4 Temmuz «Son Posta» nın tefrikası: 18 GESİ ZI Nİ di Mi VA ” N Yol Li YA ZIYA SON POSTA Za i Üçüncü Selimin huzurunda > m Dan, Önüne, bakı etralına ba *| in bir hakikat olduğuna hükmede, ie A bildi. Ml söyleniyordu. Padişah, tatlı ve ağdalı bir ifade ile: j şer eling, bu tavsiyeye riayet etmek Fön sel, celi Yordu. Fakat, d eğe ola |; Bye -İ| miyarak söyler in ZAN Dedi. ” yordu. am b Ve Melling, masaya tamamile yak- Büyük divgars<tii TRAM fan sonra, ağır ağır sözüne devem odâların kap a EŞ - Bicırdayan p mi Tengârenk Bh ve hüner erbabına memleke- elmaslardancıZ ir kapısı açıktır. İnşallah, mem. Slm gili an i Genis yılmışğia,i çılıyorlanı al Şuba beyaz Misr diyor. muhii tazar birer feryad git İ — Destur. destur. Ş Kapanış İ, Sesleri Mellingtin kalbine © hüzünle İlonara e gXarışik bir hürmet hissi veriyordu. York a Kin başındaki kfiçük sofanın 68073 ce Yetinde geniş bir kapı bulunuyor. ” 28.5425 — 28300 du. Bu kapının önünde de haremağaları JAmesterad eza e : bekleşiyorduz. R eee yi un ” Melling oraya geldiği zaman, kapı- 140625 dada Rin iki kanadı birden açıldı. Genç res- İlsotya 106 186 5 sam. bir anda gözlerinin önlnde beji 48 e Ten manzara karşısında, bütün vücu. |İktadra ie dü ürpererek dursladı. Kalbi, göğsü - 248335 © 248425 Rün etlerini ve kemiklerini parçalıya. |Pvdapeşte es o O cakmış gibi, çarpmıya başlamıştı. 2.428 © Bas p İairesinde, | Demişti, izi, em Me Melling çarçabuk kendini toparladı. ein bilmiyorum. Büyük salonun kapısından girer gir- — Huzura çıktığım zaman ne suret- ki ğilerek bir reve- le hareket etmeliyim.. Padişahın ya - in huzuruna Itan hazretlerinin ellerini öpe-|doğru ilerlerken, bu reveransı üç kere ii İN ez 5 ha tekrarladı. Padişaha birkaç adım | — Zikir çekin Onlkrü: hakeza katikt yaklaştı — Oran bik daha yerlere kadar eğildikten sonra, bir hevkel gibi dimdik durarak hare - ketsiz kaldı. elini dokundurmak şu tarafa Gursün, gözlerini bile kaldırıp bakamazsın. — Şu halde, kendi bildiğim gibi hür- met ei yeme EE iyle yaparsan, daha iyi olur. ilen bayimlii boğularak bal- tacı başıyı takib etti. Bahçenin geniş ve rengârenk camlı kapısından, ilk defa olarak harem dairesine girdi. Hayreddin ağa, Melline'i kapıda kar- #iladi. Hemen kulağına eğilerek: — Yahul, Bu ne ikbal... Ne saadet?. Alacağın ihsana ortağım hal. Diye, fısıldadı. Melling, o kadar büyük bir 5 Ve heyecan içinde idi ki, başağanın s şahın biraz ge deki sık kafesli paravanın arkasından tatlı bir ipek hi-| şıltısı işitiliyor.. Ve insanı ba kadar müessir lâtif bir koku intiş diyordu. Zeki san'atkâr, gözünün hafifce o- raya kaymasile, Hatice sultanın a pa- ravan arkasında olduğunu hissetmişti. Demek Xi; Büyükderede, Danimarka elçisi baron de Hobeşin ünde, giz- ği Jimesizi bi lice seyrettiği o nefis ve dilbe: şark pll er kü a intİsultanı, şimdi şurada. kendisine bu mizyamadı. 'Teşi rı ” dar yakın olan şu kafes paravanın eden, Hayreddin ağayı tekibe baş- kel idi. e Onun o tatlı ve sehhar kokusunu al- “İmak.. onun teneffüs ettiği hava içinde yaşamak, genç ve taşkın ruhlu ressamı, İfena halde sersemletti. Tepesinden tır- nağına kadar, bütün vücüdünde dava- nılmaz bir ürperme hissetti. İçinden! — Acaba, rüya mı görüyorum. Diye, söylendi... Ancak, üçüncü Se -! limin kendisine hitabı karşısında, bu Önde, gi haremağası £ unlar, ellerindeki uzun kay © vuruyorlar. seslerini ince ve Ci ahengi ile mütemadiyen: — Destur.. destur... Diye, bağırıyorlardı. ayreddin Ağa, Mel'ing'in dan ayrılmıyordu. İkide birde leketimizde çok zaman kalır., ve, bü - ük eserler bırakırsınız... Sizi, şimdi- ik, (sultan mimarı) nasbettim. Hemen işe girişiniz. Bu bahçeyi vücude geti- riniz. Dedi. Türkcesi henüz kâfi derecede olmı- yan Melling, sultan Selimin söylediği sözlerin çoğunu anlamıyordu. Zaten şu anda, kulağına hiç bir söz girecek halde değildi. Kendisinden beş adım uzakta olan kafes paravanın arkasın - dan gelen ipek hışırtılarıle o sehhar koku,dımağı en yüksek hayallerin kay- çağı olan genç ve ateşli san'atkârı mest etmişti. Yalnız, padişahın, (sizi şimdili tan mimarı nasbettim.) dediğini iyice anlamıştı. Bu da, hayaline çok uygun olduğu içindi. Melling, buhran derecesinde kendi- sini saran heyecan içinde (padişahın sözlerinin bitmesin! bekledi. Ve, Selim sustuğu zaman, zarifsne bir cda ile yer- lere kadar eğildi. Sesine, tath bir ton vererek: — Haşmetpenah!. Bu büyük fltifatı- nızdan ne derecede memnun olduğumu arz ve izah edemem, Çok teessüf ede- rim ki, size hissiyatımı tamamile anla- -ak derecede Türkce bilmiyorum ... Bir taraftan, bana tevdi ettiğiniz bu kıymetli vazifeyi ifa ederken, diğer ta- raftan da, bütün lisanların en tatlısı iyice öğreneceğim. Size karşı besleği- etle ifade edeceğ Demek istedi. Melling'in en basit kelimelere bir ecnebi ahengi vererek söylediği bu çetrefil sözler, o kadar candan ve o ka- dar samimi idi ki: Üçüncü Selim, ha- fifce tebessüm etti. (Arkası var) Ayancıkta bir esrar yo meydana çıkarıldı Ayaneiktan yazılıyor: Çarşı içinde lokantacılık yapan Hüseyin ve Mu - harrem adlarında iki ortak her gece muntazaman müşterileri dağıldıktan sonra daha beş altı kafadar alarak dük- kânın tenha bir köşesinde esrar içer - lerken polise vâki olan ihbar üzerine ani bir araştırma yapılarak yakalan - muşlardır. Bu araştırma (neticesinde Muharrem ve Rızanın ceblerinde pa- ket içinde esrar bulunmuştur. Zabıta vak'aya el koyub suçluları adliyeye teslim etmiştir. ——— — Balyada bir maden amelesi yaralandı Balya Karaaydın madeninde makkapçı olarak çalışan Balyalı Cemalettin mağarada bir dinamitin birdenbire patlaması yüzün - den ağır surette yaralanmıştır. Cemaleddi- 542 İşte. kendisini her türlü ikbal ve Sâadete najl etmiye muktedir olân Os. Yanlı İmparatoru, ortadaki büyük ma. sanın başında ve ayakta duruyordu. Uzun boyu. iki tarafi geniş ortası hafifce sıkılmış kavuğu. bu kavuğun rür görmez, Melling onu esatiri bir Mmahlüka benzetti. o anda, san'at hissi galebe ederek: — Ne muhteşem bir tablo... Demekten kendini menedemedi. Fakat o anda, az kalsın can acis: ile Avazı çıktığı kadar feryad edecekti. » onun marıldandığını duyan hin yarası tehlikeli görüldüğünden (tedavi #dilmek üzere İstanbula gönderilmiştir. “Son Posta,, nın tarih müsabakası (Baştarafı 8 inci sayfada) leri bu hakirin kalbinde ukte kalmış - tı. Mezkür cami binasında himmet e « düp biavnillâhitealâ sayei Sultan Se « lim Handa izhari kudret edip bu kub. benin Ayasofyanm kubbesinden altı zera kadrin ve dört zera derinliği zi. yade eyledim» diye yazdığını hatırla. mak lâzımdır. Sinan bu yarım asır süren mimârlı - ğında o zaman dünyanın en büyük, en muhteşem İmparatorluğu olan Oş - manlı İmparatorluğu toprakları üze « rinde Mekkeden Kırıma, Bağdaddan Budine kadar olan Türk yurdlarında yüzlerce cami, mescid, medrese, mek- Hayreddin ağa, derhal Mellinm'in kaba etine bir çimdik basmış. külağına eği- teb, imaret, türbe, sebil, çeşme, su yok Yarı, hamam, köprü, kervansaray, çar- $i, saray, konak yapmıştır. Hülâsa; Si. nan Türk san'at tarihinin eşsiz bir de- mi | basıdır ve öyle kalacaktır. ve en shenklisi olan güzel Türkceyi de! im hürmet ve tazim hislerini, daha| 13 Sıvas Akşam Kız San'at okulu z Şehrimizde bu yıl Maarif Vekâleti ta rafından ev kadınları ve genç kızlar için açılan Akşam Kız San'at okulu az bir/rımızın artan bir faaliyetle uğraşa müddet zarfında muhitin büyük ve ar . tan bir alâkasını kazanmış bulunuyor. O. kulda imtihanlar sonu dolayısle bir yıl içerisinde görülen ve okutulan şapka, gi çek, dikiş derslerinin örnek birer mah - sulü olmak üzere bir sergi açıldı. Çok büyük bir seyirci kütlesi tarafından «lâ. ka ile seyir ve takib edilen Sivas Akşam Kız San'at okulu sergisi hakiki manasını ve okuldan beklerilen gayeyi çok canlı olarak ifade etmektedir. Şehrin en uzak sergisi semtlerinden bile okula devam eden fe. rağatli ev kadınlarımızın ve genç kızla. rak o kuldan edindikleri istifade çok büyüktür. Okulun çalışkan direktörü Bayan Kad. tiye Şahin ve genç iki tmenin müşte, rek varlıkları ile talebe çalışmaları kuv. vetli bir surette organize edilmektedi; Masrif Vekâletinden de bugünkü de dar bir kadro ile Sivasın er mi tiyacma cevab vermiye çi gelecek ders yılından iti kısmının da açılmasını ve viyesini bekliyoruz. Resim sergid köşeyi gösteriyor, ( Marmariste süngercilik ileri or ) Kaş 'Hususi) — Denizaltı servetleri bakımından, cenub sahillerimiz, çok zengindir. Burada, karasularımız al - tında, mebzul surette yetişmiş sünger tarlaları mevcud bulunmaktadır, İlk zamanlar, fından, uzun zaman istismar edilen yurdun bu mühim serveti, şimdi, Mar- marisli'ler tarafından işlenmektedir. Sünger tarlalarının zenginliği Mar - marislileri, daha şümullü ve daha bol maddi ve mânevi kuvvet sarfına davet etmiş ve ilk hareketlerle dağınık ola- rak kurulan teşekküller, zamanla bir- eştirilmiş, bir şirket teşkil edilmiştir. Bugün, 250,000 lira sermaye ile te- teşekkül eden sünger şirketi, Akdeniz sahillerinde hummalı bir surette çalış- maktadır. Lâtif kıyıları, yüz binlerce çam ağaç- larile, Marmaris, süngercilikle uğra - şan, istikbalin zengin bir yurd köşesi olmak istidadını göstermektedir. Re - sim sünger şirketinin motörlerini gös- ecnebi şirketler tara » teriyor. Ayancıkla. Çangal ormanında bir mekteb yapılacak Ayancıktan yazılıyor: Burada Zingal şirketinin işlettiği ormanlarda çalışan memur ve işçilerin çocukları kasaba « nın uzaklığından ilk mekteb tah; Neri- rini güçlükle yapabiliyorlardı. Bunun büyük lüzumunu gören Zingal şirketi bu işe ön ayak olarak bir ilk mekteb inşasma karar vermiştir. Maarif Ve. kâletinin tasvibinden sonra İnşaata başlanacaktır. Şehirde birkaç ekmek fabrikası açılacak (Baştarafı (4 üncü sayfada) «— Bizden bir müşteri, yani bir fırıncı hangi kalitede buğday siparişi verirse o. Du alır ve pek tabii olarak bu buğday, un haline gelince de evsafını değiştirerek üstün bir kalite ibraz etmez. Bu bakım . dan fırıncıların iddiası yersizdir. Gali Dat meselesine gelince, bu da varid olamaz. Çünkü, fiatlarımız zahire borsasının kon. trolu altındadır.» Halbuki gerek unculara, fırıncılara, de ğirmeneilere ve gerek belediyeye karşı bitaraf vaziyette olan ve un . ekmek me. selsind ihtısas sahibi bulunan ekonomik mehafil şu mütaleayı serdediyorlar: «— Belediye esas davada haklıdır ve ekonomik istişare heyetinin tetkik edip belediye riyasetine bildirdikleri kararlar tamamen doğrudur. Ekmek, bugün, şeh. rimizde skhi olmıyan şartlar içinde imal ediliyor. Birçok fırınların içlerini ve ça. lışma şartlarını görseniz, vücudü beşerin | en esaslı gıda maddesini teşkil eden ek - meği yemekten vazgeçersiniz! Bundan başka, fırıncılar, ekmek pişir, dikleri unların içine birçok un ıskartası olan maddeleri"katıyorlar kl, bu yüzden Ü: ekmeğin hâlisiyetine halel geliyor. De . mek oluyor ki artık'un ve ekmek mesele. sini, belediyenin kökünden halletmesi vak ti gelmiş ve geçmiştir bilet, Dün son toplantısını Yapın ve ekmek fatlarını ipka eden ekonomi istişare he. yeti, bu mevzu etrafında nihai kararını vermiş ve heyet fırıncıların ötedenberi eri sürdüğü iddiaları yersiz bulmuştur. Kırmacıların tuğdaydaki gloten mik. tarının azlığından şikâyet ettiğini yaz. mıştrk. Mtehassıslar da bu husustaki tet. kiklerini bitirmişler ve hazırladıkları Ta. paru belediyeya vermişlerdir. Raporda buğdaydaki gloten miktarının bilâkis her senekilerden ziyade olduğu yazılmakta . dır. Valinin kabul ve iade ettiği ziyaretler Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdar dün Yugoslavya konsolosunun ziyare- tini fade, Bulgar konsolosunun ziya « retini kabul etmiştir. 5 Şehircilik mütehassısı bir ay sonra gelecek Şehircilik mütehassısı Prost, bir ay sonra Paristen dönecek ve Kadıköyle isküdarın plânlarile meşgul olacak - tır.