TDK ŞRMİC EYER lama ae ağız bütün sofra ve yatak takımlarile > du; aklında kalan sadece onun bir eski Cemil beyin bu güzel bahsr gününde tek başına Feneryoluna gitmesine sebeb © sabah komşu apartımanın açık pen -| ceresinden taşan neşeli bir kadın sesi - Nin söylediği bir şarkı idi, Bahar geldi, açıldı gül, ldu ona #ülbüL Bu şakrak ses, elli yaşına varmış, ço- Yuk ik sahibi olmuş Cemil bey, bir sa- İ niye içinde otuz sene evveline götürmüş tı. Saatlerdenberi ken- liklerinden gelen bu muvaffak olamit- yor, birdüziye kulağında neş'eli bir ba - hâr şarkısının nağmelerini (duyuyordu Bu şarkıyı, bahar kadar şen ve bahar bir genç kızın o ağzından tün bir mevsim, her sabah ni açınca bu neş'eli havayı işitmiş. e şimdi gene ayni hava onu çekip or, o günleri yaşadığı muhite onu ve orada yapuruna binince bilhassa ar- ka taraftaki küçük güvertede oturarak yalnız kalmak istedi ve köpüklenen su - Tara bakarak bu eski macerayı düşündü, O genç kızın ismini pek hatırlamıyor - zaman paşasının o kızı ve Feneryolanun yerlisi olduğu idi, Onunla, bütün bir mev | sim ne tatlı, ne neş'eli bir aşk macerası yaşamıştı! Düşündükçe, o günlere ald ha. tıraları yavaş yavaş canlanıyor, yeniden bir şekil alıyordu. İşte şimdi onu ilk gördüğü gün gözle - rinin kârşısma gelmişti: Küçük kardeşi Fazıla o sene kışı de - vamlı bir nezle ile geçirdiği | için yazın Feneryolunda bir köşk tutmuşlardı; hat. fâ yeni atıldığı Beyoğiu eğlencelerinden kendisini kısmen mahrum edecek olan bu kararın ilkin kendisini pek hoşnud etme, 'diğini hatırlıyordu; fakat Fazılanın sıh - bati için buna kallanmağa mecbur kal » Muştu Ancak, köye naklettikten bir hafta soh Fa bir sabah gözlerini açtığı o vakit çok tatlı bir kadın sesinin: Bahar geldi, açıldı gül, Aşık oldu ona bülbül. Şarkısını tam ilkbahar sabahına yı. Kışan bir neş'e söylediğini * duyunca yatağından fırlayıp pencereye koşmuş ve «Son Posta» nın edebi romanı: 8 Dİ a Bahar şarkısı Yazan : Muazzez Tahsin Berkand SON POSTA v na karşıki köşkün balkonunda sarışın bir kı. zan, elinde küçük bir teneke ile balkon - daki saksıları suladığını görmüştü. İşte © günden sonra da «Fenöryoluna naklet- mek» onun için bir fedakârlıktan ziyade bir zevk manasını almıştı. Sarı kıvırcık saçları omuzlarına dökü « len O neşleli ve taze kızla münasebet te. sisetmek pek kolay olmamıştı; müteas - sib bir ailenin biraz korkak ve görgüsüz bir kızı olan Sacide (evet ismi Sacide 4 di. birdenbire bunu hatırlamıştı) karşıki evde bir erkek olduğunu görür görmez ürkerek içeriye kaçmış ve ertesi © sabah da balkonda görünmemişti; fakat yirmi yaşında çapkın bir delikanlı meram eder. se zavallı görgüsüz bir kız. kapalı bir muhitte ve kafes arkasında büyüyen bit neslin ürkek kızı nası! ve ne vakte kadar ona mukavemet edebilir! Bahusus bu de. Yikanlı oldukça yakışıklı ve kurnaz olur. sa! İlk defa, karanlık bir gecede, köşkle - rin ilerisindeki ağaçlık altında Obuluş. muşlardı, Başından pek çok macera geç miş olan Cemil şimdi bu gece buluşma - larına aid tafsilâtı pek hatırlayamıyor - du. Yalnız Sacide ile aralarında bir pa - rola gibi bu «Buhar geldi, şarkısını Kuk lanmağa karar verdiklerini o biliyordu. Her sabah genç kız çiçeklerini sularken Yuvalı Yazan: GÜZİN DALMEN yordu. Bunun için gösterdiği sebeb de «Nerimenin şimdiden zahmetli bir ha- yata alışması lâzım geldiği ve istikbali- Hakikaten Nerime gı zeki ve uya- nik bir kız için terzilik ve şapkacılık gibi bir san'at değil, yüksek tahsilden Sonra elde edilecek bir meslek seçmek Jâzım geliyordu. Bunu Süheylâ hahı « min anlamaması kabil değildi fakat fe- na kalbli kadının bilerek ve istiyerek bu fakir akraba çocuğunu ezdiği anla- Şılıyordu. Öyle ya; parasız insahlar an- cak alelâde hizmetlerde kullanılmağa Ydyik değiller midir? Nitekim, hanım « efendinin Hatice hanım için de seçtiği W işler, aylıklı bir hizmetçiye gördürülen işlerden farklı mıydı? Hayır. hayır, Hatice hanımın mev - kii, bir hizmetçi mevkiinden daha fe- Ena idi. Onlar hiç olmazsa, hoşlanma - diklar; evi terkedecek kadar hürriyet. İerine sahibdirler, Hatice hanım ise ta- & mamile bir esirden başka bir şey de - ğildi. İstanbulda iken Süheylâ hanım ona: «Size de konakta münasib bir hizmet buluruz!e demişti, Bu sözünde duru - Hatice hanıma havale edilmişti. Kadın- givim ça i elden geçiriyor, sö) ME Kkükleri v tamir ediyor, yor- Bigun gör! Tuyordu:. Ö di m un olmuyor, dudaklakını bü - Kerek ona o ehiç bir işe yaramadığını» söylemekten çekinmiyordu. Annesinin böyle harab olduğunu gören Nerime, mektebden dönüşte ona # yardım etmek istiyorsa da hanimefen- di onu da meşgul edecek bir iş buluyor, , Wwe kızcağızı dec vakte kadar eslıştırı- ni ancak çalışarak kazanabileceği» idi. Süheylâ hanımın Nerimeye karşı hu susi bir düşmanlığı var gibiydi. Kızca- ğz terbiyeli, çekingen, sessiz ve satle olduğu halde ve başın» kaldırıp kimse- ye bir söz söylemediği halde gene daj- ma tenkid mevzuu oluyordu. Bir düzi- ye ona. Nesrinin-mağrur tavırlarını, a- gır yürüyüşünü, boğuk ve mürai sesini ve hilekâr gözlerinin yan bakışların misal olarak gösteriyordu. Hele Nerimenin saçları yüzünden Hatice hanım birçok hakaretlere maruz kalmakta idi. Bütün gayretlerine rağ- men saçların kıvırcık olmasi ve başının üstünde bukleler yapması Süheylâ ha- nımı çileden çıkarıyor, Hakice hanımın kızını şımarttığını tekrarlamağa vesile oluyordu. — Ben ne dediğimi bilirim. Kızınızın yüzüne bir düziye ne kadar muhabbetle baktığınızın farkında değil miyim? Si-| * zin zerre kadar aklınız olsa, kızınızın başında böyle saçlar olmasına teessüf ederdiniz. Böyle saçların, sahibini bir gün fena yola sevkedebileceğini anla- miyor, ve bundan korkmuyor musu » nuz? , — Ne diyorsunuz yenge? — Hakikati söylüyorum. Saçları yü- zünden fena yola dökülen kadınlar pek çoktur. Bunun için şimdiden bir çare sine bakmalı, meselâ Nerimenin saç - larını boyatmalısınız? Hatice hanım haşiyetle bağırmaklan kendini alamadı: bu şarkıyı söyliyecek, Cemil de bundan onun; — Seni seviyorum, bütün gece seni dü- şündüm ve bu sabah da gözümü açar aç- maz seni hatırladım. Demek istediğini anlayarak hemen pan corunu açıp ona tebessüm edecekti. Ha kikaten de böyle olmuş, Mayıstan Teş - rinlere kadar bu tatlı macera deyâm et « mişti, * Cemil bey Feneryoluna geldiği zaman jsaat dördü geçmişti. Ağır ağır yürüye - rek otuz sene evvelki delikanlının çevik İ adımlarla dolaştığı sokaklardan geçip İdoğruca eski evlerinin bulunduğu soka - ğın başıma geldi. Kendi kendisine, bu yer leri unutmamış olmasına ve bunca za - mandanberi ayak basmadığı köyde yolu- nü şaşırmamasına hayret ediyordu. Sokağın başındaki bakkal dükkânı, a » radan otuz sene kadar (uzun bir zaman geçmemiş gibi, bıraktığı hali muhafaza ediyordu. Camekânında gene ayn; kutu- İlar, ayni sabun kalıbları, ayni yoğurt te- nekesi vardı; hattâ kapının — üstündeki «Bakkal Mehmed ustas yazısı bile, bu - gün o harfler ortadan kalktığı halde, ta- ar gülümseyerek dükkâna girdi, tez - (Devamı 15 inci sayfada) — Nerimenin saçlarını boyatmak mı? — Evet; bunda bir fevkalzdelik gör- müyarum ben... Bu sözler, akşam yemeğinden birkaç dakika evvel, salonda konuşuluyordu. Son cümlelerin teatisi esnasında Feri- dun içeriye girmiş ve konuşulan şeyle- ri işitmişti. Biraz hırçın bir sesle anne- sine hitab etti; — Bu saç meselesini bırakın anne! Bu küçük kıza sağlam bir terbiye ver- meli, işte o kadar! Yoksa fena bir yola düşmek için saçın hiç bir ehemmiyeti yoktur. Marifet daha küçük yaştan cid- di bir terbiye görmektedir. —Doğru söylüyorsun amma, nazarı dikkati celbeden insan daha çabuk ve daha kolay fena yola sapabilir. — Tabit... Ancak bu saç boyama fik- ri bana biraz garik görünüyor. Bundan vazdeçmenizin münasib oldeağını zan- nediyorum. Süheylâ hanım, her zamanki gibi oğ- Tunun fikir ve arzusu önünde baş eğ- miye mecbur kaldı ve bu suretle Neri- meciğin başının üstünde dolaşan teh- i ike bertaraf dilmiş oldu. Feridunun bu sözleri, Hatice hanımı veya Nerimeyi himaye etmek maksa- dile deği), sırf akıllı ve mantıXlı bir a- damın böyle garib ve alelâcayib bir uğu için sarfettiği pek aşikâr idise de ana kız, sebebi ne olursa ol- sun, genç adamın böyle müşkül bir an- da imdadlarına yetişmiş pek memnun kaldilar ve gerek bu yüz- den, gerekse kendilerinin Reşsd bey âilesile temaslarfaa mümaneat etmi- yen kararından dolayı Feriduna karşı kalblerinde büyük bir şükran ve min- net duydular. * Nejadım kardeşleri Nerime ile ayni mektebe gidiyorlardı ve küçük kızlar, Manisa (Hususi) — Halkevi köyeülük kolu.tarafındanı geçen gün merkeze bağ- lı Çerkestevfik ve mücavir köylere bir gezinti yapılmış o ve ekonomli, ziraf ve kültürel konferanslar verilerek köylü - le irşad edilmişlerdir. Çerkestevtik kö. yündeki ilk okul talebeleri (muntazam bir şekilde çalışmaktadırlar. Geçen yıl Horozköyde bulunan eğitmen kursundan mezun olan eğitmen İbrahim Çam köyde kültür sahasmda büyük bir canlılık ya - “| ratmmıştır. Bütün köylü çocuklarıda o - kumağa karşı büyük bir heves vardır. Talebeler muntazam bir şekilde giy - dirilmiştir. Bir Mayıs bahar bayramın » da çocuklar köy de tören yapmışlardır. m aaa Küçük Memleket Haberleri Balıkesir Sıhhat Müdürlüğü Bilecik Sıhhat Müdürü Saflet Öney açık bulünan Balıkesir Sıhhat Müdürlüğüne tayin edilmiştir. Kızılcahamamda faydalı yağmurlar Bugünlerde Kıaleahamamin her tarafına devamlı yağmurlar yağmakladır. Yağmur - lsr mahsulâta feyiz ve bereket vereceğinden çiftçiler sevinç içindedir. Bu sene ekim de İ kazamızın her tarafında diğer senelere is- belle fazladır. Adapazarı Adliyesinde terfiler Adapazarı Ağırceza azası Tevfiğin terflan | Çarşamıbu ceza hükimliğine tayin edilmesi ü- . mamile silinmemişti. Cemil bey, bildin . |*€rİnc münhal bulunan azalığa Beypazarı| ceza hâkimi Hilmi tayin edilmiştir. Yeni A - Hwoea azası şehrimize gelerek vazifesine * başlamıştır. ettiği gibi, arkadaş olmakta geçikmedi- ler. . Kızların biri esmer, biri sarışindi. Güzel olmadıklar. halde ikişi de pek şen ve şakrak oldukları için sevimli gö- Mayis 7 “Son Posta,, nın Hikâyesi “Mını Manisa köylerinde kültür faaliyeti | Eğitmen Ibrahim Çam'ın bir yıl için- de köyde yaptığı işler memnuniyetbalış mahiyettedir. Köyde muhtelif (yerlere ve köyün tezyini maksadile 340 ağaç di- kilmiştir. Cümhuriyet alanı lâyık oldu « Bu bir şekle çevrilmiştir. Ancak yeni yaptırılmakta olan ilk okul binası yarı “ da kalmıştır. Bunların tamamlanması £ çin yakında tekrar faaliyete geçilecek - tir. Ziraat Vekâleti eğitmenlere veril « mek üzere alâtı ziraiye (göndermiştir. Bunlarla köylüler tenvir | edilmektedir. Resim köy çocuklarını sancak çekme merasiminde göstermektedir, BİR KAŞE İ NEOKALMİNA DIR verdi ve bu kararın hemen öğle yeme- ğinde mevkii tatbike koydu. Sübeylâ hanım kaşlarını çatarak du” daklarını bükmüştü: — Reşadlar mı? Onların hepsi kuş rünüyorlardı. Hele, Nejad gibi onların| beyinli, havai, müsrif ve | intizamsiZ da bir düziye şarkı mırıldanmaları her-| kimselerdir. Nerimenin onlarla görüş” kesin hoşuna gidiyordu. Esasen Bay -İ| mesine katiyen müsaade edemem. ÜS“ raklıda «Reşad»ların soyca musikişinas| telik bir de onlardan fena dersler alırsa olduklarını bilen halk, onların oturduk-| halimiz ne olur? ları eve «Bülbül yuvası», kendilerine) O . Pena dersler mi? Halbuki Nuriye olmasından | de «Bülbüle ismini takmışlardı. Nerime bu neş'eli kızlarla hemen ah- bab olmuştu ve onların evine gidib şar- k: söylemeği, onlarla oynamağı pek is- tiyordu. Kızmın bu arzusunu bilen an- nesi ona: — Senin orsya gitmeni ve biraz eğ- İenmeni pek İstiyorum kızım; fakat mektebteri bir iki dakika geç gelsen Süheylâ hanımın ne kadar öfkelendiği- ni gördüğüm için seni teşvik edemiyo- rum. Yoksa bu somurtkan insanların arasında, bu kasvetli evde ne kadar sr- kıldığını anlamıyor değilim. Reştdlsr zengin olsalar, belki de Sü- heylâ hanımdan izin koparmak kolay- laşırdı.; ancak bu fakir akrabalarını her nedense sevmediği için bizim onlara yaklaşmamızı hiç istemiyor. Bir tetil günü Nerime ile #nnesi, öte beri almak üzere İzmire gitmişlerdi, avdette trende Zerrinle Fahriyeye rast ladılar. Yanlarında anneleri vardı. Ne- rime derhal Hatice hanımla Nuriye ha- mı birbirlerine tanıttı ve iki katın köşeye çekilip konuşurlarken ço - cuklar ara da gülüşüp eğlendiler. likleri zaman gene be- raberee vürümüşlerdi. Nuriye hanim Nerimenin neş'elendiğini görünce ço- cuklarla beraber oynamak üzere evle - rine gelmesini teklif etti. Bu teklif kar- şısında kızının gözlerinde parlıyan de- rin arzu Hatice harıma pek dokunduğu için hemen o gün Süheylâ hanıma bun- dan bahsedip vakit vakit kızımı komşü- az bir müddet sonra, Nejadın tahmin) ya göndermek için izin istemiye karar hanım bana çok şayanı hürmet bir ka- dın hissini verdi. — Sokakta da acayib tavırlar takı - nacak değiller ya! O zaman bize atd bif evde onları tutar mıydık hiç? Zaten şi” kâyetim onun terbiyesinden değil, ab- dallığından, zayifliğinden ve çocukl#- rını gülünç bir surette büyütmesin * dendir. Onların hepsi artist olmak he vesindedirler ve bütün nasfhatlerim# rağmen Nuriye hanım buna ediyor. Evi fena ve bakımsızdır, herke elinde avucunda olan parayı israf edi” yor, hiç birisi yarını düşünmüyor. Bu sözleri. söyledikten sonra oğlun? bakarak ilâve etti: cidâi bir hayat sürmiyen ve sabahtafi İ akşama kadar piyano ile «dan dan» vE” va kemanla «giy giy» eden bu acayit insanları kapı dişarı ederdim. VarsıP” lar şarkılarını b: yerde söylesinler” Feridun, önnesinin sözlerini likayiğ bir tavırla dinlemişti. j — Beni rahatsız etmiyorlar, vers ar oturdukları yerde otursunlar. — Evet, bunun ehemmiyeti yok; köhne evi ne yapacağız? Fakat Ha hanımın yaptığı teklif hakkında sen benimle ayni fikirdesin değil mi? N€ rimenin o sile kızlarile düşüp kalk? sım: sen de muvafık bulmuyofsun değil mi? (Arkas var) — Bu aile ile alâkadar olmıyar bile © değmez; senin yerinde olsam Feridun e mü dap