17 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

17 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üçüncü Selimin düşünceleri Diye, softalar arasında tahrikâta gi-|girişemedi. Maksadına emniyetle vasil |ti, Büyük bir haz ve memnuniyet du - rişildi. Artik, medreselerden * başlıyarak (ülema meelisi) namı verilen toplantı- lara kadar her yerde, sarayın sefaha - tından., sultan saraylarında cereyan &den (rezalet)llerden.. saray erkânınin (kâfirane ahlâk ve muaşerete sülük) etmelerinden bahsediliyordu. Ve bü - tün bu dedikoduların mihverini de, Hatice sultan teşkil ediyordu. Bu dedikodulara nazaran, Hatice sultan. (dini ayrı bir kâfir)i seviyordu. Ve bu sevgi uğruna da: ( aklı zayıf ) olan padişahı (kâfirane meşreb ve mes- lekje sürüklüyordu... Padişah adetâ İrenklerin elinde bir baziçe kesilmişti. Hattâ bu frenkler, (orduyu hüma - yun)un içine bile girmişlerdi. İşte (Ni- zamı cedid). ibir (frenk icadı)ndan baş- ka bir şey değildi. (Pir duası) aldığı İçin (kıyamete kadar baki) kalacak o - lan (yeniçeri) ocağı. bu frenk icadına nasıl feda edilebilirdi?. (Ulema zümresi ) nin bu telkinleri, yeniçerilerin kalbine bir ok gibi tesir ediyordu. Ve artık yeniçeri ortalarında da birer fesad ocağı kuruluyordu. * Üçüncü Selimin ikinci düşüncesi de. yeniçerilerdi. (OYüdırım )ı, (Fatihyi ( Yavuz )w, (Muhteşem Süleyman)ı zaferden zafe- re koşturan (Hacı Bektaş evlâdlar: ) artık ortadan silinmiş.. o büyük milli - yet rehberinin kurduğu ocak artık eski kahramanlık ateşini tamamile kaybet- mmişti. Viyana surlarını sarsan, bütün Cer- men ülkesini baştanbaşs korku ve deh” şet içinde birakan (Dalkılıç) ların ve (Sipahi)lerin hafidleri dünya tarihin- de ölmez kahramani: menkıbeleri ya- Tatan dedelerinin parlak şereflerini muhafaza edememişlerdi. Yillar ve asırlar geçtikçe, dünyanın bali değişiyor.. her şey terakki ve te- kâmüle doğru yürüyordu... Avrupa devlet ve milletleri, harikulâde tekem- mül etmişlerdi. Yeni yeni keşifler ve icadlarla her sahada ilerledikleri gibi. ordularına da nizam ve intizam ver - mişler. askerlerini yeni ve sür'atli si- Vâhlarla techiz eylemişlerdi, Artık, (testiye kurşun atmak ve ke- çeye kihç çalmak)la kahramanlık tas- lamak zamanı çoktan geçmişti... Bu - na mukabil -Osmanlı ordusunun en kuvvetli unsurunu teşkil eden -yeni- geriler ise, daha hâlâ dört asır evvelki uslil ve an'aneyi muhafaza etmek.. te- rekki ve tekâmül namına, hiç bir şey kabul 'eylememek fikrindelerdi. Halbuki, Osmanlı imparatorluğunun iki büyük düşmanı olan (Çarlık) ile Avusturya imparatorluğunun orduları: baştan başa ıslah edilmiş. Osmanlı ül- kesinin huduları etrafında, büyük bir tehlike çemberi başgöstermişti. Kılıç ve piştovdan başka hiç bir silâh kullanmak istemiyen yeniçeriler, harb- lerde, düşmanların fafk kuvvetli ve sür'atU silâhları karşısında mukave - met edemiyorlar. ekseriya, büyük he- zimetlere uğrıyarak perişan bir halde geri çekiliyorlardı. Akıl ve idrak sahibi padişahlaria, kalblerinde yurd ve millet sevgisi ta- şıyanlar. bu felâketler karşısında dil - hün oluyorlar. yeniçeri ocağını ıslâh etmek için. çareler düşünüyorlardı. Fakat bu ocağa parmak ucu ile do” kunmek bile tehlikeli idi. Çünkü, bu ocağı kendilerine siper ittihaz etmiş olan bir takım türedler. o anda ateş kesilerek, karşısına çıkan kuvvetleri yakıp kül etmektelerdi. Üçüncü Selim, bu ateşle oynamanın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyor değildi. Fakat bu hal devam ederse, neticenin ne kadar vahim olacağına da kanaat getirdi... Netekim. babası üçün- cü Mustafa da ayni fikirde idi, Bunun içindir ki Selim, düşündükle- rini tatbik etmek için birdenbire işe olabilmek için (meşveret) yolunu taki- be karar verdi. o Hükümet erkânile meclisler akiederek müzakerelerde bu- lunduğu gibi, bu mesele hakkında ken- dilerinden Jâyihalar istedi. Mağlüb ordu ile Rumeliden avdet eder serdarı ekrem (Koca Yusuf paşa) harb meydanlarında yeniçerilerin tikleri münasebetsizlikleri, bu mecis- lerde ağlıya ağlıya naklederek: İ — Eğer, bu hale bir çare bulunmaz- | » bu gidişle memleket ve hükümet harabe varır. Diye. son sözünü söyledi. Serdarın bu sözleri: o meclislerde bu- ; lunanların hoşlarına gitmedi. Çünk bunlar, yeniçeriliği bütün an'anelerile muhafaza eğerek. o cahil güruhu daima ellerinde tutmak isteyenleri. l Fakat, terakki ve teceddüd taraftarı olan münevverler, Koca Yusuf paşanın fikrine iştirak ettiler.. ve, islâhatın lü” zumuna dair lâyihalar verdiler. Burların arasında. (Tatarcık Abdul- lah efendi)nin verdiği lâyiha, çok şa yanı dikkatti. Bu muhterem zat, (ta - limli asker)in lüzum ve vücubümü, a - yetler, hadisler, akli ve mantıki delil- lerle ispat etmişti. Üçüncü Selim. bu lâyihaya dayana - râk -1207 senesinde- işe girişti. İstan bul civarında (Levent çiftliğinde. yüz kişilik bir nümune müfrezesi teşkil et- ti-Bunun-başına, (Mustafa Reşid efen- di) isminde bir zat: geçirdi. Yusuf paşs ordu ile avdet ed her ihtimale karşı birkaç muallir ker bulup getirmişti. Bunlarda ( im cedid) namı verilen bu yüz kişilik müfrezeye muallim tayin edildi. Bu küçük teşebbüs, derhal büyük bir netice verdi. Yüz kişilik müfreze çar- çabuk yetişti. Üçüncü Selim; ıslâhat taraftarlarını maiyetine alarak Levent çiftliğine git ti. Bu küçük müfreze tarafından yapı-| İlan talim ve ateşli manevraları seyret- OSMANLI ı TORK ANON ibir (Orta) (1) teşkil edi çevrilmişti yarâk: — Bu işde, faydal azime memuldur. Tez. askerin miktarı arttırılsın. Bir 6- cak teşkil edilsin. Diye, emir verdi. * Üçüncü Selimin bu iradesi, derhal yerine getirildi. Zabitlerile beraber, (Bin altı yüz iki nefer)den mürekkeb i. Talimlere bir kat daha ehemmiyet verildi. Artık padişah sık sık Levent çiftliği" ne gidiyor, talimleri gözden geçiriyor. hattâ askerlerin yataklarına ve yiye - eeklerine bile çak ciddi alâka gösteri - yordu. Selim ile onunla hem fikir olanlar, büyük bir memnuniyet içindelerdi. Ni- İzamı cedid askerlerinin yekin bir za - manda koca bir ordu haline gelerek. düsmanlardan intikam alacaklarını ü- mil etmektelerdi. Buna muksbi! yeniçerilerle. bunla - rın tarafdarları ise kalblerinde, hergün biraz daha artan gizli bir kin ve gayz beslemektelerdi. Yeniçeri kışlalarında ve terakki düş- manı olan mütaassib muhafazakârların kurdukları fesad ocaklarında. için için birer volkan kaynıyordu. Fakat bu vdikamları birleştirip bütün dehşetile patlatacak kuvvet henüz ortada görün- müyordu. * ( Navolyon Bönanart )ın (Mısır) a hücum etmesi ve Suryeye doğru ilerle- si, bir müddet için dedikodulara n niş. bütün gözler, o tarafa .- Bilhassa (Akkâ) muha - sarası, İstanbul muhitinde büyük bir alâka husule getirdi. (Arkası var) (1) (Orta) tabiri, yeniçeri ocağına aiddi. Nizamicedid teşekkül ctiiği zaman kuvvet meveuduna evveli (bölük) denilmek iste - nilmiş ise de, yenicerileri büsbütün kuşku- landırmamak için, bu tabirin kullanılma - sından vazgeçilmiş. bu teşekküle (orta) ve (Cemaat) deniknişti. BANKASI IM ŞİRKETİ TESİS TARİHİ 1863 Sratüleri ve Türkiye Cümhuriyeri le münakit mukavelenamesi 2292 Numaralı 101611933 tarihli kanunla tasdik edilmiştir 4241611913 tarihli 2435 Numarah Resmi Gazete) Sermayesi : ihtiyat akçesi * 10.000.000 ingiliz Lirası 1.250.000 ingiliz Lirası — ur Türkiyenin başlıca Şehirlerinde PARİS, MARSILVA ve NİS'de LONDRA ve MANÇESTER'de MISIR, KIBRIS, VUNANISTAN. İRAN, İRAK, FİLİSTİN ve MAVERAYI ERDÜN'de Merkez ve Şubeleri “Ğİİİ VUGOSLAVVA, RUMANVA, VUNANISTAN, SURİVE. LOBNAN İl ve MAT 'AV'da N “tl Filyalleri ve bütün Dünyada Acenta ve Muhabirleri vardır Her nevi Banka Mı Hesabı cari ve mevduat hesapları Ticari krediler ve vesaıkli krediler İameleleri yapar küşadi. küşadı. Türkiye ve Ecnebi memleketler üzerine keşide senedal iskontosu. Borsa emirleri. Esham ve tahvılği, altın ve emlaa Senedat tahsılâl ve saire. Üzerine avans. ŞO am En yüksek emniyet şartların haiz kiral Kasalar Servisi vardır. acem Piyasanın en müsait şartlarile (kumbaral veya kumbarasız ) tasarruf hesapları açılır. Çünkü yazdığım gibi bina yalnız bir ta- kım duvarlardan ibarettir. Burada bu- Yunan ocaklarda yolcular yemeklerini pişirirler. Kendilerini develerinden, katır ve atlarından ayıran mesafe işte bu dört kadem genişliğindeki yüksek- çe duvardır. Yolcuların hayvanları bağlı butundukları yerden ve bu sed üzerinden başlarını veya boyunlarıni uzatarak efendilerinin emirlerini bek- yen hizmetkârlar vaziyetinde görü - İnürler veya o adamla oynaşırlar. Hay” İvanlar için ayrıca yapılmış yemlik ol- madığından bunlar boyunlarına asılan torbalardan yemlerini yerler. Sahible- rine o kadar yakın olan bu mahlüklar arasıra bunların elinden ya bir parça ekmek veya herhangi bir yiyecek de kaparlar. . Bu sed üzerinde yolcular yataklarını şöylece yaparlar: Önce bir halı yayar- lar ki her yolcu böyle bir hahyı bu maksada hizmet için eğerlerinin bir ke- narma bağlıyarak taşırlar. Yere serilen bu halı üzerine Talaman dedikleri har- manilerini (Harvani) sererler. Yastık yerine de başlarının altına atlarının eğerlerini korlar. Üzerlerine (gerek at üstünde ve gerek yürürken giydikleri) uzun ve yollu mantolarını örtünürler. İşte bu suretle öyle iyi ve rahat uyurlar ve başka türlü lükse ihtiyaç duymazlar. Burada gizli bir şey yapmak mümkün değildir. Çünkü her taraf açıktır. Gece karanlığı müstesna olrak üzere, gizli yapılması lâzimdelen şeyler bittabi herkesin gözleri önünde yapılamaz. Osman! rında bu gibi hanlar pek çoktur. Fakat böyle hanlarda Türk ler, biz yemek yerken . gözlerini bize çevirmekte ve bizim âdetlerimize hay- retle bakışmakta olduklarından elçimiz mecbur kalmadıkça bu hanlarda ko - nuklamazdı. Hanlarda gecelememenin sebeblerinden en mühimmi de gerek insanlardan ve gerek hayvanlardan ha- sıl olan fena kokulardı. Bunun içindir ki herhangi köy veya kasabada konak- ladığımz zamanlar elçi efendimizin ge- celemesi için bir hıristiyan evinde bir oda arardık. Halbuki bunların da ekse- risi o kadar dar ve sıkıntılı olurdu ki bir yatağı güçlükle sığdırabilirdik. İş- te bu vechile efendimizin istirahatini mümkün mertebe temin ettikten sön- ra geriye kalan bizler de kilimlerimizi halılarımızı ya arabalar içine veya al tına veyahud bulabildiğimiz başka yer lere sererdik ve yatardık. Bazan de ge- çelerimizi Türk hastanelerinde geçi - rirdik. Bu hastanelerin Gi kur - cidden güzel olarak inşa e- ar seyyahlar için rahat ve ideat binalardır Çünkü bunların için” de daima birçok baş odalar bulunur ve bunlar ister » İster “yahudi. zengin veya dilenci olsun hiç kimseye kapalı değildir. Bu kabil yolcuların is- tirahati için kapıları daima ardlarına kadar açıktır. Beylerbeyileri olan paşa- lar, sancak ve sair Türk beyleri de merileketini teftiş için odolaşırlarken bu gibi yerlerden istifade ederler. Ge- Wp istirahatleri için bu gibi hayır müesseselerinin meydana gelme- sine âmil olurlar. Bizler de. bu kara seyahatimiz esnasında “bittebi bulu - nan yerlerde-bu o müesseselerden çok faydalar temin ettik. Buralerda kaldı - ğımız geceler daima rahat ve deliksiz uykular uyuduk. Bu müesseselerde başka bir âdele daha şahid olduk: Türkler, kim olursa olsun, hangi milletten bulunursa bu - Tufusun. burslara uğrıyanlara yemek vermektedirler. Akşam yemeği vakti gelince hastane <hademelerinden biri, kıyıları #ki parmak yükseklikte hir sini (bazı yerlerde bü, tenekedendir) - ki orta büyüklükte, yuvarlak bir masanın üzeri kadardır- getirirler. Bu &ininin tam ortasında kaynamış arpa veya pi- rinçlen yapılmış çorba ve büyük bir SE EA 3 stanbula gelen Bohemyalı slaw'ın hatıraları Türkçeye çevirek: Süreyya Osmanlı köylerinde 10 Ditmen parça koyun eti bulunan büyük bir kâ- se vardır. Kâsenin etrafına dilim dilim ekmek dizilmiştir. Bazan bu sicak yemeğe ilâveten bir tabak bal getirirler ve bize yemekle. rin 'ütfen tatmamızı rica ederlen ıMul ak ki elçimiz bu yemekleri yes mezdi. Fakat onun maiyetini teşkil e İden bizler. sağlam midelere malik ol duğumuzdan sunulan bu yemekleri te şekkürle karşılardık. Onlar da bizden gördükleri bu iştiha üzerine üçüncü ve hattâ dördüncü kâseleri getirmekte tos reddüd etmezlerdi. Biz bu türlü ye « mekleri çok sever ve büyük bir iştiha ile kten sonra kendilerine teşek « ür cder ve bunların bu hizmetlerine şükran karşılığı olmak üzere bir akçe veya o değerde bir Macar parası verir» dik. Bunlar bizimle yoldaşlık eden Türklere de ayni yemeği veriyorlardı Bir yabancı bu hastanelerden ancak üç gün istifade edebilir. Ondan sonra ya* ibancıya bu müesseseyi terkedib gitmeli düşer. Bu hastanelerin geniş gelir kaynak» ları, büyük vakıfları vardır. Çünkü bu müesseseleri kuran belli başlı paşalape İla, dindar Türk büyükleri, vücude ges İtirdikleri hayır evlerinin, gerek kendi» leri hayatta iken ve gerek öldükten sonra, yaşamalarmı*temin yolunda bol varidat getiren akarlar, satın alınmış köyler veya istisğar olunamıyacak de* recede nakid para bırakırlar. * Eh. seyahatimiz esnasında. Osmanlı hududları içinde gördüğüm hanlar. has- taneler ve gece istirahat şekilleri kak» kında okuyucularıma kâfi derecede malümat vermiş olduğumu zennede » rim. Şu halde seyahatimize devam ede- Bim: 29 İlkteşrin — Bugün, basit bir köy olan ve içinde iyi olmaktan uzak bir hani bulunan Budesin'e geldik. Burada Türkler tarafından Macaristanın Ves perim kalesi önlerinde yakalanarak sa- tılmak üzere Sofyaya ürlmekte olan altı hıristiyan esiri gi Akşamlayin, elçi hazretleri, muhafa- zamıza memur dört çavuşu ve dört yes niçeri neferini çağırtarak, heyetimizin iaşesi için Budin beylerbeyi olan paşa tarafından hiç de az olmiyân miktarda para verilmiş olmasına rağmen kapıcı başının mübayaa ettiği iaşe maddelerin 'nin azlığından ve kalite bakımından da çok aşağı bulunduğundan şikâyet ettij malyetinin açlıktan helâk olmasına mür saade edemiyeceğini beyan eyledi. On- dan sonra da bir sandık getirtti ve bü- nun açılmasını emretti. Bu sandıkta Osmanlı padişahma hediye edilecek o- lan paralar vardı. Sandik içinden 2300 Florini ihtiva eden bir torba çıkartarak bu parayı: sefaret heyetinin İaşesi için sarfetmek o iztırarında bulunduğunu bunun için bir «sarfiyat defteri» tuta» cağını ve İstanbula varınca da bizzat hünkâr hazretlerine keyfiyeti arzede ceğini izah ettikten sonra kapıcıbaşınını bu yüzden herhangi bir zorlukla karşış laşırsa kimseyi (o tahatie etmiye hakk) olamıyacağını ve fakat ancak ve yalnm kendisini takbih etmesi lâzım geleceği ni ilâve etti. (Arkası var) BÜTÜN ÖLKEYİ A HERSÜN

Bu sayıdan diğer sayfalar: