8 Saylfa zuammı” “Son Posta,, nın Hikâyesi ESK HDLADA AMAYA AAA A AT — Yazzaın : İhtiyar kadın mahzun mahzun gülüm- sedi: Bu kadar üzme kendini çocuğum. Biz insanlar dünyaya birbirimizi aldat - mak için gelmiş gibiyiz. Genç kızın gözleri yaş içindeydi; ya - naklarında yol yol parlak izler hâsil ol - muştu — Daha mişan halkalarını parmakla - rTımıza dakalı iki ay olmadı, büyük anne, diye mırıldandı, nasıl o adi bar artistini koluna... Devam edemedi Tekirar — hıçkırmıya yaşladı. Büyük annesi koltuğundan ya - a uzandı. Buruşuk ellerini anun ipek uşak koyu siyah saçlarında gez- Yaptığı hatayı © da anlamış her halde. Seni görür görmez kadından ay - rılıp kaçacak yer araması bunu ifade e- diyor. Onları olduğu gibi kabul etmek lâzım kızım. Hem şimdi siz, gençler bir - birinizle mücadele etmek için bir çok im- kânlara sahibsiniz. Halbuki bizim zama- nımızda hiç te böyle değildi. Hele zavallı kadınlar ne kadar zayıf, âciz mahlüklar- dı. Derin derin içini çekti: Dinle, sana başımdan geçen eski bir 1 anlatmak istiyorum. Genç kızın göz yaşları biraz dinmişti. Büyük annesine itaat ederek, ellerini çe—: nesinin altına kavuşturdu. Dinlemiye ha- | zırlandı. İhtiyar kadın gözlerini uzakiara dikerek ağır bir sesle anlatmıya başladı: on yedi yaşında, görgüsüz, $ küçük bir kızdım. Evimizin da bir ana oğul oturuyorlardı. Eçkek genç bir bahriyeli idi. Kafes ar - kasından onu bir kaç kere görmüştüm. 'Uzun boylu, sevimli yüzlü bir adamdı. Annesi bize misafirliğe geldiği zaman - lar âdeta sevinirdim. Kadınm gözleri tıpkı oğluna benziyordu. Belki de göz - leri bu kadar oğluna benzediği için onu çok seviyordum. Bazan genç bahriyeliye © kadar yakın olduğunu, anu her gün gö- Tebildiğini, okşayıp sevdiğini düşünerek bütün bunlar olmıyacak garib şeylermiş | Bgibi hayrete ve heyecana düşerdim. İçim- de kendime bile itiraftan çekindiğim ha- sede benzer; his de uyanmaz değildi. Bizim evlâdlıkla onların kalfası ar - kadaştılar, Bizim kız, sık sık onlara gi - dip gelirdi. Bir gün gene müsaade alıp gitti. Akşam üzeri döndüğü zaman oda- ma geldi. Korkak, mütereddid bir bali BON POSTAa SUTTLAK KIT ADK 00 CKD KA AN KA L | KADINLAR Peride Celâl Buruşuk ellerini onun tpek gibi saçlarında gezdirdi bahriyelidendi. Mektubu okuyup bitir -|ettiler, sonra şundan bundan konuşmıya dikten sonra yatağıma kapandım ve sar- | başladılar. Bir aralık içlerinden - biri, sıla sarsıla ağladım. Her halde bu göz| karşı komşudan, yani bahriyeliden söz yaşları teessürden değil, sevinçten, he -| açtı: «Ne çapkın adam, mahallede aldaı- yecandan geliyordu. O günden sonra mek | madığı kız kalmamış» diyordu. Öbürleri tublaşmıya başladık. Ne güzel yazıyordu |bu bahisle çok alâkadar olmuşlardı. Be- ne kadar samimi bir ifadesi vardı!. Rü -|nim sapsarı olduğumun kimse farkında yada yaşar gibi idim. Artık bir dakika | değildi. O sırada içlerinden biri, «<«Bana yalnız değildim. Her zaman onun hayali | da durmadan mektub yolluyor da bir tür- benimle beraberdi. Çekmemde etrafı yal-|lü geri çevirmiye elim varmıyor» diye, dızlı, köşesi kuşlu, mavi mektublar birik-|arsız arsız gülerek elini göğsüne soktu. mişti. Bir kaç mektub çıkardı. Bağırmamak Aylar geçti, sararmıştım, kendimi has- için kendimi güçlükle tuttum. Elindeki ta hısudı'::rdum. Bu aşk içimi bir kurd mektubların hepsi benim mektublar gibi gibi yiyordu. Onu öyle seviyordum — ki. | Mavi renkteydiler. Kenarları yaldızlı ve Beni doktora gösterdiler, biraz hava al -| Yöşeleri kuşlu idi. Bahriyelinin ifade - re gitmiyordum. Mahalledeki arkadaşla -| Medim. rımı bile ihmal etmiştim. Kimsenin yüzü-| İhtiyar kadın birdenbire sustu. Kapı nü görmek istemiyordum, Kendi kendi- | açılmış hizmetçi içeri girmişti. Biz şey söy me, onu düşünerek kalmak daha çok ho- | lemiye geldiği anlaşılıyordu. Genç kız o- şuma gidiyordu. Doktor hava almamı | a elile beklemesini işaret ederek başını tavsiye edince evden her akşam kapalı| büyük annesine yaklaştırdı. Gözleri mes bir arabada sokağa çıkmam münasih gö- | Takla parlıyarak sordu: rüldü. Belli etmemekle beraber buna| ——Sonra, sonra ne oldu büyük anne? çok sevindim. Çünkü onu görebilmem im-| İhtiyar kadın başını önüne eğdi, ya - kânı hâsıl olmuştu. vaşça fısıldadı: Akşamları hizmetçi ile çıkmıya baş -| — Etrafı yaldızlı köşesi kuşlu, mavi Tadık. Araba Hle kırlara gidiyorduk. Git- | mektubları yaktım. Bir daha da mektub- tiğimiz yerde kimseler bulunmazdı. A -| larına cevab vermedim. Bu hareketim o- rabadan iner yürürdük. Epey uzaklaştık- | na fazla dokunmuş olacak, Annesini gön- tan sonra bir çam ağacı vardı ki orada | dererek beni annemden istetmiş. Ö sırada bahriyeli beni beklerdi. Hizmetçi uzak -| büyük baban da talib olmuştu. Hangisi- larda gezer, çiçek toplardı. Biz yeşil çam | ni tercih ettiğimi sordular, ona öyle x- ağacının altında göz göze, elele heye -| rılmıştım ki artık ne yapsa tekrar sev - candan titriyerek on beş dakika kadar| gimi kazanmasına imkân yoktu. Büyük vardı, yürüne hayretle bakarak ne is -| tediğini sordum. Birdenbire koynundan bir şey çıkardı, kucağıma attı ve hemmen | odadan koşarak çıkıp gitti. Kucağıma bı- | Taktığı şeyi alıp baktım. Mavi bir zarf- tı. Sebebsiz bir korku içinde titriyerek | açtım. İçinden kenarları yaldızlı, köşe - sinde ağzında bir kalb, bir kuş resmi olan mavi bir mektub çıktı. O zamanın üslübu yalnız kalırdık, çok konuşmazdık, O, eli-| babanı tercih ettiğimi aileme söyledim. mi kuvvetle sıkar ve beni sevdiğini s'x | Öbürünün teklifini reddettiler. sık tekrar ederdi. Ancak bir iki kere böyle buluşabildik. Sonra şüphelendiler mi, ne oldu bilmiyorum, evden çıkmamı menettiler, fakat gene mektublaşıyor. - duk. Bir gün ne zamandanberi görme - diğim ayni mahallede oturan bir kaç| komşu kızı beni ziyarete geldiler. Evve- büyük annesine bakıyordu. Hizmetçi te- Tâşlı bir tavırla yaklaştı ve haber verdi: — Nişanlınız geldi efendim.. Genç kız derhal yerinden sıçtamıştı. Şaşkın şaşkın sordu: «Doğru mu söylü- yorsun!» Hizmetçi gülümsedi: Çiçek to İle yazılmış ateşli bir aşk mektubu.. Genç | «Son Posta>» nın edebi tomanı: ÇCÇINARALTI — Dün gece beyefendiyi yalnız br rakmamak istedim ama doğrusu eski mukavemetimin kalmadığını kendim de anladım. Büyük bir tepsiye hazırladıkları yi-|dim: yecek ve içecek takımlarını Hasan da- yının eline vererek yanımıza gelen Nazlı: — Kusura bakmayın efendim, dedi. Bervis biraz ağır olacak ama çiftliğin henüz yabancısı olduğum için... Feridun müdahale etti: — Bu kadar alâka gösterişiniz ne mutlü canım.. erkeklere kalsa... Bayrakdaroğlu güğredi: — Vay halimize! Bizimkiler İstanbuldan âdeta büyük bir sefere çıkar gibi hazırlıklı çıkmış- lar. Nazlının getirdiği kulular, paketler, | tabaklar içinde bizimkilerde olmıyan Mezeler, ordöveler var, Bizim kar kuyusundan çıkarılmış bi- ra şişeleri âdeta donmuş gibi. Jâle göz ucile bu hazırlıkları diyor. Nazlı gelenleri yerleştirdikten sonra bana işaret etti: lâ kendilerini hiç aramadığım için sitem ' getirmiş, muhakkak si: ek sın demiş, halbuki o sıralarda hiç bir ye- sin! ve yazısını tanımakta da güçlük çek- | J Satış deposu: T amkaıe, 5I KUŞTÜY SÜT MAKİNALARI Dünyanın en büyük fabrikası mamulâtındandır MİELE Ekremözlerin imal kudreti Yürde Yüzdür. MİELE Ekremözlerin otomatik yağlamâ tertibatı. vardır. MİKLE — Ekremözlerin paslanmaz nevindendir. MİELE — Ekremözleri bilümum — Ziraat Mektebleri kabul ve tavsiye etmektedirler- MİELE Ekremözleri en asri ve — diğef bütün — aksami Mmarkalardan daha ucuzdur. bıçakları daposunda No. lu Poker traş sevenlere tavsiye Ü kullanınız. Bir liraya kumaşile kuştüyü yastıklar Yorgan, şilte ve yastıklarda mühim tenzilât yapıldı. larının en iyisi ve her rengi bulunur. Adroa: İstanbul Çakmakçılar yok Satış yerlerimiz: —Ankarada, HALEK OPERETİ YU 10 Şehradebaşı «FERAH- sinemada Buğünden ilibaren üç büyük film birden 1 — Ayseb Bataklı damın kızı (Türkçe sözlü büyük film) 2 — Petrol muharebesi (Büyük heyecan ve macera filmi) $ — Tayfun (Büyük drum) Genç kızın gözleri parladı, yanakları pembeleşti. Bir an ne yapacağını şa - şırmış bir halde hareketsiz kaldı. Sonra silkindi, kendini topladı. Yanaklarındaki yaşları acele ile kuruttu, elinin bir ha - reketi ile saçlarını düzeltti. Titriyen bir sesle «hangi odaya aldın?» dedi ve ce - vab beklemeden seri bir hareketle dön- dü, koşarak dışarı çıktı. Hizmetçi de ar- kasından gitmişti. Odada yalnız kalan yar kadının dudaklarında acı bir te- bessüm belirdi. Ağır ağır başını sallıya- rak mırıldandı: — Biz eski kadınlar âciz, zayıf mah - lüklar olmakla beraber muhakkak ki aşk- ta izzeti nefsimizi, kadınlık gururumu - zu şimdikilerden pek daha üstün tutma- Genç kız gözleri teessürle bulanmış, | sını biliyormuşuz.. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Takma kolluk Yazan: İsmet Hulüsi s5 |timali düşünerek Feridunun koluna yapıştım ve peşime bir adam takt için kızdığımı belli etmekten çekinmi - yen Nazlının peşinden köşke doğru yü- Yüdüm. Bütün bu gayretlerime rağmen vazi- yeti kurtaramıyacağımı — anlıyordum. Nitekim daha an beş adım ilerlemeden Nazlı birdenbire bize dönerek yüzüme baktı: — Tebrik ederim seni.. burada boş oturmıyacağını tahmin etmiştim. Hat- tâ daha dün akşam bunu sana söyle- miştim. Tahminimde yanılmadığımı iti- raf edersin değil mi? — Ne diyorsun Nazlı, anlamıyorum.. neden bahsediyorsun kuzum?. İçeri girmiştik. Yanımızda Feridu- nun bulunduğuna da aldırmıyan Naz- h parmaklarile kulaklarımı yakaladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.. gözleri- min içine aç bir tilki gibi baktı: Bürhan Cahid ua — Ömer beyefendi, büfeyi açamadım. Biraz gelir misiniz? Onun beni ne maksadla çağırdığımı anlamadan boş bulunarak cevab ver- — Anahtar üzerinde değil mi? — Evet ama bir türlü açılmıyor işte! — Emredersiniz! âlenin gözleri projektör gibi üzeri- me dikildi, Bu kadınım dili konuşmasa gözleri maksadını anlatıyor. Müşkül vaziyet- ten kurtulmak için çare ararken gözü- | me Feridun ilişti. Jâleyi endişeden kurtarmak için Feriduna dedim ki: — Hazır içeri gitmişken sana şu har- man makinesinin modelini göstereyim. Merak ediyordun. Gelir misin?! Böyle bir modelden haberi bile olmı- yan Feridun gözlerimin ifadesinden bir şeyler sezdiği için bozmadı. Yerinden fırladı: — Aman göreyim monşer. Bu mechul harman makinesinin mo- | P!yorsun? delini Bayrakdaroğlunun da görmek is-| Fırtmma başlamıştı. ten şeyleri üstüme alınmadan-bir kah- kaha attım: — Aman Yarabbi, neler olmuş da haberim yok. Sen çıldırdın mı Nazlı.. ortada fol yok, yumurta yok. Neler i- cad ediyorsun kuzum. Kulaklarımı bırakan parmakları çe- nemi yakaladı. Başımı iki tarafa salla- mağa çalışarak dişlerini gıcırdattı: — Yalan, yapmacık istemez. Gel şu- nu itiraf et de biz de budala yerinde kalmadığımızı anlıyalım. Yoksa, emin ol bu akşam bir rezalet çıkacak! Bak, Suna da geliyor. Hepimiz farkındayız. Feridun yardım etmek için lâkırdıya karıştı: — Burada tatsızlık çıkarmayın Al- lahaşkınıza. Ömer ev sahibidir. Biz ve onlar misafir olduğumuzu bilelim.. 'Yanımıza gelen Suna beni müdafaa etmek ister gibi: — Bırakın şu adamın yakasını ca- nım, dedi. Keyfine baksın.. zaten ben — Kadın gözlerinden bir şey kaç-| Jaleyi görür görmez tanıdım. Eminim |ten sonra burada benimle katmak maz. Seni içeriye davet ettiğim zaman |ki o da beni hatırladı. Besim paşanın | yor. Mümkün olursa onu berabef onun sana nasıl baktığını, senin nasil | torunudur. Eskiden zengin bir aile idi-|türmeğe çalış. kıvrandığını, sonra benimle içeri yal-İJer. Bu kızı amcası büyüttü derler. Bir |nız girmemek için bu çocuğu da peşine |hariciye memuru ile sevişip evlenmiş, İrım. Nazlının tabiatini - bilirsin. taktığını görmedim, hissetmedim mi sa- |sonra ayrılmış. Ben evli zamanını bi-|pervası yoktur. Kocasından çel Hiyorum, Adada çok tesadüf ettim. Fa- kat bu ihtiyarı nereden bulup buraya temesi ihtimali bizi kepaze edebilirdi. | Bu sağnaklara, bu karşılıklı bombar- | gelmiş anlıyamadım. Bir an içinde hatırımdan geçen bu ih- | imanlara dayanmak lâzımdı. Olup bi-| Bu biçimsiz vaziyete nihayet vermek Küuştüyü kumaş Fiatlar çok ucuzdur. uşu Kuştüyü Fabrikası Tel: 23027 Boyoğlunda Yerli Mallar Pazarı. MAFSAL AĞRILARI Çok müdhiş anlar geçir" tir. Fakat bir tek kaş€ GRİPİN almakla, bütüf şiddetine rağmen roma”* tizma ağrısını çabucak sindirmek kabildir. Çünkü hususi bir tertible yapilif GRİPİN kaşeleri en muannid ıll'l’ kısa zamanda geçirir, GRİPİN Hızır gibi imdadınıza yetişir, ağrıla/” nızı, acılarınızı defeder. İcabında gö” de 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkâk Taklidlerinden sakınınız. Ve GRİ yerine başka bir marka verirlerse detle reddediniz. için ciddi bir tavırla sözünü kestim! — Rica ederim, Evimde hepiniz safirimsiniz. Hepinize sevgim, hürmi tim vardır. Burada güzel vakit g'f mek isterseniz böyle dedikodulari İ rakalım. Ben çiftlik komşumu ııuı; rem bir alle olarak tanıdım. Kanas' bozmayınız. benif Feridunu kolundan çekerek daireme doğru sürükledim: — Haydi gel, şu modeli göıw*!' Nazlının sesi arkamızdan yetişti: — Çapkın! Yukarı çıktığım zaman Fı:rid"”' boynuna sarıldım: K — Aman kardeşim beni yalnız rakma.. bunlar beni çıldırtacaklar. Feridun zaten vaziyetl kavramıştıı — Üzülme, dedi, Ben çaresine bakt rım. Haydi içeride çok kalmıyalım. sefer de dışardakini kuşkulandır — Bir şey daha var. Nazlı siz gi i Si ı — Biraz şübheli ama ona da ki onun duyması ihtimali ile kork? yım. Ama her halde bir şeyler di rüz, Haydi, gel yi seç-mmww__,