SON POSTA - . . Nafıa Vekâletinden Eksiltmeye konulan iş: 1 — Susurluk çayı ıslah işleri keşif bedeli (1,114,931) ra (12) kuruştur. 2 — Eksiltme 15/3/939 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 15 te Nafın Ve- kâleti Sular Umum Müdürlüğü su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi mukavele projesi bayındırlık işleri geni şartnamesi, fenni şartname ve projeleri (50) lira mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (47,197) lira (93) kuruşluk muvak- “Son Posta, nın Hikâyes ÇANTADAKİ Yü İZÜKLER . Çeviren: İbrahim Hoyi 4yiENİTE İhtiyar Tom mobilyalı odasını dikkatle viğdahinin kapadı. Kansız yüzü kireç gibi bembeyaz kesilmişti, Ağzı yarı açık kalmıştı. Küçü- görünüz ki . diyen se- cük çantayı yatağının üzerine elleri titriyordu. — İşte sırası şimdi, diye Bakalım içinden neler çıkacak? nürde, bir şeyler yok gibi. avucumuzu koyarken mırıldandı. Görü- yalıyacağız galiba... Öyle ya, tünelde bu- İunan çantadan ne hayır gelir?. deli mi ki, kıymetli eşyasını tünelde u - nutsum!.. Herkes Tom çantanın sapını tutmasile, açıl - ması bir oldu. Çantanın en dibinde bir ta- kımı kâğıdlar, bu kâğıdların üstünde de deri bir mahfaza vardı. Tom mahfazayı açtı, Gözlerime inanamadı. Şaşkınlığın - dan nerede ise küçük dilini yutacaktı. Zira mahfazanm içinde beş tane, İri el - mas yüzük pırıl pırıl parlıyordu. * 'Tom yatağının üstüne çöktü. Kamaşan gözleri kapıya dikildi. Yerinden fırladı, koştu, kapıyı kilidledi. Sonra küçücük ©- dasında bir aşağı, bır yukarı dolâşmıya başladı. Deri mahfazayı tekrar eline aldı Kal - bi kopacakmış gibi atıyor, dudakları tü tir titriyordu. Ne yapmalıydı? Nasıl dav- tanmalıydı?.. Yüzükleri saklasa mıydı? O zaman bu düpedüz bir hırsızlık olur- du, Yoksa sahiblerine iade mi etmeliy - di?. O vakitte aptallığın dik âlâsın yapmış sayılırdı. İhtimal ki sahibi, mü- rüvvet gösterip kendisine - bu namuslu- fuğundan dolayı « beş papel, bilmedin 10 papel toka ederdi. gazetelerde buna ben- o zer hikâyeleri az mı okumuştu?. Haydi bunlart iade etmeğe karar ver « di, diyelim.. iyi amma, sahibini nasıl bu- İacaktı?, Çantanın üstünde isim filân ya. alı değildi, Belki de içinde de işe yarı - yacak bir şey çıkmazdı. Tom bu düşün » celerle çantanın içini karıştırdı; ve garib bir tesadüfle birkat buldu. Gözlüklerini hohlayıp sildikten sonra küçücük bur - nunun zerine yerleştirerek okudu: «Robert Horton, 42 nci sokak New York; A! sana belâyı bakalım. ne vardı bu kartı çantada bırakacak, Bir çuval inciri berbad etmek buna derlerdi. İşte, sahi -İmünü artık tasasız, kaygısız bekliyebi-|rek i | binin bal gibi ismi de, adresi de vardı. a aa “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 2 —— m mmm Dünkü kısmın hulâsası Sipahi Ocağı araları Cevad Kartaim yazdığı piyesin muvaffakiyet şerefine bir ziyafet veriyorlar, vermemeğe hakkı olümuz olamazdı?.. Çantayı tünelden aldığını, bulduğunu kim görmüştü sanki?. kimse onu gösteri; Bu adam hırsızdır!.. diyemezlerdi. Hırsız! Tom âdeta bayılacak gibi ol - du., Kendisine hırsız, densin ha!.. Buna tahammül edemezdi. O, bir papazla; öm- maş olan iffet sahibi bir kadının oğlu idi. Bu âna kadar da harama el sürmemişti. hırsız olamazdı. * Tom yatağından kalkmıyarak saatler- ve kendi kendisile mücadele etti, Artık Ibtiyarlıyordu. Bir ayağı mezarda de - mekti. Bir gümrük ardiyesinde âdeta bo- ğaz tokluğuna çalışıyordu, Dünyada soyu Sopu kalmamıştı, 'Tek başına, münzevi bir da ayağına kadar bir fırsat gelmişti, bu fırsatı tepmek pek büyük bir günah olur- du. Bu elmasların sayesinde piposunu a - teşliyecek, iyi yemekler bulacak, ayak - çıklarının çoktandır hasret kaldığı bir çift yumuşak terliğe kavuşacak. kulü » besinin arkasında küçük bi” zerzevatlık vücude getirecek, arada sirada şöyle ne- fis bir şarab içebilecekti. Evet, Tom bu elmasları geri vermez, satarsa, son dem-| lerinde rahata, refaha kavuşacak, ölü - lecekti, A Naklerten : Muazzez Tahsin —& da çok aldanacağını, buna imkân ol madığını anlatacağım. Hayalperest olmıyan makul bir ka dın kendisinden one istediğimi ve ne İ Omun için de elmasları gizlemeğe, geri! ; Neden hakka | Hiç İ du olmadı, ründe bir kere olsun fena bir şey yapma-| Hayır, hayır o - hiç şüphe yok ki - bir| ömür sürüyordu. İşte, şimdi şu dakika-| seni bir türlü susluramıy©, nasımın hayali gözlerinin ve onun başını kederli kede — Hayata sarak değil, dediğini duyar gibi oluyordu. Babasının da haysli boş durmuyor: dıracsk bir hareki gil, kendini say ve sev.. ak olsun! diye nasihatler veriyordu. İbtiyar Tom, yatağının üstünde ik Tüm oturmuş, hep bu hayallerle uğr r, sıkı | saneleri gibi terler döküyordu. Boşa koy- doluya koye yet, aradan ssatler geçtikten sonra Ka - rarını verdi. * Viodanile uzlaşarak şöyle bir anlaşma yapmıştı. Beş yüzükten bir tanesin; sak- uyacak, diğer dördile kâğıdları ve çan - tayı sahibine göriderecekti. Ertesi gün ik işi, bu çantayı postaya vermek olacaktı, Bu yüzüğü de sıri çantayı bulmuş olma- nım karşılığı mükâfatı diye alakoyacaktı. Ve muhakkak k! bu yüzüğü, işleri güç - leri hep dalavere olan tefecilerden biri » ne götürdü mü bir kaç yüz dolara oku - turdu. Bir kuyumcuya gösterse bin do- lar alırdı amma, kuyumcular pek öyle yaş tahtaya basan cinsten değillerdi. O - lur olmaz, insanı faka bastıtacak, şaşır | tacak sualler soruyorlardı. Tomu daha 2i- yade bir tefeci paklardı. Nihayet yüzüğü almakla, hakiki müxâ- fatımı almış olduğunu kendisini ihanâıran Tom çantayı güzelce paket yaptı, Üzeri- ne, karttaki ismi ve adresi yazdı. Kalm ertesi sabah erkenden, o saatlerde en kâ- Tabelık olan bir postahaneye gitti, muş ü melesini yaptırıp paketi kutuya attı, ra odaşma döndü, Kıymetli hazin esinin altıma sakladı; ve içi rahat ede- ne gitti. Tünelde bir tuhaf oldu, Herkesin ken- şi mış bir kızın kocasının da dindar ol masını İstemeğe hakkı olmaz mı? Bu nokta hattâ aranızda kavgalara bile ve dizlerine düşen bir çiçeği parmakları arasında didikleyerek yarı ciddi yarı şakacı bir tavırla cevab verdi: Ölmüş a- kendi azminle atı, O kâğıd - ları ve elmasları asil sahiblerine ver, — Oğlum. dünyada seni ve beni utan- bulunma. Âlemi de- alnın açık, yözün şi - , halecanından nobud sicimlerle de sıkı sıkı bağladıktan sonza| kat teminat vermesi ve eksiltmeni; kayı ibraz etmeleri şarttır. Bu mi yanlar zımdır. Postada olan gecikmeler kabul ed Baş, Diş, Nezle, | GE İcabında günde dis şapkasını ve paltosunu sinirli sinirli Çi- | makinesinin başına geçt,, işletti. Birden j irkildi. Sanki makine her dönüşte, ve ö- nündeki küğıdları zımbaladıkça, hal U - sânile ona: — Sen bir hırsızsın!. diyordu. daya - namadı, Hırçın, hirsli bir tavırla maki - neyi durdurttu; hâsl olan sessizlikten © lürpererek, elile gözlerini kapadı, Tam bu Sırada ustabaşı göründü. Ona yaklaşarak: — Hişt Tom, bu halkalar ne?. Diye seslendi. 'Töm, korkusundan dokuz doğurarak, gözleri sanki yerinden fırlıyacakmış “gibi oldu, ve boğuk bir saja ile haykırdı: — Halkalar mı7.. Ne demek İstiyor - #unuz?.. Ömrümde bir kerecik olsun hal- ka kullanmadım!. Ustabaşı, xahkahalaria gülerek Tomu teskin etti: a Ne olüyorsun Tom. Neye telâş edi. mor halkalardan bahsediyorum dün gece hiç uyumamışsın?. Öğle paydosünda, Tom yemek yemeğe Galiba | fakir olacak Ki kendisinden manda ba basını, annesini ve kârdeşlerini de ge- çindirmeğe mecbur olacaksın? — Para meselesi benim için mevzuu bahs değildir. Fakat büyük bir aile faz la yer tulmaz m:? — Zannetmem. Abdülhamid sarayı nın ileri gelen paşalurından birinin oğ- şüphe ile baktığını sandı, ardiyede| kardı, bir köşeye attı. Otomatik Istampa! yorsun canım. ben gözlerinin altındaki! Cevad Kartal, ziyafetten ameasile beraber| beklediğimi anlamakla güçlük çekmi » — Büsbütün cesaretimi Kırıyorsu *| lu ölan Nedim bey, bütün servetini se- nuz amca. Haydi biraz düşününüz. Yen | fahat âleminde yeyip tükettikten son- gemin, Anadolunun dört bucağında akira İzmitte büyük babalarından kalma rabsları, İstanbulun her köşesinde bin- | bir eve gidip yerleşti. Şimdi hasta ka- lerle ahbabı var. Bunların © arasından | fısı, beş çocuğile birlikte bütün ömrü * birini seçemez misiniz? nü orada geçiriyor. İstanbula aysk bas — Seçeriz çocuğum, bu kolay, fakat | tıkları yok. Nedim beyin karısı yenge senin istediğin . gibisini . bulmak, güç. | hin akrabasından çok kibar, çok iyi bir Meselâ senin gibi bir adama görgüsüz | hanımdır. Bu aileyi ben de tanıyorum. dönerken otomobilde amcasına yeniden ev- leninek arzusunda olduğunu söylüyor. Fakat Cevad Kartal evleneceği kızda cid- , Ülyet ve ağırbaşlııkia beraber sosyete ha - yatından netret eden ve ömrünü Beykoz ei- varındak! küçük çiftlikte geçirmeğe taham- mül edecek evsaf bulunması lâzım geldiğin! anlatıyor, Cevadın ölen karısından Zeyneb isminde bir de kım vardır ve bu çocuğa bakılması İ- çin evleneceği kızda çocuklara karşı bir muhabbet bulunması lâm geldiğini söyli- yerek, blihasa hayalprest, romanlarda ve sinemalarda gördüğü sahnelerin tesiri al - tında kalan kadınlardan nefret etsiği ve ö- len karısı Müzeyyenin, hayatını bir cehen- neme çevirdiğini unutmadığını ilâve ediyor. dınlarından biri olması kabilken bü * Bu son sözleri söylerken sesi sertleşiyor. ve gözlerinden bir tki dakika için bir öfke işiği geçiyor. (Roman devam ediyor) —.. veğeninin bu o hiddetine — Fakat yavrucuğum, ne kâdar cid-| di olursa olsun, herhangi bir kadının senin gibi bir koc cidden ve tam ğı şüphesizdir. Böy- le olmamasına imkân da yoktur. — Beninı aradığım evsafta bir ka - dın ise, kendisinin bana Karşı bir ya - kınlık beslemesinin lüzumsuz ve boş bir sey olduğunu ve benim de ona kar- şı sıcak bir his duymamı beklerse bun yecek ve hattâ böyle bir izdivacdan memnun bile olacaktır. Şimdi sizden rica edeceğim malüma- ta gelelim: Tanıdıklarınız arasında, bil hassa yengemin uzak yakın akraba - ları arasında benim bu ârzularımı tat- min edebilecek bir genç kız var mı - dır? — Ortaya döktüğün bu çetin şart - ları dinledikten sonra bu iş biraz güç olacak. Kocasının servet ve şöhreti sayesin- de dünyanın en parlak ve mes'ud ka - tün bunlara göz yumarak kocasının ha yatı haricinde yaşamağa o razı olabil - mek ve ömrünü Beykozda bir çiftlikte geçirmeğe katlanmak için bir kadının insanlığın fevkinde bir karakterde ol- ması icab eder, — Biliyorum. İşte bunun için ben de yavaş yavaş ümli ki de taşrah hir kız bulabiliriz. Hattâ, bu kızın biraz dindar olması da işime gelir. Böyleleri kocalarına karşı gel - meği ve onların sözü haricine çıkmayı günah addederler. — Böylesi de seninle evlenmez oğ - lum. Bunu unutma. Din terbiyesi al - imi kesmeğe başla -) dım. Fakat tesadüf neler yapmaz? Bel| ve aptal bir kızı alamayız. — Aman salın kenarda kalmış bü - dala bir kız bulmayın amca. — Gördün mü? Çirkinini mezsin elbette, — Sakin ha! — O halde bir de üstelik güzellik is- tiyorsun öyle mi? — Hayır, tam manasile güzel bir kız istemem, Böylesi muhakkak koket o * İlur, modern bir hayat o sürmek İster, kendisini göstermek, sosyeteye karış * mak hevesine düşer. Fakat evlenece * gim kimsenin korkunç derecede Ççir - kin, adam kaçıracak kadar suratsız ol- masını da İstemem dofrusu Bilhassa kibar bir aileden, iyi terbiye görmüş, temiz ve ciddi bir kız olması şarttir. — Sen bir zümrüdanka kuşu istiyor- sun oğlum. Müfid bey, içinden bir fikir çıkar - muk, bir şey bulmak (istiyormuş gibi Jile alnını sıkıyor, pencereden dışarı« ya bakarak düşünüyordu. Cevad lâka- yıd bir tavırla parmakları arasındaki çiçeği dıdikliyor, arada * bir amcasına bakarak gü üyordu. Müfid bey birdenbire başmı çevirdi: — Dür bakayım. Sen fakir, fakat tam manasile fakir bir kızla evlenme- ğe razı olur musun? de iste - Hatt# bir iki defa da yengönle İzmite onların evine bile gittik ve Muallâyı da gördük. —'Muallâ mı? — Evet, Nedim beyin büyük kızının ismi Muaflâdır. Hoşuna gitmedi mi? — Çok iyi, devam ediniz rica ede - rim. — Bu kızcağız daha çocuk denebile- cek bir yaşta iken hasta annesinin ye- rini tutmağa, ona bakmağa, kardeşle rile meşcul olmağo, hergün daralan aile bütçesini idare ederek evi geçin. dirmeğe başladı. Nedim beyin, vaktile bubasından kalan oldukça büyük bir serveti kumarda ve eğlencede yeyip tükettiğini söylemiştim, Şimdi İzmitte İsönük ve zavallı bir ömür sürüyor ve bu vaziyetten kurtulmak, bir iş bula- rak ailesini rahatça geçindirmek için bir teşebbüste bile bulunmuyor. Bu gi- dişle zavallılar sefvalete doğru sürük-| rı lenecekler. Ailesinin bu vaziyeti Ne » dim bevin buyunu da büsbütün değiş. tirdi. Eskiden hiç olmazsa evin içinde olsun rahat dururken şimdi her şeye sinirleniyor, bağırıp çağırıyor. Zavallı Muallânın bu şeralt altında mes'ud bir ömür geçirmediğini tahmin edersin. Böyle bir aileye müracaat edersek seni Fakat o derece | kurtarıcı gibi karşılayacakları ve he - in yapılacağı günden en az sekiz gün ev- vel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafıa Vekâletine müracaat edörek bu işe mahsus olmak üzere vesika almalsrı ve bu vesi- üddet içinde vesika talebinde bulunına- *ksiltmeye iştirak edemezler. » — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı sastten bir saat ev- veline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilimde vermeleri lâ- iimez, o (441) (o (861) Grip, Romatizma Nevral'i, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. 3 kaşe alınabilir. GM (GN çık! müştü. Bir gazete satın aldı. Koltuğunun altına sıkıştırarak, bir köşeye doğru yü. “rüdü. Bir meyhanenin kapısında dura - rak, hızlı hızlı sayfaları çevirdi, ve «Kay. bolan ve bulunan eşyalar» sütununa bak- ji. İş Nah!... Yazıyordu, Baştan ü - çüncü ilân, tâ kendisiydi. İhtiyar Tom bütün bir sinir hülüsası olarak şu satır- ları okudu: «Kayıp çanta. Leksington caddesi tü « nelinde M4 üncü ve 42 nci sokaklar ara- sında, içinde 15 bin lira değerinde beş yüzükle bir takım mühim adli kâğıdlar bulunan bir çanta kaybolmauştur. Bulan zatın, bilhassa, kâğıdlarn New Yorkta, 42 nci sokakta Robert Hortona gönder - mesi ehemmiyetle rica olunur. Mukabi - Binde yüzükler kendisine hediye olarak verilecektir... Yarınki nüshamızda: Hatıra defteri Yazan: İnci Özkurt men sana kollarını açacakları şüphe - sizdir. — Bu kız nasıl bir şeydir? — Dört senedenberi onu görmedim. O zaman on altı yaşında ne güzel ne de çirkin, uzun boylu, yüzünün hatları henüz tamamile teşekkill etmemiş, bi- rTaz acemi fakat çok kibar tavırlı bir kızdı. Güzel saçları, küçük beyaz diş- leri, harikulâde gözleri vardı. Bundan maada çok ciddi, ailesine fevkalâde ve kahramanca denilecek şekilde bağlı biraz çekingen, dünyayı tanımaz, ol - dukçü okumuş ve akillı bir kızdı. — Gördünüz mü? İşte tam istediğim gibi bir kiz. Size müracaatte haklı ok duğumu ve ancak sizin beni kurtara - cağınızı biliyordum. Aile iyi bir soy- dan mı? — Büyük babası sultan Hamidin sa- rayında çok gözde olan paşalardan biri idi, demiştim. Onun babası da gene is- mi tanınmış büyük bir devlet memuru idi. Cevad bir samiye sustu, Elinde tanın- mıyacak bir hale gelen zavallı çiçeği dalgın bir tavırla ezmekte devam edi- yordu. — Söylediğinize bakılırsa yirmi ya- şında olmalı, Biraz genç değil mi? — Daha iyi va, idare edilmesi kola» olur. — Hakkınız var. Esasen ciddi is« genç olması bir mahzur teşkil etmez. Bundan başka İzmitte fakir bir ömür ne göre Beykozdaki çiftiğim bir cennet olacaktır. , Her ne kadar genç kızla nden ve başlarının içinden belli olmazsa da ben Mu- hayalperest bir kız olabi- leceğini tatlı hü'yalara dalacak kadar kendisini gevşekliğe burakacak vakit mulacağını pek ummuyorum. Bu sözleri söyledikten sonra Mütid bey birdenbire yeğeninin kolunu tut- tu. neler yet “Arkas var)