Ma rks kardeşler Ka İstanbulda ( Üç ahbab çavuşlar ) diye tanıdığımız Amerikalı kardeş san'atkârlar nasıl yetiştiler ? Marx kardeçler san Geçen sinema mevsüminde İstanbul si- nemalarının birinde gösterilen «Üç ahbab çavuştar» isimli filmlerile büyük bir mu- vaffakiyet kazanan Marks kardeşler, her ne kadar sinema meraklılarımız tarafın- Ban yeni tanılıyor ise de bunlar hiç te yeni sen'atkâr değildirler. Burada (Üç ahbab çavuşlar) ve (Üç ahbab çavuş eğ- leniyor) isimleri ile gösterilip asıl isim- leri (Yarışlarda bir gün) ve (Operada bir gece) olan bu iki film Marks kardeşlerin en son filmlerindendir. Bu filmlerin Tmemleketimizde kazanmış oldukları rağ- betin asıl sebeblerinin en mühimmi bun- larm çok mükemmel ve orijinal bir su- rette düble edilmesidir. — Marks kardeşlerin isimleri: Harpo, Şiko, Gruşodur, Gruşo, daha doğrusu bizim (Arşak Pa- Isbıyıkyan) ismile tanıdığımız zat Nev- yorkta doğmuştur. 33 yaşındadır. Susi güzel olduğundan daha 13 yaşında iken | Biroodway — sağmelerinde — angajmanlar yapmağa muvaffak olmuştur. Harpo yani dikiz, 35 yaşındadır, O da Nevyorkta dünyaya gelmiştir. Sahneye İlk çıktığınldanberi oynadığı bütün piyes ve filmlerde dilsiz rolü yapmıştır. Mü- kemmel piyano, flüt ve harp çalar. Şiko hepsinin yaşlısıdır. Yani 39 yaşını- dadır, Gençliğinde piyano öğretmenliği yapmaştır. Bugün kendisine piyano üsta. di denmektedir. Üç kardeşler büyük harbde birbirlerin- den ayrılmak mecburiyetinde kılmışlaxW ise de hanbden sonra gene buluşmuş- laklır. Broodwayda gene sahneye çıkmışlar- dir. 1932 senesinde ismi (Cocoannts) olan ilk filmlerini çevirmişlerdir. Bu filmden sonra: (Monkey business), (Horse feat- hers), (Duck Soup), (A night at the O- pera) ve (A dax at the Races) adlı film. leri çevirmişlerdir. Bu saydığımız altı filmden yalnız iki tanesi (A dax at the Races) ve (A nigbt at the Opera) çehri- mizde gösterilmiştir. Bu sinema mevsiminde iki tanesini da- ha yani (Monkey business) ve (Duck Soup) (Üç ahbab çavuşlar anaforcu) ve (Üç ahbab çavuşlar harbe gidiyorlar) 1 gene türkçeye duble edilmiş olarak gö- receğiz. Sayısız sinema meraklıları; sahte bıyık ve kaşları ve tuhaf jestlerile Marks kar- deşleri hemen tanarlar; tanırlar amma a- caba bu sayısız seyircilenden kaçı onları makyajsız görür ise tanıyabilir?... Bilâ. tereddld diyebiliriz ki bunları tanıyabi- lecek olanlar binkaç kişiden ibaret kula- filmterinden birinde Tabil hallerinde bu üç kardeşler bir- birlerine pek çok benzerler... Bilhassa Şiko ve Harpoyu herkes il nır, En küçükleri ile en büyükleri yani Gruşo ile Şiko arasanda yalnız birkaç santim böy farkı ve bürkaç kilo sıklet farkı var- dr. Birbirlerine bu derece benzemele- rinden dolayı Marnksş kardeşlerin hiçbir şikâyetleri yoktur. Buna bilâkis fevkalâde memnun olmaktadırlar, Bu benzeyiş on. ların çok işlerine yaramıştır. Sahnede temsiller verirlerken sık sık birbirleri- nin yerlerini alrlac... Seyirciler hattâ çok kere rejisör bile işin hiç farkına var- mMaz, * Harponun dağma dilsiz rolleri yapma- sına gelince, buna bir tesadüf eseri de- |mek Jümmdır. İlk sahneye çıktığı zaman kendisine mühim bir rol vermişlerdir. Bu rol icabı bendisi hiç ağız açmıyacak; bütün arzularını jestlerle —anlatacaktır. Zavallı Harpo bu ilk sahneye terler için- de çıkmış ve muvaffakiyet kazanınca ra- het nefes akmaştır... Derken bu muvaf- fakiyotini istismar eylemeğe karar ver- miş ve kararında da sabit kalmıştır... Şiko, saydığımız bütün maharetlerin- den maada, Amerikanın en meşhur briç oyuncularımdan biridir. Hattâ briç hak- kında bir kitab bile yazmıştır. Marks kardeşler tam manasile müzik | üstadlarıdırlar. Yalmz piyano, flüt ve Iharp değil, birçok musiki âletlerini ça- Kendilerine (Şarlo) dan sonra dünya- nn en mükemmel ikomikleri denilmek- Danielle Derrieux'nün yeni filmleri Danielle Darrieux Holivyuda git - mek üzeredir. Rejisör Anatol Litvak'ın idaresi altında (Rio) adında büyük bir film çevirecektir. Bundan başka: Kocası Henri Decoin- ım hazırlamakta olduğu «Son talih li - manı» filminde Charles Boyer ile bir - likte rol yapacaktır. Norma Şerer'in kazancı Sinema yıldızları içinde en parlak mevkii işgal eden güzel Norma Şerer hakkında bir makale yazmış olan bir |muharririn bu san'atkârın artık çalış- mak ihtiyacında bulunmadığını, çün - kü tam mânasile milyoner olduğunu söylemesi üzerine Norma Şerer şu ce- vabi vermiştir: #*Şahsi servetim bana senede ancak 30.000 Türk hirası küâr bırakıyor!» Az değil mi? Radyolar bizi nasıl aldatırlar ? ON POSTA 2adyolarda temsil esnasında bir. evin ça - |tırdaya çatırdaya yandığını duyarız. Hayır bu ses sadece mikrofon başında ufalanan bir yığın saman çöpünün çıtırdısıdır Mikrofon başında mantarları gişelere sür terler ve biz bu sesi kuş cıvıltısı diye dinleriz. 'Trenin gürültüzü Gde iki zımpara kâğıdımın birbirine sürtülmesile hasıl olur. Mikrofon açık iken spiker san'atkârlarla böyle konuşur! n Duha kuvvetli kadaşlarım yerde renkli, parıltılı bir taş e olmak istiı"(ordunuz,ı NE OLDUNUZ ? Birinciteşrin 27 İstanbulun tanınmış simaları hatıralarını “ Son Posta ,, ya anlatıyorlar Anketi yapan: Sabih Alaçam — Hdi Güzel San'atlar Akademisi direktörü Bürhan Toprak: — Çocuk iken bir şey olmak istemi-| yordum, dodi. Nihayet okaduğum kitab- lardan, bilhassa Tolstoyun (Anna Kare- nin) inden sonra çiftlik sahibi olmak; köyde, köylülerle yaşmmak istedim. Ha yatımı, toprak ve kitab arasında ayır- mak, benim için, en büyük idealdi... Liseden mezun olunca, bu ideal çiftçi. Hiğin, birçok şartları icab ettirdiğini gö- rünce yıkdım! Fikrimden vazgeçtim. Sonra, san'atla uğraşmak istedim, Üni- versitade bir hocalık, benim için bir ide- al olmuştu. Haftada üç beş saat ders ve-| rip, bol bol okuyacak ve yazacak zaman bulmak, ancak böyle bir meslek ile im- kân dahiline girebilecekti | Nitekim, Avrupadan döndükten sonra Güzel San'atlar Akademisinde hoca ol- dum. Bu, aşağı yukarı beklediğim şeydi. ni Ü Kuyumcu Bay Saran güler yüzle neş'eli neş'eli dedi ki: — Daha ilkmektebde o ve ayordum. Ar- buldular mı, hemen bana - getirirlerdi Ben, ciddiyetle, bu maden parçasım eli- me ahr: — Hoh der idim! — Neye? — Güya muayene ettiğim taş veya madenin ne olduğunu anlıyacaktım.., Küçük yaştanberi kkuyumculuğa heves ederdim. Çünkü bütün cedlerim kuyum- Dahası var: Frerlerde okuduğum 2zâ- manlar, eve fransızca bilen bir misafir gelinse hemen yanına yaklaşır, ana yal. taklanındım. Ne için biliyor musunuz? Mektebden kaçmanm yolunu bulmak için! Annemin bir iki kartvizitini aşırır, arkalarına: «Oğlum dün mazeretine bi- naen gelemediği için affınızı — dilerim: ibaresini yazamlar düye yalvarırdım! Bu açık bonoları cebimde saklar, fırsatıni bulunca tarih atıp mektebden yan çizer- dim! —— Nereye? Sinemaya filân... — Hayır! Ne sinema, nc de tiyatro... Mektebden gezmek için, haylazlık için kaçfığımı sakın zannetmeyin! Doğruca, © zamanlar meşhur olan Vartan kuyum- €u mağazasının sahibi bulunan dayımın yamna giderdim. Dayım, benim için bir âlemdi... Onun dizlerinin arasma adetâ girer, nasıl işle- diğini saatlarca seyrede ede kendimden Nihayet ön beş yaşında çıraklığa baş- ladım. İki usta yanımda çalıştım. Bun- lardan biri olabildiğine kibar, diğeri de olabildiğine tuhumbac bir adamdı. İkin- cisi bana desti ile Beyoğlu caddesinde su bile taşıtırdı! Nihayet 19 yaşına gel- miştem. Derken ustam beni koymasın mı? — Subeb? — Kukançlık! Bakınız anlatayım: Us- taman cumartesi günü öğleden sonra kö- ye gitmek âdeti idi. Pazar günleri de gel- mezdi, Halbuki o hafta, mutlaka pazartesi sa- bahı sahibine teslim edilmesi icab eden büyük bir iş vandı. Hazret bunu unut- muş, gitmiş, Dükkânda bir telâş başgös- terdi. Ben, arkadaşlara sebebini sordum. Anlattılar: — Meraklanmayın, dedim,. Onu ben ya- par, işler, elmasları yerli yerine oturtu- rTum. Pazar günü erkenden — ustamın yeri- ne geçtim, akşama kadar böylece onun hesabına çalışlım. Fakat artık âcemilik devredini. atlatmıştam. Adiım çırak idi | ama, elimden usta işi çıkmağa başlamıştı. Uzatmıyalım, işi bitirkim. Akşam da oldu... Dükkânı kapadık, gittik. Pazartesi sabahı, bisim usta bu sipa- rişi hatırlamış, ayılmış, şafakla beraber dükkâna damlamış! Bir de ne görsün! Bütün telâş beyhudeye, onun zehmetine fkakmamıaz! $ Büryhan Toprak Ben de aklım sıra, artık ustan a ne gireceğim, diye kendi kendime sevl- nip duruyordum. Bu neş'e ile, keyifli ke> yifli dükkâna geliyorum. Halbuki kazın ayağı hi müş Usta, hiddetinden kü; Çalıştığımız atölye, bir apartımanın tıncı katında idi. Aşağıya kapıya bi rak indirmiş. Ona: — Gelince söyle, yukarı çıkmas züm görmesin onu, alsın başını, ce nem olsum, gitsin, demiş! Ben, antreye geldim. Baktım, arkadaş- larfan biri. Sevincimden onunla şakala« #ıp, ustanın gelip gelmediğini soracak oldum. — Geldi, cevabını. verdi. Merdivenlere doğru yürürken, arkadaşım — kolumdan tuttu: — Çıkma! — Niçin? — Usta istemiyor! Apışıp kalmıştım. Artık, az — evvelki sevincimin yerinde yeller esiyordu, Ça- resiz, boynumu büktüm, tersyüzü dön- düm Nihayet, aylığı 47.5 kuruşa, Derviş s0- kağında, bir apartımanın beşinci katın- da bir oda kiraladım. Böylece, kendi başıma işe başladım. O gün bugün, ha gayret, ha battık, ha çiktak derken kuyumcu Saran olduk iştet Sabih Alaça! Kars, Erzurum, Trabzon ve Samsun izcileri Ankaraya gittiler Samsun ( Hususi ) — Cumhuriyet bayramını Ankarada geçirmek üzere şehrimize gelen Kars; Trabzon lise ve Erzurum öğretmen okulu izcileri iki gün burada kaldıktan sonra perşembe günü Samsun lisesi ile birlikte harekoet Etmişlerdir. Ertesi günü sabahleyin gelen Erzurum lisesi izcileri de öğle trenile Ankaraya hareket etmişlerdir. İzcilerimizi halk çoşkun bir tezahürat» la uğurlamıştır. Çorluda Cumhuriyet bayramı hazırlıkları Çorlu, (Husust) — Belediyemiz verdiği bir kararla Cumhuriyet ba; mımızda her evin kapısı üstüne bay ram müddetince çekili kalmak üzere iki fener ve iki bayrak takılacaklır, But münasebetle kasabada hararetli bay* rak satışı başlamıştır. Bayrak t edemiyenler belediyeye — müra; kendilerine bayrak temin edilm istemektedirler. Erzincanlıların sevinci Erzincan belediyesi reisi Hakk: A"« tınok Erzincanın şimendifere kavı ması dolayısile halkın sevinçlerini dirmekte, bu sevincin ikinciteşr ilk haftasında ocoşkun bir şekilde edileceğini haber vermektedir. Maraşta (. bayremı hazırlıklar Maraşta Cumhüriyet bayramı ha « zırlıklarına hararetle devam - ediliyor. İstanbuldan bolca renkli ampuller ve balo devazımı getirtilmiştir. Halk neş* eli bir bayram geçirmeğe hazırlanıyor: n hP