2 Sa; Hergün Yeni vaziyet Karşısında Romanya Yazan: Muhittin Birges on günlerin belli başlı vak'ala. rırıdan biri de Leh hariciye nazı- rımın Romanyaya yaptığı ziyaretli. Bu ziyareti müteakib gazeteler, Leh hariciye pazırının Ramanya hükümeti nezdinde Macaristanın müddeiyatı lehinde bazı ta- vassutlar ve teşebbüslerde bulunduğunu ve fakat, Ramanyanın bunlara taraftar olmadığımı yazdiler. Mesele malümdur: Macaristan, Lehistanla hemhudud olmak istiyor, bunu Lehistan da terviç ediyor- du. Bir aralık Almanyanın buna müseld görünmediğinden, hiç değile böyle bir tezi tecviz iyeceğinden — bahsedildi. Sonra du gördük ki, Ramanya böyle bir teklife taraftarlık göstermekten istinkâf etmiştir. Lehistandan gelen teklifin teferrüatını tamam bilmetliğimiz gibi Romanyanın ver Giği cevabın mahiyeti hakkında da yalnız esasları gösterecek derecede malümatı - Maz var. Yalnız Bükreşin büyük siyasi organlarından biri olan Üniversul gaze- tesinin bu mevzua dair yazdığı bir ma - kaleye bakarak bu mescle hakkında Ro - manyanın nasıl düşündüğünü ve bu dü- şünceyi takib ederek te Romanyanın, son orta Avrupa hâdiselerinden sonra, nasıl bir vaziyot allığını tahmin edebiliriz. t * Üniversul gazetesine göre, Romanya Lehistanla Macaristan arasında bir hu- dud birliğine taraftar değildir. Gazete, bunu açıkça söylüyor. Bu taraftar ol - tmamarzlığın siyasi ve Iİktısadi sebebleri var. Bu sebebleri de Romanya birer bi - rer sayıyor. Siyasi sebebler: Romanya, Macaristan- Ta bir türlü dost olamıyor; çünkü Maca- ristan, harbden sonraki hududu kabul etmiyor ve esaslı bir değişme istiyor. Ro- manya ise buna razı değildir. Bizim anladığımıza göre, eğer Maca - ristan ehemmiyetsiz bir hudud tashihi ile İktifa etse, belki Romanya yumuşıyacak; fakat Macaristan da buna razı görünmü- iyor. Şu halde Romanya nöden dolayı Le- histanla Macaristan arasında bir budud birliğine toraftar olsun?. İkctısadi sebeblene gelince, Romanya, Çekoslovakya ile bir hudud sahibi olmak- fan çıkmakta fayda görmüyor. Bu, ©- nun kenldi mahsullerini âyi satması gibi bir endişeden ileri geldiği kadar Çekos - lovakyanın da ziral kuvvetlerini kaybet- mesine taraftar olmamasından ileri geli- yor. Üniversul, bu moseleleri teşrih ettiği Birada netice olarak şuna varıyor: Le - histanla dostuz, hattâ sade dost - değil, müttefikiz. Fakat, edostumun dostu, be - nim de dostumdur» tarzınllaki kaldeyi si- yasette her zaman tatbike imkân yoktur, Romanya Macaristanla samimi — dostluk yapmakta, hattâ Lehistanın hatırı için dahi, bu kadar ileri giden fedakârlıklara dil Bükreş hükümetinin harici siyasetini Madede ne dereceye sartlık bir tercüman « dır; bunu bilmiyoruz. Fakat, şuna ölkkat ediyoruz ki Üniyersulün aldığı vaziyet, Az çok etraftaki tefsirlere ve geçen gün «Münihten sonra orta Avrupa» başlığı ile yazdığımız makaledeki mütalealara uy- Bgun düşüyor. * Şu halde, Münihten sonra Romanya, hatıra gelebileceği gibi Macaristana mey- leden bir siyaset tutmuş ve buna göre va- ziyet almış değildir. Bilâkis, Macaristanın müfrit iddialarına karşı açıkça muhalif olan bir tavır almış ve bu suretle, ayni zamarida Almanyanım tuttuğu aiyasete müvaai bir vaziyete girmiş bulunuyor. Almanya, Macaristanı tutuyor; fakat bir dereceye kadar, fazlasını istediği zaman, Çekleri iltizam etmekte tereddüd gös - termiyor. Bununla, geçen gün de söyle - diğimiz gibi, Macaristana bir nevi ceza ve Almanlığın nüfuzuna karşı son ay- larda Macaristan dahilinde gayet sıkı ted- birler aldı. Almanyanım gösterdiği dost çehresine karşı şübhe ve hattâ biraz da endişe ile baktığı için, Macaristan, ken - disine başka taraflarda istinad noktaları aradı. Başhca istinadı Romada ve sonra da Varşovada gördü. Macaristana karşı Bayet Iyi dost muamelesi göstermekle be- raber, bu haller Almanyanın gözünden Resimli Makale: Saatin vatanından İngiliz Başvekiline Yollanan hediye Saant endüstrisinin vatanı olan Isviçre, Avrupa sulhünün idamesi yolunda İngi- liz başvekili Çemberlaynin Münihte sar - fettiği gayretlerden dolayı bir şükran e- seri olarak, bu altın saati kendisine tak- |adim etmek üzere, hususi surette imal et- | Hirmüştir. kaçmıyordu. Bunun için, Almanya, Ma- caristanı bir dereceye hıd_u tuttu, fakat, ileri gitmedi. Buna mukabil, şimdi ken - | disine bütün varlığı ile teslim olmaya ha- Jzarlanan Çeklere, bilâkis, daha iyi mua- mele odiyor. Şu halde Romanyanın son aldığı vazi- yet hiç te sebebsiz değildir: Romanya, Macaristanla anlaşmanın kendisi için |bayli mühim fedakârlıklara malolacağımı |biliyor; Almanya siyasetine ayak uydur- |duğu takdirde ise, Macaristan tarafından ckidi surette rahatsız edilemiyeceğine ta- mamen vâkıftır. Fedakârlık yapıp Maca- rüstanla anlaştığı takdinde kendisine tam bir siyaset emniyeti tamin edebileceğine kani olsa, belki bunu fercih ederdi. Or - tada buna da imkân olmadığına göre ak- sini yapması, hiç olmazsa bugün için, da- ha makul değil midir? Ramanya bu suale müsbet cevab ver « miştir. Bunun için Macaristan ve Lehis- tan hududlarını birleştirmek meselesin - de, ilk adımda bir muwvaffakiyetsizliğe uğradılar. Muhittin Birgen KS TER miye başlıyacaklardı, başladılar. Üç dört gün evvel Sirkecinin göze çarpam bir gömlekçisi- nin camekânında bir kravat görmüştük, üzerinde bilmeyiz hangi ecnebi damgası, 4 Hra yazılıydı. Ayni gün yolumuz Beyoğlu semtine düştü. Ayni marka, ayni kravatı bir ma - İSTER Mançester şehrinin umumi bahçelerinin kapılarında: Çi- çek koparmayınız, bahçeyi kirletmeyiniz, ihtarı yazılıydı, belediye meclisi üyeletinin birinin teklifi üzerine kaldırıldı: — Halk vazifesini bilir, ihtara Kizum yoktur, denildi. Bir şehir, o şehir'de oturanların müşterek malıdır, bahçe — şehrin temizliği hafkanın temizliğinin ölçüsüdür. SÖOÖZ ARASINDA İNAN, tertib etmiş gibidir: Macaristan, Naziliğe Pazarlıksız satış mecburiyetinin vaz'ındları sonra alıcı he- sabına kısa bir şaçırma ve aldanma devresi geçecekti, geçti. Sonra arz ve teleb ve rekabet kaldeleri tesirlerini göster- BON POSTA ereraEDEAAAEAALELELALERALALALALALCAAEAEACELERAAEN.| Hergün bir fıkra Bu da olmadı İçki yasağı zamanında Amerikaya giden bir içki müptelüsi içki aramış, bulamamış: — Eczanelerde bulunur. Demiğşler, bir eczameye koşmuş: — Verebiliriz, jakat reçete lazım, — Nereden doktor bulayım.. dok -<i tör reçete verir mi? — O belli olmaz, fakat madem ki fazla arzunuz var. Yılan besliyen bi » Tinin adresini vereyim, gidip kendini- yebilirim, Çünkü yılan tarafından 1s1- rılmış insanlara ulkol serbesiçe ve - vilir, İçki müptelâsı adresi almış, koş - müuş, bir müddet sonra eczaneye dön- müş: — Bu da olmadı, — Niçin? — Yılan besliyen adama — gütim. Benden evvel ismini yazdırmış N'ğ altı yüz kişi varmış. Onların teker te- j ker yılan tarafından ısırılmasını bek- lemem icab edermiş. ! Ve e LA Hayret edilecek Derecede hassas Bir burun İ $ İ İ İ j t $ $ İ $ 3 | ! 2i yılana ısırtin; 6 zaman alkol ve » ğ ! ! ! ; : ğ İ ğ $ $ ğ : : t İ Pudra, dudak boyası, krem vesaire gibi kadın tuvaleti eşyası — imal eden meşhur Alman fabrikatör ve kimya - geri Dr. Siegfried Leichner, hayret ve- Dr. Leichner yüzlerce esans şişele - rini, etiketleri okumaksızın, sırf ko - kusurdan tefrik edebilmektedir. Hat - tâ gözleri bağlı olduğu halde, gene sırf kokusundan bir pudranın veya ko- lonyanın rengini tayin etmektedir. Lelchner'in burnu ile alâkadar ©o - lan doktorların yaptıkları muayene neticesinde, bu burnun alelâde burun- ISTERİ yet kurmak lâzım. İNAN, İSTER e Bu şehir bizimdir — ve sokaklardı da herkesin hususi evinin bir cüz'ü sayılır, bahçelerimizi harab etmek, sokaklarımızı kirletmek kendi evimizi bakımsız brrakmak demektir, unutmayalım ki, bir Bursayı, Edirneyi merak edip te, değil Dünyanın En küçük Birinciteşrin 27 Sözün Kısası Yurdumüza alâka Gösterelim L Talu eçen gün bizir. gazetede vardıt Avustralya ilk mekteb talebesin- den 12 yaşında bir yavru İstanbul bele- diyesi turizm şubesine mektub yazarak İmemleketimiz hakkında turistik malü « | mat istemiş! Ben, çok arzu ederdim ki bu alâkayı gösteren, Avustralyalı değil, Türk — bir mektebli olsun, Ayustralya neresi, Türkiye neresi? Dünyanın tâ öbür bucağıtıda, yurdumu- zun adını ancak sınıfının G-xrafya ki « tabunda okumuş bir çocu:, bunna nasıl bir yer olduğunu, ne gibi tabil güzellik « lere, tarihi zenginliklere malik bulun « duğunu merak ediyor da, bu merakım tetmin için İstanbul belediyesine mektub Bgönderiyor.. Acaba Ankarayı, İstanbulu, İzmiri, zaktubla belkdiyelerden, fakat şifahen mualliminden soran kaç çocuğumuz, hat- tâ delikanlımız var? Bizim umumi kusurlarımızdan biri de yurdumuzun, doğup yaşaklığımız nokta « sından gayrisine alâka göstermemek, yurd dahilinde - cırmhurtyet idaresinin temin ettiği vesalt bolluğuna ve kolaylığına rağmen - seyahat etmemektir. Halbuki yürd aevgisi böyle böyle inkl. şaf eder, Erzurumun ne kadar güzel, İz. mirin ne mertebe mamur olduğunu, filân ve falan yerlerde şanlı niazimize, mede- timize, kültürümüze delâlet eden e « serlerin ne türl? zengin bulunduğunu ya- kandan görürsek millf duygularımız, kal: bi rabıtalarımız daha ziyade kuvvetlenir, Vatanın her bölgesinde yaşıyan hemşe« rilerimizin ayrı gyrı meziyetleri, fazilet« keri, güzel Adetleri, hususiyetleri vardır, Bunları tanırmak için de, onları kendi mu« hitlerinde görmeliyiz. Bu zarmolımduğu gibi sade bir pro « paganda iyi değikdir. İçimizde, bunuri için heves uyanmalı ve bu hevesi kendimiz t« yandırmalıyız. Bu alâka bizde peyda — olduğu gün de, Trakya ve Anadolunun dünyanın hiç bir tarafına gıpta ettirmiyocek kadar Güzel olduğunu, en şifalı hcaların, en lâ- tif manzaralarım, en berin ve leziz suların, «en kiymetli tarih, vesika ve anıtlarmın, en Dünyanın en züçük kompozitörü olan |mavi gökle, en güzel denizin bizde, | Moya Mc. Crakett dört yaşındadır. zim içimizde bulunkdluğunu görüp şaşa » Moya, bir çok musikişinasların takdir | cağız. ettiği ilk eserini henüz kompoze etmiş ve Avustralyalı çocuğun alâkası bize, bi. profesörü ile üniversite talebesinin hu -İzim çocuklarımıza ve büyüklerimize ibe zurunda, büyük bir muvaffakiyetle pi - yanoda çalmıştır. Bu yavrunun bir musiki dehâsı olacağı tahmin edilmekteklir. Müellifini milyoner yapan piyes ret olsun! Hal ve vakti birazıcık müsaid olanlarımız, üç beş kuruş kenara koyup, bu süretle birikecek parayı yurdu gez « meğe ve tanımağa hazrotsinler, Şimdi hemen her tarafa trenlerimiz, vapurlarımız işEyor. Bunların erişeme « dikleni yerlere de otobüsler ulaşıyor. Üce Eski bir gazeteci olan meşhur Ameri -|retler mutedildir. Mesafeler kısalmış, her kalı edib Robert Sherwood'un iki hafta içinde yazmış olduğu <Eblehin Sevinci» adlı piyes, 18 ay gibi nisheten kısa bir müddet içinde, müellifine 200 bin İn - giliz lirası kazanç temin etmiştir. "M barmacak yerler vücud bulmuş. Rağbeti apar Bka l çN SlDEZ edeceği de tabii ve şübhesizdir. Piyes, Amerikada bir milyon, İngilte -| Dahili turizm!. Bir bu eksiğimiz var: rede ise şimdiye kadar 600 bin kişi tara-| Bunu da tartamlamalıyız. Tablatin aziz fandan seyredilmiştir. yurdumuza bezlettiği eŞSİZ güzelliklere Müellif, bütün bu temsillerin hasmla »| karşı şükran borcumuzu bu suretle ödi « rici bir koku alma hassasına sahibdir. | #adan yüzde 10 almaktadır. Film hakkı| . vi da ayrıca bir Hollywood kumpanyasına 35 bün İngiliz Nramına satılmıştır. Robert Sherwood 42 yaşındadır. Piye- sin mevzuunu bir transatlantik seyahati esnasında tasarlamıaştır. lardan daha hassas bir teşekküle ma - Hik olduğumu tesbit etmişlerdir. Resimler fabrikatörün burnunu gösz termektedir. NANMA! ğaza camekânında 3,5, bir döğerinde üç liraya gördük. Meslek icabı tecessüs hissinin zebunuyuz, ilk mağazaya uğrıyarak müşahedemizi söyletlik, sahibi sözümüzü tered- düdle karşıladı, fakat dün gördük ki, o da flatını 3 liraya indirmiş, bir defa daha fikrini sorduk: — Bizi batrran hep bu rekabet değil midir? diye söylen- di, dükkâncılar arasındla fiat birliği yapmak için bir cemi- İNANMAIL HaR AAA VOKS ERERERNENN GöSe de benaErEN BENEREEKEReS ee ENEaN e TAKViİiM