? i Mehtablı bir gecede, Mayansın en gü. gel kızı Bertle, genç müzisyen Rodolf başbaşa idiler. Onlar kendilerini birbir. lerine vâdetmişlerdi, fakat ertesi sabah ayrılacaklardı. Rodolf uzak bir vilâyete gidiyordu. Orada iki sene kalarak üstad bir hocadan musiki dersleri alacak; dö - nüşünde, Bertin, kilise orkestrasının şe. fi olan babası ona hem bu vazifeyi, hem kızını verecekti. Rodolf sevgilisine: — Bert, dedi, haydi, senin çok sevdi . ğin şarkıyı bir defa daha beraber çala .| lam. Birbirimizden ayrıldıktan sonra da;| her akşam gün batarken - gamlı düşün. celi saatinde « gene ayrı ayrı o havayı çalmağa devam edelim, Bu, ruhlarımızı birbirine yaklaştıcacaktır... Bert, harpını aldı, Rodolf ona flütile refakat ediyordu. Bertin aziz türküsünü birlikte, birçok defa çaldılar. Sonra baş. başa ağlaştılar, sarılıp öpüştüler ve Ro . dolt yola çıktı. İkisi de ahdine sadık kaldı, Her akşam, gün batarken - birbirlerini son defa gör. dükleri an . Bert harpını, Rodoli flütini alıyor, ikisi de, ayrı ayrı, ayni aşk şar. kısımı çalıyordu. Akşamın bu esrarlı ve muhteşem saatleri görünmez rüyalar ya. ratıyor, ufuklardan yükselen kızıl bu . harlar içinde öyle zannediliyordu ki ikisi de - birisi başında güllerden çelenkler ve mütebessim, öteki solgun ve yüzü ipek peçeli . bütün hatıraları, bütün mes'ud günlerile beraber uyanmış ve canlan .! mış, birbirini görmektedir. Bu saattedir ki rüzgârın yapraklar 4. rasında son ürkek fısutıları; tatlı ve gamlı hatıralarla bağlı olduğumuz ha - vaları birçok sesle söyler gibidir... Mu. Rodolf, şarkıyı çalarken vakit vakit duruyordu. Ona; flüt sesine, Bertin bar. pının inleyişleri de karışıyor gibi geli . yordu. İki sene böyle geçti. Bert bir akşam Harpile beraber, kü çük bahçelerindeki çardağın altında otu. ruyordu. Gölgeliği kuran beş akasyanm uzun dalları, yeşil yapraklar ve baygın kokulu salkımlarile havada birbirine ka. rışıyor. ağaçların arasındaki boşluğu ge. niş yapraklı mor leylâklar dolduruyor. Aysel onun koluna şiddetle vurdu. Bu fikir Lady Salikok'un fikri idi, Ve uzun senelerdir İstanbulda yaşıyan İn giliz kadını mükemmel surette"Türkçe anlıyordu. Hattâ konuşuyordu. Fakat ona Fransızca konuşmak daha kolay geldiği için ve devam ettiği meclislerde hattâ Türkler de sralarında Fıansızc4 komuşmağı tercih ettikleri için herkesle Fransızca konuşuyordu. Ağzını kapamadan esniyen ve bun - dan rahatsız olmıyan Aysel: — Aman pek canım sıkılıyor, dedi Bir şey yapalım? Salonda artık herkes birbirlerile ko- nuşuyordu. Frölayn Molda Holz: — Bir salon oyunu oynıyalım; diye teklif ettir Lady Salikok kaşlarını çattı Ve müs- tebzi bir gülüşle: 5 — Salon oyunu mu, dedi... Güzel bir ir,.. Hepimiz yirmi yaş daha gençle- ğiz. Belkis gülüyordu: — Vallahi pek iyi olur... ne yapalım? Fazlı Şakir: — Gaj toplarız; dedi. Lady Salikok: — Ben birici tercih ederim; dedi. Fakat onun bu sözüne Kadriyenin: — Ben de öylesinden başka bir cevab gelmedi. Bir sast süren bir salon oyunu oyna- dılar... Emine bu oyuna bir köşede tek başına oturan sevgilisini de iştirak et- tirmişti. Çocuk oyunlarına benziyen bu oyun salonda herkesi eğlendiriyordu. Gailar toplanmıştı. Salih yanımda bulunan Fazlı Şakire: — Oh ne âlâ diyordu. Şimdi gajlar çekilirken öpüşeceğiz. ayet içlerinden biri oyundan bık- tık gajları çekmiye başlıyalım. Dedi. Gajlar çekiliyordu. Ceza olâ - rak duvar saati olunuluyor. Yahud iti-| Bakalım senin fabm ne olacak” rafat yapılıyordu. Ya öpüşülüyor. Ya- “San Posta, nın Hikâyesi KIRILAN TELLER Çeviren : du. Leylâklarla çardağın açık bıraktığı aralıktan erguvani bir şerid gibi - guru.| bun tutuşturduğu . ufuk görünüyordu.|kederli veya şen; güneş batar ve Bu, hatıralara ayrılan saatti. Bert har .! sesleri pına aldı ve sevgili şarkısını çalmağa baş. ladı. Bir an sonra, birdenbire durdu ve| dinledi. Havada mutlak bir sükünet var.| dı. Rüzgâr bile yapraklarla oynamağı bı. rakmıştı. Parmakları tellerde (yeniden gezinmeğe başladığı vakit Rodolfun, ken. disine refakat eden flütünü tekrar duy. du, Uzaklardan uçup gelen Rodolfun ru. hu, bizzat Rodolftu bu... * İki seme sonra Rodolf ve Bertin mini cik bir kızları olmuştu. Bertin babazının ölmeden evvel takdis ettiği yuvanın kıy. metli meyumsı... İhtiyar adam damadına kendi yerini . orkestra şefliğini . de ver. miş ve yeni çifte kâfi bir saadet hazırla. mıştı, Rodolf küçük, sevimli bir ev aldı. Arkas ıhlamur ağaçlarile örtülü, önün. de yavrunun yuvarlana yuvârlana oyna. dığı çimenlik vardı. Bahçeyi çeviren be. yaz duvarlar iri Bengal güllerile örtülüy dü ve evle bahçe o kadar sıkı muhafaza - lıydı ki kapılarda bile dışarıdan göz ata. cak bir çatlak, bir delik yoktu. Onlar bu sedler arkasında kendi kendilerine ve kendi saadetleri içinde kalmak istiyor - lardı. Mes'ud insanlara yaklaşmak güc. dür. Lâkin bir felâket oldu, bu sırada, ço . cuk birdenbire öldü ve bu acıya daya hamıyan güzel Bert te, birkaç ay sonra yavrusunun arkasından gitti Sonunun yaklaştığını hisseden genç kadın, koca » sını yanına çağırdı: — Beyhude Rodolt, dedi, beyhude ye. re dualarımla hayata bağlanmak istiyo. rum. Halbuki gitmem lâzım. Çocuğumu. zun yanına gitmeliyim ve seni orada e - zeli bir hayat için beklemeliyim. Eğer ö. lüler için tekrar yer yüzünde görünmek imkânı varsa beni fekrar göreceksin. Gölgem dalma senin etrafında dolaşa. cak. Çünkü benim semam, Rodolfum ne. Tedeyse oradadır. Buluşacağımız gün gel (diği vakit seni arıyacağım ve birleşmiş ruhlarımız onların bir daha hiç bir rab. Feridun Osman İgetirmeğe çalıştılar. benim doğduğum gün, mes'ud veya bedbaht, âşık veya metruk, çan çiçekler keislerini kapamadan son kokularmı ha. vaya Üflerlerken, uzun yıllar bizi meste. den, ıztırablarımızı tatlılaştıran çarkı Her sene, semâya yükselirken, mızı çalacaksın. Çok uzun bir ayrılık ıçın sana tek teselli o kalacak. Ve bu müzik benim için İsrafilin konserlerin « den daha tesirli olacak... Kocasını öptü ve öldü. * Rodolf delirmişti. Onu seyahatlere çı. kardılar, felâketini unutturup , kendine Dönüşünde dimaği oldukça sakindi. Fakat karanlık bir me. lânkoli kafasını bürüdü, ve bir daha da , “İsıyrılmadı. Bdbabt adam evine kapandı. Hiç kimseyi kabul etmiyor, hiç bir tarafa çıkmak istemiyordu. Bertin odasını, genç kadının öldüğü andaki gibi muhafaza e - diyordu. Yatak gene öyle duruyordu, bir köşede harp dayanmaktaydı. Bertin doğum günl gelınce odayı çi - çeklerle süsledi ve gün batarken flütünü alarak vaktile karısile beraber çaldıkları şarkıyı çaldı, çaldı... Ertesi günü, onu sırtüstü yere yuvar. lanmış, baygın buldular. Ayıldığı vakit, gene aklını kaçırdığı anlaşıldı. Uzun u zun tedavi edildi, gene seyahatlere çı - ü karıldı. Bir sene sonra, evine avdet etti. ği zaman, kendine gelmiş gibi görünü - yordu. Lâkin daima sessiz ve daima dü. şünceliydi. Karısının doğum gününde gene oda . ya çiçekler doldurdu, gene gün batarken o şarkıyı çaldı ve ertesi sabah onu gene yerde, baygın buldular. Götürmek işte. ikleri zaman kendine geldi, eğer karısı. ü odadan çıkarırlarsa intihar edeceğini söylüyordu. Sesi o kadar kat'iydi ki tekrar delirmesinden korka rek kendi haline bıraktılar. Rodolfun sırrı ölümünden sonra anla. gidi: Karısının ilk yıldönümünde o flütünü çalarken aklın almıyacağı bir hâdise ol. taları olmıyacak. topraklar üzerine in - muştu. Harpın telleri birdenbire titre memek üzere yükselecekler... miş ve kendi kendine flüte refakat et - «SON POSTA, “IN TEFBİKASI: 13 TOPRAK AK MAHSULLERİ OFİSİNDEN : Fen Memuru Aranıyor: Memieketin muhtelif mmtakalarında yaptırılacak olan inşaata ari zemin mu. kavemet tecrübesi işlerinde çalışmak ve fen memuru alınacaktır. İsteklilerin vesikslarile en geç 15.7.0909 Umum Müdürlüğüne müracaatları ilân bilâhare nezaret etmek üzere tecrübeli tarihine kadar Toprak Mahsulleri Ofisi olunur, Maarif Vekilliğinden Maarif Vekilliği neşriyat müdürlüğü murluğu» münhaldir. kadrosunda «Depola? hesab kontrol me. Azami kadro ücreti yüz kırk liradır. Bu işe almacak me murun en az orta ticaret mektebi tahsili görmüş, askerlik hizmetini yapmış ve yaşı kırkı geçmemiş olması şarttır. Talibler arasında yapılacak müsabakada ka » zanacak namzede 3559 sayılı kanun hükümleri dairesinde tahsi! ve hizmet du. rumlarına göre ücret verilecektir. Müsabaka sonunda seçilen memur evvelâ en öz altı ay namzed olarak çalışacaktır. Taliblerin mâsbit evrak ve fotoğrafları ilişik birer istida ile birlikte 20/V11/ 1939 Perşembe günü akşamına kadar Vekilliğimiz neşriyat müdürlüğüne müra - caaf etmeleri lâzımdır. Müracaat sahiblerinin, müsabakaya iştirak etmek üzere 24/V11/1939 Pazartesi günü saat on da Vekilliğimiz neşriyat müdürlüğünde bulunmajarı rica olunur. 4293, 45139» İstanbul Felediyesi İlânları Muhasebede münhal bulunan 40 lira ücretli daktiloluk için 17/7/9839 Pazartesi günü saat ikide Belediyede müsabaka imtihanı açılacaktır. 'Taliblerin bir dilekçe ve evrakı müsbitelerile müracaatları ilân olunur. mişti. Rodolf durduğu vaki harp ta su. suyordu. İkinci sene, bir hayal ve kuruntuya kapıldığna hükmederek dikkat kesildi. Fakat harp ona refakat etmekte devam ediyordu. Zavalli genç gözlerine ve ku laklarına inanmıyarak çalgının yanma gitti ve telleri tuttu. Bunların son titre. yişlerini derisinde duyarak ürperdi: Ber. tin harpi da onunla beraber çalıyordu! İki defa da müthiş bir sinir nöbetile çarpılmış, geceyi derin bir baygınlık içinde geçirmişti. Lâkın, kendine geldik. ten sonra bu şedid heyecana alıştı ve on. da hazin bir zevk bulur oldu. Artık bü - tün geceleri böyle geçiyordu. Yanakları çökmüş, bütün hayatı onlara toplanmış gibi görünen gözleri, çukurlarında, ta - biatin fevkinde acayib ışıkla parlıyordu. Onun için duymak ve acı çekmekten baş. ka hayat kalmamıştı artık... Rodolfun vefalı tek bir dostu vardı ki onu yalniz btrakmamıştı. Arkadaşının o.! dasında ne yaptığını merak ediyordu. Ro dolf flüt çaldığını, Bertin hayalinin de, harpte refakat ettiğini söylemekteydi.. Bu esrarengiz ahenk esnasında bizzat hud Kapusen rahibi gbi olunuyordu. Hayri beye ceza söylemek sırası ge - lince gözlerinin uci Te Eminenin sevgili- «sine baktı. Çünkü gajı çekenin elinde ona aid olduğunu bildiği iri bir kor - don görmüştü: — Bu gaj kimin ise hepimizin falı. bakacak. dedi. Kordon ortaya ç» 'kınca ihtiyar adam; — Fala ben ba. kacağım; fakat asil büyücü sizsiniz; de di. Çünkü benim 'kordonum çıkaca - ğine anladınız. İhtiyar adam herkesin ortasında bir iskemleye oturdu. Ve: — Evvelâ kim elini vermek İstiyor? | bayıla falıma baktırırım. edilebilir. Bu za - manda bu çok nadir tesadüf edilen bir meziyettir... Bakı - niz... Bakınız şu in- e çizgide ben çok saadet ve pek çok para görüyorum. Emine bir kahka- ha salıverdi — Para mı dedi?. vardır demiyorum - diye ben elimi uzatmamıştım. Bayıla,| Fakat ileride çok parame olacak... O kadar çok paranız olacak ki. «Ben bu Cevabım verdi Eminenin elini avuç-|kadar para İle ne yapacağım?» diye şa” larma alan ihtiyar konuşrmya başladı | şp kalacaksınız. — Siz küçük hanım gayet cesur bir| Osman Tezcan bu sözleri duydukça Dedi. Kimse yerinden İomıldanma- |kızsınız... Zaten cesaretiniz karşıma oturduğu koltuğa adeta osığamıyordu. dı. Kadınlar bu müstehzi ve tilki ba -İ|gelip elinizi avucuma teslim etmiş ol *|o kadar büyük bir memnuniyet hisse- kaşlı ihtiyarın kendileri hakkında kötü |manızla da sabittir. Eliniz çok entresan | diyordu. şeyler söylemesinden korkuyordu. bir el. Çok mükemeo2i bir sıhhatiniz| Halazadeleri; Emineye sanki şimdi- Bu tereddüdü gören ihtiyar: var... Çok zekisiniz ve çok iyi kalbinizden o paraları #imış gibi hasedle bakı- — Herhalde dedi kimseye itimad|ver... İyiliğin, hilelerin, | yorlardı. O kadar emmiyet ve itimad telkin etmiyorum. Bu' suretle ceza melahlâksızlıkların karşısında meğlüb ol-|telkin edici bir sesle konuşuyordu ki kolay geçiştirmiş olacağım, muyor. Siz resim yapmasını biliyorsu- İbütün salondakiler, bir oyun olduğunu Aysel. Emineye eğtierek: nuz... Şarka söylediğiniz kadar gürel unutup, hakiki bir falcı önünde imişler — Haydi Mine sen uzat elini; dedi.|resim. yapıyorsunuz. Adal kuvvetiniz| gibi oldât bir çehre takandiler. — Başkaları benden evvel yapsınlar.İrüst bir erkeğe olduğu gibi etve itimad İtiyarın karşısına gelip oturdu: (6150) Berti harp çalarken gördüğünü ve sev » gili karısile başbaşa berâber yaşadığını zannediyordu. Kendisini o kadar mes'ud “buluyordu ki artık ne Aliahtan, nein- sanlardan hiç bir şey istemiyordu. Bertin üçüncü yıldönümü gelmişti. Rodolf odaya çiçekler doldurdu. Ölünün yatağını güllerle #ösledi ve gün batar « ken flütünü alarak karısının şarkısını çalmağa başladı. Rodolfun dostu bir perdenin arkasına saklanmış, harptan çıkan seslerin flüt seslerine karıştığını işiterek ürpermişti. Rodolf dizüstü çökerek flütü bıraktı ve hayale yalvardı. İarp yalnız başına çal. mağa devâın etti, Hiç bir e) dokunmıyan tellerin gerilip gevşediği açıkça görülü. yordu. Bertin sazı hiç kimsenin işitmi « ydceği lâhi bir şarkı çalıyordu. Sonra Bertin kendi şarkısına geçti ve bitirdiği zaman, birdenbire harpın bütün telleri koptu ve Rodolf sırtüstü yere yuvarlan- dı. Uzunca bir şaşkınlık devresi geçiren Rodolfun dostu, onu kaldırmağa koştuğu zaman bedbaht müzisyen çoktan ölmüş- tü. İhtiyar adam Kadriyeyi daima sinir” lendiren halile: — Bu güzel elde gördüğümüz şeyle- rin hepsini olduğu gibi söylemek lâzım mi? Diye sordu. Genç kız: — Elbette; cevabını verdi... Niçin söylemiyecek mişsiniz?. Yoksa elimde çok kötü şeyler mi görüyorsunuz? — Çok. Fakat umumiyetle kadınlar ve bilhassa genç kızlar samimi sözler“ den hoşlanmazlar da... Etraftaki insanların hepsi: — Haydi. Haydi söyleyiniz; ne gö- rüyorsanız söyleyiniz. Diyorlardı. Hadi bey: — Evvelâ size şunu söyliyeyim kİ gençliğinizi ve güzelliğinizi gayet çabuk kaybedeceksiniz... Evet, evet yek hiç bir ekzersiz yapmıyorsunuz. Bugün im celiğile iftihar ettiğiniz çizgilerniz y#” 1.İrin şişmiye başlıyacak ve pek çabuk €9 damınız bozulacak ... Yanaklarnız d# şişecek... İki çeneli olacaksınız. Teni * niz de bozulacak... Otuz beş yaşındi deforme bir kadın olacaksınız. Fakat eğer tembellikte devam edip de birs$ spor yapmazsanız. sizin başınez sık, si ağrır değil mi? Kaöriye asabi bir istihza ile: — Siz falcı mısınız, hekim misiniz? Diye sordu. — O halde sıhhat meselesini birak istikbal meselesinden bahsedeyim, Si zin de paranız var... Hem de olacak fakat talihiniz Daraniz kadar yok... Bİf sürü maceraperest bu paranız yüzüm” den sizin peşinizden koşup, sizinle e“ lenmek istiyecekler. Kadriyenin yüzü hiddetten kızar ” meişi Elini avucundan çekmeden € şu sözleri ilâve etti: ü bitirmeden evvel size Pİ nasihat vermek isterim. Siz birçok i” sanlar için bir Tunus gediğisiniz; bU” nun Için çok dikkatli ve'ihtiyatlı ol” vardır. Hiç yalan söylemezsiniz. Dü -| Emine yerinden ikallanca Kadriye ih- İmuz... Herkesten şüphe ediniz... (Arkası var) 8 SİYA SE SESM AŞSIY AY YER ASR pa is 24 Jun