21 ler grupu Yazan: Muhittin Birgen alk Partisinin siyasi bayatımıza verdiği yenilik'erden biri de, et- rafında hayli dikkat ve alâka uyandırmış olan 21 ler grupudur. Bu grup, bir muhalefet grupu değildir; tam manasile müstakil bir grup ta değildir; onu Parti içinde ayrı bir grup, yeni doğ- muş ve tecrübe sahasına yeni atılmış bir organ olarak, nev'i şahsına münhasır bir icad şeklinde tasavvur elmek lâzımdır. Hattâ, onu Halk Partisinin bir «kontrol Organı, olarak kabul elmek daha doğru olur. Partinin kendi kendisini mürakabe etmesi için tasavvur edilmiş bir icad. Evet, bir icad... Parlâmentolar tarihin - de, şimdiye kadar hiç bir yerde böyle bir organ görülmüş olmadığı için buna sicad> ismini vermeğe mecburuz. Şimdiye kadar hiç bir tarafta misli görülmemiş ve tec - rübesi yapılmamış olan bu icad, nazari olarak mütalea ettiğimiz zaman, bize ga - yet makul bir tecrübe başlangıcı halinde görünür. Fakat, bu hususta kat'i bük - mümüzü, tecrübenin talbikat sahasında vereceği neticeleri gördükten sonraya saklamak mecburiyetindeyiz. Tecrübe, bi- xi bu sahada ileriye doğru yürümek mi, yoksa bunda bazı tadiller yapmak mi ve- yahud bu işi büsbütün başka bir şekle dök mek mtlâzım geleceğini gösterecektir. Şimdiki halde bu mesele hakkında ve- pilecek hüküm, icadın çok derin bir takım mülâhazalar mahsulü olduğundan ve mü- him bir ihtiyacı tatmine şimdilik kifayet edeceği hakkında çok kuvvetli ümidler verdiğinden ibarettir. * İcadı ilham etmiş olan sebebler üzerin- de biraz duralım: Memleketi, tek bir fırka nizamı içinde, tem demokratik bir pavlâmento rejimine götürmek ve millete hükümet işlerini sıkı bir kontral imkânları vermeks siyasi bir kontrol organı mevcud olmaksızın tahak- kuku kabil gayelerden değildir. Tam bir parlâmento demokrasisinde fırkaların bir- don ziyade olması zaruridir. Ancak, arka- mızda bıraktığımız otüz senelik parlâ - mento tecrübesi gösterdi ki, uzun müd - det mükellefiyet rejimi içinde yaşamış © Yan bir memleketin böyle fırkalı parlâ - menlo rejimini muvuffakiyetle tatbik e- debilmesi mümkün değildir. Atatürk, bir aralık, halk kütlelerinin kâfi bir terbiye almış olduğu ümidine dü- gerek Serbest fırka tecrübesine girişmiş” ti, Bu teşebbüsün, memleket içinde uyan- dırdığı hareket, birdenbire tecrübenin makul hududlarını o kadar aştı ki Ata - türk bundan vazgeçme; ecbur oldu. Ben o zamanlar koopera' ikle uğraş “ tığım için, kooperatifçiliğin esas kaidesi- De riayeten, biç siyasetle meşgul olmaz « dım. Bununla beraber, uzaktan yaptığım müşahedeler bana gösterdi ki, henüz in- kılâb içinde bulunan ve herüz kâfi dere- cede modern bir demokrasi terbiyesi al - mamış olan kütle, böyle serbest bir hare- ket sahası bulunca, şuursuz coşkunluk - lara kendisini kolay kaptırıyor. Şu halde, memlekette sükün içinde bir çalışma, di- Siplinli bir ilerleme, fırtınasız bir tekâmül istersek, tek fırka nizamını elden bıraka- mayız. Fakat, mütemadiyen mi tek fırka? İle. lebed bu nizam içinde mi “yaşıyacağız? Hayır. Yarmı düşünmek mecburiyetinde- yiz. Milleti kendi kendisini, sırf kendi sesi ve kendi teşkilâtile idare edebilir bir ha - le getirmek zarureti vardır. Birkaç gün- dür izah ettiğim gibi, Milli Şefin büyük bir ehemmiyetle güttüğü gaye budur. Şu halde, tedrici bir tekâmül! ve inkişaf için- de, milleti, yavaş yavaş münakaşaya a « Tıştırmak lâzımdır. İşte bu icadı ilham e- den sebeb budur. * Bu yirmi birler grupu bu işi mi? Yapabilecek mi? Bu grupun hususiyetini yukarıda söy- Jedik; Bu, Türkiye hayatına Halk Firka- sının gözünden daha başka bir gözle be- kan bir teşekkül değildir. O da ayni gö - rüş birliğinin gözlerine sahibdir. Onun da programı Halk Fırkası programıdır. Şu halde vazifesi, Halk Firkası programının tatbikatında, fırkanın kendisi tarafından tayin edilmiş siyasi bir kontrol organı ol - maktan ibarettir. Bu organ, münevver bir idare altında-bu vazifeyi muvaffakiyetle yapabilir. Meselâ, fırka programını önü- ne alır, bunun ruhunu, kelimesinj tetkik yapabilir Şimal memleketleri halkından biri bir İskoçyalı ile konuşuyordu. Ona: — Bizim memleket dürüsttür, halk maz, demişti. İskoçyalı şu cevabı verdi — O halde tahmin ediyorum ki, memleketinizde şehir ve köy yoktur. Halk yekdiğerini görmez. Yekdiğerile te- mas etmez, dağ başlarındı münferid kulübelerde oturur. SÖZ ARASINDA Şamdana benziyen Şapkalar Şamdana benziyen şapkalar (o ingilte- rede günün modasıdır. Londranım meş- bur Haydparkında, Derby at yarışla - rında da bu kabil şapkalara sık sık rast İmük pek mümkündür. Fakat şapka - lar erkek gözlerine ne dereceye kadar hoş görünür, burasını pek tayin ede - miyoruzl, — —— — ——— eder; sonra bunu tatbika memur olan hü- kümetin yaptığı işlere bakar; eğer bu iş- ler bu programın, ruhuna v kelimelerine uyar bir gidiş takib ediyorsa âlâ; değilse, gördüklerini, düşündüklerini, birer birer söyler; objektif tenkidler yapar. Bu nevi tenkidlere ne siyasi #btiras girer. ne de herhangi körü körüne bir coşkunluk duy- gusu böyle küçük, münevver ve ağır başlı bir teşekkül içinde kendisine yer bu- labilir, Şu halde, bizde demokrasi duy - gusunun, bir terbiye ve itiyad kuvveti ih- raz etmesine intizaren, bu teşekkül ile bir hayli iş görür ve birçok faydalar elde e- debiliriz. Vatandaşlarımı, bu hareketi çok ciddi bir sempati ile karşılamıva davet etmeği de burada unutmıyacağım Çünkü, yeni grupun muvaffakiyetle çalışması ve ha » yırlı neticeler vermesi, biriz da milli mu- hilin ona karşı göstereceği ciddi «lâka ve esaslı sempatile kaimdir Eğer millf mu- İSTER gözümüze ilişti, baktık: — Kuruçeşmedeki kömür depoları lar. Okumadan geçecektik. bilmenin imkânsız olduğuna kanaat - İSTER | INAN, Gazetelerin şehir haberleri arasında küçük bir fikra Tam on beş yıl evvel bütün bir mahallenin belki on iki kişilik, belki de daha fazla bir mümessil heyeti matbaa - muza gelmişti. Gidip şahsan bu yeri gezmiştik. Kömür de- poları orada iken Boğazın bu en güzel semtinde otura - miştik. Sonra da bazan Belediyeye, bazan Vekâlete, ba - Dö la Roşfukold — Eğer insanlar yekdiğerini aldatmaya imkân bula - masaydılar cemiyet hayatı teşekkül elmezdi, demişti. Bu meşhur Fransız içtimaiyatçısı bedbindir. Hükmün- de aldanmıştır. Fakat sen aksini düşünmekte serbestsin. yekdiğerini aldat- Konuştuklarımdan, belenmeye hakkın e ea | Kergönbirdikra 5 Ne çıkar? Tüneldeki yolcu, Tünelde bulun - duğunu unutmuş, sigara paketini çı * karmış bir sigara yükmuştı, Yanında duranlardan biri: — Penceredeki ilânı okusanızo, de di, «Sigara içmeyiniz» yazı, her yol- cu bana riayet etmelidir. Sigara içen pencereye baktı. Pence- renin üzerinde: «... marka traş bıçağile traş olunuz. «.. gömleklerini giyininiz.» «... sabunile yıkanınız.» Tarzında birçok yazılar vardı.. Si - gara içen kendine «sigara içilmez» ya- zışını gösterene: — Orada, dedi, birçok yanlar ver. Siz hang'sine riayet ediyorsunuz. Bir tanesine de ben riayet etmemişim ne i çıkar?.. ; İ (© Şiir okuya okuya Ölen genç İngilterede, genç ve sarışın bir İngi- Wiz güzelini seven fakat ondan bir tür- lü yüz bulamıyan, gayet hassas bir İn- giliz delikanlısı, bütün gayretlerine rağ İmen sevgilisinin afâkasım çekemedi - ğini görünce, yeise düşmüş, evlenmek niyetile sakladığı paralarile şiir kitab - ları almış ve üç gün durmamacasma şiir okuya okuya ölmüştür. — mın hit, bu yeni grupla kendisinde derin bir manevi alâka hisseder va onun objektif tenkidlerini kendisi de objektif bir ruh öle takib eyliyecek olursa, o zaman Türk mil. leti, tam demokratik bir siyaset rejminin, kendisi için daha müswd inkisuf imkân - lar, taşıdığı hakkında yenı delilkr gös - termig ve milleti bu tarafı sevketmek is- tiyenlerde de ümid vs cesareti arttırmış olur. Şunu hiç unutmıya'ım: Yukarıdan aşa- ğıya doğru gelmekte olan her komül ha- reketi ve her istihale gayreti, ancak aşağı- dan yukarıya doğru kendisini gösterecek olan yardım nisbetinde semereli olur! Binhettir Birgen İSTER zan da mahkemeye yazmıştık. Ha; kaldu kaldırılacak, diyor- getirmiştik, söyle - NAN, İSTER bir almak vazifendir. | İNANMA! bir türlü kaldırılmatlığını görmüştük. Artik kaldırılmı- yacağına kanaat getirmiştik. Onun için bu yeni fıkrayı okumadan geçeceklik, fakat meslekte tecessüs hissi gelibdir, okuduk ve öğrendik ki bu defa Boğaziçi asfalt yolunun inşası münssebetile de- İS onPostanın poların belediye tarafından istimlâk edilmesi bahis mev- Ü zuu olmaktadır. Bu defa bu şekilde depoların gerçekten NABN USAAKA kaldırılabileceklerine inandık, faka£ ey okuyucu sen INANMA! Sözün kısasi Mısırçarşısı sl ön Yenicemi civarı ii Mısırçarşısı... Ze Eski İstanbulun hususiyetleri icabları karşısında bir bir İ'rabit edilecek, Değişme kanuna İlerinden müstesna kalan sade © | Onu bile, biz insanlar, kendi İuydurmağa çalışıyoruz. Onun için, kahvehane saça Mısırçarşısının başka bir kılığa Bk De itiraz edecek değilim. Ö, ei İbi İstanbulun içinde, muhteviyatı “ği lâ kaybolmuş, tebahhür etmiş İ yahud ki boş bir şişe gibi duruyor Kervanların Çinden, Hindden, “ny 8 Mısırdan, Trablustan, Cezayird9P* nusten, Habeş diyarından ve aylarca çöller aşarak Deri devlei* vi türlü bahar, çeşid çeşid ıtırlar, ie tefarik taşıdıkları.. Tıbbın henüğ Jan köklerin ve böceklerin şifai biz ps inandığı. büyü ile tütsünün içti” yatta rol oynadığı. Türk aşçılığı Kw #an'atlardan madud bulunduğu» tütün, çay, enfiye tiryakiliğinin yağ daha üç asır evvel: münasebette bıftunduklarından şüp- yoktur. Fakat aldatılacakmış gibi ted- mezheb gibi mutaass'bi xa malik kulli * afyonla «tiryak» in serbest satılıp s9 nıldığı bir devrin yadigarı olan bi “gi Sültaniz nin bugünkü yetim man bir leke gibi devam ettirmek manasız, ve maziye Adeta bir Yeni baharın, kimyonun, delisi kişmişle kakulenin adlarını bile W” belecana uğradığı vekit çiçek guyunü tıra getirmiyen, müshilini, müleğ? mukavvisini reçete ile oczacıya YP üç dört odadan ibaret evmi park€ şemeyi ehven bularak, dedelerini” dx odalı konaklarını he diye hasır döSÜ lerine aklı ermiyen, marmelâde 81 “ desine topruk kavanozlar içerisinde an gibi zencefil reçelini yabancı ve Bor pr bir neslin nazarında Misirçazgısini” da t* kralı Sapaluliyumanın mezarı gesi pisi” bile kıymeti yoktur ve olamaz. batırlıyan bizim gibiler içindir Kİ tarihe karış” esi ph akarei Fas sadrazamının Beyanalı Aricak, pek de uzak olmıyan bir ın büsbütün ıcık hüzün veriyor. Çocukluğumuzun âşinaları olen © döndürücü kokulu baharatçı VEJ ei dükkânlarının, elvan yorganlarla tab) miş hallâç tezgâhlarının, fıkarayâ Pi Iuk etmekten gayri mahalli sarf V€ a tmali kalmamış hasır tomar de rine gelecek asri mağazaların ün yl geçerken içimizin hasretle tırmsl0” gök” duyacağız. Lâkin acaba bu hasret o yıkılan ei kânlarta, içlerinde satılan orta &SE Sign isına mı, yoksa son âşinasını WS” | kendi mes'ud gençliğimize mi sid GİS Galiba en doğrusu hu! Maziye insan, kendi mazisine ağlıyor dem© E, Tali Kütahya - Balıkesir hattı int hakemleri Ankarays gi gö We Bugünlerde, Frankotun davetlisi o - larak İspanyayı gezen İspanyol Fası - nın sadrazamı gazetelere şöyle bir be- yanatta bulunmuştur: «Biz Falılar, harbde yalmz vazife - mizi yapmış bulunuyoruz. Çünkü biz - ler İspanyoluz. Tanrı tarafından gön - derilmiş olan İspanyanın ve Fasın kur- tarıcısı Franko, müşterek medeniyeti - mizi vücude getiren Eki ırkımızın da li- deridir.» Beşizler ilk defa seyahate çıktılar Kanadalı beşizler doğduklarındın - beri ilk defa köylerinden dışarıya çı - karak «hususi beşizler ülkesi» (o isimli trenlerile Toronto'va gelmişler ve a -, jansların bildirdiği gibi İngiltere Kral ve Kraliçesi tarafından kabul edilmiş- lerdir. Blum kendi partisi tarafından mağlüb edildi Bir zamanlar halk cephesinin Jiderli - ğini yapan Fransız sosyalistleri şefi, eski başvekil Blum, kendi partisi tarafından mağlüb edilmiş, ve fırkası 1761 e karşı! 5490 reyle müfrit sollardan ayrılmıya karar vermiştir. Kütalıya, Balikesir tren hatti lâfını tetkik eden hakemler yari” ge toplantılarını yapacak, ei hükümete izahat vermek üzere raya gideceklerdir. ge müracaat şeklinde meseleyi defalarcd ridı, ha kaldırılacak, demiştik, fakat