“Son Posta,, nın Hikâysi YAKALADILAR AMMA.. AMAĞ AA AĞ CD AM Çevirere: Faik Bercmen Agmma'Mlz Sakin bir yaz sabahı idi. Derenin ke- — marındaki çalılıklarda bulunan ağustos- böceklerinir. sesinden başka bir şey dü- yulmuyordu. Yeşil söğüd ağacının altın- — da marangoz Gerasim yaza mahsüs - bir banyo kulübesi inşa etmekle meşguldü. Marangoz, uzun boylu, hafif kıllı ve kır- — mizi suratlı bir köylüydü. Dizlerine ka- dar suya girmişti. Eğildiği yerden bır şey kurtarmağa uğraştığı belli idi. Mütema- diyen sık nefes alıyordu. Gerasimın biraz ötesinde gene suya girmiş olan kambur — arkadası Liyubim duruyordu. Morarmış suratlarına bakılırsa her ikisi de epeydiz suda idiler. Anzızın Liyubim arkadaşına sezlendi: — Ne oluyorsun be? Çekeceksen çeli, tutacaksan tut! — Sen karışma benim işime.. hem ne- — reye gidecek.. çalının köküne - sarılmış. “Öyle de kayıcı ki köpek, neresinden ya- kalıyacağımı şaşırdım. — Kulaklarından yakala kulakların- dan.. — Tamam, kulağını nereden bulayım? | p Ha, buldum. Dur bir yerinden yakaladım amma, galiba ağrzından.. vay parmakları- Omu asırdı bet, — Çek ağzından elini.. kulaklarını ar2!. Sen de abdalın birisin be.. — Ya öyle ml efendi, gel de sen yaka- “ la bakayım.. emirz vermek kolay.. ger ba- — kalım, gel — — Gelebilseydim herhalde senin çeğir- tmatu dinlemezdim. Boyum kısa; orası da / şündükten sonra çarıklarını, derin.. — Derinlikten bir şey çıkmaz, gel! yüzde M Bsimin yanına geldi ve çalılara tutuncu. Yere bazmeğa uğraştı ise de su derin gel-| -di ve az daba batacaktı. O zaman maran- za bukarak homurdandı: — — Ne kaz kafalı şeysin, sana burası derin dedim, şimdi senin boynuna mı sü- Tılıp durayım? - Gerasin cevab verdi: — Şuraya, köklere tutun.. — Karrbur ayağile bir kök bularak ye deşti. Bir iki defa sallandıktan sonra Wazenesini elde ederek durdu ve kökle- rin arasında bir şey aramağa koyuldu. “Derken eli arkadaşının elini buldu ve ©- dan kayıcı bir cisşme temas edince: — — Ha buldum, diye bağırdı, elimin al- tında köpek.. yakaladım kâfiri.. amma da Kambur yüzerek bir iki hamlede Grm-: | | |duruyor.. Köke iyice sarılmış. Sade kafasını tuta- biliyorum. Ay, şu ensemdeki sineği ya-| kala.. eanımı yaktı; ha, şimdi.. sen bu ta. rafa yaklaş.. İtt İti Gözleri evinden fırlamış ve yanakları | şişmiş olan kambur (balığın meşhur ku- | laklarını) yakalamak üzere (İdi. Fakat © sırada, sol kolile tutunduğu dallar vü- cudünün ağırlığına dayanamıyarak kop- tu ve kambur puf deyip suya yuvarlandı. Bu sefer Gerasimin sesi yükseldi: — Tüh, Allah müstahakını versıin, ulan kendine gel, boğulacaksın şimdi.. çokil sahile çık, ben kendim b'tiririm işı Güneş yükselmiş, ortalığı kasıp kavu- ruyordu. Şimdi ortalıkta, kavga eden -bu iki arkadaşın sesinden başka hiçbir şey işitilmiyordu. Terane gene başladı: — Kulaklarından çek kulaklarından.. sana doğru iteyim, — Yumrukla itilir mi be? Parmağınla it.. Bu aralık bir kırbaç sesi duyuldu. Ço ban Efim siirüsünü önüne katmış. vnhğı rek duraklatı Liyubim hâlü bağırıyordu. — Alttan it, yahu? Çoben oraya karıştı: — Ne oluyorsunuz çocuklar? — Ne olacak bir morina yakaladık am- ma çıkaremivyoruz. Bir köke saplanmış | klaş! Morina iâfımı duyan Efim bir lâhza dü- gömleğini sırtından attı; ve bir istavroz Çıkarıp su- ya atıldı: — Biraz sabredin bakayım, — siz hile- mersiriz bunu. her iş erbabına gerek. Bu sefer de üçleşmişlerdi. Dirseklar, dizler birbirine çarpıyor ve çarptıkca kü fürler eksik olmuyordu. Nele raşıyorlardı. Boğazına su kaçan bimin öksürüğü de caba idi.. O sırada bir ses duyuldu — Hey Efim, netedesin, sürü bahçeye daldı. Erkekli kadınlı bir sürü insanın gürü! tüsü vükseldi Elinde bir gazete, ve kasında robdöşambrı olduğu halde kün sahibi Andre Andreviç göründü, İse tifhamkâr bir eda ile seslerin geldiği ta- rafa baktı ve banyonun yapıkdığı. ist'k mete doğru ilerlemeğe başladı. Söğüdle- rin â<ına vardığı zaman işlerini bırakıp balık tutmağa kalkışan kahramanlara: Sürü bahçeye girmiş.. ya siz, sersem he- rifler, banyöyu ne vakit bitireceksiniz? Başlıyalı iki gün oldu, daha bir şey yok.. — Merak etmeyin, banyo biter ve siz de suya girersiniz. Fakat biz şu marina balığının işini bitiremiyeceği çalılara saplanmış ne ileri, ne geri gidiyor. Köşk sahibinin gözleri faltaşı gıbi a- çıldı: — Morina balığı mı? Çabuk çıkarın onu, — Efendimizin bahşişini hak ettik Öy- le bir morina ki, besli, ir! yağlı bir şe; on İra eder.. Liyubim sakım bırakmu Kökü üst kısmından salla! Beş dakika, öon dakika geçti, Efendi sa- bırsızlarımağa başladı. Köşke doğru dö- nüp baykırdı: — Vaska! Vasili! Sonra bü sese koşup gelen arabac: Va- e: — Çabuk soyun suya gir! Şunlara yar- di et te morinayı Çıkarsınlar, dedi. Vasili bir lâhzada soyundu ve suya Birdi; Siz üzülmeyin efendim, hani mori- na nerede? Şimdi çıkarırım onu. — sen var halinle burada işin ne? babına gerektir. Şu morıns ne tarafta? Ha, buldum, ellerinizi çekin giz! — Eller mizi ne diye çıkarıyormuşuz, elâ yakala, ondan Sonra!.. kafasından tutu — Kafası kökl yoruz. — Ulan hödük — Terbiyesiz, e ahmak şensin! ndisinin yanında söve lediği ırdıya bak! Hiç biriniz bevere- nityeceksiniz bu işi.. Efendi müdahale etti: — Durun ben geliyor Efendi çebucak soyunup suya gindı; — Dört abdal bir morina halığını kur- taramıdınız! in içine girmiş. Serin| ahmak kafan kadar biz de onu akıl edi-i Gayrımenkul satış ilânı İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Bay Yordanın 13148 hesap numarasile Sandığımızdan aldığı (3200) liraya kare şı birinci derecede ipotek edip vadesinde borcunu ödemediğinden hakkında ya- pilan takib üzerine 3202 numaralı kanunun 46 incı maddesinin matufu 40 ınci maddesine göre satılması icab eden Boğaziçinde Bebekte Yağhane namı diğer Yoğurthane sokağında eski ve yeni 5 numaralı ahşap bir evin tamamı bir buçuk Ay müddetle açık arttırmaya konmuştur. Satış tepu sicil kaydına göre yapılmak- tadır. Arttırmaya girmek istiyen (400) lira pey akçesi verecektir. Millf hanka- larımızdan birinin teminat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bülün vergiler le belediye resimleri ve vakıf icaresi ve taviz bedeli ve tellâliye rüsumu borçlu ya aiddir. Arttırma şartnamesi 24/12/938 tarihinden itibaren tetkik etmek isti- yenlere Sandık Hukuk İşleri servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu sieli kaydi ve sair lüzumlu izahat ta şartnamede ve takib dosyasında vardır. Arttırmaya girmiş olanlar bunları tetkik ederek setilığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her geyi öğrenmiş ad ve itibar olunur Birinci arttırma 9/2/939 tarihine müsadif Par- şembe günü Cağaloğlunda kâm Sanrclığımızda saat on dörtten ön altıya kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için teklif edilecek bedelin tercihan alınması icab eden gayrimenkul mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geç- miş olması şarttır. Aksi takdirde son arttıranın taahhüdü baki kalmak şartile 21/2/939 tarihine müsadif Pazartesi günü ayni mahalde ve ayni saatte son art- tırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok arttıranın Üstünde bte rokılacaktır. Hakları tapu sicillerile sabit olmıyan alâkadarlar ve irtifak hakkı sahiblerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair iddlalarını ilân tari- hinden itibaren yirmi gün içinde ovrakı müsbitelerile borabor dairemize bildir- meleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hakları tapu sicille- rile gabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Daha fazla malümat almak istiyenlerin 938/933 dozya numarasile Sandığımız Hukuk İşleri servisine müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur *kk DİKKAT Emniyet Sandığı: Sandıktan alınan gayrimenkulün ipotek etmek istöyenlere tahmin edilen kıymetin yarısına kadar ikraz yaparak usulüne göre kolaylık göstermektedir. (9344) ADYOLİN ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman - dişlerinizi fırçalayınız. Bütün gayretine rağmen efendi de hiç nin kafası ve arkasından da siyab uzun bir neticeye vâsıl olamadı. Liyubimin an- | vücudü göründü. Balık bızlı hızlı kuyru- zın aklına bir şey geldi ğ arparak kaçmağa uğraşıyordu: — Gerasım koş baltayı getir! Kökü de.| — Nafile yaltaklanma! Öyle müşkülât- virmek lâzim. |la seni ele geçirdik, ki,, seni kurnaz seni! Baltayı gören efendi: | Bizi saatlarca uğraştırdın! — Sakın parmaklarınızı kesmeyin! de- eTkesin yüzünde bir sevinç ve bak g- di Durun geleyim ben.. bi bir teboesüm. Uzun bir dakika, süküt- Avcıların hayran hayran duruşlarıne dan istifade eden morina - şiddetli bir kuyruk darbesile kımıldandı; bir şakırti fduyuldu. Ö zaman hepsi ellerini uzatti- lar. Fakat geç kalmışlardı. Balık çokta suya dalmış aıvışmıştı. ” YARINKİ NÜSHAMIZDA: ğli şey. Sen elini çek bakayım: ben şimdi onu kulaklarından yakalıyacağım. Dirseğini de şöyle öteye çevir.. nemen ;a):alynnnn. Yalnz çektiğim zaman beri arkarıdan tut, suya yuvanlanmıyalım. — Ey ne yapıyorsunuz orada? diye ba- Bırdı, İşinizi bırakmış suya dalmışsınız'. Çoban başını kaldırmaksızın: — Biz mi, dedi. balık tutuyoruz. — Ben sana büulik luhı:u:nu ğre! “Son Poslanın edebi romanı: 5 Yazan: Halid Fahri Ozansoy Artık cıkılmağa başlamıştım. Bıraz da hiddetlenmiştim: — Gizli işim yak. Dedim. | Kümdi bu adam? Bir lâhza, hiç cevab yermeden, hayretle durdum ve sgonra ce- “nize karşı hülyamı dağıtan müz'iç herife: — — Na istiyorsunuz? dedim. Hem size İsmimi kim söyledi? Yılıştı, küstahlaştı: — Bu sözüm üstüne derhal cerbezelendi| —. Bugün yok, yarın olur, beyim... Hem e adetâ nefes almadan söylemeğe baş-| sizi bana soran ne matmazeller var.. sadık müşterilerim.. ben söyledim sizin için, — Tanımadınız mı beni?.. Arabacı Ni- | vessam bey diye.,. Hepsi de modellik kız. to.. Adanm en rahat arabası benim ara-| lar! m değil mi, beyim?.. Hani mavi bn;ılı. Yanımızdan geçenler, — gülümsiyerek, #kşam binmiştiniz... teşhur arabatı ile bana bakıyorlardı. Artık asıl meseleyi anlamıştım. Ayni za- manda, gülünç olduğumu ve yüzümün kıpkırmızı kesildiğini hissettim: — Canımı sikiyorsün! | y Di Fazla söylemedim, yürüdüm. Niko, ih- dediği gibi en rahat araba idi: timal, arkamdan bir adım atacak oldu, |— Sözünü kısa kesmek istedim: fakat gene ihtimal karşıdaki polisin göz- — Ya.. öyle mi?.. Dikkat etmemişim! | leri gözlerine ilişince durakladı. Niko, bu istiskalime rağmen, henüz çes| Söylene söylene İskele Gazinosuna çık. tinde değildi. Elini manalı bir 'tım ve pencerenin önündeki maşalardan |birine oturdum. Fakat hirsimdan köpü- Ü b b — Adanın, uzaktan bakınca hasırdan ge- j bir koltuğa benziyen bütün arabala- bu yıl, içinden de dışından da ya ma- ya yeşil, ya kırmızi böyalı idi ve ara- bacılarının iddiasınca hepsi de bunün | sakinleşmiz, Yarı yarıya yerinden oynatılan kökün altına ellez'ni uzatan efendi, morimanın xulağına parmaklarının değdiğini hisse- debildi: —- Haydi çocuklar hâzır ol: rum, çekiyorum! zerine suyun üstünde morina-| çekiyae — Yüzsüz herif!.. Yüzsüz herit! Diye tekrarlıyardum. Vakit öğleye yaklaşıyordu. Ben, Aartık karşıki tülüncüden garsona aldırdığım gazeteye göz gezdiriyordüm, Brden, kulağımaın dibinde, çıgın genç kız kahkahaları çınladığını duydum ve |dimüp bazınca, kız kardeşim Neeclâ ile tanımadığım bir kızın ve.. ne tesadüf!.. pek iyi tanıdığım bir üçüncünün, » Âşık. lar Yolunda yüzünü ellerile kapsyıp hiç- kıran sarışın güzelin karşımda diklldi' derini gördim. Aman yarabbil bir hafıa evvel, babasının fenalık geçirdiği gün o derin teessürü gösteren kız bu anda ne kadar da değişmiş, şuh ve neş'eli olmuş- tul! Bunda muhakkak ki etrafında hop neş'e ve çılgınlık uyandıran bizim Noc- Jânın da bir tesiri vardı. Hayretimden hâlâ kendime gelemiyor- dum. Sadece, elimde gazetemle, ayağa kalkmıştım. Hak!katen bu sarı kızdaki tezad, İtelyada klâsik resme çalışırken, müzelerdeki tablolardan özene bezene ia- tinsah ettiğim en hülyalı Meryem rve- simlerinden birine bir dansöz elbisesi Biydirmiş ve dudaklarına bir kokot gülü- şü vermişim gibi içimde derin bir acı u- yandırmıştı. — Aman ağabey!.. Bu ne dalgınlık!.. Bize bir ı»krmlı bile göstermiyorsun!.. Sonra öteki kızlara dön- g|( rüyordum. Bu hırsla adeta yıkılıccasına .| çöktüğüm tahta koltukta bir türlü rahat (edemiyor, bir türlü yerleşemiyor, kaltu- ğun ayaklarını mermer taşların üstünde gıcırdatıyordum. İçimden de, bir naka- rat kibi: BİZİ.. İslerseniz Çınar caddesinde, z daha yukarıda Madenin başın- Affedersiniz.. gazetede bir cinayet ti okuyordum.. sinirlerim bozuldu Ne:lâ. hemen gazeteyi elimden kaptı: — Yoo.. bak.. ağabey!.. öyle korkunç şeyler dinliyemeyiz.. Süheylâ ile tanışı- la morinayı temaşa ettiler. Efim başını kaşıyarak mırildandı: Hayvanlar bahçesinde bir — Enfez bir morina,. bahse girerim, kı en kilo gelir. Efendi başını iki tarafa sallıyarak: — Sahi-enfes bir morina dedi. Yüklü.. d 8 yorsunuz “değil mit.. Namık Beyin kizı., arkadaşım... Farkındayım, pek çulpaça bir hareket- le iki genç kızın cl'inl sıktım ve kendi ki zihe de, hafifçe somurtarak, Noeclânın yanındaki iskemleye oturdu ve öonun bu halini Neclâ da farketmiş olmalı ki yü- züme bakarak şeyltanca gülümsedi. Hak-| k kı da vardı kızın!.. Doğrusu bu arkadaşı bitaz kıskanca benziyordu! Fakat ne di- y& olınmışti? Ne Süheylâ nişanlımdı, ne kendisi,.. Tuhaf şey! Bu sabah ta ne can sıkıcı hâdiselerle karşılaşıyordum! Maamafik, arada geçen bir lâhzalık so- Zük havadan sonra Neclânın yeni — bir kahkahası masamızda yeni bir neş'e u- yandırmığa kâfi gelmişti. Deli kız. şim- di, iskeleye doğru inen hasır şapkalı, za- yıf ve solgün yüzlü birisini göslererek katılırcasına gülüyordu: — Şu yakışıklı delikanlıyı görüyor musunuz?.. Aman.. vallahi gülmeden ba- yılacağım! Kızlar merakla sordular: yyy« ne oldu? — Anlat canım! — Ne olacak?,. Geçen gün plâjda alt- maşlık bir banımın göğsündeki gülü kok- huyordu. Nezihe, manalı manasız kıskançlığı ka- dar, anlaşılan, dedikoduya da - bayılan bir kızdı: — Hangi kadın 0? rı pastacıya gelen olmasın.. hani şu yüzü buruşuk, saçları oksijenli, frapan (*) cl- biseler giyen!.. — Ha.. ta kendisi... C*) Fransızca: trappant, Kendisi — söşledi.. Sakın şu akşamla- Nezihe de Kolejden | ğumu Süheylâya takdim ettim. No- | dedikoducu Yazan: V. Ardev Çeviren: H, Alaz Şimdi üç kıiz gülmeden — kırılıyorlar, bense bu genç kızların neş'esi kat hüzünle karışık hayretimin coğaldığın! t- hissediyordum. Neclâ ile öteki arkadaşi amma, ya şu beriki, sarışın güztl ! Babasının hastalığını, — sakatlığın! lar geçirdiği zamanlarda mi hatırlardı? Kendim onun yerinde olsam, muhakkak , Adanın hiçbir tarafmda tam bir 96 vınç duyamazdım. Halbuki bu kız?.. ken. bir taraftan'da yan gözle onun bü cana yakın dilberliğine hayran oluyaf” âum, İhtimal bir haftadır içimde besler — diğim, hay&limde süslediğim, yollarımdâ aradığım kız silinmiş, fakat onun yerint daha hayat ve zevk dolu bir çehre belir” mişti. Bir anda, ç.ı'rpın kalbimin h!mll“' şunu da anlamıştım: Süheylânın asıl, BU ikinci hüviyetinden korkmalıyım! Çünkü iztırabı bu kadar çabük yenebilen genç kız, bazan, en koket olanlardan teh” Likelidir! Şimdi bu düşünce ile, içimde gizli bİF isyan duymağa başlamıştım. Nihayet dü“ yanamadım, kızı biraz iğnelemek, birt? ona ızlırab vazifesini hatırlatmak isle" dim: tederiniz nasıl? İnşallah şimdi İYİ" Ganç kiz. çok ince, adeta göze görüt” mez bir sicim gibi ortasından kesilen S& vincinin yeni bir kedor tezadile bit gn Şi şaladı, sonra: — Teşekkür ederim, dedi, O gündeir beri hiç çamlığa çıkmıyorlar. Fakat f& nalık ta gelmedi! (Arkası ver) Manmafih bir taraftan böyle d'.ıpîn"" yalnız onun yanında ve onun bıygınlık' « M 3