| İtalyanın Dördüncü sahili 5 Yazan: Muhittin Birgen -- s on günlerde büyük faşist meclisi bir karar verdi. Bu karara göre,| | bundan böyle Garb Trablusu ile Bingazi, birer müstemleke nizamına tâbi olmaktan çıkarak anavatan dahilinde hüküm sü- ren siyasi nizama gireceklerdir. Yani İtalyayı idare eden Ana Kanun, bundan böyle, evvelce Garb Trablusu ve Bingazi diye anılan ve şimdi hep birden adı Libi ulan geniş memleketin de Kanunu ola - cak. Bu suretle, Osmanlı imparatorluğu- nun şimali Afrikadaki bu geniş parçası, 28 senelik bir tarih devresi içinde, evvelâ imparatorluktan kopmuş, sonra da — bir müstemleke rejimi yaşamış ve nihayet İtalyanın kendi kanunlarile idare edilen bir İtalyan toprağı olmuş bulunuyor. Gene bugünlerde İtalyadan kalkan bir kolonist kafilesi; 1800 aile, takriben yir- mi bin kişilik bir nüfus kütlesi, b mem- lekete nakledilmek üzere bulunuyor. Ge- niş kum deryalarını zaman Zaman çal - kalıyan çöl fırtınaları içinde, kendilerine yeni bir hayat yapmıya çalışacak olan bu insanlar, toprağı az verimli bir ana vatandan çıkıp, insan, hayvan ve nebat- tan ziyade kum kütlelerile meskün olan sıcak güneşli, kurak ve geniş hududlu yeni vatana hicret orlar. Mussolini, Libi sahillerinde şerid gibi uzanan oto- mobil yolunda uzun bir seyahat yaptığı sıralarda bu sahilleri İtal; âin dördüncü bir sahil yapmak istediğini — söylemişti. Büyük faşist meclisi, bu dördüncü İtal yan sahilini nihayet resmen ilân etmiş bulunuyor. Fakat, yalnız bir sahil, bir toprak ve yol şeridi. Dahil, uzun zaman, Insanların tabiate karşı tam bir hâkimiyet sahibi! olabilmelerini temin edecek meçhul de-| virlere kadar, kum, güneş ve fırtına| memleketi olmakta devam edecek! : | Bu hâdise bizim hayat devrimizi yaşı-, yan insanlar için, bir takım his ve dü « şünceler uyandırıcı bir vak'a olmaktan hali kalamaz. Giolitti hükümeti, Babıâliya Trablus ve Bingaziyi İtalyaya teslim etmek de- mek olan ültimatomunu tebliğ ettiği za- man, bundan 28 sene evvel, o zaman ye- ni bir kahramanlık devri yaşıyan o köh- ne siyaset kapısı, bir dakika bile te « veddüd etmeksizin harbi kabul etmişti. İtalyayı Trablusa çıkmaktan menetmeğe, yahud çıktığı takdirde denize dökmeğe gadir olduğu için mi? Hayır, Türklüğün kahramanlık ruhunu Babıâliye kadar so- kan İttihat ve Terakki, ilk mücadele| devrinde, dövüşmemeği zül saydığı için! Müsbet hesabı da şu idi: Bu çöl diya - gını kahramanları vasıtasile uzum müd - det müdafaa edecek, o arada siyaset ka » pılarını çalacak, kambinezonlara müra- caat eyliyecek ve şerefli bir neticeye var- manın çarelerini arıyacaktı. Bu maksadla, bir taraftan İtalya bi - dimkine nisbetle çok kuvvetli olan filola- rını ve kolordularını harekete getirirken, İttihat ve Terakki de kahramanlarını or- taya atmıştı. En evvel, o sırada Paris a- taşemiliteri bulunan Fethi Bey - koştu. Ondan sonra Enver Bey ve Mustafa Ke- mal Bey koştular. İttihat ve Terakkinin, İtalyan filolarına ve kolordularına karşı koymak üzere malik olduğu dritnotlar ve kolardular, bu üç kahramandan ibaretti. Onlar da gittiler ve Üç insan üç cebhe oldu. Bu üç cebhe sulh imzalanıncıya ka- dar bir an bile sarsılmadı, delinmedi, yı- kilmadı. Türk kahramanlığının bu üç kö- geli tezahürü, filhakika, İtalyan kuvvetle- rini bugünkü «Dördüncü sahilden> dök- meğe kâfi değildi; fakat, Türk kahra - manlığı ve Türk azmi hakkında dünyaya yeniden bir fikir vermek için hiç te kü- çük olmuyan bir teşebbüs idi. Bugünkü 'Türkiye, tarih firtınaları içinde karaya vuran Osmanlı teknesi içinden kurtul - muş yegâne varlıktır. Türkler, postları- u bu bâdireden kurtarmak üzere ilk mü- cadeleye Trablus ve Bingazi sahillerinde başladılar. Milli mücadele Trablus lima- nında başladı ve Dumlüpınarda nihayet buldu. Bütün bu devir içinde, Türk yal- nız kuhraman, azim ve sebat nümunesi oldu. Hayatın tesadüfleri garibdit: Ben 920 baharında İstanbuldan Ankaraya kaçar- kön bizim kafileye refakat eden 25 baş- çavuştan mürekkeb bir muhafız kuvvet teşkil etmiştik. Selimiye kışlasından ka- | Resimli Makale: — İş sahasında çalışan insanlar iki kısma ayrılırlar. Birinci kısmı teşkil edenler intizamla, metodla lerdir, ekseriyetle titiz olurlar, ikinci kısmı teşkil edenler ise bazan çok, bazan az çalışan, metod kimselerdir, ekseriya hayalperest, geçici iştahlı olurlar. verilen işi başarırsa da Çok metodik insan kendisine İngilterede hava Komitesine âza Olan kadın İngilterede, şehirler üzerinde yapıla - cak uçuşların tanzimi için, hava nazırı Sir Kingzlivud tarafından bir komite teşkil edilmiştir. Hava mütehassıslarından müteşekkil bu komiteye, yegâne kadın olarak yu - karıda resmi görülen meşhur tayyareci Bayan Pauline Gower de iştirak etmek- tedir. —— ——— çırdığımız bu 25 Anadolu çocuğu, dokuz sene askerlik etmiş, hep Trablusta kalmış yiğitlerdi. Bunlar, günün birinde Anza - vür kuvyetlerine karşı harbettiler ve bi- zim Kandıradan Kefkene giden ric'at hat- tımızı koruyan bir tepeyi müdafaa için, binden fazla Anzavur kuvvetine karşı -» 25 insan, yirmi beş tüfek! - yirmi dört saat harbettiler! Biz Trablusu da böyle müdafaa ettik: Türk kahramanlığı ve Türk azmi ile. * Çöl denizi ile Akdenizi birbirinden ayıran dördüncü İtalyan sahili, onun bu- günkü sahiblerine mübarek olsun. Türk tarihi Trablusu ve Bingaziyi kaybet - mekle hiç bir şey kaybetmiş değildir. Fa- kat, muhakkaktır ki biz orada Türk az- minin ve Türk kahramanlığının yüksek- liğini gösteren büyük hatıralar biraktık. İtalyanın fütuhat edebiyatı bu kahra - manlığı tanıdı ve yazdı. Yarın da daha İSTER | SON POSTAa çalışmasını bilen - biliyeti bulunabilir, hissinden mahrum maktan kaçımmız, n Hergün bir fıkra Acemi avcının derdi Acemi bir avcış; avcılık ve atıcılık mecmuası sahibi Necib Selâma derd yanmıştı: $ — Avda, neden hiç talihim yok.. İ ne vakit bir av hayvanı görüp, ateş : etsem, av hayvanını vuramıyorum, bir arkadaşımı vuruyorum. — Necib Selâm gülmüştü: — *W — Neye güldün üstad? İ — Basit bir şeyi alal etmemene, — Basit bir şeyi mi? — Evet, bir av hayvanı görür gör » mez; arkadaşlarına nişan alır, ateş e- Gersin. TETEREAR TT A Rüm ü gel ae ümüğrüü? Londra - İstanbul yolunun yapılmasına bir “ et kızart- ması , sebeb olmuş İstanbul ile Londra arasında yapılmak- ta olan büyük otomobil yolundan bahse- den Amerikada münteşir — Philadelphie Public Sedger gazetesi bu hususta çun - ları yazmaktadır: «Beynelmilel turizm ittihadı. âzaldrı Berlinde büyük bir toplantı yapmışlardı. Bu toplantının mevzuu Avrupada büyük ve muntazam otomobil yolları yapmak ve bu sayede turizmi kolaylaştırmak idi.. Vaktile yapılması kararlaştırılmış yolla - rin en mühimmi İstanbul - Londra yo - ludur. 3000 kilometre uzunluğunda bulu- nan bu yol 1940 senesinde ikmal edile » eektir. Bu yolun yapılmasını ilk düşünen İngiliz turizm heyeti üzasından Allendir. Bundan on sene kadar evvel İstanbul- da bir turizm toplantısı yapılmıştı. Bay Allen iyi yemeklerden hoşlanan bir zat- tır. O akşam verilen ziyafette yapılan 1 laturka eet kızartması» 6 kadar hoşuna gitti ki bundan tıka basa yedi ve gece rüyalar görmeğe başladı. Rüyada duvar- da büyük bir harita gözüne ilişti. Bu ha- ritanın üzerinde kalın bir çizgi dikkatini celbetti. Çizginin Londra ile İstanbul a - rasında çizilmiş olduğunu gördü. Ertesi günü içtimada rüyada gördüğü veçhile bir proje verdi ve proje kabul edildi.» ——— iyi hatırlıyacak ve çok yazacaktır. Dünkü hâdiselerden dolayı bugünkü İtalyanlara karşı içimizde hiç bir hususi kin duymu- yoruz. Yalnız, haklı olarak şunu kayde - diyoruz: Dördüncü İtalyan sahili, bundan yirmi sekiz sene evvel, bugünkü milli Türkiyenin ilk kahramanlık sahnesi ol « muştu! Muhittin Birgen N:A N;/ 715 TrE'R kün değildir, işinizde intzama rlâyet etmekle fazla titizlikten çekininiz, bilhassa geçici heveslerla çalış- titizlik*e çok ileri giderse şahsi icad kabiliyetinden ekse riya mahrumdur, zaman zaman çalışan adamda ise icad ka- , fakat mesaisinden netice alması müm- beraber normal insan olunuz. İngilterede Bilârdo şampiyonu 'lan kadın Geçen hafta Londrada, kadınlar arasın- jda tertib edilmiş olan beynelmilel bi - lârdo müsabakasında Bayan İsaac birin-| ci olmuştur. Mançesterli zengin bir Yahudi tücca - rının kızı olan Bayan İsaac, bir oyunda 500 karambol yapmış ve bu suüretle bi- rinciliği kazanmıştır. Londraya Yahudi akını İngiltere, Avrupanın ber tarafın - dan akın etmekte olan mültecilerin i:- tilâsına maruz kalmıştır. Avusturya - dan, Almanyadan, — Çekoslovakyadan kaçan Yahudiler ve siyast mülteciler, en emin bir ülke olarak İngiltereyi in- tihab etmektedirler. Son zamanlarda bu mültecilerin sa- yısı o kadar çoğalmıştır. ki, hükümet mahfelleri tedbir almağa ve bazı ga - zeteler de endişe izhar etmeğe başla - mışlardır. Geçen 1937 senesinde —tam 21.319 mülteci İngiliz tabiiyetine — girmiştir. Bunlarla işsizlerin sayısı çoğalmakta ve| yahud, daha ucuz gündelikle çalışarak öz İngiliz işcisine iş bırakmamaktadır- har. Londrada, hiç İngilizce — bilmiyen taksi şoförleri vardır. Bunlar hep ucuz çalışan mültecilerdir. İNANMA! Muhtererm bir başmuharrir dün yazdığı makalesinde ke- | üç, bazan da beş, yahud altı ediyor. Bunun böyle olduğuna mali ciddiyetle şöyle. söylüyerdu: — Bir riyaziye kaidesi olarak iki kere iki dört eder; 5 fakat hayâtta öyle hâdiseler oluyor ki iki kere iki bazan | gösteriliyor. İSTER ğ İNAN, İSTER da gene akıl ve mantık kaideleri ile türlü türlü deliller p y İNANMA! İkinciteşrin 3 Sözün Kiısası Kadın ve moda E. Talu üre n Üzerinde, ne kadar ku K din varsa, hürriyetlerini elde et- mek için dünyanın yaygarasını koparı * yorlar. Bazıları buna kavuştu. Erkeklerle her hususta - tabiat müstesna - müsavi oldular. En i memleketlerde, kendi « lerine millet kürsüsünde bile yer ver"!di. Bu vaziyet karşısında, samırsınız kı, kas dınlık her türlü esaret kayıdlarından â- zadedir, değil mi? Aldanıyorsunuz. Ve sizinle kendileri de aldanmaktadırlar. Filhakika kadın hâlâ esirdir. Ve daha senelerce, belki de asırlarca, onun ince- cik, güzel boynu esaret zincirinden, bo - yunduruğundan kurtulamıyacaktır Bu iddiamı, her hafta garb postalarının yığınla buraya taşıdıkları moda mec « arile kolayca tevsik ve teyid edebi- beraber, ine bakıyordum da, ve kadın kıyaletlerinin alacağı tür- lü türlü şekillerin önünde hayretle dona kaldım. Meğer berberler, şapkacılar ve terziler, kadınlar üzerindeki asırdide nüfuzunu kaybeden erkekliğin öcünü belegan ma- belâğ alıyorlarmış! Nasıl mi? Kadınlari kılıktan kılığa sokmak, bit çok eziyetlere, işkencelere katlandırmak, ve neticede da ekseriya gülünç bir şekle sokmak sure « tile. İnanmazsanız, o mecmualardan bir ta » ne de siz alın da, bilmem hangi meşhur terzinin, şapkacının ve berberin kreas « yonları diye arzedilen ücübelere ibretle bir bakın! Şaycd kendi kendinize bir hü- küm verecek kadar medeni cesaret sahibi değilseniz, evinizde, muhitinizdeki en kü- çük ve binaenaleyh en sâf ve riyasız ço- cuğu çağırıp ona gösterin ve gördüğünü size tarif etmesini isteyin. — Yamyassı bir bostan korkuluğu.. ne eti var, ne butu.. başında, ensesine #ejer, sarkan ve alt kısmı bir kıvrım teşkil eden saçların üzerinde bir huni.. yahud ki baş aşağı oturtulmuş bir saksı, tepesinde bir tüyl!. Sırtta, cskiyen yerleri - parçası bu- lunmadığından galiba - kürk kırpıntılari- Te yamanmış bir elbise!, Ayaklarda, tas « maları sökülerek, yerine moşin yüz geçi, rilmiş yüksek takunyeler.. elde, ağzı büzmeli bir torbi zeri pul pul işlen « miş, iki, üç renkli eldivenler.. İşte: «Hürüm!» diye övünüp te, haki « katte modanın, gülünç olmağa katlana * cak kadar, esiri olan bugünün kadını! Çocuğunuz bile, hiç şübhesiz bu man * zaraya gülecektir. Ötedenberi, en zarif kadınıfi, kendi kendine bir şahsiyet veren, kendi zevki seliminden başka matbu tanımıyan kadın olduğunu bilirdik. Lâkin o kadınların, kadın olmaktar başka hiç bir iddiaları yoktu. Şimdi, kar dın erkekleşince, zarafetini, şahsiyetini kaybetti.. ve giyim hususunda erkekter daha zevksiz oldu.. Tabif değil mi? Sıhhat müdürleri arasında Ankara 2 (Hususi) — Seyhan sıhhâl müdürü Kemal İkizer birinci sımıfa terfi etmiştir. Ağrı sıhhat ' müdürü Hamdi Kurtaran Amasyaya, Kayseri sıhhat mü: dürü Tevfik Demirok İçele nakledilmiş' lerdir. TAKVIM