emme een me EŞİ Z ER Ra DEER Yİ” mz ME Gc AM Pİ MM a A PAR a 12 Sayfa Pam “Son Posta, ARKADAŞIMIN KARISI ANIN ih, Yazan : Muazzez Tahsin Berkand Arkadaşım Osmarın evlerdiğini geç haber almıştım. İki sene kadar Aradolu - hirlerinde dolaşıp İstan * zaman, bekâr (arkadaş grupumuzd iç kişinin, bunların arasın- da da Osmanım «dünya evines girdikle * rini öğrendim. Ötekilerin vermiş olduk - ları bu mühim karar beni şaşırtmadı. Pa- kat Osman... Onunla Üniversiteden tanışmış ve dost olmuştuk. Çok iyi kalbi, iyiliği seven, cö- merd, hovarda bir adamdı ve bana karşı olan hakiki dostluğunu birçok vesilelerle isbat etmişti. Onun bir ie& kusuru vardı: Hercailiği... İşte bu noktada onunla an - laşmamıza imkân yoktu. Ben, kadınlarla olan münasebetlerimde, ne kadar hassas, titiz ve hattâ mağrur isem Osman o dere- ce tasasız, çapkın ve hercai bir adamdı. İyi kalbliliğine ve dürüstlüğüne rağmen kadınlara karşı biraz hain, biraz hoppa,! biraz fazla «daldan dala konan kuş» idi! ve bu yüzden, belki de istemiyerek bir çok kadınların canını yakmıştı. nın Hikâyesi li müşkül bir vaziyete sokmağa başlamıştı; yalnız kuşkularımla iktifa etmiyerek ken- dimi vicdani bazı vazifeler karşısında gö- rü bu vazifeleri yapmadığımdan do- layı için için muazzab oluyordum. Osmana birçok nasihatler etmiş, dostlu İ gumuzun verdiği salâhiyetle onu ikaz et- O gece, onlardan ayrıldığım vakit ba-| meğe çalışmıştım; #akat bunların kâr et- şımda birçok fena düşünceler vardı; $8-İ mediğini görünce, Şükrana karşı olan va- kat ertesi gün bir buçuk senelik karı ko - silemi yaparak onu kocasına karşı mü - canın şirin apartımanını, temiz sofrasini teyakkız davranmağa davet etmeli de - ve neş'eli kahkahalarını hatırladığım va-| your Ca vü kit'kendi kendime kızdım: gil miydim? Bu genç kadın kocasının . Ğ datlığını bu derece taaasubla görmemekte — Sen böyle müvesvis olmakta devam gaya ederse, başına en büyük felâket - eder, her meselenin sonunda bir fenalık, | ya çekmez miydi? EDE ER YE Bunları düşündüğüm halde Şükrana bu zü görmez, mes'ud olmazsın! hususta bir tek kelime söylemeğe cesa - — © ret edemiyor, onun saf ve temiz ruhuna Bu sözlerle kendime gayret verdikten | vah bir leke akıtmaktan çekiniyordum. sonra içimdeki bulanık ve hazin düşün -| Osmandan bana bahsederken onda o ka- Sağa çalıma Damaala Şükran sik sü | dar derin bir aşk, kocasına karşi öyle son- ziyaret etmekte devam ettim. suz bir #timad seziyordum ki böyle sağlam Şültran çok sevimli, güzelden ziyade debileceğimi anladığım — için evlenmeğe karar verdim. Şükran kocasının bu sözlerimdeki küs-| tahlığı anlıyamıyacak kadar onu'çok se » viyor, onun ağzından çıkan kelimelere e- hemmiyet vermeden yüzüne ve gözlerine hayranlıkla bakarak dalıyordu. Onun nazarında kadın, erkeği eğlen - dirmek için Allahım dünyaya gönderdiği güzel, sevimli ve şirin bir mahlüktu ve erkeğin bu mazhariyetinden azami istila" de etnlfsi çok tabi ve meşru bir haktı. İş te Osman bu nazariyesini geniş bir mik- yasta tatbik ederek gördüğü kadınlar için de kendisine z verenlerden istifade prensibini güttüğ iki sene gibi kısa bir zaman miş kâr| bile edeyim. bu haber bende biraz end uyandırdı, Bu endişem, bir gece Osman beni 20r-| Ja evine götürerek karısına tanıttığı za man büsbütün arttı: Saz benizli genç ka - dının gözlerinde Xocasxına inanan, ona bü- $ün varlığile bağlanan bic ışık, Osmanın. kilerde ise biraz küstah bir lâkaydlik var. dı. Biraz sonra yemekte bana evlenme - sinde amil olan sebebi kısa bir cümle ile izah etti: — Şükran tanıdığım genç kızlar arasın- da bana yüz vermiyen, bir haftalık sıkı ve maharetli takiblerime baş çevirmiyen ye-| gine kadındı. Onu ancak nikâhla elde e-| «Son Posta» nın edebi romanı: 18 Yalnız bu kadar değil, Nerime onun bugün her vakitkinden başka olduğunu Ye yüzünde müsaid bir mâna olduğunu| da anlamıştı. O halde, kendisi için çok mühim olan fekat Feridun bey için hiç haizi ehemmiyet olmıyan teklifi onun tarafından kabul çdilecekti, o halde fazla korkmıya ve telâş etmiye bir se- beb yoktu; çalışmak ve hayatını kazan- mak arzusunu bildirdiği zaman Feri - dun bey mutlaka muvafakat cevabını verecekti. Maamafih, muayyen saatte yazıhane- ye doğru ilerlerken, kalbinde gene bü- yük bir helecan ve endişe vardı ve bü- tün vöcudü sinirli bir heyecanla tit- Triyordu. Tahiaten hiç de çekingen ol - madığı halde, bu koridorlardan geçer - ken büyük bir sıkıntı duyuyor, bunu da birkaç sene evvel ilk defa, zavallı bir çocuk için şefaat dilenmek ümidile bu- râya geldiği zaman maruz kaldığı mua- melenin hâlâ canl olarak içinde yaşı - yan hatırasına hamlediyordu. O zaman bu yazıhanede küçük bir kızla genç bir adamın gururu birbirlerile çarpışmış, fkincisinin kuvveti birincisini ezmişti. Feridun bevin yazıhanesi zengin ol- duğu kadar ağır başlı bir adama yakışa- cak dei cede i'inalı döşenmişti. Odanın 1, döşemesi ve perdesi e cins itibarile bir - sun olduktan başka gö- rd. Geniş maroken Koltuklar, üstü kris- telli büyük bir masa, birkaç dosya do- Jabı, yeşil roaroken cildi kitablarla dolu bir kütüphane ve birkaç sigara Masası bu odayı göze pek sevimli gög - birlerine çol ze de hş Tv A Yuvalı bir binayı temelinden yıkmağı en büyük yet sayıyordum. Halbuki, Şükra- şirin ve şakrak bir kadındı. Ve kocasile ye pey ş benim #ramdaki hakiki dostluğu ilk ham- na koşmak: “ — Gözünü aç, Osman binbir kadının ar lede anladığı için bana karşı çok samimi vi ii bir arkadaş tavrı takındı ve evini tek - kanından. giderek. yuvanız ve sandetinizi ifsiz ve tekellüfsüz bana açtı. O kadar uçuruma sürüklüyor, bir gün müthiş bir! iki gün görünmesem telefona sarılıp) çysixetle karşssncaksın, demek Benim Osmanın ve'kendinin kinayelerini, şikâ- ni LİN yetlerini söylüyor, mutlaka o akşam ye- | BuvU Yapmadım, yapamadım ve saz meğine beni beklediklerini ısrarla tekrar | bebizli Şükranın renksiz dudaklarile, fa - ediyordu. kat gözlerinde hummalı bir &teşle bana; Keşki bu davetleri kabul etmeseydim, | *9cSıman bahsetmesine razı oldum; O5- keşki srkadaşımın evine bu kadar sık gi- | 257m beni derek hayatlarının yakın bir şahidi olma, | evine gelme saydım! O zaman, ilk skşamki vehimle| rimin yavaş yavaş bir hakikat, korkunç bir hakikat olduğunu görmez, zavallı genç kadının ıztırablarını yakından anlamaz. dım, Hayır, Osman değişmemişti, hâlâ eski çapkım, hercaf ve tasasız adamdı, hâlâ kendisini cezbeden her kadının peşinden | oynanıyordu. Bu facianın sadece sey gidiyor. onu elde etmek için, hattâ ba -| kaldığıma, eli kolu bağlı durarak bu dra- zan en âdi çarelere baş vurmaktan çe »|mın son perdesine kadar oynanmasına râ-| kinmiyor ve sonra başka ufuklarda, baş-! zı olduğuma lânet ediyorum şimdi... ka güzellikler ve zevkler aramağa kaşu-| Meğer savallı kadın cidden mahir bir yordu. Evlenmek, arkadaşımın bu kölü!komedeacı imiş; meğer kocasının haya. tarafını belki de daha da kötüleştirmişti. | tm en ince teferrüatına kadar bildiği hal. Bu karı koca ile olan samimiyetim beni'de bunu anlamıyor görünmeği aşkı ve gu davet ettikten sonra| akşamlar, ben de Şükran la birlikte, onun mahirsne uydurulmuş yalanlarına inanır gibi göründüm ve za. valh kadmcağızı avutmak için ona Os « manla geçen mekteb hayatımıza aid ha- araları - başka biç bir söz onu bu kadar) alâkadar etmiyordu » uzun uzun aniattım. | Gözlerimin karşısında mütkiş bi Yaci& miş, bir sandalya alarak onun kütyşısı-| na geçmişti. Bu vaziyette genç kızın| yüzü tamamile güneşte kalarak parlı - yordu. Bir taraftan bu parıltı, diğer tek raftan karşısındaki adamın kendisine wrarla bakan ç ri altında Nerime - nin kirpikleri titriyordu. — Sabahtan akşama kadar annemin| sana ne iş gördürdüğünü lütfen söyler! misin? Bu sualden, vasisinin kendisine ta -| allük eden şeylerden tamamile biha - ber olduğunu yan genç kız, biraz Yazan: GÜZİN DALMEN teriyordu. Hele masanm üzerindeki ya zı takımı ile teferrüatı, bir san'at şa - heseri denecek kadar güzel ve kıymet- Hidi. Babasına gelinceye kadar, fabrikayı idare eden hiç bir «İspartafı» böyle gü- zel bir dekor içinde çalışmamıştı ve Fe- ridun beyi tanıyanlar, onun bir göste - riş merakile mi yoksa etrafında güzel şeyler görmek zevkini okşadığı için mi sabahtan akşama kâdar içinde yaşadı - ğı bu odayı bu kadar zarif bir şekilde döşettiğini anlayamamışlardı. Genç adam, filhakika, hergün muh- telif lisanlarda gazeteler, mecmualar ve kitablar okuyor fakat, harice karşı kendisini tam manasile ve yalnız bir İş adamı gibi göstermek istediği için, ne edebiyata, ne güzel san'atlara, ne de kendi hususi zevk © ve arzularına aid kimseye bir söz söylemiyordu. Nerime yazıhaneye ( girdiği zamm Feridun bey masası başında oturmuş, çenesini eline dayamış.duruyor, yarıya kadar inik perdenin bir ucundan sızan bir güneş şua: kısa (kesilmiş kumralİde sana ayda yirmi beş lira vereceğim. sâçları üzerinde oynaşıyordu. Hiç beklemediği bu sözler karşısın - Beş sene evvel, bir akşam, gene bu|da Nerime bir iki dakika şaşımmış kal- vaziyette, mağrur bakışlı, alev alev ya-|dı. Soğuk bir muameleye maruz kala - naklı küçük bir kızın kendisine yak -|cağını beklerken böyle harikulâde bir aşmasını seyretmiş ve onu tehkir et -| sürprizle karşılaşmak onu hayretler i - mişti. Halbuki bugün, gene o kız içeri-| çinde bırakmıştı. İyi işidip işitmediği - ye girince genç adam yerinden kalkı «İni anlamak maksndile Feridun beyin yor, ona yaklaşarak oturmam için bir| yüzüne bakıyor, gözlerile ons «Ne di - koltuk gösteriyordu yorsunuz? Böyle bir şeyin imkânı var — Şuraya otur Nerime... Biraz din «| mıdır?» diye soruyordu. Yalnız ne Süheylâ hanımı ne de Nes - rini Hatalı gösterecek (o bir tek kelime söylememeğe, böyle bir imeia bulun- ordu. O anlatırken Feridun kolunu sandal- yesinin kenarına dayamış, kendisine söz söylerken kızarıp bozaran, heye - canlanan fdkat sadeliğini muhafaza e- den bu güzel kızdan gözlerini ayıramı- yordu. O bitirince, sesinde her zaman- ki soğuk ahenkten çok uzak bir ifade! ile cevab verdi: — Sana adeta bir besleme işi gördü -| rüyorlar. Bugünden (itibaren bu hale! nihayet vereceğim ve sen de bundan sonra günlerini serbestçe ve,kendi is - tediğin gibi geçirmeğe başlıyacaksın. Bundan başka, husust masrafların için i«İ müyorum. lendin ve rahatlandın mı? Bir fki saniye durup kendisini topla- — Teşekkür ederim efendim. dıktan sonra cevab verdi: Yeridun masasının başına oturma «| — Teşekkür ederim (efendim fakat ye Mayıs VE AAA AAA KULAĞINIZA KÜPE OLSUN ğü Kullanmakla kabildir. Bir ham.ede nszle ve gripi geçirir. Harareti sür'atle düşürür. Baş, diş, sinir, mafsal, adale ağrılırı ancak NEVROZİN s#lmak şüretile çarçabuk defedilebilir. Kat'i Tesir İcabında günde 3 kaşe alınabilir “ YAA yi Turu namına oynıyacağı mukaddes bir (ikide Nişantaşındaki evinden kalımlari komedi eddetmiş... pamazı Teşvikiye camiinde kıln&lkÜİ Birkaç ay için tekrar Anadoluya dö -|sonra ebedi medlenine tevdi edilecektir”. f neceğim gün veda ederken bana: Şükrana karşı son vazifemi yaparak - Sizin dostluğunuzdan uzak kalınca İnu mezarma kadar götürdüm, fakat XX bütün bunlara nasıl tahammül edeceğim! | manın elini bile sıkmadan, ona bir tek © demekle bana en büyük ve feci hakikat-! ziye kelimesi bile si leri bil renmiş olduğunu anlattı. İ zaklaştı Ben gittim; aradan altı ay geçti... Belki çımın yüzünü görmek istemedim. Saz bi de garib bir tesadüf belki de bizim anlı -| nizti soluk dudaklı bir genç kadının BÜ yamıyocağımız kadar büyük bir kuvvet) erine hummalı bir ateş koyduktan BEİ beni bir gün, vaktinden evvet, İstanbula| vi k d ediği zaman, sabah gazetelerinden | “iliri ebediyen söndüren o alçal > : : | affetmeme imkân yoktu. e şu elim haberi okudum: | «Şehrimizin tanınmış mühendislerin - den Osman Beyin karısı Şükran Hanım, birkaç aydanberi müptelâ olduğu hasta- lığa tahammül edemiyerek pek genç ya- şında yavış yavaş sönerek hayata göz - lerini kapamıştır, Cenazesi bugün saat Ve o Yarınki nüshamızda: Ne sanmış?.. Çeviren: İbrahim ben istiyordum ki... Bu parayı kabul etmek bana çok mi gelecek efen - dim... nelerderberi vas kızınm dışarıda çalışmasını görmüyorum ben... ği Düşiinmeğe vakit bulmadan ve I Tİ şuur bir kuvvetle hareket eden *& f rime birdenbire bağırdı: 0 — O halde beni fabrikada istihdai diniz. — Fabrikada mı? A rularak (genç kri hr Zavallı Nerime ise bü emez — pişman olmüf m? Bu teklifimi kabul bir âmirin bü öakasağıni Kabz sami bu sözler ağzımdı Ferirlun bey, vab verdi: için? — Çünkü a hayatımı kazanacak bir vaşa geldin. Ve.. bunun için sizin - le görüşmek istemiştim. Kandilli lise - si müdürü beni İzmirde tanıdığı bir sirket müdürüne tavsiye edeceğini son mektubunda yazıyordu; . kendisinden! bunu rica etmeme müsaade eder misi -| ka niz? — Ne münasebet! Yirmi yaşına ka - dör burada kalacağına göre para ka - zanmak için çalışmakta bir sebeb gör - e bütün mevcudiyetinin titre - i i; halbuki Feridun beyde iklik ona büyük ümidier rusunun kabul edileceğini ih! D Şimdi o, yalnız on sekiz ya- şıma, yani reşid oluncaya kadar değil, rmi yaşına kadar burada kalacağını söylemekle bütün ümidlerini bir sani- ye içinde kırıyordu. Sukutu hayali o kadar büyük olmuş- tu ki bunu gizlemeğe muktedir olamı - yarak biraz evvel heyecania (o kızaran vüzü birdenbire sapsarı olmuştu. Du - dakları ttriyerek cevab verdi: — Fekat efendim; hayatımı kazana - cak bir yaşa geldiğim için AA size yük olmakta devam etmenin benim için ne kadar ağır olacağını tahmin etmelisi - niz. Emin olunuz Ki, beni evinize ka- bul ederek sıhhatime ve tahsilime iti- n4 göstermenizden ve beni sefaleften ve belki de ölümden kurtarmış olma - nızdan dolayı size ömrümün: sonuna kadar minnettar kalacağım. Bu son cümleyi söylemek için ken - disine cebretmişti; çünkü onu sefalet ve ölümden kurtardıkları halde işken - eceler İçinde yaşattıklarını unutmasına imkân yoktu. — Kendi emeğinle kendini geçindir- mek İstemeni çok meşru bir hak gibi görüyor ve bunu anlıyorum fakat se - loyraf kadrosu inada Pa de muhasebede sana bir iş bula e Cemil bey çok yaslandı; ona vi debilirsin. Hesabın kuvvetli mi? 4 dukça... Fakat şimdiye KE bir yerde çalışmadığım için Dia cemiyim. İsterseniz birkaç gön ediniz. — Pekâl&.. tecrübe ederiz. Sabah 5. at dokuzdan on ikiye, öğleden #00” a ikiden beşe kadar büroya ri Pazartesi işe başlarsın... Oldu — Evet efendim... Teşekkür Biraz şaşırmış ve 4g halde yerinden kalktı. Demek bü (yü muştu? O da, yüzlerce kimse A büyük müessesenin o bir cüz'Ü deri bu zalim ve müstebid âmirlerin / pençeleri arasına o düşmüştü. Sayi sonra onlara daha büyük (bir hürmete borclu idi. — Büroya gelmek için, konsfif rika arasındaki bana mahsus “ö geçersin. Fabrikanın kapı z mene lüzum yok. — Fem de DU” soğuk havalarda sokağa da GÜL gefi doğruca evden büroya gelirsin di na geçidi göstereyim i yeçi ca kaşı e0f) 4 7 ss # ŞI e e e 4 » BB» gg BEHER FIAP da DB» DTP SE 4