam hem de mine- bozulmasını ve sarar- masını menederek daimi bir güzellikle muhafaza eden as- rın en kuvvetli diş macunudur. Her Sabah, Öğle ve Akşam İ yemeklerden sonra günde 3 defa £ ja