“Son Posta,, nın Hikâyesi — ÇiFTi ALTMIŞ K ” NM m , Çepiren : Hacı (o Hürşid O Efendi (o erkenden!ğine bir kere daha emin olabilmek için: “kalkmış, bahçesindeki mısırların altla -| — Hele gözümün önünde bir kere de rını kabartıyordu. İşine o kadar dalmış -'sen say! tı ki, bahçe kapısının açıldığını, bit ya- Deyip, bir kere de ona saydı bancı adamın çakıllı yoldan yürüy: mal etmedi. İİ yanına kadar geldiğini bile farkod Tavukları satan; memmişti. gitmişti, — Tavuk alır mısınız? Hacı Hurşid Efendi keyifli idi, Kendi di Hacı Hurşid Efendi başını kald kendine «OY Karşisinda bir adam duruyordu. — Çiti değil, teki altmış kuruştan faz- rta kesileli henüz pek az zaman ge la eder, dedi, şu benim kümesteki iki ta- ariiğu belli iki tavuk vardı. Tav İvuğa yedirdiklerimi bir hesab ets dâ — Tavuk alır mısınız, yeni kestim, ge-İrede altmış, nerede yüz altmış. Herif mu- ia Yitirdim. hakkak bu iki tavuğu bir yerden çalmış- baş” Hacı Hurşid Efendi tavuklara tır, Adam sende bana ne.. gözlerini aç - « böylaşini salladı: salar, kümeslerinin kapılarını kapasalar yua! — Kaça verirsin? da çaldırmasalardı. dl — Çifti seksen kuruş. Benim tavuklarım da var.. ben çaldırı- E Çifti seksen kuruş. Sudan ucuz bunalyor muyum? » 6 derlerdi. Hacı Hurşid Efendi, böyle semiz| Tavuklarına yem vefmeyi unuttuğunu tavukları seksen kuruşa nerede bulsa öpe | hatırladı. öpe alırdı. Fakat pazarlıksız alış verişİ — Bu sabah yem vermedim. Amma za- “etmek te hiç huyu değildi. irar yok, daha erken, şimdi veririm. © — Hele bir bakayım. İki kesik tavuk elinde kümese doğru Tavukları eline aldı, Fazla ağırdılar.| yürüdü, kümese yaklaştı, kümesin kapısı Bunu anlamış olmasına rağmen tersini açıktı ve iki tavuğunun yerinde yeller €- “söylemeyi daha faydalı buldu: siyordu. — Bunlar çok hafif, © Ağına doğru götürdü, üfledi; tüyleri- org nin altına baktı, Yağlı oldukları besebel- | icevji İdi, Fakat gene tersini söylemeyi fay- a modelı buldu: lü — Zayıf hayvanlar, — Değil bayım.. bem semiz, bem ağır. — Zayıf, amma mademki getirmişsin “çiftine kırk kuruş vereyim! 1 — Nerede bu bolluk bayım.. böyle ta- vukların çiftini kırk kuruşa kendim bul- sam alırım, — Haydi elli olsun, daha bir diyeceğin iyok yal © — Olmaz. » Adam gidecek gibi idi, © — Altmış kuruş! © Adam düşündü: — Vermezdim amma, senin güzel hatı- gin için, Hacı Hurşid Efendi cebinden para çan- © tasını çıkardı. Onlukları, yirmi beşlikleri ws bir kaç kere ardı ardına saydıktan sonra asındie “wet altmış kuruşu bir araya getirip ” şvadamın avucuna koydu. Fazla vermedi - PU — Yuh ervahınal |, — Dur, acele etme. O kerte elimden kurtuldu, ve la kin ceht ettim, bulacağım. —Zor bulur sun. Kaçan balık bir daha oltaya gelir mi? “8 iğ ayı ih- altmış kuruşu almış, bak it v ? Bir boş kümese, bir de elindeki tavuklara baktı. Bu tavuklar kendi tavuklarıydı. Nasıl olmuş ta aldanmış, kendi tavukla - rını, tavuklarını çalandan satın almış — Gece tavukları çalıyor, sonra kesi - yor, sabah getirip bana satıyor. Ben böyle küstah hırsız görmedim. Amma o- Bun alacağı olsun. Başına şapkasını giymeden, sırtındaki ceketi değiştirmeden karakolun yolunu tuttu. Komiser masası başında oturuyor- du. Hacı Hurşid Efendinin telâşla içeri girdiğini görünce: — Ne var, ne oldu, bir vak'a mı? Diye sordu: — Vak'a, hem de ne vak'a, böylesi gö- rülmemiştir. — Bir cinayet! — Daha beter. — Nerede? — Hele arzedeyim. Bu sabah bahçem - de çalışıyordum. Bir adam kesilmiş iki tavuk getirdi. Çiftini altmış kuruştan al- m, mes) Hacı Hurşid Efendiie şafak atmıştı. | URUŞ İsmet Hulüsi Ayssslir — Muhakkak size ölü tavuk satmıştır. Bu zamanda çifti altmış kuruşa tâvuk hiç bir yerde yok. — Ölü tavuk olsa daha ne istersiniz. 'a ne? — Tavuklar benim tavuklarım.. — Anlıyamadım. — Çifti altmış kuruşa bana ucuza gel - mişti, Tavuklar da taze kösilmişti. Besli idiler de hemen aldım. — Çalınmış olmasın? — Ben de onu düşünmüştüm. — Ya, çalınmış olduğunu düşündünüz öyle mi, bu noktayı itiraf ediyorsunüz. fendim. nmığ olduğunu siz de düşündü nüz mü demek istiyorum? Düşündüm değil, bildir bile, çifti şa tavuk nerede bulunur ki! — Devam ediniz. — Tavukları satan paraları aldı gitti. Ben de benim tavuklarıma yem vermek im, kümesin kapısı ardına kadar â- tavukları ortada yok. Ben meğer | kendi t wuklarımı, o hirsizdan çifti alt- İmiş kuruşa almamış miyım?.. Komiser düşündü: — Şimdi ne İstiyorsunuz? Hacı Hurşid Efendi: — Ne istediğimi anlamadın mı, hırsızın tutulmasını, cezalandırılmasını ve altmış kuruşumun bana verilmesini istiyorum. Der gibi komiserin yüzüne baktı. Ko - miser bir kâğıd kalem çıkardı: — İsminiz? — Hurşid! — Soy adınız? — Ekerer! — Ne iş görürsünüz?. — Şimdilik hiç, evveloe memürdum, sinnim dolayısile tekaüde sevkedildim. — Nerede oturursunuz. güzel bahçeli ev.. kapısında bir nal ver- dır. — Fazla tafsilâta lüzum yok. Şimdiye kadar hiç #abıkanız var mı? — Efendim. — Sabıkanız var mı? — Fakat ne münasebet, n kümesi se doğru ilerledim. Bir de ne| — Aralık sokak on yedi numara., Hani! ————— ei İstanbul Belediyesi İlânları Belediye merkezile dairelerin? lüzumu olan muhtelif boyda 400 tane bayrak açık eksiltmeye konulmuştur. Hepsine 1360 lira bedel tahmin edilmiştir. Liste. sile şartnamesi Levazım müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2499 sayılı kanun- da yazılı vesika ve 102 liralık ilk teminat makbuz (Oveya mektubile (beraber 11/10/98 Salı günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (6854) m Şehir tiyatrosu tarafından neşredilecek olan ve hepsine 900 lira bedel tahmin olunan 28000 tane Türk Tiyatrosu Mecmuasının tab ve ihzarı açık eksiltmeye konulmuştur. Şartnamesi Levazun Müdü nde görülebilir. İstekliler 2490 sa - yılı kanunda yazılı vesika ve 67 lira 50 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 3/10/9383 Pazartesi günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. O(B.) (6521) DENİZBANK (Yeni) vapurların Bandırma birinci ve ikinci mevki ücretlerinde tenzilât İstanbulla Bandırma arasında gündüz postalarım yapmakta olan (Yeni) vapurların birinci ve ikinci mevki Gcretlerinde 5- ilkteşrin 1938 tarihine müsadif çarşamba gününden itibaren mühim tenzilât yapılmıştır. Nakliye vergisile pul parası dahil olmak Özere birinci mevkide seyahat edecek yolculardan (887) kuruş yerine (300) kuruş ve ikinci mevkide #6ya- hat edecek “yolculardan (244) kuruş yerine (150) kuruş üeret alınacaktır. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. (RR MM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. GAMMMN (GENE mâm icab ediyor. — Şikâyetiniz ayri iş, cürmünüze ge — Hayir yok, İince bu da ayrı iş... Biz hırsızı arıyaca - Komiser daha bir takım yazılar yaz -|ğız, fakat çalınmış bir malı, çalınmış ol- dıktan sonra kâğıdı Hacı Hurşid Efen -|duğunu bil bile, satın almış olmanız. diye uzattı. Hurşid Efendi okudu... Ke -| Hacı Hurşid Efendi sözün nihayetini keledi: anlıyamadı. Gözleri kararıyor, başı dö « «Çalınmış bir malı, çalınmış olduğunu | nüyordu. bile bile satın alan ve bunu karakolda itiraf eden Hurşid Ekererin, cürmü ceza kanununun maddel mabsusasına.........» Hacı Hurşid Efendinin rengi sarardı, kı- zardı, morardı: — Ben size şikâyet için gelmiştim, fa - YARDIKİ MÜSHAMIZDA: Acaba kimdi ? İngilizceden çeviren: Neyyir — Soruyorum, alelusul ifadenizi al -İkat bu zapta göre... SON EVER RON MAN! ORMAN ZN, Ki NM <3 — Jayırttığı mer — aniresi vardı. o Takvorun odalar (o hep birinci katta olduğu için asansör merasiminden de © kurtuldular; basamakları kırmızı yol halısı döşenmiş mermer merdivenden yukarıya çıktılar. İfakat hanım da, Gurabt efendi de, 'Torikle Takvorun kendi aralarında sık sık fiskos etmelerinden, acaip acaip, bi- — Voltaya gel. mesin varsın. Pa Tekete âtâr ge| nem tutarım. Na- girmiştir. Bana ge loor kim kendisin) tanaacâğım; kimdir acep”» — Ha, aferin! — Yâ?! Tıpatıp ingiliz o entelicens servisin - detektifleri gibi iş görmüşüm. — Anlat alt tara fini. Lâf ederken, yük beygiri gibi yan sokağa sapma, — Derken, kapu- cu cevap etti: «İs- pençli gaztacıdır, Müsü Olaf derler, Karısıylan otüroor..» — Ulan, Yulaf di ye de ad olur mu? Kapıcı seninle alay etmiş. — Dur! Diğne!, Kapucuya: «Emin- sin?» dedim. Bana o vakıt yolcu tefte- rini göstertti, — E, ne çıktı bundan? — Çıkan şudur: Bizim kapkaç kendi- ni İspençli gaztacı deyi göterttiriyor. Esasen, dolandırıcı hırsız takımı böyle etmez? Maksadı, izini belli etmesin. Bu malumatı elde ettikten soramaâ altık ü- zerine düşmedim. Şimdik, güzel güzel otele eneriz.. — Ne bitmez sey senin de lâfın, a ikj| — Sonra? gözümün hiçbirisi! — Sonrası: biz oraa gidincez, herif * — Oda pazarlığını bitirdikten sora. İkapancaa tutulmuş fare gibidir. Her ma, sankim ikinci derece iş imiş gibi:İhalini gözetir, enksesinden, çaktırmaz- . «Pardon, afedersiniz müsü portiyer.İdan takib ederiz. Kertesi gelir gelmez dedim; teminden bundan içeriye birisi|de yakalattırırız. Nasıl? Beğendin pla- © Sil ki tutmuşum. ç — Kimi? — İşte onu, Ne beydi? Zurna gibi bir isim taşoordu. — Hani, nerede? — Tuttum dediysem; sahiden balık- tırsandın ki beraberimde buraa gelsin? — Ya? — Altık düpedüz umudumu kesmiş idim ki, az ötede köşeyi döner iken he Tif genem tak karşıma çıktı. Nerede? Bizim de eneceğimiz otelin kapusunda, — Yakalattıraydın.. — Kime? Onda, senin emrine amade polis varıdı sanırsın? — Kendin ne güne duruyorsun? — Divanesin? Isporcu, boksör he riften akşam akşam dayak yiyeydim? —E, ne oldu? — Kendimi belli bilem ettirmedim Saklandım. Bir tükânn kepengini 3i- per aldım, gözetledim. O, içeriye gitti İse, kapucunun yanına sokuldum, sor- dum: «Boş odanız vardır?» «Hel» dedi. «Bize üç oda iktizadır.> dedim. «Pek eyi, açalım.» dedi. — Bunları haspi geç, anam babam! Herifi ne yaptın? — A 20! Sen tınma ki lafımı bi- tireyi nımı? — Yaşşa, bel Yamanmışsın vallahaf Takvor mağrurane güldü, Kırk yılda bir iyi becerdiği bir işden dolayı ken- dini Toriğe beğendirmiş, onun gözüne girmişti. Âdeta, bir harika başarmış gi- bi böbürleniyordu. Torik Necmi: — Haydi, öyle ise şimdi, vakit kay- betmeden bizimkileri alıp, otele gide- lim, yerleşelim, lâzım gelen tertibatı alalım. — Öyle edelim. — Bizim odalar malüm mü” — Hel Onu da düşünmüşüm. Herif 49 numrodadır. Sana 30 numroyu, ken- dime 48 i ayırttrdım. Guregg — İşte onu, Ne beydi? Zurna gibi bir isim taşoordu rini tecessüs eder gibi tavırlarından pi- releniyorlardı. Hele kocakarı meraktan deli olacaktı. Bir aralık Torik Necmi: — Anne hanım! Babalık! Vakitli va- kitsiz odanızdan dışarıya * çıkmayın. Hızlı konuşmayın. Gürültü etmeyin; Bana danışmadan hiçbir iş görmeyin! Tenbihini geçince artik kadın daya- namadı; — Kuzum, ne oluyor? diye sordu Ba- takhane mi burası? Zuhuri oyununda- iki Kanlı Nigârın evinde miyiz? Torik buna cevsben: — Ben ne diyorsam, onu yapın. Üst tarafına karışmayın.. dedi. O andan itibaren Takvorla ikisi âdeta pusuya yatmış idiler, Her saat, her da- kika, 49 numaralı odada bir çıt olsa ku. lak veriyorlar, kapı gıcırdasa dışarıya fırlıyorlardı. Takvor, kapıcı ile ahpaplığı ilerlete- rek ağzından fazla tafsilât kapmıya çalışıyordu. Lâkin elde edebildiği bü: mizle madaması da karşı bekarşıdırlar, Böylece herif sanır- $ın kıskaç içerisin- dedir. Bir yana da kımıldanamaz. — Bravo be Tak- vor! Şıllık Hürmüz- den de, Lüpcü Ar senden de baskın- sın, — Onlar da kim- dir? — Bir (o meşhur; polis hafiyesi, öteki de sabıkalıların ağa babası! — Mersi! Hızlı — adımlarla kahveye döndüler. : Gurabi efendi ile İfakat hanım fena halde sabırsızlan- mışlar, öfkeli idiler. Kocakarı her iki- sini de: — E, aşkolsun! Saygısızlık da bu ka- dar olur!, sitemile karşıladı. Nerede kaldınız ayol? Torik mânalı mânalı gülümsiyerek: — Hayırlı bir iş peşinde idik.. dedi. — Hayırlı iş de neymiş? — Onu sonra anlarsın. Haydi, ilk pe- şin otele gidelim; Eşyayı tekrar sırtladılar, koyuldular yola. Otel, her büyük şehirdeki ikinei sınıf oteller gibi kıvrak, şirin bir yerdi. Al- tında mütevazı bir lokantası, bir otur- ma ve okuma salonu, birdeha- sır koltuk ve * Aksel mer - tün mslümat, tarassud ettikleri şahsın. muntazam bir İsveç pasaportu ile sev © hat etmekte olduğuna ve her sabah miyeti Akvama gidip müzakerelerfğ * katle takib eylediğine, sonra da o döndüğü zaman İstokholm ile uzun zun telefon mükâlemelerinde bulu duğuna dairdi. O gece, Torikle başbaşa verip hasbi hal etmişlerdi. Takvor: — Bu herif ya kiyak köpoğlunun bi- ri, yahut da bizim aradığımızdan bam- başka bir şahıstır.. diyordu. — Nerede” “mediyorsun” 7. w