25 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resi İRİ id) Verilecek tin, a evde yoktu. Süheyliya imli Fıkra Diyorlar ki : ! minde dilleri vardır. deği mi sevgilim? — Evet, — Şimdi size verdiğim bu çiçek- ler ne diyorlar? — Diyorlar ki Senden evvel Nec Neclâ almadı. Jaleye eylânn babası evde idi. Kaldık, bütün ümüdimiz bizi kabuk eti * Haklı & Sevdiği Benç kızdan yüz bülma- miş: — Biliyorum, de ML. siz zengin bir) İnsanla evlenmek istiyorsunuz, fakat şunu da bilin ki| parayla saadet ol- Paralı bedbaht olmayı pa * tercih — ediyorsam: Akılsizlık k Erkek ez dolabı “ÜNİ Giyecekti. Burnuna bir koku geldi; İ Bu ne hal gömleğim — balık kokuyor, Karısı bu sözü Şok tabi karşıladır e Sen karma — Kokar yal deb baz geşeşa bı almaın, ben de gare| kii birkaç Ke are getirdim. Ye - YOPum, Bayatla Fiy oraya * Kanı koca Kuvvetli Münakaşa ediyorlardı. Bir Aralık kadın; — Bütün söyle. diklerim doğru - dur, dedi. Sen de AİR bilmelisin ki ben ek Yalan söylemem, ur, Böyle bir zâtim Birkek, 17) Maki var, Bük, vok sala zâtın yok; * — Bizi, e ahşiler © olanlar da beyazlar, içi. DE girer girmez vahşileşiyorlar, Nereden anlam dın? — dozefin Bake- TN Şü resmine bak — Yapmayın bay, şimdi bayan ge - lip görecek, — Ne güzel... — Ne güzel şey miyop olmâk:” — Kocam dün gece eve geç geldi, ne- rede olduğunu sordüm. — Ne cevab verdi? ma yeri bir rob yaptıracağım! Hava ucuzdur, el - bise pahalı. Fakat hava tebdili, (elbise tebdilinden bin kat pahalıya malolur, * Hava slmayı her - kes ister. havalanmış kadım almayı kim- se istemez. Ş BİLENLER Neler söylediler? Aşçı namzedi müracaat etti: iyi yemek pişiririm. Sordular: — Bundan evvelki yerinden neye çıktın? — Efendilerim öldüler de. — Neden öldüler? — Mide rahatsızlığından, güçlüğünden. mazım * Hizr etçi namzedi. ben den çok memnundular. Dedi. Ve memnuniyetlerinin derece- sini anlatmak için şunu söyledi: — Sabah kahvaltımı odama evin hak nımı getirirdi. Ayakkablarımı da her- gün evin beyi fırçalar, boyardı. Evin çocuklarını bakkala, kaba gönde - rirdim. Hiç biri itiraz etmezdi hemen koşup giderlerdi. * Mürebbiye arıyanın evine gelen ka- işilerde bulundum. ttüm: ve arıyan, falanca kis Idı, fa- E f bir şey söyle- miveceğiz. Çocuklurmızi terbiyesiz ol- dukları icin :mektebten kovdular, on- ları tekrar mektebe aldırmak için uğ» 1YOTUZ. * ili olan. bir soför arı- cast eden soförden es- kiden şi ik edip etmediği sordu: — Sirdive kadar yirmi beş kişinin yanında bulundum. — Onlardan birer vesika getirseniz. — Getiremem. Hep otomobil kaza - larında öldüler. Husust otomc yordu. İlk m * dam bir plâja gitti. Plâj sahibi- bir vüzme hocası lâzım değil mi? — Daha evvel ne iş görürdün? — Bir iskelede çimacı idim. eve çıktın? — Günün birinde denize düşer de İboğulurum diye korktum. * Bir kitabe: dükkânına giren ortatyaş- hı zat: — Bir kitab yazdım. Basar mısınız ? Dedi. Kitabçı kitaba baktı: Kitab muharriri izahat verdi: Bu kitabı okuyan ve tAbik eden evli erkekler ne kadar kılıbık olurlarsa olsunlar, derhal birer kazak kesilirler. Ve artık karılarından korkmazlar, — Sizin isminiz? — Söyliyeyim; fakat kitabın üzerine yazılmasına kat'iyen müsaade edemem? — Niçin? Karım görür, ve bana yapmıyaca- — Ben aşçı olmak istiyorum. Gayet| Sw — Bundan evvel çalıştığım yerde del ( MAHKEME KORINORLARINDA |) Evlâdları için kendini sattığı söylenen mülâkat Kadının beni düşürdüğü yediği cezadan sukutu hayal, herhalde daha ağır oldu Yazan : Nusret Safa Coskun Adliye 4— Bay nazım, öen çoruearımın DA - fakasını temin etmek için odama adam aldım.. Bana vesika vermesinler. Sonra onlara umumi kadının çocukları derler.» Bu sözleri bir hafta evvel bir ceza mah- kemesinde odasına yabancı adam aldığı, gizli fuhuş yaptığı için yakalanan genç bir kadın söylemişti. Adliye işlerine bakan arkadaşımızın © gün getirdiği adliye haberleri arasında bu havadis te bulunuyordu. Bu sözler ü- zerinden yürüyerek vardığımız netice bir bayat faciasile karşı karşıya bulunduğu- muz şeklinde olduğu için bu büyük iç - timai vak'ayı küçülterek dört satıra in - dirmiş, bedbaht anayı bir de gazete sü - tunlarında teşhir etmeği doğru bulma - miştık. Dün ayni kadın, ayni cürmün müteba- ki hesabını vermek için tekrar mahkeme karşısına çıktı, Suçile beraber adalet te- İ razisinin bir kefesine oturdu. Derbal şu - nu söyliyeyim 'ki suçu üç lira para cezasile bir lira mahkeme masrafı çeken genç ka- dının mahkeme salonunda değişiverer hü viyetinin beni düşürdüğü sukutu hayal, her halde yediği cezadan daha ağırdır. * | Koridorda mahkemenin açılmasını bek» İlerken, gözlerim banklar üzerinde, pen- cere diplerinde yüzü muztarib çizgiler arasında kaybolmuş, kalbinin üzerinde dönen azab çarkının dişleri arasında e- zilmiş, çökmüş, perişan kılıklı bir genç kadın arıyordum, Yaşlı bir polisle hara- retli hararetli konuşan fevkalâde şık, ta- yarlarında hiç bir şey onursamaz bir hal serilen şişmanca bir genç kadından başka kimse nazarı dikkatimi celbötmedi. Bu şik kadın, polise, ban yabancı gel- miyen sözler söylüyordu: — Adamı eve beraber yaşamak için gt- tirdim. Konuşup anlaşacak, hattâ evle - necektik! Bu İpucu mevzuubahe hâdiseye bağlı idi. Fakat tahminlerimde ne yanılmışımı, Kadın hiç te sefalet çekmiş bir insana İ benzemiyordu. Bilâkis işi tıkırında in - sanların âlâmetlerini taşıyordu. Üzerinde justa bir terzi elinden çıkmış kiremidi renkte bir tayyör, başında son moda sal- kom salam çiçekli bir şapka, ayağında (Kostümünüm renginde pabuçlar, elinde kırmızı bir çanta vardı. Tereddüdle yanına yaklaştım: — Bir hafta evvel gizli fuhuş suçile mahkemeye verilen siz misiniz?.. O, benim tereddüdümle alsy eden bir tereddüdsüzlükle Karşılık verdi: — Eveti. — Hidise gazetelerin yazdığı gibi mi?.. Yoksa başka bir iç yüzü var mı7. Bana esas vak'ayı anlatır mısınız?.. — Peki. Yalnız kurbanın olayım ismi. mi, memleketimi yazma.. Okurlarsa ora- dan bir daha yanlarına dönemem.. Hafif şimalf Anadolu lehçesile konuşu- yordu. Banklardan birine ilişti. Sordum: Memlekette kiminiz var, niçin onların yanıma gilmiyorsunuz?. — Memlekette annem, amcam. © - ouklarım ve nişanlım var. Hayret ettim; binası — Nişanlmız mı?. — Evet!.. Kocam öleli dört sene olu * yor. İki kız, iki erkek dört çocuğum var. — Çocuklar memlekette olduklarına göre. siz burada çalışıp onlara mı bakı “ yorsunuz? İ Bu sualime doğrudan doğruya cevabi vermedi: . İ — Bir müddet tütün fabrikalarında çâ* aştım. Bazı evlerde aşçılık ettim. Asıl İs tanbula gelmeme sebeb, nişanlım oldu. Onun peşi sıra geldim. Beraber yaşadık, ne yapayım, ona sevdalı idim, Çamtasından bir resim çıkardı” — İştel.. Nişanlım budur. Şimdi mem leke'tedir.. Burada bir ev parası yaptık « tan sonra dönüp gidecektim.. Birkaç bin lira topladım. Bu sözleri müteakib gene çantasından bir banka hesabı cari defteri çıkardı: — İşte sened! — Âlâ, dedim. Şu halde çocuklarınızı geçindirmek için fena yola düştüğünüz doğru değil!., Başını önüne eğdi. Utancından olduğu- nu temin edemem. Düşünmek için bu jesti yapması ihtimali daha kuvvetli. — Odama aldığım adama Sultanah medde rastgeldim. Kimsesi yokmuş. Be ni himaye etmek istedi. Beraber yaşıya “| İzm, anlaşırsak ileride evieniriz, dedi, Ben de aldım, oturduğum odaya götürdüm. Ev sahibi Emin'e de çıkarak haber vers dim. — Ben bu adamla yaşıyacağım.. Beni metres tutuyor. Gel de konuş. dedim. Emin fena halde kızdı: — Ben böyle şey istemem! Diye bağırarak karakola gitti Benimle beraber yaşamak yen a dam da «ben ona gösteririm!» dedi, arkâs sından çıktı.. Polisler geldi, beni kara * kola götürdüler, bana umumi kadın ve * #kası vermek istiyorlar. Çocuklarım vâf, Hiç bir zaman onları lekelemek istememi Hakkım yok buna!., — Peki o halde niçin bu yola düştünüz? — Yalmız yaşıyamazdım, başıma bir €r- kek isterdi. — Ya nişanlınız?. — Memlekete döndüğüm zaman da © nurla evlenecektim. — Madem birkaç bin liranız olmuş, ü€ den dönmüyorsunuz?.. — Burada slacaklarım var. Onları kur tarıp dönecektim. — İyi amma, anlaşsaydık bu adamla yaşıyacaktım, diyorsunuz?.. Cevab ver * mesine meydan kalmadı. Mübaşirin sesi, kadını çağırıyordu. — Beni çağırıyorlar, girmeliyim: dedi, İ Çantamnı kapıyarak kapıya koşarken Hâve etmeği de unutmadı. — Aman rica ederim, ismimi yazma « yın!.. Memlekette haber alırlar. Müşkül) mevkide kalırım. * Şimdi mahkeme salonundayız. Hâkimi şahidleri çağırdı, bunlar iki polis menmis ru.. Mutad suatlerden sonra hâkim birin ci polise sordu: — Bu kadın o adamı niçin odasına al <, muş? ( Devamı 15 inci sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: