“Son Posta,, nın Hikâyesi TEHLİKELİ AD AAA IA Çevirem : İbrahim Hoyi Herberte eski, acar, çevik Herbert de- mek için binbir şahid isterdi. Çünkü bir kere ihtiyarlıyordu. Sanra, o ana kadar Hayet cadaloz ve müdhiş surette kıskanç bir acuze ile ömür tüketmişti, Bir de işin yürekler acısı bir tarafı daha vardı. O üa, içinde Kitti isminde çıtı pıtı sarışın bir Bü: bulunan, bir aşk yuvasına bekçilik etmek mecburiyetinde idi. Herbert otuz yıldır evli idi. Ona model bir koca denebilirdi. Her sabah evinden, işine gider, akşamları da başı önünde yu- vasına dönerdi. Bankadaki cari hesabı da Aarttıkça artmıştı. Geceleri de asla sokağa gıkmazdı. Zira, bütün — densizliklerine, yarvırcılığına rağmen, karısını severdi, İnsan kırkından sonra szar derler.. Herbert te yaşı artınca gözü dışarılara kaymıya başladı. Yeni zevkin deryasına daldı. Şehrin en güzel bir yerinde, göz- lerden ırak kuytu bir köşede bir apartı- “man tultu. Yumuşak sedirleri, tüylü ha- fıları ile bu apartıman ne de cana yakın, *hoş, gönül çekici bir yerdi. Sonra ona ga- yyet zeki,'her şeyi, şeytanlık ölçüsüne vu- Tan bir sarışın güzeli tanıttılar. Herbert sarışınlara bayılırd. Onun için bu sarı- gından da aşırı derecede hazzetti. Genç kadın ise Herbertin çek defterine bayıl- dlı, göz dikti ve arası çok geçmleden apar- tımana kuruldu. Sere serpile yerleşti. | Kitti, âşığının hoşuna gitmesini pek yi biliyordu. Onu koltukluyor, çıplak kafa- sını okşıyarak balım, şekerim.. teranele- rile onu gidikliyor. «Beni tahrik eden, kendisine bağlıyan biricik adam senşin kuzucuğum..» diye cıvıl cıvıl ötüyordu. Evet dostlarım, Herbert, artık dünya- yı anlamıya, ömür sürmeğe başlamıştı. Ve çok geçmeden azgın âşığın gözle- Tine mahmurluk çöktü, şehadet parmağı da çek yazmaktan nasır bağladı. Ama, Herbert aldırmıyordu., Eğleniyordu, zevk sürüyor, keyif çatıyordu ya... Hem, kim- se Ge ona: — Yahu sarışınlardan kendini koru, onlar tekin olmaz. Tehlikelidirler.. deme- Mişti ki!... Karısı da artık eskisi gibi söylenmi- yordu. Vırvırı bırakmıştı. Osun için onu atlatmak kolay oluyordu. Üstelik, ban- kadaki paralar daha suyunu çekmediği için, umursanacak, düşünülecek bir va- ziyet yoktu. Fakat bu sarhoşluğun mahmurluğu ya- vâaş yavaş bozulmaya başladı. Kitti az- dan azdan mızıkcılığa, burun kıvırmaya koyuldu. Yok, kürkü, kullanılmışmış, hay di bir kavga... Otomobili, istediğ hdıri""ı bakalım. İşine gelmezse, istedikleri- hızlı gitmiyormuş, al sana bir ağız dâlaşı,, | Mi haftadan haftaya aldığı , 600 liraya | Satır çatır anlatacağım... diye de bir teh-| düşmüş imiş, ver yansın bir patırdı.. e- | did savurmuştur. fendim, insan bir sene ayni mobüyayı kullanır mı imiş, bahanesile ' arkasından yolunu bulup Kittiden kurtulmak — için uzun uzun ağlamalar baş gösterdi Hecbert ilkönceleri, kadının her dedi- ti, hiç te öyle kolay kolay atlatılacak ğine eyvallahı bastırdı, fakat günün bi- rinde, banka delterini gözden geçirince, YA İşitmese bile bu alış verişten ve ko- nuşmadan onunla aramızda bir şeyler geçtiğini anlamış olacak, »» Bahçeye döndüğüm zaman kala- balıktan eser kalmamıştı. Yar daroğlunun yanında Jale yapyainız kalmış, biraz ileride Hasan dayının ka- yısı emir bekler gibi boynunu bükmüş ayakla duruyor. Jaleye: — Affedersiniz, dedim, Yalnız kal- dın Bayrakdaroğlu sesimi duyunca başı- nı kaldırdı: — Geçmiş olsun Ömer bey oğlumuz, dedi. Doğrusu fena bir tesadüf oldu. Jale kıs kıs gülüyordu. Hâdise onun boşuna git benziyordu. Sormayın beyefendi, dedim. Sev- rmediğim, arzu etmediğim şeyler. Zaten bir yerde toplananlar ayni fikirde, ayni Seviyede olmazlarsa her zaman bir an- laşamamazlık olur. Ne ise bir şeyler ol- du. Unutmak lâzım! *Son Posta» nan edebi remanı: 40 CINARALTI Kitti dşığının kabak kafasını okşıyaral:: «Balım, şekerim!» diyordu. ayakları suya erdi. Şaka, maka derken paralar suyunu çekiyordu. Böyle olmaz- dı. İnsan yorganına göre ayak uzatma- hıydı. Onun için iktısad yapmıya, birarz tutumlu davranmıya karar verdi. Bu ka-| rarla da o0 akşam Kittiye vâzda bulun- maya kalkıştı: — Bana bak Kitticiğim, dedi, bizaz masrafını kısmalısın. Canım, şimdi si- nirlenmenin sırası mı?. Az buçuk masraf | et diyorum. Öteberi hiç alma, demiyorum ki... Bir ay içinde harcadığın parayı söy- lesem...: Azgın Gşık, vüzinı bitiremedi. Kitti top Bgibi patladı: Seni kabak kafalı şaşkaloz masraf ediyormuşum?.. Ne yorsun, yani?. Paranı harcadımsa, senin için, sana daha hoş görünmek için harcadım. Senin gibi namkör, budala bir eşşşeği mes'ud etmek için harcadım — Pekâlâ. kabul.. kızma, sinirlenme Kitti Farzet ki, o lâkırdıları ben söyle- medim. İşte kesem, dilediğin kadar al, harca... Yalnız, bir parça insaflı ol gü- zelim... seni.. * Bu hâdişeden sonra apaçık anlaşıldı ki, şeytan civelek kadın kahramanımızı kıl kadar bile sevmemektedir ve bunu düpedüz kendisine söylemiştir. Üstelik te: — Haydi, elinden geleni arkana koy- apmazsan, karına gidip, meseleyi Herbert, şapa oturduğunu anladı. Bir gece gündüz çareler düşündü. Ama, Küt mahlüklardan değildi. Rahat rahat, key- fini süre süre yolduğu kazını, elinden Bürhan Cahid uayam. ihtiyacile, fakat pek samimi ve mütees- sir görünerek sordu: SARIŞINI.. Jnu artık sevmiyecek olursan, nasıl göl | Con ile çetin bir pazarlık yaparken gö- — Nasıl oldu efendim, Nazlı hanım- efendi, kendilerine geldiler ya?. Ben bıraktığım zaman henüz açılmamışlar- sızmış bir halde olan Bayrak-|dı. — Buhran geçti. Kolonyalarla frik- siyon yaptık.. yanında Sezai beyle Ne- vin hanım var. Şimdiki halde dalgın dalgın yatıyor. Bir şeysi yok ama... Feridun kaşlarımı kaldırdı: — Yüzünün sol tarafı hilâ kıpkır- mızı. Nası! bir şeysi yok canım. Suna cevab verdi: — © bir kız değil haydud olacak! Ve bana dönerek devam etti: — Tabit onu cezalandıracaksınız de- ğil mi, Ömer beyefendi? Ormuzlarımı kaldırdım: — Ne hakkım var. Ceza hükimi 0l- madığımı zannederim, Suna hiddetlendi: — Peki bu saygısız, küstali köy kızı elini kolunu sallıya sallıya gezecek mi? — Orası bana aid değil.. ben sadece Föridunla Suna da yanımıza gelmiş-|cvimde böyle bir hâdise çıkaranlara lerdi. Jale.kurcalamak ve keyiflenmek |teessüf ederim, o kadar, BON POSTA kaçırmak istemiyordu. Herbert te, nere- de ise karısının duyacağından korkuyor- du. Nihayet bir alle erkeği idi. Yaptığı kepazelikler meydana çıkarsa, kendisine neler demezlerdi?.. Sağ kolunu kesseler razı idi. Fakat karısından ayrılmamalıydı. Bu düşünce ile, bir arkadaşına telefon etti: — Bana bak Con, sana mühim bir şev söyliyeceğim. Boyumdan büyük bir halt işledim.. dostluğuna güveniyorum. Ora- da kimse yok ya.. âlâ.. bir ses geldi de ku- lağıma.. Kitti isminde bir kızla alâka: dim. musun onu?... Demek benimle yaşadığını herkes biliyordu. ba. inşallah karım duymamıştir. Herhalde, haberi yoktur.. peki Con, bir kadını de- feylemek istersen ne yaparsın?. Yani o- ne taniyor lünü hoşnud edersin?.. Para ile mi katı dırabilirim?.. Âlâ. Ben de bu fikirdeyim . mur alınacaktır. Yüksek mekteb mezunlarına 118 lira Lise » » M » Orta » 81 » ücret verilecektir. lacaktır. istediği kadar da veririm. Onun için, bu | karıdan bir an evvel kurtulayım, diyo- rum. Bana yardım edersin, değil Ne kadar olursa olsun vermeğe hazırım. Evimi de biliyorsun. Karıyı dehle de ne mi?.. Devlet Demiryolları Yol, Cer, Ticaret ve Hasılat Hareket, Muhasebe, Malze- me Servisleri için Ankarada ve İşletmelerde çalışmak üzere müsabaka ile me- Alınacak memurlar Yüksek, Lise, Orta mekteb mezunu olabilir. ve bunlardan lisan bilenlere 130 L » » B » » » «& » Ankarada istihdam edileceklere ayrıca 15 lira mesken tahsisatı verilir. Taliblerin 35 yaşını geçmemiş olmaları ve memurin talimatnamesindeki mü- Murluk evsafını haiz olmaları şarttır. Her tahail derecesine göre ayrı ayrı inir tihan açılacaktır. Sorulacak sualler, umumf malümat riyaziye ve muhasebedet ibaret olup ayrıca ihtiyari herhangi bir lişandan da yazı yazdırılacaktır. İmti- hanlar Ankara, Haydarpaşa ve İzmir, Adanada İşletme Müdürlüklerinde yaptr İmtihan 20/Haziran/938 Pazartesi günü saat 13 de başlıyacaktır. Talib olanların ellerindeki vesaik ile işletmelere müracaat etmeleri ve taleb- namelerinde hangi servisi intihab ettiklerini ilâve etmeleri imtihandan evvel idare dokltoruna muayene olmaları lüzumu ilân olunur. «İTİT> — 43330 İnhisarlar U. Müdürlüğünden I — Ahırkapı Bakımevinde mevcud 604kilo hurda çinko pazarlıkla satılacaktır. 11 — Pazarlık 17/VI/938 tarihine rastlayan Cuma günü saat 14 de Kabataştlk levazım ve mübayaat şubesi Satış Komisyonunda yapılacaktır, IH — Satılacak mallar mahallinde her gün görülebilir. IV — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte © 15 teminat part lariyle birlikte yukarıda adı geçen Komisyona müracsatları ilân olunur. yaparsan, yap.. teşekkürler canım.. müj- at deni bekliyorum... dedi. Ve o gün Herbert bürosundan dışarıya çıkamadı. İşlerini yüzüslü bıraktı. Akü, fikri Kittide idi. Hep onu, arkacaşı rür gibi oluyordu. Karının fırsat bu fir- sattır, diyerek aza yanaşmıyacağırnı pek iyi biliyordu. İnsan işte abdallığına böy- le yanardı. Ne o, keyif çatacakmış, ha- ram tatlı olurmuş.. hay olmaz olsun!... Kitti ya karısına söyliyeceğim diye tut- turursa, ne yapardı Bunu aklına ge- tirdikçe, bütün vücudünü soğuk terler kapladı. O zaman karısı, yüzde yüz ken- disinden ayrılırdı. Derken kapı vurulduü, içeriye Con gi di! Herbert geniş bir nefes algrak, arka daşının yüzünden olup biteni oku çalıştı; ve idam hükmü yemiş gibi ölgün | bir sesle: — Nasıl karşıladı?.. sordu. Ne yaptı?.. diye Con sırıttı: — Kuzu gibi karşıladı, canımın - içi .. Sana pahalıya oturacak Herbert. On bin lira nakid vâdettim. Ama kurtuldun. O- na bütün her şeyi anlattım. İlkönce biraz üzüldü, ağladı. Sonra sakinleşti ve he- men eşyalarını toplamıya başişdı. Bir saat evvel de, boşanma muamelesi için, avukatile görüşmeğe gilti. | Herbert, şaşkınlıktan küçük dilini yü- tacak gibi oldu, homurdandı: — Boşanmak raı?.. Kendine gel C kimden bahsediyorsun Allah aşkına!.. — Kimden olacak?.. Karından, — tele- fonda onu bırakmak, dehlemek istediği- ni, artık sevmediğini Böylememiş miy- din?.. Ben de gittim. Ona Kifti i | — Hâdiseyi kim çıkarı Ben cevab vermeden atıldı: — Doğrusunu isterseniz Nazlı hanı- mefendi kıza hakaret etti. Suna arkadaşını müdafaa etmek fik- ri ile: — Hakaret değil, ona sadece vaziy ihtar etmiş. — Vak'a yanımda oldu hanımefendi. Kız Ömer beyefendiye bir mendil ge- tirdi. Bir şeyler de söyledi ama işitlme- dim. Her halde bir hediye olarak kabul edilmesini rica ediyardu. O sırada Naz- h hanımefendi geldi ve kıza ağır keli- melerle hakaret etti. Suna sinirlenmişti: — Peki efendim, bir köy kızının e- fendisine, çiftlik beyine hediye verme- si küstahlık değil mi? Bayrakdaroğlu sarhoşluğuna rağmen pek iyi konüşuyordu: — Niçin olsun efendim, dedi. Hattâ meşhür ata-sözü vardır: Çam — sakızı çoban armağanı, derler. Köylüler hal- lerine göre bize hediyeler verirler, Hat. tâ bu âdettir. Hem de pek eski bir â- dettir. Suna bana döndü: — Ömer beyefendi, şu mendili gös- terir misiniz rica ederim? Takdaroğlu İ — Ben de adamakıllı göremedim ki |Ömer beyi seviyormuş, aralarında ge-| rim. Sümer Bank Kay- seri Bez Fabrikası Müdürlüğünden : Halkın sağlam ve ucuz bez ih- tiyacını temin maksadile imal et- mekte olduğumuz 14 tip anahtar- lı kaput fiatları: 1T18 varaş 85 santimlik topu santimlik 15 ea 210 Satışlarımız fabrika teslimi ve peşindir. Fiatlarımız asgart bir balya içindir. Bu fiatlara yüzde iki zam edilmek suretile asgart bir topa kadar perakende satış yapılır. Balyalar 20 top, 720 metre- dir. Siparişin bedeli fab- rikamıza vâsıl olmadıkça sipariş kabul ve sevk edilmez. münasebetini anlattım. O da, boşanma davası açmak üzere çıktı, gitti. (Mark Hellinger) den YARINKİ NÜSHAMIZDA: Üç mektub Yazan: Muazzez Tahsin Berkand nefendi. O gürültü sırasında kay- , Bitti. un bahsi kapatmak arzuslle: ise efendim, böyle şeyler ol- Olduktan sonra ne söylense manasız kalır. Ben zaten köy kızlarını buraya toplamak fikrinde değildim. Hanımlar ısrar ettiler. Suna ona çıkıştı: — Biz pek iyi düşündük. Onlar da bir gece eğlensinler, dedik. İçlerinde haydudlar olduğunu nerden bilelim? — Rica ederim efendim, dedim. Şe- refini müdafaa etmek haydudluk mu- dur? Suna çıldıraçak gibi dudakları titre- ye titreye, göz bebekleri büyüyerek haykırdı: — Ömer bey, siz âdeta o ahlâksız k- zı müdafaa ediyorsunuz. Hattâ yaptığı- ni doğru buluyorsunuz, Bu fikirde :s- râr ederseniz doğrusu... Ve bir an tereddüd ettikten sonra de- vam ettiz — Söylenen dedikoduları doğru bu- lacağız. Dilinin altında bir çeyler vardı. Fe- ridun müdahaleye hazırlanıyordu. Jale ondan evvel atıldı: — Ne gibi dedikodular efendim? Buna teşvik görmüş gibi şahlandı: — Ne bileyim efendim, güya Feri RADYOLİN ile fırçalanan beyaz, parlak vt temiz dişler müstesna Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayınız. ————_/ Dr. HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dahiliye mütehassısı: Parardan bargün (2 - 6) Divanyolu numara 104, 61 ” defonu 22308 - 21064 ? çen bir vak'anın hatırası olarak kend sine o mendili vermiş, Ü Sunanın sözlerinden anladım ki bWr — ran geçirdiği, baygın yattığı SÖYW İi Nazlı bülbül gibi konuşmuş ve d“)'du, larını noktası noktasına varıncayaâ K dar anlatmış. İçimden yediği tokad hak ettiğine bir daha inandığım balik — gittikce dal budak salan bahsi aPt — mak fırsatı arıyordum ki Bıyrlw oğlu imdadıma yetişti. O, âdeta nin tesirile ayılmış gibiydi: Üı' — Rica ederim hınmıefaıdiıw Anlattığınız gibi de olsa Ömer lumuzun kendine aid bir mesele ÖÇ mektir. Buna hangimizin hff"ı ae hakkımızdır. Kendisi bekâr bir tir. Kimseye hesab vermeğe mecbüf madığını zannederim. O söyledikce içimden ıqekküf;; : yorum. Bu adamı hiçbir gün bü sevmedim. Doğrusu benim söşüyerk yeceğimi o rahat rahat söylüyor. f ü ö Sinsi sinsi dinliyen ve ara sırf duğu suallerle kendince anl, Çü zım noktaları söyleten Jale: — Ne ise fena bir şeyler gelip ei hat dedi. Unutmak lâzım, Yarın U Suna atıldı: —— Artık buna imkân yok