Fantezi ve Ticaret « Yazan: Muhittin Birgen annedersem Üç sene kadar ©- luyor; Viyana ticaret muhi- tinde mühim rolü olan bir firma, kendisi ile İzmirde bulunduğum zaman hayli u- zun süren dostane münasebetlerimize is- tinaden, bana bir mektub yazarak - bir meselenin tedkikini rica etmişti. Mescle gu idi: Viyanaya Türk sardalyası idhal etmek. Bu fikir bana garib geldi. Fakat, bana mektub yazan dostlarım. bu İş et- rafında Viyananın Türk mehatil yük propaganda yaptıklarını — söy lar ve bu propaganda aratında iki Vi den kesilmiş iki de fikr yorlardı; bu fıkraları okudum; | Viyana gazetelerine n Türkiyenin “Avustüryaya geniş mikyasta kutu dalyası ihrac etmek üzere büyük hazır- lıklar yapmakta olduğu anlaşılıyordu. Bu fıkralar hayretimi artırdı. Fakat, «belki de Türkiye benim tasavvur ede- bildiğimden çok ileri gitmiştir» diyerek hükümde bir ihtiyat payı bıraktım. Dostlarım, böyle bir Ihtim kendileri- nin bu işleri yapmıya hazır olduklarını söylüyorlardı. Hakikaten bu sahada en kuvvetli bir firmayı temsil ettiklerinden, kendilerine bunun mümkün olabileceği- ni zannetmediğimi cevaben bildirmekle beraber işe alâkadar oldum ve tedkik ettim. Yaptığım tedkik gösterdi ki iş, Gelibo- JTuda sardalya yapan birkaç küçük mü- essesenin mahsullerini ihraç etmekten ibaret. Bu — müesseselerin mahsulleri memleketin istihlâk ihtiyacını bile kar- gplamaz bir halde iken ihraç fikrinin ne- reden geldiğini merak ettim. Gördüm ki bu fikir bir tüccarın kafasından değil, kâğıd Üstüne iş gören yüksek rütbeli bir bürokratın hayalinden çıkmıştır. Bunun- Ja beraber küçük bir nümune partisi te- min ederek kendilerine göndermeği mü- zeccah buldum. Viyananın Türk muhiti bu iş etrafında o kadar propaganda yap- mıştı ki dostlarıma söz anlatmak kabil olamazdı. Bir müddet sonra, Viyanaya gi dostlarımla konuştum ve anladım ki ba- liklar ve bunların könserveleri hiç te fena değilmiş. Fiat ne olabilir? Türkiye ne mikdar ihraç edebilir. meselesine ge- Nince, biraz tedkik ile anlaşıldı kf bizim bir kutu için istiyebileceğimiz fiat mu- kabilinde başta İtalya olarak, başka memleketler bir dürüne kutu vermek | İçin can atmaktadırlar! Mikdara gelince, bir Viyana dükkön- nın bir haftalık satış ihtiyacım bile temin etmek kabil değildi! * Bu hatırayı anlatmaktan —maksadım, bizde memur iktısadcıların ve memur tüccarların - münevverler — masasından birdenbire ticaret tezgâhına geçmiş olan Münevverlerin - nasıl fantezilere kapıl- dıklarını gösteren bir misal vermektir. O zamandanberi Türkiyede bu nevi fan- tezi ticaret ve fantezi teşebbüz yolunda bir hayli emek sarfedilmiş ve bir hayli kuvvet ve para israf edilmiştir. Bu ara- da, daha düne aid bir takım misaller bi- lirim. Ticaret ve teşebbüs işlerini yeni Ööğrenmekte olan bir nesil içinde her ku- sura bakmamak bir zaruret olmasaydı yukarıdaki misal gibi, yakından gördü- Büm veya bildiğim ve bazıları pahalıya malolmuş bir takım fantezi teşebbüslere aid birkaç misal daha verebilirdim. Fakat, maksadım hüsnüniyetle yapıl- maş kusurları müsheze etmek değil, ge- çende bahsettiğim bir mesele üzerinde ısrar eylemektir. O nokta da şudur: Türkiye, Ihracatını artırmaya mecbur- dur. Bu mecbüuriyetin başlıca sebebi, memleketimizin garbdan alacağı pek çok gey bulunmasıdır. Türkiyeye garb mede- niyelinin tamamen girmesini temin ede- cek olan bu şeylerin başında makine, | motör ve en geniş manasile modern tek- | niğin ve modern kimyanın, mamul mad- | de yaratma bakımından birinci derece- | de hâkim kuvvetleri bulu Bundan otuz sene evvel zannederdik ki medenl- | yet bir memlekete kitabla girer. Bugi artık öğrenmemiz lâzımdır ki medeni- yet, makine, motör, fizik ve kimya de- mektir. Bunları da a değil, fabri- | or- gar kada, atölyede, tezgâhta, hülâsa «İş> de göreceğiz. Medeniyet, güzel kitabları o- kuyup ezberlemek değildir; bunun adı- | (Devamı 11 inci sayfada) SON POSTA Resimli Makale: İlk insan kuşları iştiyak ile seyretti, uçabilenlerde fevka- lâde bir kuvvet vehmetti ve yaptığı ilk birer kanad taktı. En hayli masallarına Fini keşletmiş insanların maceralarını koydu, bütün haya- tında uçabilmeyi sayıkladı mabud heykelierine — Fim buld Gık, bir kı da uçabilmenin sir- fe ve zaman mefhumunu ortadan kaldır- 'adan Giğerine bir günde gidiyoruz, bununla be- raber yeniliklerin sonu geldiğini sanmıyalım, biz geçen asır- dakileri ne kadar geri buluyorsak gelecek asrın insanları da bizi o derece iptidai bulacaklardır. Islanmayan ve Su geçmiyen İpek mayolar Bu gördüğünüz mayoların hususiyeti her vücude uymalarından ileri gelmiyor. Bunlar, su tutmaz cinsindendir. İpekten yapılmıştır. Bayanları artık yün mayo külfetinden kurtaracak olan bu ipek, su geçmez, ıslanmaz mayolar, fennin en san harikalarından biri olarak sayılmak- tadır. Namuslu hırsız Paris etvarındaki cezaevlerinden bi- rinde, mahpuslardan bir hırsız, hücresin- den çıkınca, cezaevinin kapısının ardına kadar açık olduğunu görmüş, hemen dı- şarıya fırlamış, kapıyı sıkı sıkı kapatarak soluğu karakolda almış, vaziyeti anlar- mış. Cezaevine seğirten polisler, mahküm- lardan birisinin gardiyanı yaralıyarak kaçtığını ve kapıyı açık bıraktığını anla- mışlardır. Hergün bir fıkra Ben kuruşumu alıyorum Üç arkadaş kasabanın kahvesinde buluşmuşlar ortaya birer kuruş ko- Yup dört kol iskambdil oynamak tsti- f yorlardı. Üç kişi oldukları için bir türlü oyuna başlıyamıyorlardı. Ora- n kadısı da kahvede idi. Üç arka - daştan biri: — Ben kadıya söylerim, belki o da Oyuna girer, Dedi ve hemen kadıya İşi anlattı, kadı kabul etti. Ve dört kişi bir ma- Ba etrafında toplandılar. Üç arkadaş ceplerinden birer kuruş çıkarıp ma - saya bıraktılar. Kadı oralı olmadı. Ö- tekiler birbirlerinin yüzlerine baktı » lar. Kadıya: — Sen para koymadın! Demiye cesaret edemiyorlardı. Bu- ; nu hissettirmek istediler, Biri ötekine: — Canım, biz dört kişiyiz, masada üç kuruş var. Dedi. Öteki: — Ben kuruşu koydum! Cevabını verdi, Üçi — Ben de kuruşu koydum! Dedi.. Kadı canı sıkılmış bir vaziyette «- yağa kalktı: — Çocuklar, anlaşıldı, biz bir tür- lü bu oyuna başlıyamıyacağız.. İyisi mi ben, kuruşumu eleyor, çekiliyo - rum. Ve masanın üzerinde duran üç ku- ruştan birini aldı, cebine koydu. NRl Renkli dumanlar çıkaran sigaralar imal olunuyor Bir Amerikaliı renkli duman çıkaran sigaralar imal etmiş ve bunun keşfini A- merika hükümetine satmıştır. Renkli si- gara dümanı kâşifi tütün —köklerinden imal ettiği bu sigaralarm her kadının gözleri ve giyindiği elbisenin yengin. duman çıkarabileceğini, meselâ mavi göz- lü ve kırmızı renkli bise giyen ka- dımnin içtiği sigaradan mavi ve kırmızı renkli duman çıkarabileceğini iddla et - mektedir. Bu sigaralar sosyete ha: için ehemmiyetli bir keşif sayılma' ——— aa | ! 'ı Oğluna akla | Gelmedik işkenceler Yapan baba İngilterede hatn bir baba, oğluna yap- tığı zulümler yüzünden 150 lira para ce- zasına mahküm olmuştur. Zalim adam, herhangi masum bir kabahattan ötürü, yavruya türlü türlü işkencelerde bulun- muş, yanmış kömürleri ocaktan elile al- mıya mecbur etmiş, kulağını çeke çeke büyütmüş, gözlerine yumruklar — indir- miş, boynunda türlü türlü yaralar aç- miştir. Bu canavar adamın evine döndüğünü haber alan komşuları binanm etrafında toplanarak: — Dışarıya çık hain, seni linçedeceğiz, diye bağırmışlardır. Az zamanda 2000 kişiyi bulan kalaba- lığı polis güç hal ile dağıtmıştır. Dindar katil Nevyorkta katilin biri, güzellik müte- hassıslığı yapan 38 yaşlarındaki bir ka- dım döverek öldürdükten sonra - iplerle bağlamış, bir battaniyeye sarmış, bir do- laba sokmuş, ayak ucuna da bir İncil| yerleştirmiştir. Bütün Nevyork polisi seferber halde “katili aramaktadır. —a eee —— İSTER İ Bir arkadaşımız Amerikaya gitmişti, sinema yıldızları araşında dolaştıklan sonra geri döndü, Dün ekseriyetini kadınların teşkil etlikleri bir mecliste gördük- kerini anlatıyordu. En ziyade iki cümlesi dikkatimize çarptı: — İstanbulun en çirkin kadını sinema yıldızlarının en gü- zeli yanında 19388 dünya güzeli sayılır, İSTER NAN, İSTER birkaç ay bilhassa dim, diyordu. dar gözleri İNANMA! — Amerikada ayakta duracak sıhhatte bir kadın Bgörm Biz bu cümleleri dinlerken arkadaşımızın meçlisindeki ka- dınlara hoş görünmek istemedi işe Amerika toprağına ayak bastığı dakikadan Amerika toprağını terkettiği dakikaya ka- dyah bir bez ile kapatmış olduğuna inandık, fakât ey okuyucu sen: İNAN, İSTER İNANMA! Sözün Kısası ——— Yazı Çok Olduğu İcin Bugün Konamadı brremereree eee eee ee rnesen eee enesamen eee 45 bin tonluk harb gemileri inşa ediliyor (Baştarafı 1 inci sayfada) 4 tikteri sonra,'bü yıl yapılmakta olan hAfB gemilerinin 40 bin tonluk olmasına KA rar vermiştir. Her birinde 16 pusluk t0P” lar bulunacak, her zırhlı 11 müyon İng liz irasına (69 milyon Türk lirası) malö* lacaktır. Bu tonilâto, muahede âhkâmıma uyguf değildir. ve beş bin ton fazladır. Fakâf Japonyanın, muahede ahkâmına TiaYi etmemesi yüzünden İngiltere de, BÜ şekli kabul etmiştir. İngiltere, Fransa ve Amerika araları? da anlaşarak yeni! tonilâto tahdidatınli 45 binde karar kılmasını kabul — etmlir lerdir. Amerika 45 bin tanluk gemilef yaptıracaktır. Fransanın inşa edecel gemiler 35 bin tonu aşmıyacaktır. İngiltere, üç devlet kararını Rusyör İtalya ve Almanyaya bildirmiştir. Vaşington 7 (AA) — Hariciye nezi” reti, yeni zırhlıların tonajını ve toplafi” mın çapını tahdid eden bir itilâfın Lo€” drada akdedildiğini bildirmektedir. İt 1âf' yakında İlân edilecektir. İngiltere Y6 — Amerika ton haddinin 45.000 ve top ÇaP” larının 6 pus olarak tesbit edilmesini KA* bul etmişlerdir. Üç garib haber (Baş tarafı 1 tnci sayfada) Evvelce zkil hastanesinde yattığı #7 Taşılan maznun, müddelumumilikte* Esti aklıma bu işi yaptım. Ama, Bif” sızlık maksadile değil. İş olsun diye, bE” zan kendimi bilemem. Böyle işler yapt” rım. Baktım, muhasebeciyi sıkıştırıy0f” lar. Polise, vaziyeti anlattım. Adama Yü7 zık olmasın, demiştir. Adliye doktoru Enver Karan suçlunu? Tıbbı Adlide müşahede altına alınmasi” na karar vermiştir. * Dört çocuklu bir kadın dilını'r_” 4 yakalandı, fakat beraet etti Güllü isminde bir kadın, dilencilik S# çundan adliyeye verilmiştir. Sulta medde birinci sulh ceza mahkemesin yapılan duruşmada, kadının dört çncuı’ olduğu anlaşılmıştır. Hâkim Reşid, dört çocuklu bir kadıfll maişetini filen kazanmıya imkân buluf” madığı esbabı mucibesiyle, Güllü kında beraet kararı vermiştir. * Arkadaşlarının imtihan nırmarale” rını öğrenmek için gazeteci olaft çocuk Kadıköyünde Caferağa — mahallesinö” oturan 17 yaşında, Abdullah oğlu ME” med kendisine gazete muharriri süsü VE” rerek Ermeni mektebine müracaat eti orada okuyan arkadaşlarının sınıf g€ geçmediklerini öğrenmek istemiş ve di nüfus tezkeresine de muharrir ibaf sini yazmıştır. Mehmed yakalanı” eürmü meşhud mahkemesine teslim Junmuştur. Maliye ve Sıhhiye Vekillefİ Ankara, 7 (Hususi) — Maliye Vef Fuad Ağralı ve Sıhhiye Vekili bu sabf geldiler. B j TAKViM