7 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 SON POSTA facia doğurmazlar! ( İki perdelik komedi ) YAZAN : İSMET HULÜSİ 1588 yılında bir fırtına İngiltereyi kurtarmış, ona dünya imparatorluğunu bağışlamıştı aradenizden fırtına ve facia haberleri geldi. Ekmek parası ve çoluk çocuklarının yaşıyabilmeleri için dalgalarla boğuşan deniz kahra - manlarından birçokları köpüklü sula- rın korkunç ve büyük derinliğinde kayboldular. Fırtınalar her zaman ve herkes için trajedi yaratmazlar. Bazan da bir ta raf onun zalim pençesinde inlerken di ğer taraf sevinir ve hayat bulur. Dünyanın en büyük fırtımalarından büyük bir kısmı da Atlas Okyanusun- da, Manş ve Şimal denizi kıyılarında görülür, İşte İngiltere kıyılarında bun- dan dört yüz elli sene evvel çıkan bir fırtına, bu büyük devleti müthiş bir felâketten kurtarmış, buna mukabil mağrur ve zafere emin bir donanmayı, tarihin en büyük donanmalarından bi- Tini mahvetmiştir, * O n altıncı asırda İspanya Kral- lığı bir dünya imparatorluğu manzarası gösteriyordu. Şarlken 1556 da tahttan feragat edinceye kadar ya- rım asra yakın bir zaman Avrupanın | en az yarısı bu imparatorun idaresinde bulundu. Bundan başka Kristaf Ko -| lomb'un açtığı yolda yürüyen İspanyol- lar Amerizanın dörtte üçünü elde et - mişlerdi. Buralardan ana vatana hadsiz hesabsız hazineler taşınıyordu. Bugün İngiltere için söylenen «Üzerinde gü - neş batmıyan İmparatorluk» tâbiri ilk defa ve o zamanki İspanya için söylen- mistir. İkinci Filip, babası Şarlken'in yerine İspanya Krallığına geçtiği zaman an - cak yirmi beş yaşında bulunuyordu. İki sene sonra, yani 1558 senesi sonba- harında da İngiltere tahtına Elizabet ft buğuları tatbik etti; ağır yükler kaldırtlı;. yüzükoyun yatırtıp belini çiğnetti.. hasıl; ne yap - tı, yaptı, biçare kız, kan revan içinde, koskoca çocuğunu düşürdü. TLâkin bu tehlikeli ve katil tedbirler, sade cenini öldürmekle kalmadı. Rânâyı da yor - gan, döşek yerlere serdi. O, böylece yatadursun, — kendisine münasib bir koce —aramağa çıktılar. Kâhya kadırı bir gün, Aksaraydaki Çu- kur hamama, rastıklarını — ve saçının kınasını tazelemeğe gitmişti. — Orada, gevezelik etmekte olan müstahdeminin ağzından, karısı ölen hamamcının ma - cerasmı duydu. Ustayı, natırı söylet - ti, tafsilât aldı. Ve yemeden, içmeden gelip Çeşmirül hanıma yetiştirdi. Rânâyı Osman efendi ile evlendir - menin —kaltağa lâyık değilse de— ko- nağın nam ve şanına pek uygun olaca- B bohçacıya havale gö gümüz gibi, bu işin mükemmelen geldi. Molla bey, oldum — olası zürriyetten kocunur bir adamdı. Dört hareminin hiç birinden çocuğu olmamış, olma - masına da bilhassa itina — etmişti. Harî' nedense, kadının analık sıfatı kendi * sinde ikrah uyandırıyordu. Dişiye bu derece meclüp bir çöplük — horozunun bu huyu ihtimal ki marazi idi. En gu - dubet lâkin kısır bir kadını, dünya gü- zeli de olsa, doğurmuş, — dokumuş bir yosmaya te ederdi. Bu itibarla, Râ- nânın gebeliğini duyar duymaz, ondan soğumuştu. Arlık bakacak gözü yoktu. 1 kurt yiyordu. — Acaba, aki münasebeti ikrar et - miş miydi? Bumu — öğrenebilmek için her fedakârlığa katlanacaktı. Harem - ettiler. O da, işte, üstesinden lerinin hiç birine soramıyordu. Sorsa, | alâka göstermiş, Rânâmn — ifadesini —Şayed korktuğu — şekilde ise— teyid etmiş olacaktı. Kızın, #eceleri gelip te odasında yat- tıkça, arkasına giymek için süslü bir düşünüldü. Meselenin hallini gene| « YAZAN I Kadircan Kaflı ı oturuyordu. Bu tarihten itibaren (İs - panya - İngiltere rekabeti başladı. Halbuki ondan evve! ve Mari Tüdar'la bulunduğu sırada bu ikj büyük de- ve Mmüstemleke imparatorluğu ara- sında sıkı bir ittifak vardı. Bu defa iki devletin aralarının açılması için mevcud sebeblerden biri de Elizabet'in protestan, Filip ise katolik olması - dır. Fakat hakikatte ve her zaman ol- duğu gibi bunlar işin gösteriş tarafın - dan ibaretti ve düşmanlığın asıl sebeb- leri Atlantik ötesindeki zengin mem - leketlere, hesabsız altınlara ve değerli mallara sahib olmak iddiasından baş- ka birşey değildi. İngiliz harb gemileri Okyanuslara a- çıldılar ve Amerikaya gidip gelen İs - pânyol tüccar gemilerini vurmaya baş- Jadılar. Bu korsanlık 1577 de başladı. Drake adında yirmi sekiz yasında ve gemi ticareti yapan bir gençbu akın - larda derhal parladı. İş ilerledi ve Pa- namadaki İspanyol mal depolarına hücum edildi. Sonra beş gemiden iba- ret bir filo ile cenuba sarktı. Amerika- nın en cenubundaki Hornburnunu do- laştı; Şili ve Peru kıyılarını vurdu; Kallo İlmanı önünde, altın, gümüş, inci, zümrüd, yakut ve diğer kıymetli taşlarla doln olan üç kalyonu zaptetti. Ele geçirdiği altınlar 290 kiloyu, gü - müş paraların sayısı on altı milyonu buluyordu. Drake, Büyük Okvanusla Hind Ok- yanusunu geçti: Kapburnundan dola - şarak 1580 de İngilterenin Plimut li - manına girdi. İspanyol elçisi, resmen harb halin - Son Posta'nın Romanı :13 gecelik gömleği ge- tirip dolabın — içine saklamış — olduğunu ve bu gömleğin ele geçtiğini bilmiyor - du, Bilhasta saraya mensup olduğu, (Mekamı mehdi ul- ya) Kadın efendinin gözdesi —bulumduğu için, mukadderatı - na mülessir olur en - e pek ziyade saydığı ve korktuğu Çeşmigül — hanımın hiddetini tahrik et - mekten fena halde çekiniyordu. Ve gömleğin — de, aksi gibi bunun eline düştüğünün tabia - tile farkında değildi. Bir sabah, artık beye kahve götür - mek vazifesi kendisine tahmil edilen arab Ferruh bacı, elindeki tepsi ile o - daya girince, Molla bey olanca cesare- tini toplayıp sordu: —Kuzum, kalfa! Aşağıda bir takım rezaletler olmuş. Rânâ bir halt mı et - miş, nedir? Hanım söyledi idi amma, iylce anlay«madım. Ferruh bacı, gözlerini cevab verdi: - Ölavymiş afandım! Hâşâ huzüru - nuzdan hâmile kalmış. Molla bey, cali bir hiddet gösterdi: — Bakındı kepazeliğel, Şenaate!, Lâ hayae f! zamanina! Kim imiş bu haba- setin amili, malüm mu? mahcubane İde bulunmadıkları için, bu korsanhğı protesto etti. Kraliçe Elizabet cevab yaret etti; korsanlara mükâfatlar ver- Ilik tacımı Drake'nin getirdiği eş- siz zümrüdlerle süsledi. 1585 te Drake, Amnerikanın İspanya elinde bulunan adalarından ve kıyıla- rından birçoğuna akınlar yapıyordu. Diğer taraftan Elizabet de İkinci Fili- pe karşı açıktan açığa harb açmaya ka- rar vermişti. Gözdesi Kont dö Lelcester kumandasında olarak Hollandaya bir ordu yolladı İkinci Filipin hiddeti son dereceyi buldu ve doğrudan doğruya İngiltere adasına asker dökmek sure - tile müthiş bir intikam almaya hazır - landı. Taj nehri ağzında büyük bir faaliyet vardı. Amerikanm, Afrika ve Hindis - tanın İspanyaya taşınan hesabsız ser - vetinden büyük bir kısmı dananmaya |harcanıyor; çok büyük ve kuvvetli bir filo meydana getiriliyordu. Diğer ta - raftan kendi idaresi altmda bulunan |Hollandada otuz bin kişilik bir ordu toplanıyordu Aleksandr Farnez ku - mandasındaki bu ordu İspanyadan ge- lecek filoya bindirilerek Britanya ada- larına taşınacaktı. 1588 de herşey bitmiş bulunuyor - du. Donanma başkumandanı tayin o - Hunan Dük dö Medina Sidonia 24 ni - sanda Lizbon başpiskoposunun önün- de ve haç üzerine yemin etti ki hüküm- darına ve katolik mezhebine sadakatle hizmette bulunacaktır. Gemilerin sayısı 145 1 buluyordu. Bunların hepsindeki toplar - (2500) den fazla idi. Hollandadan taşınacak ordudan başka Lizbon'dan hareket sı - (Devamı 12 nei sayfada) Arab bu müstalhh sözlerden bir şey anlamayıp, üstünkörü: — Bilemorum.. u bastırdı. — Çocuğun babası yok mu imiş? — Varmış, afandım! — Kim? — Bizin eski, giden arabacı. Mah - mud ağa. Rana Öla diyo.. gunahı ken - di boynusuna! Molla bey, derin bir nefes aldı. Rânâ- ya karşı, gönlünde derin bir minnet u- yanmıştı. Civanmerdliğine hayran olu- yordu. Demek, kendisini ele vermemiş, kontrolu imkân haricinde bir yalan uy- durmuştu, Şu anda, kızı. bulsa, in'am ve ihsana gark edecekti. olarak Drake'nin gemisini resmen zi -| Erin erkeği: Kırk iki yaşında, Evin kadını: Otuz seklz yaşında. Bvin büyük kızı: On sekiz yaşında. Bryin büyük erkek çocuğu: On altı ya-| şında. Evin küçük çocuğu: Altı yaşında. Erin hizmetçisi: Yirmi dört yaşında. (BİRİNCİ PERDE) (Perde açıldığı zaman bir şalon görü- nür, Salonda evin erkeği ile evin kadını oturmuşlardır. Erkek gazete okur.) Kadın — Şu gazeteyi biraz bırak ta beni dinle: Erkek — Sen! dinliyeceğim de ne ölü- cak, bana gene komşunun şapkasını an - latacaksındır. Kadın — Gazeteyi de bir türlü bıra - kamazsın., Erkek — Kolay kolay bırakabilir mi- yim, bak; gene Avrupada siyasi karışık- lıklar var, Kadın — Sen onları öokuyorsun değil mi? Erkek — Tabif onları okuyorum. Ka- dın sütünundaki örgü bluzun nasıl örük düğünü okuyacak değilim ya! Kadın — Benim gözüm kör mü, ne yaptığının farkına varmıyor muyum?. — Hanım! - dedi; Rânâ mıdır, nedir? Şu biçane -kızcağızı konaktan — atmağa, çırak çıkarmağa ka- rar verdiniz.. kmen- nâ! Kabahat etmiş, fezahat işlemiş, ta - bildir ki artık onun bu harimi ismette yeri olamaz. Lâkin bir kere sürçen atın başı kesilemiyece « ği gibi, bir defa şey- tana uyup günaha giren Allahın kulu- nü da köpek gibi kapı — dışarı etmek efendilik, hânedanhk şanıma lâyık de - gildir. Hususile ki mezbure küçücük - ten bâbı mürüyvetimize iltica etmiş, ya nımızda büyümüş, hepimize az çok e - meği sebketmiştir. Şimdi kendisini 1t - lak eyleyip kocaya verirken, münasib bir şekilde cihazlamak gerektir. Faki - rin, öksüzün gönlünü hoş edene Cena- bıhak Cenneti âlâyı tebşir buyurmuş - lardır. Biz, ulemayt din, anın evamiri- ni yerine getirmekle mükellefiz. Onun için, ne lâzımsa tedarik eyleyin. Hattâ bir mikdar sim ve zer, cevahir bile ver- seniz iyi olur. © söylerken, karısının, gözlerinin i - Belki bir saattir gazetenin ıi fasındaki resimlere bakıp içini sun. j Erkek — İftira atma, şimdi kaff züm takıldı. Kadın — Takılır takılmaz dâ * lendi, kaldı. Erkek — Gene kavga mı edi Kadın — Ben sana kavga dedim, hele şu gazeteni bırak Ü, bugün bize bir çok misafirler gö” Erkek — Hoş geldiler, safa |bana ne? Kadın — Bizim küçüğe öyle çef caklar getirdiler ki; görme, Erkek — Ne diyorsun? Kadın — Hele o bebekler, 0 ler, trenler, fenni oyuncaklar.. Erkek — Nerede bunlar? Kadın — Çocuğun odasında... © hizmetçi Hle beraber orada. Erkek — Çağır oyuncakları gi sinler. j (Ka Çağırır, hizmetçi elinde petle görünür, hizmetçinin ari yaşında bir çocuk vardır: Çocuk — Baba, oyuncaklarımt (Devamı 10 uncu 40i çine manalı manalı baktığını # 9 yordu. Lâkırdı kmal edin0f, migül hanrmefendi, sinirli IM — Her şeysi tamam.. hiç mj meyin! dedi. Şıllık karı, kendii” ne kadar sahabet ettiğinizi dW7 vincinden düşüp bayılırdı. — Ne demek yorsunuz? dim. — Anlamıyacak — ne var? türlü alâkavı helâlından gö — Affedersiniz amma, bu sebebi sarfını el'an idrak edef teyim. — Çok zekisini? halbuki.. Ufukta, fırtına haber veren bulutun do'aşmakta olduğunu bey seziyordu. Şiddetini önlemt?'yi sadile, bunu derhal deşip, Pf lece geçişllml ve sağanağı zum gördü: y — Ben, yarım ağızla yapılaf lerden hiç bir şey anlamam! geğ amma halletmeğe alışık di nimle dobra dobra konuşmalt Jnızda, dilinizin altında bir Bu belli. Lütfen çıkarın! Çeşmigül hamfendi azimkâf vır aldı. — Peki, öyle ise, Rânânın © Bü piçle, giden arabacının hif t nasebeti yoktur. Kaltak, önü: yorum kimden peydaladı. — Kimden? çi — Onun orasını benim kadaf bilmeniz lâzı ei Kurnaz Molla. böyle tohlzi;dı yetlerde, şayanı hayret — di gukkanlı olurdu. Gene öyle, :ı en cüret kırı rını (akın’rdı cık sakalını parmı ya: — Estağfürullah! dedi. G!’î', | danım amma, henüz kehsnP'ı’ met izhar edecek kadar erm — Rânâ şırfıntısı. bi ytf — Evet. Ne olmuş? (A yi larile ta — BSizin, şu çamaşır dola

Bu sayıdan diğer sayfalar: