i TİMİ Harb afetile karşı karşıya gelmemiş, he- harb sefilleri; aç, çıplak sokakları! “doldurmamış, henüz harb zenginlerinin İsimleri bile duyulmamıştı. Herkes kendi © halinde rahat yaşıyordu. Ben de rahat K yaşıyordum. Bir evim, bir karım, bir ço- Cuğum vardı. Gerçi çok para kazanan bir insan değildim amma kazancım kendimi, “karımı ve çocuğumu geçindirmeye kâfi > geliyordu. Ben o zamanlarda bir bankada memur- * dum. Küçük memur dedikleri cinsten me- #zmur, bütün işim defterikebir dedikleri © deftere yevmiye dedikleri defterden he- sab geçirmekti. Bankaya girdi ü bana bu işi vermişlerdi, beş sc Bi işi görmüştüm. Ne şeflerim bana baş ka bir iş vermek istemişlerdi, ne de ben * başka bir işe talib olmuştum. - Yevmiye- 'den defterikebire hesab geçirmeye o ka- dar alışmıştım ki, benden bu işi alıp bir “başkasına verselerdi, öz çocuğu elinden # alınmış bir annenin duyacağı üzüntüye benzer bir üzüntü duyacaktım. Her ne ise bunlar işin teferrüatı, Şimdi © asıl meseleye gelelim, Bir akşam banka- dan çıkmış evime dönüyorum. Şunu söy» emeyi unutuyordum, Biz o zamanın ban- kâ memurları çok temiz giyinen kimse- lerdik, yakalıklarımız, kolluklarımız bem. © beyaz ve kolalı olurdu. Şepkalarımızda bir tek toz bulunmazdı. Hele panlalonla- rımız her zaman için ütü altından kaldı- “rılmış gibi dümdüz dururdu. Müdürden 'odacıya kadar hepimiz ayn! idik. Bu yüz“ den de memuru müdürden, müdürü oda» tıdan tefrik etmek çok güç olurdu. Ne diyordum, ka; bir akşam bankadan * çıkmış, evime gidiyordum. Şeytan nere- den aklıma getirdi bilmem, Sen Loren bulvarına sapıverdim. Siz de bilirsiniz o bulvar akşam işinden yorgun dönenler © için adetd bir yorgunluk “giderme ilâcı olur, İlki taraflı kahvelerde oluran ka- © dınları onlarla şakalaşan erkekleri seyret- * mek bir zevktir. Hele kahvelerden birine © Oturup bir bardak şarap karşısında gelen W geçene bakmak, güzel kadınlı. göz et- * mek, kendilerini güzel zannettikleri için * bu caddeye çıkmış olanlara bıyık altın- dan gülmek daha zevkli, daha hoş bir © şeydir. Ben de o akşam bir kahveye otur- Muş, garsonun masamın üzerine bıraktı- ğı şaraptan yudum yudum içerek gelen geçeni seyrediyordum. Bir'aralık sârı Saçlı, mavi gözlü yaşı yirmi beşten fazla © göstermiyen bir kız caddeden geçiyordu. Göz göze gelmiştik. Ben evvelâ pek dik- “mn “Son Posta,, nın Hikâyesi n SENELE R S0 lamış gibi gülümsemesi benim de kendi- sile alâkadar olmama vesile oldu. Evli İ bir erkek te olsam, bir çocuğum da bu- lunsa rühayet bir kadına gülümsemem büyük güneh sayılmazdı ya.. ben de gü- lümsedim. O durur gibi oldu. Sonra bir göz işaretile beni yanına çağırdı. Gitme- liydim?.. Gene tereddüd ettim. Fakat O mü çok güzeldi, yahud da çok mu güzel gülüyordu, yoksa ben bunu da mı bir gü- nah saymamıştım. Bârdağımda kalan şa- rabı da bir yudumda tamamladım ve he- sabı görüp çıktım. Orada idi, beni bekli- yordu: — Mösyö Jorj, ne iyi oldu da bu akşam size tesadüf ettim, Masum bir eda ile konuşuyordu. Yalnız ismimi yanlış söylemişti: — Küçük ismim Poldur, demiştim, Pol Düran! — Affedin Mösyö Düran size karşı çok mahcubum. Sizi Jorja benzettim. Bu an- da Jorja o kadar muhtaçtım ki, siz de ona çok benziyorsunuz. Birdenbire sizi o zan- nettim, * Odetle tanışmamız böyle başlamıştı. Ö gece evime gece yarısı döndüm. Evlilik hayatımda hâber vermeden ilk defa bir gece bu kadar geç kalmıştım, Ertesi gece evime hiç gitmedim. Daha ertesi geceyi Odet; Odetin arkadaşları Jorj, Pier, pa- labıyık Kelli, pâlâbiyık Kellinin metresi Anna hep beraber bir mahzende geçirdik. Mahzende dedim, evet . basbayağı bir mahzende., çünkü o gece Odet ve arka- daşlarını pek yakından tanımıştım. On- Çeviren : Nimet Mustafa 1910 senesiydi. Henüz dünya Umumi) dikkatli bakması, sonra bir tanıdığa ras-İmastum gözlerinin tesirile ve biraz da iç- NRA tiğim apsentin kafamdaki buharının ben- de uyandırdığı serserilik duygularının sevkile çeteye dahil olmuştum ve artık bir daha evime dönmedim, karımı gör“ medim, çocuğumu görmedim. * Çocuğumu gördüm. Dün gördüm. Be-| nim çetenin açıkgöz kızlarından Neni ge- tirdi. Ben her vakit oturduğum kahvede idim. Neni yanında henüz otuz yaşma girmemiş gibi görünen bir delikanlı ile içeri girdi, Delikanlı belli ki toydu. Kar- şımdaki masaya oturdular. Bir aralık garson Neninin delikanirya göstermeden yazdığı bir mektubu elime gıkıştırdı: «Bu enayi banka memurunu bu akşam Sen Loren bulvarında avladım. İşimize çok yarayacak, babası da banka memu- ru imiş, fakat Büyük Harbden dört sene evvel kaybolmuş. Bunu kendisi anlattı. Evli imiş, bir çocuğu varmış.» Mektubu okuduğum zaman hemen eli- mi cüzdanıma götürdüm, Gençlik resim- lerimden biri orada duruyordu. Resme baktım, yan gözle de delikanlıya. benim gençliğim... O bana o kadar benziyordu ki? Yerimden kalkmak atılmak onu öp- mek, ondan af dilemek istiyordum. Fakat bunların hiç bi yapamadım. Neniye İ bir cevab yolladı «Hemen atlat.> Delikanlı az sonra Kalktı, gitti, yanıma gelmişti: — Neye atlattırdın?... İşimize yaraya- caktı, Cevab vermedim. Başımı duvara doğ- ru çevirdim. Uzun senelerdenberi ilk de- Neni lar bir hırsız çetesi idiler ve ben Ode / Fakat onun bana © «Son Posta» nın edebi romanı 34 O kadar dalmıştı ki, karşı taraftan gölen Feridun beyin kendisini gördü - günü, bir iki saniye hayretle söyrettik- ten sonra sokağın öteki tarafına geçe « rek uzaktan onu takib etmiye başladı- ğını farketmemi: Ahmödin bir kulübe denecek kadar © Küçük olan harsbe evi, hali bir arsa ü- “ zerinde idi. Bu arsanm bir parçasını £ bir telle çevirerek burada sebze yetişti- * riyorlardı. Nerime bu arsadan geçip kulübeye “girdikten sonra, o vakte kadar büyük bir itina ile onu takib etmiş olan Feri- dun da, ayaklarının ucuna basarak eve * yaklaştı ve kulübenin biricik pencere- sinden içeriye baktı. Hava pek karar- Miş olduğu için içeride küçük bir idare akmışlardı ve bu hafif işık ulübenin dahilini öde bir yatak, or- z bir saç . Küğük has- tıyordu. Nerimenin ince, zavallı çocu- ük bir sevinç belirdi. si ve ağabeyisi de ş önerek.. genç kızı gördüler, £ minnet ve teşekkür dolu gözlerle ona doğru yürüdü üler. at tada bir tahin ; We mangal, bir tahtâ iskemle.. ta şilte üzerind Nerime soğuktan kızaran yüzünde ulu Yatı Yazan: GÜZİN DALMEN büyük bir neş'e ile evvelâ yatağa yak - Taştı. — Nasılsın yavrum? Bak sana şeker — Teşekkür ederim efendim. Daha iyiceyim, Feridun genç kızın parlıyan yüzüne mes'ud tebessümüne hayretle bakıyor- du. Onu hiç bir zaman bu kadar tabii ve sade bir neş'e içinde görmemişti. — Bu havada buralara kadar nâsıl geldin kızım? — Sizi düşündüm Fatma hanımcı - ğım.. küçük hastanm bu hahvada üşü - memesi için size kömür alacak para getirdim. — Allah senden razi olsun kızım. Ha- kikaten kömür alacak paramız yoktu. Ahmed, #fbadete benziyen bir hür - metle Nerimeye bakıyordu. — Elimden geldiM kaklar çalıştığım halde her şeye yetişemiyorum küçük hanım, — Hakkın var Ahrmed; şimdilik ben size yardım edeceğim; sen üzülme, bir gün elbette daha fazla kazanırsın. Haste çocuk, kutunun kâğıdını açmış, şekerleri yemiye başlamıştı Fatma hak num bir tane de Nerimeye verdi. RADYOLIN En büyük Mai 18 diploma, “Dişlerin ve ağzın sıhhati sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa dişleri temizlemekle kabildir.,, fa gözümde bir damla yaş bı rdu, 4B madalya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız Radyolin kullanan'zrın dişleridir. Diş tabipleri diyor ki: bi garib bir helecanla çarparak arsayı geçti, sokakta, evden biraz uzakta do- laşmıya başladı. Beş dakika.sonra Nerime alelâcele yürüyerek önünden geçerken, birisinin çok dost bir sesle söylediği şu sözleri, evvelâ korkudan titriyerek, sonra da bu sesin sahibini tanıdığı için sükünet- le dinledi: — Bu saatlerde senin buralarda işin ne Nerime? Sana verdiğim müsaadeyi, bu geç saatte böyle uzak yerlere gel - mek sutetile sujistimal ediyorsun öyle mi? Nerime titrek bir sesle cevab verdi: APAM BAHARATI Karabiber Beyazbiber Kırmızıbiber Tarçın Yenibahar Kimyon Karanfil Zencefil Sahlep Yemeklerinize Lezzet; Nefaset verir. Ve Sıhhatinizi korur. Her yerde 15 gramlık paketleri 5 Kuruştur mn m GR e a a İİ A4eyâ Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal kese”, BEER HR icabında günde 3 kaşe alınabilir. Gi i M. M. Vekâletinden: 1 — MM. Vekâleti inşaat şubesi emri kalorifer diğeri inşaat mühendisi olmak iki sürveyyan ile hariçteki korlar emrin mar alınacaktır. 2 — Mühendis, yüksek mirarlar ve sür linde ücretleri verilecektir. 3 — Taliblerin M. M, V. inşaat şubesine 4 — TTaliblerden tayin sırasında aranı A — Diploması aslı veya sureti tasdik 'Türk olmak ve ecnebi kadınla ev Askerliğini yapmış olmak. Hüsnühal vesikası. Tam teşekküllü heyeti shhiye ra EF — Bonservis. igo İ — İki seneden evvel ayrılmıyacağına dair taahhüd senedi. — Vaktile sizin fabrikanızda çalışı- yordu. Feridun kısa bir cevabla mukabele etti; — Evet, hatırlıyorum. Bir iki dakika konuşmadan yürüdü- ler. Feridun beyin söylediği gibi yol pek çamurlu ve kaypak olduğu için ka- | , ranlıkta burada yürümek hayli güçtü ve Nerime a#ğabeyisinin koluna dayan- mağı pek lüzumsuz addetmiyordu. Biraz yürüyüp konağa yakın ve ol- dukça muntazam yola çıktıkları vakit Feridun yanında yürüyen kenç &ıza baktı: — Aman ağabey; korkuttunuz beni! Feridun onun kolunu alarsik kendi kolunun altına geçirdi. — Bursları pek çamurlu ve kaypak - &r. Karanlıkta düşmemek için bana yaslan! Fakat şaka bir tarafa Nerime, böyle.bir havada ve bu saatte bu ka- dar uzak ve tenha yerlere geldiğin için seni azarlamak istiyorum. — Hakkınız var; biraz geçiktim; çok çabuk alışam oldu. — Kendilerini ziyarete gittiğin bu adamlar kimdir? — Çok fakir ve namuslu bir ailedir. Anne've çocuklardan biri daima hasta- dir. Büyük çocuk onldrı geçindirmek için bütün kuvvetile çalışıyor fakat an- cak ekmek parasını çıkarmıya nruvaf- fak oluyor. Zavallılar çok sefil fakat çok kangatkâr ve namuslu insanlardır. — Çalışan çöcuğun adı nedir? Bir saniye tereddüd ettikten sonra Feridun odada geçen şeyderi görü -| yüzü kıpkırmızı olarak büyük bir oe- yor, konuşulan sözleri işitiyordu. Kal. | saretle ilâve etti; — Böyle soğuk bir havada sokağa çıkmak için kâfi derecede sıkı giyin - memişsin Nerime. Bu manton biraz in- ce.. yakuna neden hir kürk koymadın? — Bu manto ile üşümüyorum ağa - bey... — Üşümüyor musun Soğuktan tit- rediğini hissetmiyor muyum sandın ? Zannediyorum ki kazandığın parayı, senin gençliğinden ve tecrübesizliğin - den istilade ederek merhametini tahrik etmiy muvaffak olan bazı kimselere ve- riyor ve kendini mahrumiyet içinde ya- şatıyorsun- Nerime hararetle itiraz etti: Belediye sular İdaresinden : Yapılması icab eden bazı ameliyattan dolayı 4/6/939 Pazar günü saat “ de ertesi günü saat 12 ye kadar terkos sularını kesmek mecburiyeti hâsıl Bu saatlerde şehrin münhat noktalarında sularının hafif akacağı ve noktalarda su bulunmıyacağı sayın halka ilân olunur. ARKA pr 43914» m elektrik dabi nde çalıştırılmak üzere biri Üzere iki mühendis, izi yüksek de çalıştırılmak üzere yedi eveyyanlara tesbit edilmiş kadro bizzat veya istida ile müracasilsf” lacak vesikalar, i. Ni olmamak #8, m poru. a Muz «1020 — Hayır, hayır; onların ve aç kalmadıklarını bilmek şeyden çok sevindiriyor, buna Tunuz ağabey. Feridun göz ucile onun lan güzel yüzüne baktı ve gen€ birkaç adım yürüdüler, Artık ı yollara gelmişlerdi. Bir Bi ka daha yürüdükten sonra te yola çıktılar ve Nerime maher şekkürden sonra kolunu ağsl kolundan ayırdı. * ek Feridun onun kendisine meşine mâni oldu ve salonlar ai lanmış bir kadına karşı takındığı i simli bir tavırla cevab verdi: g — Sana biraz yardım edebikiiği” X $ pek mes'udum. wi f Sonra hemen sözü değiştirdi? v — "Tekrar ayni mevzua yi Nörime. Bundan böyle sana b gi ? diğim parayı yalnız ve yalnız tiyaclarına sarfetmeni rica 8 e — Hayır ağabey, bunu Vek meyiniz; bunu yapamam. Bu an, sanların ihtiyaç içinde olduki” benim vereceğim birkaç kuru pi KEŞ İK va a, — Hayır, bu zavallı insanlar eldden fakir ve ber cihetten itimada lâyıktır- iar. Onların sefaleti hakiki, namuskir bir sefalettir ve onlara ufak bir yardım- da bulunmak beni çok memnun ediyor; fakat maalesef onların büyük felâketi yanında benim ük muavenetim bir hiç kalıyor. — Kendini fazla mahrum ediyorsun. Sadakanın da bir derecesi var. olacaklarını bildiğim halde b özleri sokağın j ağabevisine yaa nu katiyen Yel i ten onları mahrum edemerk rdu. > : Nerime; senin yaptığın yardan! vi fazlasile yapacağıma söz 4 (Arka S tekrar edi Feridun tebessüm etti: — Onlar ihtiyac içinde BESİLİ. BESELŞİLKEŞ ESASİ. EE