aya çweaep Hergün Büyük temizlik Mümkün müdür? Yazan: Muhittin Birgen iç şüphesiz — Avrupanın büyük bir temizliğe ihtiyacı var; bu - günkü Südet buhranı bir pamuk ipliği - ne bağlanabilir; yahud, Almanya buna razı olmaz, daha sağlam bir iple Südet- Tet memleketi Almanyaya bağlanır. Bun- lar mümkün, kolay ve önümüzde duran geylerdir. Fakat, bununla Avrupa buhra- ni halledilemez; Avrupa buhram, 919 hastalığının devamından başka bir şey ol- madığına göre hastalığı kökünden tedavi etmek icab ediyor. Şimdiye kadar yalnız ârâz tedavi edildi ve bütün bu tedavi emekleri boşa gitti. Yapılan bütün mülâ- katlar, konferanslar, anlaşmalar, hatlâ imzalı kâğıdlar faydasız kaldı, Hastalığın bir taraftaki tezahürleri kayboldukca Ö- bür taraftaki tezahürleri meydana çıktı. Bugün de hastalığın başka bir tezahürü ile uğraşılacak ve o da halledilecek. Fakat yarın? Yarın tekrar başka bir tezahür karşısında kalacağız ve dünya yeniden dedikodular, ihtilâflar, siyaset çarpışma- ları ve nihayet helecanlar içine öüşecek. Bu hastalığı kökünden tedavi etmedik- €e bu hal devam edecek ve işler bir har- be kadar gidecektir. * Şu halde Avrupada büyük bir temizli- ğe ihtiyaç vardır. Cihan harbini kepayan sulh muahedelerinin ortaya attığı hak- sızlık, adaletsizlik, tahakküm ve cebir pisliği etrafa o kadar ufunet neşretti ki! bütün Avrmpa bu pis hava içinde bir tür- lü siyast ve içtimat sıhhatini elde edeme- di. Bu hakikati bugün bilmeyen yoktur. Fakat, acaba, derd tedavi edilebilecek mi? Acaba, Avrupanın dört köşesini kap- hyan bu ufuneti bir neşter darbesile te- mizlemeğe cesaret edilecek mi? Günün en mühim meselesi ve bütün zihinleri büyük bir ehemmiyetle İis- tilâ eden sual budur: İngiltere başvekili- nin yaptığı seyahat, onu takib eden u- zun müzakereler, Fransız nazırlarının se- yahatleri ve nihayet yarın için mutasav- wer ikinci seyahat gösteriyor ki Lloyd Georges'un yaptığı fenalığı Chamberlatn temizlemek istiyor. Acaba istiyor mu? Hakikaten ve sami- mi olarak istiyor mu? Zahirt alâmetlere bakarak ve bilhassa bir zamandanberi İngilterenin söylediği sözlere inanarak bu isteyişte samimiyet ve ciddiyet buluh- duğunu kabul ettiğimiz zaman da acaba bu mümkün müdür? Acaba, İngilterenin himmeti iJe, Avrupa milletleri birbirleri- le ciddi olarak barışabilirler mi? Bir ta- rafta kâfi derecede ezemediğinden do- layı hiddetli, öbür tarafta zülme veya haksızlığa uğradığından dolayı — dargin, İki gruptan mürekkeb Avrupa milletleri arasında hakiki bir anlaşma, devamlı bir sulh anlaşması temin edilebilir mi? * Günün bu yakıcı suallerine, maalesef, müsbet cevab vermek çok güçtür. Bu güçlüğün sebebi de şurada duruyor: Avrupada büyük bir temizlik, kat'i bir hesab tasfiyesi yapmak için bütün fırsat- lar kaybedilmiş ve aradan çok zaman geçmiştir. 1918 de birbirlerile dört sene boğuştuktan sonra son mermilerini atan milletler, Wilson prensipleri karşısında hiç olmazsa istikbale bakarak ruhlarında derin bir teselli duyüyorlardı. O zaman- dar Avrupa harbin bir daha geriye gel- Mmemesi için her şeyi kabul edecek bir fe- dakârlık duygusu içinde idi. Bir kelime ile, 918 sonbaharı ve kışı, Avrupa millet- leri için bir epsikolojik an» teşkil edi- yordu. O psikolojik an içinde, insanlar bir Milletler Cemiyetine, bir milletler hu- kukuna ve nihayet bir Avrupa memleket- leri ittihadına kolayca inanabilir vaziyet- te idiler. Maalesef, bu psikolojik andan istifade etmeği kimse düşünmedi. Fırsat fevtoldu. Cebir ve tahakküm üzerine ku- rulmuş bir sulh, yalancılıktan ibaret bir Milletler Cemiyeti, Avrupa milletlerini o kadar büyük bir inkisara uğrattı ki bu- gün Avrupada kimse kimseye inanmaz oldu. Hitler kaç defa Fransaya hitab e- derek: «— Bizim artık Fransa ile görülecek hiçbir hesabımız yoktur!» Diye haykırdığı halde, haklı veya hak- sız, Fransada buna kimse inanmış değil- dir. Belki Hitler bu hitabda samimidir, belki o, artık Fransa fle düşmanlık yap- mak istemiyor ve Almanyanın istikbalini başka hesablarda aramak fikrindedir. Fa- Resimli Makale: m Zoraki eğlence... — Kederi unutmak için zarla aranıp bulunan eğlence öyle bir zehirdir ki ınsanı muvakkaten uyutur, fakat uyanışta hissedilmesine sebeb acının — bir olur, misli fazla olarak İnsan sevinetni olduğu gibi kederini de duymalıdır, yapa- cağı şey kendisini ona kaptırmaktan korumaktıt, sevinçte olduğu gibi kederde de hislerimizi coşmaktan meneden f1- reni elde bulundurmaktır. Yalnız başına tayyare Yolculuğu yapan 18 aylık çocuk Bu iki çocuktan uzun boylusu beş, kı sası bir buçuk yaşındadır. İsviçreden tay" yareye binerek Londraya tek başlarına dönmüşlerdir. İsviçrede üç ay kalan kü- çük kız ingilizcesini tamamile unutmüş- tur. Büyük kız bu hattı 10 defa geçmi, bulunmaktadır. Şimdiye kadar da tam 30 saat uçmuştur. —<xuxu—uy n kat, Fransa ona inanmıyor; çünkü, sade Fransa değil, bütün Avrupa inanma kuv- vetini çoktan kaybetmiştir! Artık kimse kimseye inanamaz! * 918 deki fırsat kaybolduktan sanra ara- dan pek çok hâdiseler geçti. Eski diplo- masi, bütün yalanları ve dolanlarile, bü- tün gizli ve açık oyunlarile tekrar hayata hâkim oldu, Bu fena hayat şartları için- de, komünizm, sösyalizm, faşizm, nasyo- nal sosyalizm ve demokrasi gibi bir takım birbirlerile boğuşmıya âmâde akideler ve ideolojiler çıktı. 918 de birbirlerile dost olmıya o kadar hazır olan milletler, bu- gün birbirlerine karşı yalnız şübhe ile bakıyorlar ve birbirlerini aldatmıya Çça- lışıyorlar! İşte, sırf bu sebebden dolayı, sırf bu psikolojik âmilin tesiriledir ki biz Avru- pada umumi bir temizlik yapılabileceğine ve yeni bir hayat devrinin kolaylıkla ve yakın bir zamanda açılabileceğine kani değiliz. Londra ile Berehtesgaden arasın- daki müzakerelerin hududları ne kadar geniş ve hedefleri ne kadar uzak olursa olsun, Avrupayı 918 ufunetinden kurta- rabilecek bir temizlik şimdilik mümkün değildir. Südet davası ve Çekoslovakya meselesi esaslı bir tarzda halledilebilirse bugün için kârımız bu olacaktır. Diğer iş, eğer ikinci bir muharebeden sonraya kalacak değilse, sulh, müzakere ve diplomasi yo- lile temin edilebilmek için çok zamana muhtaçtır. Bugünkü dünya, ne vâkılar, ne de ruh bakımından 918 dünyası değil- dir, Muhittin Birgen İSTER Küçükpazarda Tavanlı çeşmede, 27 numaralı evde — otu- ran Hayrullah Şenay bize şu hikâyeyi «— 9 ay evvel evlenmiş ve muamelenin hitamını müteakip te beyannameleri İ_:mlnönü nüfus memurluğuna bırakarak, kayıdlarının düzeltilmesi için kayıdlı olduğum «Adapazarı» İSTER PS | — Hergün bir tıkra ! Mübalâgacılar ? Mübalâğacı, bir arkadaşına Mvi $ mektub yazdı: İ — «Şimdi ipek böcekçiliği yapıyo - rvum, Burada bir dutluk yetiştirdim. g Dut ağaçlarını diktiğim toprak gayet | ince bir toprak olduğu için, ipek bö- ; İ ceklerinin yaptıkları ipekler de dün- | ! yada eşi bulunmtyacak kadar ince 1 İ oluyorlar. Bu yüzden çok para kaza - Hiyorum.> Mübalâgacının arkadaşı bir sene ; sonra cevab yazdı; «Ben de senin yaptığını yapmak ie- tedim, bir dutluk yetiştirdim. Fakat yetiştirdiğim dutluk, eskiden altın çıkardıkları arazide olduğu içi: ğ İ #pek böcekleri de tpek yerine altın ı teller yapıyorlar, Bu yüzden — senin YUMLe V Beş metre Uzunluğunda Bir mektub Avustralyalının biri Londradaki milli çiftçiler birliğine bir mektub gönder - miştir. Bu mektub en uzun mektub rö - korunu kırmıştır. Uzunluğu beş metre - dir, genişliği de 40 santimdir. eaaieleüşil el Bi Amerikada münakaşa illeti salgın haline girdi Amerikada sokak ortasında münakaşa illetine tutulanlar çoğalmıya başlamış - tir. Son günlerde büyük bir grup semt semt dağılarak, itfaiye neferlerinin kollarına neden kırmızı şerid taktıklarını müna - kaşa etmeğe koyulmuşlardır. Münakaşa daha hâlâ sona ermiş değildir. Münakaşa meraklılarının bir kısmı da, koyunların kuyruklarının neden bazı - larının kalın (Karaman koyunu gibi), bazılarının da ince olduğunu araştırmak. tadırlar. İNAN, İSTER ahlattı: rünmekteyiz.» İNAN, İSTER Dünyanın en güzel Ayaklı Genç kızı Amerikada sabun fabrikalarının rek - ayaklarına baktığı bir genç kız vardır. Bu genç kızın ayaklarının dünyanın en mü- emmel ayakları olduğu iddia ediliyor. Sözün Kısası Başa çıkın, bakayım! e KT J7 u zamanda yetişen bir çocuk, bi- zim konuşmamızı, tabirlerimizi, Böz temsillerimizi işittiği vakit bazan afallıyor ve biz de, düşünmeden, tartma- dan, ulu orta, zavallıya hafifi toyluk damgasını vuruveririz. Halbuki biz büyükler, zamanımızla yü- rTümüş, frenklerin dedikleri gibi alâpaj olsak, yani okunan kitabı sayfası sayfa- sına takib etmiş bulunsak, çocuklarımızı bu şaşkınlıklardan koruruz. Meselâ: Geçen gün, hangisinde oldu« ğunu hatırlıyamıyorum, gazetelerin bi « rinde gözüme şu haber ilişti. Gülhane ci- varındaki bostanların birinde oturan bir adama garaz bağlıyan bir kaç kişi, onca- gızdan hinç almak için incir ağaçlarını kesmişler.. Güzete de, bu havadise bü « yük harfli bir başlık koymuş. Tanıdığım, on beş, ön altı yaşlarında bir çocuk, bunu benimle beraber o ga « zetede okur okumaz, baktım, düşünceya — Ne düşünüyorsun, oğlum? dedim. — Hiç! — Hele, hele! Zihnin bir yere takıldı. söyle, ben de bileyim. Çocuk, nihayet, düşüncesini izaha ram oldu: — Tuhaf! dedi. Zamanla, telâkkler de- Bişiyor zahir.. u — Ne gibi? — Şu bahçıvandan intikam amak için, bostanımdaki incir ağaçlarını kesmişler., — Evet. Ne demek istiyorsun sanki? — Halbuki, eskiden.. — Ne olurmuüş, eskiden? — Bir kimseden öç almak istiyenler 6 mun ocağına bilâkis incir dikerlermişi Gelin de siz şimdi bu mantıkla başa çı kın!.. ___E. Talu Balıkesirde kocasını bırakarak Iâmını yapan, herkesin, yüzünden ziyade| — Kaçan bir kadın hakkında takibat yapılıyor Balıkesir (Hususi) — Balıkesirin İnö Genç kızın gözleri parlak, kahve ren- nü mahallesinde oturan ve iki çocuk ana« gi, biraz da mııııum=. Binlerce lira-|5t olan 25 yaşlarında Sabriye adında bir ya sigorta olan ayakları, sahibine yüz -| kadın, ayni mahalleden sevdiği Muhar« lerce dolar getirdiği gibi, Amerikalıları | TEM adında birine kaçmıştır, Kocasını vea da hayretten hayrete — düşürmektedir. çocuklarını bırakarak kaçan kadın ve Dans salonlarında, genç kız ayağa kal -| Muharrem hakkında müddelumumilikçe kar kalkmaz, herkes dansı bırakmakta, | takibat yapılmaktadır. onun ayaklarına bakmakta, veyahud da bakarken adımlarını şaşırmaktadır. Genç kız, ayaklarını her gün tuzlu su Beyşehirliler temiz veucuz et istiyorlar ile yıkamakta, yumuşak olsun diye krem Beyşehir (Hususi) — Çoktanberi Bey. ve pudra ile masaj yapmaktadır. İstediğini uyutan 72 yaşında bir kız şehirliler temiz ve ucuz ete hasret kak mış bulunmaktadırlar, Ete narh konu « gşundan sonra kasablar az et kesmeğe baş lamış, şehirde nerede kesildiği belli ol Amerikanın Tencsse eyâletinden — 12| mıyan bir takım etler görülmektedir k!1 yaşlarında bulunan bir kızın harikulâde bunlar da çok bozuk ve fenadır, Halk bes hislere malik olduğu ve karşısındakileri | İediyenin alâkasını bekliyor. uyutmak kabiliyetinde bulunduğu mey- dana çıkmıştır. Genç kız, bir gece tiyat- roda yanında oturan birisini bir kaç da- kika içinde uyutmuş, ana istediği emir- Balıkesir köy ebe mektebi 30 mezun verdi Balıkesir (Husust) — Balhıkesir köy leri vermiştir. Medyum da bu emrileri| he mektebinde bir senelik tedrisat bile harfi harfine yerine getirmiştir. İngilterede duvarsız hücresiz hapishane İngilterenin Vakiflid şehrinde dünyada emsaline tesadüf edilemiyen bir hapisha- ne bulunmaktadır. Bu hapishanenin ne duvarları, ne de hücreleri vardır. Mah- |? pusların kâffesi ziraat işlerile meşgul o- lurlar ve çadırlarda yatıp kalkarlar. Bu- miş, yapılan imtihanlarda 30 genç bayast kazanmış ve mozun olmuşlardır. Bunla«- rın tayinleri Vekâletçe yapılacak ve köy« Jerde vazife göreceklerdir. Mektebe ye« ni talebenin kaydına başlanmıştır. l Büyük müsabaka ÂT Yalnız çocuklar için J- radaki mahpusların hepsi kaçımıyacakla-| 25 Jira, 15 lira, 10 lira ve 100 kişiye de muhtelif hediyeler vereceğiz rına dair namusları Üzerine söz ve şimdiye kadar da kaçana tesadüf edil- ynemiştir. Bu hapishaneden alınan iyi neticeler üzerine İngiltere dahiliye nezareti buna benzer diğer hapishaneler tesis etmeğe karar vermiştir. İNANMA! nüfus memurluğuna yollatmıştım. Geçenlerde eşimin hüviyet cüzdanını değiştirmek — icab etti. Bu münasebetle anladım ki oranın nüfus kütüğünde, || 9 ay evvel evlenmiş olmaklığımıza rağmen el'an bekâr gö- İNANMAIL Bu sütunda her gün muntazaman çıkacak birden on sekize kadar numa“ ralı resimleri kesip saklayınız. Müsa» baka faydalı, eğlenceli, — ve kolaydız; Hal şeklini san resim çıktığı gün ilâm edeceğiz.