ya Mekteb müdürü, gözlerini genç öğret. menden kaçırmak ister gibi, uzaklara bakarak kaşlarını çattı. Hiddetli görün. mek için yüzünü buruşturmağa uğraşı. yordu. Elindeki cetveli yavaşça masaya vurarak: — Olmaz efendim bu, olmaz, dedi. O me lâübaliliktir talebelerinizle öyle? Af federsiniz amma siz burada sınıf mual. Teni misiniz, yoksa Nebiyenin, Fitnetin Vösairenin dadısı mı? Genç kızın benzi uçmuş, gözlerine su. lar hücum etmişti, Temiz bir isyanla hay. kırdı: — Rica ederim müdür bey, sözlerinize dikkat edin! Ben burada, tıpkı sizin gibi, | bir muallimim; hademeniz değil. Talebe. lerimin her şeyile alâkadar olmak, ica. bında derdlerine derman aramak, icabın. da onların taze, fakat kırılmış ruhlarına teselli vermek benim vazitem.,. Vazitem olmasa da benim vicdanım böyle müdür bey... Buna kızmağa ve hele beni ters. lemeğe hiç hakkınız yok. — İyi amma Kızım, bugün gene bir dersin yarısile, bir teneffüsü, malmüdü. rünün Nebiyeyi avutmakla geçirdiniz — Siz erkekler ne insafsızsınız efen. dim! Babası eve dün gece gene bulut gibi sarhoş gelmiş ve zavallının annesini fe. ma halde dövmüş... Kızcağız: «Çürükler içimde sabahlara kadar inledi, kaç kere bayıldı, dayanamıyor artık anneciğim, belki ölecek...» diye hâlâ hıçkırıyor. Böyle talihsiz bir yavruyu teselli etme. mek elinizden gelir mit Müdürün çehresinden bir elem ve kin sağanağı geçti, çizgileri kırıştı: — Bilinmez, dedi, bilinmez kızım. Ka. danlar vardır: Erkeklerini meyhanelere yollayıp o zıkkımı içirtmek, sonra ©ve gelince bu dayağı yemek için deha gös. terirler. Sonra bizünah ta olurlar!, — Gene kadınları itham değil mi? Bu; sizin, kadın düşmanı felselenizin zorba bükümleri... Kadın aslında masumdur müdür bey. Onu ifsad eden erkektir. Cebreden yok ya, istemiyorsa ayrılsın. Müdürün yüzü büsbütün karanlıklaş. tı, sdetâ derin bir eza ile cevab verdi: — Ayrılmak her zaman ilâş değildir Büveyda hanım.. syrılmak, bazan, bera. — Gördünüz mü? Hayır demeyiniz; demek hakikati söyledim... İyi anla - Muşım... — Niçin bir şey söylemiyorsunuz? — Çünkü siz kendi kendinize konu- guyorsunuz. Suali de cevebı da kendi- niz veriyorsunuz. — Uslu olacağım... Fakat siz söyle - yiniz bakalım. Halanız hanımefendi parasızlığımdan başka benim aleyhim- de söyliyecek ne söz buldu. — Sizin hakkınızda bir şey söyle - medi. İsmini dahi bilmediğim bir yaşlı beyefendiyle ahbablık ettiğim için be- ni tenkid etti. Ve doğrusunu isterseniz ben de onu o kadar haksız bulmadım. Bu son sözü gülümsiyerek söylemiş- ti. Çünkü akşam halasına söyliyebil * mek için ihtiyar dostunun ismini he- men öğrenmek istiyordu! İhtiyar adam asık bir çehre ile: — Halanıza bu akşam söyleyiniz de- di, ismim Aksakal Headidir. Çakırcalı çetesinde çalıştım. Şimdi ihtiyarladım. Tövbekâr oldum. Tek başıma yaşıyo - Yum Genç kız gülüyordu. Onun güldüğü- nü gören ihtiyar adam: — Gülüyorsunuz, dedi. Size yanlış bir isim söylediğimi zannediyorsunuz. Fakat yemin ederim ki.. hakikati söy“ tüyorum. — Sahte isim olmaz da onden söyle- miyorsunuz. — Olmaz mı bir parça etrafınıza ba- kınız; kimin ismi doğru ki meselâ dok- tor Oğuzun ismi Oğuz değildir. — Biliyorum, Vahdeddindir. — Bunu nereden biliyorsunuz? — Kendisini Diyarbakırdan taniyor- duk. Eskiden ismi Vahdeddin imiş sön- ra bu isim gayet antipatik olunca mo“ daya uymuş; ismini Oğuza çevirmiş ... Hem hiç de fena yapmamış. — Pekt bunu biliyordunuz da niçin burada dedikodusunu yapmadınız? Bundan kimseye bahsetmediniz? ““Son Posta, nın Hikâyesi BIR ADAM DENİZE DÜŞTÜ Yazan : ber olmaktan daha korkunçtur. Evlen. mek felâketi ve ayrılmanın dehşeti... İ. kisi arasındaki ıztıraba önceden razı 0. Tunmuştur. Bunu kadın da bilir. Onun içimdir ki ekseriya çeker, lâkin ayrılmaz. — Gene muammalaştınız... Hayret e. diyorum. Siz ki . tâbiri affedin . eskimeğe başlamış bir bekârsınız, uzun evlilik ha. iyatında bedbaht olmuş ihtiyarlar gibi ne kadar &ci konuşuyorsunuz? Müdür Şefkat, içini çekerek şakakları. (nın gümüş saçlarını düzeltirken haşin bir mersret dudaklarını büktü: — Evet, eskimeğe başlamış değil, ar. tik eskimiş, belki müleksid bir bekâr... irdenbire değişti: — Gördünüz mü masum kadınlığın masum münasebetsizliklerini? Bana ne. ler konüşturuyordunuz?.. Şimdi bıraka. ilam bunları hanimefendi! Sizden dersle. rinizle daha çok alâkalı olmanızı, hattâ boş zamanlarınızı lüzumsuz şeylere har. camiyerak... — Tereffüslerde ve tatil saatlerinde de gelip, zatı âlinizin hiç ayrılmadığınız kitab odasında olurmamı (istiyorsunuz, değil mi efendim? — Ooo rica ederim, Süveyda hanım, kâfi! Ben buranın disiplinine, mektebin verimli olmasını temine memurum... BL naenaleyh... — Malüm bunlar... Fakat bana ikide bir çatmanızın sebeblerini bilmiyor mu. iyum sanki? Genç kızın dudaklarından dökülüve. İren bu sözlerden sonra, ikisi de birden. İbire ayağa kalktılar. Müşterek bir ka. İbahat yapmış gibi, kızarmışlardı, önleri. İne bakıyorlardı. Koridorda ders düdüğünün akisleri duyuldu. Birbiri arkağına, odadan çık. makta acele ettiler. Şefkat bir daha genç muallimeye çat. madı, bu bahse bir daha dönmediler. Fa. kat Süveyda teneffüs ve tatil saatlerinde - elimde okumadan daldığı bir kitab . hep kütüphanede. Şefkatin karşısında, otur. du. * Önce yakın mühitleri, sonra kasaba; tırıaklarını göstermeğe başlamıştı. On. — Beni şahsen a- Tâkadar etmiyen şeylerden bahset - meği (osevmem de ondan. — Asrımızda ço « cuklar © ihtiyarlara ders veriyor. — Niçin olmasın? İhtiyarlarin (derse ihtiyac. (o olduktan sonra ... Hem söy - leyiniz bakalım. Siz doktor Oğuzun is - minin (OVahdeddin olduğunu nereden biliyorsunuz? Yok sa sizde mi Diyar »- bakırlısınız? — Hayır... Ben Ödemişliyim... Efe yim dedik a... — Ödemişli mmi?. Babam gibi. fakat nu nereden biliyorsunuz? — Ben haydudum dedim yel. Eski. den 'bir kere yaralanmıştım. Beni teda” vetti... cevab veriniz... Feridun Osman larıp dostluğunu; bu, başının saçakları. na kar düşmüş kırklık müdürle genç muallimenin samimiyetini yadırgıyorlar, çekiştiriyorlardı. Hele muallim Nihadın evlenme teklifini Süveydanın tereddüd. süz reddedişi, hoşlarına giden şüpheyi gı- cıkladı. Dedikodu denilen yaratıcı an'a. neyi kurmasalardı insanlar “ muhakkak hem daha temiz, hem daha aşağı olur. lardı. Şefkatle Süveyda bir müddet - ileride nefes almâk Üzere . lâşenin yanından ge. çerken burnunu tıkamak kabilinden, bir. birlerine açılmadan ve içlerinden sır ver. miyerek yalnız gözlerile, bakışlarile ya. şadılar, anlaştılar ve duygularını ileride açmak üzere, beklemeği bildiler. * Ancak bir Karadeniz limanından va. pura bindikleri zaman kendilerini serbest buldular, Süveyda tatilini İstanbulda, annesinin Yanında geçirecekti. Şefkat te urun senelerden sonra ilk dela Anadolu. sunu bırakarak, Boğaziçinde dinlenmeğe gidiyordu birlikte yolculuğa tesadüf denmemi artık onlar da çok görmü. yorlardı. Kasabadan ayrılmadan evvel, az çok Ikat'i konuşmuşlardı. Doğru olmayı, tat. hı olmaya daima tercih eden Şefkat: İ — Hakikati anlamamanıza imkân yok Süveyda hanım, demişti, bırakın da bu. İtekrarlanmış 0 sürtük kelimeleri tekrar. lamayayım, $ize iplilim size meçhul de. iğil, Karşınızda bunu sıkılmadan söyliye. biliyorum. Hayatımı kıran hayata tek. meyi atalı yıllar oldu. Lâkin önüme, ta. hammül edilmez bir ümid olarak siz çık. tınız. Eğer saadet, hiç değilse insan İz. zuru, günün yorgunluklarını beraber dinlendirmek demekse... ben kendimi kâfi derece kuvvetli hissediyorum. Yal. muz iyi düşünün: aramızda on sekiz sene ayrık var. Gençsiniz, güzelsiniz, bütün iyi niyetlerinize rağmen günün birinde... Genç kız, ciddi, gösterişsiz, cevab ver. mişti: — Benim mevrus tecrübe - bilgilerim var Şefkat bey, ve ben kalbimden ziyade kafamla karar verdim! Sizin, niçin ruhu (Devamı 13 üncü sayfada) “SON POSTA» NIN TEFRİKASI: 8 Veriniz elinizi; elinizin çizgilerinden benim kadar iyi istikbalinizi okuyabi- yordu. Yalandan inanmış görünerek: |bir Mızıkai Hümayun şefinin bugün — Sahi mi? diye sordu. İgüne kadar milyonlarca milyarlar defa| Xİ &minenin Sev lâfı kapamayınız; anlatınız bana, dok-|hecek bir başka insana rastgelmezsiniz. (imkân yok gibi geliyordu. Fakat dü - tor Oğuzum İsminin Vahdeddin olduğu-| Emineyi ihtiyarın sözleri eğlendiri-|şündüğü şeyi söyleyemedi; çünkü seski Devlet Demiryolları İşletme Umum Müdürlüğünden 1 — Devlet Demiryolları istasyon sınıfında istihdam edilmek üzere müsabaka ile hareket memur namzedi alınacaktır. A — Türk olmak, B — Müsabakaya iştirsk edebilmek lçinorta tahsili bitirmiş olmak; C — Yaşı 18 den aşağı ve 30 dan «dahil; yukarı olmamak, D — Asgari bir sene için askerlikten muaf olmak, E — İdaremiz hekimleri tarafından yapılacak sıhhi muayenelerinde fanl ser - viste çalışmağa mâni bir ârıza ve hastalığı olmamak. 2 — Müsabakada kazananlar 61 lira ile tayin edileceklerdir. Ecnehi Tsanlarından birine vâkıf olanlar 67 Jira ücretle alınacaklardır. 3 — Askerliğini bitirmiş ise mezunları imtihansız olarak ayni şartlar dahilin . de ulınacaktır. Bu gibilerin dilekçelerinin doğrudan doğruya Umumi Müdürlüğe göndermeleri lâzımdır. 4 — Müsabaka imtihanı 15 Temmuz 989 Cumartesi günü saat 14 de Haydarpa şa, Sirkeci, Ankara, Balkesir, Kayseri, Malatya, Adana, Afyon, İzmir ve Erzu. rum İşletme Merkezlerinde yapılacaktır. 5 — En son müracaaş 10 Temmuz 989 Cuma gününe kadardır. 6 — Talibler işletmelere ve istasyonlara istida ile müracaat edeceklerdir. 7 — Kabul şerait ve evsafı hakkında daha fazla malâmat almak istiyenler letme Merkezlerine ve istasyonlara müracaat edebilirler, «2300, «423b Muhammen bedeli 700 lira olan 1000 Kg. lokoloit boya 17.7.1939 Pazartesi günü saat 10,30 da Haydarpaşada Gar binasındaki Satınalma Komisyonu tara. fından öçık eksiltme usulile satın alınacaktır. : Bu işe girmek isteyenlerin 52 lira 50 kuruşluk muvakkat teminat vermeleri ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksiltme günü sastine kadar komisyo. na müracaatları lâzımdır. Bu işe aid şertnameler Haydarpaşada Gar binası içindeki Komisyon tarafın. dan parasız olsrak dağıtılmaktadır. 4731) Antalya Nafıa Müdürlüğünden Kapalı zarf usulile eksiltme ilânı 1 — Eksiltmeye konulan iş: Gündoğmuş kazası hükümet binası inşası keşif be deli: Hususi şartnamesindeki sarahat ve tafsilâta göre mevcud malzemeden is fade kaydü şartile (istekli bu şartı kabul ettiğine dair pullu bir taahhüdna, meyi teklif mektubuna bağlıyacaktır.) Ayrıca 15057 liralık inşaat. 2 — Bu işe aid şartnameler ve evrak şunlardır. A — Eksilims şartnamesi, B — Mukavele projesi, C — Bayındırlık işleri genel şartnamesi, D — Hususi şartname, E — Keşif cetveli, F — Proje. İstiyenler bu şartnameleri evrakı Nafıa Müdürlüğünden alabilirler. 3 — Eksiltme 17/Temmuz/939 Pazartesi günü saat onda Antalya Nafın Mü. dürlüğünde müteşekkii komisyonda yapılacaktır. Taliblerin teklif mektublarını tam sast dokuza kadar komisyona makbuz mukabili vermiş bulunmaları şarttır. 4 — Eksiltme kapalı zarf usulile ve vahidi fiat esası üzerinden yapılacaktır. $ — Eksiltmeye iştirak için muvakkat teminat akçesi (1196) lira (78) kuruştur. 6 — İsteklilerin dış teklif zarfını koy: ları evrak ihaleden sekiz gün evvel Nafta dairesinden alınmış müte: Pi ağcaret Odası vesikası. (4618) ai ma mi e iy Sğasiki ileo kadar az TP Gü taş sanftrde.. O halde bu adam s in. Yön mi?.. Hayır... Dip TOE Ye. A çrkörldir. İsminin findi” olduğunu söyleyen ih- tiyar adam: — Beyhude mesleğimi aramayınız. Çünkü mesleğimi tebarüz ettirecek kuv vetli bir şahsiyetim yok. Benim de her kes gibi eskiden işlerim olmuştu. Fa - A .İkat şimdi, işe yaramazların birisiyim... gmde balindlr) Onlar tam bu sözleri söylerlerken. ettim. Fakat dağlar» salona bir takım insanlar girdi. Bunlar da, ormanlarda ge - ecnebi kadınlardı... Emine: zecek kudretim kal.) —- Güzel kadınlar dedi. mayınca işi üfürük) Hadi bey onlara alâkasız, alâkası? çülüğe döktüm. Siz|bektı hangi işi yapmış ol- duğumu zannedi -|labileceği kadar dedi. yörsunuz? — Ay siz ecnebi kadınlarını beğen * Demindenberi ak -İmez misiniz? Ima Mizikai Hüma| .. Güzellerini beğenirim. Fakat hiç yun orkestra şefi »İbirini Türk kadınlarile mukayese et * demek mem. Türk kadınının bir başka güzel- Çünkü ihtiyar a -İyiği ve bir başka asaleti vardı. Nazlı va- damın kur ve müteazzım bir hali vardı. Türk beyleri arasın-| | mw ir iz e ai ka rını beğeniyorsunu? kiyi bu kadar iyi bi. — Türk olduğum için değil. Türk lenler bulunur; fa - kat pek az bulunur- du. Bu meslekle uğraşmıyan bir insa“ nın, onun kadar musikiden anlamasına olmasam da gene onlar: beğenirdim... Onlar bütün dünya kadmlarından da « ha güzel, daha ince, daha zeki ve bil - hassa daha nazlıdırlar... Emine: «Sevgilim .bütün dünyanın kadınla" Adadaki bir otelde günlerce | kalacak|Tını tanıyor gibi konuşuyor» diye dü: — Eğer elinize bakıp da sıhhatiniz ve| parası olamazdı. Bu otelde velev ki kı-|Şündü. ahldkınız hakkında bir şeyler söyler -İsa bir zaman İçin dahi olaa'yaşayabil - — Of benimle eğlenmeyiniz... Olddi|sem isabetine hayret edeceksiniz. mek için bir insanın biraz parası olma- N — Ahllkım, sıhhatim hakkında bir)lıydı. Hadi beyle konuşurken taburenin 1 tüne oturmuştu. Tam o sırada salont yeni gelen ecnebilerden biri Alman şi“ — Mademki haydudluğuma nanmı- |şeyler söyliyebileceğinizo Kolaylıkla) Belki bu adamın eline tesadüfen bir) vesile Fransızca olarak sordu: inanıyoruz, yorsunuz size bir itirafta bulunayım ... Fakat istikbalin hakkın-! yerden bir para geçmiş, Ahir ömrünün Ben eskiden haydud değil üfürükçü 4.| da pek inanamam. — Ban istikbalinizi &e söyliyebilirim.İten sonra her zamanki mütevazi ha -|Kesmiş olmayınız. dim. Hacı Hadi efenğil. — Ciddi konuşmıyacak mısınız? Size büyücü, falcı, üfürükçü idim di -İyalına avdet etmek emelinde idi. — Sizi rahatsız etmedik ya matma “ üç dört ayını zenginler gibi geçirdik -|201... Piyahonuzu bizim yüzümüzden — Hayır matmazel çoktan bitirmiş” Genş kız ona baktıkça emekli bir al-İtim. Banyoya gidiyordum. bay olabileceğini de düşünüyordu. Fa- (Arkası var) Sünen — Türk olmıyan kadınların güzel 0- ve. .- —.wm öo.. ş» Za e) vmey za GOZE e 8 Zone Se ISE TN OPEN. 4