| Temanuz “Son Posta» nın tefrikası: 27 5 İN fyonlu macunun tesiri Diyerek, büyük bir ketumiyet eri Yordu. Gene birçok kirnseler de: — Hayır.. sultan, genç dulluk zevki- Melling'in çalışması, yalnız bahçeyeİni sürmek istiyor. Münhasır değildi. Genç san'atkâr, ayni Zamanda saray binası üzerinde de bü- Yük tadilât ve ıslahata da girişmişti. O, Üçüncü Ahmed devrinin o dilnişin San'at üslübunu gösteren mimari tar - Zini, beğenmiyordu. Bilhassa tavan ve duvarlardaki renk renk nakışları, göz tıran, altın yaldızları, Kaba ve Zevksiz buluyor. bunları söküp atarak | Yerlerine kendi dımağından doğan san'at duygularını yerleştirmek İsti - Yordu. Bedbaht Neşatâbâd — sarayına, artık balta ve kazma girmişti. Lâle devrinin Demişlerdi. Meselenin en garib ciheti şurasıdır- ki; saray inşaatı yapılırken. Melling hususi bir plân yaparak bir mektub ile Hatice sultana göndermiş, (Sarayın bugünkü şekline nazaran, bu dairenin nerede yapılması arzu bu- yurutuyor... Vâkıâ. bunu ben tasarle- dim amma. bir kere de zatı seniyeleri- nin fikirlerini almayı münasib gör - düm.) Diye, Hatice sultanın reyine inüra - caat eylemişti. Hatice sultan, bu mektuba: bir bediası olan sarayın cepheleri, dai- Teleri, o geniş arz odaları, efsanevi ha- ia saklıyan uzun dehlizleri, hoyrat Mrgadların balta ve kazma darbeleri al (Böyle bir daireninsyapılmasına lü - zum bile görmüyorum.) Diye, kısa bir cevab vermekle iktifa (Buna binaen, hazır bulununuz. Şev- ketlü biraderime müracaat edeceğim.. ve bu müracaalin mes'ud neticesini si- 2e bildireceğim.) Diye, bir müjde vermesine intizar lediyordu. Malüm ya.. Hatice sultanın #renkee okuyup yazma öğrenmek arzusunu iz- har ettiği gün, Melling, çıldıracak de- recede sevinmişti. Ve sultanın bu ha“ reketini, temamile kendi lehine tefsir ederek; — Koca, şark sultanı... Aşkını itiraf etmek, gururuna dokunuyor. Hislerini ancak bana bir mektubla bildirecek. Demişti. Halbuki; iki ay geçmeden, lâtin harf- lerle mükemmel surette yazı yazmayı ve okumayı öğrenen Hatice sultan. Melling ile biyçok muhaberede bulun: 16 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 6 "Türkçeye çeviren: Süreyya Ditmen Budin ve Peşte İş güç sahibi kimseler, esnaf, eğer arzu jmeydanlara etmezlerse, günde beşden fazla ibadet etmeğe mecbur değillerdir. Camilerde ibadet etmeğe, berhangi bir sebeble o- Yursa olsun, muktedir olmıyanlar iste- dikleri vakit, arzu ettikleri yerde, ev- ide, tarlada veya işinin başında, yahud da müezzinin sesi kendisine (eriştiği yerde Cenabıhakka ibadet © vazifesini ifa edebilirler. Yani, bu, dini vazife - nin ifası için mutlak surette mabede gitmek mecburiyeti yoktur. * Ertesi günü şehirde gezintilerimize me) girilmektedir. Bu son, yani üçüncü, meydanda güzel bir su sahi. ci vardır ki kilise çanlarının imal ölun- duğu madendeh yapılımıştır. Bu sahrni- cin tam yukarısına mevzu sekiz boru - dan su gelir imişse de bizim gördüğü » müz zaman bunlarda sudan eser bulun- muyordu. Bu sahrnicin içinde eski Cermen yazısile oyma yazılar, beş tarla kuşu, dört yılan. istakoza benziyen ve başka hayvan şekillerinden vücude ge tirilmiş Avusturya arması görülüyor - du. Buradan dönme bir merdivenle çi- karak güzel ve geniş bir galeriye ve devam ettik. Gemilere avdet eylediği” miz zaman irtiğad ederek Türkler ta - rafına geçmiş bulunan İtalyanın büyük bir alayla ve aşağıda izah edeceğim şe- galeriden de düire şeklinde bir odaya girdik. Burası Macar kralı Matyas Kor- ven zamanında küçük bir mâbed imiş. Bu odanın dışında başka bir hücreye » hüznengiz çatırdıldrla yıkılıp İndiriliyordu. İlk darbeyi Hayreddin ağanın dairesi Yemişti. Sarayın selâmlık dairesile ha- Tem dairesi arasında, eski Türk zevki- DİN asil öslübile yapılmış olan bu daire, gün zarfında hâk ile yeksan edi) - Senelerce o dairenin çatısı altında Yüşanma olan Hayreddin ağa, bu facia- önüne geçmek için çok çalışmış. hatti, Hatice sultanın ayaklarıma ka - Panarak yalvarmıştı. Fakat, biraderi cü Selimin (teceddüd) fikirlerin” ilham almış olan sultan, bütün bu Ticaları reddetmiş: — Lala. Hiç şüphesiz ki. her yeni #ey, eskisinden daha iyidir... Hele, mi- mar çelebiyi kendi haline bırakalım. lim, ne eser vücude getirecek?.. eylemişti. Mi ire Melling bu cevabı aldığı gün. beyni- ne ağır bir darbe yemiş gibi sersemle- di. Ve bunda da, haksız değildi. Çünkü o, bu saraya ne bülyalarla a- yak basmıştı. Ve, ne emellerle yaşa - işti. : Sultanın gözüne girmek.. ve nihayet onun Zevci olabilmek'için. zekâ ve ir- fanının var kuvveti ile çalışmıştı. Fa- kat bu çalışmaları. yalnız parlak tak” dirler kazanmak. kıymetli hediyeler almakla kalmıştı. Halbuki o, sultandan tek bir hediye bekliyordu. Ve günün birinde: Artık, hakikati daha fazla saklamıya ne Jüzüm görüyoruz?. Her halinizden anikyorum ki. siz beni o seviyorsunuz. ben de kalbimde size karşı ayni hissi kle iktifa eylemişti. A Hayreddin ağa, dairesinden ağlıya #öliya ayrılmıştı. Ve o günden İtibaren, Hatice sultana, hem de Melling'e| ; kalbinde acı bir kin beslemiye| lamıştı. besliyorum. Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler sun - lardır: İstanbul cihetindekiler: Şehradebaşında: (Asaf), Eminönünde: (Yorgh, Aksarayda; (Pertev), Alemdar- 4n: (Eşref Neş'et), Beyarıdda: (Haydar), Fatihte: (o (Hüsamettin), Bakırköyünde; (ENA), Eyübde: (Arif Beşir). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Yük - sekkaldırımda: (Vingopulo), Taksimde: (Taksim), Yenişehirde: o(Parunakyan), Şişlide: (Halk), Galatada: (İsmet), Fın- dızlıda: (Mustafa Nall), Boşiktaşta: (Na- 41 Halid), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Kadıköyünde: (Yenimoda, Merkezi, Üs küdarda: (İmrahor), Sarıyerde: (Os - man), Adalarda: (Halk). * Mehling'in bu çalışması, aylarca de- Vam etmişti. Ve artık yapılacak işler de hitama ermişti. Genç san'atkâr, vâk:â zekâ ve irfa - Yarın bütün inceliklerini göstermiş; ge Yek Padişahın ve gerek Hatice sulta - Tir son derecede takdirini celbeyle - Mişti, Bilhassa, Hayreddin ağanın sabık Öiresi üzerine kurulan bina, garb #aNat ve mefküresinin cidden bir şah- seri idi, Melling, buraya bir (Hünkâr daire- *İ) inşa etmişti. Padişah, malyeti ile »tiresine misafir geldiği zaman, bu “nirede ikamet edecekti. Zeki san'atkâr, bu eserini o kadar hesablarla yapmıştı ki; her türlü İhtiyacları düşünmek şu tarafa dursun Padişahın bizzat balık tutması için 14- e gelen tertibatı bile ihmal etmemiş- Istanbul 4. neu İcra Me- murluğundan : Paraya çevrilmesine #arar verilen ecza - neye sid ecia müstahsaratının birinci açık arttırması 30/Temmuz/939 tarihine tesadüf, eden Perşembe günü Kasımpaşada Zincirli- kuyu caddesinde 1-8 No. lu Turan eczane - sinde amat 9 da yapılacak ve kıymetin X 76 gini bulmadığı takdirde ikinci açık arttır - masının 25/Temmuz/939 Salı günü âyni ma bel ve saatte yapılacağı İlin Olu -; Bur, 119199) Naşit Özcan - Ertuğrul Sadi Tek birlikte bugece Beyiktaş - Suat - Parkta SÜRPİK - HAÇİK KÖR sinyoca Aysal Bu inşaat orasında yalnız ehemmi - verilmiyen bir yer varsa o da Sul- zevcine mahsus olan (Paşa daire” *İ) adi, Hatice suftan, kocası Seyid Ahmed daima ına ve itri şâhf kokan Yember sakalından hoşlanmadığı için Mu daima taşra memuriyetlerine gön- Zavalk damad paşa. 1213 senesinde Mizirum valiliğine tayin edilmişti. Ve bir müddet sonra, orada hakkın rah- kavuşarak, ortadan kaybolup #itmişti, Bu etim hâdise, acaba Hatice sultanı De derecede müteessir etmişti?. Bunu, Bilmiyoruz... Ancak malüm olan bir het varsa, genç sultan. bir daha ev - İz istememiş. etrafını alan ve biz” “ üçüncü Selime müracaatte İngilizce bilen Hire yüz vermemişti. a vole kimseler, sultanın bu hareke- Merhum zevcine olan sadakat ve ücret verilecektir, / duğu halde. yazdığı mektubların He - men hepsi, yalnız ve yalnız bahçenin tanzimi ve saray binasında yapılan ta dilât işlerine inhisar etmişti. Böyle olmakla beraber; genç ve ha- yâlperest san'atkâr bir türlü ümidini kesmemiş.. dımağını saran hülyalara dalmaktan vazgeçmemişti. İhtimal ki bunda; Hayreddin ağanın | afyonlu macununun da tesiri oluyor- du. Mellirg. her gece vatarken: o kıymet- tar kavanozun kapağını açarak! — Güzel rüyalar görmek niyetine... Diye, o tatlı macundan, damağına bir parmak çalmayı ihmal etmivordu. | Bir gün, adetâ kendi kendine isyan | etmişti: — Allahım! Nedir bu çektiğim”... Saian (Arkası var) | &cm bosta Yevmi, Siyasi, Hi Halk —veme — Yerebulan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL Gazetemizde çızan Yazı ve resimlerin bütün hakları muhfuz ve gazetemize aiddir. ABONE FIATLARI 154 1220) 710 | 270 400 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu : 741 İstanbul i Yatak, yemek ve çalışma ode- Jarile salon takımları velhasıl her nevi mobilyalar; BAKER (ESKİ HAYDEN ) mağazalarında teşhir edilmekte ve ber yerden ucuz fiat ve müsalt şartlarla sa- tılmaktadır. e Ge A Sümerbank Umumi Müdürlüğünden: daktilo alınacak bın Padişah Karabük demir ve çelik fabrikalarımızda istihdam edilmek üzere ingilizce bilen yüzlerce #zdivac tatibinin bİÇ | allı daktiloya acele itiyaç vardır. Kendilerine #ktidarlarına göre 120 liraya kadar Telib olanların derhal Ankarada Umumi Müdürlük personal şubesine ve İstariulda Sümerbank İstaribul şubesine müracaatları. «28043 «5042; İlavta, keman ve zurmadan mürekkeb kilde şehre götürülmekte (o olduğunu gördük: Önde, uzun tüfeklerle müsellâh, üç yüz kadar piyade askeri yi ları kumandanları ve zabi aneşilan atlılar takib ediyordu. Zabit- lerden sonra kırınızı bayrakları hâmi - len beş asker, bunların oardından da geçilmektedir. Bu hücrede de Matyas Korven'in kütüphanesi bulunuyormuş. Bu odada yıldızlarla süslü bir gök bari- tası ve karşılıklı iki müneccim resmi yapılmış olup altında şu yazılar mev. cud bulunuyordu: «Cum rex Mathias suscepit sceptra Bocmae Gentis, erat similis lucida forma poli.» Yani, «Kral Mathias Bohemya tacını aldığı zaman, Pertev endaz olan gökler bu şekilde idi.» Kütüphanenin bitişiğinde. o Macar krallarının oturdukları lâtif bir surette boyanmış ve her tarafını halılarla süş- X a nmiş bir oda vardır. Bu odada gayet tutuyor ve bir parmağ yi do ,İkıymettar halılarla mestur bir de taht zatmış ve bu suretle islâm dinini |mevcudtur. Budin beylerbeyileri olan kabul ettiğini tasdik etmiş oluyordu. Paşalar, eyalet meclisini bu odada ve bir müzik takımı geliyordu. Bandonun arkasında ve rütbe sahibi iki Türk at - ısının arasında çok muhteşem ve mü- zeyyen bir ata bindirilmiş, sırtına koyu kırmızı bir entari ve başına da bir çok turna tüylerile süslenmiş Obir kavuk giydirilmiş olduğu halde bedbaht İtal- van geliyordu. Bu adam bir elinde bir Mürted İtalyanın ardından bir çok atlı borazanlar, borularını fasilasız çala - rak geliyor, bunları da vasak deriyile benekli entariler giyinmiş üç yüz kadar “Türk sipahisi takib ediyordu. Bütün bunlar &âh haykırıyor. Ve kâh eğerleri üzerinde sıçrıyarak büyük sevinç hareketleri izhar ediyorlardı. Bu #lay. şehir kapısma geldiği zaman biraz tavakkuf etmiş ve üç defa (Lâilah...) diye bağırılmış ve üç el de ateş edilmişti, Ondan sonra alay, ka- pıdan girerek ayni tertible yürüy şüne devam etti. Bizim gemilerin önün” den geçerken, hiç şüphesiz bizi kızdır- mak için, seslerini olanca yüksekliğile bağınp haykırdılar!. Aslen Augsburg'lu bir Alman olup birkaç yıl evvel din değiştirerek Türk- ler tarafına geçmiş bulunan çavuşumu- zun söylediğine göre paşa, bu İtalyana güzel bir at ihsan etmiş ve günde yir- mi akçe de para tahsis ettireceğini yâ- deylemişi. Fakat hiç inanmıyorum ki buna günde bu kadar çok tahsisat ve- rilmesine paşanm emri sadir olmuş bu- unsur. Çünkü en indemli yeniçerile- rin gündeliği bile bu derece yükseğe çıkmamaktadır. Diğer taraftan başka” larının bize anlattıklarına göre aradan bir sene geçmeden bu adamın bir dilim ekmeğe muhtaç bir hale geleceği mu - hakkak imiş. Bize lehde propağanda mahiyetinde beyanatta bulunan çavu -İledik. Bugün. Viyanadan gönderilen bir kurye bize ulaşmış bulundu. (Arkası var) şun maksadı, içimizden birkaç kişinin daha Türklere geçmesini temin eyle - mek olduğu muhakkektı, Fakat Allaha şükür olsun ki bu mürted Almanın ar- zusuna göre başka bir hâdise olmadı. Yemekten sonra Budin şatosunu gör- miye gittik: Nöbet bekliyen sskerler arasından geçerek ilk kapıdin içeri girdik ve kendimizi güzel bir meydanda bulduk. Bu meydanın her fki tarafından karşı karşıya dizilmiş otuz top vardı. Yirmi kadarı da tekerleksiz olarak yerde ya- tıyorlardı. Bu otuz top içinde öyle bü- yükleri vardı ki bir adam bunların içi- ne girebilirdi. Türklerin bize beyan et- tiklerine göre bu toplar buraya (Syget) muharebesinden sonra getirilmişler - dir. İlk meydandan fkinci bir kapı ile ikinci ve başka bir kap: ile de üçüncü bu taht etrafında toplarlar. Buradan, geldiğimiz yolla, aşağıya indikten son- ra başka ve ahşap bir merdivenle diğer bir kuleye çıktık. Bu kule gayet derin ve o nisbette emin bir zindanı ihtiva etmekte imiş, O vakitler, Türklerin İsöylediklerine göre, yetmiş kadar hr ristiyan esiri bulunuyormuş ki burla- rın - Cenabıhakkın yardımı olmad:'kça- kaçıp kurtulmalarına imkân yokmuş. Meğer ki yüksek (fidyei necat) vererek - |kendilerini satın almış olalar ve bu ei zindandan kurtarmış buluna- EN Bu &ülenin etrafında mevcud burclar kulenin müdsfsa kudretini aritırmak « tadır. Bu burclar üzerinde, biri Gran metropolidi tarafından bizzat dükül müş üç top vardır. Burasını da gezdik- ten sonra büyük bir sarayı ziyaret et- tik. Fakat bu sarayda zikre değer hir şeyler bulamadık. En son, Tuna sahi - line dönerek (Budin) karşısındaki Peş- te şehrine geçtik. Buraya, altıyiiz adım uzunluğunda bir &öprüden geçilmek & tedir. Bu köprü bir takım büyük dallar üzerine kurulmuş im tadır. Bu şehirde birçok Türk ve hı - ristiyan tacirler varsa da binaların ek- serisi fakiranedir. Bu şehirde güzellik mefhumile ilgili hiç bir şey göremedik ve binaenaleyh gemilerimize avdet ey- li