i Hergün Yanlış bir görüş Yazan: Muhittin Birgen linde âli bir şehadetname, ba- E li ağarmış saç ve ar - kasında devlet kadrosu içinde geçmiş ko. caman bir hizmet devri bulunan bir dos tumla konuşurken, geçen gün, bu zat ba. na dedi ki; «— Ben gayet iyi tetkik ettim, bu mem. eketin en büyük derdi pahalılıktır. Bu pahalılığı yapan da mutavassıtlardır.? Her zaman aleyhine mücadele ettiğim bu fikri, bu yanlış, sakat fikri bütün hey- beti ile yeniden kârşıma dikilmiş: gör - . Doğduğum gündenberi etrâfımda işittiğim bu fikir, bu millete kim bilir kaçâ malolmuştur. Bu memlekette yüz sene. dir idadi mektebi var; ona yakın bir za » mandanberi hukuk, mülkiye mektebleri, nedenberi darülfünün” sözü birçok zamandanberi Avrupa. dl tahsil etmiş münevver bir züm- i. Bütün bunlara ve seneler ara- sında akın akın yetişmiş nesillere o v8 tecrüeblere rağmen gazetelerde, salon - şında hay “© Yarda ve nihayet kahvelerde pahalılıktan dolayı ensesi takkeci kalıbına döndürül. müş mes'ul, «mutavass» denilen mah - lüktur. Halbuki serbest bir arz ve taleb muhiti içinde mutavassıtın bir ihtikâr un- suru olamıyacağını en basit bir iktisad kitabı bile herkese kolayca öğretebilirdi! «Fiat» denilen iktisadi hâdisenin ne oL duğunu, nasıl teşekkül edip, ne suretle hareket eylediğini, ne Hukuk Fakültesi, 'ne İktısad Fakültesi, ne Mülkiyesi, ne de Siyasi Bilgiler Okulu, bülâsa hiç bir ilim müessesesi, şu memlekete tanıtmıya ve yaymıya muvaffak olamamışsa, bu, hazin bir hâdise değil midir? : * Son on beş senelik devlet ve siyaset hayatında mühim mevkiler işgal etmiş 0. lan muhatabımın bu fikrini bir darbede yıkıvermek benim için kolaydı: 4— 914 senesindeki gümrük rejimi bu. gün devam etseydi, dedim; bir metre ka- put bezinin ödiyeceği gümr ik, bugün 0 « tuz para olmak lâzım gelirdi. Halbuki takriben on iki kuruşa çıkmıştır. Üste ö.! denecek yüzde 60, 70, 80 takas farkı da caba! Şeker, petrol, kömür, petiska, er- kek ve kadın kumaşları, deri vessire gibi| daha birçok madde üzerinde de ayni; © Otarıda farklara “tesadüf edilir. Bütün bunları siz mi yaptınız, yoksa mutavassıt. lar m” © Hakikaten düşünelim: Bir metre kaput © bezinin 914 senesine nisbetle yalnız bu . Mizacmızın sükün veya teheyyücü; hayatta bizi karşı. layan çok mühim ve çok esaslı vak'alardan ziyade günlük yaşayışımızda başımıza gelen çok küçük ve çok ehemmi. hâdiselerin üzerimizde bıraktıkları iyi veya fena te. yeti i sidir. Genüz patiklerini Çıkarmıyan Küçük Kral Resmi üniformasile, tam bir kral hü- viyeti arzeden, Irakın 4 yaşındaki ço- cuk kralı ikinci Faysal, daha henüz pa- tiklerini çıkarmış değildir. Bu da belki! hükümdara aid bir imtiyazdır. Bu se - © günkü gümrüğü takriben 14 defa artmış iyimli kralın ciddiyetine bakınız. olursa artık, bu memleketin pahalılığını mutavassı'ta aramamız ayıb olmaz mı? © Pahahlığı yapanlar kısmen mutuvassit © değil, <münevverler. dir; kismen de, dünya şertlermin umumi suertte, mil - “letlere ve insanlara yüklemiş olduğu bir takım mecburiyetlerdir. Tevfik Fikret: Benim veren şu ruhamı hakire, key - fimce, Şu vaz'ı dilberi, yahud bu şekli mer - ; dudu! Derdi. Bu söze göre, bu memleketin pi. yasasına şu veya bu şekli, şu veya bu ce. reyanı veren biz olmamız icab eder, ve hakikaten de öyledir. Yalnız, biz de bu. “nu bir tekim şartların tesiri altında ya - © parız. İyi yaptıksa da biz, fena yaptıksa © da biz... Her şeyden evvel, öğrenmeğe mecbur olduğumuz hakikat budur! Dev — letçikği tesis eden mutavassıtlar değildir; bizleriz. Onu, ilk zamanlarda gayte sıkı ve hattâ totaliter bir amlayışla hayata atmak gibi bir ifrat gösterdik. Ancak, bu © Mratı biz, yalnız keyfimizden oveyahuğ “ seksik bilgimizden dolayı göstermedik. © Belki de, bizi bu ifrata sevkeden milli ve enternasyonal bir sürü şartlar da vardı. Eğer bizler, bütün bu işlerin mes'uli - yetini kısmen gene bizde, kısmen de dün. “ yanın ve Türkiyenin şartları içinde oldu. | okunu bilmezsek ve hâlâ, mes'uliyetini mutavassıt denilen unsurun | © sırtıma yükleyip kendimiz bir Kanara çe.| — kilirsek, biz hâlâ gaflet ve dalâlet için . deyiz ve doğru yolu bulabilmek imkânla. rına sahib değiliz, demektir. © Hayır, «mutavassıt» diye rasgele bir mes'ul bulup kabahati onun sırtına yük lemekle, halline mecbur olduğumuz da - “yayı halledemeyiz. : Biz, bu memleketin or davasını, ilmi bir'problem olarak pahalılığın | / Büyük, hayati rakterinin kuvveti ha ziyade küçük b yona bakınız ve hi nm Hergün bir fıkra Çabuk cevab ver Çoban Mehmed, birkaç gün geçir. mek için memleketine gitmişti. Bir i mektubla sıhhatini soran bir arkada. | gına cevab verdi: 4Sıhhatim çok iyi, hergün ata bi -3 niyorum.:. i Arkadaşı, Çobanın mektubunu g - dı: «Antın mhhatinden endişedeyim, çabuk cevab ver'» Köpek yarışında Birinci gelen köpek ünüz köpek, bu yarışta birinci gel - niş, ve şampiyonluk kupasını almıştır. imde, köpeğe yapılan merasimi gö - Bazı İstanbul gözetelerinde, 'Topkanedeki Ford Müessesesi tarafından satıl miş bir kısım malların gümrükten çıkarılmalarında bir takım yolsuzluklar ol. duğundan bahseden neşriyat görülmüştür. Ambarlarını temizlemek gayesiyle, yukarıda sözü geçen müestesece, 1929.31 model otomobil ve kamyonlarına sid parçalarla, kalörifer ocak külü, boş dama. canalar, tahta sandıklar, deşe ve sairenin satılığa çıkarıldığı doğrudur. Ford müessesesince hiç bir ticari kıymeti olmayan bu aşya, mahajli bir firmaya tran- sit ve gümrüğü alıcıya aid olmak üzere topyekün tonu pek cüz'i bir bedel ile satılmıştır. Alıcı da kendi gümrük komisyoncuları vasıtasile ve gümrük memur. larının mürakabesi altında gümrük muamelelerinin ifasını deruhte etmişti. Bu muamelenin ifasında her hangi bir yolsuzluk olmuşsa, bunun ne Ford mü. €ssesesine ne de o müessesenin ber hangi bir müstahdemiyle elâkası yoktur. Ford Motor Company Exports İne. Tophane İSTER Bir dost anlattı: «— Büyükadaya gidiyordum. Bir arahk gözüm elimde tuttuğum gazetenin yanından aşarak orta başını da iki almış düşünüyordu. Derken silkindi, bütün kuvveti ile ma. | sahın üzerine bir yumruk indirdi, daha evvel bir şişe su ge- tirtmişii. Şişe, bardak, tabak yere yuvarlandı. Bir şangırtı, ve adam utancından kıpkırmızı kesildi, eğilerek: — Derdlisiniz, galiba? dedim, anlamadı. Ve yabancı bir dille sordu, tekrar ettim. O zaman şu hikâyeyi anlattı; ilişti. Dirseklerini masaya day. Pl i etmeğe, onu öylede önümüze ko. © oyup, derin derin işlemeğe mecburuz. Bu (Devamı 11 inci sayfada) İSTER İNAN, İNAN, İSTER ler almaz, ikinci bir mektub daha yaz. s Bir mihenk taşı az 6heramiyeti haiz meselelerde çok zayıf bir adamın da metin davrandığı sık sık görülür. İnsan ka. hakkında fikir edinmek istiyorsanız da. iâdiselrin o adam Üzerinde yaptığı reaksi. ükmünüzü öna göre veriniz. Bukadar güzel Ii Bir karabebek Gördünüz mü? lan bu İngiliz çocuğu, bunlardan biri - sile karşılaşınca, ilk iş olarak kara be- beğin boynundaki gerdanlığa elini atı- yor ve dikkatle muayene ediyor. Kara; bebekteki hayrete bakınız! Farsça şiirler yazan İngiliz siyasi müşaviri İngiliz devleti siyasi müşaviri Sir Robert Vanistratt, ayni zamanda tanın- mış dil âlimlerindendir. Güzel farsça bilir ve farisi üslübunda yazılmış bir şiir külliyatı vardır. Birçok piyesleri, romanları bulunan Vanistratt şimdi de, Kordat'ın hazırlamakta olduğu 5 rını yazmaktadır. Faşist liderlerinin güzel dansözü Hitler'in emrile «Şen Dub piyesinde rol almış olan Amerikalı dansöz Miri- am Verne, Alman devlet reisinin tavsi- yesile, Mussolini'nin nezdinde danse - derek hünerlerini göstermek için İtal- yaya gitmiştir. İNANMA! — Ecnebi bir devlet tebaası, ırkan Yahudiyim. Bir tica - şlı bir adama den geçiyorum. ISTER işi peşinde Türkiyeye gelmiştim. Ben burada iken mem. leketimde Yahudiler aleyhinde muhtelif kayıdlar vazeden bir kanun yapılmış, artık oraya dönemem. Halbuki karım orada, çocuğum orada, onları buraya getirtmek ise müm. kün değil, zira Türkiye kendi memleketlerinde takayyüde |! tâbi olan Yahudilere vize vermez, vermemekte de haklıdır. Şimdi ben ne yapayım? İşte bir haftadanberi hep bunu dü. şünüyor, sualin cevabını bulamayınca da bazan kendim - INANMA!T Haziran ,30 Sözün kısası Dost Fransada Falsolu sesler E. Talu (Baştarafı 1 inci sağfada) terkederken Fransiz gazeteleri su$ » muşlar.. Bu müsaadekâr vaziyet yerin- de olmamış. Çünkü İtalya ile Alman- yanın tehdidi altında bulunan Türki. bu ittifaka zaten ken: muhtaç i- imiş; binaenaleyh Hatay gibi mühi bedel ödemeğe mahal yokm: İsa Hatayı elinden çıkarmakla İde en kuvvetli bir üs kaybetm ahaza artık olan olmuş imiş. S meğe lüzum yokmuş. Lâkin eğer de - dikleri gibi İngiltere, hakikaten, Türk- lerin dostluğunu tıkırtıkır para saya - rak satın almış ise, Fransa da ondan a- şağı kalmamış, dostluğumuzu bol bol ödemiş imiş!» akkımızdaki his- iğim için, eğer baş- ka ve k bir mevzua temas etseydi kendisine cevab verme - yi tenezzül sayardım. Lâkin, civanmerd Fransa ile an'anevi € Yuk rabıtalarımızı can ve gönülden, rezsi? ve bilhassa ivazsız yeniledi miz bir zamanda bu falsolu ses kulağı- mız: fena tırmaladı. oruz ki herhangi bir dostluğu, kül halinde, bütün bir millete kabı tirmek imkânsızdır. Elbet, Fransa ile ittifalımızı bizim içimizde de hoş gör- miyenler, tasvib etmiyenler vardır. T&- kin bu ekalliyet hiçbir vakit milletin hissiyatına teneüman olamaz. (Çingene falı kardeşler), bu mes'ud hâdiseye dair olan kanaatlerini Kendi- lerine saklaydılar mesele yoktu. Gaze- te ile efkârı umumiyeye hitsb ettikleri uzatıyorlar. içindir ki ben de onların hatalarını yüz- lerine çarpmak lüzumunu duydum. Evet, hata ediyorlar. Çünkü biz Fran saya değil, hiç kimseye dostluğumuzu satmayız! Türkün satılık hisleri yok - tur. Biz döstümüze dost, düşmanımıza düşmanız. Hatay meselesine < gelince, İTaro kurdeşlere biraz yakın tarihi o » kumalarmı tavsiye ederim.. Görecekler İdir ki o Tnesele bugün hâdis olmus de - ğildir. Daha Lozan muahedesi akdo - İunmazdan önce, vatanımızdan koparı- lan bu parçanın bize aidiyetini Fran - sa, salâhiyettar bir murahhas ağzile ikrar eylemişti. Ve nasil olsa, ne Za- , o vatan parçası bize rücu Muhkabilinde hiçbir şey ver- meyi düşünmüyorduk. Hatayın iadesi- le dostluk rsbıtalarımızın yet bir araya geldiyse bu ancak mes'ud bir tesadüften ibarettir. Sonra biz kendimizi hiç kimsenin tehdidi altında da addetmiyoruz. Ken- âimize her suretle güvenen, dinç, kuvs vetli bir milletiz. Bir cihan al #tifak elmiş, canımıza kasdeylemişken karşı koymuş ve yenmiş insanlarız. A» tatürkün bize aşıladığı o ruh, o İm hâlâ yaşıyor. Ve bugün dostluğumuza kıymet verenler. bu hu: iyetlerimizi yakından bildikleri içindir ki bize el «Olan olmuş. Sinirlenmeğe lüzum yokmuş» ne demek? Taro cenabları bu sözlerile kendi hükümetini küçük mü düşürmek istiyor? Yoksa kasdı bizim dostluğumuzu mu istihfaf etmektir? Sanki sinirlense, tepinse ne olacak” Kendisi şarkı iyi tanımak iddiasında - dır. Acaba, şarkta pek maruf olan. — İt örür. Kervan geçer. Darbımeselin! onâ öğretmemişler mi? İngilterenin de dostluğumuzu parâ ile satın aldığına dair olan iddiasına ge» Yince, bunun da cevabını merd İngiliz milleti versin. O İngi'iz mületi ki, da- ha üç gün evvel, yüksek hakprestliğile, Filistin ve Suriyenin dahi, dünyanın sulh ve selâmeti namına, bizim hâki - miyetimize İadesini teklif ediyordu: ği Elrem ahu mi SonPostanin'i ae TARİH MÜSABAKASI İğ U.