26 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

26 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTa İkinciteşrin 26 m-—l-llllllllllı'lhtnümzCed"l çe Avukat Selby Londranın tanınmış bir polis hafiyesi olan arkadaşına: — Trent diyordu, kuzum şu muamma-| yı çöz de beni meraktan kurtar. Kaç gün- dür gözüme uyku girmedi desem yalan olmaz. Bilmem duydun mu, bundan ön beş gün önce Sir Landell adında zengin bir adam öldü. Ortağımla ben bu adamın ve. kiliydik. Hattâ ortağım onunla can ciğer arkadaştı da, Çocuykken bir mektebde o- kumuşlar, hukuku beraber bittirmişler. Huyları da birbirine çok benzer. İkisi de ayni kitablardan hoşlanır, ikisi de lâtin- ceye, ava ve çiçeğe meraklı. Sir Landell sayılı zenginlerdendi. Mektebi bitirdik- ten sonra babadan kalma malikânesine çekilmiş, bütün sevdasını bahçesine ver- miş... Görsen ne bahçe... İngilterenin çök yerinden onun fidanlıklarını, koru- sunu örmeye gelirler. Landelli tamımı- herhalde bahçesinden bah- mişti. Ben o vakitler ortağımla daha ye- ni tanışıp birleşmiştim. O vasıta ile dü- gününde bulundum. Kadın bir bahriye zabitin'n kızıymış. Landell'den yirmi yaş küçük görünüyordu. Güzeldi de... Sir Landell onu bir suvarede görüp beğen-| miş, çok severek aldı. Kadın da ona kar- Şı müşfik davramıyordu. Evlenme muka- | dell çocuğu olmadığı takdirde bütün ser- vetini karısına bırakmayı taahhüd etti. Halbuki evlenmeden evvel yaptığı vasi- yötnamede varını voğunu biricik varisi olan genç yeğenine bırakmıştı. Bu defa önun adının bile geçmemesine ortağım da, ben de adetâ üzüldük. Çünkü Lan- dell'in yeğeni kıymetli bir doktordur. Yeni bir keşfe çalışıyor. Paraya da çok Mmühtaç... No ise düğün olup bitti. Ortağım ilk za- Manlar eskisi gibi gene iki günde bir Landell'i görmeye gidiyor, bahçesinde birlikte uğraştıkları oluyordu. Fakat git- gide oradan ayağını çekmeye ba: Sir Landell'in karısı göründüğü gibi çık- mamıştı. Kocasına karşı şefkat göstermek şöyle dursun, onu kıskıvrak avucunun — içine — Nereden bileceğim, be adam? A - namdan allâme doğmadım kil — Ya, — nasin yapiyorsunuz? — Neyi? —Bu zanaati. — Hangi zana - ati yahu? —Ni rem — diyorsun? Kimin ne zanaat yaptığı var. yonel değil misiniz? — Şolam mısın.. Şamol musun? Se-|Torikde hal kalma- ni alimallah tepelerim. Moiz Şalom ihtiyaten Eki adım ge -| sendeleye varıp, o - riledi, ve böylece uzaktan: — Ben sizin söyledim. Kabayet mi ettim? — Ya o, karıştırdığın — herzeler ne idi? — Ne yibi? — Profesör., Teodor.. falan, filân? — Yani ya, sordum — ki, haçan uküz|yecanınız geçti mi tkdurdu isaniz, sefte midir? — Tabli! Ben kasab değilim ki, za -| var mı? naatitr kahvecilik. — Öyle mi? Maşalla, maşalla!', Lâkin |manlık ne yaptınız, biliyor musunuz? — Yocok! | almış, istediği gibi oynatıyordu. İşin fe- nası, adamcağız her kılıbık koca gibi se- ve seve bu hale girmemişti. Gürültüden yıldığı için ses çıkaramıyor, fakat için- den de karısına lânet ediyordu. Ortağım oraya her gidişte derdli olurdu. Sir Lan- dell ağzını açıp ta bir şey söylemiyormuş amma bedbaht olduğu her halinden belli imiş. Zaten derd yanmak istese de ne haddine... Kadın bir dakika peşlerinden ayrılmıyormuş ki... İkl arkadaş nereye gitse, ne yapsa o da beraber... Adamca- ğız ortağımı o kadar sevdiği halde son zamanlarda çağıramaz olmuştu. O da ©- nu müşkül bir vaziyete sakmamak için pek seyrek gidip geliyordu. Bundan bir ay evvel bir gün yazıhane- ye, ortağımın namına bir mektub geldi. O, on gündür hasta yattığı için gelen mektubların hepsile ben meşgul oluyor- dum. Açtım, Sir Landoell'in karısmdandı. Kocasının çok hasta olduğunu ve acele bir iş için ortağımı görmek istediğini ya- zıyordu. Onun yerine ben gittim. Sir Landell çok hasta idi, bana ehemmiyetsiz bir iş mektabu yazdırdı. Mektub yazılırken karısı hasta bakıcıyı odadan çıkarttı, fa-| & kat kendisi bir dakika bile bizi yalnız bı- rakmadı. Şaşmadım, çünkü âdeti oldu. ğunu biliyordum. Landell, mektub bitin- ve, başka bir isteği olmadığını söyledi. Ben de kalkıp geldim. Yani açıkçası bü- — Siz profes -|dikçe bir kadeh ya- toreador | kalayıp — lıkır likir « dedi.|kenarına — dayandı. Bana neden dövüyorsunuz? Sordunuz,| Moiz de yanında i - den mi? E, çünkü yazılan mektubun, son daki- kalarını yaşıyan bir adamı meşgul ede- cek hiçbir tarafı yoktu. Bahusus Landell gibi mükemmel bir hukukçu böyle bir mektubu avukata danışmadan, den, eli kalem tutan herhangi bir insana yazdırabilirdi. Bunun için bin avukatı tâ üç dört sant uzaktan getirtmeye hiç te ihtiyacı yoktu. Karısı işden çakmadığı için bu vaziyet- ten şübhelenmedi. Fakat beni bir merak aldı. Landell muhakkak en samimf arka- daşını bir maksadla çağırtmıştı? Ona giz- li bir şeyler söyliyecekti amma fırsat bu- lup ta söyliyemeden öldü. Acaba bu söyliyeceği şeyin vasiyetnamesile bir &- Tâkası var mıydı? Kadından o kadar canı tün günümü nafile yere kaybettim. Ne- | 4 isteme- | ti “Son Posta,, nın HikâyeSi aHa mazmLkabakmammmın Çiçeklerin Dili Z viren: Neygir Mi yandığı için düğün günü yaptığı vasiye- de bir değişiklik mi yapmak istiyor- du? İşte kaç gündür beni düşündüren bu... Ölümden sonra bir kere uğradım. Kağın yeni bir şey olmadığını söyledi. Vasiyetname bugün, yarın açılacak. Ne dersin bu 1şe? — Vallahi daha bir şey diyemem, Ha- kikaten düşünülecek bir mesele... Yarın akşama kadar beni kendi halime bırak. Akşam yemeğinde gene burada buluşu- ruz. Bir pucu bulacağımı yüzde yüz u- muyorum, * Polis hafiyesinin ertesi sabah ilk İşi Landell malikânesinin yolunu tutmak ce düşünmüş, birçok mantıklar yürütmüş, ölümün sırrını orada bulabile- ceğine şti. Kapıyı açan hizm çiye, güya hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi Sir Landell'den bahçeyi gezmek için müsaade İstiyeceğini söyledi. Madam o sırada tesadüfen antrede |di. Bunu duy- |du: | — Anlaşılan, dedi, felâketi duymamiş- sınız. Kocam öleli ön beş gündür. Fakat m ki uzaktan tâ buraya kadar gel- , buyurun, görün. Trent bu izni alınca doğru bahçeye |gitte Gözünden hiçbir şey kaçırmadan İ|koca araziyi baştanbaşa gezmeye çıktı. Beş, on, yirmi dakika, yarım saat bütün boşa çıktı. Hiçbir yerde bir baş- müyordu. Sıra bir yamaca gelmişti, birdenbine durdu. Yeni Uliz vermiş birkaç çiçeğin yanı başında, şim- Wılıye kadar gördüzlerine hiç benzemiyen |beyaz birer tahta parçası gözüne çarp- mıştı. Bu tahtaların üstlerinde birer 14- ce çiçek ismi yazılıydı. Saydı, bunlar- k dört tane vardı. Öbür levhala- İrın hiçbiri onlar gibi ceğildi Tron! nebatat ilminden anlamazdı, he- le lâtinco çiçek isimlerini hiç bilmezdi. Oturdu, levhaları tekrar tekrâr gözden geçirdi. Bir yarım saate yakın düşündük- ten sonra birdenbire levhaların birinin önünde hırsla şapkasını çıkarıp yere attı: | — Tühl.. Allah müstahakımı versin. VAz kalsın kör gibi göremiyecektim. Bu- inun anlaşılamıyacak neresi var? (Devamı 13 ncü sayfada) Üün: dan anc Sasun bölgesinde yapılacak yol, köprü ve binalar İnşaatı eksiltme ilânı. Birinci Umumi Müfettişlikten: 1 — Eksiltmeye konan iş: Birinci Umumi Müfetti akası dahilinde tak» riben GÜ kilom e tulinde eMlalabadi - Pi n tesviye ve Si- nal imalâtı ve Hazo - Harpak - Sasun yo! r şerine köprü inşa-> sile Sallapost, Harpi, Girih, Silint, Herruk, Norşin Pisyar, Mangig, Temok, Be- lan, Harbak, Sasun boyun noktası, Kedir, Evirdos, mevkilerinde — karakol ve Hazo Siyanis mevkilerinde biror kışla ve Siyanisto bir ahır olmak üzere cem- an 18 bina inşasıdır. Keşif bedeli yokünu «679,138,11> liradır. 2 — Eksiltme 22/Birincikânun/938 perşembe günü saat 11 de Birinci Umuml Müfettişlikte Eksiltme Komisyonu Odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. 3 — Eksiltme şartnamesile buna müteferri evrak 33.96 lira bedel mukabilinde ve Diyarbakırda Birinci Umumi Müfettişlikten alınabilir. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 30.915 lira 25 kuruşluk muvakkat feminat vermeleri ve bu inşaatı yapabileceklerine dair Birinci Umum! Müfet - tişlikten alınmış ehliyet vesikası ibraz etmeleri lâzımdır. «Bu ehliyet vesikası için eks'ltmenin yapılacağı günden en az sekiz gân evvel bir istida ile Diyarbakırda Birinci Umuzmni Müfettişliğine müracaat edilmesi şart fır.> Cârf sene Ticaret Odası vesikası. $ — İsteklilerin teklif mektublarını eksiltme günü olan 22/Birincikânun/938 perşembe günü saat ona kadaz Eksiltme Komisyonu Reisliğine makbua mukabi- Hinde vermeleri lâzımdır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. «8224> RADYOLİN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. Beyoğlu tahsilât müdürlüğünden :i Osman oğlu Ceyitin Galata Maliye şubesine olan vergi borcundan dolayı Top- banede Karal Mustafaağa mahallesi Karabaş sokağında eski 44, yeni 40 kapl numaralı bir tarafi sırf mülk 46 No. lı menzil bir tarafı Hacı Mustafa efendi- nin sükna odası, bir tarafı tariki has ve tarafı rabli tariktâm ile çevrili vakıfli kârgir akar odanın 8/1 hissesi tahsili emva! kanunu hükümlerine göre açık art> tırma, suretile s: caktır. Taliblerin son ihale günü olan 20/11/938 tarihine rastlıyan Salı günü saat 15 den sonra Beyoğlu kazasında müteşekkil idare heye- tine (4 7,5 akçelerile birlikte müracaatları ilân olunur. (B564) Konservatuvar Yatı Kısmı Direktörlüğünden: 1 — Konservatuar yatı kısmına 30 erkek talebe alınacaklır. Okul yatılı vt meccanidir. «Musiki ve orta tahsil öğre tilir.» 2 — Müracaat edeceklerin fik mekteb mezunu bulunması lâzımdır.” Diğer e“ için hergün saat edokuzdan on ikiyo kadar» Beşiktaş Kılıcalidt üğüne baş vurmaları. <8446> S SON POSTANIN — Tabil.. tabii.. ben, yal Başka Ki — 115 —| cesaret edebilir? — Horoz.. şu bikdiğimiz, ufacık ho * roz?, — Yok, değill. Hani ya, şey.. bizifi bhorozlar, rahmetli Meşhedinin, mem * leketinden getirdiği ayrı — bir cinstifi Her biri, nasıl diyeyim O, vurduğult boöğa yok mu?. Onun ikisi kadardır. tepsisi önüne gel- girtlağına döken mıişti. Bendeleye dadaki — şöminenin di, Bu aralık, bele « diye reisi gene gel- di, gülerek sordu: — Nasılsınız? He- biraz? Bir emriniz Yahudi — tercü - ediyordu. |Torik cevab verdi: — İyiyim amma, epeyce korku ge - — Espanyanın en yaman, en kor -| çirdim.. yüreğim ağzıma geldi. kunç uküzunu uldurdunuz! — Vay canına! Sahi mi? — Evet. Buranın en büyük türea -| buraya — Çok büyük tevazu gösteriyorsu - nuz. Oyununuz fevkalâde geldiğinizi önceden niçin ha- dorları: Eskamiya, Perez, Kihote, Ka -|ber vermediniz? Sizi karşılardık.. bahero, Eruho.. bu hayvanin karşısin - da belem yun siz çık işim ben, bel, Bütün bu — Merak etmeyin, karşılayan oldu. kmaya kurktular, Salt bu-|Bu karga tulumba ile götürülüşüm i - emda bir çeyrek sahat | kinci defadır. — Mermleketinizde, tabif.. ş — Hâyır. Bizim memlekette halk &- ihavere esnasında, ka- | kıllı, usludur. Durup dururken insanı pıdan içeriye bin müşkülâtla sokulan - | altı okka etmezler, on hayran, Toriğin yü - Zzatıp bir müsafaha dileniyor, adamca- Sazı izaç ediyorlardı. — Orada kaç boğa yendiniz çşimdiye r, en cesurları elini u -|kadar? — Hiç! — Yooo! Mutlaka gizliyorsunuz. Siz, Bir hademenin — dolaştırdığı şarap| tecrübeli, mükemmel bir malador, bir idi. Lâkin türeadorsunuz! — Bu lâfın manasını hi 'â anlayama- dım amma, haydi öyle ols in! — Gelecek hafta, ha cins bir hayvan, daha ğa çıkaracağız. — Buyur! — «Elmesahero del Muerto>» adında, süreti mahsusada yetiştirilmiş bir hay- vanla güreşeceksiniz, — Ben mi? Zavallı Toriğin tüyleri diken di - ken olmuştu. Suallerini, gözlerini bü - yüterek, burun deliklerini açarak, deh- şet çerisinde soruyor, belediye reisi de veri - aksine kemali sükün iİle cevab yordu. sizin sarşınıza da- zgın bir bo - — Siz, tabiili Onun karşısına çıkmak | vüşeceksiniz? — Alay ediyorsunuz. — Siz beni yarına kadar salverect” ğinize söz vermezseniz, ben gize dab$ ne masallar okuyacağım! Sahi söylü * yorum. Ben bir yerde, bir tek ziyade güreşmem zaten, Fazlasını ! ymam, Her yiğitin bir yoğurd Y'Y” ar, değil mi? Belediye reisi ellerile, , tmkânsızlık ifade eden bir jest yaptı: — Artık, yalvarır, yakarır, rica fd" riz. Bizim hatırımızı kırmazsınız. BÜ susile ki, gelecek güreş için bugün tak dim edeceğimiz naçiz paranın Üç İ'”“ ni alacaksınız. — Ben para mı alacağım? — Elbette! Hakkınız. Bununla ikinci defadır tebçir ediltü paranın neden hâlâ verilmediğini öf mağa Toriğin dili varmıyor, frtrf terbir yesi müsaade etmiyordu. Lükin merâ da etmiyor değildi haniya. Onun için biraz durdu. Belediye "7 isi bu vakfeyi hayra yorarak, M sordu: — Kalacaksınız, değil mi? — Doğrusu, pek niyetim yok! yerlere verdiğim sözü tutmazsam n olur. — Biz o ziyanınızı kâmilen öde senyor.. müsterih olun. cür'etini ancak si - zin gibi cesur, mü - kemmel bir. adam gösterebilir. Torik tavrını de Öyle - fevkalâde bir| * hayvana kıymayın.. yazıktır! — Bir daha nereden — bulacak, nasıl yetiştirecek - siniz? — Hiç ehemmiye- yok. Size bir de - Fil, bin — boğa feda Dlsun! — Evet Aamma.. vazgeçin! — Nasıl? İlân et - Uk bile. Halk hafta sonunu nasıl bekliyeceğini — şimdiden düşünüyor. — Fakat ben.. gitmek mecburiye - tindeyim. Başka yere söz verdim.. A - rabistana gideceğim.. Gelecek hafta e- rada güreşim var, — Arabistânda boğa güreşi oluyor mu? Siftah duyuyorum, — Hayır. Deve ile güreşeceğim. Son- ra da Aksaraya gideceğim. Siz Aksara- yı bilir misiniz? Bilmezsiniz.. nereden öbüf bant bileceksinz? Aksaray bizim İstanbul -| — Torik, tercümana sordu: ; BU d Orada Hacı babanın kahvesi var.| — Bana neden sinyor d"“ı” « memlekette tatlı su gâvurlarına yor deriz, Büyük adamlaf? — Burda oyledir. (Arkan var) Maeraklılar o kahvede horoz dövüştü - rürler.. Öbür haftaya da orada bulum- muğa mecbuum. — Anlamadımı. Horozla siz mi dö - hep senyor derler. B S y / ÇEFEİ B ÇA BZ aç Te Ş ; Ho, L PP ze ,’ı'm."!.z??&'rl < - TT ŞER T LLAD e Hr” çi SF F . Do

Bu sayıdan diğer sayfalar: