Hergün Japonya - Rusya Mücadelesi Yazan: Muhittin Birgen ançuko hudud ihtilâfında dolayi geçen hafta yazdığımız bir ma- kalede iki memleket arasındaki nüfuz r_c— kabetinin şimdilik bir harbe kadar git- miyeceğini söylemiştik. Japonyanın Çin- de çok meşgul olmasından dalayı, bütün dünyanın da iştirak ettiği bu görüş zına rağmen, birdenbire gördük ki iki vvelce Rüuslar ti fından birdenbire bir muharebe vukta geldi ve muharebe Japonların bu aalı takları işgal etmelerile net Di yadenin, topçunun, fankın ve tayyarenin iştirak ettiği bu movzil çarpışmasım ta - bit mahsulü, usul ve emsaline mutabık bir muharebe olmak lâzım geldiği halde, şu dakikaya kadar böyle bir vükıâ kar - çısında — değiliz. İş, her iki tarafın da «teklifsizce hareket» lerinden ibaret bir ki kavgasından ileri gitmemiş, ena- ı=onuşmı: yerine, her iki tarafın da «ameli hareket» metodunu takib etmek- te olduklarını göstermiştir. Şu halde, hâdise, şimdilik, benim bu sütunlarda bir kaç defa söylemiş oldu - ğum gibi, harb sonu dünyasının icad et- tiği yeni bir diplamasi vâkıasından baş- ka bir şey değildir: Eskiden diplomatlar evvelâ konuşurlar ve sonra işe girişir - lerdi. Şimdi ise cvvelâ işi yapıyorlar, sonra da konuşuyorlar. Eğer bu hâdise, 1914 den evvel olsaydı, gimdi her iki ta- raf ta sefirlerine karşılıklı surette pasa- portlarını vermiş bulunurlardı. Bu,; öyle olmuyor; evvelâ tepe işgal edilip sonra söyleni; istirdad ediliyor, ondan sonra <haydi ba- kalım, şimdi konuşabiliriz!» deniliyor. Dünya çok değişti. * Geçen haftanın en mühim hâdisesi, Sövyetler hariciye komiseri Bay Litvino- fun Moskovadaki Japon elçisine verdiği kuvvetli cevablar ve bilhassa bu cevab- ların neşredilmiş olması idi. Bu haftanın büyük hâdisesi de ihtilâflı toprakların Ja- ponlar tarafından istirdad oldu. Geçen haftanın hüdisesi, esas itibarile çok ağır bir diplemasi hâdisesi idi: Bay Litvinof Japon elçisini karşısına almış, söylediği sözlerle kendisini bir hayli 1e- Tatmış, ondan «buyurun!: diyerek oda - sının kapısıma kadar nezaketle selâmet- Jemişti. Bu, olmaz bir iş değildir; fakat, bu konuşmanın, sırf Rus hariciyesince tutulan metninin ilân edilmiş olması Ja- ponya için çok ağır idi. Önce, hemen her tarafta, öyle zannödildi Ki Çinde çok meşgul olan Japonya, bu ağır muamele- yi bazmedecek kadar sabırlıdır. -Fakat, şimdi görüyoruz ki iş öyle değilmiş Ja- ponya, Sovyetler hariciyesinin bu sert muamelesini hazmetmemiş ve bunun için konuşma yerine hareketle cevab vermeği tercih eylemiş. Şimdi tepeler işgal edilmiş, mevziler tutulmuş, müdafaa tertibatı alınmış ol- duğuna göre, Japonya «artık konuşabi- liriz!» diyor. İşin bütün ciddiyeti ve hat- cak ma? Yoksa o da, Japonyanın usulünü tatbik ederek evvelâ tepeleri istirdad et- mek tarafına mı gidecek? Birinci şıkta Rusyanın nüfuzu büyük bir zarara uğrar; ikinci şık ta işi harbe kadar götürür. Bu defa kararı verme mevkii Rusyada olduğu için Moskovanın hareket tarzını dünya merakla beklemek- todir. * Japonya ile Rusyanın karşı karşıya va- ziyetleri o haldedir ki bugün için her ixi tarafın da birbirlerine karçı harb açmak niyetinde olduklarını farzedemeyiz. Bu- na rağmen, harb çıkabilir mi? Çıkar. Çünkü, her iki tarafın da yük- sek nefis izzeti vardır ve ortada bahis| mevzwmr olan da şimdi budur. Japonlarm milli şeref bahsinde nö kadar sert olduk- ları malümdur. Moskova mülâkatının neşredilmesini bir türlü hazmedememiş olmaları gösterir ki bu davada her geyi Bgöze almişlardır, İnitilâb Rusyasmın da kendi anlayışlarına göre küvvetli nüfuz iddiaları ve kuvvetli şeref duyguları ol r; yahud da evvelâ tepe| Resimli Makale: Ha Birisi ile her hangi bir mesele üzerinde konuşacak mi « hazırlanmadan smız, — dilinizi - kullanmıya Tağınımı açımız. 40 saat durmadan Yüzen genç kız Jenny Kammersgaard Danimarkada Gijedser'den Almanyada Warnemünde- ye kadar olan fakriben 74 kilometre |lik bir mesafeyi 40 saat 26 - dakikadı katetmiştir. Uykusuna galebe çalma - 8: için, kendisini takib eden — iki mo - törde mütemadiyen radyo — çalmışlar, kahvaltı olarak kahve içmiş, öğle yeme ğinde et suyu ile kotlet, akşam yeme - ğinde de, kızarmış yılan balığı, pişmiş meyva yemiştir. Almanyada karaya ayak basar bas- maz da, Nazi bando muzikası ile kar - şdanmıştır. 40 saat yüzdüğü halde yor gunluük hissetmiyen genç kız, doktor ve antzenörünün ısrarile yatağa girmiş - tir. — ——— duğuna göre bu muameleyi Mosvokanın hazmetmesi de çok güçtür. Şu halde U- zakşarkta Japonya ile Rusya arasındaki nazari sulh bir kıl üzerinde duruyor, de- mektir. Japon işgalini bertaraf etmemek bir mesele, etmek te başka bir mesele. Hangi taraftan bakılırsa bakılsın, Mos- kovanın vereceği karar müşkül olduğu kadar mühimdir. rine göre, Sovyetlerin haklı olduğuna hükmetmek icab eder. Fakat, enternas- yonal bahislerde haklı veya mak o kadar nisbi ve ayni zamanda, ma- alesef, o kadar az enteresan ve az faydalı bir şey ki bu bahis üzerinde zihin yorma- ya bile değmez. İş, hareket tarafındadır: Harb olacak mı, olmıyacak miı? — Olursa | bundan ne gibi neticeler ve âkıbetler çı-| kabilir? Bütün dünya şimdi bunu merak ediyor. Haklı veya haksız neticede belli olur: Kim galib gelirse o baklıdır! Muhittin Birgen İSTER İ Gazetenin şehir haberleri arasında dır, İstanbul belediyesi İstanbul sokaklarını daha iyi temiz- Hyebilmek için temizleme vasıtalarını motörleştirmiye karar vermiş ve ilk iş olarak Avrupadan nümune makine- ler getirtmiye niyet etmiş. Bir mukaddemedir. tebrik - edelim, verim hacmi artar, makine ile birlikte su da bulunur, şehri İSTER Yüzme harikası Danimarkalı işei kız ; evvel kü- halidir. rekkeble yazı yazarken mürekkeb uç- masın diye kalemi hokkaya her batı- rışında hokkam kapamayı ihmal et - mezdi. İkinci yalancı da anlattı: — Bu bir şey değil, dedi, benim ta- nıdığım bir hasis vardır. Makinesi iş- lemekten çabuk eskimesin diye her ; gece yatarken saatini durdurur. Üçüncü yalancı altta kalınak iste - medi: — Bunlar hiç bir şey değil, dedi, benim hasis bir komşum var, O kadar hasis ki kendine hediye ettikleri bir kitabı gözlüğü eskiyecek korkusile Şayanı hayret bir Kaçakçılık usulü Çekoslovakyanın Ruzin tayyare is - tasyonunda kendilerini götürecek tay- yarenin gelmesini bekliyen yolcular a- rasında çok temiz giyinmiş bir adam vardı, elinde de kocaman — bir köpek zincirini tutuyordu. Tayyare geldi, yol cular bindiler, bu adam da aralarında Fakat köpeğin tasmasının büyük - gümrük memurlarından birisinin gözüne çarpmıştı. Sahibinin itirazma rağmen çakı ile tasmayı yardı, İki de - inin arasına bir sürü pırlanta yerleş- Adam köpeğile birlikte tev - kif edildi. Prag gazeteleri kaçırılmak istenilirken ele geçen — mücevbheratın 250,000 Türk Hrası kıymetinde oldu - ğunu yazıyorlar, Milyoner birdilenci servetini kız talebelere bıraktı Litvanya ile Polonya hududu ara - sında bulunan Braskot — köyünde bir hafta evvel Asfeerzen isminde bir ih- |tiyar dilenci ölmüştü. Ceketinin ce - |binden çıkan vasiyetnamesinde dilen- einin milyoner olduğu — anlaşı! me bir milyon lHra ile Litvanya ile Var şovada sahibi bukmduğu 34 evini te - berrü etmektedir. Asfeerzen yetmiş se ne evvel talebe #ken ailesinin duçar ol |terke mecbur kalmış ve elli seneden - beri de Varşovada dilencilik yaparak — Kazanan, kaybeden —e Söz söyliyen kesesini açıp harsedene benzer, dinliyenin vaziyeti meydana 'atılan parayı kesesine dolduran adamın 87 bin lira değeri Olan bir futbolcu Geçenlerde İngiliz klüpletinden Ar- senalin diğer bir klüpten 14 bin İngi - liz lirasına (takriben 87 bin Türk li - rasına) bir futboleu satın aldığını yaz- mıştık. Resmimiz, İngilterenin bu en değerli oyuncusu Bryn Jones'i göste - riyor. On'arda insan hayatı Dünyanın en büyük — vapuru olan Kormandir Fransadan kalkmış, İngil - tereye uğramış, Amerikaya gidiyordu. Müretlebatından biri hastalandı, ken - dini kaybetmişti, kan kusuyordu. Va - purun doktoru bir barsak delinmesine hamletti. Vapurda müdahale tehlike - liydi, Bu vaziyet karşısında vapur ku - mandanının kararı, içinde binlerce yol cu bulunan dünyanın en büyük trans- atlantiğini Fransaya geri döndürmek * folmuştur. |Vasiyetnamede fakir talebe enstitüsü- Öğle üzeri Havr'dan kalkmış olan Normandi gece yarısı tekrar limana ’dönnnı ve telsiz ile haberdar edilmiş olan bir romörköre hastasını bırakmış- tır. Hastaya saat üçde ameliyat yapıl- duğu bir felâket neticesinde tahs'lini|mıştır. Fakat biçare sabaha karşı öl -|96.932 bekâr, müştür. Bu teahhüre rağmen Normandi. (h- Sözün Kısası Hatırlatıyorum... E Talu ün Aakşam, - vapurla geçerken baktım: Rumelihisarı mezarlığı. nın ön kısmından mühimce bir parçayı yola kalbediyorlar. Burada yatan ölüle- rin bu sebebden tedirgin olmaları şüphe- siz ki hoş bir şey değil. «Ebedt istirahats adını taşıyan son v — «nun böyle, bu su« retle inkıtaa uğramasını, rahatsız edil. mesini elbette ki hiç kimse arzı Tmez. Lâkin burada — zaruret var. Â nef'i mevzuu bahsolan bir yerde, havas- sın - ölü dahi olsalar - menfaat ve istirahati bazan feda edilir, Şimdi oradaki” sahil yolu genişliyor, foşallah belediyemiz düşünür âe, ar hiğın arta kalan kismını güzel, beyaz biz parmaklık veya duvarla çevirir, içerideki temizleterek orasını mun: bahçe halfne koyarsa, Boğazlı çinü çok sevdikleri için oraya gömülme- yi arzu etmiş olan ölüler de o semte bu suretle son bir hizmet ifa etmiş olmakla ruhan şâd olurlar, Böyle düşünüp dururken aklıma gel- di: Her*imar teşebbüsüne mutlaka bir engel çıkarınak merakında olan köhne tarih manyakları nasıl olmuş ta hatırlas mamışlar? Rumelihisarı mezarlığı önün: de, tam «Kayalar» denilen mevkide ve Ra berköleje çıkan yolun ağzında tarihi (!) bir âbide (!) vardır. Bunu, bazı rivayetlere nazaran meş- hur şair Fıtnat Hanım yaptırmıştır. Hat. tâ derler ki, Fıitnat Hanım bu «hayrats 1 yaptırdıktan sonra şair Nâbiye haber gönderip bir tarih söylemesini istemiş O da, bu nâbecâ teklife kızmakla beraber gu tarihi nazmederek, göndermiş: «Kadın yaptı kademhâne> «Sıkıntı kalmiya tende..> «Dedim târihini Nâbi:> «S... hayrâtına ben de!» İşte böyle tarihi, mühim bir eserin, yolu tevsi etmek bahanesile yıkılmasına mahud tarih kumkumaları nasil kall ol- muşlar? Muhakkak ki akla gelmemiştir. Yokss şimdiye kadar feryad ayyüka çıkardı. İşte ben kendilerine nâçiz bir hizmettr bulunmak maksadile, — hatırlatıyorum: İki buçuk asırlık bir bergüzarı tarih () belediyenin tahribkâr kazmalarının tohr didine maruz bulunuyor. Haydi, paçalar sıvansın! Bu sefer tam yerinde olur, ü enin Kocaelinde Nüfus_kesafeti Vilâyet dahilinde 96932 bekâr, 20489 dul kadın var İzmit, dir, Yetiştirdiği türlü türlü mahsuller ve bereketli toprağı ile Kocaeli, yur- dun en yüksek nüfus nisbetine sahib bulunmaktadır. Nüfusu 335.292 dir, 8 kazası vardır. Gebze, Adapazârı, Kara- Su, Karamürsel, Gölcük, Hendek, Gey- ve, Kandıra... Nüfusunun 168,655 i er- kek, 166,637 si kadındır. Bütün vilâyet nüfusuna göre 100 kişiden 50.3 ü em kek 49.7 si kadındır. Vilâyetin 673 köyü vardır. Köy nü- fusu 273,732 dir. Her Köye düşen nü « fus vasati olarak 407 dir. Vilâyette 68,337 evli arkok; 77.592 evli kadın, 20,670 dul kadın vardır. 73,390 erkek ve 77.790 kadın olmak Ü- muazzam bir servet toplamağa muvaf- |tiyat sür'atini kullandığı için Ameri -|zere 156.780 vatandaş ziraatla, 9517 er- fak olmuştur. NAN, İSTER görmüş olacaksmız- kaya gene muayyen saatte varmıştır. İNANMA! tertemiz görürüz, fakat doğrusunu söylemek lâzımsa 700,000 nüfuslu İstanbul şehri alabildiğine genişliyerek gaha itiba- rile T milyon nüfuslu Londra şehrini geçtikçe ve maküsen mütenasib olarak varidatı da eksildikçe biz şehrin istedi- Anşallah — terkosun yucu sen: İNAN, ğimiz gibi temizlenebileceğine inanmıyoruz, fakat ey oku- İSTER İNANMA! kek, 1356 kadın olmak üzere 10,873 va- tandaş sanayi, küçük san'atlar ve tica- iretle meşguldür. Gemlikte sünnet düğünü Gemlik Kızılay ve Çocuk Esirgeme Ku « rumları müştereken 30 Ağustosda fakir ve Öksüz çocakları sünnet ettirmek için hazır- lıklara başlamışlardır. Çok kıymetli bir para bulundu. Gemliğin Kurtul köyünün yolu tamam - lanmıştır. esnasında — çok kıymetli ve taki bir para bulunmuş, Bursa müzesine gönderilmişlir.