POST» 8 m. İYAT J Tercüme deyip te geçmiyelim! Halid Fahri Hakikaten çok güç, çok karışık bir hü- | jübkâr olmamız, en basit bir mantıkla ka-| meri e | bule mecbur olduğur ölçülür. Bu zevk önce mütercimin duydu-| Diğer şartlar da bunun arkasınf ur, sonra okurken bizde uyandırdığı” ler Yazon: ir #vki muvaffakiyetinin derecı 4 mahsullerde| de karşılıklı es « an aramak doğru ol sıl olü e İyi bir müte: sabır nak, bir cün ürrhek, eserin aslın çedeki ta eleden kokusur eserin rcümede lunmalıdır olma Ja yı yi r? Na -| kere değ ahud Bu «nasıl» Jarın cevabı hen ke dır, çilmleti ka cs ik Zordur, çür atkârn i bilen ve zevce de #na-| ikirmek ki » der, işin içinden çıkabiliriz in fikirlerine, hisle -| z edebil-| göre r vücuda a, getiren | rine v İ bi” | mek ibları vardır», © - ü «Telif ese sani bir ü mütercimin sa a gi lâzım gelir Bunun cepheden te muhakeme edi'mesi me ettiği ümesi arasında ın mertebe bir yakınlığı ya» İratabilecek kadar uhenkten an! i-İson vasıf, sadece lirik esrlerin değil, he- men bütün edebi eserlerin trcümesinde meniİiz örencik metipellei ölekiir bu| için davamızı bilhassa bu ikinci'ti sun'iliğe düşmeden) ke çalışacağız. Bu düğüm |m talyanca, rus japonca, hâsılı herhangi ya $ bir eser, Diyelim ki bi İ a b Önce buna kendimiz cevab vermek mev. ki pız. Tam vicdani bi le orta bilgiye inanmışsak o & tercümeden vazgeçmek her halde en doğ- ru*Sir ka olur. Yok, o ecnebi lisanı iyi bildiği kanaatimiz va: ve Görüyorsunu biliriz di Jarız diyemi; ça, dilde yazıl Sonra, şu cihetleri de teb #tirmek | isni biliyoru m 1 — Üslüb meselesi Ke ve meka Yukarıda da söyledik. Bir eserin aslın- daki ifadeye göre tercümesinde de bir ne- vi üslüb intihab etmek meeburiyetindi Meselâ lı, roma Farzedelim ki ıdır, k bu iki eseri kayde rı türkçeye çevir Bum için işin güçlüğünü daha le İbiraz daha salâhiyetle göster ka | kanaatindeyim. Lamartine'in bu iki ese - “İrinde, bütün romantik eserlerde olduğu rım İsi sa, © zaman düşünebiliriz. z daha dü derhal tercümeye baş - orum, Neden? Çünkü, sele, sadece bir ecnebi dili iyice bilmı hallolunacak kadar basit değildir. Ba ı da kendimizde sramak mecburi yetindeyiz. O başka şı şüphe yok. iklerden birinin ri tercüme etm z ki, he: rum, leceğim ar nelerdir? Bir kere, h di Ksanımızı da her türlü cetikl kulla | ne, bir yazı ihtisası amdır -İ ze daş edişinde r tasvirleri, dağ Fak: deni ve orman tes zılısı, pek © a leri seçişte rastgeleye ve cümleler rüşte rabıtasızlık refilliğe düşü i. dümdüz, yekne sak satırlar sıralamaktan bir türlü kur tulamıyorsun!» demek ki, başka bir dil den başlamadan evvel, ken bir üs- Hele bi yorsun, yahud en b ini başk bir dile terciz lım, oz gü | ha teknik, daha gmeli bir şekilde görür ve | tercümey akdir ederiz. | aslında gayet uzu Ahmed Ercan — Aman; beyefendiciğim! dedi; evi- len, sizden: kerimenizden o kader #tim ki; sayılı günlerimin hepsini zeçirmeyi saadet (bilirim dinin sohbetlerinden zerre kadar ra - hatsız olduğum yok. Bilâkis genç bir kızın ruhunu tahlil bakımından İstifa- de bile ediyorum gösteriyorsunuz. allah! rdu. utad Yaza 5 — Öyle ise, yarn sabaha hazır olun. Gelip, sizi evden er- İken erken alıyorum. ah serinliğin « buradan deye Ramiz beyin, öğle idi. İkide birde, kendini 20r- n men'e çalışıyor- Sat kadar aadenizle — Erken değil mi? Neden böyle ace- |99" — Libadeye mi ? Ne var? Uzak mı? Ben bazan Ba » üğe kadar gi - yorum ülecek işlerim var da Siz bilirsiniz. F: gene bekleriz. Ilah aşkına; dlğiniz zaman teklif- |” geliniz. Bugi uzun uzadıya)" bet edemedik. Kızım mâni oldu. Bir sefere kendisini evden uzaklaştı- Korkmuyor musunuz? oKırlar pek tenha — Köpeğim dal « ma benimle bera - berdir. Sonra bizim ylüler de o kadar sakin, terbiyeli *il — Öyledir yal O hâlde, yarın sabaha. amma, çok erken. Ort aydınlanır aydınlanmaz. — Peki. Allaha ısmarladık. — Güle güle. —i— Neriman infialini gizliyemedi - Aferin babacığım! Beni, misafirin çük düşür, emi? Sanki »bet edemedin de, ben mi ettim? Kırk yılda bir karşımda enteresan bir muhatab buldum.. beni ondan da isti- #dde ettirmedin; ikide birde sözümü kestin; payladın; mahcub ettin. olur mu, bu? Ahmed Ercan bir şey söylemek, ara- ya girmek lüzumunu hissetti: Merak etmeyin, küçük hanım; de- di; her ikinizi de tetmin etmenin kola-| yı var. Bıktı mcaya kadar, bol bol gö- rüşmive gelirim. | Ahmed Ercan'ın not defterinden «Bu deftere, buraya geldim geleli tek bir satır bile tlâve etmemişim, Son kayda bakıyorum de, Saj nin önü ilk defa dikka ettiğim ihtiyarlık — Teşekkür ederiz, Kapıdan çıkarken, Ahmede hasır sın an Neriman: — Yol yürümesini ye sordu. Sever beyefendi! müşaha Alâiminden âdetâ rktüğüm, endişe ettiğim, yeise düştü- güm anlaşılıyor. Hepsi de ne mânası mış meğer! Günlerce, haftalarca kend mi bosu bosuna fizmüs durmusum. İn-| u gövgr misiniz? di. im. Nicin? #! mel Ozansoy datlarla birbirine perçinler hler arasında m iç bir keli n fik demeyiz, maz bir şekil alır bir Nerkisi lisanı günkü o za Adeta ortaya çıkarmış olu: modern ia İşte mütercimin sımların tercğtn kendini çizer, cümleyi şu şekilde v krarm. silizce belli e otuz, bazan kırk satırlık fransızca veya ai cümleyi parçalamadan türke künsızdır, o zaman yil bir şekilre nakletmek im - çaresiz mütemmim asli cümlede! fikri es ayı heak © zaman da, sından U- ni türk- alinde, ifade- | iiraf e eticesi O ye çalış derin sbette zevkli bir gayrettir. ancak böyle didinmekle temin edilir. Bir de şunu hatır Malüm İ ya, bazı eserler, hangi dilde yazılmış olur- unlar, pek fazla mahalli bir renge Bilhassa mü r Bu elerin köylü a yanlan -| at argoları haylice yorucu, İyi tercüme yım. sal olarak Maup: ni ve hele Jr rotte'unu güsterebi keri argo dolu bi âk hatırladığım, Roland Dorge - lâs'in Tahtadan Salibler isimli meşhür harb Bu românda, Büyük| Harbin dehşet ve fecaatle geçen beş yılı iperlerdeki asks ld roman için ilk ç romanıdır a lerin konuş Halbuki bu h rde g an Hransızların bildikleri keli. müre Dima değişen alnız o siperlerde n seneleri g miş olanı Fransız kel lerden mürekkebdir. Daima değişen arg maları aynı b| yazı argosu, yalnız o o senele çinmiş wn bildi » - Yügatleri ise bu kelimelerin çoğunü içeri sine WWW... yeni Edebi Romanımız:13 DAĞA Tr VURDU n: Ercümend Ekrem Neriman infialini gizliyemedi san, hayatının gönlüne tâbi olduğunu fark etmiyor. İhtiyarlık gönülden baş- lıyor. Gönülden ve ruhtan.. bu İki şey bezmeye başladıktan sonradır ki mad- di varlık ta inhitata, infisaha yüz tutu- yor. Şimdi çok iyi anlıyorum: Eğer gön- Tümle ruhum taze kalmış olsa imiş ba- şım böyle apak bir manzara srzetm yecekmiş. Hastalık, masal! Ötemi xde Serimizde - İHasretini çektiğ meler perhizde, rejimde görebilirer mawıs. da. Şifa, | Tâçlarda, değil. Hayatı pembe ? Bütün masala on- -İden önce Nikola Makiavelin kim olduğu- — | dülmişti, Politikacıların ezeli ve ebedi rehber! Makiavel Kimdir, neler yaptı Gazeteci Ludvig bir gün Gi ile” konuşuyordu. İlk dkuduğu kitablar 2 rasında Makiaveli ılunup bulun a okuyunca Üzerimde yaptı ale çıktığı zamanlar üzerinde €- nci Fredrik te şında kitabı bir d daha büyük tesir Napolyonun sey okuduğu, dördüncü Hanrinin mekle beraber teklid etmekten geri dur « mazdı. Niçe daha açık kalbli idi. Bilâkis Makin- velin kitabımın kendisine zevk verdiğini e kitabın içinde insanın kendi si *| Iduğu bir aynaya benzetirdi. Kitabın esasını teşkil eden «Prens» baş- Uklısı 16 ve 17 nci asırlarda yüz defa - dan fazla basıldı. Bütün memlektlerin| devlet adamları ile papazları tarafından okundu. Bununla beraber kilise, kitabı şeytan eseri olarak (telâkki ederken, tabakası «Makiavelce» gibi bir tabir ederek onu makbul görüyordu. İda «Prens i yazıyordu. , tekrar e *| Maamafih bu kitab ruhi İ dldü ki, meselâ 16 nci asrın Fransız başve- | düştüğü sefaletten kurtarma: killerinden Kardinal Mâzaron hep Ma -! bu muvaffakiyetsizliğin verdiği kiavelce hareket etmiştir. Vergi deireleri| artık saklamıyor, hele kit de öyle hareket etmektedir. Fakat meselâ | si efradından birine ithaf etiği Moris Şövalie hiç öyle değ Acaba bu cümleleri kastedilen mana nedir? Sunle cevab bulabilmek saakiavel dir çin her gey - nu anlatmak Tâzum. 1513 yılında Floransalı muktedir. bir memur birçök mülkiye ve diplomasi m muriyetlerinde bulunduktan daha 44 yaşında, bursla dolu oldu ar genç sayılfrdı İçi Bugün onu dinlerken, benim için ne © diyemem ona. Henüz çocu sezmekte olduğu hayaletler © ,0 onun şeklini a bile Sn gl we Bakmdı! Gene «o» diyoru bir kadın ismini tekellüm Ne 4 Talu T Ben hayatı hiç bir zaman kara görme - dim. Fakat pembelf olabileceğini de tah- min © etm im, Hep ak görüyor - dum. Bu aklığı göre göre izlerim yo -İ4 ruldu, mânevi hassasiyetini - betti; ve nihay to aklığı başıma sıçrat- | 0, tım. var mi? Ömrümün yılını ne mâna ne tatsız geçirmi - şim. Yüksek bi dalet divanı olsa, bu otuz yılın ka duğum için beni ö - İüme mahküm eder- kada” Yarm sabah g cağız. Kırların tenhal otuz Bir mi i di atan ; ğim. Ne olacağım Si musikiye bedel setler, soyun melesnsle ii Niçin bir o arkadaşım yok Niçin, boşluğumu doldurat9" di. mahrumum? Hayır! Otume değili. ayni müddeti, ayni tarzda yaşamıya mahküm olur - dum. Maazallah, o işkenceye de kabil değil tahammül edemem. Ne oluyorum? Mütemadiyen, müte - hassir, müştak nıtzarlarımın önünde ka- dın hayefetleri dol aşıyor. Bunlar kim? Hiç birini şekillendiremiyorum. öl nın ne demek olduğunu bilmiyo ki. cennete inanan müminler aibiyim. ğim şeyin tam mahiye- ti bence meçhul. Mechul.. lâkin ne güzel şey# Kadın yüzü, kadın eli, kadın şefkati, kadın sözü.. hele sözü! Munis bir kadının ko- nuşmasındaki abenk acaba İhangi musikisinde vardır? Necimen mı? Olacak ş€: EE Karla güneş İ messül ede O, side bana birkaç £İ onki Uyuşmuş maneviyatımı cek bir kuş sesi. kan e vi 1 o kaldar: baktım, gönlü dr yazdıkları edi , ni a ir mi? güneş huzme Şimdi aynayı şündükleriniin, hepsi boş. Her İ iyicene buz tutmus artık sir Et” i kuruntu güneşin harareti tes tabiatin | yecek. dark