19 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BEK ATLI. LA RR x Niçin evlenmiyorsunuz © Tahsin Güney (İnebolu Zar- bana köyü): «Bekirlar niçin evlanmiyorsunuz? mev zulu anikelinizle bekârları konuşmağa ça. ğiryorsunuz. Ben de bekâr arkadaşlara katılarak fikirleri söylüyor. köyle müâzdeki bekâr arkadaşların bekâr kalma sebeblerini izah ediyiru Köylerimizdeki kız babaları, kızların verirken manto, küpe vesaire gibi mas. ralları istediği gibi, nakic olarak ayrıca 150.200 lira da para istiyorlar, Buna ev - İ yemeği olmıyan yüz Wiralık tuvalet giyi İken, ikide bir (ben rab isterim!) diye tut turulurken bekârlar, bilhassa a2 kazanç. İslar bu işe nasıl cesaret eder?. 3 — Memileketimizi gezmeğe gelen zer. gn lar görüyoruz. o Üzerlerinde fani etli hiç bir şey yok. Basit ve ucuz giyiniyorlar. Halbuki biz de bir kab | yir. 4 — Evlenmek kadar di En az 200 lira lâ yetini göreceğiz diy; iğün de mese. de Kızımızın mi. lenmek tasavvurunda olan gencin kendi | lar Bir defa olur, özenmeli diyorlar. Aç masrafı da eklenirse evlenmek imkânsız Bir hale geliyor. Hülâsa, bir bekâr evlen. mecburiyetinde kahyor. Köylerde bil - hassa cari olan, kız babalarının, insafsız Öteberi isteme lerinin, bir sürü ve büyük düğün masrafları çikarmalarının önüne geçme 5. Ben gemiciyim. Elime 30.40 lirn geçiyor. Bu kazançla dört yüz, beş yüz lirahk masrafı nasıl göze alabilirim?, mek için 400.500 lira bir masraf yapmak!, keseni — Hükümet evleneceklere krediler r, memurlarına evlenirken azar âzar denmek şartile avans verirse biraz bu | mahzurlar ortadan kalkar.» © Hüseyin Yalçın (İzmir Gazi « ler mahallesi numara 91): n ağanı... l : ! zan ve bunda hiç bir mahzur bulmiya - asrın icablarından sayan bu kızlar. biri yarın başka bir adamla evlen - diği benimle karşıla vaziyeti ne olur? Evleninciye kadar kekle konuşuyorlar, İşte böyles dül etmek endişesile korkuyorum. Evle: emiyorum. Tek mazeretim şu: Korku - orum!» © Osman Şengül (Ankara Kur - tuluş mahallesi): «Bana kalırsa. erkeklerden vergi almak evlenmeği teşvik etmez Eğer alınırsa bunu kadınlara da teşmil etmeli.. Evlen. mwek için evlenme şartlarının bekârlara uygun gelmesi lâzem! Bugün bu şartlar bekârları evlenmekten korkutmaktadır.» © Hulüsi Pektaş (Üsküdar): «Çorsb ve elbise masrafından korktu. Bum için evlenmiyorum. Duyduğuma gö- «Yaşım 29. Beklirim! Evlenmeyişimin | re, kadınlar hergün bir çorab eskitiyor - sebebi: Bundan üç sene evvel bir kızla | kırmış, Büna benim elli liralık kazancım “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakasli No. 24 Fatih Mehmed Garb Türk İmparatorluğunu kuran, asrının en bü: kumandanı, en münevver hükümdarı © Hüseyin Şevket Aydub (Bi «|! nişalandım. Dört sy nişanlı kaldık. Bu nasıl dayamr?.> 1451 de babası ikinci Muradın yerine halde, yaya yahud atlı, Ermeni si ga): Bu bekâr okuyucumuz. anketimize şir. le cevab vermiş.. Bu orijinal cevabı ay - nen dercediyoruz: Şaşarım Dün işittim - tahaf şey - komşular söylediler; Verpi almacakmış, ber bekârdan dediler! Kaç kuruşsa veririm, onu ben seve seve; “Tek bir kadın girmesin; ya bizim köhne eve!! Evlenirsem bilirim, kadın tuz istiyecek!! İşitince bu sözü, yüreğim «cız'» diyerek! Neme tâzım evlilik, beklirliğm nesi var? bekârda şüphesiz, bir hür erkek sesi var! ik derdi ile, niçin başım skıkan?! Bir kadmın yüzünden, neden sesim kesilsin?! Şükrederim halime, bekâr kalır yaşarım; Bana «evlen» diyene, içimden hep saşarım!! ©OM. Solmaz (DüzceP.T.T.| memura): «Niçin evlenmediğimi, niçin evlenme. diğimizi şöylece hülâsa edebilirim: 1 — Kızlara itimadımız yok! Braz faz. la hoppa ve züppeler.. Sadakat kadınları. mazda gittikçe azalıyor, 2 — Her ay değişen moda hastalığı — İnşallah görürsünüz. Neye görmi- yeceksiniz? Hattâ... Ahmed, burada, zihninden geçen şe- ye müzaheret arıyormuş gibi, doktorun yüzüne baktı, sonra: — Valideden rica etsek, benim namı- ma gidip görüşse nasıl olur? diye sor - du. Şerif: — Bana we suyruyorsun dedi. Ken- dişine teklif et. Zavallı muallim, ezile, büzüle, ihti - yar kadının karşısında niyazkâr bir ta- vir aldı. — Teyzeciğim! Vâkıâ zahmet olacak size amma.. diyerek yaptığı kapıyı mü- teakib: — Nevber hanımı hem görmiye, hem de.. benim için istemiye gider misiniz? — Başımla beraber amma, bugün, yarın değil. Mevlüd okutuyorum, ha - zırlıkların var. Perşembeye inşallah: Hayırlı gün. — Ne vakit kolayınıza gelirse, tey - zeciğim. Vâkıâ benim iznim ondan ev- vel bitiyor amma, Şerif ağabey artık bana bir rapor veriverir. — Tabi! verecek. Neye vermesin ? Haydi. göreyim seni, Ahmed bey, oğ Yum. Ön ayak ol da, belki bizim Şi: de heves eder, onun da, ölmeden mür- vetini görürüm. — İnşallah! Ahmed Ercan hâlâ heyecanlı idi amma, heyecanının nev'i değişmişti; O, şimdi ümid denilen en güzel ve en müessir teselliyi tadıyordu. Geceyi sakin ve müsterih geçirdi. Aşkın girip te yerleştiği kalblere inân- ma ve umma kolaylığı da birlikte yer- leşir. En zeki, en kurnaz adam sevdiği andan itibaren, aşka taallük eden şeylerde enayileşir. Ahmed Ercan bu hususta kat'iyen istisna teşkil etmiyor- du. Yattığı dakikadan, derin bir uyku- müdeet zarfında mes'ud bir yuva kur - Jsfek gayesile çalışyorduk. Henüz o bir| yirk nikhlı iken, renk değişti. Daha bir| araya gelmeden kaynana, ne hikmetse a.| ramıza bir soğukluk kattı, Ayrıldık. İki, sene mahkeme mahkeme dolaştık. Bu| kadar emeklerim ve yapmış olduğum masraflar boşa gitliği gibi, kurmak Üzere olduğum yuvamın yıkılışı da ruhumda şifa bulmaz yaralar açtı Ben bu vaziyet karşımda nasıl cesaret eder de bir daha evlenebilirim? Buna maaşımın ayni va.! yeti muhafaza etmesi, bayalın gittikçe pahahlanması da ilive e e hakkım teslim edilir. Boşanmaları da kolaylaştır. manın lüzumuna kanim.» © Fethi Sönmez: «Yirmi yaşındayen, mektebden çıkelı! erkekleri a8, erkekleri söylet kadınları! iki yıl oldu; şimdi T.C, D. D. memurla .| İrindanım. Maaşım bir aile geçindirir Fa. jkat korkuyorum. Bügüne kadar tam 14 genç kız ve kadınla tanıştım, hiç birini muvafık bulmaedm, Merak ediyorum, be. Bire bir bağları o. geni EN lil mış; kucağına atıl - mak için davet bek- iyordu. Yarım asra yakın bir zamandan beridir tazyik altın- da kala kala inbisat eden muhayyilesi ü- İmid supapından $ıZ- İdıkça,- Sapanlı kö - yünü bir cennete çeviriyor, orada Ah- medle Nevbere  - demle Havva re' ovnatıyordu. Gene ayni muhayyilenin tazyik ile artan kud- retile mekteb binası bir saray, tozlu top vaklı köylü çocuk » arı birer melek şe- ki! ve suretinde te - celli ediyordu. Ahmeâ, Leylâ Nevberle yapacağı can sohbetlerinin taslağını deniyordu. Böylece hülyadan rüyaya intikal et- ti, uyudu. Ertesi sabah Erenköyüne dönmek is- jteyince onu gene bırakmadılar. Zaten igilmiye de pek gönlü yoktu. Orada ki- minle derd'eşecek, Nevberin İâkırdısı- İni kiminle edecekti? O ise ki bu evde mütemadiyen fırsat kollayıp kollayıp, Şerifin annesi Suadâ hanımla ayni bah- si tazeliye biliyordu. Kadımcağızın gözüne girmek, mev'ud İmedik ve birl Yazan: ya dalacağı ana kadar, muhayyel bir|lütfunü daha da sağlama bağlamak için saadetin enginlerinde kulaç attı durdu. İmevlüd hazırlıklarına o da iştirak etti: Sanki Nevber de kendisine abayı yak-| Camiye, o mevlidhanlara, ( şekerciye © İ.İz. (İzmir Kardiçeli han No. 62): «Bekârları vurgiye bağlamak doğru bir düşünüş ve iyilik getirecek öir yol değildir, “Yurd işlerindeki düşünce ve hareketle. rimizde ilkin sözlerimizle örtmiye çalıştı. Bımız eksikliklerimizi gözlerimizle dör » düğümüz ve kulaklarımızla duyduğu » muz gibi bilmeli ve açığı vurmalıyız. Biz gerek kadınlarımıza, gerek erkek. erimize evlilik yaşayışındaki gerekli gileri birlik yaratıcı bir surette öğrete - bir yoldan yürüte - medik. Bugünkü durumumuzda düşü » müşlerimiz ve görüşlerimiz başka baş kağır, Bunun içindir ki . kadınları söy a6 - sözü ilimize dolaşmıştır. Bu görüş ve düşünüş ayrılıklarına ka. zanış zortukları ve yiyecek, içecek, giye. cek pahahlıkleğı ve lüks ve zenginlik ve kıskanç - Ve bu ilâhi dekorun içinde, Mecnun | koştu. Nerede ise beline fıta kuşanarak şekeri de o dağıtacak, gülabdanı eline alıp cemasta gülsuyunu o serpecekti. Suadâ hanım, avuçlarını açıp: — Berhurdar ol, Ahmed bey evlâ - dam! Rahibim seni iki cihanda aziz etsin!. Dedikçe, bağrı yanık kocakarının du- ası mutlaka müstecab olur kanaatile, işinin kolay hallolunacağı hakkındaki ümidi bir kat daha artıyordu. Güç hal ile Perşembeyi etti. Ve sa - bahtan, Sundâ hanımı yola çıkarmakla beraber, kendi de odasına kapandı, o- nun avdetine kadar bir tarafa çıkma » mıya, hattâ kursağına bir tek lokma kaymamıya ahdetti. gârb Türklerinin beyi olduğu vakit, yirmi bir yaşında bir delikanlıydı. Mussırları onu şöyle tasv'r ederler: Orta boylu, vücudü güzel yapılı, ba - kışları kuvvetli, kaşları kalkık idi; güzel bir gençti, lâtif bir göslerişi vardı. Kır - mızı ve kalın dudaklarının üzerindeki u- zan ve kıvrik burnu yüzüne kendine mahsus bir vakar verirdi, Hükümdar olur olmaz ilk ve sabit dü. şüncesi. İstanbulu zaptetmek, Türklerin Anadolu ve Rumelindeki topraklarını birleştirmek oldu. O zaman yaşamış olan Rum müvetrih- lerinden Dul şu satırları yazar: «Sultan Mehmed gece ve gündüz, İs - uldan başka bir şey düşünemiyor, Bu biricik endişe ile, bu beldeyi nasıl ela - cağı endişesi ile, uykusu kaçar, bu yüz den kıvrandığı birçok geceler geçirirdi. Gündüz. bu meşhur şehrin bizzat ken. disi tarafından çizmiş plân ve harita - larına eğilmiş olarak, yahud kumandan. Şerif: «Bana ne söylüyorsun, kendisine teklif et!» dedi. MUMU... yeni Edebi Romanımız: 37 KARLI DAĞA GÜNEŞ Ercümend Ekrem Talu RDU niz aşmamış yaşlı bir kadının Cadde - bostanına gidişi çok büyük bir fedakâr - ıktı. Yanına emek - tar kalfasını da al - dığı halde, acemi - Wten ve telâştan vapurlar kaçırara - rak, ters dönerek, bin eziyetle Kadı - köyüne ayak bas - tıktan sonra, tekrar orada da şoförlerin arabacıların hücu - muna uğrıyan biça- re nihayet bir fay - tona binebildi. Önce, müşterisini kaçırmamak için: — Hamdi kapta - nin evini biliyor mu sun? suafine: — Biliyorum.. cevabını veren araba- cı, Caddeboslanı camiinin önüne gelin- ce durdu. Oralarda, aranılan evi târif edecek ne bir bakkal, ne bir tütüncü, ne de başka bir esnaf vardı. Bağ kapı- karı ise köşklere uzak ve bah- çeler tenha idi. Güneşten kızmış muşamba körüğün altında ve kabuk gibi çarşafının içinde buram buram ter ler döken Suadâ hanım geldiğine ge- leceğine pişman olmıya başlıyordu. Arabacı, sağa sola seğirtmek ve Ham- di kaptanın evini salık verecek bir can aramak üzere iskemlesinden aşağı in- Senelerce evinden kımıldamamış, de-|diğinden, başı boş kalan hayvanlar da karargâhlarını durup dinle, şırdı> şi İkinci Mehmed, evvelâ, er larını yıkacak olan Türk gi” kurmuştu. Top mühendisleri V€ uş ustaları ile beraber başbaşı Si Topun, kurunu vüstanın en kW zen gö , dafan vasıtası olan «kale» leri silâh olduğunu bütün o al Iml , Fatih Mehmed, tarihte yeri e larak: bizmi Hare emeği il ma imparator nun ( iarihe 4 gün, Garb Türk (o İmparatorl! giren bu Türk hükümdarı, henüğ üç yaşında bulunuyordu. parti Fatih Mehmed zamanında, Ee çan büyük adamlardan bir Ol temeli atıldığı, 29 Mayıs 1453 p kuğun Avrupa hududları Sava, . ve İstanbul muhasarasını, b8i di. Ş3 nü, parisk bir zafe: alayı o i/€ isi dar dayandı, Belgrad müatesnfe 2 bütün Balkanlar zaptedildi. E8* bir Türk denizi oldu. Anadolud” (Devamı 10 uncu s99 huysuzlanıyor, ikide bir büyük we J kımı yordu. mın merakını kaldırıyord! ii Ne edeceğini bilemiyen ar? türlü dönemiyordu da. Ora baş vuruyor, Hamdi beyin evini ile keştetmiye uğraşıyordu. gi Bağdad caddesinden, bu saati? gi senin geçmek ihtimali de ye > neş semadan kızgın bir kur$! Ş 1g iğ ans gibi iniyordu. Yolun iki ya 5) ni böceklerinin bile sesleri, s1€n ş ai bası camiin yanındaki dör mış bulunan meslektaşına hızır muş. bildiğin var mı? diye gard u hendeklerin içinde öte kia çıkmakta idi. Bir aralık, tuğla yüklü bif zuhur edip, İslasyona ulaşan İsaptı. Arabacı, hayvanlarını gi? rıldı.. — Bu yanda Hamdi'kaptan gi İ Herif cevaba tenezzül bile Sm /Bu cehennem: sıcağında, sabi a İkimbilir kaçıncı seferini Y8İ pe İdaha da kaç sefer yapacal Tl wi müke'lefiyetin mubassalasi çenli infial onda, şunun bununla y8 miye mecal mi bırakıyordu? ge” Kendi kadar ve belki de ed ziyade bezgin atlarını dehledi # na devam etti. iü an, yi Bundan da timid kesen fa9 çil müşteriler! ne diye aldığına iye küfrederek, bunalmış bir ed rafına bakınıp dururken, ora , ayak bir çocuk peyda oldu- Yol ortasında duran ara , deki kadınlara ve burnundö” yet * arabacıya uzun uzun, mütehi uy? zarlarile baktrktan sonra, boy mulmıyacak bir cesaretle: 4 — Amca! dedi; kimin evini / gi nuz? Arabacı hiddetlenecek ve 50“ Lıyacaktı., vazgeçti. — Hamdi kaptanın € yor musun? vini, 8“

Bu sayıdan diğer sayfalar: