Haddi zatında Anna İvanovna a de fona bir kadın değildi. Onun biricik ku- #uru, biricik zayıf tarafı: Tedavi cima - sını sevmesi idi. İliç öçmek, güllâç hap yutmak, doktorluğun (kabul ettiği bütün tedavi vasıtalarını kendi nefsine yanın en büyük, en nefis zevklerinden biri idi, Anna İvanovna, doktorluğa aid keli - meleri, sözleri, adeta kendinden geçe - rek, büyük bır cezbe içinde, şarkı söyler gibi bususi bir ahenkle telâffuz o ederdi. Genç ve hayalperest şairler Kendi şiirle- rini ancak hu bon ve bu ahenkle inşad e« derler. Anna İvanovna bir mekteb talebesinin leri ezberler, ve yeni bir kelime öğren - dikçe, kasasına yeni bir benknot destesi | ilâve eden bir bangerin duyduğu zevki | duyardı. | | Anna İvânovna her konuşma mevzuu- nu mutlaka kuvvetsizliğe, dermansı: intikal | bilhassa kendi dermansızlığına ettirmesini gayet iyi bilirdi. © © Komşulardan veyahud O ahbablardan biri, şöyle lâf olsun diye, alâkaşızca: — Anna İvanovna, nasılsınız? Diye sorsa, Anna İvanovna. kendini ge riye doğru star, sonra tekrar doğrularak suali soranın ti burnuna sokularak, a - deta kendinden geçmiş bir halde: i — Bu şeraitte, böyle bir vücudle ben nasıl olabilirim? diye inlerdi. Anna İvanovna'nın tablatıni bilmiyen | bir yabancı, yeni bir sual sormakla, â - delta yangına körükle giderdi: — Cidden merak ettim; neyiniz var? İşte bu sual üzerine Anna İvanovna « ç min yüzü, fırtınaya tutulmuş gibi karma- karışik olur, atı bir gülümseme ile ağ - zanı yarı yarıya açar, bu açilan delikten, - zehir kadar acı, dokonaklı bir gülüş fır- lardı.. Kadının muhatabı, bu andan itibaren, geri dönmemek üzere (Okendini. bütün » söylenecek sözleri dinlemeğe (mahküm ç etmiş demektir. Bu gülüş, Anna İvanov- © manın, kendi sıhhati hakkında anlataca « “ği şeylerin bir mukaddemesidir: — Ha, ha, ha.. Neyim mi var? Daha — He! Türkülibare, Ermeniülhuru * prn. Yaniya ki ermenice harflar ilan basılır, velâkin Osmanlıca yazar - dı. Benim. onda fefkelade bend * lerim vardır. Po- Hitika üzerine kı- yak makaleler harrirliği benden öryenmiştir. Çin- — Capon mürebesinde öyle bir yazı ettim ki, Gılladıstan tak Londradan haber o maber edip, suretini istettirmiştir. Ko ca İngiltere hariciye narı. İstanbul | & - elçisi Sir Filip Kürl vasitası ilan de- miş ki: «Mister Takvor Kaşeryana me vakit başı sıkılacak olursa, bana gel- ne hazırdır. > — Amma attın, ba! — Neye ntavım? «Ceridel Şarkiye» vaktinde höyük. emniyetli gazt. Sultan Hamid bilem para verdirirdi. önun tarafını tutalım deyi. — E. peki.. Töndraya neye gitmedin? — Böyük baş ağrılıklı ölur derler, > kardaş! Ne deyi gidip de basıma belâ “alayım? İstanbulda rahat dibime bato- ordu? Dünyalar kıdar para kazanoor - dum o tarihte.. biraz da, sevdalı idim “ galiba Gevrek gevrek güldü. Ve ilâve etti: — O vakıtlar Holivudun modası de- 'gildi. Dünyanın-en güzel kızları, en hoşor karıları Kumkapıda, Samatyada “idi. Benim de orada bir amyam var idi. Babamın kız kardeşi. Yortularda bazı bazı gider idim. İste onun evinde bizim Bayzara rastladım. Amma ne kıyağıy- -â! Dolgun bir vucudu var idi ki, iki kolların ile saramazdın. Bacakları, bal- “dırları tersine dönmüş fes kalıb: sanır. “dın. Sen fes kahbı ne olduğunu bilir - “sin? Nereden bileceksin? O tarihte ba- mi beyi geyinir idik. Yağmur yedi e tatbik etmek Anna İvanovna için dün -| gayretile doktorluğa aid Lâtince kelime-! ederdim. Kelek -| yan Diran, mu -| maksuzdan selâm ederim; * Türkiyada! “sin. Taymisin başmuharrirliği kendisi»! m Son Posta'nın hikâyesi “um Anna ivanovna'nın hastalığı Yazan : V. Ardov - Çeviren: H. Alaz olmasını istiyorsunuz? o «Neyiniz yak?» deseniz daha iyi edersiniz! Saya - yim da, nelerim olduğunu siz de görü - nüz: Romatizma - bir, Kalb nevrozi - iki, lanjin « dört, siyatik - beş, raşitizm - al - tı, bronşit - yedi, traşeit « sekiz, ve sinir- ler, sinirler, sinirler « dokuz, on, on bir... — Aman yarabbi siz neler söylüyorsü- İnuz? — Ne söyliyeceğim, kulaklarınızın bi- raz önce ışittiği şeyleri söylüyorum. Hem daha bu bir şey değil; bana söyledikle - rine göre bugünlerde bende yeni bir has- talık bulunacakmış!. Dur bakalım bu hastalığın ismi ne idi? Hay Alish be- lâsını versin, unuttum işte, Galiba F. harfile başlıyan bir hastalık. — Flükson mu?. — Bayır, Flükslon değil — Fistül mü?.. —. Hayır, Fistül de değil. — Filrom?. Puronkl? Fiegmon?. — Hayır hayır bunların hiç birisi de- ğil.. Dur galiba hatırladım: Ya tifo ve- yahudi difteri olacak. — Ay. Ay. Vay!.. Siz bütün (bunları aym ayrı hissediyor, bunların hepsinin iztirabını, acısını çekiyor musunuz? — Doğrusu sizden böyle bir sual bek » lemezdim., «Bunları ayrı ayrı hissediyor musunuz?. Bu da lâf mı? Size açık ola - rak söyliyeyim mi? Vücudümün bir tek iler tutar tarafı kalmamıştır. Ben adeta hastalıklar kumkuması, iztırablar ve a - cuar merkezi olmuşumdur. İşte şuram fena halde ağrıyor, bu tarafımda müthiş bir sancı var! Şu elimle gösterdiğim yer | kötü kötü zonkluyor, şurası da taham - mil edilemiyecek kadar sızlıyor; huram- da da müthiş bir burundu var... Oramda İse acı bir kaşıntı... o Şu göğsümde, her dakika bir şeyin tıkanıp kaldığını dür - duğunu hissediyorum... Arka tarafımda bir şey, etlerimi çekip çekip bırakıyor. Şu yan tarafım adeta bıçakla doğranı - vos. Üsttarafıma adeta bıçak sapliyor - lar gibi oluyor. Ana İvanovna bunları söylerken, el- lerinin seri hareketlerile, her ağrıya te- Vafuk eden vücudünün bir yerini göste. riyordu.. Yemek kitablarının mevzuunu | mi? Tepemizde ili » mon kapuğuna dö - nerdi. Haydi babam, Köprü başında Na - sip ağaya! Hacı Be- kirin sırasında Bo * ğosa!l Yirmiliği ve - rir, fesi kalıba çek- tirtirdik. İşte, Bay- zarın bacakları tıp- ik: o fes kalıblarına benzer idi.. İçini çekti, Önü - ne, yere bakıyor, canlanan tatlı ha - yallere © gülümse - yordu. Bu otuz yıl - ık, belki de daha eski macerayı o an- da yadetmek pek İN tatlı gelmişti: Lâ - kırdıyı kesse, o hayallerin de birdensi- re silineceğine kanast getirmişti. Kar - $'sında bir de dinleyen olduktan sönra, neye keseydi zaten? Onun için, birazda kendi canına hitab ederekten devam etti; — He, ya! İşte böyle paşazadem! Bu gördüğün ehtiyar Takvor, sevdanın Peder şur SON POSTA teşkil eden sığır veyahud koyun vücud » eri bu kitablanda ancak böyle bir tak - sim ve tasnife tâbi tutuluyorlar.. Bütün bu izahattan ve bu mütenevviller çoktan gilindiği için kimse bunların perasyon sonunda dümdüz bir karaciğer katarı - üç. streptokoklu| ağrılardan fena halde ürken Anna İva-|içinde neler bulunduğunu bilmezdi.. novnanın muhatabi: mek âdetinde idi.. Eczane, elli kadar ku- tu, bank, şişe vesaireden omürekkebâ, Şişelerin ve kutuların üzerindeki yazı - Anna İvanovna, her gece, kendi arzu- — Peki, kendinizi (bir doktora neyelsuna veyahud keyfine göre, bu tozu, şu göstermiyorsunuz? diye sorar. hapları, falan güllâci, veyahud filân şu: Anna İvanovna, doktorların Kendisini | rubu kullanır, şu veya bu merhemi vü « sıkılı duğu bu konuşmayı derhal sona erdire - i bir kadın telâkki ettikleri ta -| cudüne sürerdi. İbii söyliyemezdi.. Böyle bir öevab, onun fevkalâde hoşlaştığı, fevkalâde zevk duy-|sına geçerek derin bir tereddüd içinde: Anna İvanovna ecza dolabının karşı” — Acaba bu akşam hangi ilâcı kulla - bilirdi.. Sonra, işte tam bu dakikada, kö-|nayım?. Şundan mı alsam, bundan m tü romanların tabir ettikleri gibi İvanoynanın «kadınlığı da uyanıyordu.» Kadın, uyanıyor, geriniyor, ve birden » bire cevab veriyordu: — İşte bu da benim talihsizliğim: Be - nim doktorlara gidip tedavi olmama ım- kâr yoktur, Doktorla tek başıma kolır kalmaz, doktor derha! âletlerini bir yana tar ve bana kur yapmaya başlar. Ben ? mi doktor dolaştım: Blagbolin'e, Po lezin'e, Sleprev'e Slesarev'e mi gitme dim? Hepsinden de ayni muameleyi gör. düm. — Vay. Vey. Vay... Bak iyi hatırımı geldi: Bari Şülts'e gitseydiniz, onun çok iyi bir doktor olduğunu söylüyorlar. — Ona da gittim. Elinden zor kurtul - dam, — Fakat rica ederim, $iz ne diyorsu - nuz? Şults kadındır. - Kadın olup olmadığını oilmem.. | Dikkat etmedim... Aradan musyyen bir zaman © geçince «kadın uykuya dalar, Anna İvanoyna- nın ikinci şahsiyeti baş kaldırırdı. O de rin bir 'ç çekişile: — Sonra doktorlara gitmenin bir kötü tarafı daha var: Muayene sırasını bek - lerken bin bir kişile (Okarşılaşıyorsun! Bunların içinde öyle reziller, öyle küs - tahlar var ki, sıkılmadan kendi hasta - ıklar'nın sizin hastalığınızdan daha mü him olduğunu söylerler.. Anna İvanoyna'nın evinde... eski ve meraklı ev sahiblerinin nasılsa terket. - tikleri küçük bir ey eczanesi vardı. An. na İvanovna, yatmadan önce mutlaka bu ilâç kolleksiyonlarını bir defa ziyaret et- SON EDEBİ POMANI ton, şemsiye saplarını ta ir ettirirler idi, Ben de onun yanın : muhlayicı idim, Akşomları Mahmu oaşa yoku - şundan ener, meteliği ve. » Köprüden geçtiğim gibi Yüskek ka! rımdan çı - kar, Doğruyoldan, başım önümde ge - çer, Böyük Akarcadaki “vimize gelir şarabını kadek kadek, morşupa mor -İidim. Bir gün, gitmedim. Yeder ile vali- şupa içmiştir, On dokuz yaşımda idim.|de sabaha cak uyumamışar. O zaman beni Kürkçü hanında, men -İon dokuz yaşında, lopik yumurta gibi pe Meşropyanın yanına çırak |delikanlının başına her şey de gelebi - deyi vermis idi. Usta Kerope kıyak ku-| lirdi.Sabah oluncaz, peder doğru Ga- yumcu idi. Saraya iş eder idi. O vaktin |latasaraya gitmiş, polis meclisi relzi en böyük adamları, en kibar hanımları | Tırnovalı Mehmed beyin karşısına çık- onun tükânına gelirler, boroş, küpe, be-İmış. Yerden temellahyı basmış. Rah - lezik, gerdanlık, titrek iğne, kravatİmetliyi hepisi de tanır, severler idi. kopçası yaptırtırlar, enfiye kutularını, | Mehmed bey sormuş: Piryol, Brege, Löruva saatlarını, bağ - İİ ni em nim İz kk sl e ii - — Hayrola, Çivan ağa İ şıladı., Anna! alsam? diye kendi kendine sorardı. Sonra, elini rastgele bir şişeye uzatır, bir çorba kaşığı bu ilâçtan doldurur, ve gözlerini süze süze, yudum yudum bunu içerdi.. İçme faslı bittikten sonra elini, gene rastgele, merhem kutularından bi- rine uzatarak unu ihtimamla — açar, ve kutumun içindeki sarı merhemi kulakla - rının arkasına, karnıma sürerdi. Zengin bir gardroba malik şık ve müş külpesend bir delikanlı, hepsinden fazla beğendiği bir boyunbağını seçmek için gardrobunun karşısında ancak böyle ha- reket eder, Anna İvanovnanın, Varvara Stepano » va isminde bir komşusu vardı... Varvara Stepanova, bir yığın çocuk sahibi, fakır, mütevazı bir kadındı. Anna (İvanovna kendini herkesten farklı görmek tahia - | tine malik olduğu için, kendisini komşu. sundan daha yüksek telâkki ederdi. Ba- husus komşusunun hiç bir zaman hastas lıktan şikâyet elmeyişi, Anna İvanovna- ya vu sahada da bir rüdhaniyet temin & diyor, ve komşusuna tepeden bakmak i- çin bu da ayrı bir sebeb teşkil ediyordu.. Fakat gelgelelim dünyadaki işlerin ço Bu, bizim arzu ettiğimizden bambaşka türlü cereyan ederler. İşte Varvara Ste psnova da günün birinde, hastalanarak yatağa yatıverdi.. Annu İvanovna önce- leri bu hâdiseyi müstehzi bir eda ile kar komşusunün hastalığından bah « sederken takındığı lavır, kendi kötü tak inden bahseden büyük san'atkârla- rın tavrına pek benziyordu.. Bir gün Anma İvanovna odâsınde otur- muş, nadir bir amudu fıkari amel'yatın- OSTANIY — Efendimiz. Bi- zim Tokvor dün ge ce eve gelmemiştir. Validesi o metaktan hellak oloor. — Kimbilir nere « lerde, çapkınlık e > dvordür. Peder kızmış. — Af edersiniz, beyzadem! o demiş. Bizim Takvor kız gibi oğlandır. Fens- da asla gözü yok - tur. Eyi . biloorum. Benim fikrime öyle geloor Xi başıma, maazallah bir kaza gelmiştir. — Aratırız. — Bendeniz de, zatınızdan onu ircaya gelmişim. Hal - me meframet buyurun, Mehmed bey: «Pekil» demiş. Komi - sarları çağırmış, emirler vermiş.. sal - dırmış ki beni müstakil bulup Galata - saraya getirsinler deyi, Ben ise o ara - lık Kumkapıda, Bali paşada, amyamın evindeyim. Mazgalcı Onniğin kızı Mat- mazel Bayzar ilan yanbeyan kefime bakoorum. Derken kapı çalındı. Am - yam pencereden ses etti: — Kimdir o? — Aç! Birini arooruz. — Kimsin? — Polisi Polis lâfını işitir işitmez bende kom- postonun yağı kesildi. Pederin, hükü- mat adamları ilan ahbablığını biloor - dan bahseden bir mecmua © okayafö Vak'a cidden enteresandı: Yamrı yeni bir amudu fıkari, ustaca yapılmış İF hale gök ğzını bir karş * evvel ve * he » mişti. Anna İvanovna, İçarak hastanın ameliyattan İ meliyattan sonraki halini tasvir simlerini büyük: bir hasedle seyrediy©” du. Kadının yüzünde: «Ah ne bahtiyii” ık» âlyen bir ifade vardı. İşte tem bu sırada Anna vene kapısı çalındı. Anna İvanovna, el mecmuayı bir kenâra bırakarak koştu: Kapıda, her halinden doktor duğu beli olan eli çantalı bir ada ruyordü. Doktor, alâkasız bir tavırla: — Hasta burada mı oturuyor?. du. Ve Varvara Stepanova'nın söyledi. Anna İvanovna gözlerini tıpkı, komik Amerikan filmlerindeki We falarına Dir şeyle vurulan polismeni” gibi iki defa sallandı. Doktor Vartara Srpanavama ağır na girdi ve orada bir saat Doktor çıkıp gittikten sonra, vat Stepanovadaki hastalığın oldukça Sl ğ için ol * İd im likeli ve eiddi olduğu, ve büyük bir timalle, kadıncağızın o bir müddet hastaneye yatması icsb edeceği du. ” Anna İvanovna bu havadisi duyar “7 maz odasına kapandı. Kocası evine döndüğü zaman onu sarın başında ağlar bir vaziyette Korku ile karısına sordu: — Nen var? Neye ağlıyorsun? — Hiç. öyle... Çok aciyorum Daha kapıdan girer girmez apartı” Bın içindeki havadis kendisine yer dikleri için, karısının, Varvara : vanın hastalığına üzüldüğünü zann&' — Kime acıyorsun, Varvara va — Ne diye Varvaraya acıyacağ ar Kendime sciyorum, o kendimel, Ku ordan nem eksik? Benim sinirleritm de bim, ciğerlerim, böbreklerim ondan ba fena olduğu halde kimse, hiç pic Mi” man beni hastanelerden birin€ yakın” (Devamı 15 inci sayfada) dum. Müstakil, dedim, polisi ense den gönderen odur. Amyamın aya düştüm., «Aman! dedim, beni siv8 decek olursa, bunda yoktur ve saklandım. Eh, cahillik işte mat elinden kaçılır, hiç? Polis girdi, odaları aradı, beni buldu, götürdü. Pederimden. bir temiz dir Ci Mehmed bey de kıyak etti. Ben de Bayzarı altık görmeli Neden soratı habar ettiler £i kendi kendisini mefat eylemiş. ape (dın? Jer ayı kaval G. Zorman bu masalı, gibi dinlemişti. — Banı ne? ğ Der etli üz aldığını Bİ Takvor öfkelendi. Çünkü, Teneti PK maziye air bu maceranın yoymeti büyüktü, Müstehzi müstebzi Sürü — Tabii. dedi; bu hikâyeden Si duvmazsın. Romantik sevda sizi bilere bir şev söylemez. Ay ak vah ederek, sevdalısile yap gezen erkeğe enai deyi ba zn nazarınızda amur pratik zi Kitabın muksddemesi oldu mu, “ya Doğrudan meinç ire çi” bizler, uzun uzun prefas, yaniy: kaddeme okurduk. Bizim am nef daki sevda alaturka saz faslına kesi idi. Önceden, sapllarca sürer “yaf, enksesinden pesref, soram kâr, ede derken şartlara geçilir aramö, — soram, Böyle oluncaz da İtürlü kef ilen diğnenir. ei Derin derin içini çekip, sinin hasretine, bir de alaturk8 ei nin hasretini ilâve ederek: ir yek — Ahi ded. Olsa da, şöyle Pİ ür ilen işitsek! Meselâ Civan eri, Bİ küleri, kemani Tatyosun Pe agi , menin kıvrok türküleri, BİZ “ye tırla Bimen ilen komşuyuzd açik 1 celeri, bazi tofa pencerelerini AS” yağı tar da; kendi kendine fasıl Ee ipe. o kerte söyündürür, gizli gli e yim, Hayatımın bu, en- kas dir dersem, inan! e ği ağ ii vii m kapağı e 7 vaya mı? A — Eğ TE Zİ za E - R / m 5 4 Z t 7 ş VEPE >» e N NE Yağ Ni EA EE #7