BON POSTA W aa “Son Posta,, nın Hikâyesi _ıımı-ııııııı-—g ECELİN DEHŞETİ Şafak daha yeni söküyordu. Alaca ka-| ranlıkta ve dev gibi yükselen kocaman taş binanın rutubetli avlusunda 30 esir|sapır bekleşiyordu. Kimi, neyi bekliyorlar, bel- teklerinde nazlı nazlı gelişen ağaçlarla, bu civarı çevreliyordu. Ve Felipsin evı, yurdu da işte bu dağların ardında idi. Kocaman taş binanın büyüc kapı - sından, kısa boylu, tıknaz bir haydud gö- izerinde bir kovboy elbisesi var- bir tarzda, yana bastırdığı şap - nn altından görünen içeriye çökük ini devire devire, birbirlerine ke- iş gibi duran cs:rlcrc baktı, gü- a, dağa kaldırttığı bu zaval- a duran eli mavzerli yama- üşene cevab verdi: * başı olduğu anlaşığan haydud, eyi bir deniyeceğim, diye ho- aarak, başını çevirmeden haykır- y, bana bakınız?.. şaşırdı: makineyi mi? diye sordu. ddetten mosmor kesildi. Bir na dik dik baktı ve: ÜRLkiğ taz binadan Çikarak avtuya ver> dılar, tüfeği üç ayağı üzerine yerleş - tirdiler. Alc!in parıl parıl yanan nam -| ndilerine dikilmiş gören, Fe -| mdaki delikanlı, dualar oku - Tusunu ke muya, istavroz çıkarmıya ve nah böyle böyle terler dökmeğe başladı. Haydud, ağır ağır makineliye doğru yü- rüdü. Arlık o eski lâpacı hali kalmamış -| tı, ciddileşmişti. Hemen, — makinelinin sehpasına bağdaş kurdu. Ve şarjörü dü - zeltti. Sonra başmı kaldırdı: — Geri dön!.. diye gürledi. — Esirler, ayaklarını sürüyerek, döndü - der. Elebaşı haydud gene haykırdı. “ — On adım ileri marş!.. " Ve zavallılar, sanki cezbeye tutulmuş- Tar gibi, adımlarını attılar, — Dur!.. OÖn adım demiştim ben size!. Huyııudıln horozlanan sesini lpa vurarak durdular. elips, olduğu le, omuzları düşük bir halde dona kalmıştı. Çetebaşının par- maklarının makinelinin tetiğine —doğru âdeta hisseder gibi oldu. Ve ölü k nefesi ensesini yalıyor sandı. göğsünü patlatacak, yırtacakmış 1. Ve beş uzun santye ter döke döke bekledi. Birden, korkunç bir tarrake duyuldu. Makineli tüfek konuşuyordu. Kurşunlar duyan «Son Posta» nin edebi romanı: ; İbrahim Hoyi — 4meiliz zu dumana kattı. Ve cansız ölüler, sapır toprağa düştüler. Feııpı te yere yuvarlananlar arasında — Bu mu?. diye sorunca,Felips başına kaynar sular dökülüyor sandı. — Allahım, Allahım.. Bari, çabuk bitse bu işkence?.. diye sızlandı. Gözlerini çiz- idi. Toprak ama da nemli :di Taşlar vü-| melere dikti. Eski, kırk yerinden ya - cudüne, yüzüne batıyor, ellerini acıtı - yordu. Boylu boyunca yere uzanmıştı. Ağır makineliden çıkan kurşunlar ha - vada vınlıyarak kayıyorlardı. Birden, ağır makineli sustu. Ve, ayak hışırtılarından haydudun ayağa kalki İnı ve taşları çiğniye çiğniye yürüdüğünü anladı. Bir kaç metre ötesinde adamın İbiri, bir çığlık bastı. Arkasından da A - merikalı haydudun sesi yükseldi: — Peki, peki, ayağa kalk!. Daha hâl: yaşıyanlar ayağa kalksınlar, Onlara iliş- | x |miyeceğim. Haydi, kalksanıza. Sağ ka - lanlr serbest bırakılacak.. Felips, tın - madı. Aksine vücudünü daha fazla top- rağa yapıştırdı. Gözlerini kapadı. Yüzün- den sicim gibi terler aka, aka: — Allahım, Allahım... Bari akıl etse - ler de yerlerinden kımıldamasılar, bu, düzenden, oyundan başka bir şey değil.. diye mırıldandı. 'Tam ense kökünde bir hışıltı oldu. Bir kaç esir, güçhalle doğruldular. Yüzlerini hayduda doğru çevirdiler. Felips hay - dudun güldüğünü ve makinelinin gene kurşunları saçtığını duydu. Gene: — Abdallar, abdallar, oyun, düzen 01- |diler, gittiler!.. diye fısıldadı. Ağır ağır gözlerini açtı. Tuhaf, yalnız bir gözile görebiliyondu. Ötekisi, yok ol- muştu sanki.. Ama bir acı da duymuyor- nıyordu. * Üç dört taş.. Bir kurşunun toprakta br- raktığı iz.. Kendi elleri v ir ayak... Bu ayakta tozlu, altı çivili kaba bir çizme vardı.Arada sırada, sanki bir yerine bir şey sokulmuş gibi titriyor, sonra tekrar hareketsiz kalıyordu. Felips, bunu seyre- derken, bir takım ayak seslerinin ya - nına yaklaştığını hissetti. Mahud yama - ğın sesi duyuldu. — Burada birisi var, bakınız.. — Nerede, nerede?.. Bunu da heyecan- dud; hanla iki memur alınacaktır. $ — Hüsnühal sahibi olması. 33 ÇINARALTI — Yalnız mı? — Tabit . — Çocuk musun Nazlı? — Niçin? — Kocanı, İstanbulu düşünmez mi- sin? — Artık karar verdim. Kendimden başkasını düşünecek değilim. Çiftlik hayatı herhalde hoş olacak? Yalnız ol- mak şartile! — İki gün geçsin, İstanbulu özlersin! — — Zannetmem, o kadar bıktım ki. Pek sıkılırsam dönmek güç bir şey mi? — Döndüğün zaman Asım beye ne cevab vereceksin? — O İzmirde mühim tütün işile uğ- - eğşıp durüyor. Belki oradan Mısıra ge- çecek. Bir aydan evvel İstanbula dön- mesi ihtimali yok. — Peki ya beraber geldiğiniz yol ar- kadaşlarınız?. — Nevin yalnız değil. Suna da Feri- (dun beyle.. Bırası gelmişken Nazlıya da sordum: — Kuzum bu Sezai bey de nereden Çıktı? İstanbulda Nevinin böyle bir akrabasını tanımıyorduk, Bürhan Cahid aa. — Yeni çıktı. Sözde Avrupada tah- silde imiş. — Buraya getirmesine canım sıkıl- dı ama misafir oldukları için bir şey hissettirmedim ve sen bir fırsat bu - lursan Nevine anlat kuzum. »— Ben zaten söyledim. Fakat ısrar etti. Onların çabuk dönmeleri için bu da bir bahane olur. Ben senin kızdığını söylerim. Sen de Feriduna anlat, Su- nayı kandırsın, İstanbula dönsünler, — Feridunun Suna ile dostluğunu bü tün kibar âlemi benim kadar bilir. Fa- kat şu Sezai beyi bir türlü hazmede- miyorum vesselâm, Nazlı çiftlikte kalmak için kendi kendine kombinezon yaptı. Ötekiler gitmeğe kalkınca anlaşılan bir bahane bulup kalacak. Ben de tabili ev sahibi sıfatile kalmak istiyene kalma diyemi- yeceğim. Ah bu kadınlar. Deve çeşmesi başında toplanan ar- kadaşların yanına geldiğimiz vakit hepsini arabaya binmek için hazırian- mış bulduk. Feridun: du. Yüzünden de, ilik bir kan şeridi uza- | |ne bir sene evvel olmuş gibi gelen vak'a- duğunu biliyordum ben.. Bak, işte geber- | h, heyecanlı soran elebaşı haydud idi. | İki kaba çizme, tam önünde durdu. Hay- | Piyango Genel Direktörlü” ünden : Direktörlüğümüz Muhasebe servisinde çalışmak üzere <«Yüz> lira ücretle imti- Bu memurların: 1 — Yüksek Ticaret mektebi mezunu olması., 2 — Yaşlarının azami otuz beşi mütecaviz olmaması, * — Bir hastalıkla malül bulunmaması. $ — Askerliğini bitirmiş olması !âzımdır. Yukarıda yazılı şeraite uygun oldukları şehadetnamö ve tasdiknamelerle lev- | sik edecek taliblerin 9/Haziran/938 günü akşamına kadar İstanbulda Bahçeka- pıda Piyango Genel Direktörlüğü muamelât servisine müracaatt malı ve kaç yıldır boya yüzü görmemiş çizmelerdi bunlar.. Yanında vurulmuş ©- lan adamın çizmeli ayağı da kıpırdama - dan duruyordu. — Haklısın, haklısın Galliver.. İtoğlu, kakırdamamış, dedi haydud. Havaya kalkan bir sopanın çıkardığı ve bir yere vuruluşunun sesi, boşlukta aksetti. Ü çüncü, çizmeli ayak, garib bir ihtilâçla | büküldü ve çevrilerek yana| doğru tekmeler savurmıya başladı. Ar - ından bir tabanca patladı. Bir saniye- | k bir vakfeden sonra çizmeli ayak ha« | vaya kalktı ve külçe gibi yere düştü. Felips, haydudun gülerek: — Yaman silâh bu, daha ilk atışta, ta- ramada bile, hiç birini kaçırmadı.. da kaçırı! diğini duydu. Sesler uzaklaştı. Felips de bu kanlı fa- cianın biricik yaşıyan şahidi olarak yal- mız başına kaldı. Yavaş yavaş çıkan ya - kıcı ve kavurucu güneş, kan pıh vi içinde yüzen vücudünü yakarken bir gün evvel cereyan ettiği halde, kendisi- lar sinema şeridi gibi gözlerinin önünden Beçti. * Parmaklarında kuvvet kalmamıştı san- ki.. Artık feri kalmıyan gözlerile ağır ağır etrafına bakındı. Ah, bir ellerini oy- natabilse, ayağa kalkacak ve kaçabilmek kudreti kendisinde bulacaktı.. Müdhiş acı ve ıztırab duymasına rağmen dişle- rini siktı, yavaş yavaş parmaklarını oy- | natarak, kolları gerilinciye kadar yum- ruklarını sıktı. Birden isparmoza tutul- muş gibi titredi Felips ölmüş YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kostümlü bala Yazan: Nadine Teffy Çeviren: Faik Beremen ta bulunmaları, «3197> —a — Geç kalmıyalım. Bir poker par-|saçlarını birbirlerine yaptıran üç güzel|ce nöbet bekliyecek.. çiftlikteki tisi yapalım, dedi. — Mükemmel! — Yarın geceyi hesab ederek bu ak- şam erken yatsak fena olmaz. Feridunun bu fikrine hepimiz iştirak | ettik. Uzun çiftlik arabasına bayram ço - cukları gibi dizildik. Üç kadın hepsi birden konuşuyorlar. Ben artık tamamile ambale olmuş bir haldeyim. Son günlerin hâdiseleri beni allak bullak ettiler. Şimdi zavallı Sıdıkanın masum sev- gisini hepsine tercih ediyorum. O sade kır çiçeği hiç olmazsa dili ile değil, fa- kat hali ve tavrı ile benim olmak arzu- sunu hiğsettirmişti. Ya bu ele avuca sığmaz, feleğin çemberinden geçmiş, şeytana ders vermiş mahlüklar... Yarın Jâle gelecek.. bir kaç gün son- | ra Nazlı çiftlikte benimle yalnız kala- cak. Bunlar arasında ben ne yapaca- ğım? Şimdi hepsinden — kurtulmak için ikinci bir çiftlik komşusu bulunmadı- ğına teessüf ediyorum. * Kir balosuna daha sabahtan hazırla- nan İstanbulun üç şık kadımı ayrı renk- lerde, fakat ayni desende margizet e- biselerile çiçek gibi meydana çıktılar. Dağ başında kuvafur olmadığı için GRİPİNi Tercih odılme_sındekı sebeb GRiİiPiN Bütün ağrılara, has- talık — başlangıçlarına karşı tesiri yüzde yüz olan ve hiç zararsız ei kuvvetli müsek- kindir. GRİPİN Nezle, soğuk algınlığı, grip rahatsızlıklarında baş, diş, mafsal, romatizma, âsap ve adale ağrılarında icabında günde 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat, taklidlerinden sakmınız ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. KAPALI ZARF USULİİLE EKSİLTME İLÂNIİ Beton arme köprü inşaatı Nafıa Vekâleti Samsun Su işleri sekizinci şube Mühendisliğinden 1 — Eksiltmeye konulan iş: ” Samsun - Çarşamba şosesinin 17 ci kilemetresinde; Hamzalı bataklıklari ana kanalı üzerinde yaptırılacak betonarme şose köprüsünün — inşaatıdif Keşif bedeli (15423.80) lira olan bu iş 1/6/938 tarihinden itibaren (15) gün müddetle eksiltmeye çıkarılmı ştır. Eksiltme 16/6/938 tarihine 1astlay an Perşembe günü saat on beşte Samstıfi su işleri sekizinci şube mühendisli ği binasında eksiltme komisyonu oda$ıli” da vahidi fiat ü İstekliler; e rinden kapalı zarf usuliyle yapılacaktır. tme şartnamesi; mukavele projesi, bayındırlık işleri genel şartnamesi, fenni şartname ve projeleri (78) kuruş mukabilinde Samsül su işleri sekizinci şube mühendisli ğinden alabilirler. Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (1156.79) liralık muvakkat lcmm» vermesi ve on bin liralık xöprü işlerini taahhüd edip muvaffakiyetle bi * başarmakta kabiliyeti olduğuna tirdiğine ve bu kabil nafla işle Nafia Vekâletinden alınmış mi teahhitlik vesikası ibraz etmesi, isteklile” rin teklif mektublarını ikinci ma ddede yazılı saatten bir saat evvelin? kadar su işleri sekizinci şube mühendisliğine makbuz mukabilinde vef * meleri lâzımdır. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. - İşi üzerine alan mütsahhit yüksek Vekâletçe ihalenin tasdik — olunduğ! kendisine yazı ile tebliğ edildiği tarihten itibaren (15) gün içinde kat teminatını kat'? temımnata iblâğı ve ayni zamanda müukaveleyi notef” likten tescile mecburdu AĞ0 DU DÖRÜĞÜ ÜÜ glll l Devlet Demiryolları ve İimanları işletmesi Umum idaresi ilânlari Mühammen bedeli 40887 lira olan 18 kalem muhtelif kriko ve verenler l9n, 1938 Salı günü saat 15,80 da kapalı zarf usülü ile satın alınacaktır. Ankarada İdare binasınd Bu işe girmek isteyenlerin 3029 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayili ettiği vesikaları ve Nafia müteahhitlik vesikası ve tekliflerini aynı gün 1430 a kadar kamisyon Şartnan —— reisliğine vermeleri lâzımdır. ler 202 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde — satılmaktadi!* (3209) Ha kadın ayaklarına geçirdikleri kısa be-İceyi merak eden köy delikanlılarıif yaz çoraplar ve sandallarla yanaşmala- |karanlıkta buralara kadar mkuhllw ihtimali var. rı deli divane edecekler, Hasan dayıyı çağırıp gizlice talimat verdim: — Genç yanaşmaları birer bahane ile bu akşam köşkten uzaklaştırırsın. Ku- kını aşan babalar hizmette kalsınlar. Hasan dayı kös dinlemiş.. maksadı- mı derhal anladı. Kır bıyıklarını oy- natan asabi bir gülüşle başını eğdi: — Başüstüne beyzadem. Jâlenin geldiklerini daha uzaktân Saat on bire doğru Bıynlıdımğ“' F Tünce bizimkilere haber verdim: —H.ızıohmwcııkhrw geliyori. “ıd' Hepsi işlerini bırakıp tarafa döndüler. İlk defa Nazlının sesi duyuldu” —uunmuı_mın'” Büyük gramofon daha sabahtan Beş | yor. çınarların altına yerleştirildi. Ne za- mandır müsiki hasreti çeken kulakla- rım oynak da olsa bir kaç fokstrot ve tango ile keyiflendi. Daha şimdiden kendisinde bir ev sa- hibi vazifesi görmeğe başlıyan Nazlı işleri idare ediyor. Hasan dayının ka- rısile ahbab olmuş. — Nineciğim, kadıncığım! Diye ihtiyarın çenesini okşayıp ku- manda ediyor. Masalar ağaçlar altına ayrı ayrı yer- leştirildi. Birbirlerine pek yakın ol - |makla beraber bunlara dağılmak me -| selesi berhalde dedikodulu olacak. Ar-|bakın a canım. Baksanız a aslari tık bir şeye karışmıyorum. Yalnız her |bir adama benziyor. ihtimale karşı kendimce inzibati ted - birler aldım, Zehir Ali amuzunda filin- |rım altındaki yokuşa dört nalla tası ile köşkün etrafında gündüz ve ge- |dılar. Suna cevab verdi: — Başındaki al da güneşte ne parlıyor. Gelincik gibi. Nevin de lâkırdıya karıştı: 'i- — Bu pek köylüye benzemiyor İçimden: —Onuu'neyebııııediüalımd'. larsınız! Diyorum. Nazlı devam ediyor: — Tam bir süvari kıyafeti. — Ayaklarında getr var değil Şq — Şik bir şey. Yüzü nasıl ıab' f Feridun dayanamadır — Kadını bırakın da biraz da 'i nz_'r (Arkast Gittikçe yaklaşan süvariler