TRAMVAYDA mıyacak kadar yo yer var mı diye bakındım. E: kişilik koltuklardan birinde bi k kadı oturuyordu. Onun yanındaki yerden ka boş yer yoktu. — Acaba otursam mi? Diye teroddüd ettim. Çünkü tramvay“ larda iki kişilik koltuklu: isine birer kişi oturmuş olsalar birindeki tek kişi bir kadın, ötekindeki tek kişi bir erkek olsa, başka da boş yer bulunmasa; ben, etraf- takilerin: — Bak çapkın hemen kadının yanma oturdu. Tarzındaki iftiralarından kendimi ko- rumak için; kadının yanına oturmaktan çekindim. Fakat bu sefer bir tek yer vardı. O da! bir kadının yanındaki yerdi ve ben de! çok yorgundum. Başka çare yoktu. Ora- ya oturdum. Tramvayın ön kapısı açıktı. Kuran ya- pıyordu. Kapıyı kapamak için elimi uzat-| tağım zaman sahanlıkta duran iri yarı bir) adamla göz göze geldim. Aksi aksi bana bakıyordu. Bakışındaki manayı derhal anlamıştım; — Sanki oraya biz otyramazdık değil! mi; tek 6 yanındaki güzel kadını rahatsız etmemek için oturmadığı n, yi daki gi boş bıraktığımız anlamadın.. otur 7 dun, buna bir şey demedik, şimdi de bizi| o kadını seyretmekten mahrum birak vi mak için kapıyı kapamaya kalkıyorsun Din bnm ölme Gğiüiier, O Kir de a ha bana bakmadı ve inerken de ne Alla- Kapıyı kapamak için uzanan elimi ge-|ya ısmarladık. dedi. ne de şapkasını çı- pm kardı. Yalnız beni ve yanımda oturan) Bm rlrişii; kadını tepeden tırnağa kadar süzmeyi ih- ın | serken şu #üsli de sordu: — Hanım sizinle beraber değil mi? — Hayır! Manalı manalı baktı, o da şunu demek istiyordu: — Senin bildiğin değil, tanıdığın de- . öyleyse ne diye yanına oturursun?.. irolör de giti, Arkamda oturanla- rın benim hakkımda konuştuklarını du. yar gibi idim: — Açıkgöze bak, kadının yanına otur- du. — İkide birde ona bakıyor. Baksaydım içim yanmazdı, bir kere bi- le başımı kadından tarafa çevirmemiştim. — Ne kadar da sokulmuş. Haşa; kadın köşede oturuyordu. Ben| öbür uçta düşecek vaziyette idim. İ Tramvay bit mevkilde durmuştu. Ka- rımın akrabasından yaşlı bir erkek tram- İvaya bindi. Beni gördü. Selâmladım. Ses lâmımı gâyet soğuk karşıladı. Yerimi kendisine vermek istedim: — Rahatını bozma! Dedi. Bunu derken, yan gözle de ka- dma bakıyordu. İçinden geçenleri anla- mak güç değildi — Yanımdaki kadın herhalde bir şeysi olmalı.. ya bugün yakaladı, ya eskiden- beri beraberler, Gerçi konuşmuyorlar | amma, bu da numarası; ben yutar mı Bir beş lira uzattım. Kondoktör beş İi-| mal etmedi. Peşisıra ben de tramvaydan taya baktı, bana baktı: ip yanıldığını kendisine anlatmak ak- — Bozuk paran yok mu? İlma geldi amma; bu daha fena olacak. Onun bana bakışında, bozuk paran| göphelerini belki daha fazla kuvvetler-) yok mu deyişinde öyle bir eda vardı ki! girecekti, adetâ bana şunu demek istiyordu: İ Nihayet tramvay ineceğim omevkife — Bir beş lira bulmuşsun. yanındaki! gelmişti, indim. Ben inerken sahanlıkta kadına caka yapmak için önü bana veri duran iri yarı adamla vatman dönmüş, yorsun değil mi? Sen caka yapacaksa dir | hana bakıyorlardı: | ye beş lirayı bozamam., Verecekten ufak! — Gene yaşadın çapkın! para ver, vermiyeceksen in aşağı! Demek istediklerini anlamamak için| Ceplerimi âradım. Birinde bes kuruş insan vurdum duymaz olmalıydı. | buldum, birinde bir kuruş. Birinde yirmi! Tramvayda bir kadının yanına otur- para.. nihayet güç belâ yedi buçuğu tas maya yüz defs, yüz bin defa tövbâ .. Mmamlayıp bileti aldım. İsmet Hulüsi GÜVELERİN TAHRİBATI | İngiltere en büyük mensucat mem -|ribatm yekünu 313,000,000 kil gram” leketlerinden biridir. Mens ' R e G7 lat olan başlıca haşara i İN A öm si aşarat da bietinn önüe geçmek çok güçtür. A Hesab etmişler, İngilterede & n tedbirlerle pek sene : iü i İ i içinde güvelerin yapmış oldukları tah|temin edilememektedir. davet etmek düğümü çözmeye matuf en basit ve kolay bir harekettir. Eğer Keşanda oturan Bay «O: nun GÖZE | maksadımız hakikaten evlenmekse, mediği bir düğüm var: Bay «O> 9 yydanberi bir genç kızla sevişiyordu, mektublaşıyordu. Günün birinde bu genç kızın bir başka erkek- le de örtü olduğunu işitti. Münasebe. tini kesti, fikat genç kız bu ayrılığa rarı değildi, mütemadiyen yazıyor, şüpbenin esassız olduğunu söylüyordu. Fıkat bir tesadüf Bay «O: yu rakibi sandığı erkekle karşılaştırdı, o: — «Evet doğrudur, sevişiyoruz, hat. * Bay «S. Hs nın fikrine iştirak etmi yorum: Bu genç kız beni sever görünü- yordu, fnkat ailesi izdivacımıza muva- fakat etmeyince yüz çevirdi. demek sevmiyormuş, diyor. Bu, sevginin de recesine bağlıdır, öyle gönül bağları vardır ki mantık, menfaat ve aile taş larına çarptığı zaman dahi kırılmaz, Mania tanımaz, Günün birinde bedbaht büyük faydalar | tâ evleneceğiz» dedi. Amma genç kır inkâr yolunda Ve Bay «O» bu düğümü çözemeyin- 66 benden soruyor Dumansız ateş ola bir hakikatin hi kusu olabi Bu itibari rinde mu ümidile : Ri çok muhtemel gi mi bir oyuncu olduğu da meş dır. Bununla beraber küçük bir ih mal ile hakikati söylemekt, ması da varidâir şi veya bu, hakikati anlamak güç deği'dir: Kendisini nikâh dairesine ti olması ihtimaline dahi bakmı çip gder. Buna mukabil ekse kil eden öyleleri de vardır ki TEYZE Pratik güzellik bilgileri Güzelleşme vasıtalarını uzaklarda ara» mayınız. Evinizde, mutfağınızda hazır du ruyor: İşte ince kırışıklıkları, belli belirsiz bu- ruşuklukları yüzünüzden silebilecek biz güz kesi: Ufak bir patstesi S0 - yup dilimleyiniz. Biraz sülis koyu bi çorba kıvamını alıncaya kadar kaynalı- nız ve bunu soğutup yüzünüze nÜz, Beş dakika durduktan sonra gülsuyu ile temizleyiniz. * Bu da elleriniz için: Bu sefer haşlarımış patates kullana - taksınız. İyi cins bir iki patatesi püre ya- pacakmışsınız gibi haşlar, soyarsınız. E- zersiniz. İçine biraz süt biraz da gülsuyu karıştırırsmız, Hepsini krem gibi bir ara- da ezip ellerinize sürersiniz. o Sürerken sanki der bir eldiven giyiyormuş gibi el - | | - Holivudda herkesin hayretini çeken bir m m . i Holiywoodda bir sinemanın sahibi olan M. Graamaun yalaren Sİ i mış, bütün yıldızların ayak ölçülerini alçılarda toplamış ve ba dikkate şayan koleksiyonla zengin bir müze yapmıştır. Bs bütün büyük yıldızların ayak ölçülerini ifşa Rudolf Valantino ve Kafherin Heppburr Hollywoodda dünyanın hiçbir tarafın- lerinizi yukarı doğru sıvazlarsınız. Biraz da eşine tesadüf edilmiyen bir müze var- leriniz durur, ılık su İle yıkanırsınız. El beyazlaşır ve yumuşar. * Bir ziyarete, bir sinemaya © vesaireye gideceğiniz akşam en güzel hölinizle gö - rünmek istediğiniz halde aksine sinirle - riniz yorulmuş bulunur, o bu yorgunluk yüzünüzden kelli oursa taptaze görüne - bilmek için şu tedbiri alınız: Tapkı içecek ıhlamur gibi bir ıhlar Kaynatımz. Makyajınızı o yapmadan b saat evvel bu ıhlamura ğ mukla bütün ü tü biraz uzanın tiğini, gözlerinize bir canlılık, teninize bir tazelik geldiğini göreceksiniz. * Salatalik vekti geldi. Bu yemişten gü- zelliğiniz için muhtelif şekillerde istifade edebileceğinizi evvelce de yazmıştık. İş- te yeni ve basit bir usul daha; Salatalığı çiy çiy ve bol bol yeyiniz. Cil | dinize çok faydası olacaktır. Bundan baş ka temiz yıkadıktan sonra bir taşım kaj- matır, bu su ile yüzünüzü yıksrsınız, cil dinizi çok güzelleştirir. Fakat bir, iki ke re yetmez. Uzun zaman bu usulde yıkan raslıdır. Her kadın bilmelidir İçinde patates pişirdiğiniz suyu bir şi - şeye koyup saklaymız. Daima elinizin al- tında bulunsun. Mutfak © eşyasının dis'- tündeki yağ birikintilerini o ve ber dürlü keleri bü su mükemmel sürette temiz- dır. Bu müze gerek Amerikalıları, gerek seyyahları çok yakından alâkadar et- mektedir, Müze Mösyö Graumaun adında bir şah. sa ad bulunmaktadır. Bu adam Holly- woodda herkesi tanır, Bütün sinema san'atkârları ve yıldızları ile tanışmağa muvaffak olmuştur. Bütün bu san'atkâr- lardan ricalarda bulunmuştur. Ricaları da daima is'af edilmiştir. Mösyö Graumsun kimdir diyeceksi- niz”... Bu adam Hollywooddun en dik- kate değer sinemalarından birinin mü- dürüdür. Fevkalâde ve birinci sınıf film- ler hep onun sinemasında ilk defa göste- rilir, Filmlerin ilk iraesi münasebetile o filmde başrolü yapmış olan sinema yık dız yahud san'atkârını müessesenin ka - pısında bizzat karşılar ve tebrik eder, Mary Piekford, Pola Negri, Rudolf Va- lantino sırasile önünden geçmişlerdir. Bu san'atkârlar onun önünden geçtikçe on- iardan bir hatıra almağı bir Jâhza olsun unutmamııştır. Graumaun'un onlardan istediği halıra- iar, fotograf, makale gibi çabuk söner ve geçer şeylerden değildi. Bu kararı verir. ken uzun boylu düşünmüş ve nihayet şu dikkate şayan şekli bulmuştur: Sinemasının holünü san'âtkârlarm a yak izlerini havi madalyonlarla süsle- mek... Sinema san'atkârı Graumaun'un sine * masına geldiği vakit hemen önüne bir i tepsi sunulur. Tepsinin içinde ha- zırlanmış taze alçı bulunur, Mösyö Grau- maun san'atkiirlardan buraya (ayağını basmasını rica eder, Ayağının dıktan sonra san'atkârın elin€ işlemeli bir deynek verilir ve zerine imzasını atması ricâ Bu sistemin resmi küşadını refi ve kudretli san'atkâr ford'a nasib olmuştur. Ondan sonra bütün sinemâ ları kendiliklerinden ayak izi Bu kolleksiyonu bir hayli müd 1 tutan Mösyö Graumsun nihsj€* Zerde halka göstermiştir. İşte bu sayededir ki sinemi rından bazılarının kundura MW da ortaya çıkmıştır. Meselâ Jen 42 numara iskarpin giydiği; bonun ayağının 41 numara oldi ene Ditrich, Claudette Colberti” mara ayakkabı giydiği anlaş” Şimdi Hollywoodda herkesi" tırmalıyan bir muamma gi. Mösyö Grsumaun bu kolleksiY09'. vakte kadar gizli tuttu da SP” meydana çıkardı? * Kulaktan kulağa söylenildiği” buna sebebiyet veren huysuz dızı Katrin Hepbrun olmuşluf de kendisinin de ayak modelini fiyen Mösyö Graumaun'a bu bir surette demiştir ki: «— Ben böyle maymunca hoşlanmam!» M. Graumaun'un, kalabalıkt? ile karşılaşması izzeti nefsini miş ve kolleksivanunun he! rini celbeylediğini isbat için sig » “ a gali gi bi