aamaan” “Son Posta,, nın Hikâyesi YOLCULAR KONUŞUYOR SON POSTA ŞUEMANN AAA Yazarı: İvan Ditya - Çeviren; H, Alaz 4Hi Kondüktör, herhangi bir taleb olma- dan kendi kendine şatranç takımlarını getirdiği bir sırada vagon-restoran gar. Sodu dumanı Üstünde bir bira şişesini açmakla meşguldü.. bütün bunları dik- katle seyretmekte olan mavi pijamalı yolcu, Kim ne derse desin, dedi, fakat biz- de nakliyat işi oldukça yoluna girdi. ınç öyununu seyretmek için kom- Şu kupalardan gelen bir yolcu: Evet, dedi, hakikaten trenlerdeki lcuların rahat etmelerine azami dik- gösteriliyor. — Fakat garlarda, istasyonlardak! in- tizama da diyecek yok, zannederim. Evet, burdlardaki intizanı da fena değil — Şu halde 'daha ne istiyorsunuz?. — Ben mi?. Benim bir sey istediğim yok.. yalnız bütün bunların içinde aksa- yan bir nokta var.. işte bu aksaklığı da gidermek lâzım. Oyun tahtasındaki piyadelerden birini ileri süren şatranç oyuncularından biri dalgin bir eda ile: Yani, ne gibi?, diye sordu. Ne demek istediğimi daha iyi anlı- yabilmeniz için müsaadenizle size ba- Şi n geçen bir vak'ayı anlatayım. Ga- liba bundan iki ay önce idi.. karımı isti- Tahat evlerinden birine göndermiş, ken- dim de işlerimin çokluğu dolayısile an- €ak bir hafta sonra hareket edebilmiş- tim. Yorucu bir iş senesinden sonra, ılık bir denize, güzel bir istirahate kavuşma- #a giden insanların böyle anlarda duy- dukları o fevkalâde tahassüsleri siz de Yaşamışsınızdır. İşte ben, böyle bir ruh haleti içinde şimendiferde gidiyordum. Trenimiz akşama doğru birinde tevakkuf etti. Bu, hı iz, herhangi bir hususiyeti olmuyan üde bir istasyondu. Trenimiz — istas- yonda on dakika kadar duractaktı.. şöyle biraz gezinmek kasdile bir çokları gibi ben dü trenden dışarı çıktım., peronda biraz dolaştım. Bu arada istasyon saati gözüme ilişti. Baktım: Trenin kalkması- na daha sekiz dak vardı. «Karıma bir telgraf çeksem hiç te fena olmaz!» diye düşündüm.. çünkü Moskovadan hareke- İhtiyar irkildi: — Hâlâ şu mesele!. Elimde büyüdü yahu! Bana, ro - matizmalı halim - de acıdı da, dizle- rime bastı ise he- men fesada mı çekmeli? Şeytanlar bassın senin diz - lerine! O Sabbek kaltağı ahim şa - hım bir şey olsa bari! Hep büyüttüklerin böyle kokmuş, teneşir horozu kılığında mı? Madem © kadar gudibetmiş, neye kıskanıyorsun? Koca karı câli bir kahkaha at - Kıskanmak mı?. Kimi? O tütün balığı suratlı karıyı mı? Güleyim bari! — Tütün balığı, mütün balığı.. sen- iden bin kat iyi herhalde. — Haydii! O benim elime su döke - mez. Bana sapurcular âşık oluyor. — Onlar da kim? e Güçlü, kuvyetli delikanlılar. Peh- Jivanlar. cambazlar, kışın bir dizlik bir de ten fanilasile top oynıyan köç yi - ğitler. Senin gibi sünepeler değil her- halde! — Tulumbacılar desene? — Millet sayesinde tulumbacı kaldı mı? Bunlar sapurcu.. er meydanına bir Ççıktılar mı idi, dünya seyirlerine koşu- yor.. kırılıyorlar.. Bir zamanlar biz de öyle kırılır: dık. Yenicami me mlerine dizilir de tulumbacıların geçmesini beklerdik. j Vda yaralandı, hasta: Boşuboşuna bir müddet konuştuktan sonra durmağa ve geri dönmeğe mecbur timde telgraf çekmeğe fırsat bulamamış- tım., Trene girer girmez soyunduğum için sırtımda pijama, ayağımda basık ökçeli terlikler vardı. İstasyonda canım çeker de belki bir şey alırım diye yanıma an- cak beş ruble kadar ufak parâ almıştım, Ne ise, lâfı uzatmıyalım.. istasyon bina- sına girdim. Postaneyi buldum. Telgrafı yazdım ve telgraf memuruna uzattım.. Telgraf memuru kaleminin ucile keli- meleri ikinci defa sayarken, lokomotifin acı acı düdük çaldığını işittim. Halbuki istasyonda bizim trenimizden başka tren yoktu. Telgrafı bırakarak, koşar adım perona fırladım. Fakat heyhat!, Korktuğum ba- pıma gelmiş, tren hareket etmişti.. kata- rın son vagonu, benden ancak elli adım kadar ileride bulunuyordu. Bir çığlık a- tarak trenin arkasından: koştum.. fakat ne gezer!, Yetişmenin imkânı yoktu.. çünkü en iyi ve en müsald şeraitte bile koşuculuk kabiliyetim hiç yoktu. Halbu- ki burada şu mel'ün şipidiklar koşmama büsbütün mâni oluyorlardı. Ben koştuk. ça, ökçeleri «şak, şak!» diye tabanlarıma vuruyorlar, âdeta tabanca patlar gibi ses çıkarıyorlardı. Boşu boşuma bir müddet oldum. koştuktan sonra dürmağa Ve geri d:ııı-ı meğe mecbur oldum. Nefes nefese istasyon şelinin yanına girdim; kelimeleri güçlükle telâffuz ©-| derek: — Ben... ben... ben... treh... t & tren...i.. Benim bu halimi gören oradaki istas- yon me larından birisi 'alılar için burada bir sıbhi noktamız var.. şu kapıdan geçerseniz gö- | rürsünüz!, — Ben.. ben sar.. gar'alı, — değilim... Ben.. ben bavul... — Ben sar'alı değilim, diyorsunuz am- ma, bakınız kendinizi bavul zannediyor- sunuz! Hemen sıhht yardım noktasına ır canım, ben hasta falan deği- ben treni kaçırdım.. İstasyon şefi: — Ha, öyle ise, mesele başka, dedi. Bu- yurunuz şu odaya!.-Hangi vagonda seya- hat ediyordunuz?, Yerinizin numarası Lim.. | , hastalar için, yardım | kaçtı?. Vagonda ne gibi eşyalarınız kal-| dı?, | (Devamı 13 ncü sayfada) İ ON POSTANIN DEP ROMANI — Ne? ' — Of€lu Said. Top- hane yangınında üs- tüne tduvar — yıkıldı nede öldü. Hem şen bunları nereden bi« liyorsun, Allah aş - kına? Hep o dolan- dırıcı herif mi an « lattı? — Zahir! Lâkin dolandırıcı — diye -« mezsin ona! Ben o - na” paramı gönül rı- zasile verdim. — Aferin! — Senin aferimi- ne ihtiyacım yok. Kendi gönlüm hoş - nud ya, bana elve « rir, — Ey, daha neler anlattı, bakayır.? — Ne yapacaksın? | — Söyle, Zevkime gidiyor. | — Anlattı işte! Bir defasında, zorlu bir süt çekmiş... | — Sütü bozuk herif, sütü —nereye — Senin aklın o kadarına erer. Sen| çekmiş? ancak tulumbacı seyrine gidersin. Bun- lar öylesi değil: Kol atıyorlar anladın Mmı, papa — Sanki ötekiler takım değiştirirken kol atmıyorlar mı idi? — Sonra: Şa, şa, şa, bağırıyorlar. — Sen bizimkilerin nürasını duysa idin, düşer bayılırdın. — Bunların oyununda ofsayid varmış.. — Cibali takımında da vardı. — Ağlara.. — Balik mu bu? | — Ne ise o. Bilmem artık. Herhalde 400 dirhem, tam okka delikanlı! — Belli! Senin gibi aksak teraziye çattı.. Bu muhavere daha uzamak, kavga müzminleşmek istidadını gösteriyordu. Fakat birdenbire kesildi. Vapurdaki | telâş artmıştı. Kaptan, kumanda mev- kiüinde daha ziyade bağırmağa, gemici-| ler'sağa sola koşuşmağa başlamışl. Kendileri görülmüyor, lâkin sesleri tiliyordu. Düdük susmuştu. Sade çan, durmadan, dinlenmeden çâlıyordu. Birden, önce hafif bir gıcırtı, bunun arkasından da ağır bir cismin taşa top- rağa sürtünmesinden mütehassil bir gü- rültü oldu. Vapur iki yana bocaladı.. ve müteakiben, iskele tarafına yatarak durdu. Bir Ür.. kaptanın bulunduğu yer- den aşağıya sel halinde boşalan bir alay lâf., sonra tayfanın kıç tarafına ak muhakkak, fevkalâde bir şey hâdis ol- muştu. 4 Gurabt efendi ile İfakat hanım biri- birleririn yüzüne baktılar. Hiç biri eksiltmeyo konulmuştur. Eksiltme 7/11/ İklüciloşr'n 3 motörlü nakil vasıtalarına lüzumu olan ve hepsine 26:000 lira befel if eb'adda 39$ tane d ş ve 400 tane iç | /988 Pazartesi günü saat 15 de Daimi En- tik kapalı zarfla cümende yapılacaktır, İstekliler 2400 sayılı kanunda yazılı vesika ve 1950 liralık ilk teminat makbuz veya mektubile berz larımı yukarıda yazılı günde saat 14 de Bu saatten sonra verilecek zarflar kabu İstanbul Gümrı;ıkieri ıber teklif mektublarını havi kapalı zar?- kadar Daimi Encümene vermelidirler. l olunma «Ba «TTBA> baş Müdürlüği;nden $ Aşağıdaki işler 7/11/938 Pazartesi günü saat 10 da pazarlıkla ihale edileceğin- 1 — Başmüdü tırılması, Muhammen bedeli. Lira 128,24 | den isteklilerin başmüdürlükteki komisyona müracaatları ilân olunur. ük binasının zemin ka! Kepenkleri altına demir korkuluk yap- 2 — Başmüdürlük binasının zemin katına 13 aded bronzlu perde muhammen bedeli, Lira 115. *«BOTL» Doktor İbrahim Zati Öyel Belediya — karşısında, — Piyerlati taddesinda 21 numaradı hez;şdn Üğleden sonra hastalarıı kası Son Posta Yevmi, Giyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çalalçaşme pokak, ©6 İSTANBUL Gazetemizde çısan yazı ve resşimlerin — bütda — hakları mahfuz ve gazetemize alddir. ABON2 Fi TLARI nız ki: Bir dişin çıkarılması, sıh- hatin temel taşlarından birinin çıkarılması uu o4 2700 TÜRKİYE YUNANİSTAN ECNEBİ Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen corak geri vevilmez. Hiânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab içih mektublara 10 kuruşluk ötekine bir şey so- ramıyordu. Öteden koşa koşa gelen a - yak sesleri duyul * du. Derken, sisin içinden Toriğin se- J1 geldi: — Bey babal bey babal Gözün ay - din!. Şapa oturduk! gibi karşısına çıkan. - evlâdlığına, Gurabi efendi tit - rek bir sesle sordu: — Sahi mi evlâd? Şimdi ne yapaca - Biz? 'Torik gençliğin kaygısızlığile — ce - vab verdi: — El ile gelen düğün, bayram. Bat- maktan, bağıklara yem — olmaktansa, karaya oturmayı bin kat tercih ede - rim, İş ki, yetecek kadar babe ile piyiz olsun. — Ya dibimiz delir — Fukara kesesi miyiz, be babacı - ğum? Neden delinecekmiş? Delinse de ayağımız karada sayılır. * » — Nerede olduğumuzu bilmiyoruz | ki. — Herhalda kıyıdayız. Birazdan du- man sıyrıldımı idi, anlarız - helbette. Sen hele gel de, millet hücum etmeden karnını doyur. Tereyağ, reçel, peyhnir, ekmek.. vüzera sofrası haltetmiş alim- allah! Ansızın, bir he - t demek —— Bu âkıbetle karşılaşma- dan evvel dişlerinize iti- na ederek, hergün temiz- liyerek anların çürüme- mesine, — bozulmamasına ihtimam etmek lânmdır. RADYOLİIN Diş macunile hergün ve en az günde 3 defa fırça- lanan dişler daima sağ- | — Jlam ve temiz kalır Daima Radvolin — Boğaz dediğin her zaman düşünü- lür, Can boğazdan gelirmiş derler, duy- madın mı be anam babam? e. Toriğin nikbinliği ihtiyar ve yesvis adama aslâ tesir etmiyordu. Dudak! lan: ” — Yarabbi! Ne hava!, Sözleri dü dü, Torik buna da karşılık 'buldu — Han ikide birde, anne hanım : Ben kurdum.. diye övü- n. Nerede ya? Kurt du - severmiş. — Göstersene uzaklarda i kendini! dedi, İhtiyar, başını meyusane salladı — Takvor nerede? diye sordu. -T or. Nerede olacak? Heril Deminden ı im kal- atım, Nah, işte neşfediyor. a ermeni de ” çıka gelmişti. yi selâmladı: — Vay, Gurabi beyzadem! Aszupa - rin!. Nasılsın? Kefin iyidir? Zatını biraz fesheseli göroorum.. İhtiyar kızdı.. — Bırak, Allahı seversen! dedi. $ anda seni dinlemeğe tahamm ço — Yook! Diğneeceksin! Böyle vakıl- ta kendini kaptırıp koyuvermeğe gel - mez! İnsan kısmısı arkadaşlarından te- sellâ bulur. Papor oturmuş ise, bundan ne çıkar? Makineler, şükür Allaha, kı vetlidir. Az zorladığı gibi, bir iki sa |tan açık denizdeyiz. İş ki dibimiz taşa doklünmasın. Oturduğumuz yer safi kum ölsün.. — © da tehlikeli! — Sakın: Hiç bir tehlikesi yoktur. Bızdık çocukları kumds ki diplerine çöp — bat Kum yumuşacık şeydir Gurabi masın - deyi. Hem taşa dokanmış olsaydık, şu kerte edek bir şeyler olurdu.. O ki yerimiz - de duroorsak ve kaptan kı ları de * nize endirmoor usa, demektir ki vazi yet citti değildir. (Arkası var)